Yazar "Zengin, Kadriye" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut miyokard infarktüsü sonrası atorvastatin tedavisinin nitrik oksit ve interlökin-6 üzerine etkisi(2009) Başarılı, Mustafa Kemal; Büyükbaş, Sadık; Kıyıcı, Aysel; Kaynak, Mehmet; Ülgen, M. Sıddık; Zengin, Kadriye; Ayhan, S. SelimAmaç: Akut miyokard infarktüsü (AMİ) ciddi morbidite ve mortalite sonuçları ile yaygın bir hastalık durumundadır. İnterlökin-6 (IL-6) salınımı, AMİ’ de miyokard hasarını hızlandırırken nitrik oksit (NO) salınımı ise azaltmaktadır. Statinler hem kolesterol sentezini inhibe ederek hem de aterom plak stabilizasyonunu artırarak endotel disfonksiyonun düzelmesinde önemli rol oynamaktadırlar. Bu çalışmada AMİ sonrası primer perkutan koroner girişim (PKG) uygulanan hastalarda atorvastatin tedavisinin NO ve IL-6 düzeylerine etkisini ortaya koymayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Çalışmaya ST segment elevasyonlu AMİ tanısı almış yaş ortalaması 59.7 olan 42’si erkek, 8’ i kadın olmak üzere 50 hasta dahil edildi. AMİ ile gelen hastalara primer PKG uygulanarak atorvastatin (10-80 mg/gün) tedavisi başlandı. Tedavi öncesi ve 3 aylık atorvastatin tedavisi sonrası plazmada NO ve IL-6 düzeylerine bakılarak ilaç öncesi ve sonrası değerleri karşılaştırıldı. Bulgular: AMİ’nü takiben atorvastatin tedavisine başlanan hastaların 3 ay sonunda IL-6 düzeyleri % 55’ lik bir azalma ile 27.09 15.14 pg/ mL’ den 11.97 7.54 pg/ mL’ ye düşerken (p 0.001), NO düzeyleri ise % 56’ lık bir artış göstererek 21.06 7.14 µM/ L den 32.98 8.68 µM/ L’ ye yükselmiştir (p 0.001). Sonuç: AMİ’de atorvastatin tedavisi, IL-6 düzeylerini azaltmakta ve NO düzeylerini ise artırmaktadır. Bu nedenle atorvastatin tedavisi AMİ’de miyokard hasarını azaltarak olumlu etki gösterebilir.Öğe Akut ST yükselmeli miyokard infarktüsü hastalarında plazma osteopontin ve serum fetüin-A düzeylerinin araştırılması(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Zengin, Kadriye; Ülgen, Mehmet SıddıkAkut miyokard infarktüsü (AMI) koroner arterlerin trombotik oklüzyonu sonucu miyokardiyal kan akımının ani kesilmesi ile oluşur. Kararsız plaklarda inflamatuvar hücre infiltrasyonunun gözlenmesi AMİ patolojisinde önemli role sahiptir. Fetuin-A sistein proteaz inhibitörlerinin sistatin süperfamilyasına aittir. Vasküler biyoloji ve kemik metebolizmasında rol alır. Malignensi, inflamasyon, diyaliz ve son dönem böbrek hastalığı ve aterosklerozda düzeyi azalmaktadır. Osteopontin kronik kalp yetmezliğinde ve nekrotik yaralanmaya cevapta miyokardiyumda eksprese edilen ekstraselüler matriks proteindir Bu çalışmanın amacı; ST segment yükselmeli miyokard infarktüsü (STYMİ) sonrası primer perkütan girişime (PTKA) alınan hastalarda, bilinen risk faktörlerinin (lipit profili, diyabet, fibrin sigara vb.) yanı sıra matriks selüler protein olan osteopontin, kalsifikasyon inhibitörü olan fetuin-A gibi yeni kan paramtrelerinin AMI gelişimi, KAH yaygınlığını ve sol ventrikül fonksiyonları ile olan ilişkisini araşırmaktır. Methot: 110 STYMI'lı hasta çalışmaya alındı. Serum ve plazmada osteopontin ve fetuin-A düzeyleri sensitif ve spesifik Elisa yöntemi kullanılarak incelendi. Sonuçlar: AMI hastalarda serum fetuin-A düzeyi (48.38±26.68 ng/dl) sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında (141.37±41.96 ng/dl) ( P= 0.0001) düşüktü. Fakat plazma osteopontin düzeyleri artmıştı (AMI:250.47±62.96 ng/dl, kontrol: 48.53±41.98 ng/dl). Hs-CRP düzeyi yüksekti (9.2±6.7mg/L). Fetuin-A hs-CRP, killips, hipertansiyon, VKİ, WBC, yaş, Gensini skoru ile ters koreleydi (sırasıyla ; r=-237, p<0.01, r=-239, p<0.01, r=302, p<0.00001, r=- 547, p<0.0001, r=-0.215 p<0.02, r=-235, p<0.05, r=-521, p<0.0001). Fakat plazma osteopotin düzeyi ile hs-CRP(r=0,004, p=0,968) arasında korelasyon yoktu. Osteopontin hipertansiyon (r=0,219, P=0,0001), sigara kullanımı, (r=0,350, p=0,0001), yaş (r= 0,177, p=0,036), ve Gensini skoru (r=192, p<0,04) ile pozitif koreleydi. Vücut kitle indeksi ile osteopontin arasında negatif korelasyon vardı (r=-0,470, p= 0,0001). Sonuç olarak bu çalışmadan elde ettiğimiz bulgulara göre AMI'lı hastalarda fetuin-A düzeyi daha düşüktür ve hastalığın şiddeti ile negatif koreledir. Ayrıca aynı hasta grubumuzda osteopontin düzeyi önemli derecede yüksektir ve KAH yaygınlığı ile pozitif ilişkilidir. Çalışmamız daha büyük çalışmalarla doğrulanması halinde düşük fetuin-A düzeyleri KAH şiddetinin, yüksek osteopontin düzeyleri ise KAH yaygınlığının bir göstergesi olarak kullanılabilir.Öğe Aneroid sfigmomanometreyle ölçülen brakiyal arter basıncının santral aortik basınçla karşılaştırılması ve farka etki eden faktörler(2008) Kayrak, Mehmet; Ülgen, Mehmet S.; Yazıcı, Mehmet; Demir, Kenan; Doğan, Yıldız; Koç, Fatih; Zengin, KadriyeAmaç: Aneroid sfigmomanometreyle alınan brakiyal arter kan basıncı (KB) ölçümleri ile çıkan aorttan alınan KB ölçümleri karşılaştırılarak iki ölçüm yöntemi arasındaki sapmaya etki eden temel faktörler araştırıldı. Ça lış ma pla nı: Çalışmaya, rutin koroner anjiyografi işlemine alınan 463 hasta (177 kadın, 286 erkek, ort. yaş 6011) alındı. Tüm hastalarda çıkan aorttan pigtail kateter aracılığıyla yapılan invaziv KB ölçümleriyle eşzamanlı olarak, sağ koldan aneroid sfigmomanometre ile brakiyal arter KB ölçümleri yapıldı. Sistolik ve diyastolik KB değerlerinden, nabız basıncı (NB), fraksiyone NB ve pulsatilite indeksleri hesaplandı. Bul gu lar: Brakiyal sistolik ve diyastolik KB değerleri, çıkan aorttan alınan ölçümlerden sırasıyla -3.110 mmHg ve 3.07.1 mmHg farklılık gösterdi (p0.001). İki yöntemle ölçülen sistolik KB değerleri kadınlar ve erkekler arasında anlamlı farklılık göstermedi; ancak, brakiyal diyastolik KB kadınlarda anlamlı sapma gösterdi (4.8 mmHg, p0.0001). Sfigmomanometre ile yapılan ölçümde diyastolik KB düzeyindeki sapma 60 yaş ve üzerindeki hastalarda daha fazlaydı (sırasıyla 4.5 mmHg ve 1.1 mmHg, p0.0001). Hipertansiflerde sistolik KB için belirlenen sapma, normotansiflerdekinden fazlaydı (-4 mmHg ve -2.0 mmHg, p0.04). Sistolik KB düzeylerindeki sapma, çıkan aorttan ölçülen sistolik KB düzeyiyle birlikte artmaktaydı (p0.0001). Diyabet ve hipertansiyonun birlikte görüldüğü hastalarda, iki yöntem arasındaki sapma sistolik KB için -5.8 mmHg (p0.01), diyastolik KB için 4.2 mmHg (p0.03) bulundu. Beden kütle indeksi ve kol çevresi ile iki yöntem arasındaki sapma ilişkili değildi. So nuç: İki yöntemle elde edilen KB değerleri arasındaki anlamlı farkları etkilediği bulunan temel faktörler (cinsiyet, yaş, KB yüksekliği ve diyabet varlığı) klinik pratikte dikkate alınmalıdır.Öğe The effect of gender on the myocardial performance index(SPRINGER, 2007) Düzenli, Mehmet Akif; Özdemir, Kurtuluş; Nazif, Aygül; Zengin, Kadriye[Abstract not Available]Öğe Influence of menstrual cycle on cardiac performance(ELSEVIER IRELAND LTD, 2007) Zengin, Kadriye; Tokac, Mehmet; Duzenli, Mehmet Akif; Soylu, Ahmet; Aygul, Nazif; Ozdemir, KurtulusObjectives: The purpose of this study was to investigate the relationship between endogen sex hormone levels and myocardial performance in two different phases of menstrual cycle. Background: The relationships between cardiac performance and sex hormone levels in menstrual cycle have not yet been clearly identified. Methods: Twenty-seven women at the age of 19-42 years (mean 24.11 +/- 6.02) with regular menstrual cycles (28-31 days) were enrolled in this study. Cardiac performance was evaluated by tissue Doppler imaging (TDI) derived myocardial performance index (MPI) in the menstrual and the luteal phases of the menstrual cycle. Results: Left ventricular MPI were statistically significant between the menstrual phase and luteal phase of the menstrual cycle (Inferior 0.53 +/not superset of 0.10 versus 0.44 +/not superset of 0.09, P < 0.001; Anterior 0.54 +/not superset of 0.13 versus 0.45 +/not superset of 0.10, P < 0.008; Lateral 0.50 +/not superset of 0.09 versus 0.44 +/not superset of 0.12, P < 0.03; Septum 0.54 +/not superset of 0.07 versus 0.46 +/not superset of 0.10, P < 0.005; Global 0.52 +/not superset of 0.06 versus 0.44 +/not superset of 0.09, P < 0.001). Right ventricle MPI between the two periods was also significantly different (0.49 +/not superset of 0.10 versus 0.42 +/not superset of 0.10, P < 0.01). There was a moderate correlation between estrogen levels and global NIPI (r=0.46, P=0.001), but no correlation was found between progesterone levels and global MPI (r = 0.22, P = NS). Conclusion: We firstly demonstrated that endogen estrogen or progesterone improved the combined systolic and diastolic function in both left and right ventricle during luteal phases of menstrual cycle. Considering the previous studies and our results, estrogen may be responsible for this improvement. (c) 2007 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Öğe Kalp yetersizliği olan hastalarda fonksiyonel kapasitenin değerlendirilmesinde doku Doppler ekokardiyografinin rolü(2008) Düzenli, Mehmet Akif; Özdemir, Kurtuluş; Aygül, Nazif; Zengin, Kadriye; Gök, HasanAmaç: Kalp yetersizliği (KY) olan hastalarda, fonksiyonel kapasitenin değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılan New York Kalp Derneği (NYHA) fonksiyonel sınıflandırma sistemi ile klasik ekokardiyografi ve doku Doppler ekokardiyografi (DDE) parametreleri arasındaki ilişki değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya, sol ventrikül (SV) ejeksiyon fraksiyonu (EF) %50’nin altında olan KY’li 122 hasta (31 kadın, 91 erkek; ort. yaş 5911) alındı. Hastalar NYHA fonksiyonel sınıf I-II (n79; ort. yaş 58) ve III-IV (n43; ort. yaş 61) olmak üzere iki grupta değerlendirildi. Standart ikiboyutlu ekokardiyografi ve DDE parametreleri ile NYHA fonksiyonel kapasite arasındaki ilişkiler araştırıldı. Bulgular: NYHA fonksiyonel sınıf, klasik ekokardiyografi parametrelerinden SV EF, SV atım hacmi, mitral erken doluş deselerasyon zamanı ve ileri akım hızı (Vp) ile negatif ilişki gösterdi. Fonksiyonel sınıf ile mitral erken (E) ve geç (A) diyastolik zirve hızları ve E/A oranı arasında ilişki bulunmazken, sistol ve diyastol sonu çaplar ve hacimler, pulmoner arter basıncı, E/Vp oranı ile pozitif ilişki vardı. NYHA fonksiyonel sınıf DDE parametrelerinden sistolik miyokardiyal (Sm), erken (Em) ve geç (Am) diyastolik miyokardiyal hızlar ile negatif, E/Em oranı ile pozitif ilişki gösterdi; Em/Am oranı ile anlamlı ilişki bulunmadı. Çoklu lineer regresyon analizinde, Sm, EF ve pulmoner arter basıncının NYHA fonksiyonel sınıfı ile ilişkisi anlamlı ve bağımsız bulundu (sırasıyla -0.33, p0.005; -0.26, p0.05; 0.23, p0.05). Sonuç: Miyokardiyal hızlar fonksiyonel kapasite ile ilişki göstermektedir. Özellikle Sm, konvansiyonel ekokardiyografi ve diğer DDE parametrelerine göre fonksiyonel kapasiteyle daha güçlü ilişki içindedir.Öğe Plasma concentrations of soluble CD40 ligand in smokers with acute myocardial infarction: a pilot study(SPRINGER, 2011) Kayrak, Mehmet; Bacaksiz, Ahmet; Ulgen, Mehmet S.; Vatankulu, Mehmet Akif; Zengin, Kadriye; Ayhan, Selim S.; Basarali, Mustafa KemalCoronary artery disease (CAD) is believed to be the single leading cause of death in both men and women in the world. Smoking is the most important risk factor for CAD. Smoking increases platelet aggregation and thrombus formation. CD40 ligand (CD40L) is a transmembrane glycoprotein derived from activated platelets. It participates in thrombus formation during the acute phase of acute myocardial infarction (MI). Elevation of CD40L identifies the patients who are at highest risk for cardiac events and who are likely to benefit from treatment with the glycoprotein IIb/IIIa (GPIIb/IIIa) receptor antagonists. The purpose of this study was to evaluate levels of CD40L in smokers with acute MI. Fifty-seven patients with acute MI were enrolled in this study. Thirty-one smokers were compared with 26 non-smokers. Soluble CD40L level in the plasma was determined by a standard enzyme-linked immunosorbent assay. Circulating levels of CD40L were higher in the smokers' group. Smokers with acute MI may have increased risk for thrombotic complications during acute MI, and optimal antiaggregant therapy should be administered.Öğe Relationship between systolic myocardial velocity obtained by tissue Doppler imaging and left ventricular ejection fraction: Systolic myocardial velocity predicts the degree of left ventricular dysfunction in heart failure(BLACKWELL PUBLISHING, 2008) Düzenli, Mehmet Akif; Özdemir, Kurtuluş; Aygül, Nazif; Altunkeser, Bülent Behlül; Zengin, Kadriye; Sizer, MuratThis study was planned to research the relationship between systolic myocardial velocity (Sm) obtained by tissue Doppler imaging (TDI) and left ventricular ejection fraction (LVEF) measured according to conventional Simpson's method in healthy subjects and patients with heart failure (HF). Two hundred eight patients with HF whose LVEF < 50% (mean age 59 +/- 11 years) and 187 healthy subjects (mean age 57 +/- 11 years) were enrolled in this study. LVEF was measured and TDI recordings were obtained at the septal, lateral, inferior, and anterior of the mitral annulus, and Sm was measured. LV mean Sm was calculated. In patients with HF, a significant correlation was detected between LVEF and Sm (r = 0.71, P < 0.0001), while no relationship was found between these parameters in healthy subjects (r = 0.16, not significant). The cutoff value of Sm < 8 cm/s for identifying patients with LVEF between 30% and 49% had a sensitivity of 86%, a specificity of 93%, and a negative predictive value of 92%, and the cutoff value of Sm < 6.0 cm/s for identifying patients with LVEF < 30% had a sensitivity of 92%, a specificity of 84%, and a negative predictive value of 97%. The time required to calculate the LVEF was significantly longer than that of LV mean Sm (327 +/- 98 sec vs. 110 +/- 29 sec, P < 0.0001), and LVEF had higher inter- and intraobserver variability. LV mean Sm obtained by TDI, a parameter that is reproducible, easily obtained, reliable, and practical, can be used to evaluate LV systolic function in patients with HF.Öğe ST yükselmeli miyokard infarktüsünde hastane içi atriyal fibrilasyon gelişmesinin belirleyicileri ve önemi(2008) Bayır, Mustafa Tayfun; Kayrak, Mehmet; Gök, Hasan; Zengin, KadriyeAmaç: Çalışmamızda ST elevasyonlu miyokard infarktüsü (STEMİ) ile başvuran hastalarda, hastane içi atriyal fibrilasyon (AF) gelişmesi açısından prediktörleri ve yeni gelişen AF’nin hastane içi gelişen komplikasyon ve mortalite üzerine etkisini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya toplam 90 STEMİ ile başvuran hasta alındı. Hastalar; ardışık hastane içi AF gelişmeyen 50 hasta (Grup I) ve ardışık hastane içi AF gelişen 40 hasta (Grup II) olarak ikiye ayrıldı. Grup II ise AF’un erken ya da geç gelişmesine göre iki kısımda incelendi. Gruplar arasındaki farklar; demografik özellikler, elektrokardiyografik, ekokardiyografik, koroner anjiyografik parametreler ve kan değerleri incelenerek belirlendi. Aynı zamanda hastane içi yatış süresi, komplikasyon ve hastane içi mortalite saptandı. Bulgular: Grup I’de yaş ortalaması 60.112.1 yıl, geç AF’de 73.010.7 yıl olarak bulundu (p0.05). Grup II’de ise hipertansiyon sıklığı %40, grup I’de %72 (p0.05)’di. Killip sınıfı ve TIMI risk skoru erken AF grubunda sırasıyla 2.250.85 ve 6.12.6 olarak bulundu. Erken AF ve grup I arasında Killip sınıfı ve TIMI risk skorunda anlamlı farklılık vardı (p0.05). Geç AF grubunda ejeksiyon fraksiyonu (EF) ve sol atriyum çapı sırasıyla %36.07.6 ve 3.90.35 cm. olarak bulunurken grup I’de aynı değerler %46.07.1 ve 3.60.4 cm. olarak hesaplandı (p0.05). Gensini skoru açısından gruplar arası fark yoktu (p0.05). Spontan sinüs ritmine dönüş %75 (30/40 ) hastada izlendi (p0.05). Hastane yatış süresi erken ve geç AF grubunda sırasıyla 6.22.5 gün ve 7.53.2 gün ve grup I için 3.21.7 gün olarak tesbit edildi. (p0.05). Hastane içi ölüm (HİÖ); geç AF’de %20(4/20) oranında izlendi ve grup I’de ise HİÖ gözlenmedi (p0.05). Sonuç: Akut miyokard infarktüsü seyri sırasında hastane içi AF gelişmesini etkileyen pek çok faktör vardır. AF gelişen hastalar laboratuar değerleri ve klinik olarak daha ciddi bulgulara sahiptirler. Bu komplikasyonun gelişmesi hastanede yatış süresini uzatmakta ve mortaliteyi artırmaktadır.