Yazar "Yazar, Hayrullah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A comparison of the effects of aggressive dose and conventional dose atorvastatin applications on IL-6 and NO levels in patients with acute myocardial infarction(ACADEMIC JOURNALS, 2011) Basarali, Mustafa Kemal; Buyukbas, Sadik; Yazar, Hayrullah; Kiyici, Aysel; Kayrak, Mehmet; Ulgen, SiddikHigh dose statin medication in acute coronary syndrome cases is a therapy which lowers mortality and morbidity rates. Interleukin-6 (IL-6) is produced in higher amounts in acute myocardial infarction (MI) and facilitates myocardial damage. However, secretion of nitric oxide (NO) is depleted. We aimed to compare the effects of conventional dose (10-40 mg/day) and aggressive dose (80 mg/day) atorvastatin medications on IL-6 and NO levels in patients with primary percutaneous transluminal coronary angioplasty (PTCA) intervention after acute MI. 50 patients (8 females, 42 males) with the diagnosis of acute MI with ST segment elevation enrolled to the study. Primary PTCA intervention was performed on these patients and consequently either conventional dose (10 to 40 mg/day) or aggressive dose (80 mg/day) atorvastatin medications were given to the patients. Three months later, plasma IL-6 and NO levels were determined and alterations in the groups were evaluated. IL-6 levels decreased from 24.34 +/- 12.04 to 11.40 +/- 5.79 pg/ml and from 29.62 +/- 17.38 to 12.51 +/- 8.95 pg/ml in conventional dose and aggressive dose regimens respectively (p<0.001). However, NO concentrations increased from 22.90 +/- 8.24 to 31.70 +/- 7.56 mu M in conventional dose and from 19.37 +/- 5.60 mu M to 34.15 +/- 9.60 mu M in aggressive dose groups (p < 0.001). The effects of aggressive dose atorvastatin medication on IL-6 and NO levels were similar to conventional dose application in cases with ST segment elevation acute MI.Öğe Effect of Cigarette Smoking on High Density Lipoprotein Cholesterol Elevation(2009) Yazar, Hayrullah; Büyükbaş, S.The effects of cigarette smoking which is either active or passive still is in agenda by clinicians on lipid levels specifically high density lipoprotein (HDL)-cholesterol in blood. The represented study has been performed on 1006 adult persons with 598 women and 408 men between age group of 25-55 from the Cumra Government Hospital. Blood samples taken from 12 h fasting between 8 and 9.30 AM from all the patients were saved into tubes. After coagulation, HDL-cholesterol analysis was completed by separation serums. The average HDL-choles- terol levels of 1006 adult persons is found as 50.67 ± 12.30 mg/dl. HDL-cholesterol levels of men is 48.11 ± 12.59 mg/dl and for women is 52.41 ± 11.80 mg/dl. In this study, it was aimed to investigate the effect of active and passive cigarette smoking on blood HDL cholesterol levels.Öğe Effect of Snoring and Smoking on Blood Lipid Levels(2009) Yazar, Hayrullah; Tiftik, A. M.; Büyükbaş, S.This study reports the relationship with snore (obstructive sleep apnea syndrome, OSAS), cigarette smoking and blood lipid levels in human. This work carried out on adult patients (age: 25-55) who applied to the polyclinic of Cumra Public Hospital between January 2005 and November 2006, of 598 women and 408 men. As a result, it has been found that the snoring and cigarette smoking adversely effect on blood lipid levels.Öğe Etyolojik tanıları FMF olan yetişkin hemodiyaliz hastaları ve diğer etyolojik tanılı hastaların kan serumlarında, bazı laboratuar testlerinin değerlendirilmesi(2009) Yazar, Hayrullah; Kayhan, Cahit B.; Bal, Ahmet; Pekgör, Ahmet; Polat, MehmetAilesel Akdeniz ateşi hastalığı otozomal resesif geçiş gösteren inflamatuar bir hastalıktır. Ermenistan, İspanya, Türkiye gibi ülkelerde sık görülür. Genel olarak Akdenize kıyısı olan ülkelerde daha çok karşımıza çıkan bu hastalık, Arab ülkelerinde özellikle Lübnanda görülür. Credit çalışması (Chronic Renal Disease In Turkey) raporlarına göre Türkiye de hemodiyaliz hasta sayısı 50.000 rakamına ulaşmıştır. FMF ülkemizde 1/1000 oranında görülmekte olup, hastalığın taşıyıcılığı ise, oldukça yüksektir (1/5). Amacımız; insidans ve prevalansı giderek artan SDBY' nin, etyolojik tanıları FMF olanlarının diğer etyolojik tanılı olanlar ile mukayesesini yapmaktır. Metod: Çalışmaya dahil edilme kriterleri: yetişkin olmak - pediatrik hasta olmamak, SDBY tanısı konulmuş olmak - periton tedavisi görmüyor olmak, hemodiyaliz tedavisine karar verilmiş olmak, haftada en az 3/7, 4 saat tedaviyi kabul ediyor olmak. Ayrıca kan biyokimya değerlerini etkilemesi muhtemel gıdalar ve beslenme şekilleri konusunda, özel eğitime katılmayı kabul etmek. Etyolojik tanı farklılıklarına göre gruplar: 1 .grup: etyolo-jisi bilinmiyor, 2,grup: uzun süren ve tedavi edilememiş hipertansiyon,3.grup: tip II diyabet, 4.grup: fmf (renal amiloidozis), ö.grup: polikistik böbrek, ö.grup: ürolojik hastalıklar, 7.grup: pyelonefrit, 8.grup: diğerleri. Çalışmaya dahil edilen hastalarımızın bireysel izinleri alınmış ve kan tahlilleri hemodiyaliz öncesi; Vitros FS 5.1 ile Vit-ros 950 cihazları ve Abott Architect 2000 SR ile Beck-man Coulter Access 2 cihazları ile çalışılmıştır. Çalışma; 2007 yılı Mart ayından başlamış ve 2009 Mart ayı dahil sona ermiştir (25 Ay). Yıllık yaklaşık ortalama 70 hastanın kan biyokimya takipleri 25 ay süresince yapılmış ve bu değerler özel hazırlanan formlar ile arşivlenmiştir. Çalışma kriterlerine uyan hastalarımız, toplam sekiz grup olan etyolojik tanı gruplandırmasına tabi tutulmuştur. Tüm grupların Ca, K, P, CaxP, dztCaxP, PTH de-ğerlerine-bakılarak FMF ile diğer grupların istatistiksel açıdan değerlendirilmeleri yapılmıştır. Bulgular: 25 aylık toplam sürede, diyalize giren hastaların tamamı üzerinden, grupların % değerlendirme bulguları şu şekilde çıkmıştır: % 16.5 l.grup etyolojik özelliğe sahip olan hastalar, 2.grup %19.9, 3.grup %38.9, 4.grup %4.3, 5.grup %6.7, ö.grup %3.7, 7.grup % 1.7 ve 8.grup hastalar tüm hastaların %8.3' ünü oluşturmaktadır. Düzeltilmiş (dzt) CaxP, fmf grubu için 50.82016.918, diğer gruplarda 44.53016.845. Dzt CaxP fmf ve diğer gruplar arasında anlamlı (P0.0290.05) bulunmuştur. PTH, fmf için 547.164435.863, diğer gruplarda 392.028439.363 değerleri ile anlamlı (P0.0390.05) bulunmuştur. Dzt Ca, fmf grubunda 10.2221.561 ve diğer gruplarda 9.2452.208 değerleri ile anlamlı (P0.0090.05) bulunmuştur. CaxP, fmf grubunda 50.54916.949 ve diğer gruplarda 43.61016.771 değerleri ile (P0.0150.05) farklılık tespit edilmiştir. Sonuç: FMF grubu; düzeltilmiş Ca, düzeltilmiş CaxP, PTH, normal CaxP değişkenleri (P value 0.05) ile diğer hastaların değerlerinden farklılık gösterdiği anlaşılmıştır. PTH değerindeki dikkat çekici yükseklik, fmf ve sekonder hiper paratroidzm (SHPT) ilişkisinin olup olmayacağı sorusunu aklımıza getirmiştir.Öğe Hemodiyaliz tedavisi gören, son dönem böbrek yetmezlikli yetişkin hastalarda, yaş, intra dialitik kilo artışı ve anti hipertansif ilaç Kullanımı değerlendirilmesi(2009) Yazar, Hayrullah; Başarılı, Mustafa Kemal; Pekgör, Ahmet; Polat, Mehmet; Büyükbaş, SadıkAmaç: National Kidney Foundation (NFK-KDOQI) kronik böbrek hastalığının tanımı ve evreleri ile ilgili, kriterler önermiştir. Evre I' den başlayıp Evre V' e kadar devam eden tanımlamalarda son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) Evre V olarak' da tanımlanmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, diyaliz hastalarında anti hipertansif ilaçlar ile sağlanan kan basıncı kontrolü, eks-traselüler sıvı volümü kontrolü ile sağlanan kan basıncı kontrolüne eşit çıkmaktadır. Kan serumu sodyum değerinin normonatremi (Na: 135-140 mEq/L) sınırlarında tutulması ve diyaliz tedavi solusyonupun kişiye özel (set points) ayarlanması ise intra dialitik kilo artışında ayrıca önem taşımaktadır. Bu çalışmada antihipertansif ilaç kullanımı ile yaş ilişkisinin olup olmadığını ve iki hemodiyaliz tedavi seansları arası kilo farkının anti hipertansif ilaç kullanımına olası etkisini araştırmak amaçlandı. Yöntem: SDBY teşhisi konan 70 hastamızın sodyum 'set points' tespitleri yapılarak gerekli olan hastalarımıza sodyum ve UF (ultra filtrat) profili uygulaması yapılmıştır. İDK farklılıklarına göre İki hemodiyaliz tedavi seansı arasında; 0.1-1 kg arası kiîc) alan hastalar 1. grup, 1.1-2 kg arası kilo alanlar 2. grup, 2.1-3 kg arası kilo alanlar 3. grup, 3.1 -4.9 kg kilo alanlar 4. grup ve 5 kg ve üzeri kilo alanlar 5. grup olarak gruplandırıldı. Hastalarımızın yaş gruplandırılması ise -44 yaş arası 1 .grup, 45-63 yaş arası 2. grup, 64-74 yaş arası 3.grup ve 75 yaş ve üzerindekileri 4. grup olarak belirlendi. Bu grupların anti hipertansif ilaç kullanımları değerlendirildi. Bulgular: İDK grupları değerlendirmesi 1 .grup 7 hasta (%10), 2.grup 30 hasta (%43), 3.grup 20 hasta (%29), 4.grup 9 hasta (%12) ve ö.grup 4 hasta (%6) olarak saptandı. Yaş grupları değerlendirmesi ise 1. grup 15 hasta (%21,6), 2. grup 27 hasta (%38,4), 3. grup 20 hasta (29,1), 4. grup 8 hasta (%10,9) olarak saptandı. Çalışmamızda yaş ile anti hipertansif ilaç kullanımı arasında bir ilişki tespit edilememiştir. Sonuç: intra dialitik kilo gruplarında kilo artışları ile pa-relel olarak, antihiperteansif ilaç kullanım oranları hızla artmış, %29 lardan % 78 lere kadar çıkmıştır. Bu nedenle diyet kısıtlamasının düzenli sürdürülmesinin yaşam tarzı olarak benimsenmesi diyaliz hastalarına özellikle tavsiye edilmelidir.Öğe Konya bölgesinde yaşayan yetişkin poliklinik hastalarında, kan lipit düzeyleri, yaşam biçimleri ve etli ekmek yeme alışkanlıkları arasındaki ilişki(2009) Yazar, Hayrullah; Göçmen, Ayşe Yeşim; Başaralı, Mustafa Kemal; Büyükbaş, Sadık; Pekgör, AhmetAmaç: Konya ili, nüfus, yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları açısından, orta Anadolu bölgesinin karakteristik özelliklerini yansıtır. Bu popülasyon ile yapılan çalışmalar, burada yaşayan bireylerin düzenli olmayaegzersiz yaptığını ve doymuş yağ asitleri içeren besin- leri çok tükettiğini ortaya koymuştur. Bunlara ek olarak bu bölgede, ‘Etli Ekmek’ diye adlandırılan ve Konya bölgesine özel olan gıda çok tüketilmektedir. Bizim bu çalışmadaki amacımız, kan lipit düzeyleri, egzersiz sıklığı ve patenti Konya lokantacılar derneği tarafından alınan ‘Konya usulü etli ekmek’ tüketimi arasındaki ilişki- nin saptanmasıdır. Materyaller ve Yöntemler: Bu çalışma’ya katılanların yaş sınırlaması 25-55 arasında olup, çalışma Çumru devlet hastanesinin iç hastalıkları, genel cerrahi, enfeksiyon ve acil polikliniklerine başvuran 1006 hasta üzerinde yapılmıştır. Kan örnekleri, 12 saat açlığı takiben, sabah saat 08.00’de alınmıştır. Trigliserit (TG), total kolesterol ve Yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) Kolesterol spektrofotometrik yöntemle ölçülürken, düşük dansiteli lipoprotein (LDL) kolesterol düzeyleri Friedewald formülü ile hesaplanmıştır. Yaşam biçimlerine göre gruplama ise şu şekilde gerçekleştirilmiştir: L0, L1, L2 ve L3 (en azdan en çok olana göre) günlük yaptıkları egzersiz miktarına göre. L0 grup: 101 hasta (% 10), L1 Grup: 195 hasta (% 20), L2 Grup: 354 hasta (% 35), L3 Grup: 356 hasta (% 35).etli ekmek yeme alışkanlıklarına göre ise, EE1, EE2 ve EE3 (en azdan en çok olana göre) olarak gruplama yapılmıştır. EE1 Grup: 201 hasta (% 20), EE2 Grup: 266 hasta (% 26), EE3 Grup 539 hasta (% 54). Elde edilen veriler, SPSS istatistik programı ile analiz edilmiştir. Sonuçlar: Etli ekmek tüketen gruplarda kan lipit düzeyleri yüksek bulunmuştur. Her ne kadar L0 grubu içinde lipit parametreleri arasında fark saptanmamışsa da, L3 grubunda bulunan alt gruplar arasında lipit parametrelerinin farklı olduğu gözlenmiştir. Bu bulgu bize egzersizin lipit parametreleri üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Diğer yandan, E2 grubu içinde oldukça az bir fark görülürken, TG arasındaki fark oldukça belirgindir. Tartışma: Bu çalışmayı iki başlık altında özetleyecek olursak, 1. kan lipit düzeyleri, egzersiz yapma sıklığı ve Konya usulü etli ekmek tüketimi arasındaki ilişki vardır ve en belirgin etki TG düzeyleri üzerindedir. 2. etli ekmek çok tüketen poliklinik hastaları (E3 grubu) içinde, düzenli egzersiz yapanlarda (L3 grubu), lipit profilinin negatif yönde etkilenmediği gözlenmiştir.Öğe Konya bölgesinde yetişkin poliklinik hastalarında kan lipit değerlerinin tespiti(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2008) Yazar, Hayrullah; Tiftik, Ali MuhtarSunulan çalışma, Ocak 2005 - Aralık 2006 yılları arasında Çumra Devlet Hastanesi polikiliniklerine başvuranlardan, çalışma kriterlerine uyan 598 kadın ve 408 erkek olmak üzere 25-55 yaşları arasında toplam 1006 yetişkin hasta üzerinde gerçekleştirildi. Kan örnekleri 12 saatlik açlığı takiben sabah saatlerinde (08:00-09:30 arası) vakumlu tüplere alındı, serumlar ayrıştırıldı ve TG,TC,HDL ve LDL analizleri konelab 60 i cihazında gerçekleştirildi. Deneklerin vücut ağırlığı, boy ölçümleri yapılarak vücut kitle indeksi (VKİ/BMİ) hesaplandı. VKİ 30 ve üzeri olanlar obez, 30'un altı olanlar da obez olmayan olarak gruplandırıldı. Santral Obesite ölçümlerine göre ise kadınlar 88 cm ve üzeri, erkekler de de 102 cm ve üzeri olanlar santral obez olarak değerlendirildi. Çalışmada beslenme şekli, yaşam tarzı, sigara, horlama gibi faktörlerde sorgulanarak ölçülen parametrelerle aralarındaki ilişkiler değerlendirildi. Elde edilen verilerden 1006 deneğin ortalama trigliserit (TG) düzeyi 167,80±98,43 mg/dl olarak bulunurken, erkeklerde bu rakam 174,37±102.69 mg/dl kadınlarda ise 163. 31±95. 25 mg/dl olarak bulundu. Elde edilen bu sonuçların, 150-190 mg/dl arası ?sınırda yüksek? tanımı içinde olduğu gözlendi. Diğer kriterlere göre bakıldığında TG değerleri santral obez kişilerle, sigara içenlerde ortalamanın üzerinde olduğu gözlendi. Etli ekmek çok tüketenlerde ise beklenenin aksine ortalamanın altında bulundu ve bu durum, bu kişilerin yaşam tarzı sorgulamalarındaki düzenli egzersiz ile izah edildi. Bütün grupların ortalama total kolesterol (TC) düzeyi 196.66±44.93 mg/dl olarak tespit edilirken erkeklerde 191.76±43.55 mg/dl, kadınlarda ise 200.00±45. 59 mg/dl olarak bulundu. Bu sonuçlara göre Cinsiyetin TC üzerine p<0,05 düzeyinde önemli etkisi tespit edildi. Ayrıca hem erkek hem de kadınlarda santral obesitenin TC üzerine önemli düzeyde (p<0,05) etkisi olduğu gözlendi. HDL kolesterol düzeyi ortalama 50.67±12.30 mg/dl ,erkeklerde bu rakam 48.11±12.59 mg/dl kadınlarda ise 52.41±11.80 mg/dl olarak bulundu. HDL üzerine sedanter yaşam tarzı ve sigara içiciliğinin (aktif-pasif) olumsuz etkisi tespit edildi (p<0,05). Araştırma sonucunda erkek ve kadın toplam 1006 kişide ortalama LDL kolesterol düzeyi 115.49± 38.52 mg/dl ,erkeklerde bu rakam 112.23±36.19 mg/dl kadınlarda ise 117.71±39.90 mg/dl olarak bulundu. Santral obesitenin LDL üzerine olumsuz etkisi (p<0,05) tespit edildi. Çalışmada da ayrıca, anamnez verilerine göre yapılan hesaplamalarda sigara ile horlama arasında ilginç olarak nitelenebilecek bir ilişki tespit edilmiş olması, bu durumun bilimsel çalışmalarda ele alınması gerekli bir kriter olarak değer kazanabileceği kanaatini uyandırdı.Öğe Son dönem böbrek yetmezliğinde Kt/V üre değerlerinin etyolojik farklılıklar ve mortalite ile ilişkileri(2009) Yazar, Hayrullah; Başarılı, Mustafa Kemal; Pekgör, Ahmet; Polat, Mehmet; Büyükbaş, Sadık; Sayın, KübraAmaç: Son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) tedavi başarısının değerlendirilmesinde, 1985 yılından beri fraksiyone üre klirensi göstergesi yani Kt/V üre değeri dikkate alınmaktadır. Günümüzde diyaliz yeterliliğinin de belirteci olarak karşımıza çıkan Kt/V üre değeri mortalite için de önem taşımaktadır. Bu nedenle çalışmamızda SDBY vakalarında etiyolojik gruplama yapılarak Kt/V üre ile mortalite ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: 34 ay süreyle izlenen SDBY hastalarının hemodiyaliz tedavisi öncesinde giriş kanları ve sonrasında çıkış kanları alınmış ve üreaz enzimatik yöntemiyle saptanan kan üre değerlerinden Kt/V üre hesaplamaları Barth formülü kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Türk registry 2007 dikkate alınarak etiyolojik tanı gruplandırılması ile sekiz grup ve fraksiyone üre klirensini gösteren Kt/V üre değerine göre gruplandır-ma ise dört grup olarak belirlenmiştir. Bulgular: 34 ay boyunca Huzur Diyaliz merkezimizde tedavi gören tüm hastalar üzerinden yapılan etiyolojik tanı gruplarının % dağılımı; 1. grup için %16,5, 2. grup için %19,9, 3.grup için %38,9, 4.grup için %4,3, 5.grup için %6,7, 6.grup için %3,7, 7.grup için %6,3 ve 8.grup için %2 olarak saptandı. Kt/V üre grupları % dağılımı ise; l.grup %7.5 (Kt/V üre 1.2, 1.2 hariç), 2.grup %45.5 (Kt/V üre 1.2-1.5 arası, 1.5 hariç), 3.grup %39.4 (Kt/V üre 1.5-1.8 arası, 1.8 hariç) ve 4.grup %7.6 (Kt/V üre 1.8 ve üzeri) olarak belirlenmiştir. 34 ay- lık zaman periyodunda mortalite etiyolojik olarak en fazla tip II diyabette görülürken Kt/V üre değerlerine göre ise en fazla 2. ve 3. gruplarda görülmektedir. Sonuç: Kt/V üre değeri yüksek olan hastalarda mortalite oranlarında beklenen azalmanın görülmemesi nedeniyle Kt/V üre değerinin, diyaliz yeterliliğinde tek başına kriter olmadığını düşündürmektedir. Ayrıca SDBY hastalarının erken yaşta mortalitesinde familial Akdeniz ateş etiyolojisinin diğer etiyolojik faktörlerden daha önemli olduğu da görülmüştür.Öğe Son Dönem Böbrek Yetmezlikli Yetişkin Hemodiyaliz Hastalarından, Etyolojik Tanıları Tip II Diyabetes Mellitus Olanlarının, Diğer Hastalara Göre Albumin, K, PTH, CaxP Değerleri Mukayesesi(2010) Yazar, Hayrullah; Başaralı, M. Kemal; Pekgör, Ahmet; Polat, Mehmet; Büyükbaş, SadıkAmaç: Diyabet mellitüs tip II ya da diğer ifade ile tip II diyabet, yüksek kan glukozu ile karakterize insülin direnci veya insülin eksikliği içeren bir yetişkin hastalığıdır (eski ismi insüline bağlı olmayan diyabet, NIDDM). Diyabet egzersizden yoksun ve diet bozuklukları ile artan (life style disorders) bir hastalıktır. Tip II diyabet, hızla ilerleyen ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyulan bir durumdur. Çoğu faktör bu durumu potansiyel olarak artırabilir, metabolik sendrom bunlardandır. Multifaktoriyel değişiklikler ve komplex du- rumlar, ciddi miktarda irreversible organ bozukluklarına yol açabilir. Reno-vaskuler bozukluklar çok önemli olanlarından olup, ciddi miktarda son dönem böbrek yetmezliği ile sonlanır (SDBY). Bu çalışmada amacımız; SDBY etyolojilerinden olan tip II diyabet mellitüs ve diğer etyolojilerin insidans ve prevelansını tespit etmek ilave olarak ise kan serumunda Albumin, K, PTH, CaxP dğerleri mukayesesini yapmaktır. Yöntem: Özel Konya Huzur Diyaliz merkezinde, izinleri alınan 70 yetişkin SDBY’ li hastanın 25 ay süreyle oto analizörde kan ölçümleri yapıldı. Çalışma kriterlerimize uyan tüm hastalar, sekiz etyolojik grupta toplandı. Grup çalışmasına ilave olarak, hastalarımızın kanlarında; Albumin, K, PTH, CaxP değerlerine bakılarak, istatistiksel çalışmaları yapıldı. Kanlar; prehemodiyaliz (heparinizasyondan önce) giriş kanları şeklinde alınarak, vitros fs 5.1 ile vitros 950 ve abott architect 2000 sr beckman coulter access cihazları ile çalışıldı. Bulgular: Tip II diyabet grubu hastalarının Albumin, K, PTH ve CaxP değişkenlerinin diğer hastalar grubu değerlerinden istatistiksel açıdan değerli farklılık gösterdiği anlaşılmıştır (p value 0,05). Sonuç: Diyabet hastalarında K farklılığı beklenen bir sonuç olmakla birlikte, PTH ve CaxP değerlerindeki farklılık ise SDBY hastalarında görülen sekonder hiperparatiroidizm laboratuar bulgusu olarak yorumlanmıştır. Ayrıca; hemodiyalizde özel bir öneme sahip olan albumin proteinindeki farklılığın istatistikseaçıdan değerli olması ise, bu konunun araştırılması sonucunu çıkarmıştır.