Yazar "Kaya, Sercan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığının sınıflandırılmasında invaziv (histolojik) ve noninvaziv (Sitokeratin 18 Ve Tip III Kollajen N-Terminal Propeptid) yöntemler arasındaki korelasyon(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kaya, Sercan; Boydak, MuratNonalkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) dünyada en sık görülen kronik karaciğer hastalığıdır. Dünyada prevalansı %25 olarak tahmin edilmektedir. Karaciğer biyopsisi NAYKH sınıflandırması için altın standart olarak kabul edilmektedir. Ancak rutinde kullanımı invaziv olması nedeniyle sınırlıdır. Bu çalışmada biyopsi kanıtlı NAYKH sınıflandırılmasında invaziv; histolojik parametreler ile noninvaziv yöntemler, serum sitokeratin 18 (CK18) ve tip III kollajen N-terminal propeptid (PIIINP) arasındaki korelasyonun belirlenmesi amaçlandı. Çalışma Şubat - Aralık 2020 tarihleri arasında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi, İç Hastalıkları Polikliniği ve Kliniği'ne başvuran sağlıklı ve biyopsi sonucuna göre NAYKH ön tanısı alan, çalışmaya katılmayı kabul eden gönüllüler üzerinden yürütülmüştür. Bu çalışma prospektif olarak toplanmış verilerin retrospektif analizidir. Tüm katılımcıların rutinde bakılan hematolojik ve biyokimyasal parametreleri çalışıldı ve serum örnekleri çalışma sonuna kadar -80 C derecede dondurulup saklandı. Biyopsi örnekleri, Steatoz aktivite fibroz/ Yağlı karaciğer progresyon inhibisyonu (SAF/FLIP) algoritmasına göre değerlendirildi. Çalışma sonunda dondurulmuş serum örnekleri temin edilen CK18 (M30) ve PIIINP kitleri kullanılarak çalışıldı. Verilerin istatistiksel analizinde SPSS 22 paket programı kullanıldı. Çalışmada yaş, beden kitle indeksi, diyabet varlığı, insülin direnci, karaciğer enzimleri ve lipit profili değerleri gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık gösterdi. Karaciğer biyopsilerinin histolojik değerlendirmesinde nonalkolik steatohepatit (NASH) grubu sonuçlarının, nonalkolik yağlı karaciğer (NAFL) grubundan anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu belirlendi. CK18-M30 ve PIIINP seviyeleri tüm gruplarda anlamlı düzeyde faklılık gösterdi. Sağlıklı bireylerin CK18-M30 ve PIIINP seviyeleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken NAYKH gruplarında CK18-M30 ve PIIINP seviyeleri arasında pozitif yüksek düzeyde bir ilişki olduğu belirlendi. Ek olarak, PIIINP, sağlıklı bireyleri NAYKH gruplarından ayırt etmede CK18-M30'dan daha iyi performans gösterirken; CK18-M30, NAFL ve NASH gruplarını ayırt etmede PIIINP'den daha iyi performans göstermiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre biyopsi kanıtlı NAYKH'da elde edilen sonuçlar hem PIIINP hem de CK18-M30'un kısmen histolojik parametreler ile ilişkili olduğunu, özellikle NASH ve NAFL arasında ayrım yapmada etkili olabileceklerini göstermiştir. Ancak yapılan çalışmalarda sunulan PIIINP ve CK18-M30'un etkinlik düzeyi ve özellikle kesme değerleri faklılık göstermektedir. Ayrıca tek bir belirtecin bu ayrımı yapmada yetersiz olabileceği, testlerin tek başına kullanımı yerine kombine kullanımı, çeşitli panel veya algoritmaların geliştirilmesi ve araştırılması daha uygun olabilir. Bu nedenle özellikle daha büyük NAYKH popülasyonlarında yapılacak prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.keratin 18; Tip III kollajen N-terminal propeptid.Öğe Potential Therapeutic Effect of Thymoquinone on Cisplatin-induced Hepatotoxicity in Rats(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Kaya, Sercan; Yalçın, TubaÖz Amaç: Antineoplastik bir ajan olan Sisplatin (CIS), hepatotoksisite gibi ciddi yan etkiler gösterir. Timokinon (ThQ), anti-inflamatuar, anti-tümöral gibi birçok faydalı etkiye sahip güçlü bir anti-oksidandır. Bu çalışmanın amacı, sıçanlarda CIS kaynaklı hepatotoksisite modelinde ThQ tedavisinin hepatoprotektif etkisinin olup olmadığının incelenmesi ve ayrıca CIS ve\veya ThQ uygulamalarının karaciğer dokusunda, deubikuitinazlardan biri olan OTULIN düzeylerini nasıl etkilendiğinin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan 28 adet rat; kontrol (uygulama yok), CIS (7 mg/kg CIS, deneyin ilk günü, intraperitoneal), CIS+ThQ (7 mg/kg CIS, deneyin ilk günü, intraperitoneal + 10 mg/kg/gün ThQ, oral gavaj) ve ThQ (10 mg/kg/gün ThQ, oral gavaj) olmak üzere eşit sayıda dört gruba ayrıldı (n=7). Tüm uygulamaların tamamlanmasıyla (15. gün) deney sonlandırıldı. CIS ve\ veya ThQ uygulamalarının karaciğer dokusu üzerindeki etkileri biyokimyasal, histopatolojik ve immünohistokimyasal olarak incelendi. Bulgular: CIS uygulaması karaciğer dokusunda karaciğer enzim düzeylerini, histopatolojik değişiklikleri, oksidatif stresi, inflamasyonu ve apoptozu arttırırken OTULIN düzeyinin azalmasına neden olmuştur. Bununla birlikte ThQ uygulaması, karaciğer dokusunda CIS kaynaklı oluşan değişiklikleri olumlu yönde düzenleyici etki göstermiştir. Öneri: ThQ takviyesi CIS kaynaklı karaciğer dokusu hasarına karşı hepotoprotektif etkiye sahiptir.Öğe Tavşanlarda paklitaksel ve resveratrolun bazı kan parametreleri üzerine etkisi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Kaya, Sercan; Dönmez, Hasan HüseyinBu çalışmada paklitakselin kan parametreleri üzerine oluşturduğu olumsuz etki ve bunun üzerine resveratrol'ün koruyucu etkisi olup olmadığı, perifer kan ANAE pozitif lenfosit oranı, lökosit formülü, nötrofil çekirdek lob sayısı ve eritrosit çapı üzerine etkileri ile değerlendirildi. Yeni Zelanda ırkı erkek tavşanlar, her grupta 8 adet olacak şekilde 4 gruba ayrıldı. Kontrol grubuna 40 ml serum fizyolojik, paklitaksel grubuna 40 ml serum fizyolojik içerisinde 5mg/kg dozunda paklitaksel, resveratrol grubuna 40 ml serum fizyolojik içerisinde 4 mg/kg dozunda resveratrol, paklitaksel+resveratrol grubuna ise 40ml lik serum fizyolojik içerisinde 5 mg/kg paklitaksel + 4 mg/kg resveratrol uygulandı. Tüm uygulamalar 8 hafta boyunca haftada bir defa intravenöz yolla yapıldı. Paklitaksel nötropeniye sebep olurken total lenfosit ve monosit oranını artırdığı gözlendi. Nötrofil çekirdek loblanma eğrisinde diğer gruplardan farklı olarak sağa kayma gözlenirken ANAE + lenfosit oranında ise azalma gözlendi. Resveratrolün ANAE + lenfosit oranını azalttığı kısmende olsa nötrofil oranını artırırken total lenfosit oranını azalttığı gözlendi. Birlikte ise resveratrolun, paklitakselin ortaya çıkardığı nötropeni ve total lenfosit artışını engellediği ve ANAE + lenfosit oranını artırdığı gözlendi. Sonuç olarak paklitakselin bazı kan parametreleri üzerine olumsuz etkileri olduğu belirlendi. Ayrıca resveratrolun paklitakselin olumsuz etkisine karşı koruyucu etkileri olduğu tespit edildi.