Yazar "Kaya, Baştürk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bağırsak Boğazı ve çevresinin (Konya) fiziki coğrafya özellikleri(Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi, 2017) Bozyiğit, Recep; Kaya, BaştürkBağırsak Boğazı, Konya il merkezinin batısında yer alır. Kuzeyinde Aladağ (2339 m); doğusunda, Kızılören Dağı (2193 m); güneyinde Erenkilit Dağı (2193); batısında, Beyşehir-Suğla Depresyonu bulunmaktadır. Boğaz, Konya ve Beyşehir havzalarını birbirine bağlar. Bağırsak Boğazı ve çevresinde, Üst Permien’den günümüze kadar farklı jeolojik devirlerde oluşmuş formasyonlar görülmektedir. Boğazın kuzey kesimlerinde Trias-Jura yaşlı araziler dolomitik kalker ve dolomitler ile Miosen-Pliosen yaşlı kalker, kumtaşı, kiltaşı, marn, konglomera ve volkanik birimler yer almaktadır. Güney kesimlerinde tüf, tüfit, aglomera, ignimbirit, andezitik ve dasitik lavlar dikkati çeker. Bağırsak Boğazı ve çevresi, jeomorfolojik konum ve köken açısından dağlık sahalar, platoluk sahalar, Sağlık Ovası ve Bağırsak Boğazı olmak üzere dört bölüme ayrılmaktadır. Jeomorfolojik birimler arasında Bağırsak Boğazı oluşum ve sahip olduğu özellikler açısından jeostratejik öneme sahiptir. Araştırma sahasında, kış ve ilkbahar yağışlarının etkili olduğu yarı nemli iklim görülür. Farklı toprak tipleri yanında Bağırsak Boğazı’nın kuzey kesimlerinde organik madde bakımından zengin Kırmızımsı Kestane Rengi Topraklar, güney kesimlerinde ana kayaya bağlı Kireçsiz Kahverengi Topraklar geniş sahalar kaplamaktadır. Sahada yarı nemli iklim şartlarına uyum sağlamış step, çalı ve orman vejetasyonu görülmektedir.Öğe Hadim (Konya) ve Çevresinin Florası(1998) Kaya, Baştürk; Ocakverdi, HayrettinAraştırma alanı, Göksu vadisi ile Akdenize bağlanmakla birlikte diğer kesimleri tamamen dağlık alanlardan ibarettir. Fitocoğrafik olarak, Akdeniz ve İran-Turan bölgelerinin geçiş zonundadır. Büyük bölümü ormanlarla kaplı olan araştırma alanından 1995-1996 yıllarında 655 bitki örneği toplandı. Örneklerin adlandırılması sonucu 65 familyaya bağlı 242 cins, 302 tür belirlendi. Türlerin 87'si (%19.0) İran-Turan, 57'si (%12.5) Akdeniz, 15'i (%3.3) Avrupa-Sibirya, diğerleri de çok bölgelidir. Endemik bitki sayısı da 73 tane (%16.0) 'dir.Öğe Harran Ovası ve Çevresi?ndeki? Tarım Arazi?leri?nde Tuzluluk Problemi? ve Bu Problemi?n I?kli?m Özelli?kleri?yle I?li?şki?si?(Selçuk Üniversitesi, 2005) Başkan, Hasan Ozan; Akış, Ayhan; Kaya, Baştürk; Seferov, RehmanAraştırma sahasında geçmiş dönemlerde, önemsiz düzeylerde var olan tuzluluk problemi, 1995 yılında baraj sulamasının başlamasından sonra tarım arazilerinde ciddi bir problem halini almıştır. Sahada yer alan Harran Ovası’nda, farklı derecelerde tuzluluk problemi çeken topraklar yaklaşık 15.000 hektardır. Sahada tuzluluğun nedenlerini; iklim koşulları, toprak özellikleri, taban suyunun yüksek olması, sulama sularının kaliteli olmayışı, yanlış ve aşırı sulama, morfolojik özellikler, arazi kullanımındaki yanlışlıklar ve sulama sonucu biriken suların tarım arazilerinden dışarıya tahliye edilememesi oluşturur.Öğe Konya Şartlarında Yağış, Sıcaklık ve Bitki Örtüsü İlişkisi(Selçuk Üniversitesi, 2009) Kaya, Baştürk; Aladağ, CanerYeryüzün de mevcut bitki örtüsünün dağılışı ve bitki alanlarının sınırı sürekli olarak dış faktörlerin etkisiyle değişime uğramıştır. Bitkilerin dağılışına etki eden bu dış faktörler, jeolojik, jeomorfolojik, edafik ve iklimsel kökenlidir. Bunlara bitki yetişme şartları denir. Bu şartlar içerisinde en fazla değişmeler ise iklimsel özelliklerde meydana gelir. Bunun için bitki coğrafyası çalışmalarında iklim konusuna ayrı bir önem verilir. İklim elemanları ise oldukça çeşitli olup, bunlar içerisinde sıcaklık ve yağışın bitkilerin yayılışında ve gelişiminde önemli etkileri söz konusudur. Dolayısıyla iklimsel değerlendirmeler bu iki parametreye dayandırılmıştır. Bu araştırmada, Konya meteoroloji istasyonunun 1975-2006 yıllarına ait günlük sıcaklık ve yağış verileri kullanılmıştır. Elde edilen veriler değerlendirildiğinde bitki örtüsünün yetişme devresinin başlangıcı 28 Mart ve bitiş tarihi 4 Kasım olarak belirlenmiştir. Yetişme süresi ise Konya için 220 gün olarak hesaplanmıştır. Yıllık yağış toplamı 321 mm, yetişme süresi içerisinde düşen yağış miktarı ise 169,9 mm’dir. Ayrıca bu verilere dayanılarak, günlük ortalama sıcaklıkların seyri, donlu gün sayıları ve frekansları, düşük sıcaklık değerleri, günlük ölçümlere göre sıcaklık frekansları, kritik ve optimum sıcaklık değerleri, aylık ve yıllık yağış etkinlik indis değerleri, sağanak yağış frekansları ve muhtemel yağış değerleri hesaplanarak gerekli tablolar hazırlanmış ve grafikleri çizilmiştir. Bu istatistiksel sonuçlar incelendiğinde, Konya’nın yarı-kurak alt Akdeniz biyoiklim katına girdiği söylenebilir. İklim özelliği ve arazi yapısı itibariyle de Konya’nın bitki örtüsü ova stepi görünümünde olup, orman gelişimine elverişli değildir.Öğe Maki ve Garig Topluluklarının Türkiye’deki Yayılış Alanları ve Ekolojik Özelliklerinin İncelenmesi(Selçuk Üniversitesi, 2009) Kaya, Baştürk; Aladağ, CanerTürkiye Holarktik flora alemi içerisinde yer alıp üç fitocoğrafik bölgeye ayrılmaktadır. Bu fitocoğrafik bölgelerin önemli bir kısmı Akdeniz flora bölgesine dahildir. Ilıman ve yağışlı kışlar, sıcak ve kurak yazlarla karakterize edilen Akdeniz iklimi sklerofil karakterde bitki örtüsünün gelişmesine imkan sağlamıştır. Maki ve garig bitkileri bu iklim kuşağı içerisinde önemli topluluklar oluşturur. Maki Akdeniz iklim koşullarında doğal olarak yetişen bir bitki topluluğudur. Makinin orman oluşturma özelliği yoktur. Kızılçam ormanının antropojenik etkilerle tahrip edildiği alanlara yerleşen maki sekonder makidir. Akdeniz havzasında yayılış gösteren sklerofil bitkiler ana kaya ve toprak özelliklerinden çok iklimsel dinamizm gösterir. İklim özellikleri incelendiğinde yıllık ortalama sıcaklık 12-18 °C civarındadır. Yağışların yaklaşık yarısı kasım ve mayıs ayların da arasında düşmektedir. Bu aylar arasında düşen yağışlar yer yer 1000 mm ulaşır. Özellikle yaz döneminin kurak geçmesi bu bölgede kuraklığa dayanıklı bir vejetasyon tipinin gelişmesine imkân sağlamıştır. Akdeniz fitocoğrafik bölgesinin jeolojik yapısını volkanik, metamorfik ve tortul kayaçlar oluşturur. En yaygın kaya grubu Mesozoyik ve Tersiyerde oluşmuş kireçtaşlarıdır. Ayrıca çeşitli jeolojik dönemlerde oluşmuş, serpantin, gre, gabro, peridotit, şist, mikaşist, gnays, marn, bazalt, andezit, dolorit, spilit ve porfirit gibi kayaçlara da rastlanmaktadır. Toprak istekleri bakımından benzer özellik gösterseler de makiler az kireçli, garigler ise kireçli toprakları tercih eder. Maki bitkileri yatay yönde Akdeniz iklim etkisinin görüldüğü iç kesimlere kadar sokulabilirken, dikey yönde Akdeniz kıyılarında 700-800 m’lere, Ege kıyılarında 400-600 m’ye ve Marmara kıyılarında 300-400 m’ye kadar çıkabilmektedir. Maki bitkileri içerisinde Fabaceace, Lamiaceae ve Ericaceae familyalarına ait türlerin çoğunlukta olduğu görülür. Colutea melanocalyx Boiss.& Heldr. ssp. melanocalyx, Dorystoechas hastata Boiss. & Heldr. ex Bentham, Lavandula stoechas L. cariensis (Boiss.) Rozeria, Quercus auceri Jaub. et Spach. gibi maki bitkileri ise Türkiye için endemik türlerdir.Öğe New copper(II) and nickel(II) complexes of 4-morpholinoaceto-phenone thiosemicarbazone: Structural, electrochemical and antimicrobial studies(WILEY-V C H VERLAG GMBH, 2007) Bingöl, Haluk; Coşkun, Ahmet; Akgemci, Emine Güler; Kaya, Baştürk; Atalay, Tevfik4-Morpholinoacetophenone thiosemicarbazone, MAPT, and its nickel(II) and copper(II) complexes have been prepared and characterized by elemental analysis, magnetic susceptibility, spectral methods (FT-IR, H-1 NMR) and cyclic voltammetry. Electrochemical behaviors of the complexes have been studied by cyclic voltammetry in DMF media showing metal centered reduction processes for both of them. The redox properties, nature of the electrode processes and the stability of the complexes were discussed. [Cu(MAPT)(2)]Cl-2 complex shows Cu(II)/Cu(I) couple and quasi-reversible wave associated with the Cu(III)/Cu(II) process. The reduction/oxidation potential values depend on the structures of complexes. Also, the antimicrobial activities of these complexes were determined against S. aureus, E. coli and B. subtilis.