Yazar "Tecim, Erhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cezaevlerinde dini yaşantı ve din algısı(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2009) Tecim, ErhanMahkumiyet altında olan insanların toplumdan soyutlandığı bir gerçektir. Makalede, toplumsal bir değere ve işlerliğe sahip olan dini yaşantı şekillerinin, bu soyutlanma dolayısıyla hapishane ortamında nasıl yer bulduğu ve hUkümlülerin din algısının ne düzeyde olduğu irdelenmektedir. Makaleye konu olan araşhnna kapsamında, mahkGmlarda 'dini yaşantı' ve 'din algısı' ile demografik değişkenlerin ilişkisi ele alınmışbr. Diğer taraftan insanların cezaevinde dindarla§ıp dindarla§madığı incelenmeye çalışılmıştır. Suç ve ceza kavramı üzerinde kısaca durulmuştur. Avrupa ve Amerika'dan örneklerle durum tespiti yapılmıştır.Araştırma kapsamında, Konya E Tipi Cezaevlnde 234, Konya Yan Açık Cezaevinde ise 68 mahkôm ile mülakat yapılmıştır. Yapılan diğer araşhnnalarda, mahkGmlann dindarlaştığına ilişkin bulgular yer almakla birlikte, araştırma sonucu bu bağlamda farklı bir durum ortaya çılonışbr. İnanç boyutu açısından değerlendirildiğinde dindarlığın arttığı; ibadet boyutu açısından değerlendirildiğinde ise dindarlığın azaldığı bulgular arasındadır.Öğe Cezaevlerinde dini yaşantı ve din algısı: Konya örneği(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Tecim, Erhan; Solmaz, BünyaminMahkumiyet altında olan insanların özgür olmadığı ve birçok aladan soyutlandığı bir gerçektir. Bu soyutlama dolayısıyla toplumsal bir değere ve işlerliğe sahip olan dini yaşantı ve mahkumların bulunduğu bu ortamda din algısı değişikliğe uğramaktadır. Bu değişiklik iki yönlü olabilmektedir. Hapishaneye girdikten sonra dindarlaşan kişiler olabildiği gibi, daha da dinden uzaklaşan kişiler göze çarpmıştır. İşlenilen suçun türüne göre dindarlık durumunun değişebileceği düşünülebilir ancak araştırma sonucuna göre belirgin bir farklılık ortaya çıkmamıştır. Önemli bir nokta ise E tipi cezaevi ile Yarı açık cezaevi mahkumları arasındaki farktır. Araştırmamıza göre birçok açıdan Yarı açık cezaevi, E tipi cezaevinden daha olumlu değerlere sahip olmuştur. Araştırmaya ilişkin değerlendirmelerimiz ve tablolarımız uyarınca cezaevlerinde olmanın dini ibadetleri yerine getirmede engel teşkil etmediği ve insan haklarına aykırı bir durum olmadığı açıkça görülmüştür.Öğe Peyami Safa romanlarında sosyolojik imgelem(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2015) Tecim, ErhanÇalısma, Peyami Safa’nın ‘Yalnızız’ romanını temel almakta ancak aynı zamanda onun diger eserlerini de dikkate alarak temel fikirlerini ortaya koymayı amaçlayan bir seri analizi kapsamaktadır. Genel olarak Peyami Safa’nın romanlarında ele aldıgı konular ve kahramanlar üzerine, olay örgüleri ve temalar üzerine bir tartısma gerçeklestirilmistir. Bu çalısmada yazarın fikirlerine dair holistik bir degerlendirme için yazarın diger eserleri ve konuyla ilgili düsüncelerine de yer verilmistir. Çalısmada ‘Yalnızız’ romanı üzerine teknik ve tematik incelemeler yapılmıstır. Olay kurgusu ve kahramanların analizi, mekân seçimi ve yasam tarzı analizi, aktüel zaman, gerçek zaman unsurları detaylı bir sekilde ele alınmıstır. Yazarın Simeranya kurgusu üzerinde durulmustur. Çalısma, yazarın ele aldıgı temaları ve kahramanları, sosyolojik tartısma konuları baglamında incelemektedir. Bu açıdan Türk modernlesmesinin temel problemi olan Batılılasma, Frenklesme ekseninde yürütülen tartısmalara yer verilmistir. Peyami Safa, eserlerinde ve özellikle ‘Yalnızız’ isimli eserinde gelenekten kopuk ve yüzü sadece batıya dönük aile modelini ve bu ailede yetisen bireylerin vahametini ortaya koymaktadır. Gerçekligi ele almada maddeci bakıs açısının eksikliklerine vurgu yaparak maneviyatçı-mistik bakıs açısını ön plana çıkarmaktadır. Sorunların çözümünde pozitivist metodolojinin dısında çözüm yolları olabilecegini ve tek tip bir bakıs açısının insan aklını sınırlandırmaktan öte gitmeyecegini ifade etmektedir. Safa, modernist veya gelenekçi bir tavır takınmanın hata olacagını nihai kertede yapılması gerekenin, her ikisinin de sentezine ulasmak oldugunu vurgulamaktadır.Öğe Sosyal güven oluşumunda dinin etkisi(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Tecim, Erhan; Solmaz, BünyaminSosyal yapının ve insan ilişkilerinin her düzeyinde `güven' tabanlı eylemler olduğu ifade edilebilir. Bu itibarla güven, insan ilişkilerinde ortaya çıkan bir sosyal dokudur. Güven teorisi, psikolojik ve sosyolojik temelleri olan sınır konu olarak literatürde yer edinmiştir. Çalışmanın temel iddiası din kurumunun güven üzerinde olumlu etkileri olacağı yönündedir. Bu çalışmada hem sosyal güven teorisine ilişkin tartışmalar, hem de bir alan araştırması yer almaktadır. Güven kavramının betimlenmesi ve kavrama ilişkin yapılan analizlerin yer aldığı çalışmada güven; sosyal sermaye teorisi, rasyonel tercih teorisi ve modernleşme teorisi bağlamında ele alınmıştır. Diğer yandan sosyal güven ve din kurumu arasındaki ilişkinin basit bir etkiden daha fazla olduğunu, din kurumunun bizzat güvene dayanan ve güvene göre işleyen bir kurum olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda din kurumunun güvene olan etkisinin araştırıldığı saha araştırması bölümünde anlamlı sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda, sosyal güven düzeyinin toplum genelinde oldukça düşük olduğu tespit edilirken, grup içi güvenin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Diğer yandan sosyal güven oluşumunda dinin etkili olduğu görülmüştür. Dini yapılanmaların daha güvenilir olduğu ve dindar insanlara daha çok güvenildiği bulgularına ulaşılmıştır. Güven konusunda, daha çok karşı taraftaki insanın karakter özellikleri belirleyici olmaktadır. Bunların başında da doğruluk, dürüstlük ve dindarlık gelmektedir. Araştırmada `din' ve `dini yapılanmaların' güven üzerinde olumsuz bir etkisine rastlanmamıştır. Yapılan faktör analizi sonucunda `din eksenli güven', `genel güvensizlik' ve `genel sosyal güven' şeklinde üç ayrı alt faktör tespit edilmiştir. `Din eksenli güven' faktörü en yüksek varyans açıklayıcılığına sahip faktör olmuştur. Konya büyükşehir alanda gerçekleştirilen araştırmaya 1299 katılımcı dâhil olurken, çalışmada `kümeleme örneklem' tekniğinden faydalanılmıştır. Ayrıca çalışmada ki-kare, t-testi, ANOVA, faktör analizi ve lojistik regresyon gibi teknikler kullanılmıştır.Öğe Türk Toplumunda Aile ve Dinin Sosyal Sermaye Potansiyeli(Selçuk Üniversitesi, 2012) Aydemir, Mehmet Ali; Tecim, ErhanSon dönem sosyal bilim tartışmalarının önemli konu başlıklarından biri olarak öne çıkan ‘sosyal sermaye’nin Türkiye özelinde geniş çaplı bir değerlendirmesi henüz yapılmamıştır. Ancak bu başlık altında çeşitli alanlarda ortaya konulan özel inceleme ve araştırmaların sayısında bir artışın olduğuna şahit olmaktayız. Türkiye toplumunun sahip olduğu potansiyel sosyal sermaye kaynaklarının başında gelen ‘aile’ ve ‘din’ yapısal olarak değerler hiyerarşisindeki yerini henüz yitirmiş görünmemektedir. Toplumun atfettiği önemi ‘Dünya Değerler Araştırması’(DDA) ve ‘Türkiye’de Aile Değerleri’ (TAD) gibi araştırmalardan elde edilen verilerle ortaya koymak bu yazının temel amacı olacaktır. Aile ve din kurumu diğer sosyolojik kurumlar arasında sosyal sermaye teorisine rahat bir şekilde eklemlenebilen bir kurumdur. Sosyal sermayenin temelinde değerlerin, güvenin ve birlikte yaşamanın olması bir anlamda aile ve din kurumunun rolleri ile örtüşmektedir. Bu açıdan aileyi bir etkileşim ağı olarak ele aldığımızda bu etkileşimde ortaya çıkan unsurların sosyal sermaye değerini ortaya koyabilmek önemlidir. Yine benzer şekilde din kurumunun bir etkileşimler ağından oluştuğunu ve bu etkileşimlerden ortaya çıkan sosyal sermaye unsurlarını ortaya koyabilmek önemlidir. Bu çalışmada aile ve din kurumunun sosyal sermaye üretebilirliğine ilişkin bütün detayların incelenmesine ve ortaya koyulmasına imkan yoktur. Ancak bu konuda bir farkındalık kazandırabilecek ölçüde vurgular yapılmaktadır. Sosyal sermaye teorisi diğer teorilerden farklı olarak toplumu daha çok etkileşim ağları ve biraradalık üzerinde değerlendirmektedir. Sosyal uyumun ortaya çıktığı, güvene dayalı ilişkilerin olduğu ve biraradalığın yaşandığı toplumlar sosyal sermaye stoğu yüksek toplumlar olmaktadırlar. Sosyal sermayenin nasıl üretileceği ve nasıl sürdürülebileceği ayrı tartışma konularıdır. Böyle olmakla birlikte bu soruların cevabını vermede aile ve din kurumunun hem yapısal unsurları hem de etkileşim örüntüleri kolaylık sağlamaktadır. Sosyal sermaye çalışmaları oldukça yeni bir alandır ve Türkiye örnekleminde daha fazla ve farklı perspektiften çalışmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir. Yani, yerli bir perspektife ihtiyacın olduğunu ifade ederken aynı zamanda evrensel bakış açısının da kaçırılmaması gerektiği vurgulanmalıdır. Diğer yandan Aile ve din kurumu üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Ancak sosyal sermaye ekseninde yapılan alışmalara ihitiyaç olduğu görülmektedir. Aile kurumuna ve din kurumuna dair sosyal sermaye teorisi bağlamında yapılacak tahlillere ihtiyaç olduğunu da vurgulamak gerekir. Bu çalışma katkısı azda olsa böyle bir kaygıyla ortaya koyulmuştur.