Yazar "Ceylan, Onur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Chewing lice (phthiraptera: amblycera, ischnocera) of some aquatic birds in Konya province, Turkey, new records for Turkish fauna(ANKARA UNIV PRESS, 2017) Dik, Bilal; Hugul, Fatma; Ceylan, OnurThis study was performed to detect chewing lice species existed on some aquatic birds in Konya province in Turkey between 2014-2016. For this aim, the birds which were brought to the clinics of Selcuk University, Faculty of Veterinary Medicine for treatment, and dead birds collected at Lake Cavuscu were examined for louse. Louse specimens collected from the birds were preserved in eppendorf tubes containing ethyl alcohol 70%, made transparent in potassium hydroxide (KOH) 10% for 24 hours, rinsed in distilled water and transferred to alcohol 70% and 99% at consecutive days. They were mounted in Canada balsam on the slides for identification. Among studied 94 birds belonging to 12 species in eight genera in five orders, 84 of them (89.36%) were found to be infested with lice. Eighteen louse species belonging to 14 genera were detected in the study. The genus Aquanirmus (Clay and Meinertzhagen, 1939) and the species; Aquanirmuspodicepis (Denny, 1842), Pectinopygusbifasciatus (Piaget, 1880), Anaticolamergiserrati (De Geer, 1778), Pseudomenopondolium (Rudow, 1869), Laemobothrionatrum (Nitzsch, 1818), Rallicolaminutus (Nitzsch [in Giebel], 1866), Austromenopon transversum (Denny, 1842) were reported for the first time in Turkey.Öğe Diskus balıklarında (symphsodon discus) tespit edilen parazitler(2016) Işık, Nermin; Güçlü, Feyzullah; Ceylan, OnurBu çalışma laboratuvarımıza getirilen 7 adet yavru diskus balıklarında (Symphsodon discus) görülen ölüm nedenini be-lirlemek amacıyla yapıldı. Doğumdan 20 gün sonra ölümlerin gözlendiği diskus balıklarında dış bakıda solungaçlarda sol-gunluk, mukus artışı, uyuşuk bir şekilde yüzeye yakın yüzme, anormal yüzme davranışları, denge kaybı ve durgunluk göz-lendi. Hasta balıkların solungaç, yüzgeç ve deri bölgesinden kazıntı alınarak hazırlanan preparatlar ışık mikroskobu al-tında incelendi. İncelenen balıkların tümünde Dactylogyrus sp. (Monogenea), Tetrahymena sp. (Ciliata), Vorticella sp. (Ci-liata), Philodina sp. (Metazoa) parazitleri tespit edildi.Öğe Diskus balıklarında (Symphsodon discus) tespit edilen parazitler(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2016) Güçlü, Feyzullah; Ceylan, OnurBu çalışma laboratuvarımıza getirilen 7 adet yavru diskus balıklarında (Symphsodon discus) görülen ölüm nedenini belirlemek amacıyla yapıldı. Doğumdan 20 gün sonra ölümlerin gözlendiği diskus balıklarında dış bakıda solungaçlarda solgunluk, mukus artışı, uyuşuk bir şekilde yüzeye yakın yüzme, anormal yüzme davranışları, denge kaybı ve durgunluk gözlendi. Hasta balıkların solungaç, yüzgeç ve deri bölgesinden kazıntı alınarak hazırlanan preparatlar ışık mikroskobu altında incelendi. İncelenen balıkların tümünde Dactylogyrus sp. (Monogenea), Tetrahymena sp. (Ciliata), Vorticella sp. (Ciliata), Philodina sp. (Metazoa) parazitleri tespit edildi.Öğe Dünya Ti?careti?nde Tari?fe Dışı Engeller: 2008 Kri?zi? Sonrası Yaşanan Geli?şmeler(Selçuk Üniversitesi, 2015 Ekim) Alagöz, Mehmet; Ceylan, Onur2008 küresel krizinin ortaya çıkmasıyla birlikte serbest ticaret ve korumacılık üzerindeki tartışmalar yeniden ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler krizin kendi ekonomileri üzerinde oluşturduğu negatif etkilerden kurtulmak amacıyla ithalatı kısıtlamaya ya da kendi yerel sektörlerini daha güçlü yapabilmek için çeşitli politikaları uygulamaya başladılar. 2008 krizi sonrası korumacılık uygulamalarının farkı ise tarifeler yerine tarife dışı araçların daha yoğun biçimde kullanılmasıdır. Gelişmiş ekonomiler finansal yeterlilikleri nedeniyle daha çok teşvik ve sübvansiyon uygulamalarına ağırlık verirken, bu tarz destekleri finanse edemeyecek durumda olan gelişmekte olan ekonomiler ise teknik engeller, kotalar ya da tarifeler gibi ithalatı azaltan politikaları uygulamaya başladılar. 2008 Eylül-2014 Kasım aralığında toplam 3314 ticareti engelleyici etkisi net olan uygulamalar ülkeler tarafından devreye sokulmuştur. Bu durum 1929 krizi sonrasında olduğu gibi misilleme ihtimallerini güçlendirmekte; Dünya Ticaret Örgütü’nün ticareti serbestleştirme çalışmalarını zorlaştırmakta ve etkinliğinin tartışılmasına neden olmaktadır. Ticarette teknik engellerin ya da diğer bir ifadeyle görünmez engellerin gerek tespiti, gerekse bu engellere ilişkin verilerin toplanmasındaki güçlükler nedeniyle ülkeler bu uygulamalardan serbestçe yararlanmaktadırlar. Diğer taraftan Dünya Ticaret Örgütü bünyesindeki birtakım anlaşmaların yapısı da yeni korumacılık uygulamalarının yaygınlaşmasına zemin hazırlar niteliktedir.Öğe DÜNYA TİCARETİNDE TARİFE DIŞI ENGELLER: 2008 KRİZİ SONRASI YAŞANAN GELİŞMELER(Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2015) Alagöz, Mehmet; Ceylan, Onur2008 küresel krizinin ortaya çıkmasıyla birlikte serbest ticaret ve korumacılık üzerindeki tartışmalar yeniden ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler krizin kendi ekonomileri üzerinde oluşturduğu negatif etkilerden kurtulmak amacıyla ithalatı kısıtlamaya ya da kendi yerel sektörlerini daha güçlü yapabilmek için çeşitli politikaları uygulamaya başladılar. 2008 krizi sonrası korumacılık uygulamalarının farkı ise tarifeler yerine tarife dışı araçların daha yoğun biçimde kullanılmasıdır. Gelişmiş ekonomiler finansal yeterlilikleri nedeniyle daha çok teşvik ve sübvansiyon uygulamalarına ağırlık verirken, bu tarz destekleri finanse edemeyecek durumda olan gelişmekte olan ekonomiler ise teknik engeller, kotalar ya da tarifeler gibi ithalatı azaltan politikaları uygulamaya başladılar. 2008 Eylül-2014 Kasım aralığında toplam 3314 ticareti engelleyici etkisi net olan uygulamalar ülkeler tarafından devreye sokulmuştur. Bu durum 1929 krizi sonrasında olduğu gibi misilleme ihtimallerini güçlendirmekte; Dünya Ticaret Örgütü’nün ticareti serbestleştirme çalışmalarını zorlaştırmakta ve etkinliğinin tartışılmasına neden olmaktadır. Ticarette teknik engellerin ya da diğer bir ifadeyle görünmez engellerin gerek tespiti, gerekse bu engellere ilişkin verilerin toplanmasındaki güçlükler nedeniyle ülkeler bu uygulamalardan serbestçe yararlanmaktadırlar. Diğer taraftan Dünya Ticaret Örgütü bünyesindeki birtakım anlaşmaların yapısı da yeni korumacılık uygulamalarının yaygınlaşmasına zemin hazırlar niteliktedir.Öğe Effect of parenteral administration of vitamin b to goats on performance, lice (phthiraptera) infestations and cellular immunity(KAFKAS UNIV, VETERINER FAKULTESI DERGISI, 2017) Uslu, Ugur; Balevi, Tahir; Ucan, Uckun Sait; Ceylan, Onur; Uslu, AliThis study was carried out on 20 of 8-10 months old Anatolian black goats which were healthy or Linognathus africanus infested (n=10 each). Each goat was housed individually all along the study. Five of ten louse-infested goats were administered vitamin B complex (Benefor enj) intramuscularly at a dose of 40mL/goat. Remaining goats (n=5) were not given vitamin B complex. The other goats that have not been infested with L. africanus were grouped exactly the same as above. All the animals (n=20) were first sensitized and then measured for hypersensitivity reaction in terms of cellular immune response. Infested goats given vitamin B complex were shown a decrease in L. africanus infestation. The other 5 number of infested goats that not given vitamin B complex were detected with an increase in the louse infestation. At the end of the trial, the higher live weight was recorded in healthy goats than those not administered vitamin B complex.Öğe Enzyme-linked immunosorbent assays using recombinant TgSAG2 and NcSAG1 to detect Toxoplasma gondii and Neospora caninum-specific antibodies in domestic animals in Turkey(JAPAN SOC VET SCI, 2016) Zhou, Mo; Cao, Shinuo; Sevinc, Ferda; Sevinc, Mutlu; Ceylan, Onur; Liu, Mingming; Wang, GuanboConsidering the scarce information on occurrences of Toxoplasma gondii and Neospora caninum in domestic animals from Turkey, the aim of this study was to investigate the seroprevalence of these parasite infections in cattle, horses, sheep, goats and dogs in Turkey. The specific antibodies against T gondii and N. caninum were detected by iELISAs based on the recombinant TgSAG2 or NcSAG1 in a total of 2,039 serum samples from eleven provinces. The seroprevalence of T. gondii infections was 46.3%, 4.0%, 20.0%, 12.9% and 19.8%, that of N. caninum infections was 0.3%, 7.4%, 2.1%, 3.2% and 16.6% in the horses, cattle, sheep, goats and dogs, respectively. These results indicated that T gondii and N. caninum infections are prevalent in Turkish domestic animals.Öğe Evaluation of clinical efficacy of gamithromycin in the treatment of naturally infected neonatal calves with cryptosporidiosis(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2021) Ertürk, Alper; Ok, Mahmut; Sevinç, Ferda; İder, Merve; Ceylan, Onur; Ceylan, Ceylan; Durgut, Murat KaanAmaç: Bu çalışmada kriptosporidiozis ile doğal olarak enfekte olmuş neonatal buzağıların tedavisinde gamitromisinin klinik etkinliğinin belirlenmesi amaç- lanmıştır. Gereç ve Yöntem: 5-20 günlük 20 diyareli neonatal buzağı oluşturdu. Kriptosporidiozis tanısı mikroskopik inceleme ve ELISA testi ile konuldu. Dışkıda gram başına 4 x 104 ile 15 x 106 arasında kriptosporidium ookisti görülen buzağılar çalışmaya dahil edildi. Hemogram ve kan gazları tedavinin başlangı- cında ve tedaviden sonra ölçüldü. Buzağılara subkutan olarak tek doz 6 mg/ kg dozunda gamitromisin uygulandı. İlacın etkinliği, 5. güne kadar ishalin durumu, ookist saçılımı ve vücut durumunun değerlendirilmesi ile takip edildi. Bulgular: Beşinci günde, altı tane buzağı dışkısında ookist saptanmazken, 11 buzağı dışkısında ookist sayısı önemli oranda azaldı. Tedavinin başlangıcında ve tedaviden sonra kan değerlerinde istatistiksel olarak belirgin fark (p<0.05) gözlendi. Öneri: Hem klinik iyileşmeye hem de dışkıdaki ookist sayısındaki azalmaya bağlı olarak, gamitromisinin kriptosporidiozis ile doğal olarak enfekte olmuş buzağıların tedavisinde orta derecede etkiye sahip olduğu belirlendi.Öğe The first case of anal myiasis caused by chrysomya albiceps (wiedemann, 1819) in a dog infested with rhiphicephalus sanguineus (latreille, 1806) ticks suspected to cause paralysis in Turkey(KAFKAS UNIV, VETERINER FAKULTESI DERGISI, 2019) Ceylan, Onur; Dik, Bilal; Ilhan, Ceylan; Ider, Merve; Gulersoy, ErdemA four-year-old Kangal dog with hundreds of ixodid ticks in the head and neck regions and a large number of myiasis larvae in the anal region were brought to Selcuk University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Internal Medicine. A paralysis covering the anterior and posterior extremites, except the head region was determined in the dog. It was suspected that the paralysis was caused by ticks on the dog after elimination of some other disease. However, no definitive diagnosis was made for paralysis. Collected ticks were identified as Rhiphicephalus sanguineus (Latreille, 1806). The myiasis larvae collected from the anal region were identified as second and third instars of Chrysomya albiceps (Wiedemann, 1819). As a result, it is suggested that C. albiceps and Rh. sanguineus should be considered in the etiology of myiasis and tick paralysis cases, respectively.Öğe The first case of traumatic myiasis caused by Musca domestica in a dog in Konya, Turkey(SCIENTIFIC TECHNICAL RESEARCH COUNCIL TURKEY-TUBITAK, 2018) Dik, Bilal; Ilhan, Ceylan; Ceylan, Onur; Uzunlu, Elgin OrcumA case of traumatic myiasis caused by the Musca domestica (Linnaeus 1758) housefly was detected in a dog in Konya, Turkey. A 4-year-old Kangal breed dog injured in a traffic accident was brought to the surgery clinic of the Faculty of Veterinary Medicine at Selkirk University in Konya, Turkey for treatment. Several dipterous larvae were collected from the wound of the dog, placed in a petri dish with 70% ethanol, and sent to the parasitology laboratory for identification. The larvae were examined macroscopically. The specimens were identified as third-instar larvae of M. domestica. This is the first report of traumatic myiasis caused by M. domestica in a dog in Turkey.Öğe Identification and Expression of Babesia ovis Secreted Antigen 1 and Evaluation of Its Diagnostic Potential in an Enzyme-Linked Immunosorbent Assay(AMER SOC MICROBIOLOGY, 2015) Sevinc, Ferda; Cao, Shinuo; Xuan, Xuenan; Sevinc, Mutlu; Ceylan, OnurIn order to identify immunoreactive proteins that are usable for the immunological diagnosis of Babesia ovis infections, a phage lambda cDNA expression library was constructed and screened using parasite-specific immune serum. Immunoscreening resulted in the identification of a full-length cDNA clone encoding a secreted protein designated Babesia ovis secreted antigen 1 (BoSA1). The full-length BoSA1 cDNA contained a 1,137-bp open reading frame that encoded a protein of 378 amino acids, with a signal peptide and 2 internal repeat domains. The theoretical molecular mass of the mature protein was 42.5 kDa. Recombinant BoSA1 (rBoSA1) protein was expressed in Escherichia coli strain DH5 alpha cells as a glutathione S-transferase (GST) fusion protein and was purified by affinity chromatography. Purified rBoSA1 was tested for reactivity with sera from animals experimentally or naturally infected with B. ovis, in an indirect enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). The results showed that specific antibodies against rBoSA1 were detectable on days 7 and 8 of the experimental infection and were maintained during the sampling period. Additionally, 38 field sera taken from sheep naturally infected with B. ovis gave strong positive reactions in the ELISA between day 20 and day 30 of treatment. As a result, the identified recombinant BoSA1 protein seems to be a promising diagnostic antigen that is usable for the development of serological assays for the diagnosis of ovine babesiosis. This is the first report on the molecular cloning, expression, and potential use of a recombinant antigen for the diagnosis of ovine babesiosis.Öğe Kuzu ve Oğlak Akut Koksidiyozisinin Tedavisinde Toltrazuril’in Tedavideki Etkinliğinin Değerlendirilmesi(2019) Ok, Mahmut; İder, Merve; Durgut, Murat Kaan; Ceylan, Onur; Ertürk, AlperBu çalışmanın amacı, kuzu ve oğlak akut koksidiyozisinin tedavisinde toltrazuril’in tedavideki etkinliğini değerlendirmekti. Buaraştırmanın materyalini, 15-45 günlük koksidiyozisli 120 kuzu ve 20 oğlak oluşturdu. Kuzu ve oğlaklarda iştahsızlık, durgunluk, emmerefleksinde ve canlı ağırlıkta azalma, dehidrasyon ve siyah yeşilimsi (çoğunluğunda) veya kanlı ishal gözlendi. Koksidiyozis tanısı dışkınınmikroskobik muayenesi ile kondu. Kuzu ve oğlaklara 20 mg/kg dozunda oral yolla tek doz toltrazuril uygulandı. 120 koksidiyozislikuzunun 115’i tedaviye cevap verirken, 5 kuzu tedaviye cevap vermedi. 20 koksidiyozisli oğlağın 19’u tedaviye cevap verirken, 1 oğlaktedaviye cevap vermedi. Sonuç olarak, bu çalışma kuzu ve oğlakların koksidiyozisinin tedavisinde toltrazuril’in oldukça etkili olduğunugöstermiştir.Öğe Molecular detection and genetic characterization of Babesia, Theileria and Anaplasma amongst apparently healthy sheep and goats in the central region of Turkey(ELSEVIER GMBH, URBAN & FISCHER VERLAG, 2017) Zhou, Mo; Cao, Shinuo; Sevinc, Ferda; Sevinc, Mutlu; Ceylan, Onur; Ekici, Sepil; Jirapattharasate, CharoonlukBabesia spp., Theileria spp. and Anaplasma spp. are significant tick-borne pathogens of livestock globally. In this study, we investigated the presence and distribution of Babesia ovis, Theileria ovis and Anaplasma ovis in 343 small ruminants (249 sheep and 94 goats) from 13 towns in the Central Anatolia region of Turkey using species-specific PCR assays. The PCR were conducted using the primers based on the B. ovis ssu rRNA (BoSSUrRNA), T. ovis ssu rRNA (ToSSUrRNA) and A. ovis major surface protein 4 (AoMSP4) genes, respectively. Fragments of these genes were sequenced for phylogenetic analysis. PCR results revealed that the overall infections ofA. ovis, T. ovis and B. ovis were 60.0%,35.9% and 5.2%, respectively. Co-infection of the animals with two or three pathogens was detected in 105/343 (30.6%) of the ovine samples. The results of sequence analysis indicated that AoMSP4 were conserved among the Turkish samples, with 100% sequence identity values. In contrast, the BoSSUrRNA and ToSSUrRNA gene sequences were relatively diverse with identity values of 98.54%-99.82% and 99.23%-99.81%, respectively. Phylograms were inferred based on the BoSSUrRNA, ToSSUrRNA and AoMSP4 sequences obtained in this study and those from previous studies. B. ovis isolates from Turkey were found in the same Glade as the isolates from other countries in phylogenetic analysis. On the other hand, the Turkish T. ovis isolates in the present study formed a monophyletic grouping with the isolates from other countries in a phylogeny based on ToSSUrRNA sequences. Furthermore, phylogenetic analysis using AoMSP4 sequences showed the presence of three genotypes ofA ovis. This study provides important data for understanding the epidemiology of tick borne diseases in small ruminants and the degree of genetic heterogeneities among these pathogens in Turkey. To our knowledge, this is the first study on the co-infection of Babesia, Theileria and Anaplasma in sheep and goats in Turkey. (C) 2016 Elsevier GmbH. All rights reserved.Öğe Molecular detection and genetic identification of Babesia bigemina, Theileria annulata, Theileria orientalis and Anaplasma marginale in Turkey(ELSEVIER GMBH, 2016) Zhou, Mo; Cao, Shinuo; Sevinc, Ferda; Sevinc, Mutlu; Ceylan, Onur; Moumouni, Paul Franck Adjou; Jirapattharasate, CharoonlukBabesia spp., Theileria spp. and Anaplasma spp. are significant tick-borne pathogens of livestock globally. In this study, we investigated the presence and distribution of Babesia bigemina, Theileria annulata, Theileria orientalis and Anaplasma marginale in cattle from 6 provinces of Turkey using species-specific PCR assays. The PCR were conducted using the primers based on the B. bigemina rhoptry-associated protein la (BbiRAP-1a), T. annulata merozoite surface antigen-1 (Tams-1), T. orientalis major piroplasm surface protein (ToMPSP) and A. marginale major surface protein 4 (AmMSP4) genes, respectively. Fragments of B. bigemina internal transcribed spacer (BbiITS), T. annulata internal transcribed spacer (TaITS),ToMPSP and AmMSP4 genes were sequenced for phylogenetic analysis. PCR results revealed that the overall infections of A. marginale, T. annulata, B. bigemina and T. orientalis were 29.1%, 18.9%, 11.2% and 5.6%, respectively. The co-infection of two or three pathogens was detected in 29/196 (15.1%) of the cattle samples. The results of sequence analysis indicated that BbiRAP-1a, BbiITS, Tams-1, ToMPSP and AmMSP4 were conserved among the Turkish samples, with 99.76%, 99-99.8%, 99.34-99.78%, 96.9-99.61% and 99.42-99.71% sequence identity values, respectively. In contrast, the Turkish TaITS gene sequences were relatively diverse with 92.3-96.63% identity values. B. bigemina isolates from Turkey were found in the same clade as the isolates from other countries in phylogenetic analysis. On the other hand, phylogenetic analysis based on T. annulata ITS sequences revealed significant differences in the genotypes of T. annulata isolates from Turkey. Additionally, the T. orientalis isolates from Turkish samples were classified as MPSP type 3 genotype. This is the first report of type 3 MPSP in Turkey. Moreover, AmMSP4 isolates from Turkey were found in the same clade as the isolates from other countries. This study provides important data for understanding the epidemiology of tick-borne diseases and it is expected to improve approach for diagnosis and control of tick-borne diseases in Turkey. (C) 2015 Elsevier GmbH. All rights reserved.Öğe A new immunoreactive recombinant protein designated as rBoSA2 from Babesia ovis: Its molecular characterization, subcellular localization and antibody recognition by infected sheep(ELSEVIER SCIENCE BV, 2015) Sevinc, Ferda; Cao, Shinuo; Zhou, Mo; Sevinc, Mutlu; Ceylan, Onur; Xuan, XuenanOvine babesiosis, caused by the intra-erythrocytic protozoan parasite Babesia ovis, is an infectious and economically important tick-borne disease of sheep. Diagnostic testing is an essential tool used for the control of the disease. In order to identify and characterize the immunoreactive proteins which are useful in serological diagnosis of the disease, a complementary DNA (cDNA) expression library was constructed from B. ovis merozoite mRNA. A cDNA clone designated as BoSA2 was identified by immunoscreening of a cDNA library using immune sheep serum. The sequence of the BoSA2 cDNA had a partial open reading frame of 1156 nucleotides encoding a polypeptide of 384 amino acid residues. Theoretical molecular mass for the mature protein was 43.5 kDa. The sequence of the BoSA2 was inserted into the expression vector pGEX-4T-1 and then expressed in Escherichia coli DH5 alpha cells as a glutathione S-transferase (GST)-tagged fusion protein. This recombinant fusion protein (rBoSA2) was purified by GST-affinity chromatography. Immunoreactivity of the rBoSA2 was evaluated by indirect enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) using the sera from the animals naturally and experimentally infected with B. ovis. ELISA results demonstrated that this antigen was useful for the diagnosis of ovine babesiosis. The localization of the BoSA2 protein was shown in and on the parasite and in the cytoplasm of the infected erythrocyte by confocal laser microscope. To our knowledge, rBoSA2 is the second immunoreactive recombinant protein of B. ovis until the present. (C) 2015 Elsevier B.V. All rights reserved.Öğe A PCR survey of vector-borne pathogens in different dog populations from Turkey(SPRINGER INTERNATIONAL PUBLISHING AG, 2017) Guo, Huanping; Sevinc, Ferda; Ceylan, Onur; Sevinc, Mutlu; Ince, Ege; Gao, Yang; Moumouni, Paul Franck AdjouIn the present study, a total of 192 blood samples were collected from pet dogs, kennel dogs and shepherd dogs in Konya district, Turkey, and tested by specific PCR for the presence of vector-borne pathogens. Several pathogens were identified, most of which can cause substantial morbidity in dogs. PCR results revealed that 54 (28.1%) dogs were infected with one or more pathogens. Positive results were obtained for Babesia spp. in 4 dogs (2.1%), Hepatozoon spp. in 8 dogs (4.2%) and Mycoplasma spp. in 46 dogs (24%). Three dogs (1.6%) were infected with two or three pathogens. The sequence analysis of the positive DNA samples revealed the presence of Babesia canis vogeli, Hepatozoon canis, Hepatozoon sp. MF, Mycoplasma haemocanis and Candidatus Mycoplasma haematoparvum. Ehrlichia canis and Anaplasma platys were not detected. Regardless of ownership status, vector-borne diseases were common in these dog populations. There was significant difference of pathogen prevalence among the different dog populations. Mycoplasma spp. was more frequent in the kennel dogs (31.9%) than in the pet (21.4%) and shepherd dogs (13.8%). Additionally, the frequency of Babesia spp. and Hepatozoon spp. was higher in the shepherd dogs which account for three quarters and half of the total number of Babesia spp. and Hepatozoon spp., respectively. To our knowledge, this is the first report of Mycoplasma infection in dogs in Turkey. The results of the present study provide a foundation for understanding the epidemiology of canine vector-borne diseases (CVBDs), and for strategies to control these diseases in Turkey.Öğe Re-evaluation of the efficacy of Oxfendazole+Oxyclozanide combination against gastrointestinal nematodes in sheep, a long time after the introduction into the Turkish antiparasitic drug market(Selçuk Üniversitesi, 2020) Ceylan, Onur; Uslu, Uğur; Ceylan, Ceylan; Küçükyağlıoğlu, Abdullah; Şenlik, BayramAmaç: Bu çalışma, oksfendazol+oksiklozanid kombinasyonunun Türkiye antiparaziter ilaç pazarına girişinden otuz yıl sonra etkinliğini yeniden değerlendirmek için yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada, gastrointestinal nematodlarla enfekte otuz iki koyun kullanılmıştır. Koyunlar, dışkıda gram başına yumurta sayısına göre seçilmiş ve her biri 16 hayvandan oluşan iki gruba ayrılmıştır. Grup I'deki hayvanlar 0. günde, sırasıyla 7.5 mg/kg ve 15 mg/kg vücut ağırlığı dozunda oksfendazol+oksiklozanid kombinasyonu ile oral olarak tedavi edilmiştir. II. gruptaki hayvanlara tedavi yapılmayıp, kontrol grubu olarak ayrılmıştır. Her hayvandan dışkı örnekleri 0. gün (tedavi günü); tedavi sonrası 7., 14. ve 21. günlerde toplanmıştır. Antelmintik tedavinin etkinliğini belirlemek için McMaster metodu ile gram dışkıdaki yumurta sayımı ve dışkı yumurta sayımı azaltma testi uygulanmıştır. Bulgular: Dışkı örneklerindeki yumurta sayılarında tedavi ve kontrol gruplarında 0. gün istatistiksel olarak fark tespit edilmemiştir. Tedavi sonrası 7. günde, sadece bir koyunun dışkı örneğinde çok az yumurta bulunmuş ve tedavi grubu için ortalama yumurta sayısı 66.7 ± 66.7 olarak belirlenmiştir. Tedaviden sonraki 14. ve 21. günlerde dışkıdaki yumurta sayıları, tedavi grubunda sıfıra kadar düştü ancak tedavi edilmeyen kontrol grubunda önemli bir değişiklik görülmemiştir. Tedavi grubunda, oksfendazol+oksiklozanid kombinasyonunun etkinliği tedaviden sonraki 14. ve 21. günlerde oldukça yüksek (% 100) bulunmuştur. Öneri: Bu çalışma ile oksfendazol+oksiklozanid kombinasyonunun, çalışma alanındaki koyunların gastrointestinal nematodlarına karşı oldukça etkili olduğu ortaya konulmuştur.Öğe Türkiye, Konya ilinde bulunan su kuşlarının çiğneyici bitleri (phthiraptera: amblycera, ischnocera), Türk faunası için yeni kayıtlar(2017) Dik, Bilal; Hüğül, Fatma; Ceylan, OnurBu çalışma 2014-2016 yılları arasında Türkiye'de Konya ilindeki su kuşlarında bulunan çiğneyici bitleri tespit etmek amacıyla yapıldı. Bu amaçla, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi kliniklerine tedavi için getirilen ve Çavuşçu Gölü'nden ölü olarak toplanan kuşlar bit yönünden incelendi. Kuşlardan toplanan bit örnekleri % 70 etil alkol içeren ependorf tüplerde muhafaza edildi, 24 saat % 10'luk potasyum hidroksitte (KOH) saydamlaştırıldı, distile suda yıkandı ve takip eden günlerde % 70 ve % 99 alkole transfer edildi. Bitler Kanada balzamı ile lam üzerine yapıştırıldı ve türleri belirlendi. Beş takım, sekiz cins, 12 türe ait 94 kuş arasından 84'ü bit ile enfeste bulundu. 14 cinse ait 18 bit türü bu çalışmada tespit edildi. Aquanirmus cinsi (Clay and Meinertzhagen, 1939) ve Aquanirmus podicepis (Denny, 1842), Pectinopygus bifasciatus (Piaget, 1880), Anaticola mergiserrati (De Geer, 1778), Pseudomenopon dolium (Rudow, 1869), Laemobothrion atrum (Nitzsch, 1818), Rallicola minutus (Nitzsch [in Giebel], 1866), Austromenopon transversum (Denny, 1842) türleri Türkiye'de ilk defa bildirildi
