Yazar "Ural, Gaye" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Brusellozlu 86 olgunun, klinik belirtileri, laboratuvar sonuçlarının, tedavisi ve komplikasyonlarının değerlendirilmesi(2006) Ural, Onur; Sümer, Şua; Ural, Gaye1998-2005 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi ve Konya Numune Hastanesi infeksiyon Hastalıkları Klinikleri'nde izlenen 86 brusellozlu olgunun öyküleri, bulaşma yolları, semptomları, fizik muayene bulguları, laboratuvar değerleri, tedavi rejimleri ve relaps oranları geriye dönük olarak değerlendirildi. Çalışmaya alınan olguların 51'inde (%59.2) bulaşma yolu saptandı. En sık görülen semptomlar sırasıyla; halsizlik, ateş, artralji, terleme ve myalji idi. Fizik muayenede en sık rastlanan bulgular sırasıyla; ateş, hepatomegali, osteo-artiküler tutulum ve splenomegali idi. Olguların tamamında STA titresi 1/160 idi. Kan kültür pozitifliği 12 hastada (%13.9), beyin-omurilik sıvısı (BOS) kültür pozitifliği iki hastada (%2.3) gösterildi. Kan ve BOS'ta üretilen etkenler Brucella melitensis biyotip 1 idi. Hastaların tedavi süreleri uygulanan rejimlere göre değişmekle birlikte, ortalama 6 hafta-12 ay arasında idi. Seksen altı hastanın altısında (%6.9) relaps izlendi.Öğe A case: acute hepatitis associated with herbal (Teucrium chamaedrys) ingestion(2011) Ural, Onur; Satılmış, Özgür; Ural, Gaye; Dikici, NebahatTürkiye’de bitkisel tedavilere bağlı toksik bulgulara pek sık rastlanmamaktadır. Olgumuz 33 yaşında bir bayan hastadır. Sarılık şikayeti ile başvuran olgunun yaklaşık iki haftadır, her gün Teucrium chamaedrys bitkisini içeren bir çayı aldığı öğrenilmiştir. Hastada akut ikterik hepatit bulguları saptanmış ve akut hepatit yapabilecek başka bir neden tespit edilememiştir. T. chamaedrys alımı sonlandırılıp takip edilen hastada klinik iyileşme izlenmiş ve yaklaşık dokuz hafta içinde serum bilirubin, aminotransferaz, alkalen fosfataz düzeyleri normal sınırlara düşmüştür. Bu olgu T. chamaedrys alımının akut ikterik hepatite neden olabileceği, klinik olarak akut viral hepatitleri taklit edebileceği ve bitkisel tedavilerin genel olarak kabul edildiği kadar güvenli olmadığını göstermektedir.Öğe Comparision of the Side Effects Due To Interferon Alpha 2A Plus Ribavirin and Pegylated Interferon Alpha 2A Plus Ribavirin Combinations For Chronic Hepatitis C Infection(Aves Yayıncılık, İbrahim Kara, 2010) Ural, Onur; Demir, Nazlım Aktuğ; Sümer, Şua; Ural, Gaye; Balcı, MehmetObjectives: Comparision of the side effects due to interferon alpha 2a plus ribavirin and pegylated interferon alpha 2a plus ribavirin combinations for chronic hepatitis C infection. Patients and Methods: In this study, 36 patients, who received interferon alpha 2a, 3 million U, subcutaneously thrice weekly plus oral ribavirin 1000-1200 mg daily were compared with 49 patients, who received pegylated interferon alpha 2a 180 mu gr, subcutaneously once weekly plus oral ribavirin 1000-1200 mg daily with respect to side effects. Results: Lack of appetite, headache and fatigue were more frequent in pegylated interferon alpha group, and these differences between groups were statistically significant (p<0.05). Conclusion: In our study the treatment is discontinued in two patients who received interferon plus ribavirin (anemia in one, both anemia and thrombocytopenia in the other) and three patients, who were treated with pegylated interferon plus ribavirin (anemia in one, both anemia and thrombocytopenia in one and psychiatric problems in the other).Öğe Plasmodium falciparum and Salmonella Typhi Co-Infection: A Case Report(ANKARA MICROBIOLOGY SOC, 2014) Sumer, Sua; Ural, Gaye; Ural, OnurMalaria and salmonella infections are endemic especially in developing countries, however malaria and salmonella co-infection is a rare entity with high mortality. The basic mechanism in developing salmonella co-infection is the impaired mobilization of granulocytes through heme and heme oxygenase which are released from haemoglobin due to the breakdown of erythrocytes during malaria infection. Thus, a malaria infected person becomes more susceptible to develop infection with Salmonella spp. In this report a case with Plasmodium falciparum and Salmonella Typhi co-infection was presented. A 23-year-old male patient was admitted to hospital with the complaints of diarrhea, nausea, vomiting, abdominal pain, fatigue and fever. Laboratory findings yielded decreased number of platelets and increased ALT, AST and CRP levels. Since he had a history of working in Pakistan, malaria infection was considered in differential diagnosis, and the diagnosis was confirmed by the detection of P.falciparum trophozoites in the thick and thin blood smears. As he came from a region with chloroquine-resistant Plasmodium, quinine (3 x 650 mg) and doxycycline (2 x 100 mg/day) were started for the treatment. No erythrocytes, parasite eggs or fungal elements were seen at the stool microscopy of the patient who had diarrhoea during admission. No pathogenic microorganism growth was detected in his stool culture. The patient's blood cultures were also taken in febrile periods starting from the time of his hospitalization. A bacterial growth was observed in his blood cultures, and the isolate was identified as S. Typhi. Thus, the patient was diagnosed with P.falciparum and Salmonella Typhi coinfection. Ceftriaxone (1 x 2 g/day, 14 days) was added to the therapy according to the results of antibiotic susceptibility test. With the combined therapy (quinine, doxycycline, ceftriaxone) the fever was taken under control, his general condition improved and laboratory findings turned to normal values. However, on the fifth day of his anti-malaria therapy sudden bilateral hearing loss developed due to quinine use. Thus, the treatment was replaced with an artemisinin-based (arthemeter/lumefantrine) combination therapy. No adverse effects were detected due to artemisinin-based therapy, and the patient completely recovered. In conclusion, if a patient is diagnosed with malaria, he/she should be closely monitored in terms of having co-infections and appropriate diagnostic methods including blood cultures taken in febrile episodes should be performed.Öğe Plasmodium falciparum ve salmonella Typhi a koenfeksiyonu: Bir olgu sunumu(2014) Sümer, Şua; Ural, Gaye; Ural, OnurSıtma ve salmonella enfeksiyonları özellikle gelişmekte olan ülkelerde endemik olarak görülen enfeksiyonlardır. Sıtma ve salmonella koenfeksiyonu ise nadir görülmekle birlikte yüksek mortaliteyle seyredebilir. Koenfeksiyon gelişimindeki temel mekanizma; sıtma sırasında eritrositlerin yıkımı ile ortaya çıkan hemoglobin yapısındaki hem ve hem oksijenaz aracılığıyla granülositlerin mobilizasyonunun bozulması ve bu durumun Salmonella türlerine karşı olan direnci azaltmasıdır. Dolayısıyla sıtmalı bir hasta Salmonella spp. ile karşılaştığında daha kolay enfekte olmaktadır. Bu raporda, Plasmodium falciparum ve Salmonella Typhi koenfeksiyonu olan bir olgunun sunulması amaçlanmıştır. İshal, bulantı, kusma, karın ağrısı, halsiz- lik ve ateş şikayetleriyle hastaneye başvuran 23 yaşındaki erkek hastanın, yapılan laboratuvar tetkiklerinde trombosit sayısı düşük, ALT, AST ve CRP düzeyleri yüksek bulunmuştur. Hastanın Pakistan’da çalışma öyküsü olması nedeniyle ayırıcı tanıda sıtma düşünülmüş ve yapılan periferik yayma ve kalın damla preparatlarında P.falciparum trofozoitleri görülmüştür. Klorokine dirençli bölgeden geldiği için hastaya sıtma tedavisinde kinin (3 x 650 mg) ve doksisiklin (2 x 100 mg/gün) başlanmıştır. Yatışında ishali olan hastanın dışkı mikroskopisinde eritrosit, parazit yumurtası ve mantar elemanları saptanmamış; dışkı kültüründe patojen mikroorganizma üremesi olmamıştır. Yatışından itibaren ateşli dönemlerinde hastadan alınan kan kültürlerinde bakteri üremesi saptanmış ve izolat S.Typhi olarak tanımlanmıştır. Buna göre P.falciparum ve S.Typhi koenfeksiyonu tanısı konulan hastanın tedavisine antibiyogram sonucuna göre seftriakson (1 x 2 g/gün, 14 gün) eklenmiştir. Uygulanan kombine tedavi (kinin, doksisiklin, seftriakson) ile hastanın ateşi kontrol altına alınmış, genel durumu düzelmiş ve laboratuvar bulguları normale dönmüştür. Ancak sıtma tedavisinin beşinci gününde ani bilateral işitme kaybı gelişmesi üzerine, kinin tedavisi kesilerek arte- misinin bazlı kombine tedaviye (artemeter/lumefantrin) geçilmiştir. Artemisinin bazlı tedavide yan etki görülmemiş ve kontrolünde genel durumu iyi olan hastanın işitme kaybı tamamen düzelmiştir. Sonuç olarak, sıtmanın endemik olduğu bölgelerden gelen hastalarda sıtma tanısı konulsa da, koenfeksiyon varlığı açısından hasta yakından izlenmeli ve ateşli dönemde yapılan kan kültürleri başta olmak üzere olası tüm enfeksiyonlara yönelik tetkiklerin yapılması gerektiği akılda tutulmalıdır.Öğe Plasmodium falciparum'a bağlı klorakine dirençli bir sıtma olgusu(2006) Satılmış, Özgür; Ural, Onur; Ural, GayeYirmi yaşındaki kadın hasta üç gündür süren ateş, titreme ve kusma yakınmalarıyla kliniğe başvurdu. Hastanın 20 gün önce Pakistan'dan geldiği öğrenildi. Fizik muayenesinde vücut ısısı 39.5 C, konjunktivalar soluk ve skleralar ikterikti. Rutin laloratuvar incelemesinde anemi vardı. Tanı kalın damla ve periferik yaymada Plasmodium falciparum trofozoitlerinin görülmesi ile konuldu. Hastaya primakinklorakin başlandı. Üçüncü günün sonunda ateşin düşmemesi, paraziteminin devam etmesi nedeniyle hastada klorakin direnci düşünüldü. Tek doz meflokin 1000 mg verildi. Hastanın 48. saatte ateşi düştü. Komplikasyonsuz düzeldi. Bu olgu klorakine dirençli, Pakistan kaynaklı P. falciparum sıtması, Türkiye1 de ender görülmesi nedeniyle sunuldu.