Yazar "Erdoğan, Hasan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Dual enerji bilgisayarlı tomografi ile üriner sistem taşlarının in vivo analizi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Erdoğan, Hasan; Temizöz, OsmanGiriş ve Amaç: Üriner sistem taşlarının kimyasal yapısına göre oluşum mekanizmaları ve tedavileri farklılık göstermektedir. Bu nedenle taşın tipini saptayabilmek, koruyucu önlemlerin alınmasında ve tedavi planlanmasında kilit rol oynamaktadır. İn-vitro analiz yöntemleri ile taşın tipi saptanabilmektedir fakat her hastada taşı elde etmek mümkün olmamaktadır. Bilgisayarlı tomografi (BT)'de son yıllarda kullanıma giren dual enerji teknolojisi, üriner sistem taşlarının analizini in-vivo olarak yapmayı mümkün kılmıştır. Bu çalışmamızda üriner sistem taşlarının analizinde dual enerji BT (DEBT) sonuçlarını, altın standart kabul edilen in-vitro analiz sonuçları ile karşılaştırarak DEBT'nin tanısal etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: DEBT tetkikleri Eylül 2014 - Temmuz 2015 tarihleri arasında, üriner sistem taşı olan 373 hastada, 128-kesitli dual enerji BT cihazı (Somatom Definition Flash, Siemens Healthcare, Forchheim, Almanya) kullanılarak yapıldı. Hastalara işlemden önce bilgi verilerek, aydınlatılmış onam alındı. DEBT inceleme yalnızca taşın olduğu kesitlere yönelik yapıldı. İş istasyonu (Syngo.via, Siemens Healthcare, Forchheim, Almanya) üzerinde taşların düşük ve yüksek kVp değerlerindeki atenüasyon oranlarının analizi yapılarak taşlar hidroksiapatit, kalsiyum oksalat, sistin ve ürik asit taşı şeklinde sınıflandırıldı. Takiplerde ameliyat veya düşürme sonucu taşı elde edilen 35 hastada taşların in-vitro analizi yapıldı. DEBT ve in-vitro analiz sonuçları karşılaştırıldı ve istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 373 hastanın 256'sı erkek (%68.6.), 117'si kadın (%31.4) olup, olguların yaşları 18 ile 90 arasında değişmekteydi (Ortalama yaş: 48.5±15.2). DEBT ile hastaların 136'sında (%36.5) hidroksiapatit, 160'ında (%42.9) kalsiyum oksalat, 20'sinde (%5.4) sistin, 57'sinde (%15.3) ise ürik asit taşı saptandı. Takipte taşı elde edilen 35 hastada taşların in-vitro analizi yapıldı ve taşların 8'inin (%22.8) hidroksiapatit, 18'inin (%51.4) kalsiyum oksalat, 6'sının (%17.2) ürik asit, 3'ünün de (%8.6) sistin taşı olduğu saptandı. DEBT analiz sonuçları, in-vitro sonuçlar ile karşılaştırıldığında 32 hastada (%91.4) taşın tipi doğru olarak saptanırken, 3 hastada (%8.6) ise doğru olarak saptanamadı. Taş tiplerine göre ayrı ayrı değerlendirildiğinde; ürik asit ve sistin taşlarının tamamı DEBT ile doğru olarak saptanabildi. DEBT ile hidroksiapatit taşı olarak belirtilen 11 taşın, 8 tanesi in-vitro analiz ile hidroksiapatit ile uyumlu olarak bulundu. Diğer 3 taşın ise in-vitro analizde kalsiyum oksalat taşı olduğu görüldü. DEBT ile kalsiyum oksalat taşı olduğu belirtilen 15 taşın ise in-vitro analizde de kalsiyum oksalat taşı olduğu doğrulandı. Sonuç: Gelişmiş post-proçes analiz yöntemleri ile birlikte DEBT, üriner taşların analizini yapabilmektedir. Özellikle ürik asit ve sistin taşlarını saptamada DEBT'nin çok üstün olduğu görülmektedir. Hidroksiapatit ve kalsiyum okzalat taşlarını saptamadaki başarısı da yüksektir. Limitasyon olarak, DEBT ile miks taşların bileşimi ve kalsiyum oksalat monohidrat-dihidrat gibi taş subgrupları ayırt edilememektedir. Sonuç olarak, DEBT ile in-vivo ortamda taş analizi yapıldığında, DEBT'nin tedavinin kişiselleştirilmesine ve optimize edilmesine büyük katkı sağlayacağı şüphesizdir.Öğe Gallbladder paraganglioma: computed tomography and magnetic resonance imaging findings(2014) Koplay, Mustafa; Sivri, Mesut; Alptekin, Hüsnü; Erdoğan, Hasan; Nayman, AlaaddinParagangliomas are benign tumors that can be association with sympathetic and parasympathetic nerves. More rarely, they can be located in the gallbladder. In this paper, we describe the appearance of an unusual case of paraganglioma in the gallbladder.Öğe İnce bağırsak hastalıklarının değerlendirilmesinde MR enterografinin tanısal değeri(2017) Allahverdiyev, Ilgar; Emiroğlu, Halil Haldun; Korkmaz, Hüseyin; Erdoğan, Hasan; Koplay, Mustafa; Uysal, EmineAmaç: Bu çalışmamızda kolay elde edilebilen ve iyi bir bağırsak distansiyonu sağlayan %3 mannitol ile manyetik rezonans (MR) enterografi yönteminin tanısal etkinliğinin değerlendirilmesini amaçlıyoruz. Yöntemler: Yaşları 7-71 yıl arasında değişen 42 hasta çalışmaya dahil edildi. MR enterografi protokolü 1.5 Tesla MRG (Magnetom Aera; SiemensMedical Solutions, Erlangen, Germany) cihazı ile yapıldı. Bulgular cerrahi-fiberoptik kolonoskopiden elde edilen histopatolojik sonuçlarla karşılaştırıldı. Duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif öngörü değerleri, tanısal doğruluk oranı istatiksel olarak hesaplandı. Bulgular: Duyarlılık %83, özgüllük %93, pozitif öngörü değeri %83, negatif öngörü değeri %93 ve tanısal doğruluk oranı %90 olarak saptanmıştır. Yalancı negatif olan iki hasta radyolojik olarak normal değerlendirildi, ancak patolojik inceleme nonspesifik inflamasyon olarak geldi. Yalancı pozitif olan bir hastada patolojik inceleme ülseratif kolit olarak, bir hastada ise invajinasyona neden olan ektopik pankreas dokusuna ait polipoid kitle saptandı. Gerçek pozitif olan dokuz hastada patoloji sonucu Crohn hastalığı, diğer hastada ise tipik olmamakla birlikte Crohn hastalığı lehine değerlendirildi. Ayrıca Crohn hastalığ ile takip edilen bir hastada iki yerde ince bağırsak segment tutulumu, diğer bir hastada da ileoileal fistül izlendi. Sonuç: MR enterografi, Crohn hastalığının takibinde, hastalığın aktif sürecindeki inflamasyonun, fibrostenoz evredeki striktürlerin, obstrüksiyonların, komplikasyonların belirlenmesinde ve tedavi seçeneğinin değerlendirilmesinde önemlidir. Gelecekte, mevcut MR sekansları ve yeni geliştirilen sekans teknikleriyle yapılacak geniş hasta katılımlı karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç vardır. MR, ince bağırsağın diğer hastalıklarının değerlendirilmesinde de umut vericidir.Öğe İntrakranial lipomlar: Yerleşim yerleri ile birlikte bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme bulguları(2015) Keleşoğlu, Kazım Serhan; Sivri, Mesut; Erdoğan, Hasan; Koplay, Mustafa; Güneyli, SerkanAmaç: Bu çalışmanın amacı, nadir doğumsal malformasyonlardan olan intrakranial lipomların bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) bulgularını incelemek, klinik bulgularını ve birliktelik gösterdikleri malformasyonları tespit etmek ve lezyon yerleri ile hem semptomlar hem de kalfikasyon varlığı arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. Gereç ve yöntem: Mart 2010-Mart 2015 tarihleri arasında tanı alan intrakranial lipoma sahip 57 hastanın (22 erkek ve 35 kadın, ortalama yaş 50, 2-89 arası yaş) BT ve MRG bulgularını geriye dönük değerlendirdik. 25 hastanın BT, 32 hastanın MRG incelemesi mevcuttu. Lezyonların BT dansiteleri ölçüldü, görüntüleme bulguları, lezyon hacimleri, semptomlar ve birliktelik gösterdikleri lezyonlar tespit edildi. Lezyon yerleri ile hem semptomlar hem de kalsifikasyon varlığı arasındaki ilişki kikare testi kullanılarak araştırıldı. Bulgular: Lezyonların yerleşim yerleri şu şekilde izlendi; interhemisferik fissür (n22), sol kuadrigeminal sistern (n10), korpus kallozum (n10), interserebellar fissür (n4), sağ kuadrigeminal sistern (n3), interpedinküler sistern (n3), silvian fissür (n2), koroid pleksus (n2), sol akustik kanal (n1). Ortalama lipom hacmi 43,047 mm3 idi. En sık semptom 9 hastada görülen baş ağrısı idi. Lezyon yerleri, ne semptomlar (p0,394) ile ne de kalsifikasyon varlığı (p0,552) ile anlamlı ilişki göstermedi. Sonuç: BT ve MRG tipik özellikleriyle intrakranial lipomlara tanı koyabilmektedir ve de bu lezyonların birliktelik gösterdikleri diğer malformasyonları da ortaya koyabilmektedir. BT ve MRG özelliklerinin bilinmesi ayırıcı tanıyı kolaylaştırmaktadır.Öğe Maksiller fibröz displazinin egzofitik varyantı; Fibröz displazi protuberans(2014) Erdoğan, Hasan; Paksoy, Yahya; Sivri, Mesut; Erol, Cengiz; Uysal, Emine; Koplay, MustafaFibröz displazi, normal kemik dokunun yerini fibröz doku içeren mineralize bir dokunun aldığı, gelişimsel, neoplastik olmayan bir kemik hastalığıdır. Direkt radyografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme, fibröz displazi tanısında kullanılan radyolojik görüntüleme yöntemleridir. Bu yazıda maksiller fibröz displazinin oldukça nadir görülen egzofitik varyantının klinik özel- likleri, radyolojik görüntüleme bulguları ve ayırıcı tanısı sunulmuşturÖğe Manyetik rezonans görüntüleme ile supraspinatus kas alanı değerlendirmede iki farklı yazılımın karşılaştırılması(2015) Nayman, Alaaddin; Erdoğan, Hasan; Allahverdiyev, Ilgar; Güler, İbrahimAmaç: Rotator manşet yaralanmalarında en sık etkilenen tendon supraspinatus (SPS) tendonudur. SPS tendonunda rüptür sonrasında kasın kendisinde atrofi meydana gelmektedir. SPS kas alanının doğru ölçümünün, kas atrofisinin erken tanı ve tedavisinde önemli bir ölçüt olduğu düşünülmektedir. Alan ölçümleri genel olarak özel yazılımlar gerektiren iş istasyonlarında yapılmaktadır ve bu da yüksek maliyet gerektirmektedir. Bu çalışmada, SPS kas alanı ölçümünün değerlendirilmesinde bir iş istasyonu olan syngo.via ile hastanemizde de halen kullanılmakta olan yerli bir görüntü arşivleme ve bağlantı sistemi (PACS) olan EnlilPacs yazılımının sonuçları karşılaştırılmıştır. "Alan ölçümü yapmak için, iş istasyonu kullanılmadan, rütin rapor okumada kullanılan Enlilpacs ile iş istasyonu kadar güvenilir sonuçlar elde edilebilir mi?" sorusunun cevabını bulmak amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: SPS tendonunda tam kat rüptür olan 50 hastanın omuz manyetik rezonans (MR) görüntüleri değerlendirildi. Omuz MR görüntülemede rütin çekim protokolü kullanıldı. Sagital oblik T2 ağırlıklı görüntüler üzerinden, supraskapüler olukta, Y şekli içerisinde SPS kas alanları ölçüldü. Ölçümler kas iskelet radyolojisinde deneyimli iki farklı radyolog tarafından, iki farklı yazılım (syngo.via ve EnlilPacs) kullanılarak yapıldı. Elde edilen sonuçların ortalamaları karşılaştırıldı. Korelasyon ve güvenilirlik analizleri yapıldı. Bulgular: Ortalamalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Güvenilirlik analizinde ölçüm sonuçları açısından gruplar birbirleri ile iyi derecede tutarlı bulundu (Cronbach alfa0.970). Korelasyon analizlerinde aynı yazılım kullanıldığında radyologlar arasında ve farklı yazılımlar kullanıldığında, yazılımlar arasında oldukça iyi korelasyon tespit edildi. En iyi korelasyonlar her iki kullanıcı için de iki farklı yazılım arasında idi. Sonuç: Alan ölçümü yapmak için yüksek maliyet gerektiren iş istasyonları yerine, yerli bir PACS sistemi olan EnlilPacs güvenle kullanılabilir.Öğe Mikrokalsifikasyonların tanısında vakum destekli stereotaktik meme biyopsisi: Üç yıllık deneyimlerimiz(2013) Özbek, Seda; Kıvrak, Ali Sami; Nayman, Alaaddin; Erdoğan, Hasan; Çelik, Mahmut; Koplay, MustafaAmaç: Vakum destekli stereotaktik meme biyopsisi (VDSB), günümüzde giderek artan sıklıkla kullanılan, gereksiz eksizyonel biyopsileri önleyebilecek, basit, güvenli, minimal invaziv bir perkütan biyopsi yöntemidir. Bu geriye dönük çalışmanın amacı, mikrokalsifikasyonların tanısında kullandığımız VDSB ile ilgili deneyimlerimizi sunmaktır. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, 2010-2013 yılları arasında mamografisinde mikrokalsifikasyon saptanmış ve VDSB uygulanmış 46 olgunun dosya bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Mikrokalsifikasyonların özellikleri, VDSB uygulamaları sırasında ve sonrasında karşılaşılan erken ve geç dönem komplikasyonlar, histopatolojik sonuçlar, takip sonuçları değerlendirilmiş ve sonuçlar hasta sayısı, yüzde ve ortalama standart sapma olarak sunulmuştur. Bulgular: VDSB yapılan 46 olguya ait mamogramlarda en çok küme oluşturan pleomorfik (%32,6) mikrokalsifikasyonlar görülmüştür.VDSB'ye bağlı erken dönem komplikasyonlar %15,2 olguda ağrı, %2,2 olguda hematom, % 2,2 olguda ise ekimozdur. Olguların hiç birisinde geç dönemde komplikasyon ile karşılaşılmamıştır. 29 olguda (% 63) histopatoloji benign, 17 olguda (%37.0) ise malign olarak sonuçlanmıştır. 11(%23,9) olguda saptanan duktal karsinoma insitu, bir olguda (%2,2) saptanan lobüler karsinoma insitu, dört (%8,7) olguda saptanan atipik duktal hiperplazi göz önüne alındığında, toplam 16 olguda (%34,7) tümör henüz prekürsor iken veya hücre içi aşamada yakalanmıştır. Sonuç: VDSB, özellikle mamografik mikrokalsifikasyonların tanısında cerrahi biyopsilere göre öncelikle tercih edilebilecek minimal invaziv bir yöntemdir. Benign olgularda hasta için anksiyete ve morbidite kaynağı olabilecek gereksiz cerrahi girişimleri önlemekte malign olgularda ise klinisyene tedavi planında yol gösterici olmaktadır.Öğe Miyozitis ossifikans: Radyolojik görüntüleme bulguları(2013) Erdoğan, Hasan; Koplay, Mustafa; Sivri, MesutMiyozitis ossifikans (MO), yumuşak dokuda sıklıkla travmaya sekonder olarak oluşan ve ossifikasyon ile giden bir hastalıktır. Klinik ve histolojik olarak malign yumuşak doku tümörleri ile karışabilir. Direkt radyografi, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manye- tik rezonans görüntüleme MO tanısında kullanılan radyolojik görüntüleme yöntemleridir. Bu çalışmada iki olguda MO'ın radyolojik görüntüleme bulgularını sunmayı amaçladıkÖğe Nörofibromatozis tip 1: Kraniyal MRG Bulguları(2014) Keleşoğlu, Kazım Serhan; Keskin, Suat; Sivri, Mesut; Erdoğan, Hasan; Nayman, Alaaddin; Koplay, MustafaAmaç: Nörofibromatozis tip 1 (NF1, von Recklinghausen hastalığı, periferal nörofibromatozis) öncelikle nöral dokular olmak üzere birçok sistemi tutan nörokutanöz bir hastalıktır. Çocuklarda kanser yatkınlığını artırması sebebiyle bilinmesi ve tanı konması önem kazanan bir sendromdur. Amacımız kliniğimizde incelenen nörofibromatozis tip 1 hastalarının kraniyal MRG bulgularını tartışmak ve mevcut bulgular eşliğinde nörofibromatozis tip 1'in kraniyal tutulum şekillerini değerlendirmektir. Gereç ve yöntemler: Haziran 2011 ve Mart 2013 tarihleri arasında kliniğimizde Nörofibromatozis tip 1 tanısı olan ve en az 1 MRG incelemesi bulunan 21 hastanın 19'u değerlendirilmiştir. 6-32 yaş aralığında (ortalama yaş 15,3), 7 kız ve 12 erkek hastadan elde edilen kraniyal MRG incelemeleri retrospektif olarak taranmıştır. Çalışmaya dahil edilen olgulardaki lezyonların tipi ve lokalizasyonları farklı bir radyolog tarafından yeniden değerlendirilmiştir. Bulgular: Nörofibromatozis tip 1 tanısıyla takip edilen ve kraniyal MR görüntülemeleri değerlendirilen 19 hastanın 16'sında santral sinir sisteminde hamartomatöz lezyonlar, 5 hastada optik gliom ya da optik sinir kalınlaşması, 5 hastada pleksiform nörofibromlar ve 2 hastada nörofibrom odakları izlenmiştir. Sonuç: Birçok farklı tümör ve bulgu içermesi ve en sık kalıtılan santral sinir sistemi hastalığı olması Nörofibromatozis tip 1'in tanı kriterlerinin ve lezyonlarının bilinmesini ve akılda tutulmasını gerektirmektedir. Klinik bulguları Nörofibromatozis tip 1 kriterlerini karşılamayan, tanı kriterlerindeki lezyonlar gelişmeyen veya tanı konurken şüphede kalınan hastaların tanısı ve hastalığın tümöral oluşumların gelişmesine olan yatkınlığı sebebiyle Nörofibromatozis tip 1 hastalarında MR görüntüleme bulguları erken ve doğru tanı açısından önemlidirÖğe Primer epiploik apandisit: Klinik ve radyolojik görüntüleme bulguları(2013) Koplay, Mustafa; Özbek, Seda; Sivri, Mesut; Alptekin, Hüsnü; Erdoğan, Hasan; Nayman, AlaaddinAmaç: Primer epiploik apandisit (PEA), klinik semptomla- rından dolayı akut apandisit ve divertikülit gibi hastalıkları taklit edebilen, nadir ve kendini sınırlayan bir hastalıktır. Bu retrospektif çalışmada primer epiploik apandisitin kli- nik ve radyolojik görüntüleme özellikleri tartışıldı. Yöntemler: Ağustos 2010 ve Aralık 2012 tarihleri arasın- da PEA tanısı alan 10 hastanın klinik, laboratuar ve bilgi- sayarlı tomografi (BT) bulguları gözden geçirildi. Bulgular: On hasta (1 kadın ve 9 erkek) PEA tanısı aldı. Yaş ortalaması 37,1 (15-63) yıl idi. İki hastada (%20) sağ alt kadran ağrısı, 7 hastada (%70) sol alt kadran ağrısı ve 1 hastada (%10) yaygın ağrı mevcuttu. Hiçbir hastada ateş yoktu. Sadece 2 hastada lökositoz görüldü. 3 hasta- da bulantı, 1 hastada kusma gibi gastrointestinal semp- tomlar vardı. Tüm hastalarda, BT’de yüksek dansiteli pe- riferik bir halka ile çevrili perikolonik yerleşimli yağlı kitle gözlendi. Tüm hastalarda semptomatik tedavi yapıldı. Sonuç: Atipik semptomları ve labaratuar bulguları olan akut karın ağrılı tüm hastalarda ( özellikle alt kadran ağrı- sı), PEA ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Doğru tanı ve ge- reksiz cerrahi işlemleri önlemek için tanıda karakteristik görüntüleme bulguları olan BT kullanılmalıdır.Öğe Shear wave elastography evaluation of testes in patients with varicocele(Lippincott Williams and Wilkins, 2020) Erdoğan, Hasan; Durmaz, Mehmet Sedat; Arslan, Serdar; Gokgoz Durmaz, Funda; Cebeci, Hakan; Ergun, Osman; Soğukpınar Karaağaç, SedaWe aimed to determine histological damage in patients with varicocele by comparing the elasticity of their affected testes with that of their normal contralateral testes as well as normal testes of control subjects without varicocele using shear wave elastography (SWE). In total, 48 patients with varicocele (96 testes) and 52 control subjects (104 testes) were included in this study. Shear wave elastography values were measured in the longitudinal plane using an oval region of interest that covered as much of the testicular contours as possible. Fifty testes with varicocele were classified as group A, 46 normal contralateral testes of the same patients as group B, and 104 normal testes of control subjects as group C. The normal group C testes were randomly chosen from patients who had applied for ultrasonography for any reason and agreed to participate in the study. The testicular volume and SWE values were compared between these 3 groups. The average age of the patients was 28.45 years, and no significant difference in age was found between the 3 groups (P = 0.665). A significant difference in the testicular volume was found between groups A and C (P = 0.014). The SWE values were significantly higher in group A than in groups B and C (P < 0.001). No significant correlation was observed between the testicular volume and SWE values in any of the groups. Our results showed that SWE can be used as an effective technique to assess testicular stiffness in patients with varicocele to predict interstitial fibrosis and the severity of histological damage.Öğe Suprasellar hemanjioblastomun eşlik ettiği von hippel-lindau hastalığı(2014) Sivri, Mesut; Özbek, Seda; Koplay, Mustafa; Nayman, Alaaddin; Erdoğan, Hasanvon Hippel-Lindau hastalığı; retinal, spinal ve serebellar hemanjioblastom, renal hücreli karsinom, feokromositoma, pankreatik kist ve tümörler, endolenfatik kese tümörleri gibi benign ve malign tümörlerin gelişimi ile karakterize kalıtsal bir hastalıktır. Epididimde ve broad ligamentte kistler ve papiller kistadenokarsinom oluşabilir. Radyolojik görüntüleme yöntemleri von Hippel-Lindau hasta- lığının tanısında, tedavisinde ve takibinde önemli bir yere sahiptir. Bu yazıda, multi-organ tutulumları olan 32 yaşındaki bir erkek hastada, von Hippel-Lindau hastalığının radyolojik bulgularını paylaşmak amaçlanmıştırÖğe Unusual reason of abdominal pain in a young female patient(UNIV CATHOLIQUE LOUVAIN-UCL, 2016) Koplay, Mustafa; Keleşoğlu, Kazım Serhan; Sivri, Mesut; Erdoğan, Hasan; Alptekin, Hüsnü[Abstract not Available]Öğe Yer altı kömür ocağında interaksiyon matrisi uygulaması(Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2008-03-14) Erdoğan, Hasan; Gökay, Mehmet KemalProje değerlendirilmesi sırasında amacın tespiti ve bunu sağlayacak parametrelerin belirlenmesi önemli aşamalardan sayılabilir. Sonuçta alınacak kararları etkileyecek her türlü faktör proje sahibi tarafından göz önünde tutulurken, seçilen parametreler yoluyla varılmak istenen sonuca her bir parametrenin etkisinin ne olacağı belirlenmek istenen konular arasındadır. Bu çalışma 1992 yılında Hudson tarafından geliştirilen interaksiyon matris karar verme sisteminin yer altı maden işletmesine uygulanmasını içermektedir. Örnek çalışmanın yapıldığı maden ocağı, özel işletmecilikle üretim yapmaktadır ve verimliliğin artması her maden ocağı gibi bu işletmenin de en önemli hedefleri arasındadır. Verimliliğin artışını sağlayacağına inanılan parametrelerin listesi çıkarıldıktan sonra, bunların içinden 21 tanesi özenle seçilmiştir. İnteraksiyon matrisi ve özellikleri tam olarak anlatıldıktan sonra, madende çalışan vasıflı teknik kadrodan ilgili parametreleri interaksiyon matrisi yardımıyla değerlendirmeleri istenmiştir. Matrisi değerlendirenden istenen, parametreleri birbirlerine göre değerlendirirken maden ocağı verimliliğinin nasıl artırılabileceğini tek hedef olarak almalarıdır. Elde edilen matrisler değerlendirmeye katılan her personel için ayrı ayrı değerlendirilmiş ve verimliliğin artması için seçilen parametrelerin hangisinin önemli hangisinin dominant olduğu belirlenmiştir. Ayrıca madende üretim yapan işçilerin düşüncesiyle, diğer işçilerin düşünceleri arasında bir fark var mı? sorusunun cevabı da elde edilebilmiştir. İlgili farklılıklar interaksiyon matris grafiklerinde ayrı ayrı gösterilmiştir. Elde edilen grafikler sonucunda; üretim miktarı, kömür üretim yöntemi ve taban kilinin kabarması parametreleri üzerinde yapılacak pozitif yönlü iyileştirme diğer parametreleride etkileyerek, bu parametreler verimlilik üzerinde etkili olmuştur.