Selçuklu Araştırmaları Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Selçuklu dönemi kıyafetleri(Selçuk Üniversitesi, Selçuklu Araştırmaları Enstitüsü, 2022) Gümüştop, Neclanur; Hacıgökmen, Mehmet AliGiyinme, insanların yiyecek ve barınma ihtiyacından sonra gelen en temel gereksinimdir. İnsanlar, dış etkenlere karşı kendilerini korumak için farklı giysiler giymişlerdir. Eskiçağlarda daha basit formda kıyafetler kullanılırken, dokumacılığın gelişmesiyle birlikte daha detaylı kıyafetler giyilmeye başlanmıştır. İnsan hayatının vazgeçilmezi olan kıyafetler, sadece güzel sanatlar, moda tasarımı, tekstil endüstrisi gibi alanların değil aynı zamanda tarih biliminin de önemli konuları arasındadır. Günümüzde küreselleşme nedeniyle, dünyanın pek çok yerinde benzer kıyafetler giyilmektedir. Eski dönemlerde olduğu gibi giysilerin, kişinin mensup olduğu milleti, sosyal statüsünü göstermesi durumu azalmıştır. Seri üretimin artması ve moda anlayışının değişmesi ile dünyanın pek çok yerinde benzer giysiler giyilmeye başlanmıştır. Ortaçağda ise kıyafetler kamusal kimliği ifade etmekte ve milletleri ayırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmayla model, renk ve özellikleri bakımından Selçukluya özgü olan kıyafetler incelenecektir. Tarih bilimi giysilerin ifade ettikleri sembolik anlamlara ve kumaşlarının türlerine bakarak, dönemin sosyo-kültürel ve iktisadi hayatına dair bilgiler verir. Dolayısıyla o zamandaki bir kıyafete bakarak kişinin toplum içindeki statüsünü, dini tercihini ve etnik kimliğini anlamak mümkündür. Tarih biliminin dışında Selçuklu kıyafetlerini inceleyen sanat tarihi çalışmaları mevcut olmakla birlikte, bu çalışmalarda dönemin giysileri sadece şekil yönünden incelenmiştir. Yapılan bu çalışmada ise giysiler sadece tekstil objesi olarak değil, aynı zamanda ifade ettikleri sembolik anlamlarıyla incelenmiş ve dönemin kültür hayatına dair bilgiler verilmiştir. Dönemin çini ve seramikleri, minyatürleri, taş kabartmaları ve metal objelerindeki figürler esas alınmak suretiyle yapılan çalışmada, XI. ve XIV. y.y. arasında Selçuklu sarayında kullanılan kıyafetler incelenmiştir. Ayrıca bu çalışma ile giysiler üzerinden, kültürlerarası etkileşim, ticari ilişkiler ve kültürel devamlılığın sağlanıp sağlanmadığı ortaya koyulmuştur. Araştırmanın kapsamı Selçuklu dönemi ile sınırlandırılmış olsa da konunun daha iyi anlaşılması için zaman zaman bu tarihlendirmenin dışına çıkılmıştır. Bu konuda hem Selçuklu dönemi kaynakları ve arkeolojik materyalleri hem de eski Türk tarihine dair vesikalar bizlere yol göstermiştir. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Selçuklu döneminde giyilen kıyafetler belirli kategoriler altında incelenmiş ve dönemin tekstil endüstrisi hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; Hükümdarın ve saray bürokratlarının giysileri ile sosyal sınıflara ait tasvirler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise çiniler, seramikler, maden eşyalar ve minyatürler üzerindeki kıyafetler ele alınmış ve bu malzemelerin Selçuklu dönemindeki üretim şekilleri hakkında bilgiler verilmiştir.Öğe Türkiye Selçukluları ve beylikleri döneminde Ahî Zaviye Vakıfları (1292-1333)(Selçuk Üniversitesi, Selçuklu Araştırmaları Enstitüsü, 2022) Dereli, Semiye; Odabaşı, ZehraAnadolu coğrafyası incelendiğinde bu bölgenin tarih boyunca insan iskânına ve istilasına açık bir bölge olduğu görülmektedir. Anadolu'ya XIII. yüzyıl başlarından itibaren meydana gelen göçlerde, değişik tasavvuf mekteplerine bağlı sunnî veya bâtınî derviş guruplarının geldiği bilinmektedir. Bunlar fethedilen topraklara yerleşip, müridleriyle beraber zaviyeler açmışlardır. Zaviyeler, İslamiyetin yayılmasında en önemli rolü üstlenmişlerdir. Bu yapılar dini bir tarikat yapısı olmasına rağmen çok yönlü bir sisteme de sahiptir. Selçuklu döneminde inşa edilmiş on dört Ahi Zaviyesinin vakfiyesi mevcut olmakla birlikte adı geçen bu yapılardan sadece bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Bu çalışmada Ahî Şorba Zaviyesi, Ahî Nahcivan Zaviyesi, Ahî Evran Şeyh Nasîrüddin Zaviyesi, Ahî Pehlivan Zaviyesi, Ahî Emir Ahmed Bin Zeynülhac Zaviyesi, Mesud Bin Mahmud Bin Alınmuş-Şanlı Zaviyesi'nin isimleri ve vakfiyeleri tespit edilmiştir. Bu doğrultuda Kastamonu, Kırşehir, Sivas ve Tokat'taki Ahî zaviyelerinin vakfiyeleri incelenerek işleyişlerindeki farklar ve benzerliklerin ortaya konulması açısından önemlidir. Ayrıca Selçuklu döneminde inşa edilmiş olan bu zaviyelerin bulundukları bölgenin dini yapısına ve buradaki İslamlaşmaya katkıları incelenerek, Osmanlı dönemindeki durumları tahlil edilmektedir.Öğe XIII. yüzyıl vakfiyelerine göre Anadolu'nun sosyal yapısı(Selçuk Üniversitesi, Selçuklu Araştırmaları Enstitüsü, 2023) Pala, Mücahit; Hacıgökmen, Mehmet AliXII. yüzyılda Türklerin Anadolu'ya gelmesiyle yapılaşma başlamış ve burada sunulan hizmetlerle gayrimüslimlerin ihtidası sağlanmıştır. Bu ihtidanın temelinde vakıf kurumları yer almıştır. Bu vakıfların özelliklerinin yazılı olduğu vakfiyeler aracılığıyla İslamlaştırılma takip edilebilmiştir. Vakfiyelerin verdiği bilgiler bir şehri, köyü, dönemi ve bazen de devletin yapısını ortaya koymaktadır. Vakıf gelirlerinden bahsedilirken, bölgedeki köylerden bahsedilmiştir. Vakfiyelerden Konya'da 22, Sivas'ta 20 ve diğer şehirlerde ise 18 adet köyün şu anki yerleri tespit edilmiştir. Konya ve Sivas'ta bulunan köylerin çokluğu buradaki vakfiyelerin fazlalığı ve verdiği bilgilerin genişliğinden kaynaklanmıştır. XIII. yüzyıl vakfiyelerinde 4 iç kale, 12 dış kale, 7 meydan, 21 medrese, 4 dârüşşifâ, 12 tekke/zaviye, 21 kervansaray, 48 çarşı/pazar, 40 cami/mescit, 15 hamam/kaplıca, 10 çeşme, 2 buzhane, 87 bağ/bahçe, 25 değirmen, 6 köprü ve 1 tuvalet tespit edilmiştir. Vakfiyelerdeki bilgilere bakılarak kısmi de olsa yerleri tespit edilebilmektedir. Her şehirde kale, meydan, çeşme, buzhane, köprü ve tuvaletin bulunduğu göz önüne alınırsa vakfiyelerde aktarılan yapıların sayısı oldukça azdır. Vakfiyelerde belirtilen vakıf gelirlerinden yola çıkılarak şehirlerde ve taşrada bulunan mahallelerin ve burada yaşayanların isimleri tespit edilebilmektedir. Böylece bölgedeki etnik kültür hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Gayrimüslimlerin, Türklerle aynı mahallelerde veya surla ayrılmış olan mahallelerde yaşadıkları görülmektedir. Türklerin henüz bir asır geçmesine rağmen Anadolu'da adım attıkları yerleri hem insanlarla hem de müesseselerle şenlendirdiği vakfiyeler aracılığıyla ortaya konulmaktadır. Müslümanlar ile gayrimüslimlerin birlikte yaşadığı bölgelerde zaman içerisinde önce yaşayanların isimlerinin yani dinlerinin değiştiği daha sonra da yaşadıkları bölgenin adlarının değiştiği görülmektedir. İlk yıllarda ihtidanın hızlıca gerçekleştiğini söylemek yanlış olacaktır. Türklerle yaşayan gayrimüslimlerin çoğu zaman içerisinde onların kültürlerini benimsemiş ve Türkleşmesi gerçekleşmiştir.