Yazar "Karaman, Musa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bağırsak Canlılığının Beli?rlenmesi?nde Pulse Oksi?metrenin Kullanımı(Selçuk Üniversitesi, 2005) Ceylan, Cengiz; Biricik, Halil Selçuk; Karaman, Musa; Hayat, Ali; Aydilek, NurettinBağırsak canliliğinin doğru olarak belirlenmesi cerrahide karşılan önemli problemlerden biridir. Son yıllarda, bağırsak canlılığının belirlenmesinde pulse oksimetre kullanımının uygun ve güvenli olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada, bağırsak canlılığının belirlemesinde pulse oksimetrenin etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla altı köpekte, 15-20 cm'lik jejunum segmentini besleyen arteria ve vena jejunaleslere Buldog klempleri yerleştirilerek segmental işemi oluşturuldu Belirtilen jejunal segmentte luminal oklüzyon oluşturmak için, segmentin proksimal ve distaline penroz lastik drenlerie ligatürler uygulandı. İşemi oluşturulan segmentte oksijen saturasyonu, jejunal segmentin antimezenterik bölgesine yerleştirilen puise oksimetre probları ile ölçüldü. Bununla birlikte segmental işemi oluşturulan jejunal segmentten biyopsi örnekleri alınarak histopatolojik analizler yapıldı. Sonuç olarak, puise oksimetrenin bağırsak canliliğinin belirlenmesinde güvenilir ve faydalı bir eknik olduğu görüldü.Öğe Bir buzağıda gözlenen notomelie olgusu(2001) Alkan, Fahrettin; Koç, Yılmaz; Beşoluk, Kamil; Karaman, MusaBu olgu takdiminde 40 günlük dişi melez bir buzağıda gözlenen notomelie olgusu tanımlandı. Ruminantlarda notomelie eksojen veya endojen ya da her iki faktörün etkisine bağlı olarak ortaya çıkar. Bazı vakalarda bunlardan hangisinin daha az veya çok etkili olduğunu belirlemek zor hatta imkansızdır. Olgudaki fazla ekstremiteler premedikasyon ve lokal anestezi eşliğinde operasyonla uzaklaştırıldı. Notomelie olgusunun buzağılarda çok nadir görülmesi ve ilginç olmasından dolayı bu olgu rapor edilmiştir.Öğe Bir ceylanda (gazella gazella) generalize reaktif amiloidoz olgusu(2013) Özdemir, Özgür; Hatipoğlu, Fatih; Karaman, MusaBu raporda 1.5 yaşında, erkek bir dağ ceylanında saptanan generalize reaktif amiloidozis tanımlandı. Makroskobik incelemede karın boşluğundaki serozalarda hiperemi ve rumende ise kenarları kanamalı 7 cm çapında ülser belirlendi. Her iki böbreğin yüzeyinde 1-2 mm büyüklüğünde boz-beyaz renkte odaklar gözlendi. Mikroskobik incelemelerde böbreklerde glomerulus, tubulus ve akıtıcı kanal bazal membranları ve damar duvarlarında, dalakta foliküllerde, karaciğerde Disse aralığında ve ince barsaklarda lamina propriyada pembe renkte, homojen ve amorf yapıda birikimler gözlendi. Bu birikimlerin Kongo kırmızısı ile tuğla kırmızısı renkte boyandıkları, potasyum permanganat ile muamele edildikten sonra Kongo kırmızısı ile boyanmadıkları görülerek AA-amiloidoz (sekonder amiloidozis) olduğu kanısına varıldı. %10luk formaldehitte bulunan stok doku parçalarının Lugol ve sülfirik asitle muamele edilmeleri sonucunda amiloid birikimlerinin koyu mavi renkte oldukları gözlendi. Rumende ülserasyonla birlikte generalize amiloidoz saptanan bu olguda, amiloid birikimlerinin makroskobik olarak sadece taze dokularda değil formaldehit solüsyonunda tespit edildikten sonra da gösterilebileceğine dikkat çekilmiştir.Öğe Generalized reactive amyloidosis in a gazelle (gazella gazella)(KAFKAS UNIV, VETERINER FAKULTESI DERGISI, 2013) Ozdemir, Ozgur; Hatipoglu, Fatih; Karaman, MusaThis report was described generalized amyloidosis in a male gazelle, 1.5 years old. In necropsy, hyperaemia on all the serosal surfaces in abdomen, a hemorrhagic ulcer, 7 cm in diameter, on mucosa of rumen, and whitish colored foci, 1-2 mm diameter, on the surfaces of both kidneys were present. Microscopically, there were homogenous pink depositions in the glomeruli, intertubular interstitium, tubular basement membranes and walls of blood vessel in kidney, lymphoid follicles in spleen, space of Disse in liver and lamina propria of the small intestine. These deposits were seen brick-red color stained with Congo red on tissue sections, but these were not stained with Congo red after treated with potassium permanganate. For this reason, AA (secondary) amyloidosis was evaluated. When stock tissue samples stored in 10% formalin were treated with Lugol and acid sulphuric, amyloid depositions were seen as dark blue. Generalized reactive amyloidosis with ulceration in the rumen was diagnosed. Amyloid deposits in the tissues are not only fresh tissue but also tissue stored formalin can be determined as a macroscopic.Öğe Köpeklerde Tendo Adezyonlarının Önlenmesinde Fascia Lata Otogreftinin Kullanımı(2002) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Karaman, MusaThe aim of this study was to determine the effect of fascia lata autografts in the prevention of adhesion development during tendon rupture healing in dogs. A total of 12 dogs were divided equally into 4 groups. After performing experimental tenotomy and tenorraphy of the left achilles tendon, it was covered with an autogenic fascia lata graft in place of the tendon sheath. Only classical tenotomy and tenorraphy were performed on the right achilles tendon as a control. After the operation, the extremities were protected for 21 days by a PVC bandage. Each tendon was injected with 0.5 ml contrast medium subfacially, and then fasciography was performed on both achilles tendons. Dogs were euthanized on days 21, 30, 45 and 60, in groups 1, 2, 3 and 4, respectively. Then, tissue samples were collected from each side and processed for histopathologic evaluations. The clinic, radiologic, macroscopic and histopathologic observations of the current study showed that the application of fascia lata autografts prevented the development of postoperative tendon adhesions and it could be used as an alternative to other natural adhesion prevention materials.Öğe Köpeklerde Tendo Adezyonlarının Önlenmesinde Fascia Lata Otogreftinin Kullanımı(2002) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Karaman, MusaThe aim of this study was to determine the effect of fascia lata autografts in the prevention of adhesion development during tendon rupture healing in dogs. A total of 12 dogs were divided equally into 4 groups. After performing experimental tenotomy and tenorraphy of the left achilles tendon, it was covered with an autogenic fascia lata graft in place of the tendon sheath. Only classical tenotomy and tenorraphy were performed on the right achilles tendon as a control. After the operation, the extremities were protected for 21 days by a PVC bandage. Each tendon was injected with 0.5 ml contrast medium subfacially, and then fasciography was performed on both achilles tendons. Dogs were euthanized on days 21, 30, 45 and 60, in groups 1, 2, 3 and 4, respectively. Then, tissue samples were collected from each side and processed for histopathologic evaluations. The clinic, radiologic, macroscopic and histopathologic observations of the current study showed that the application of fascia lata autografts prevented the development of postoperative tendon adhesions and it could be used as an alternative to other natural adhesion prevention materials.Öğe Köpeklerde Tendo Adezyonlarının Önlenmesinde Fascia Lata Otogreftinin Kullanımı(Scientific Technical Research Council Turkey, 2002) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Karaman, MusaAraştırma, köpeklerde tendo rupturlarının iyileşmesi esnasında ortaya çıkabilecek adezyonları önlemek için, fascia lata otogreftinin tendo ile çevre dokular arasında bir bariyer olarak kullanılabilirliğinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırmada 12 adet köpek kullanıldı. Köpekler kendi aralarında 3'erli 4 gruba ayrıldı. Köpeklerin sol aşil tendosunda tenetomi ve tenorafi yapıldıktan sonra fascia lata otogrefti, kılıf şeklinde tendovagina yerine uygulandı. Sağ aşil tendosunda kontrol amacıyla sadece klasik tenetomi ve tenorafi gerçekleştirildi. Operasyondan sonra ekstremiteler 21 gün süreyle PVC'li bandajla korundu. Deneme süresi sonunda, 0,5 ml kontrast madde bilateral subfasial olarak enjekte edilerek fasiyografi yapıldı. Birinci gruptaki köpekler 21. gün, 2. gruptaki köpekler 35. gün, 3. gruptaki köpekler 45. gün ve 4. gruptaki köpekler 60. gün klinik muayeneleri yapılarak ötenazi edildi. Operasyon bölgesinden doku örnekleri alınarak histopatolojik olarak değerlendirildi. Klinik, radyolojik, makroskobik ve histopatolojik bulgular sonucunda, fascia lata otogrefti kullanılmasının, postoperatif tendo adezyonlarını engelleyebileceği kanısına varıldı.Öğe Oral papillomatozisli kuzularda siklosporin' in etkisi(2001) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Koç, Yılmaz; Karaman, MusaBu çalışma, kuzulardaki oral papillomatozisin sağaltımında yeni bir yaklaşım olarak siklosporin kullanımının belirlenmesi amacıyla yapıldı. Çalışmada 17 adet oral papillomlu kuzu kullanıldı. Siklosporin oral yolla, 5 mg/kg dozunda 5 gün süreyle verildi. Papillomlardan alınan biyopsi örnekleri histopatolojik yönden değerlendirildi. Makroskopik ve mikroskopik olarak tedavinin 11. gününden itibaren papillamatöz lezyonlarda belirgin bir gerileme ve iyileşme saptandı. Siklosporinin, kuzulardaki oral papillomatozisin tedavisinde başarıyla kullanılabileceği kanısına varıldı.Öğe Sığır leptospirozunun patogenezinde ubiquitin ve 8-hidroksiguanozin’in rollerinin immunohistokimyasal yöntemlerle araştırılması(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2010) Karaman, Musa; Özen, Hasan; Erginsoy, Serpil Dağ; Şahin, MitatAmaç: Bu çalışmada, Leptospira spp. ile doğal enfekte sığırların karaciğer ve böbrek dokularında oluşan hasarda ubiquitin ve 8-hidroksiguanozin’in (8-OHG) rolleri araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Leptospirozlu (n=7) ve sağlıklı kontrol grubu (n=7) hayvanlarda, bu moleküllere spesifik poliklonal antikorlar kullanılarak indirekt immunoperoksidaz metodu ile antijenlerin dokulardaki lokalizasyonları belirlendi. Bulgular: Leptospirozlu hayvanların karaciğer hepatositleri ve böbrek tubul epitellerinde ubiquitin antikoruna karşı intrasitoplazmik immun boyanma tespit edildi. 8-OHG immun boyanmasının karaciğer hepatositlerinde intrasitoplazmik ve/veya intranükleer, böbrek tubul epitellerinde ise çoğunlukla intrasitoplazmik olarak lokalize olduğu gözlendi. Öneriler: Leptospirozun patogenezinde doku hasarı oluşumunda ubiquitin ile 8-OHG’nin rol oynadığı ortaya konularak, bu moleküllere ilişkin mekanizmaları daha detaylı anlayabilmek için ayrıntılı çalışmaların gerekliliği tavsiye edilmektedir.