Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Gül, Ali" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Association between trp64arg polymorphism of the ?3 adrenoreceptor gene and female sex in obese Turkish children and adolescents
    (KOREAN SOC PEDIATRIC GASTROENTEROLOGY & NUTRITION, 2019) Yılmaz, Resul; Ateş, Ömer; Gül, Ali; Kasap, Tuba; Özer, Samet; Ensari, Emel
    Purpose: The beta 3-adrenergic receptor (ADRB3) is expressed in visceral adipose tissue and has been speculated to contribute to lipolysis, energy metabolism, and regulation of the metabolic rate. In this study, we aimed to investigate the association of polymorphism of the ADRB3 gene with the sex of children with obesity and related pathologies. Methods: ADRB3 gene trp64arg genotyping was conducted in 441 children aged 6-18 years. Among these subjects, 264 were obese (103 boys; 161 girls) and 179 were of normal weight (81 boys; 98 girls). In the obese group, fasting lipids, glucose and insulin levels, and blood pressure were measured. Metabolic syndrome (MS) was defined according to the modified World Health Organization criteria adapted for children. Results: The frequency of trp64arg genotype was similar in obese and normal weight children. In obese children, serum lipid, glucose, and insulin levels; homeostasis model assessment of insulin resistance (HOMA-IR) scores; and MS were not different between arg allele carriers (trp64arg) and noncarriers (trp64trp). In 264 obese children, genetic analysis results revealed that the arg allele carriers were significantly higher in girls than in boys (p=0.001). In the normal weight group, no statistically significant difference was found between genotypes of boys and girls (p=0.771). Conclusion: Trp64arg polymorphism of the ADRB3 gene was not associated with obesity and MS in Turkish children and adolescents. Although no relationships were observed between the genotypes and lipids, glucose/insulin levels, or HOMA-IR, the presence of trp64arg variant was frequent in obese girls, which can lead to weight gain as well as difficulty in losing weight in women.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bir din olarak Taoizm
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Gül, Ali; Erbaş, Ali
    Taoizm, Konfüçyanizm'le beraber Çin millû dinlerinden birisidir. Temelleri Lao Tzu, Chuang Tzu ve Lieh Tzu gibi filozofların önderliğini yaptığı Felsefû Taoizm'e dayanır. MÖ 6. yüzyılda oluşmaya başlayan Felsefû Taoizm, zamanla sihir ve büyü geleneği, ölümsüzlük ve efsanevi Sarı mparator (Huang-ti) inancı gibi Çin'in kadûm gelenekleriyle bütünleşerek dinû yapıya dönüşmeye başlamıştır. Aynı süreç içerisinde Lao Tzu kutsallaştırılmış ve Tanrı konumuna yükseltilmiştir. Ancak MS 2. yüzyıla gelinceye kadar herhangi bir Taoist dinû oluşuma rastlanmamaktadır. Dinsel Taoizm'in MS 142 yılında Chang Tao Ling adında bir sağlıkçının Tanrı Lao Tzu'dan vahiy aldığını bildirmesiyle başladığı düşünülmektedir. Chang'ın kurduğu mezhep Göksel Ustalar Yolu (Tinsieh tao) ismini almış ve Taoizm tarihi boyunca etkisini gösteren en önemli dinû akım olmuştur. Taoizm, tarihi süreç içerisinde özünde bulunmayan bir çok anlayışı içselleştirmiştir. Taoist felsefede Tanrı, vahiy, kutsal kitap, ahiret, cennet, cehennem gibi öğretiler bulunmazken, Taoizm zamanla bu anlayışları kabul etmiştir. Bu noktada Taoizm'e Budizm'in büyük etkisi olmuştur. Çin topraklarına MS 1. yüzyılda giren Budizm'le başından itibaren rekabet halinde olan Taoizm bu dinden bir çok şey almıştır. Bugün Taoizm; milyonlarca Tanrıya, bir çok mezhebe ve çok sayıda kutsal metne sahip; manastır tapınak gibi kutsal yapıları, din adamları ve özel ibadetleri olan bir dindir. Taoizm, tarihi boyunca zaman zaman devlet desteğini almış, zaman zaman da özellikle Budizm'i destekleyen imparatorlar tarafından baskılara ve zulümlere maruz kılınmıştır. Bu zulümlerin en büyüğü hiç şüphesiz 1911-1980 yılları arasında komünistler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde bir çok tapınak yıkılmış, yakılmış veya kışlalara çevrilmiş, dinû figürler yok edilmiştir. Taoist rahipler işkencelere uğratılmış ağır işlerde çalıştırılmıştır. Ancak 1980 yılından itibaren Çin hükümetinin dinû inançlara karşı takındığı özgürlükçü yaklaşım sonucu Taoizm yaralarını sarmaya ve geleneksel öğretilerini genç nesillere kazandırmaya başlamıştır. Taoizm'i diğer dinlerden ayıran en büyük özelliği ölümsüzlüğe ulaşmak veya hayatı uzatmak için harcadığı çabadır. Çin tarihinde çok eskilere kadar uzanan ölümsüzlük inancı, Taoizm'in en büyük amacıdır. Taoizm, hayatı uzatmak için sihir ve büyü başta olmak üzere akıl almaz yöntemleri geliştirerek hurafelerle dolu bir din haline gelmiştir. Bugün batıl inançlara gömülmüş, sihirbazların ve büyücülerin tekeline kalmış bir din olarak kabul edilen Taoizm, giderek yok olmaktadır. Buna rağmen Taoizm'in felsefû yanı insanların ilgisini çekmeye devam etmektedir. Özellikle ruhsal sıkıntılar yaşayan batı insanı Tao Te Ching gibi Felsefû Taoizm'in temel eserlerine yönelmektedir. Ayrıca yoga, meditasyon akupunktur, bitkisel tedaviler gibi Taoizm'in gelişmesine ön ayak olduğu yöntemler dinsel kimliklerinden sıyrılarak ruhsal ve fiziksel sağlık yöntemleri olarak bütün dünyada yaygınlaşmaktadır. Dolayısıyla Taoizm dinû alanda olmasa da hayata farklı bakan yapısıyla insanlara hitap etmeye devam etmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Preparation and Properties of Electrospun Poly(vinyl alcohol) Blended Hybrid Polymer with Aloe vera and HPMC as Wound Dressing
    (2010) Uslu, İbrahim; Keskin, Selda; Gül, Ali; Karabulut, Tutku Ceren; Aksu, Mehmet Levent
    A series of poly(vinyl alcohol) (PVA)/poly(vinyl pyrrolidone) (PVP)/poly(ethylene glycol) (PEG) hybrid nanofibers were fabricated by an electrospinning method, in order to be used as a potential wound dressing material. The effect of Aloe vera was investigated in terms of solution properties such as viscosity, conductivity, pH and surface tension. The nanofibrous wound dressing materials were characterized by scanning electron microscopy (SEM), Fourier transform infrared (FT-IR) and differential scanning calorimetry (DSC). SEM results revealed that the fiber diameters ranged between 200-500 nm and they were linear, homogenous and free of beads. DSC thermograms indicated that the addition of Aloe vera affects the crystal structure and efficiently cross-links the hybrid polymer, forming an amorphous structure with a melting temperature (Tm) of 219°C at an Aloe vera concentration of 3%. FTIR results clearly resolved the hybrid polymer structure of nanofibers obtained.

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim