Yazar "Eren, Fettah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut İskemik İnmede İntravenöz Trombolitik Tedavi: Klinik Değerlendirme(Selçuk Üniversitesi, 2019 Aralık) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Yıldoğan, Aydın Talip; Işık, Melike; Öztürk, ŞerefnurAmaç: İnme tedavisinde asıl amaç, oklüde vasküler yapının belirli süre içerisinde rekanalizasyonudur. Medikal tedavide rekombinant doku plazminojen aktivatörü (tPA) kullanılmaktadır. Bu çalışmada, tPA tedavisi verilen iskemik inme hastaları değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Temmuz 2015-Ağustos 2017 arasında tPA tedavisi uygulanan 97 akut iskemik inme hastası retrospektif incelendi. Demografik veriler, başvuru semptomları ve tedavi saatleri kaydedildi. Klinik durum ve prognoz ‘National Institutes of Health Stroke Skalası’ (NIHSS) ve fonksiyonel durum ölçeği ile değerlendirildi. Hemorajik dönüşüm bilgisayarlı tomografi ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya 61(%62,8) erkek ve 36 (%37,2) kadın hasta alındı. Yaş ortalamaları 60,29±12,62 idi. 7 (%7,2) hastaya 1. saate, 5(%25,8) hastaya 1-2 saat arasında, 31(%32) hastaya 2-3 saat arasında, 34 (%35,1) hastaya 3-4,5 saat arasında tPAbaşlandı. Başvuruda en sık semptom hemi/monoparezi idi (%92,8).%69,1 oranında parsiyel anterior, %16,5 total anterior, %15,8 posterior vasküler oklüzyon saptandı. NIHSS sonuçları 10,39±4,36 (tedavi öncesi) ve 6,63±3,76 (taburculuk) idi. Hastalartam bağımsız (%20,6), kısmi bağımlı (%43,3) ve tam bağımlı (%21,6) olarak taburcu edildi.Hastaların %12’sinde hemorajik dönüşüm izlendi.Platelet değeri düşük olan hastalarda hemorajik transformasyon daha fazlaydı (P<0,05).Hemorajik dönüşüm olan hastalarda mortalite %41,7 idi.Hemorajik dönüşüm gelişimi mortaliteyi artırmaktaydı (p <0,05). Sonuç: İnmede trombolitik tedavi özürlülükte azalma sağlamaktadır. Ancak hemorajik transformasyon mortaliteyi artırmaktadır. Bu da platelet değerindeki düşüklük ile ilişkili olabilir.Öğe Bal Arısı Sokması Sonrası Beyin Sapında Gelişen Akut İskemik İnme(Selçuk Üniversitesi, 2018 Aralık) Eren, Fettah; Öztürk, ŞerefnurArı sokmaları, tüm böcek sokmaları içerisinde en sık olanıdır. Nörolojik etkilenme nadirdir. Ancak ensefalit, akut dissemine ensefalomiyelit, polinöropati ve ekstrapiramidal tutulum ortaya çıkabilmektedir. 79 yaşında erkek hasta sol hemiparezi ve dizartri yakınması ile başvurdu. 1 gün önce 10 tane bal arısı tarafından sokulduğu öğrenildi. Sol kol ve bacakta 4/5 kas gücü, ataksik yürüme ve dizartri bulunmaktaydı. Difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntülemede sağ ponsta akut iskemi ile uyumlu lezyon belirlendi. Asetilsalisilik asit (300 mg/gün) vemetformin (1000 mg/gün) başlandı. Arı sokması sonrası salgılanan kimyasal moleküller ile tromboza eğilim artmaktadır. Bu nedenle iskemik inme riski olan hastalar yakın takip edilmelidir. Gerekirse hastalar bu moleküllerin inaktivasyonunu sağlayan ilaçlar ile tedavi edilmelidir. Ancak hipotansiyon ve vazokonstriksiyon oluşturabilen antialerjik ilaçlar başlanmamalıdır.Öğe Clinical and radiological significance of transient brain lesion in the corpus callosum splenium: 2 case reports(2018) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Öztürk, ŞerefnurAlthough rare, splenium of the corpus callosum (SCC) may be involvedin many etiological conditions. Most forms of involvementare permanent and minorities of these are transient. The pathophysiologyis intra-myelinic axonal edema related to hyponatremiaand local inflammatory cell infiltration. The first case; 34-years-oldfemale patient accepted to our unit with recurrent complex-partialseizures. She had epilepsy for 10 years and carbamazepine usingfor 4 years. Second case; 22-years-old female patient presentedwith vomiting, nausea and visual deficiency. Both cases magneticresonance imaging (MRI) showed focal diffusion limitation in SCC.A comprehensive diagnostic work-up was carried out to accountfor these clinical and neuro-radiological presentations. 1-monthfollow up MRI showed resolution of these lesions. Previously, transientlimitation of diffusion of SCC has been mostly reported in epilepticpatients and treatment with anti-epileptic agents. However,many other conditions may result the appearance of similar clinicalstates. These patients may have mild form of encephalopathyand the prognosis is generally good. MRI is particularly sensitive inearly identification of these lesions. A good understanding of thetransient nature of the condition may allow avoidance from unnecessaryinvasive diagnostic and therapeutic methods.Öğe Dijital substraksiyon anjiyografi sonrası subaraknoid kanamayı taklit eden baş ağrısı : Bir olgu sunumu(2018) Eren, Fettah; Ekmekçi, Ahmet Hakan; Karabağlı, Hakan; Oztürk, ŞerefnurSubaraknoid kanama (SAK) akut başlangıçlı, ani ve şiddetli baş ağrısı ile ortaya çıkan klinik bir durumdur. Baş ağrısına ek olarak ciddi bulantı, kusma, baş dönmesi, konfüzyon, ajitasyon, fokal nörolojik defisitler ve kan basıncı yüksekliği görülebilir. Kanamadan 6-24 saat sonra meningeal irritasyon bulguları bu klinik duruma eklenebilir. Dijital substraksiyon anjiyografi (DSA) diğer görüntüleme tetkiklerine ek olarak, vasküler anormalliklerin tanısı amacıyla, cerrahi veya endovasküler tedavi planlaması için kullanılmaktadır. İşlem sonrası nörolojik komplikasyon sıklığı %0,2 ile %4,5 arasındadır. Ortalama %50 hastada ise DSA işlemi sonrası baş ağrısı olabilmektedir. Özellikle kadın hastalarda bu oran daha fazladır. Ağrılar sıklıkla migren, gerilim veya postoperatif atipik baş ağrıları sınıfına dahil edilebilir. DSA sonrası şiddetli baş ağrısı görülme sıklığı azdır. Bu nedenle işlem sonrası şiddetli baş ağrılarında öncelikle damar duvarı rüptürü düşünülmelidir. Diğer tüm sekonder nedenler dışlandıktan sonra, DSA sonrası SAK benzeri baş ağrılarının görülebileceği de akılda tutulmalıdırÖğe Epilepside hastalığın gizlenme durumu ve uyku kalitesinin değerlendirilmesi(2019) Eren, Fettah; Öztürk, ŞerefnurAmaç: Epilepsi ile ilişkili toplumsal damgalanma öncelikle hastalığın gizlenmesine sebep olur. Bu birçok nöropsikiyatrik bozukluk ile birliktedir. Uyku ise epilepsi ve nöbetleri etkileyen önemli bir unsurdur. Bu çalışmada epilepside hastalığın gizlenmesi, uyku bozukluğu ve bunlarla ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Nöroloji polikliniğine başvuran 95 primer epilepsi hastası değerlendirildi. Demografik ve klinik özellikler kaydedildi. On yedi sorudan oluşan hastalığı gizleme ölçeği ve 24 sorudan oluşan Pittsburgh uyku kalitesi ölçeği uygulandı. Bulgular: Çalışmada 44 (%46.3) kadın ve 51 (%53.7) erkek epilepsi hastası vardı. Hastalığı gizleme ölçeği puanı ortalaması 57.098.96, Pittsburgh uyku kalitesi ölçeği ortalaması 8.123.09 idi. Uyku latansı belirgin uzamış, uyku etkinliği ve gündüz fonksiyonları bozulmuştu. Gençlerde uyku bozukluğu daha fazlaydı (p0.05, r0.50). Yaş ile hastalığı gizleme durumu arasında negatif korelasyon (p0.05, r0.65); hastalığı gizleme durumu ile uyku bozukluğu arasında pozitif korelasyon saptandı (p0.05, r0.54). Sonuç: Epilepside hastalığın gizlenmesi uyku kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yaş azaldıkça hastalığın gizlenmesi ve uyku bozukluğu artmaktadır. Bu yüzden özellikle genç epilepsi hastaları daha dikkatli değerlendirilmelidir.Öğe Gerilim Tipi Baş Ağrısı Olan Hastalarda Uyku Bozuklukları, Depresyon ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, 2021) Eren, FettahAmaç: Gerilim tipi baş ağrısı (GTB) etiyolojisinde uyku bozukluğu önemlidir. Ağrı, uykunun birçok safhasına etki ederek uyku kalitesini bozmaktadır. Ayrıca, psikojenik etmenler de uyku kalitesini etkilemektedir. Bu nedenle GTB de uyku kalitesi, depresyon ve gündüz uykululuk durumu incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 50 GTB hastası ve 40 kontrol alındı. Ağrı sıklığı, süresi, şiddeti, analjezik miktarı ve tedaviye cevap sorgulandı. Ağrı şiddeti için Görsel Ağrı Skalası (VAS) kullanıldı. Hastalarda yaş, cinsiyet, medeni durum, yaşam ortamı, sigara ve alkol kullanımı, eğitim, maddi durum, kilo ve boy değerlendirildi. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Epworth Uykululuk Ölçeği (EUÖ) uygulandı. PUKİ 0-5, 6-10 ve 10 üzeri olarak 3 gruba ayrıldı. Veriler SPSS Windows 16 sürümü ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmada 50 (42 kadın, 8 erkek) hasta vardı. Ortalama±SD sonuçlar: yaş 37,92±14,18; boy 162,2±7,91; kilo 69,96±15,2; PUKİ 12,26±6,05; BDÖ 31,12±15,43 ve EUÖ 9,34±4,80 idi. Uyku süresi, latansı ve bozukluğu, ilaç sayısı ve PUKİ hastalarda daha yüksekti (p<0,01). Uyku kalitesi, gündüz uykululuğu, BDÖ ve EUÖ puanları benzerdi (p>0,05). Hastaların sosyodemografik özellikleri, ağrı şiddeti, analjezik kullanımı ile uyku bozukluğu arasında ilişki yoktu (p>0,05). BDÖ ile uyku bozukluğu ve gündüz uykululuk durumu arasında pozitif korelasyon vardı (p<0,05; r=0,57; 0,52). Sonuç: GTB hastalarında uyku bozukluğu daha fazladır. Depresif durum arttıkça uyku bozukluğu ve gündüz uykululuğu artmaktadır. Bu nedenle bu hastalarda uyku bozukluğu ve depresyonun da sorgulanması önemlidir.Öğe Headache-like Subarachnoid Hemorrhage After Digital Subtraction Angiography: A Case Report(TURKISH NEUROLOGICAL SOC, 2018) Eren, Fettah; Ekmekci, Ahmet Hakan; Karabagli, Hakan; Ozturk, SerefnurSubarachnoid hemorrhage (SAH) is a clinical condition with acute-onset, sudden, and severe headache. In addition to headache, severe nausea, vomiting, dizziness, confusion, agitation, focal neurologic deficits, and hypertension can be detected. Findings of meningeal irritation may accompany to these clinical features, 6-24 hours after the hemorrhage. Digital subtraction angiography (DSA) is used for surgical or endovascular treatment planning in order to identify vascular abnormalities, in addition to other imaging studies. After DSA, the frequency of all neurologic complications is between 0.2% and 4.5%. Headache may occur after DSA in an average 50% of patients. This rate is especially higher in female patients. Headache types are usually classified as migraine, tension or postoperative atypical headaches The incidence of severe headache after DSA is low. Vascular wall rupture should be considered first in severe headache after the procedure. It should also be kept in mind that after all other secondary causes are excluded; SAH-like headaches after DSA can be detected.Öğe Hospital Infection Rates in a Neurology Intensive Care Unit in a One-year Period: Pathogenic and Clinical Evaluation(TURKISH NEUROLOGICAL SOC, 2017) Eren, Fettah; Ongun, Gozde; Ural, Onur; Ozturk, SerefnurObjective: Nosocomial infections (NI) are serious threats for patients, especially those treated in intensive care units (ICU), which have high risk. Therefore, determining the infectious agents in this area and treating the infections are crucial for both the prognosis of primary disease and the time of stay in hospital. In this study, we aimed to perform an active infection surveillance in the neurological ICU (NICU). Materials and Methods: Two hundred ninety-one patients who stayed in NICU over a twelve-month period were included in the study. Data obtained by infection control committee of our faculty according to "Centres for Disease Control and Prevention" diagnostic criteria were used for the diagnosis of NI. Isolated microorganisms and their systemic involvement were examined. Results: The infections in NICU constituted 6.39% of all NI in the hospital. These were skin and soft tissue infections (3.13%), bloodstream infections (9.38%), pneumonia not associated with mechanical ventilator (9.38%), pneumonia associated with mechanical ventilator (6.25%), and urinary tract infections (UTI) (71.88%). Fourteen different microorganisms were determined in the unit over the twelve months. Conclusion: Caution is advised regarding urinary catheter insertion and care because catheters are the most common cause of infection, UTI, in the ICU. Also, diagnosis of NI and determining the antibiotic sensitivity of the causal microorganisms are very important for the determination of empiric treatment and reducing mortality and morbidity.Öğe Idiopathic and unexplanable Thromboctopenia after Fingolimod Usage.(SAGE PUBLICATIONS LTD, 2016) Ekmekci, Hakan; Eren, Fettah; Ozturk, Serefnur[Abstract not Available]Öğe İlk semptom olarak koreoatetoik istemsiz hareketlerle prezente olan diabetes mellitus: Olgu sunumu(2018) Eren, Fettah; Aygül, RecepKoreoatetoz; kompleks, hiperkinetik, düzensiz, ani ve kısa süreli bir hareket bozukluğudur. Beraberinde bükülme şeklinde istemsiz hareketler de görülür. Herediter, immünolojik, metabolik, nörovasküler, enfeksiyona bağlı hastalıklar ve ilaç kullanımı bu duruma neden olabilmektedir. İleri yaşlarda özellikle vasküler hastalıklara bağlı olarak daha sık görülür. Metabolik nedenlere bağlı ise daha nadir görülür. Yetmiş üç yaşında erkek hasta, iki gündür sağ kolunu kontrol edememe şikayeti ile başvurdu. Özellikle yürürken belirginleşen sağ kolunda koreoatetoik hareketleri mevcuttu. Kan şekeri takip değerleri yüksekti. Amerikan Diyabet Birliği kriterlerine göre Tip 2 diabetes mellitus tanısı konuldu. Beyin manyetik rezonans görüntü-leme T1 sekansında solda daha belirgin olmak üzere kronik iskemik lezyonla uyumlu bilateral bazal ganglionlarda asimetrik hiperintensite saptandı. Subkutan insülin ile tedavi edildi. Koreoatetoik hareketleri 3. günden sonra azaldı ve 7. günde tamamen düzeldi. Bu durum putamen başta olmak üzere bazal ganglionlardaki etkilenmeler sonucu oluşur. Patofizyolojisinden GABA miktarıdaki azalma ve GABAerjik nöronların disfonksiyonu sorumlu tutulmaktadır. Bu nedenle akut gelişen koreoatetozda kan glukoz ve HbA1c değerlerinin saptanması önemlidir.Öğe İlk yakınma olarak pitoz ve diplopi ile başvuran nörosifiliz : Olgu sunumu(2018) Eren, Fettah; Aygül, Recep; Ekmekçi, Ahmet Hakan; Oztürk, ŞerefnurSifiliz, Treponema pallidum’a bağlı olarak gelişen bir spiroket hastalığıdır. Cinsel yolla bulaşabilir ve anneden bebeğe diklemesine geçebilir. Nörolojik tutulum daha çok geç dönemde görülür. Yaygın antibiyotik kullanımı hastalığın doğal seyrini değiştirebilir. Bu nedenle sifiliz farklı nörolojik bulgular ile ortaya çıkabilir. Kırk dokuz yaşında erkek hasta iki aydır dalgalanma gösteren çift görme ve sol göz kapağında düşüklük şikayeti ile başvurdu. Nörolojik muayenesinde; pupiller mid-dilate idi. Bilateral direkt ve indirekt pupil ışık cevabı alınamıyordu. Sol gözde tüm yönlere ve sağ gözde sadece sağa bakışta hareket kısıtlılığı vardı. Aynı zamanda bilateral pitozu olduğu görüldü. Beyin manyetik rezonans görüntüleme ve repetetif uyarım dahil elektrofizyolojik incelemeler normaldi. Kan ve beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemeleri sonucunda sifiliz tanısı konuldu. Uzun süre yüksek doz intravenöz penisilin tedavisi uygulandı. Oküler bulgular geç dönem nörosifilizin önemli bir göstergesidir. Hastalığın primer etkisi ile meydana gelen oküler tutulum oldukça nadirdir. Eğer menenjite bağlı BOS absorbsiyon bozukluğu gelişirse, göz hareket bozukluğu ve pupil anormallikleri görülebilir. Nörosifilizin tanısı farklı klinik görünümleri nedeni ile gecikebilmektedir. Oküler bulgular varlığında nörosifiliz tanısı da akla gelmelidir.Öğe Kistikintraserebral Görüntüleme Örneği ile Başvuran Multiple Skleroz Hastalığı(Selçuk Üniversitesi, 2018 Mart) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Gezer, Aslıhan; Ekmekci, Ahmet Hakan; Öztürk, ŞerefnurMultipl skleroz (MS) tanısında ve ayırıcı tanısında bazı olgularda çeşitli güçlükler yaşanmaktadır. Klinik belirti ve bulgular yanında, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesi ve uyarılmış potansiyeller tanıyı kesinleştirmek için önemlidir. Tüm bunlara rağmen bu testlerin tanısal duyarlılık ve özgüllüğü sınırlıdır. Elli yedi yaşında tavuk çiftliği işletmecisi olan erkek hasta, 35 gün önce başlayan sağ yüz yarısında uyuşma ve denge bozukluğu yakınması ile başvurdu. Sağ yüz yarısında objektif hipoestezi ve sağda Babinski bulgusu saptandı. Beyin MRG incelemesindeki; 2 cm çapında, halkasal kontrast tutulumu olan homojen lezyon öncelikle kistik bir oluşumu düşündürdü. BOS ve görsel uyarılmış potansiyel neticesinde hastanın MS olduğu anlaşıldı. Bu hastaların klinik ve nörogörüntüleme ile takibi ayırıcı tanıda değerli bilgiler sağlayabilmektedir.Öğe Lentiform Fork Sign: Neuroradiologic Features and Differential Diagnosis(TURKISH NEUROLOGICAL SOC, 2018) Eren, Fettah; Ekmekci, Ahmet Hakan; Ozturk, Serefnur[Abstract not Available]Öğe Neurosyphilis Presenting with Ptosis and Diplopia as the First Complaints: Case Report(TURKISH NEUROLOGICAL SOC, 2018) Eren, Fettah; Aygul, Recep; Ekmekci, Ahmet Hakan; Ozturk, SerefnurSyphilis is a spirochete disease that occurs due to Treponema pallidum infection. It can be sexually transmitted and can be transmitted from mother to baby vertically. Neurological involvement is more common in the late period. The use of common antibiotics may alter the natural course of the disease. Because of this, syphilis may present with different neurological findings. A 49-year-old male patient was admitted to our clinic with complaints of fluctuating double vision and droopy left eyelid for two months. In the neurological examination, pupils were mid-dilated, direct and indirect pupillary light reflexes were bilaterally absent, movements of the left eye in all directions and rightward movement of the right eye were restricted. Also, bilateral ptosis was detected. Brain magnetic resonance imaging and electrophysiological studies including repetitive stimulation were normal. Syphilis was diagnosed with blood and cerebrospinal fluid (CSF) tests. He was treated with long-term high-dose intravenous penicillin. Ocular findings are an important indicator of neurosyphilis. Ocular involvement due to primary disease process is rare. If meningitis-related CSF absorption defect develops, eye movement disorders and pupil abnormalities may occur. The diagnosis of neurosyphilis may be delayed due to different clinical manifestations. Neurosyphilis should be considered in case of ocular findings.Öğe Nöroloji yoğun bakım ünitesinde bir yıllık hastane enfeksiyonu oranları: Patojenik ve klinik değerlendirme(2017) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Ural, Onur; Öztürk, ŞerefnurAmaç: Hastane enfeksiyonları (HE) özellikle yoğun bakım üniteleri (YBÜ) gibi yüksek riskli alanlarda yatan hasta gruplarında ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bu alanlardaki enfeksiyon etkenlerinin tanınması ve bu enfeksiyonların tedavisi hem primer hastalığın prognozu hem de hastanede kalış süresi üzerinde etkilidir. Bu çalışmada nöroloji YBÜ'de (NYBÜ) aktif enfeksiyon surveyans değerlendirmesi yapmayı planladık.Gereç ve Yöntem: NYBÜ'de on iki aylık sürede 291 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Fakültemiz enfeksiyon kontrol komitesi tarafından tutulan kayıtlar "Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi" (Centers for Disease Control and Prevention) tanı kriterlerine göre incelenmiş ve HE tanısı konulmuştur. İzole edilen mikroorganizmalar ve sistemik tutulumları incelenmiştir.Bulgular: NYBÜ'deki enfeksiyonlar tüm HE'lerin %6,39'unu oluşturmaktadır. Bunlar; deri ve yumuşak doku enfeksiyonları (%3,13), kan dolaşımı enfeksiyonları (%9,38), mekanik ventilatörden bağımsız pnömoniler (%9,38), ventilatör ile ilişkili pnömoniler (%6,25) ve üriner sistem enfeksiyonlarıdır (ÜSE) (%71,88). Bu ünitede on iki ayda on dört farklı mikroorganizma tespit edilmiştir. Sonuç: YBÜ'de en sık tespit edilen enfeksiyon ÜSE olduğundan üriner kateter takılması ve bakımında daha dikkatli olunması gerekmektedir. Ayrıca HE'lerin tanınması ve neden olan mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi hem ampirik tedaviyi belirlemede, hem de mortalite ve morbiditeyi azaltmada oldukça önemlidirÖğe Psikiyatrik bozuklukların ayırıcı tanısında sporadik creutzfeldt-Jakob hastalığı : İki olgu sunumu(2018) Eren, Fettah; Ekmekçi, Ahmet Hakan; Öztürk, ŞerefnurCreutzfeldt-Jakob hastalığı (CJH); bilişsel ve ruhsal durumda bozulma,serebellar ataksi, miyoklonik hareketler ve görme kaybı bulguları ileortaya çıkan bir prion hastalığıdır. Hızla ilerleyerek ölüme sebep olmasınedeni ile diğer hastalıklardan ayırt edilmesi önemlidir. Kesin tanıpostmortem otopsi sonucunda alınan beyin örneğinin, histopatolojikincelemesi ile konulur. Hastaların farklı klinik özelliklerle başvurmasıhastalığın tanınmasını güçleştirmektedir. Birinci olgu; elli yaşında erkek,üç aydır olan ajitasyon, bilinç bozukluğu ve istemsiz hareketler nedeni ilekliniğe yatırıldı. İkinci olgu; yetmiş yaşında erkek unutkanlık, konversiyonbozukluğu şeklinde total görme kaybı ve ataksi yakınması ile başvurdu.Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve elektroensefalografi(EEG) ile tanısal olarak desteklenen hastanın beyin omurilik sıvısıincelemesinde 14.3.3 protein yüksekliği belirlendi. Sonuçta hızlı gelişennöropsikiyatrik hastalık özellikleri olan bu olgularda prion hastalığıdüşünüldü. Bu hastalarda tekrarlanan EEG ve MRG incelemesi tanısalaçıdan oldukça faydalıdır. Etkin tedavisi olmasa da koruyucu önlemleraçısından hastalığın tanınması oldukça önemlidir.Öğe Pulmonary Adenocarcinoma Presented With Lambert Eaton Myasthenic Syndrome(2019) Eren, Fettah; Aygül, Recep; Öztürk, ŞerefnurParaneoplastic neurological syndrome is an autoimmune disease caused by distant effect of tumor. Lambert - Eatonmyasthenic syndrome (LEMS) is a paraneoplastic disease that is associated with voltage-dependent calcium channelantibodies. These autoantibodies affect especially presynaptic neuromuscular area. A 65 -year-old male patient admitted tohospital with complaint of dizziness, walking difficulty, and difficulty in getting up stairs. Neur ological examinationshowed mild muscle weakness proximal of lower extremities. Deep tendon reflexes were hypoactive. Sensory nerveconduction was normal in the electroneuromyography. All motor nerve compound muscle action potential (CMAP)amplitudes were decreased. After 10 seconds of exercise, amplitude increased more than 100%. More than 10% decrementwas observed at low frequencies in ulnar repetitive nerve stimulation. More than 200% increment was observed with 50 Hztetanic stimulation. Lung adenocarcinoma was diagnosed with thorax computerized tomography and bronchoscopicbiopsy. In the electrophysiological analyses of LEMS, significant amplitude increment is diagnostic with high frequencytetanic stimulation. Increment following short-term exercise is an easier alternative method to tetanic stimulation.Öğe The Relationship Between Blood Parameters, Sleep, Anxiety and Depression Symptoms: A Retrospective Polysomnography Study(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ekim) Eren, Fettah; Duksal, Faysalsystemic diseases. This study aims to analyse the relationship between anxiety, depression symptoms and sleep parameters among the patients subjected to polysomnographic recording. Material and Methods: A total of 808 patients who were subjected to a polysomnographic recording were included in the retrospective cross-sectional and hospital-based study. Body mass index (BMI) was calculated. Anxiety and depression symptoms were evaluated using the Beck anxiety and Beck depression inventory. Patients were divided into groups according to anxiety and depression scores. The apnoea hypopnea index (AHI), oxygen desaturation index (ODI), and peripheral oxygen saturation (SaO2) were obtained from the polysomnographic recordings. Results: In the study, there were 528 (65.3%) male and 280 (34.7%) female patients with the mean age of 47.64 ± 12.25 (18-82). Depression was detected in 307 (38.0%) patients according to Beck depression score. Mild anxiety symptoms were detected in 516 (63.9%), moderate anxiety symptoms in 215 (26.6%) patients and severe anxiety symptoms in 77 (9.5%) patients according to Beck anxiety score. There was a statistical difference for all polysomnographic parameters in depression and anxiety severity groups (p=0.001). In patients with depression had lower free-T3 and higher C-reactive protein (CRP) levels (p=0.001, p=0.014). The difference between thyroid stimulating hormone (TSH) and FT4 levels was determined according to the severity of the depression (p=0.037, p=0.047). CRP was higher in patients with severe anxiety (p=0.008); and free-T3 was lower in patients with moderate and severe anxiety (p=0.003, p=0.001). In the logistic regression analysis, free-T3, minimum SaO2 and BMI had an impact on anxiety (p=0.002, p=0.033, p=0.031) and depression (p=0.001, p=0.017, p=0.035). Conclusion: Anxiety and depression symptoms are affected by numerous factors, especially sleep characteristics. Minimum SaO2, CRP and free-T3 are main predisposing factors on anxiety and depression.Öğe The Relationship Between Structural Measurements of the Corpus Callosum and Disability in Patients with Multiple Sclerosis(Selçuk Üniversitesi, 2022) Demir, Ayşegül; İslamoğlu, Necat; Yılmaz, Süeda Ecem; Eren, FettahPurpose: The corpus callosum (CC) is the largest commissural pathway connecting both cerebral cortices. Materials and Methods: Forty MS patients and 40 healthy controls were included in this research, which was planned as a case-control study. Disability was evaluated with the expanded disability rating scale. The number of attacks, disease duration, and MS disease subtype were determined. CC genu, truncus, splenium, and anterior-posterior diameters were measured in brain magnetic resonance imaging TSE/T1 sagittal sequence, and the corpus callosum index (CCI) was calculated using these measurements. The relationship of all these parameters with each other was examined. Results: There were 40 patients (29 females, 11 males) with a mean age of 36.47±11.14 years in the study. In the CC morphometric measurements of the patients, the genu (mean±SD) was 11.46±1.60, truncus (median, min-max) 5.29 (4.6-6.52), splenium 11.09±1.82, anterior-posterior diameter 65.20 (63.64-67.22) and CCI was determined as 0.43±0.05 millimeters. The anterior-posterior diameter was smaller in MS patients (p=0.022). A negative correlation was determined between CCI and disease duration, the number of attacks, and EDSS scores in MS patients (p<0.05; r=-0.319; r=-0.316; r=-0.349; respectively). In the severe disability group, CC splenium, AP diameter, and CCI were lower (p=0.007; p=0.020; p=0.046; respectively). Conclusion: In MS disease, the CC structure is affected, as in many central nervous system regions. The study results revealed that changes in the corpus callosum could be examined as a parameter in evaluating the disease process in MS patients.Öğe Saf Duyusal İnme Sendromu Şeklinde Ortaya Çıkan Talamik Bölge Serebrovasküler Hastalığı: Olgu Sunumu(Selçuk Üniversitesi, 2017 Eylül) Eren, Fettah; Öztürk, Şerefnur; Ekmekci, Ahmet HakanSaf duyusal inme, derin ya da yüzeyel duyuların ayrı ayrı veya beraber tutulduğu, duysal veya irritatif bozukluklar ile kendini gösteren klinik sendromdur. Bu sendromda en sık talamusun ventro-posterior nükleusu etkilenir. Talamik etkilenmeleri olan hastalarda yukarı bakış felci, hemiparezi, hemihipoestezi, konfüzyon, uykuya meyil, duygusal labilite olabilmektedir. Talamus tüm duyu modalitelerinin (koku hariç) ortak kesişim noktası olduğundan tat, işitme, dokunma ve ağrı gibi duyusal modaliteler saf duyusal inmelerde etkilenebilmektedir. 56 yaşında erkek hasta sol kol, bacak, yüz ve gövde yarısında uyuşma yakınması ile başvurdu. Manyetik rezonans görüntülemede sağ talamusta iskemi ile uyumlu lezyon belirlendi. Sonrasında santral nörojenik ağrı sendromu gelişti. Nadir görülmesi, ek belirti olmadan hemihipoestezi ile başvurabilmesi ve hızla tanınıp tedavi başlanması gerektiğinden sunulmaya değerli görülmüştür.