Yazar "Koç, Osman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anterior Spinal Artery Aneurysm Presenting With Spinal Cord Compression: MRI and MRI Angiographic Findings(B M J Publishing Group, 2010) Koç, Osman; Özbek, Orhan; Paksoy, Yahya; Kocaoğulları, YalçınA 30-year-old woman presented with progressive paraparesis and urinary incontinence for 1 month. Physical examination revealed weakness at the plantar and dorsal flexors of the ankle and toes. Routine blood tests were normal. MRI showed spinal cord compression.Öğe Chilaiditi Syndrome as a Cause of Respiratory Distress(Sprınger, 2006) Keleş, Sevgi; Artac, Hasibe; Reisli, İsmail; Alp, Hayrullah; Koç, OsmanChilaiditi syndrome is the interposition of the colon between the diaphragma and the liver. In general, patients are asymptomatic, but some patients have been associated with gastrointestinal and respiratory symptoms. A 5-month-old infant boy was admitted to the hospital with a history of cough, cyanosis and recurrent respiratory distress that had persisted during the preceding 2 months. The chest X-ray revealed an elevation of the right hemidiaphragma caused by the presence of a dilated colonic loop below. Computed tomography showed a hepatodiaphragmatic interposition of the colon, leading to the diagnosis of Chilaiditi syndrome. The patient was conservatively treated with oxygen, fluid supplementation and stool softeners. We conclude that this rare syndrome should be kept in mind when young patients present with recurrent respiratory distress.Öğe Çok dedektörlü bilgisayarlı tomografi ile kardiyak değerlendirme(2009) Koç, Osman; Özbek, OrhanAmaç: Bu derleme son yıllarda hızla gelişen ve her geçen gün klinik kullanımı yaygınlaşan ÇDBT koroner anjiyografinin teknik özelliklerini, uygulama yöntemini ve tanıdaki başarısını göstermek üzere hazırlandı. Ana bulgular: Koroner arter hastalığı gelişmiş ülkelerde en önemli ölüm sebebidir. İnvaziv koroner anjiyografi koroner arterlerin anatomi ve patolojisini değerlendirmede, koroner arter hastalığında koroner lümen daralmalarının büyüklük ve şiddetini göstermede halen standart teknik olarak kullanılmaktadır. Çok dedektörlü BT (ÇDBT) primer olarak obstrüktiv koroner hastalıkları değerlendirmede kullanılmasına rağmen, konjenital defektler ve koroner arter anomalilerinin saptanmasında, torasik girişimlerin planlanmasında, bypass greftlerin ve koroner stentlerin değerlendirilmesinde ve kardiyak fonksiyonların gösterilmesinde giderek artan bir şekilde kullanılmaktadır. Çeşitli BT teknikleri ile yapılan koroner arter kalsiyum skorlama koroner arter hastalığı riskini saptamada kullanılmaktadır. Sonuç: Bilgisayarlı tomografi (BT) tekniğindeki yeni gelişmeler aterosklerotik koroner hastalığın ve diğer kardiyak patolojilerin noninvaziv bir şekilde değerlendirilmesine olanak sağlamıştır.Öğe Congenital Aortopulmonary Fistule: Multislice CT Angiography Findings(2009) Özbek, Orhan; Koç, Osman; Paksoy, Yahya; Gümüş, Serter; Karaaslan, SevimAortopulmonary fistulas are most commonly reported as a complication of thoracic surgery or aortic dissection. Formation of congenital fistula between aorta and main pulmonary artery without an accompanying congenital malformation has not been reported yet. A patient who had a milimetric tortuous vascular structure between descending aorta and main pulmonary artery on CT angiography and diagnosed as congenital aortopulmonary fistula and attempted to our hospital with dyspnea, is reported. The aim of this report is to demonstrate aortopulmonary fistula in the multislice CT images and to emphasize considering the aortopulmonary fistula in the differential diagnosis of left to right shunt. © 2009 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Öğe Endovascular stent-graft placement for the emergency treatment of ruptured descending aortic aneurysm(2014) Koç, Osman; Batur, Abdussamet; Vural, Alaattin; Günbey, Leman Karapekmez; Görmüş, Niyazi; Çil, BarbarosRuptured aortic aneurysm is a condition that requires emergency treatment because of its high mortality rate. In this case, we presented the emergency endo- vascular treatment of a ruptured descending thoracic aortic aneurysm. A female patient, admitted to the emergency with sudden onset back pain, was treated by emergency endovascular stent-graft after CT angiography examination. According to endovascular treatment, surgical treatment has a high mortality and morbidity rate in the treatment of the ruptured descending thoracic aortic aneurysms. The endovascular stent-graft treatment is applied safely and successfully to the intervention of this pathology. (JAEM 2014; 13: 97-8)Öğe Konya’da Ekim 2008 - Şubat 2010 tarihleri arasındaki çocukluk çağında toplum kökenli pnömoni tanısı ile hastaneye yatırılan hastalarda bakteriyel ve viral etkenlerin insidansı ve klinik özellikleri(2016) Sert, Sadiye; Emiroğlu, Melike; Arslan, Uğur; Koç, Osman; Örs, RahmiAmaç: Bu çalışmada; toplum kökenli pnömoni tanısı (TKP) ile hastaneye yatırılan hastalarda bakteriyel ve viral etkenlerin insidansı ve klinik özellikleri araştırılması amaçlanmıştır.Yöntem: 1 Ekim 2008-28 Şubat 2010 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Poliklinikleri ve Çocuk Acil Servisine başvuran ve yatırılarak tedavi edilmesi gereken, başvurudan 48 saat öncesine kadar antibiyotik kullanmayan, klinik olarak TKP tanısı olan, yaşları 1 ay ile 16 yaş arasındaki toplam 91 hasta çalışma kapsamına alındı. Bu hastaların demografik ve klinik özellikleri kaydedildi. Hastane başvurusu esnasında tam kan sayımı, eritrosit sedimantasyon hızı, C-reaktif protein, prokalsitonin, kan kültürü için kan numuneleri ve viral etiyolojiyi gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) ile saptamak amacıyla nazofaringeal aspirat numuneleri alındı. Tüm hastaların PA akciğer radyografileri kontrol edildi.Bulgular:Hastaların %24,2 (22/91)'sinde pnömoni etkeni saptanırken, %75,8 (69/91)'inde herhangi bir pnömoni etkeni saptanamadı. 91 hastanın 11 (%12,1)'inde viral enfeksiyon, dokuzunda (%9,9) sadece bakteriyel enfeksiyon, üçünde (%3.3) viral koenfeksiyon, ikisinde (%2,2) hem virus hem de bakteri vardı. Virus tespit edilen 11 hastanın yedisinde Parainfluenza (PIV) 2, ikisinde PIV 3, birinde adenovirus, ikisinde hem PIV3 hem remains a leading cause of morbidity and mortality Childhood community-acquired pneumonia (CAP) adenovirus, birinde hem PIV2 hem de PIV3 tespit edildi. Hastaların hiçbirinde RSV, PIV1, hMPV saptanmadı. Bakteri tespit edilen 11 hastanın beşinde Stafilokokus epidermidis, ikisinde S. saprophyticus, birinde S. shominis, birinde S. capitis, birinde S. sobrinus ve birinde S. mitis tespit edildi. Hastaların ikisinde de viral-bakteriyel karma etken olduğu saptandı. Klinik olarak pnömoni tanısı alan 91 hastanın 59 (%64,7)'unda radyolojik olarak pnömoni varlığı belirlendi. Sonuç: Çalışmamız TKP'de viral etkenlerin etiyolojik etkisini gösterdi. Parainfluenza virus 2 tüm yaş gruplarında en sık tespit edilen viral etkendi. Viral enfeksiyonların etiyolojik tanılarının iyileştirilmesi ile gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılabilir. Sonuçlarımızı doğrulamak için daha kapsamlı ve randomize kontrollü çalışmalara gereksinim vardırÖğe Malign Paranazal Sinüs Tümörlerinin Tanısında Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme(2006) Koç, Osman; Kıvrak, Ali Sami; Ödev, Kemal; Atıcı, Sait SelçukAmaç: Bu çalışmada malign paranazal sinüs tümörlerinin tanısında bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemenin etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Ocak 2000-Mart 2004 tarihleri arasında klinik olarak paranazal sinüs tümörü düşünülen 20 olgu incelendi. Olguların tümüne bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme incelemeleri yapıldı. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemede lezyonların iç yapı karakteristikleri, yerleşim yerleri ve çevre dokularla olan ilişkileri değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 20 olgudan 10’u erkek, 10’u kadındı. Yerleşim yerleri dağılımlarına göre; maksiller sinüste 11, etmoid sinüste 3, nazal kavitede 6 lezyon vardı. Bilgisayarlı tomografide tüm olgularda kemik yapılarda destrüksiyon izlendi. Osteosarkomda ve kondrosarkomda amorf kalsifikasyonlar vardı. Çevresel invazyon açısından bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: Bilgisayarlı tomografi, kemik destrüksiyonlarını ve tümöral kalsifikasyonları değerlendirmede tercih edilmelidir. İstatistiksel olarak anlamlı fark olmasa da manyetik rezonans görüntüleme çevre dokulara olan invazyonu göstermede bilgisayarlı tomografiden daha üstündür. Bu yüzden paranazal sinüslerin malign tümörlerini değerlendirmede bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme birlikte kullanılmalıdır.Öğe Paranazal sinüslerin tümoral lezyonlarında bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemenin yeri(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2004) Koç, Osman; Ödev, KemalPNS tümörleri, genellikle özel bir tümör tipine spesifik olmayan benzer klinik semptomlar verirler. Sık görülen kilnik semptomlar, kronik sinüzitte de görülen nazal tıkanıklık, nazal akıntı ve/veya burun kanamasıdır. PNS tümörü düşünülen hastalarda anamnez ve fizik muayene ile birlikte görüntüleme yöntemleri mutlaka gereklidir. Geçmişte paranazal sinüs tümörlerinin tanısında konvansiyonel grafiler ve konvansiyonel tomografi kullamlmaktaydı. Günümüzde ise bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) daha sık kullamlmaktadır. Bu çalışmada PNS tümörü düşünülen 50 olgunun 9 tanesine sadece BT, 2 tanesine sadece MRG incelemeleri yapıldı. 39 tanesine ise hem BT hem MRG incelemeleri yapıldı. Radyolojik olarak 30 olgu benign, 20 olgu malign karakter gösteriyordu. Radyolojik olarak malign özellik gösteren 3 olguda (1 dev hücreli tümör, 2 inverted papillom) doğru tam histopatolojik olarak kondu. BT, kemik destrüksiyonlanm ve tumoral lezyonlardaki kalsifikasyonlan değerlendirmede tercih edilen bir yöntemdir. MRG, lezyonlan ve çevre dokular ile olan ilişkisini göstermede BT'den daha yararlı bir metoddur. Bu yüzden her iki radyolojik teknik karşılaştırmalı olarak kullanılmalıdır.Öğe Portal vein embolization with different embolic agents for right hepatectomy(AVES, 2012) Peynircioğlu, Bora; Çil, Barbaros; Özkan, Fuat; Koç, Osman; Akıncı, Devrim; Abbasoğlu, Osman; Hamaloğlu, ErhanBackground/aims: We aimed to retrospectively evaluate our experience in portal vein embolization that induces hypertrophy of the future liver remnant before right hepatectomy and to determine the differences in outcome with respect to the embolic agents used. Methods: Twenty right portal vein embolization procedures performed in our institution between 2004 and 2009 were reviewed in this study. The average patient age was 59 years (range: 45-72 years). Embolization was performed through a right portal vein percutaneous access with use of the combination of several agents. Computed tomography volumetry was performed before and 4-6 weeks after the procedure to measure total liver volume and future liver remnant. Results: There was no major complication related to the embolization procedures. After embolization, future liver remnant total liver volume ratio increased to 12.7%, which was statistically significant. No significant difference was noted in hypertrophic outcomes between alcohol and the other embolic agents. Although five patients had sufficient future liver remnant, they did not undergo subsequent hepatectomy for a variety of reasons. Conclusions: According to our results, the mean increase in the size of the future liver remnant was greater than reported in previous studies of portal vein embolization. Despite the limited patient number of our study, we believe that portal vein embolization is helpful especially in gray-zone patients who may be a good candidate for surgical resection and thus possible cure. However, randomized, controlled studies with hypertrophy-inducing agents are needed.Öğe Preventive Effects of Intraperitoneal Selenium on Cerebral Vasospasm In Experimental Subarachnoid Hemorrhage(Lippincott Williams & Wilkins, 2010) Kocaoğullar, Yalçın; İlik, Kemal; Esen, Hasan; Koç, Osman; Güney, ÖnderVasospasm is an important cause of morbidity and mortality with subarachnoid hemorrhage (SAH). The effect of intraperitoneal administration of selenium, which is an antioxidant on cerebral vasospasm was investigated in an experimental model. By means of intracisternal blood injection model, SAH was induced in 24 rabbits, which were randomly divided into 3 groups (group I = control group, group 2 = SAH alone group, and group 3 = SAH plus selenium group). Basilar artery angiography was performed on day 0 and day 3 as described. Intraperitoneal selenium (0.05 mg/kg) treatment was started after the induction of SAH and administered once a day. Three days later, the animals were killed and the basilar artery was examined histologically for the luminal diameter and thickness of the arterial muscular wall. The mean values for the measurements of angiographic luminal diameter, pathologic luminal area.. Muscular wall thickness derived from the blind observer were analyzed statistically. There was no statistically significant difference in basal angiographic luminal diameter evaluation between groups 1-2-3 (P > 0.005). But in third day angiography; comparison of Group 2 and group 1-3 showed statistically significant differences (P < 0.001). In pathologic investigation; there was statistically significant difference in luminal area and muscular wall thickness of the basilar artery between groups 1, 2, and 3 (P < 0.005). Intraperitoneal selenium treatment was found effective by increasing the angiographic diameter, pathologic luminal area and reducine muscular wall thickness measurements. This is the first study to show that intraperitoneal administration of selenium is effective in preventing vasospasm after SAH in rabbits.Öğe Priapism as presenting manifestation of germ cell tumor in a child(2011) Özbek, Orhan; Köksal, Yavuz; Koç, Osman; Karagöl, Cüneyt; Özbek, Seda; Kılıç, MehmetSeksüel uyarı olmaksızın peniste ereksiyon halinin olması durumu olarak tanımlanan priapizm, çocuklarda nadir görülür. Perineal travma öyküsü olan 2 yaşında erkek hasta priapizm yakınması ile başvurdu. Dopler ultrasonografisinde yüksek akımlı priapizm tanısı konuldu. Manyetik rezonans görüntüleme yönteminde penis köküne uzanım gösteren intrapelvik kitle saptandı. Alfa fötoprotein düzeyi 54.600 ng/ml (Normal aralık: 0-9 ng/ml) idi. Tru-cut biyopsi uygulanan hastaya endodermal sinüs tümörü tanısı konuldu. Kemoterapinin 4. günü penisteki sertlik yumuşamaya başladı ve birinci kütr kemoterapi sonrasında tamamen kayboldu.Öğe Pulmonary MR Angiography in Swyer-James Syndrome(2009) İlerisoy Yakut, Zeynep; Sakarya, Mehmet Emin; Paksoy, Yahya; Koç, Osman; Özbek, Orhan; Süerdem, Mecit; Uzun, Kürşat; Kıvrak, Ali Sami; Ödev, KemalAim: The aim of this study was to investigate the pulmonary magnetic resonance angiography (MRA) imaging findings in Swyer - James syndrome (SJS) as a alternative imaging modalities. Methods: Thirteen patients had posteroanterior inspiratory/expiratory chest X-ray films and pulmonary MRA with SJS (6 males, 7 females) were retrospectively studied. Gradient-echo pulmonary MRA was performed in all patients with a 1.5 T MR unit. MRA imaging was performed in a single breath-hold during the injection of contrast media. Image analysis of the patients was performed. The results of pulmonary artery diameters and pulmonary peripheral vasculature were compared between normal sides versus the affected sides. Statistical analysis was performed with the Student t test. Results: The smaller pulmonary artery on the affected side with poor peripheral vasculature was observed with gadolinium-enhanced gradient-echo MRA in all patients. There was a significant difference between the diameters of the pulmonary arteries of the normal versus the disease sides (p< 0.0005). Conclusion: MRA successfully depicted the small pulmonary artery with diminished peripheral vasculature in patients with SJS. This study showed the pulmonary MRA imaging could be used as a alternative imaging modalities in the evaluation of patient with SJS.Öğe Uncontrolled hypertension secondary to leukemic cell infiltration of kidneys in a hemodialysis patient(2010) Türkmen, Kültigin; Altıntepe, Lütfullah; Güney, İbrahim; Aydoğdu, İsmet; Koç, Osman; Erkut, Mehmet Ali; Tonbul, Halil ZekiLeukemic infiltration of the kidney is usually silent, and the admission of the patients with renal dysfunction or acute kidney injury is uncommon. We present a 34-year old hemodialysis patient with new onset of uncontrolled hypertension, erythropoietin-resistant anemia, thrombocytopenia, and Bell's palsy. On admission, his blood pressure (BP) was 210/110 mmHg and he had petechiae and purpura at upper and lower extremities. Renal ultrasonography (USG) showed bilaterally enlarged kidneys without hydronephrosis, unlike his previous USG, which determined bilaterally atrophic kidneys. Acute lymphoblastic leukemia, hypertensive crisis due to bilateral leukemic cell infiltration of kidneys, tumor lysis syndrome, and leukemic involvement of the facial nerve were diagnosed. Despite intense antihypertensive management, his BP was not controlled. After prednisolone, daunorubicine, and vincristine therapy, the size of kidneys diminished and his BP dropped under normal range. In conclusion, pathological findings such as uncontrolled hypertension, flank pain, skin rashes, and abnormal blood count should be considered carefully, even in patients with end-stage renal disease receiving renal replacement therapy. © 2010 Turkmen et al.Öğe Use of Detachable Balloon in the Treatment of Arteriovenous Fistula at a Teenage Case(BAYCINAR MEDICAL PUBL-BAYCINAR TIBBI YAYINCILIK, 2012) Koç, Osman; Özbek, Orhan; Kıvrak, Ali Sami; Vural, Alaaddin; Nayman, AlaaddinIn this article, we present a teenage female with a traumatic, distal femoral arteriovenous fistula (AVF). She was admitted to our cardiovascular clinic with the complaints of swelling, pain, cyanosis and ulceration at her right lower extremity. She had a history of gun shot injury 10-years ago. A skin scar was observed at this region due to surgery. Physical examination revealed swollen superficial varicose veins and ulceration of the right lower extremity. Heart failure was absent. We suspected an AVF with clinical findings. The high-flow fistula was diagnosed using multi-dedector computed tomography and confirmed on angiography. The fistula was successfully embolized with the detachable balloon technique.Öğe Vücutta farklı lokalizasyonlardaki apse odaklarının trokar tip kateterle tek basamakta tedavisi: İki yıllık deneyim sonuçları(2011) Özbek, Orhan; Nayman, Alaaddin; Çakjır, Murat; Küçükapan, Ahmet; Tekin, Ahmet; Koç, OsmanAmaç: Bu çalışmanın amacı görüntüleme eşliğinde perkütan apse drenajı için trokar tip kateterin kullanımını pratikliğini ve ekonomik olup olmadığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Haziran 2008-Aralık 2010 tarihleri arasında farklı organ veya sistemlerde yerleşimli apsesi olan toplam 48 olgu, perkütan apse drenajı işlemi için girişimsel radyoloji ünitesine yönlendirildi. Hastaların tümünde yaş, apsenin yerleştiği organ veya vücut bölümü ve apse boyutu kaydedildi. Kırkiki (%87) olguda ultrasomografi eşliğinde, 6 (%13) olguda bilgisayarlı tomografi eşliğinde işlem yapılmış olup bir pediatrik hastada işlem sedasyon anestezisi (remifentanil, midazolam) diğer tüm hastalarda lokal anestezi (prilokain hidroklorür) uygulandıktan sonra gerçekleştirildi. Apse drenajının sağlandığı kateterizasyon işlemi, teknik olarak başarılı kabul edildi. Bulgular: Kırk sekiz hastada (25 erkek, 23 kadın; yaş ortalaması 52 yıl, yaş aralığı 2-82 yıl) farklı organ veya sistemlerde yerleşimli apselere trokar tip kateterle görüntüleme eşliğinde perkütan apse drenajı işlemi uygulandı. Teknik başarı tüm olgularda (%100) sağlandı. Hiçbir olguda işlem sırasında komplikasyon olmadı. Perkütan drenaj sonrası kateterlerin çıkartılma süresi 5-28 gün (ortalama 11.2 gün) idi. Splenektomi lojundaki apsesi başarılı bir şekilde drene edilen bir olgu dışında nüks apse saptanmadı. Sonuç: Vücudun farklı lokalizasyonlarında yerleşimli apselerin tedavisinde kolay uygulanabilir, tedavi maliyeti ucuz, komplikasyon riski az bir yöntem olan trokar tip kateterle görüntüleme eşliğinde perkütan apse drenajı öncelikli tercih olmalıdır.