Yazar "Karataş, Zehra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The association between pulmonary arterial hypertension and malnutrition in children with congenital heart diseases with left-to-right shunt: an observational study(TURKISH SOC CARDIOLOGY, 2012) Altın, Hakan; Karataş, Zehra; Sap, Fatih; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaaslan, Sevim; Oran, BülentObjective: To evaluate the association between the degree of pulmonary arterial hypertension (PAH) and the level of malnutrition in children with acyanotic congenital heart diseases and left-to-right shunt, and especially to evaluate the development rates of malnutrition in patients with borderline PAH. Methods: The study was performed with data of 327 patients with acyanotic congenital heart diseases and left-to-right shunt and underwent cardiac catheterization between January 2001-February 2011. The design of the study was retrospective and observational. All patients were evaluated with anthropometric measurements, echocardiography and cardiac catheterization. They were classified according to the mean pulmonary artery pressure and level of malnutrition. Chi-square, ANOVA and Kruskal-Wallis tests were used for statistical analysis. Normally and abnormally distributed data were analyzed with Pearson and Spearman correlation tests respectively. Results: Malnutrition was detected in 94.8% of patients with PAH and 17.2% of no PAN patients according to Gomez classification (p<0.001). In addition, malnutrition was detected in 23.5% (16/68) of borderline PAN group. A negative association was detected between mean pulmonary arterial pressure and body weight for age (Gomez) and z scores of weight (p<0.001 for all). Z scores of weight and height were significantly decreased in patients with PAH in contrast to no PAH group (p<0.001, p<0.01 respectively). There was no statistical difference between no PAH and borderline PAH groups according to Gomez classification and relative body weight formula, however z scores of weight in borderline PAN group were decreased compared with no PAH group (p<0.001). Conclusion: A positive association was detected between the degrees of PAH and level of malnutrition in children with a cyanotic congenital heart diseases with left-to-right shunt. Borderline PAH may be a predisposing factor for malnutrition and further studies are needed for this subject. (Anadolu Kardiyol Derg 2012; 12: 150-9)Öğe Çocuklarda retrospektif üç yıllık Holter monitorizyonu deneyimi(2012) Kılıç, Zübeyir; Karataş, Zehra; Uçar, BirsenAmaç: Disritmilerin çoğunlukla aralıklı olarak ortaya çıkması nedeniyle, başvuru sırasında tespit edilmesi mümkün olmayabilir. Bu nedenle Holter monitörizasyonu disritmi tanısında en önemli tanı yöntemlerinden biridir. Yöntemler: Temmuz 2003-Mayıs 2006 yılları arasında pediatrik kardiyoloji bilim dalında Holter monitorizasyon ile değerlendirilen 402 hastaya ait 666 kayıt retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaşları 2 gün ile 18 yaş arasında değişmekteydi ( median 1 1 y aş) v e 2 02’si k ız, 200’ü erkek idi. En sık başvuru şikayetleri göğüs ağrısı (%33,6), çarpıntı (%22,9) ve bayılma (%7) idi. Hastaların %1,7’sinde ise standart EKG’de disritmi saptanması nedeniyle Holter incelemesi yapılmıştı. Bulgular: Kayıtların %43,7’sinde disritmi saptandı. Bunlar ventriküler erken vuru (VE) (%80), supraventriküler erken vuru (SVE) (%62,9), gezici atrial pacemaker (%35,2), sinüzal taşikardi (%7,9), sinüzal duraklama (%7,6), 2. derece Mobitz tip 1 (%0,7), 3. derece atriyoventriküler blok (%0,7), supraventriküler taşikardi (%5,5), nodal vurular (%3,8), atrial escape (%2,4), ventriküler taşikardi (%1) ve uzun QT sendromu (%1) idi. Hastaların Ekokardiyografik inceleme yapılanların %61,5’inde herhangi bir pataloji saptanmazken, %28,7’sinde do-ğumsal kalp hastalığı, %7,4’ünde romatizmal kalp hastalığı, %2,8’inde kardiyomiyopati saptandı. Holterde disritmi saptananların 173’üne efor testi yapıldı. Yirmi hastada efor esnasında ventriküler erken vurularda azalma saptandı. Holter monitörizasyonu sonucuna göre 36 hastaya medikal tedavi başlandı. Bir hastaya intrakardiyak elektrofizyolojik çalışma, 4 hastaya intrakardiyak pacemaker implantasyonu yapıldı. Sonuç: Bu çalışmada disritmisi olan vakaların tanı, izlem ve tedavisinin planlanmasında uygulanması kolay ve invazif olmayan Holter monitörizasyonun son derece yararlı olduğu vurgulandı.Öğe Çocukluk döneminde künt göğüs travması sonrası koroner arter zedelenmesine bağlı gelişen ventriküler septal defekt(2012) Karataş, Zehra; Şap, Fatih; Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimKünt göğüs travması ile ilişkili kardiyak etkilenme, literatürde çocuklarda genellikle olgu sunumları şeklinde bildirilmiştir ve travmaya bağlı interventriküler septum rüptürü gelişmesi oldukça nadirdir. Çocuklarda göğüs kafesi yapılarının esnek olması nedeniyle görünür bir travma belirtisi olmadan da interventriküler septum rüptürü gelişebilmektedir. Bu yazıda, trafik kazası sonrası sol ön inen koroner arter zedelenmesine bağlı mid-müsküler bölgede interventriküler septum rüptürü ve sol ventrikülde psödoanevrizma gelişen 7 yaşında bir erkek olgu sunuldu. Künt göğüs travması sonrasında fiziksel incelemede üfürüm tespit edilen hastalarda kardiyak zedelenme olabileceği düşünülmeli ve elektrokardiyografide iskemi bulguları saptananlarda koroner arterlerin de etkilenmiş olabileceği unutulmamalıdır.Öğe Dilated cardiomyopathy due to aortic coarctation in childhood(2011) Karataş, Zehra; Şap, Fatih; Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimAort koarktasyonuna bağlı dilate kardiyomyopati ise nadir görülmektedir. Yirmibir aylık erkek hasta öksürük, takipne ve kardiyomegali mevcuttu. Ekokardiyografide önemli derecede aort koarktasyonunun olduğu izlendi. Balon anjiyoplasti ile yeterli düzelme olmaması üzerine bir ay sonra cerrahi girişim yapıldı. Bu vaka aort koaktasyonu tanısında eş zamanlı brakial ve femoral nabız muayenesinin ne kadar önemli olduğunu ve gecikilmiş vakaların dilate kardiyomiyopati adayı olabileceklerini hatırlatmak amacıyla sunuldu. Çocuklarda dilate kardiyomiyopati nedenlerinin ayırıcı tanısı yapılırken aort koarktasyonunun akılda bulundurulması gerekir. İdiyopatik dilate kardiyomiyopati tanısını kesin olarak koymadan önce miyokard disfonksiyonu yapan muhtemel spesifik nedenlerin araştırılması büyük önem arzeder. Çünkü bizim vakamızda da görüldüğü üzere, kardiyomiyopatinin bazı nedenlerinin tamamen tedavi şansı bulunmaktadır.Öğe Dilated cardiomyopathy due to aortic coarctation in childhood(2011) Karataş, Zehra; Şap, Fatih; Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimDilated cardiomyopathy (DCM) is rarely seen secondary to Coarctation of aorta. Twenty-one months old male was referred to our hospital because of tachypnea, coughing and cardiomegaly. Echocardiography revealed most importantly CoA. Because sufficient improvement could not be acquired with interventional balloon angioplasty, he had surgical operation after one month. Coarctation of aorta should be taken into consideration in the differential diagnosis of causes of DCM in chidren. It is also so important that before we decide definitely for any patient presenting with a DCM as an idiopathic cardiomyopathy, we must rule out all possible specific causes of myocardial dysfunction. Because some of specific etiological factors of cardiomyopathies can be completely treatable, just like in our patient.Öğe Dispersion Durations of P-wave and QT Interval in Children With Congenital Heart Disease and Pulmonary Arterial Hypertension(SPRINGER, 2013) Sap, Fatih; Karataş, Zehra; Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Oran, Bülent; Baysal, Tamer; Karaarslan, SevimThis study aimed to investigate homogeneity disorders of ventricular repolarization and atrial conduction via QT dispersion and P-wave dispersion in children with congenital heart disease (CHD) and pulmonary arterial hypertension (PAH). Three groups of 20 each were generated and involved in this study. The first group included 20 children with both CHD and PAH. The second group consisted of 20 children with CHD but no PAH, and the third group was composed of 20 age- and sex-matched healthy children. Electrocardiographic records were used to determine P-wave, QT, and corrected QT (QTc) dispersions. The pulmonary hypertension group compared with the group having no pulmonary hypertension and the control group showed a significantly longer P-wave dispersion duration (39.10 +/- A 9.54 vs. 26.30 +/- A 4.99 ms, p < 0.001; and 24.80 +/- A 6.94 ms, p < 0.001, respectively) and QT dispersion duration (52.80 +/- A 15.11 vs. 37.60 +/- A 6.00 ms, p < 0.001; and 35.00 +/- A 7.77 ms, p < 0.001, respectively). In addition, the durations of maximum QTc and QTc dispersion were significantly longer in pulmonary hypertension group than in the other two groups. The risk of atrial and ventricular arrhythmia was found to be increased in the patients with both CHD and PAH. Physicians should pay close attention to possible atrial and ventricular arrhythmias during the treatment and follow-up evaluation of these patients.Öğe Double aortic arch with mirror-image dextrocardia [Ayna hayali dekstrokardi ile birlikte çift arkus aorta](2013) Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Şap, Fatih; Karataş, Zehra; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimDouble aortic arch (DAA) is a very rare congenital vascular anomaly, characterized by the encircling trachea and esophagus, resulting feeding and/or respiratory problems. In this article, a two-month-old girl with situs inversus totalis and DAA was presented. The baby was symptomatic with noisy breathing and coughing since birth. Double aortic arch was detected by echocardiography, barium esophagography, cardiac MRI and conventional angiography. The present report emphasis that vascular ring should have been evaluated in a patient with respiratory and/or feeding problems. Chest radiography, barium esophagography, echocardiography, multislice computed tomography, magnetic resonance imaging angiography and conventional cardiovascular angiography can be used for the diagnosis of DAA.Öğe Erken bebeklik döneminde Anne sütü ve formül mama ile beslenen bebeklerin ghrelin ve leptin düzeylerinin büyüme üzerine etkisi(2011) Karataş, Zehra; Aydoğdu, Sultan Durmuş; Karataş, Ahmet; Aydın, BanuAmaç: Anne sütü (AS) ve formül mama (FM) ile beslenen sağlıklı bebeklerde ghrelin, leptin ve lipid düzeylerinin bebeklerin büyümesi üzerine etkilerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Kırk altı bebek beslenme şekillerine göre AS ve FM gruplarına ayrıldı ve iki kez (ortalama iki ve beş aylıkken) değerlendirildi. İlk değerlendirmede ghrelin, leptin, trigliserid ve total kolesterol düzeyleri çalışıldı. Bulgular: AS grubunda plazma total ghrelin düzeyi FM grubundan anlamlı ölçüde yüksek bulundu (p0.05). Serum leptin düzeyleri ise istatistiksel olarak anlamlı olmasa da AS grubunda daha yüksek idi. AS grubunda plazma total ghrelin düzeyleri ile ilk değerlendirmedeki orta kol çevresi ve cilt kıvrım kalınlıkları (CKK) arasında, serum leptin düzeyleri ile ilk ve ikinci değerlendirmedeki vücut kitle indeksleri (p0.05) ve ikinci değerlendirmedeki CKK’ları arasında pozitif ilişki bulundu (p0.01). FM grubunda total ghrelin düzeyleri ile ilk değerlendirmedeki baş çevreleri ve ikinci değerlendirmedeki vücut ağırlıkları arasında pozitif ilişki saptandı (p0.05). AS grubunda bir emzirme periyodu FM grubundan daha uzun (p0.01), beslenme sıklığı (p0.01) ve dışkılama sayısı (p0.05) daha fazla idi. Sonuç: AS grubunda ghrelin ve leptin düzeylerinin yüksek olması bu hormonların AS ile bebeğe geçtiğini, yüksek ghrelin düzeylerinin ilk aylarda bu bebeklerin daha hızlı kilo almasında etkili olduğunu ve bu hormonların enerji metabolizması üzerine uzun dönem etkileri olduğunu düşündürmektedir. FM grubunda ghrelin ve leptinin düşük olması FM’lerin içeriği veya biberonla beslenme şekli ile ilişkili olabilir.Öğe Evaluation of direct antiglobulin test positivity in neonates(2011) Karataş, Zehra; Karataş, Ahmet; Akşit, Mehmet Arif; Tekin, NeslihanAim: The objective of the present study is to determine clinical, laboratory findings, treatment and prognosis in newborns with positive direct antiglobulin test (DAT). Methods: Ninety-seven patients with positive direct coomb's test from 2362 newborns who were hospitalized in Neonatology Unit of Eskisehir Osmangazi University Faculty of Medicine between June 2004-November 2006 were reviewed retrospectively. Chi-square test was used for statistical analysis. Results: The prevalance of DAT was 4.1%. Twenty-six patients were premature. In 75 patients DAT was positive initially. The initial DATs were negative in 34.6% of prematures and 14% of term newborns. But later, the DATs of all these babies were positive, when they were being followed up in hospital. Hemolysis was determined in 41 patients. There were blood group incompatibilities (ABO:44, Rh:12, ABO and Rh:6) in 62 patients. 67 patients were underwent phototherapy and 52 patients were treated with intravenous immunoglobulin (IVIG). Exchange transfusion was performed in 15 patients. Eventually; neonatal cholestasis devoloped in six patients and ten patients died. Conclusion: The most common etiologic factor in the newborns with positive DAT is blood group incompatibility. IVIG therapy reduces the need for exchange especially in the early diagnosis of ABO hemolytic disease. Prematurity and accompanying systemic inflammatory response syndrome (SIRS) and/or infections may be the causes of positive DAT without immune hemolytic anemia. © 2011 Düzce Medical Journal.Öğe Kalp kateterizasyonu yapılan çocuklarda kateter giriş yerine ait vasküler komplikasyonlar(2012) Uçar, Birsen; Kılıç, Zübeyir; Karataş, ZehraGiriş: Kardiyak kateterizasyondan sonra kateter giriş yerinde tromboz, psödoanevrizma, diseksiyon, laserasyon, arteriyovenöz fistül, kanama, enfeksiyon ve distal embolizasyon gibi lokal komplikasyonlar görülebilir. Yöntem: Kliniğimizde Mayıs 2003 - Mayıs 2006 yılları arasında kalp kateterizasyonu yapılan 178 hastanın kayıtları ponksiyon yerinde gelişen lokal komplikasyonların özellikleri, tedavi yaklaşımları ve eşlik eden risk faktörleri yönünden retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların, yaşları 3 gün ile 17 yaş arasında değişmekte (ortalama 5.3 4.9 yaş) olup, 101’i kız, 77’si erkek idi. Hastaların 125 (% 70.2)’ine tanısal, 53 (% 29.7)’üne girişimsel işlem amacıyla kalp kateterizasyonu yapıldı. Kateterizasyondan sonraki ilk 24 saat içinde komplikasyon gelişen 7 (% 3.9) hastanın yaşları 6 ay ile 6 yaş arasında değişmekteydi (ortalama 2.4 0.7 yaş). İki hastada diseksiyon ve tromboz, beş hastada ise tromboz gelişti. Komplikasyon gelişen hastalardan beşine tanısal, ikisine girişimsel amaçlı kateterizasyon yapılmıştı. Bu hastalardan biri heparin ve doku plazminojen aktivatörü (t-PA) infüzyonları ile tedavi edilirken, ikisi sadece heparin infüzyonu ile, diğer 4 hasta da heparin ve streptokinaz infüzyonları ile tedavi edildi. Üç hastaya (birinde tromboz, diğer ikisinde diseksiyon ve tromboz) trombektomi yapıldı. Diseksiyonu olan hastalardan birine safen ven ile yama anjiyoplasti yapıldı. Komplikasyonların; Down sendromu olmayan 170 hastanın beşinde (%2.9), Down sendromu olan sekiz hastanın ise ikisinde (%25) geliştiği görüldü (p0.05). Sonuç: Kalp kateterizasyonu yapılan hastaların lokal vasküler komplikasyonlar yönünden yakın takibinin ve tromboz saptanan olguların, antitrombotik ve fibrinolitik ajanlarla erken dönemde tedavi edilmesinin, gerekli hastaların ise zamanında cerrahiye verilmesinin hastaların sekelsiz olarak iyileşmesi açısından son derece önemli olduğu, ayrıca Down sendromunun bu hastalarda tromboz oluşumunu artıran bir risk faktörü olduğu düşünüldü.Öğe Persistent fifth aortic arch with systemic-to- pulmonary arterial connection and pulmonary atresia in a neonate(2012) Şap, Fatih; Altın, Hakan; Karataş, Zehra; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaarslan, SevimPersistan beşinci aortikark (PBAA) çıkan aortanın distal bölümünden ayrılan gerçek arkus aortanın altından seyrederek sol subklaviyan arter ve duktus arteriyosus seviyesine uzanan bir arterdir. Persistan beşinci aortik ark ilk defa 1969 yılında tanımlandı. Bu çift lümenli aortik ark ya sistemik-sistemik ya da sistemik-pulmoner bağlantılıdır. Ekokardiyografi ile PBAA’dan şüphelenildiğinde tanıyı doğrulamak için kardiyovasküler anjiyografi ve/veya manyetik rezonans anjiyografi çekilmelidir. Semptomatik vakaların nadir olması ve vakanın karmaş ıklığı nedeni ile sistemik-pulmoner bağlantılı tip PBAA’sı olan bir günlük erkek yenidoğan bebek sunulmuştur.Öğe PHACE Syndrome with Growth Hormone Deficiency and Absence of Bilateral Internal Carotid Arteries: A Case Report(WILEY, 2012) Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Şap, Fatih; Karataş, Zehra; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimPHACE syndrome is characterized by posterior fossa malformations (P), large facial hemangiomas (H), arterial anomalies (A), cardiac anomalies or coarctation of aorta (C), and eye anomalies (E) and has striking female predominance. Endocrine abnormalities have recently been described in these patients, involving the thyroid and pituitary glands. We report the case of a 2-year-old girl with the clinical features of PHACE with absence of bilateral internal carotid arteries and isolated growth hormone deficiency.Öğe Sol-sağ şantlı doğuştan kalp hastalığı olan çocuklarda pulmoner arteriyel hipertansiyonla malnütrisyonun ilişkisi: Gözlemsel bir çalışma(2012) Altın, Hakan; Karataş, Zehra; Şap, Fatih; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaaslan, Sevim; Oran, BülentAmaç: Asiyanotik sol-sağ şantlı doğuştan kalp hastalığı (DKH) olan çocuklarda pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) derecesi ile malnütrisyon derecesi arasındaki ilişkiyi araştırmak ve özellikle sınırda PAH’lı hastalarda malnütrisyon gelişme sıklığını değerlendirmek. Yöntemler: Bu çalışma Ocak 2001-Şubat 2011 tarihleri arasında kalp kateterizasyonu uygulanmış asiyanotik sol-sağ şantlı DKH olan 327 hastanın verileri kullanılarak yapıldı. Çalışmanın dizaynı retrospektif gözlemsel olarak uygulandı. Hastalar antropometrik, ekokardiyografik ve kateterizas- yon bulguları eşliğinde değerlendirildi. Ortalama pulmoner arter basıncı (PAB) ve malnütrisyon derecelerine göre gruplara ayrıldı. İstatistiksel analiz için Ki-kare, ANOVA ve Kruskal-Wallis testi kullanıldı. Normal ve anormal dağılım gösteren veriler sırası ile Pearson ve Spearman kore- lasyon testleri ile değerlendirildi. Bulgular: Gomez sınıflamasına göre PAH’ı olanların %94.8’inde (163/172); PAH bulunmayanlarında %17.2’sinde (15/87) malnütrisyon saptandı (p0.001). Sınırda PAH’ı olanların ise %23.5’inde (16/68) malnütrisyon tespit edildi. Ortalama pulmoner arter basıncı ile yaşa göre vücut ağırlığı (Gomez) ve kilo z skorları arasında negatif ilişki mevcuttu (her ikisi için p0.001). Kilo ve boy z skorları da PAH olanlarda olmayanlara göre belir- gin düşüktü (sırasıyla p0.001, p0.01). Gomez sınıflaması ve rölatif vücut ağırlığına göre PAH olmayan ve sınırda PAH olan gruplar arasında fark yoktu, ancak sınırda PAH grubunun kilo z skorları PAH olmayan gruba göre düşüktü (p0.001). Sonuç: Asiyanotik sol-sağ şantlı DKH’lı çocuklarda PAB arttıkça, beraberinde malnütrisyon derecesinin de ağırlaştığı görüldü. Sınırda PAH’ı olan hastaların olmayanlara göre malnütrisyona daha fazla eğilimli olduğu izlendi, ancak bu konuda daha geniş kapsamlı araştırmaların yapılması gerektiği düşünüldü.Öğe Unilateral Pulmonary Artery Agenesis: Clinical and Laboratory Findings of Four Cases and Diagnostic Clues for Pediatricians(AVES YAYINCILIK, 2012) Karataş, Zehra; Alp, Hayrullah; Altın, Hakan; Baysal, TamerThe demographic and clinical features of four cases are summarized in Table 1. Chest x-rays revealed absent hilar shadow and a shift of the mediastinal structures to the affected side (Fig. 1a). Echocardiography showed UAPA in all cases. Additional echocardiographic findings were coarctation of aorta (CoA) with patent ductus arteriosus (PDA) in case 1, abnormally partially venous return anomaly in case 2 and mitral valve prolapse (MVP) in case 4. Also, right aortic arch was showed in three of cases. Cardiac catheterization and imaging revealed UAPA (Fig. 1b) and many collateral arterial formations originating from descending aorta, common carotid artery and left subclavian artery (Fig. 2a, b, Fig. 3a). However, left lung of case 2 was not imaged, vertical vein was observed on MRI (Fig. 3b).Öğe Usability of QTc Dispersion for the Prediction of Orthostatic Intolerance Syndromes(ELSEVIER SCI LTD, 2012) Karataş, Zehra; Alp, Hayrullah; Şap, Fatih; Altın, Hakan; Baysal, Tamer; Karaarslan, SevimBackground: Syncope is defined as transient loss of consciousness and muscle tone, usually of short duration. Noncardiac causes of syncope are classified as orthostatic intolerance syndromes (OIS). QT and QTc (corrected QT) dispersions are the measurements of myocardial instability and show predisposition to arrhythmias. In this study; clinical findings, QT and QTc dispersions of the patients who were diagnosed as OIS were evaluated retrospectively. Also, the aim of the study is to clarify the association of clinical characteristics of unexplained syncope with the outcome of the QT and QTc dispersions in children. Methods: We designed a retrospective study including 152 children and adolescents who had repeated unexplained syncope or presyncope between June 2002 and August 2010. Head-up Tilt table test (HUTT) were performed for all patients. Control group consisted of 67 healthy children. The QT and QTc dispersions were measured from the 12 ECG leads. Results: Eighty-four (55.2%) patients had positive and 68 (44.8%) had negative response to HUTT. QT and QTc dispersions were significantly higher in HUTT-positive group than in negative (p < 0.01, p < 0.001 respectively). Also, QTc dispersion was significantly higher in both vasovagal syncope and postural orthostatic tachycardia syndrome groups than in HUTT-negative group (p < 0.001, p < 0.05 respectively). Specifity and sensitivity of QTc dispersion for predicting positive HUTT are 76.5% and 59.5% respectively. The positive predictive value of the test calculated as 75.8%. Conclusions: These results revealed that we can use QTc dispersion measurement as a noninvasive electrocardiographic test to evaluate OIS for predicting positive result before performing HUTT.Öğe Vascular anomalies and the incidence, determinated during cardiac catheterization in our patients with congenital heart diseases(2011) Alp, Hayrullah; Karataş, Zehra; Şap, Fatih; Altın, Hakan; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimObjective: To determine the incidence of arterial and venous anomalies detected during the cardiac catheterization in the patients with congenital heart diseases diagnosed with echocardiography. Material and Methods: Angiography images and reports of 826 patients who were diagnosed as congenital heart diseases and underwent cardiac catheterization due to various reasons between January 1993-January 2010 were evaluated retrospectively. The assessment is controlled by two professional pediatric cardiologic. Results: 671 patients were diagnosed as acyanotic and 155 were cyanotic congenital heart diseases. The mean age was 4.8 ± 4.4 years in all patients. Vascular anomalies were most common detected in the patients with cyanotic congenital heart diseases. Persistent left superior vein cava opening to right ventricle was the common vascular anomaly in the acyanotic group while coroner artery anomaly in cyanotic group. Persistent left superior vein cava opening to left ventricle has larger ratio in cyanotic group. Coronary artery anomaly is most common detected in the patients with Fallot tetrology. Partial pulmonary venous return anomaly is most common detected in the cases with high venozum atrial septal defect. Totally 36 patients were Down syndrome, 2 of them were cyanotic and 16 had vascular anomalies. Persistent left superior vein cava opening to right ventricle is the most common vascular anomaly in the cases with Down syndrome. Conclusion: In the patients with congenital heart diseases especially in the cyanotic cases and the patients with Down syndrome; during the cardiac catheterization, it must be careful about the vascular pathologies that will be a problem in the future during the probable cardiac surgery. Copyright © 2011 by Türkiye Klinikleri.Öğe Ventricular Septal Defect Developed Due to Coronary Artery Injury After Blunt Chest Trauma in Childhood(TURKISH ASSOC TRAUMA EMERGENCY SURGERY, 2012) Karataş, Zehra; Şap, Fatih; Altın, Hakan; Alp, Hayrullah; Baysal, Tamer; Karaaslan, SevimIn the literature, cardiac response associated with blunt chest trauma in children has been reported generally as case reports, and interventricular septal rupture due to trauma is quite rare. Interventricular septal rupture can develop even in the absence of visible signs of a trauma because of the flexibility of the chest structure in children. In the present case, a seven-year-old boy with interventricular septal rupture at the mid-muscular region and left ventricle pseudoaneurysm developed due to injury to the left anterior descending coronary artery after a traffic accident is reported. Patients with cardiac murmur detected on physical examination after a blunt chest trauma must be considered as cardiac injury, and in those with signs of ischemia detected on electrocardiography, it should not be forgotten that the coronary artery may be affected.Öğe Yenidoğanlarda direkt antiglobülin test pozitifliğinin değerlendirilmesi(2011) Karataş, Zehra; Karataş, Ahmet; Tekin, NeslihanAmaç: Yenidoğan bebeklerde, direkt antiglobulin test (DAT) pozitif saptananlarda klinik ve laboratuar bulgularını, uygulanan tedavi ve prognozlarını değerlendirmek amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde Haziran 2004-Kasım 2006 yılları arasında takip edilen bebeklerden direkt coombs testi pozitif saptanan 97 vakanın dosyası retrospektif olarak incelendi. Gruplar karşılaştırılırken ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: Direkt intiglobulin test pozitiflik prevalansı %4.1 olarak bulundu. Olguların 26’sı prematüre idi. DAT 75 hastada başlangıçta pozitif idi. Prematürelerin %34.6’sında, matür bebeklerin ise %14’ünde DAT pozitifliği sonradan saptandı. 41 hastada hemoliz saptandı. 62 hastada kan grubu uyuşmazlığı (ABO:44, Rh:12, ABO ve Rh: 6) vardı. 67 hasta fototerapi, 52 hasta intravenöz immunglobulin (IVIG) tedavisi aldı. 15 hastaya exchange transfüzyon yapıldı. İzlem sırasında hastalardan altısında neonatal kolestaz gelişti, 10’u öldü. Sonuç: Yenidoğanlarda DAT pozitifliğinin en sık sebebi kan grup uygunsuzluğudur ve IVIG tedavisi özellikle ABO hemolitik hastalığı olanlarda exchange ihtiyacını azaltmaktadır. Prematürite ve eşlik eden sistemik inflamatuar yanıt sendromu (SIRS) ve/veya enfeksiyonlar immün hemolitik anemi dışında DAT’nin pozitif saptanmasında rol almaktadır.