Fizyoterapi ve Rehabilitasyon/Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Optimal cut-off scores for disease-specific quality of life to discriminate clinical outcomes in patients with arthroscopic rotator cuff repair(Selçuk Üniversitesi, 30.06.2024) Karartı, Caner; Basat, Hakkı Çağdaş; Özsoy, İsmail; Özyurt, FatihObjective: Identifying a cut-off score would be useful in detecting improvements in disease-specific quality of life (DS-QoL) in patients with arthroscopic rotator cuff repair (ARCR). The aim of this study was to identify clear cut-off values for the Western Ontario Rotator Cuff Index (WORC) score. In addition, the ability of these cut-off scores to predict DS-QoL level was investigated. Method: A total of 38 ARCR patients were included in this cross-sectional study. Patients were assessed using the Constant-Murley and WORC scores following 12 weeks of physiotherapy. Pearson correlation coefficients were used to analyse the relationship between these scores. The WORC cut-off scores representing excellent and good DS-QoL were calculated on the basis of the Constant score. The ability of the these cut-offs to predict the level of DS-QoL was examined using logistic regression analysis. Results: The WORC cut-off scores of 87.5 and 79.5 were found to be excellent and good level of DS-QoL. Participants with WORC scores above these cut-offs have a 1.25 and 1.74 times higher level of DS-QoL, respectively. Conclusion: The success of physiotherapy and ARCR could be assessed using the identified cut-off scores. It seems necessary to use more specific interventions for patients not meeting the WORC cut-off scores in order to improve DS-QoL.Öğe Kronik Non-Spesifik Bel Ağrılı Bireylerde Kor Stabilite, Ağrı ve Disabilite Arasındaki İlişki(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Güler, Mehmet Akif; Demirdel, Ertuğrul; Gezer, İlknur Albayrak; Nayman, Alaaddin; Tezcan, Ezgi AkyıldızAmaç: Çalışmamızda, kronik non-spesifik bel ağrısı olan bireylerde lumbopelvik kor stabilite seviyesi, ağrı şiddeti ve fonksiyonel disabilite düzeyi arasındaki ilişkileri incelemeyi amaçladık. Yöntem: Bu prospektif kohort çalışması, kronik non-spesifik bel ağrılı bireyler ile gerçekleştirildi. Bireylerin ağrı şiddetini ölçmek için vizuel analog skala, fonksiyonel disabilite düzeyini belirlemek için Oswestry Özürlülük Skalası, lumbopelvik kor stabilite seviyesini değerlendirmek için Sahrmann Core Stabilite Testi uygulandı. İstatistiksel analizde, verilerin korelasyonları incelemek için Spearman’ın sıra korelasyon katsayısı kullanıldı. Anlamlılık değeri p<0,05 olarak belirlendi. Bulgular: Çalışmamız kapsamında yaşlarının ortanca değeri 35 yıl olan kronik non-spesifik bel ağrılı 36 birey değerlendirildi. Bireylerin kor stabilite seviyesi ile ağrı şiddeti arasında yüksek düzeyde negatif korelasyon olduğu belirlendi (p<0,001; r=-0,781). Fonksiyonel disabilite düzeyi ile kor stabilite seviyesi arasında orta düzeyde negatif korelasyon (p<0,001; r=-0,652); fonksiyonel disabilite düzeyi ile ağrı şiddeti arasında orta düzeyde pozitif korelasyon olduğu belirlendi (p<0,001; r=0,656). Sonuç: Çalışma sonuçlarımıza göre kronik non-spesifik bel ağrılı bireylerde lumbopelvik kor stabilitedeki azalma ağrı şiddetinin ve fonksiyonel disabilitenin artmasına yol açmaktadır. Buna göre non-spesifik bel ağrılı bireylerde lumbopelvik kor stabilitenin geliştirilmesi ile bireylerin ağrı şiddetinde ve fonksiyonel disabilite düzeyinde azalma sağlanabilir.Öğe Physiotherapy in patients with Covid-19 in the acute phase(Selçuk Üniversitesi, 07.10.2020) Özsoy, İsmail; Özsoy, GülşahSevere acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) causes coronavirus disease 2019 (COVID-19), a new coronavirus that emerged in China in December 2019. The number of people infected with coronavirus is increasing all over the world. In 5% of coronavirus cases, acute respiratory distress syndrome (ARDS), septic shock, and/or multi-organ dysfunction/insufficiency, which require mechanical ventilation support, develop. The available information shows that physiotherapy practices should be performed on an individual basis based on the results of the multidisciplinary evaluation in the acute phase of the disease. Accordingly, the main methods of physiotherapy in the acute phase are positioning and mobilization. Some physiotherapy methods (e.g., diaphragmatic breathing, pursed-lip breathing techniques, positive expiratory pressure, and exercise training) are not recommended as they increase respiratory distress and respiratory work in the acute phase. It is essential to apply regular contact and droplet infection protection methods and to use personal protective equipment with high protection during physiotherapy methods that will be performed when clinically necessary.Öğe Orta büyüklükte rotator manşet kas yırtığı olan bi̇reylerde ağrı ve yaşam kali̇tesi̇ arasındaki̇ ili̇şki̇(Selçuk Üniversitesi, 14.12.2020) Karartı, Caner; Özüdoğru, Anıl; Basat, Hakkı Çağdaş; Özsoy, İsmailAmaç: Rotator manşet (RM) kas yırtıkları sebebiyle glenohumeral eklem çevresindeki kas moment dengesi bozulduğundan mobilite ve stabilite arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkar. Bu uyumsuzluğa sekonder gelişen omuz ağrısı, hastanın yaşam kalitesini önemli oranda etkileyebilir. Postoperatif dönemde ağrı seviyesi ile yaşam kalitesi arasındaki muhtemel ilişkinin ve bu ilişkinin seviyesinin açıklanması, hasta-hekim-fizyoterapist ekibinin özellikle kısa vade hedeflerindeki farklılıkların minimize edilebilmesinde önemli olabilir. Birbiriyle korelasyon gösteren hedefler, hastaların ve rehabilitasyon ekibinin uyumunu artırabilir. Bu bağlamda çalışmamızın amacı, orta büyüklükte (1-3cm) RM kas yırtığı olan bireylerde ağrı ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamız kesitsel bir çalışma olarak planlandı. On yedi kadın katılımcı olmak üzere çalışmamız 18 kişi ile gerçekleştirildi. Katılımcıların postoperatif 6. hafta için istirahat ve aktivite sırasında omuz ekleminde hissettikleri ağrı şiddeti görsel analog skala (VAS) ile değerlendirildi. Hastalığa özel yaşam kalitesi ise Western-Ontario Rotator Cuff İndeksi (WORC) ile değerlendirildi. VAS ve WORC arasındaki ilişkinin incelenmesinde Pearson Korelasyon Analizi kullanıldı. Tüm analizler için istatistiksel anlamlılık değeri p<.05 olarak ayarlandı. Bulgular: Analizler, hem istirahat (r=.25; p=.04) hem de aktivite (r=.35; p=.015) sırasındaki VAS değerinin WORC değeri ile pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde korelasyon gösterdiğini ortaya koydu (p<.05). WORC skorunda artan skorların düşük yaşam kalitesini tariflemesi nedeniyle istatistiksel olarak pozitif olsa da klinik olarak postoperatif dönemde ağrı arttıkça yaşam kalitesinin kötüleştiği saptandı. Tartışma ve Sonuç: Postoperatif erken dönemde yaşam kalitesinin artırılmasında önemli parametrelerden biri ağrı ile mücadele olmalıdır. Erken dönemde ağrının sık görülen bir durum olduğu hastaya açıklanarak rehabilitasyon müdahaleleri için hastanın teşvik edilmesi gerektiği düşünülmektedir.Öğe Could There Be a Possible Link Between Vitiligo and Fibromyalgia Syndrome?(2018) Aşkın, Ayhan; Özkan, Ayten; Bıyıklı, Seciye Eda; Tosun, AliyeObjective: In this study, it was aimed to determine the frequency of Fibromyalgia syndrome (FMS) in vitiligo patients and to evaluate its relation with clinical parameters. Methods: Thirty-five generalized vitiligo patients and 45 sex- and age-matched healthy controls were included in the study. Participant’s demographic and clinical characteristics were determined. All participants were questioned in detail from the point of symptoms and signs of FMS. Clinical and functional evaluations were performed with Fibromyalgia Impact Questionnaire (FIQ), Vitiligo Area Scoring Index (VASI), Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), visual analogue scale and hospital anxiety and depression scales (HADS). Results: Vitiligo patients’ fatigue, depression, anxiety and sleep quality scores were significantly higher (p0.05). The frequency of FMS was significantly high in patients with vitiligo than in controls (34.3% vs 11.1%, p0.015). The vitiligo patients with FMS had higher pain, fatigue, stiffness, FIQ, VASI, HADS and PSQI scores (p0.05). Significant correlations were obtained between vitiligo severity and clinical parameters. FIQ, VASI, HADS and PSQI scores were detected as an important indicator which a sign of the presence of FMS in vitiligo patients. Conclusion: This study revealed that the frequency of FMS was significantly higher in patients with vitiligo. While the presence of FMS deteriorates the psychological state and sleep quality in vitiligo patients, it also exacerbates the severity of the disease. Therefore, clinicians should be aware of the FMS, which can worsen the clinical and functional status on vitiligo patients.Öğe Sexual Dysfunction in Women with Lumbosacral Disc Disease(2017) Akkurt, Halil Ekrem; Yılmaz, Halim; Yılmaz, Sema Dereli; Ordahan, Banu; Şen, Zafer; Gürbüz, Cemal; Göksu, HamitObjective: The aim of this study is to investigate the effects of lumbar disc disease(LDD) on sexual functions of women at reproductive period. Material and Methods: Forty-threewomen with LDD at reproductive period and 45 healthy controls at reproductive period were enrolledto the study. Patients and controls were evaluated with the Oswestry Disability Scale (ODS),Beck Depression Inventory (BDI), Visual Analogue Scale (VAS) and Female Sexual Function Inventory(FSFI). Results: Both groups had similar traits in terms of age, body mass index, durationof marriage, number of weekly intercourse before LDD, number of living children, monthly incomelevel and family structure. The total FSFI score, the priority of sexual life score, number ofweekly sexual intercourses were found to be lower than control group. Negative correlation wasfound between total FSFI score and BDI, ODS and VAS scores. Conclusion: In women with LDD,sexual function is negatively influenced and seems to be associated with increased disease activity,pain and accompanying depression level.Öğe Gastrointestinal Side Effect Profile Due to the Use of Alendronate in the Treatment of Osteoporosis(Yonsei Univ Coll Medicine, 2003) Akı, Semih; Eskiyurt, Nurten; Akarırmak, Ülkü ; Tüzün, Fikret; Eryavuz, Merih; Alper, Serap; Arpacıoğlu, Oktay; Atalay, Fatma; Kavuncu, Vural; Kokino, Siren; Kuru, Ömer; Nas, Kemal; Özerbil, Önder; Savaş, Gürsoy; Şendur, Ömer Faruk; Soy, Derya; Akyüz, GülserenThe aim of our study was to evaluate the upper gastrointestinal (GI) tract side effect profile in 759 female patients that had taken alendronate (10 mg/day), for at least 6 months, for the treatment of osteoporosis, in relation to the safety of alendronate and the compliance of patients to its absorption rules. This study was a multicentered retrospective, clinical, non-placebo controlled, study of 759 female subjects carried out at 26 centres in 6 different regions of Turkey. The mean age of our patients was 62.6 +/- 8.6, with 51.2% in the age range 60 to 69 years. 158 patients (20.8%) were considered to have upper GI tract complaints with nausea as the most often encountered symptom. Of the subjects with upper GI tract complaints, 20% reported discontinued drug use, and 30% reported the requirement of an additional drug in order to abolish their complaints. Approximately 537 (71%) of the patients stated they had been given written information about the administration of the drug, and at least 93 patients (12%) and 73 patients (18.4%) acknowledged non compliance with the safety and absorption rules, respectively. In our study, no significant difference was found between the adherence to the safety measures and upper GI tract complaints (p>0.05), but that upper GI tract complaints were higher in patients taking additional medication to alendronate (p<0.05).