Yazar "Erenoğlu, Bülent" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Farklı Tekniklerle Tedavi Edilen Pilonidal Sinüs Olgularının Sonuçlarının Karşılaştırılması(2007) Küçükkartallar, Tevfik; Tekin, Ahmet; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Erenoğlu, BülentAmaç: Pilonidal sinüs intergluteal bölgede, özellikle genç erkeklerde daha sık görülen, akut ağrılı veya kronik şekli olan bir hastalıktır. Bu hastalığın tedavisinde çok sayıda cerrahi teknik ve tıbbi metod tanımlanmıştır. Bu prospektif çalışmada kliniğimizde 4 farklı cerrahi tedavi metodu uygulanan pilonidal sinüslü hastaların takip sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntem: Ocak 2004-Ağustos 2005 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’nde pilonidal sinüs nedeniyle değişik tekniklerle opere edilen 92 hasta 15 gün, 1 ay, 3 ay, 6 ay ve 1 yıl sonra kontrole çağırılarak sonuçlar değerlendirildi. 44 (% 48) hastaya eksizyon Limberg flep, 26 (% 28) hastaya eksizyon primer sütür, 14 (% 15) hastaya eksizyon marsüpializasyon, 8 (% 9) hastaya eksizyon Karidakis flep uygulandı. Bulgular: 81 (% 88) hasta ortalama 1 yıl takip edildi. Erken dönemde primer kapama ile tedavi edilen hastalardan 6’sında, Karidakis flep uygulananların 1’inde, Limberg flep ve marsüpiyalizasyon yapılan hastaların ise 2’sinde yüzeyel infeksiyon gelişti. Hastalar antibiyoterapi ve pansuman ile tedavi edildi. 1 ay sonraki yapılan kontrollerinde marsüpiyalizasyon yapılan hastalar hariç diğerlerinin yaralarının tamamen iyileştiği ve hiçbir hastada erken nüks gelişmediği izlendi. 6 ay sonra primer kapama yapılan 3 hastada, marsüpiyalizasyon yapılan 1 hastada nüks tesbit edildi. 1 yıl sonra daha önce nüks tesbit edilen hastalar dışında hiçbir problem olmadığı görüldü. Sonuç: Pilonidal sinüs hastalığının cerrahi tedavisinde erken dönemde yara infeksiyonunun, geç dönemde rekürrensin ve günlük hayata dönme süresinin daha az olması nedeniyle flep kullanılarak yapılan kapama yöntemleri diğer cerrahi girişimlere göre üstün ve etkilidir.Öğe Mekanik barsak hazırlığı ve proflaktik antibiyotiğin beraber kullanımının pringle manevrasıyla gelişen bakteriyel translokasyona etkisi (deneysel çalışma)(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2006) Erenoğlu, Bülent; Tatkan, YükselAmaç: Çalışmamızda, tavşanlarda Pringle Manevrası esnasında ortaya çıkan bakteriyel translokasyonun önlenmesinde en etkin yöntemin mekanik barsak temizliğine preoperatif parenteral antibiyoğin eklenmesi ile olabileceiğini araştırmak için yapıldı. Yöntem: Çalışmada ağırlıkları 2500-3000 gram arasında değişen, 48 adet Yeni Zellanda cinsi erişkin erkek tavşan kullanıldı. Tavşanlar klima ısısı sabit tutulan ortamda paslanmaz çelik kafeslerde (1 tavşan/kafes), standart tavşan yemi ve su ile beslendi. Tavşanlar 4 gruba ayrıldı. I. grup kontrol grubu, II. grup parenteral antibiyotik uygulan grup, III.grup mekanik barsak hazırlığı yapılan grup, IV.grup parenteral antibiyotiğe mekanik barsak temizliğinin eklendiği grup olarak belirlendi. Cerrahi girişim öncesinde tavşanlar bir gece önceden aç bırakıldılar. İşlemler öncesinde tavşanlara kulak arkası veninden damar yolu açıldı. Tavşanlara 100 mg/kg dozunda ketamin hidroklorür (Ketalar®, Eczacıbaşı, İstanbul) ve 10 mg/kg Xylazine hydroklorur %2 (Rompun,Bayer,İstanbul ) karışımı ile i.v. olarak anestezi uygulandı. Batın traşı ve %10 Povidon-iyot (Betadine®, Kansuk, İstanbul) ile antisepsiyi takiben cerrahi prosedüre geçildi. Çalışma steril ortamda gerçekleştirildi. Pringle Manevrası öncesinde ve sonrasında portal venden kan kültürü çalışıldı. Karın cildi kontaminasyonları önlemek için continue kapatıldı. 20 dakikalık Pringle Manevrası sonrası mezenterik periçekal lenf nodlarından kültür için numuneler alındı. Yine splenektomi yapılarak dalak kültürü çalışıldı. Durum Değerlendirilmesi: Pringle Manevrası öncesi alınan portal kan örneklemesinde hiçbir denekte üreme olmadı. Kontrol grubuna göre diğer gruplardaki sonuçlar istatistiki olarak anlamlıydı.( P<0.05 , P<0.01 , P<0.001). Ayrı ayrı değerlendirildiğinde ise mekanik barsak temizliği yapılan grupla sadece parenteral antibiyotik verilen grup arasında istatistiki olarak pek fark görülmedi. Mekanik barsak hazırlığına preoperatif parenteral antibiyotik eklenen 4. grupta diğer tüm gruplara göre istatistiki olarak oldukça anlamlı sonuçlar elde edildi. Sonuç: Bakteriyel translokasyon, sadece Pringle Manevrası n da değil daha bir çok cerrahi ve cerrahi olmayan nedenlerle de olabildiğinden, zamanında önlem alınmadığı takdirde çoğunlukla izah edilemeyen mortalitelere neden olan bir durumdur. Daha önceden de benzer çalışmalar 29 yapılarak bakteriyel translokasyonun önlenmesine çalışılmıştır. Bu durumda en efektif yöntemin, preoperatif verilen geniş spektrumlu bir antibiyotiğe, yine preoperatif mekanik barsak temizliğinin eklenmesi olduğu kanısındayız.Öğe Safra Yollarına Açılmış Hidatik Kist Olgularımız(2007) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Aksoy, Faruk; Belviranlı, Metin; Çakır, Murat; Erenoğlu, BülentAmaç: Hidatik kistin safra yollarına rüptürü nadir rastlanan ciddi komplikasyonlardandır. Safra yolları ile bağlantısı tesbit edilen kistlerde tedavi yaklaşımı normal kiste göre çok değişmektedir. Kliniğimizde bu tip hastalarla karşılaştığımız durumlarda uyguladığımız tedavi yöntemlerini sunmak istedik. Gereç ve Yöntemler: Ocak 1985-Aralık 2005 tarihleri arasında kliniğimizde ameliyat edilen 640 (dökümanlarına ulaştığımız 475 olgu) karaciğer hidatik kisti olgusu içinde safra yollarına rüptüre olmuş 62 (% 13) olgunun dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi ve uygulanan tedavi yöntemleri literatür bilgisi eşliğinde incelendi. Bulgular: Olguların 35'i erkek (% 56), 27'si kadın (% 44) olup, yaş ortalaması sırasıyla 39 (28-74) ve 44 (15-63) idi. Karaciğer dışı hidatik kiste rastlanmadı. Hidatik kist 48 olguda (% 77) sağ, 12 olguda (% 19) sol lobda ve 2 olguda bilateral yerleşimliydi. Sağ lobdaki bir olgu (2 adet kist) hariç diğerlerinde kist sayısı tek idi. 1 olgunun nüks olduğu ve 7 yıl önce ameliyat geçirdiği öğrenildi. Karın sağ üst kadran ağrısı ve duyarlılık en sık saptanan yakınma ve fizik muayene bulguları olarak belirlendi. Tanıda ultrasonografi (USG), karın tomografisi (BT) ve endoskopik retrograd kolanjiopankreatikografiden (ERKP) yararlanıldı. 5 olguda sfinkteratomi sonrasında klinik bulgularda iyileşme görüldü. Laparotomi yapılan olgularda safra drenajı için 35 olguda T-tüp drenajı, 8 olguda koledokoduodenostomi, 1 olguda hepatikojejunostomi, 12 olguya da safra fistülü ağzına primer sütür uygulandı. Ameliyat sonrasında 12 hastada yara infeksiyonu, 2 hastada da anastomoz kaçağı gelişti, mortalite görülmedi. Postoperatif yatış süresi ERKP ve sfinkterotomi yapılan olgularda anlamlı olarak düşüktü (p 0.05). Sonuç: Safra yollarına açılmış karaciğer hidatik kisti olgularında safra yolu drenajında T-tüp veya koledokoduodenostomi uygulaması ile düşük mortalite ve morbidite sağlanabilmektedir. Seçilmiş olgularda tanıda ve tedavide ERKP ve sfinkterotomi düşünülmesi gereken diğer tedavi seçeneğidir.