Yazar "Yaman, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antrokoanal poliplerde endoskopik cerrahi(2005) Öztürk, Kayhan; Yaman, Hüseyin; Ünaldı, Deniz; Arbağ, Hamdi; Keleş, Bahar; Uyar, YavuzAmaç: Bu çalışmanın amacı antrokoanal polip nedeni ile endoskopik cerrahi tedavi uygulanan olgulardaki sonuçları değerlendirmektir. Hastalar ve Yöntemler: Onsekiz antrokoanal polipli hasta (onbir erkek, yedi kadın; ortalama yaş 31.114.7; 11-65 yaşları arasında) retrospektif olarak incelendi. Tüm olgular, ayrıntılı öykü alımı, tam bir KBB muayenesi, nazal endoskopi ve paranazal sinüs tomografisi ile değerlendirildi. Hastalar genel veya lokal anestezi ile ameliyat edildi. Olgular ameliyat sonrası komplikasyon ve nüks yönünden takip edildi. Takip süresi 9-40 ay (ortalama takip süresi: 22.910.5 ay) idi. Bulgular: Olguların on birinde sağ, yedisinde sol maksiller sinüs kaynaklı antrokoanal polip saptandı. En sık görülen semptomlar burun tıkanıklığı ve baş ağrısı idi. Hastaların onüçüne genel anestezi, beşine lokal anestezi altında cerrahi müdahale yapıldı. Beş hastaya fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi (FESC) ve fossa kaninadan antral yaklaşım ile birlikte polipektomi, üçüne septoplasti ile birlikte FESC, onuna FESC uygulandı. Bir hastada nüks görüldü. Sonuç: Antrokoanal polip tedavisinde rekürrenslerin daha az görüldüğü FESC uygun bir cerrahi yöntemdir. Maksiller sinüsün ostiumdan yeterince değerlendirilemediği durumlarda rekürrensleri önlemek için fossa kaninadan yaklaşım uygun bir yöntem olabilir.Öğe Bilateral ranula in an elderly patient: A case report(2006) Yaman, Hüseyin; Arbağ, Hamdi; Cenik, Ziya; Öztürk, Kayhan; Toy, HaticeRanula sublingual bezden gelişen ekstravazasyon kistidir. Genellikle ağrısız, fluktuan şişlik olarak görülür. Sıklıkla genç erişkinlerde görülür ve unilateraldir. Bilateral ranula nadirdir. Elli üç yaşında kadın hasta, 6 aydır bulunan ve zamanla büyüyen ağız tabanında bilateral şişlik şikayeti ile başvurdu. Lezyonlar intraoral yolla total olarak çıkartıldılar. Postoperatif dönemde komplikasyon görülmedi ve 7 aylık takip süresinde rekürrens yoktu.Öğe Birinci ve İkinci Brankiyal Yarık Anomalilerinde Cerrahi Sonuçlarımız(2003) Ülkü, Çağatay Han; Uyar, Yavuz; Özer, Bedri; Yaman, HüseyinAmaç: Birinci ve ikinci brankiyal yarık anomalisi nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan olgular, cerrahi teknikler, sonuçlar ve komplikasyonlar açısından değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Yirmi dört hasta (16 kadın, 8 erkek; ort. yaş 24; dağılım 7-64) retrospektif olarak incelendi. Tüm olgular ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi/manyetik resonans görüntüleme ve/veya fistülogram ile değerlendirildi, ikinci brankiyal yarık anomalilerinde, kist için transservikal yaklaşım, fistül için ikili horizontal servikal insizyon uygulandı. Birinci brankiyal yarık anomalisinde fasyal sinir ortaya konarak eksizyon yapıldı. Olgularda ameliyat sonrası komplikasyon ve nüks araştırıldı. Ortalama izlem süresi 74 ay (dağılım 10-116 ay) idi. Bulgular: Üç olguda (%12.5) birinci (1 kist, 2 fistül), 21 olguda (%87.5) ikinci brankiyal yarık anomalisi (5 fistül, 16 kist) saptandı. Birinci brankiyal yarık anomalili olgu-lar daha önce birden fazla ameliyat geçirmişlerdi. Bilgisayarlı tomografi/manyetik resonans görüntüleme kistik lezyonlarda cerrahi sınırları belirlemede önemli bir tanı aracı iken, fistül oluşumlarında daha sınırlı bilgi sağladı. Tüm olgularda lezyon tam olarak rezeke edildi. Hiçbir olguda komplikasyon ya da nüks gelişmedi. Sonuç: Erken tanı ve doğru cerrahi teknik uygulanan brankiyal yarık anomalilerinde komplikasyon ve nüks oranı düşmektedir.Öğe Effectiveness of MeroGel Hyaluronic Acid on Tympanic Membrane Perforations(Taylor & Francis Ltd, 2006) Öztürk, Kayhan; Yaman, Hüseyin; Avunduk, Mustafa Cihat; Arbağ, Hamdi; Keleş, Bahar; Uyar, YavuzConclusions. Our results support the proposition that hyaluronic acid ( HA) provides a moist wound- healing environment to aid in the healing process of tympanic membrane perforation. A single MeroGel administration can be effective as well as daily topical HA application in the treatment of tympanic membrane perforations. A single application of esterified HA may be more suitable for patients and also for otolaryngologists. Objective. The purpose of the present study was to evaluate the effectiveness of a single MeroGel application on traumatic tympanic membrane perforations in rats. Materials and methods. The posterior quadrant of the tympanic membranes in both ears of 24 male pathogen- free Sprague- Dawley rats was perforated with a 20- gauge needle. Subjects were divided into two groups: MeroGel and daily topical HA- treated groups. All subjects were sacrificed and histopathological examinations of the tympanic bullas were carried out. Results. Perforations of controls, and MeroGel- and daily HA- treated groups closed in 17/ 24 ( 70.8%), 11/ 12 ( 91.7%), and 12/ 12 ( 100%) ears, respectively. There was a significant difference between control and MeroGel- treated groups, and also between control and daily topical HA- treated groups for the presence of vascular endothelial growth factor ( VEGF), fibroblast growth factor ( FGF), lymphocytes and collagen fibrils ( p < 0.05), whereas there was no significant difference between MeroGel- and daily topical HA- treated groups ( p < 0.05).Öğe Facial nerve schwannomas: A report of four cases and a review of the literature(W B SAUNDERS CO, 2004) Ülkü, Çağatay Han; Uyar, Yavuz; Acar, Osman; Yaman, Hüseyin; Avunduk, Mustafa CihatObjective: To evaluate both the surgical approaches and results of the facial nerve schwannoma cases as diagnosed in our clinic in line with the literature. Material and Methods: The files of 4 cases diagnosed in our clinic as facial nerve schwannoma between 1996 to 2002 were reviewed retrospectively. All the cases were evaluated with detailed history; ear, nose, and throat examination; computed tomography; and/or magnetic resonance imaging. If required, electromyography and audiometric evaluations were made. Fine-needle aspiration cytology was also performed in appropriate cases. The surgical approach used was determined depending on the tumor location and its extent. Facial nerve reconstruction was accomplished if the integrity of the nerve could not be protected. Cases were followed up for facial nerve function, complications, and recurrence. Results: The tumors occurred in the vertical (n = 2), internal auditory canal (n = 1), and the peripheric segment (n = 1) of the nerve. As symptoms, facial paralysis (n = 2), hearing loss (n = 3), tinnitus (n = 1), otorrhea (n = 2), parotid mass (n = 2), and external auditory canal mass (n = 1) were observed. Radiologic investigations provided important informations. However, fine-needle aspiration cytology did not contribute to a correct preoperative diagnosis. The superficial parotidectomy approach (n = 1), retrosigmoid approach (n = 1), and transmastoid-superficial parotidectomy combined approach (n = 2) were used. The integrity of the nerve could not be protected in 3 of the cases. After the reconstruction surgery, the facial nerve function was evaluated as House-Brackmann grade 3 for all 3 cases at the mean 38.6 months follow-up time. No tumors have recurred during follow-up. Conclusion: Facial nerve schwannoma is a rare tumor. Through improved surgical and reconstruction techniques, postoperative morbidity is at acceptable levels. The rate of recurrence is low. It should be kept in mind for differential diagnosis of facial nerve paralysis. (C) 2004 Elsevier Inc. All rights reserved.Öğe Maksillofasiyal Kırıklarda Foley Kateter Balonunun Kullanımı(2006) Keleş, Bahar; Öztürk, Kayhan; Arbağ, Hamdi; Yaman, Hüseyin; Cenik, ZiyaAmaç: Maksillofasiyal kırıklı olgularda maksiller sinüse foley kateter balonu uygulaması değerlendirilip, yöntemin avantajları ve dezavantajları ele alındı. Hastalar ve Yöntemler: Orbitozigomatik, blow-out ve parçalı maksilla kırığı nedeniyle açık redüksiyon ve miniplakla fiksasyonun yanı sıra, maksiller sinüse foley kateter balonu ya da gaz tamponu uygulanan 38 hasta (10 kadın, 28 erkek; ort. yaş 29.1 11.6; dağılım 9-49) çalışmaya alındı. Hastaların yaşıı, cinsiyeti, travmanın nedeni, muayene bulguları, kırığın yeri,tedavi şekli, ameliyat sırasında ve sonrasındaki komplikasyonlar değerlendirildi. Bulgular: Otuz sekiz hastanın 18'inde blow-out, 15'inde orbitozigomatik, beşinde parçalı maksilla kırığı ile birlikte Le Fort 11-111 kırığı saptandı. Hastaların 11'inde (%28.9) enoftalmus, 10'unda (%26.3) diplopi, 7'sinde (%18.4) göz hareketlerinde kısıtlılık, 25'inde (%65.8) fasiyal asimetri vardı. Enoftalmus beş (%13.2), diplopi üç (%7.9), göz hareketlerinde kısıtlılık iki (%5.3), fasiyal asimetri yedi (%18.4) olguda ameliyat sonrası dönemde de devamlılık göstermekle beraber, 32 (%84.2) olguda yeterli maksiller sinüs açıklığı elde edildi. Sonuç: Orbitozigomatik, blow-out ve maksilla kırıklarında, orbita tabanını desteklemek ve yeterli maksiller sinüs açıklığını sağlamak için maksiller sinüsün tamponizasyonunda foley kateter kullanımı tercih edilebilir bir yöntemdir.Öğe Petröz Kemik Lezyonları(2006) Öztürk, Kayhan; Uyar, Yavuz; Ülkü, Çağatay Han; Arbağ, Hamdi; Keleş, Bahar; Yaman, HüseyinAmaç: Bu çalışmada petröz kemik lezyonlu hastaların tedavi ve takip sonuçları değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: 1990-2004 yılları arasında petröz kemik lezyonu tanısıyla tedavi ve takip edilen 13 hasta (5 kadın, 8 erkek; ort. yaş 33.817.4; dağılım 4.5-65) geriye dönük olarak incelendi. Tanı iki hastada (%15.4) kolesterol granülomu, birinde (%7.7) kondrosarkom, 10'unda (%76.9) kolesteatom idi. Bulgular: Kolesterol granülomu olan hastalarda baş ağrısı ve diplopi yakınmaları vardı. Kolesteatomlu hastalarda en sık görülen semptom otore ve işitme azlığıydı. Kolesterol granülomalı bir hastaya ve petröz kemik kolesteatomu olan sekiz hastaya cerrahi girişim yapıldı. Hastalardan birine orta kafa çukuru yaklaşımı, ikisine transkoklear yaklaşım, birine translabirentin yaklaşım, beşine de timpanopetrosektomi uygulandı. Doğuştan kolesteatomlu iki hasta ve kolesterol granülomlu bir hasta ameliyatı kabul etmedikleri için takibe alındı. Sonuç: Tesadüfen saptanan ya da semptomların sınırlı olduğu petröz kemik lezyonları için hemen cerrahi girişim önerilmesi yanında bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme ile takip edilebileceği de göz önünde tutulmalıdır.Öğe Sert damak pleomorfik adenomu(2005) Öztürk, Kayhan; Yaman, Hüseyin; Toy, Hatice; Arbağ, Hamdi; Köroğlu, Duygu; Özer, BedriPleomorfik adenom ya da benign mikst tümör, tükrük bezlerinin en sık görülen tümörüdür ve sıklıkla parotis bezinde görülür. Minör tükrük bezleri içerisinde en sık sert damakta görülür. Pleomorfik adenom, ağrısız, yavaş büyüyen şişlik şeklinde kendini gösterir. Sert damakta, zamanla büyüyen, ağrısız kitle şikayetleri ile başvuran, 41 yaşında kadın hasta, 59 yaşında erkek hasta ve sık rekürrens ve malign dejenerasyon gösteren 51 yaşındaki erkek hasta sunuldu. Histolojik olarak, epitelyal ve mezenkimal dokuların her ikisini de içerir. Tedavide total eksizyon genellikle yeterlidir. Benign bir tümör olmasına rağmen rekürrens ve malign dejenerasyon bildirilmiştir.Öğe Tiroglossal kist cerrahi sonuçlarımız(2005) Öztürk, Kayhan; Yaman, Hüseyin; Akbay, Ercan; Keleş, Bahar; Arbağ, Hamdi; Özer, BedriAmaç: Tiroglossal duktus kisti veya fistülü nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan olgularda cerrahi sonuçlar değerlendirildi. Hastalar ve yöntem: Ondört hasta (6 kadın, 8 erkek; ortalama yaş 20.514.4; 5-52 yaşları arasında) retrospektif olarak incelendi. Tüm olgular, ayrıntılı öykü alımı, tam bir KBB muayenesi, tiroid fonksiyon testleri, ultrasonografi (USG), BT veya MRG ve sintigrafi ile değerlendirildi. Hastalara cerrahi tedavi uygulandı. Ameliyat sonrası komplikasyon ve nüks araştırıldı. Takip süresi 2-84 ay (ortalama takip süresi 39.328.3 ay) idi. Bulgular: Olguların 9’unda kist (% 64.3), 5’inde (% 35.7) fistül formasyonu saptandı. Kitle % 92.9’ünde (13 olguda) orta hatta, % 7.1’inde (1 olguda) orta hattın sol lateralinde yerleşim gösteriyordu. Fizik muayenede, düzgün yüzeyli, hareketli, yumuşak, ağrısız şişlik ve dil hareketleri ile kitlenin hareket ettiği görüldü. USG kist ve fistül formlarının hepsinde kitlenin sınırları belirlemede önemli bir tanı aracı idi. Olguların tamamına Sistrunk ameliyatı uygulandı. Postoperatif erken dönemde vakaların % 42.9’unda geçici disfaji tespit edildi. Hiçbir hastada nüks tespit edilmedi. Sonuç: Tiroglossal duktus kisti, konjenital boyun kitleleri içinde en sık görülenidir. Malign dejenerasyon gelişebileceği için cerrahi olarak tedavi edilmelidir. En uygun cerrahi teknik düşük komplikasyon ve nüks oranı nedeni ile Sistrunk ameliyatıdır. Geçici disfaji olabileceği konusunda hastalar preoperatif dönemde uyarılmalıdır.Öğe Titanyum intermaksiller fiksasyon vidası ile maksillomandibuler fiksasyon(2005) Öztürk, Kayhan; Keleş, Bahar; Arbağ, Hamdi; Yaman, Hüseyin; Cenik, ZiyaAmaç: Bu çalışmada; mandibula fraktürlü olgularımızda, maksillomandibuler fiksasyon amacıyla kullanılan intermaksiller fiksasyon vidalarının avantajları ve dezavantajları ele alındı. Hastalar ve Yöntemler: 2002-2004 tarihleri arasında kliniğimizde intermaksiller fiksasyon vidası uygulanan mandibula fraktürlü 12 hasta çalışmaya alındı. Hastaların yaşı, cinsiyeti, travmanın sebebi, fraktürün lokalizasyonu, tedavi şekli, intraoperatif ve postoperatif komplikasyonları değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 2’si kadın, 10’u erkek olup yaş ortalaması 46.218.2 (6-78) idi. Olguların 4’ünde (%33) deplase, 8’inde (%67) nondeplase mandibula fraktürü mevcuttu. Postoperatif dönemde 1 (%8.3) hastada okluzyon kusuru gelişti. Sonuç: İntermaksiller fiksasyon vidası, güçlü traksiyon gerektirmeyen nondeplase mandibula fraktürlerinde, diş eksikliği nedeniyle ark bar uygulanamayan olgularda, veya açık redüksiyon ve miniplakla fiksasyon uygulanmış olgularda okluzyonu sağlamak için ark bara alternatif maksillomandibuler fiksasyon yöntemidir.Öğe Üç olgu nedeni ile inverted papillom(2006) Yaman, Hüseyin; Öztürk, Kayhan; Ünaldı, Deniz; Toy, Hatice; Arbağ, Hamdi; Özer, BedriAmaç: Bu çalışmanın amacı inverted papillom nedeni ile cerrahi tedavi uygulanan olguların sonuçlarını değerlendirmektir. Olgu Sunumu: İnverted papillomlu üç erkek hasta sunuldu. Sonuç: İnverted papillom, burun ve paranazal sinüslerin nadir görülen lokal invazyon gösteren benign bir tümörüdür. Benign bir tümör olmasına rağmen rekürrens ve malign transformasyon bildirilmiştir. Tedavide amaç, cerrahi sınırlar temiz olacak şekilde tümörün tamamının çıkarılmasıdır.