Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi/Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 22
  • Öğe
    Okul çağındaki çocuklarda diş hekimi ziyaret sıklığının çürük deneyimi ve ağız sağlığı faktörleri üzerine etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2015) Karabekiroğlu, Said; Öncü, Elif; Kaplanoğlu, Kadir; Ünlü, Nimet
    Bu çalışmada okul çağındaki çocuklarda diş hekimi ziyaret sıklığının çürük deneyimi ve ağız sağlığı faktörleri üzerine etkisi incelenmiştir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne başvuran 188 (14-16 yaş arasındaki) okul çağındaki birey üzerinde gerçekleştirildi. Her birey için DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi, plak ve gingival indeks değerleri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri, radyografik değerlendirme de bitewing radyograflari kullanıldı. Bireylerden cinsiyet, yaş, diş hekimi ziyaret sıklığı, ağız bakım alışkanlıkları, anne-baba eğitim düzeyi ve gelir düzeyi konularında sorular içeren anket formunu doldurmaları istendi. Tüm kayıtların alınmasından sonra bireyler diş hekimi ziyaret sıklığına göre düzenli ve düzensiz olmak üzere iki gruba ayrıldı. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı. Bulgular: Sonuçlara göre düzenli diş hekimi ziyareti olan birey sayısı 47 iken, 141 bireyin düzensiz gruba girdiği bulundu. Diş hekimi ziyaret sıklığına göre oluşturulan gruplarda ilk diş hekimine gitme yaşı (p < 0.001), çürüklü (p < 0.001) ve dolgulu (p=0,029) diş sayısı ortalaması, plak indeksi (p=0,005), diş fırçalama sıklığı (p=0,004) ve yatmadan önce fırçalama (p=0,013) açısından anlamlı derecede fark olduğu görüldü. Diğer yandan cinsiyet (p=0,308), eksik diş ortalaması (p=0,421), DMFT ortalaması (p=0,183), gingival indeks (p=0,05), diş ipi kullanımı (p=0,101) ve gargara kullanımı (p=0,155), anne (p=0,084) ve babanın (p=0,489) eğitim seviyesi ve gelir düzeyi (p=0,768) açısından ilişki bulunmadı. Sonuç: Düzenli diş hekimi ziyaretlerinin çocukların ağız bakımının desteklenmesi ve genel çürük risklerinin düşürülmesi açısından son derece önem arz ettiği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Gömülü üçüncü molar dişlerin ikinci molar dişlere etkisinin KIBT ile değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Arslan, Zeynep Betül; Yıldız, Dila Berker; Yaşar, Füsun
    Amaç: Bu çalışmanın amacı gömülü/ yarı gömülü mandibular üçüncü molar dişlerin pozisyonunun ve gömülü dişle ilişkili ikinci molar dişlerde distal çürük ve eksternal rezorpsiyon oluşumunun konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) ile değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışma grubu, diagnostik amaçlı çekilen 87 hastanın KIBT görüntülerinden oluşturuldu.140 gömülü/yarı gömülü mandibular üçüncü molar dişin pozisyonu ve ikinci molar dişlere etkisi (ikinci molar dişin distal yüzeyinde çürük varlığı ve eksternal kök rezorpsiyonu) değerlendirildi. Elde edilen veriler yaş grupları, cinsiyet ve gömülü mandibular üçüncü molar dişlerin pozisyonuna göre analiz edildi. Bulgular: Üçüncü molar dişlerin angulasyonlarında en çok mesioangular (% 49.3) ve horizontal (% 25.7) pozisyon gözlendi. Gömülü kalma seviyesinde ise mandibular üçüncü molar dişlerde en fazla sınıf C (% 64.3) pozisyonu değerlendirildi İkinci molar dişlerin distal yüzeyinde çürük oluşumu prevalansı % 20.7 eksternal rezorpsiyon prevalansı ise % 5 olarak bulundu. 18-24 yaş grubunda (% 12.8), gömülü dişin sınıf B (% 11.4) ve mesioangular (% 14.3) pozisyonlarında ikinci molar dişte çürük oluşumu prevalansı diğer gruplara göre daha yüksek olarak bulunmuştur. İkinci molar dişte eksternal rezorpsiyon ise 25-35 ve 35 yaş üstü sadece erkek hastalarda ve gömülü dişin sınıf C (% 5) pozisyonunda belirlenmiştir. Sonuç: KIBT ile üç boyutlu olarak mandibular üçüncü molar dişin pozisyonu, ikinci molar dişle ilişkisi ve ilgili patolojiler daha ayrıntılı ve kesin olarak değerlendirilir. Bu çalışma, gömülü üçüncü molar dişlerle ilişkili değerlendirilen patolojilerden ikinci molar dişlerde distal çürük oluşumu prevalansının yüksek olduğunu ve mezioangular pozisyonun patolojik durumlar için risk faktörü olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte sınıf B pozisyonu çürük oluşumu için, sınıf C pozisyonu ise eksternal rezorpsiyon için daha yüksek risk taşımaktadır.
  • Öğe
    Kronolojik, dental ve iskeletsel yaş arasındaki korelasyonun değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Doğan, Fatma Büşra; Akgünlü, Faruk
    Amaç: Yaş tahmini sadece kişisel tanımlama için değil, tıp ve diş hekimliğinde tedavi planlaması için de büyük önem taşımaktadır. Büyüme ve gelişim genetik, epigenetik, çevresel faktörler, beslenme durumu ve hormonal faktörler gibi çeşitli faktörler tarafından etkilenmektedir. Bu nedenle bireylerin olgunlaşma durumu incelenirken kronolojik yaştan ziyade diş ve iskelet olgunlaşma durumu değerlendirmesine dayanan “biyolojik yaş” esas alınır. Bu çalışmanın amacı kronolojik yaş ile dental ve iskeletsel yaşın ilişkisini değerlendirmek ve aralarında korelasyon olup olmadığını saptamaktır. Gereç ve Yöntemler: 78 hastanın (10.42-16.5 yaşları arası) elbilek grafileri ile panoramik radyografileri incelenmiştir. Dental yaş tayini için Williems yöntemi, iskeletsel yaş tayini içinse Fishman yöntemi kullanılmıştır. Bulgular: İskeletsel yaş ile kronolojik yaş ortalamalarının karşılaştırılmasında kadın hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark yokken erkeklerde fark saptanmıştır (kadın p=0.906, erkek p=0.041). Dental yaş ile kronolojik yaşın karşılaştırılmasında da her iki cinsiyet grubunda da fark saptanmamıştır (p>0.05). Kronolojik yaş ile hem iskeletsel yaş hem de dental yaş arasında her iki cinsiyet grubunda da pozitif korelasyon mevcuttur. Ayrıca dental yaş ile iskeletsel yaş arasında da pozitif yönde korelasyon tespit edilmiştir. Sonuç: Yapılan bu çalışma kronolojik yaş ile hem dental hem de iskeletsel yapının değerlendirme yöntemleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Kronolojik yaş tahmininin mümkün olmasının yansıra, dental ve iskeletsel yaşın tespiti kişinin olgunluk durumu ve büyüme gelişim paterninin incelenmesinde de önem taşımaktadır.
  • Öğe
    Posterior dişsizliğin kondil boyutlarındaki değişimine etkisinin dijital panoramik röntgen ile değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Çetin, Bilgün; Ayyıldız, Halil; Akgünlü, Faruk
    Amaç: Çalışmamızda çift taraflı posterior dişsizliği bulunan 40 yaş ve üzerindeki kadın hastalarda eklem kondilinin boy ve genişlik uzunluklarının değişip değişmediğinin araştırılması amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntemler: Çalışma için sistemik durumu bilinen hastaların dijital panoramik röntgenleri kullanılmıştır. Kırk yaş ve üzeri 30 adet çift taraflı posterior dişsizliğe sahip ve 30 adet çift taraflı posterior kapanışa sahip hastaların röntgenleri kullanılmıştır. Görüntüler Image j (version 14) görüntü analiz programı kullanılarak çene radyolojisi uzmanı tarafından bir hafta ara ile iki kez ölçülmüş ve verilerin istatistiği için IBM SPSS (version 22) programı kullanılmıştır. Her iki hasta grubu arasında fark için bağımsız örneklem t testi, sağ ve sol kondiller arası fark için de bağımlı örneklem t testi kullanılmıştır. Bulgular: İki ölçüm arasında 0.996 uyum bulunmuş ve analizler için ilk ölçümler kullanılmıştır. İki grup arasında kondil yüksekliğinin ve genişliğinin uzunlukları bakımından istatistiksel olarak fark bulunmuştur. Ayrıca posterior dişsiz hastalarda hem genişlik hem boy uzunluğu bakımından sağ ve sol kondiller arasında anlamlı fark bulunmuştur. Dişli hastalarda ise anlamlı fark yoktur. Sonuç: Yapılan çalışma ile posterior dişsizliğin kondil boyutlarında artışa neden olabileceği bu durumun ise hastanın mandibulasını çiğneme sırasında anteriora kaydırmasına adaptasyon olabileceği düşünülmüştür.
  • Öğe
    Mandibular üçüncü molar dişlerin inferior alveoler kanalla ilişkisinin KIBT ile değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Çelikel, Erkan Taner; Arslan, Zeynep Betül; Yıldız, Dila Berker; Yaşar, Füsun
    Amaç: Gömülü mandibular üçüncü molarların inferior alveolar kanalla ilişkisini incelemek, bu bölgede yapılan operasyonlarda inferior alveolar nörovasküler yapıya zarar vermemek için önemlidir. Bu çalışmadaki amaç gömülü mandibular üçüncü molarların inferior alveolar kanalla ilişkisini incelemek, pozisyonuna göre sınıflamak ve kontak durumunu belirlemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza 54 hastadan 100 mandibular gömülü üçüncü molar diş dahil edilmiştir. İnferior alveolar kanalın gömülü üçüncü molar dişlerin kökleriyle ilişkisi bukkal, lingual, inferior ve interradiküler olmak üzere 4 ayrı sınıfta iki gözlemci tarafından değerlendirilmiştir. İnferior alveolar kanalın diş kökleriyle kontak durumu olup olmadığı da incelenmiştir. Gözlemciler arası uyum yüksek olduğundan, iki gözlemcinin farklı değerlendirdiği vakalar gözlemciler tarafından birlikte tekrar değerlendirilip fikir birliğine varılarak prevalans değerleri hesaplanmıştır. Bulgular: Dişin pozisyonunun değerlendirildiği incelemede ?: 0.854, kontak durumuna göre değerlendirilen incelemede ?: 0.774 bulunmuştur. Gömülü mandibular üçüncü molarların % 52 oranında inferior, % 29 lingual, % 11 bukkal % 8 interradiküler konumda olduğu tespit edilmiştir. İnferior alveolar kanalın dişle kontak ilişkisi % 71 kontaklı, % 29 kontaksız olarak bulunmuştur. Sonuç: Gömülü mandibular üçüncü molarların cerrahi operasyonlarında sinir yaralanmalarına yol açmamak için Konik-ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) değerlendirmeleri önemlidir. KIBT sayesinde operasyon bölgesini üç boyutlu olarak inceleyebilir ve mandibular kanalın gömülü üçüncü molara göre pozisyonunu belirleyebiliriz.
  • Öğe
    Alt anterior dişlerin kök kanal morfolojilerinin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi kullanılarak araştırılması
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Özsoy, Sümeyya Çelik; Yaşar, Füsun
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, alt anterior dişlerin kök sayıları, kanal sayıları ve kök kanal morfolojilerinin frekans dağılımının konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) kullanılarak araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada 26 kadın ve 34 erkek olmak üzere farklı klinik endikasyonları nedeniyle alınmış 60 adet KIBT görüntüleri retrospektif olarak değerlendirildi. Toplam 237 adet diş cinsiyet ve simetri açısından incelendi. Tek gözlemci tarafından üç hafta arayla iki kere; kök sayısı, kanal sayısı ve Vertucci metoduna göre sınıflandırılan kök kanal morfolojilerinin frekans dağılımı yapıldı. İstatistiksel analiz SPSS 16.0 sürüm yazılım programı ile yapıldı. Bulgular: Çalışmada değerlendirilen dişlerin tamamında tek kök gözlendi. Sağ tarafta, kadınlarda alt santrallerin % 64‘ü, alt laterallerin % 76.9’u; erkeklerde alt santrallerin % 75.8’i, alt laterallerin % 73.5’i tek kanala sahipti. Sol tarafta, kadınlarda alt santrallerin %65,4’ü, alt laterallerin % 69.2’si; erkeklerde alt santrallerin % 73.5’i, alt laterallerin %81,8’i tek kanala sahipti. Alt anterior dişlerde kadınlarda % 76.1 ve erkeklerde % 81.1 Tip 1 kanal morfolojisi gözlendi. Cinsiyet ve simetri açısından istatistik olarak anlamlı fark gözlenmedi. Sonuç: Varyasyon görülme ihtimaline karşı tedavi edilecek dişlerin kök kanal morfolojilerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. KIBT görüntüleme kök kanal morfolojisini değerlendirmek için oldukça etkili bir yöntemdir.
  • Öğe
    Mental foramenin mandibular kemikle ilişkisinin ultrasonografi ile değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Yıldız, Dila Berker; Arslan, Zeynep Betül; Çelikel, Erkan Taner; Yaşar, Füsun
    Amaç: Mental foramen (MF) görüntülenmesi, etkili bir sinir bloğu gerçekleştirmede ve nörovasküler yaralanmaları önlemede önemli bir yere sahiptir. Çalışmamızın amacı MF’nin mandibular kemiğe olan uzaklıklarının USG ile tespiti, cinsiyete göre ve sağ-sol arasında farklılık olup olmadığının değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: 15 kadın ve 15 erkek toplam 30 gönüllünün (22-27 yaş aralığında) sağ ve sol MF’leri USG ile değerlendirildi. MF’nin mandibular kemiğin üst ve alt sınırına olan uzaklıkları tespit edildi. Bulgular: MF’nin mandibular kemikteki sürekliliğin bozulması şeklindeki görüntüsü USG ile tespit edildi. MF’nin üst ve alt mandibular sınırla olan uzaklığı 2 ayrı gözlemci tarafından değerlendirildi. Birinci ve ikinci gözlemciler arasındaki uyum iyi olduğundan (0,709?r?0,902) ölçümlerin ortalaması kullanıldı. Sağ ve sol ölçümler arasında fark olup olmadığını değerlendirmek için yapılan Wilcoxon Signed Rank testi sonucuna göre kadınlarda anlamlı bir fark yokken erkeklerde anlamlı bir fark çıkmıştır. Cinsiyetler arasında fark olup olmadığını değerlendirmek için yaptığımız Mann Whitney U testi sonucuna göre kadın ve erkekler arasında erkeklerde daha yüksek değerde olmak üzere istatiksel olarak anlamlı bir fark çıkmıştır (p ?0,05). Sonuç: USG, MF’nin tespitinde ve saptanabilen mandibular kemikle olan ilişkisini değerlendirmede non invaziv, iyonize radyasyon içermeyen, hasta başında uygulanabilen bir görüntüleme metodudur. Bu avantajları, ileride yapılabilecek daha geniş çalışma gruplarından elde edilen referans değerleriyle bu bölgede yapılan operatif işlemlerde hasta başında tespitinin kolaylıkla yapılmasını mümkün kılacaktır.
  • Öğe
    Cinsiyetin mandibuler parametreler üzerine etkisi: Retrospektif KIBT çalışması
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) İçöz, Derya; Akgünlü, Faruk
    Amaç: Kafatasının en geniş, en sert ve en hareketli kemiği olan mandibulanın tanımlanması pelvis ve kafatasından sonra cinsiyetler arasında en çok fark gözlenen kemik olması sebebiyle medikolegal ve antraopolojik açıdan önemlidir. Bu çalışmanın amacı; konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) 3 boyutlu (3B) rekonstrüksiyon görüntüleri üzerinde bazı parametrelerin simetrisini ve cinsiyetler arasındaki farkı değerlendirmekti. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada 60 hastaya (30 kadın ve 30 erkek) ait (ort yaş=50.6) KIBT görüntüleri değerlendirildi. Görüntüler üzerinde kondiler uzunluk (Kon-Gon), koronoid uzunluğu (Kor-Gon), bigonial genişlik (BiGon) ve bikondiler genişlik (BiKon) ölçümleri yapıldı. Ölçümler iki hafta arayla aynı gözlemci tarafından tekrarlandı ve ortalama değerler istatistik analiz için kullanıldı. KonGon ve KorGon uzunluklarının sağ ve sol arasındaki farkı eşleştirilmiş örneklem t testi ile tüm parametreler arasındaki cinsiyete bağlı fark bağımsız örneklem t testi ile karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmada değerlendirilen parametrelerin tamamı için ortalama değerler erkeklerde kadınlara göre daha yüksek bulundu (p?0.05). KonGon ve KorGon ölçümlerinin her ikisi için de çenelerin sağı ve solu arasında istatistik olarak anlamlı fark gözlenmedi. Sonuç: Bu çalışma popülasyonuna göre, değerlendirilen parametreler cinsiyetler arasında belirgin farklılık göstermektedir ve söz konusu parametrelerin cinsiyet ayrımında kullanılmasının faydalı olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Sendromsuz hastalarda çok sayıda süpernümerer diş: İki olgu sunumu
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Çetin, Bilgün; Doğan, Fatma Büşra; Akgünlü, Faruk
    İlave dişler, 20 adet süt ve 32 adet daimi dişe ek olarak gelişen diş ya da diş benzeri yapıları tanımlamak için kullanılmaktadır. Süpernümerer de denen bu ilave dişlerin çevresel ve genetik etkilerle oluştuğu düşünülse de etyolojisi tam olarak aydınlatılamamıştır. Çoklu süpernümerer dişler genelde kleidokranial displazi, Gardner sendromu ve Cruzon sendromu gibi çeşitli sendromlara sahip bireylerde gözlenmektedir. Sendrom ile ilişkili olmayan ve çok sayıda süpernümerer dişe sahip vakalar oldukça nadir gözlenmektedir. Bu nedenle, bu makalede hiçbir sendromu bulunmayan iki adet çoklu süpernümerer dişe sahip olgunun sunumu amaçlanmıştır. İlk olguda; 27 yaşında erkek hastada bir adet sürmüş altı adet gömülü olmak üzere yedi adet süpernümerer diş tespit edildi. İkinci olguda; 23 yaşında erkek hastada beş adet sürmüş yedi adet gömülü toplam on iki tane süpernümerer diş saptanmıştır.
  • Öğe
    Dental anomali görülme sıklığının dijital panoramik radyografi ile değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Arslan, Zeynep Betül; Yıldız, Dila Berker; Yaşar, Füsun
    Amaç: Bu çalışmanın amacı bir grup Türk popülasyonunda dental anomali görülme sıklığının dijital panoramik radyografi ile değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, 2017-2018 yıllarında Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi kliniğine muayene amaçlı gelen hastalardan rutin olarak alınan panoramik radyografi görüntüleri üzerinde retrospektif olarak planlanmıştır. Bu amaçla çalışmaya, 16-60 yaş arasında olan rastgele seçilen 1100 hastanın panoramik radyografi görüntüleri dâhil edildi. Çalışmaya travmatik yaralanmalar, damak yarığı, tüm sendromlar ve net olmayan radyografiler dâhil edilmedi. Ayrıca çok çeşitli morfoloji ve pozisyon varyasyonları gösteren üçüncü molar dişler de değerlendirme dışı bırakıldı. Görüntüler iki gözlemci tarafından dental anomali varlığına göre değerlendirildi. Bulgular: Değerlendirilen1100 hastada dental anomali görülme sıklığı % 6.90 (42 kadın 34 erkek, toplam 76 birey) olarak belirlendi. Bu çalışmada görülme sıklığı en yüksek olan anomali tipleri 45 bireyde (% 4.09) gözlenen gömülü kalma ve 19 bireyde (% 1.72) gözlenen sürnümerer diş olarak belirlenmiştir. 5 bireyde (% 0.45) amelogenezis imperfekta, 4 bireyde (% 0.36) dilaserasyon, 2 bireyde (% 0.18) geminasyon, 1 bireyde (% 0.09) ise dens in dente tespit edilmiştir Sonuç: Dental anomali tipleri ve görülme sıklığı popülasyonlar arasında ve içinde büyük farklılıklar göstermektedir. Bu araştırmada bir grup Türk popülasyonunda dental anomali görülme sıklığı değerlendirildi ve en sık görülen anomaliler gömülü kalma ile sürnümerer diş olarak tespit edildi.
  • Öğe
    Alt üçüncü molar dişlerin pozisyonlarının değerlendirilmesi ile retromolar bölgede gözlenen kemik rezorpsiyonun araştırılması
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Çimen, Tansu; Çetin, Bilgün; Yaşar, Füsun
    Amaç: Bu çalışmanın amacı alt çene üçüncü molar dişlerin gömülülük ve pozisyonlarının insidansı ile dişin durumunun kronik enflamasyona bağlı olarak distal bölgede gözlenen kemik rezorpsiyonuna etkilerinin araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı’na başvurmuş ve yaş aralığı 17-56 arası değişen çeşitli nedenlerle panoramik röntgen alınmış 300 hasta retrospektif olarak seçilmiştir. Venta ve ark. yapmış olduğu çalışmaya uygun olarak toplamda 547 adet alt üçüncü molar diş, gömülülük durumu ve pozisyonlarına göre incelenmiştir. Distal kemikte rezorpsiyon olup olmadığı da bir gözlemci tarafından değerlendirilmiştir. İstatistiksel analiz için SPSS programı kullanılmış ve insidans için frekans analizi, gömülülük ve pozisyonun rezorpsiyona etkileri için de Ki-kare testi uygulanmıştır. Bulgular: 300 hastada toplam 547 adet alt üçüncü molar diş tespit edildi. 547 adet dişin 256 tanesi (% 47) sürmüş, 60 tanesi (% 11) yarı sürmüş ve 231 tanesi (% 42) gömülü olarak bulunmaktadır. Alt yirmi yaş dişlerinde en sık gözlenen durum vertikal pozisyonda sürmüş dişlerdir (% 46). Gömülü dişler içerisinde en sık gözlenen pozisyon mezioangular (% 28), en az gözlenen pozisyon ise bukkolingual pozisyondur (% 0.1). Gömülülüğün ve pozisyonun rezorpsiyon üzerine etkisinde anlamlı fark gözlenmiştir (p=0.00). En sık vertikal pozisyonda (% 86.4) ve yarı sürmüş dişlerde (% 43.3) rezorpsiyon varlığına rastlanmıştır. Sonuç: Türk subpopülasyonunda yapılan bu çalışma ile alt üçüncü molar dişlerin sürme problemleri ile ilgili bilgiler elde edilmiştir. Alt üçüncü molar dişler normal pozisyonda ağız içerisine sürmüş olsalar ve hastada herhangi bir semptom bulunmasa bile distal bölgede kronik enfeksiyona bağlı kemik rezorpsiyonuna panoramik radyografilerde rastlanabilmektedir.
  • Öğe
    Accuracy of digital panoramic radiographs on the vertical measurements of dental implants
    (Cumhuriyet University Faculty of Dentistry, 2018) Apaydin B.K.; Yasar F.; Kizildağ A.; Tasdemir O.U.
    Amaç: Panoramik radyografi (PR), dental ve iliskili yapilari degerlendirmek için en sik kullanilan tekniktir. Bu çalismanin amaci, dental implant tedavisinin planlanmasinda panoramik radyografik görüntülerin (PRI) dogrulugunu ve anterior, premolar ve posterior bölgeler için bir panoramik cihazin büyütme oranini belirlemekti. Gereç ve Yöntem: Implant cerrahisi sonrasi PRI'lari alinmis olan 83 hasta çalismaya dahil edildi. önceden dikey uzunluklari bilinen toplam 240 adet dental implant (53 anterior, 69 premolar ve 118 molar bölge), PRI'nin büyütme oranini ve dogrulugunu belirlemek için, panoramik sistemin ölçüm araçlari kullanilarak ameliyat sonrasi radyografik görüntüler üzerinde tekrar ölçüldü. Verilerin normal dagilima sahip olmasi nedeniyle, istatistiksel analiz için eslestirilmis t testi kullanildi (p < 0,05). üç bölgenin büyütme orani, implantlarin ölçülen dikey uzunlugunun, implantlarin gerçek dikey uzunluguna orani bulunarak hesaplandi. Bulgular: Implantlarin gerçek dikey uzunlugu ve PRI'dan ölçülen dikey uzunlugu arasinda istatistiksel olarak anlamli fark bulundu (p < 0,05). Bununla birlikte, korelasyon orani tüm bölgeler için 1'e yakin bulundu. Implantlarin gerçek dikey uzunlugu ve PRI'den ölçülen dikey uzunlugu arasindaki fark, ön bölge için 0.50 mm, premolar bölge için 0,97 mm ve molar bölge için 0,83 mm idi. Cliniview™ (Instrumentarium Sti., Tuusula, FINLANDIYA) yazilimi tarafindan düzeltilen panoramik sistemin büyütme orani, tüm bölgeler için 1 civarinda bulundu. Sonuçlar: PRI'lar, kolay ulasilabilir olmalari ve düsük radyasyon dozlari sayesinde, implant cerrahisi planlamasindaki dikey ölçümler için 1 mm'lik güven araligi ile kullanilabilir. © Cumhuriyet University Faculty of Dentistry 2018.Objectives: Panoramic radiography (PR) is the most commonly used technique to evaluate the dental and associated structures. The aim of this study was to determine the accuracy of panoramic radiographic images (PRIs) in planning the dental implant treatment and the magnification rate of a panoramic device for anterior, premolar and posterior regions. Materials and Methods: Eighty-eight patients with PRIs were taken after implant surgery were included to the study. A total of 240 dental implants (53 anterior, 69 premolar, and 118 molar regions) of which actual vertical lengths were known, were re-measured on post-operative radiographic images using the scaling tools of the panoramic system to determine the magnification rate and the accuracy of PRIs. Because the data had normal distribution, the paired t test was used for the statistical analysis (p < 0.05). The magnification rates of the three regions were calculated as the ratio of the radiographically measured vertical length of the implants to the actual vertical length of the implants. Results: A statistically significant difference was found between the actual and measured vertical length of the implants on the PRI (p < 0.05). However, the correlation rate was found close to 1 for all regions. The difference between the actual and measured vertical length of the implants on the PRI was 0.50 mm for the anterior region, 0.97 mm for the premolar region, and 0.83 mm for the molar region. The magnification rate of the panoramic system corrected by Cliniview™ (Instrumentarium Corp., Tuusula, FINLAND) software was found around 1 for all the regions. Conclusions: Due to their readily accessible nature and low radiation dose, PRIs can be used in implant surgery for vertical measurements with 1 mm confidence interval. © Cumhuriyet University Faculty of Dentistry 2018.
  • Öğe
    Bilateral Geminated Teeth With Talon Cusps: A Case Report
    (2012) Şener, Sevgi.; Ünlü, Nimet.; Başçiftçi, Faruk. Ayhan.; Bozdağ, Güldane.
    Talon cusps and gemination are rare dental anomalies that can cause significant aesthetic and clinical problems. Bilateral talon cusps on geminated teeth have not been reported so far. The case of gemination with talon cusps on both maxillary central incisors was presented in this report. The main complaints of the patient were tongue irritation and aesthetic problems. The talon cusps were gradually reduced at 2 consecutive sittings and the exposed surface was treated with a fluoride gel. The aesthetical appearance was improved using a composite resin. Fixed orthodontic treatment was initiated for repositioning the left maxillary lateral incisor. A long term, multidisciplinary approach is necessary for the treatment of gemination with talon cusps.
  • Öğe
    The effect of different head positioning in panoramic radiography on radiomorphometric indexes
    (Cumhuriyet University Faculty of Dentistry, 2012) Aktan, Ali Murat; Haştar, Esin; Çiftçi, Mehmet Ertuğrul; Akgünlü, Faruk
    Objectives: The purpose of this study was to examine the effect of varying horizontal and vertical head rotations on measurements of the panoramic mandibular index and mental index (cortical width of mandibula) on panoramic radiography. Material and Methods: It was designed a mechanism that could imitate natural head movements (the right-left turn movement/X-plane, tilt up and down movement/Y-plane and right-toside tilting movement/ Z-plane) in three dimensions of the skull taken from cadavers. In this model, it was obtained a total of 66 digital panoramic radiographs with 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 and 15 degrees on each plane (+) and (-) directions. Mental and panoramic mandibular index were measured on each radiograph. Results: When the angle of the head increases above 7 degrees in the X-plane and on (+) direction of the Y-plane, 9 and 11 degrees on (-) direction of the Y-plane, 6 and 7 degrees on both (+) and (-) direction of the Z-plane, the mental index measurements were different statistically significant from measurements of the ideal head position. In some of the measurements in the X plane and when the angle of the head increases above 3 degrees on (+) direction in the Y plane, 1, 6 and 7 degrees on (+) direction in the Z plane and, the panoramic mandibular index measurements were different statistically significant from measurements of the ideal head position. Conclusion: For true measurements on panoramic radiography, proper positioning of the patient's head is important.
  • Öğe
    Panoramik radyografta farklı baş pozisyonlarının radyomorfometrik indekslere etkisi
    (2012) Aktan, Ali Murat; Akgünlü, Faruk; Çiftçi, Ertuğrul; Haştar, Esin
    Amaç: Panoramik radyografide değişen horizontal ve vertikal baş rotasyonlarının mandibular kortikal genişlik (mental indeks) ve panoramik mandibular indeks ölçümleri üzerindeki etkilerini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Kadavradan alınan kafatasının doğal baş hareketlerini [sağa-sola çevirme hareketi (X düzlemi), aşağı-yukarı eğme hareketi (Y düzlemi) ve sağa-sola devirme hareketi (Z düzlemi)] üç boyutlu olarak taklit etmesine olanak sağlayan bir düzenek hazırlandı. Bu düzenekte her düzlemde () ve (-) yönlerde 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 15 derecelerde toplam 66 dijital panoramik radyogram elde edildi. Her radyografide radyomorfometrik indekslerden mental indeks ve panoramik mandibular indeks ölçümleri yapıldı. Bulgular: X düzleminde başın açısı 7 derece ve üstüne çıktığında, Y düzleminde () yönde 7 derecenin üstüne çıktığında, (-) yönde ise açı 9 ve 11 derece değiştiğinde, Z düzleminde hem () hem de (-) yönde açı 6 ve 7 derece arttığında yapılan mental indeks ölçümleriyle ideal baş pozisyonu ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık belirlendi. Panoramik mandibular indeks ölçümlerinde ise X düzleminde ölçümlerin bazılarında, Y düzleminde başın () yönde hareketi sırasında alınan panoramik radyografilerde özellikle açı 3 derece üzerine çıktığında yapılan ölçümlerle, Z düzleminde () yönde açının 1, 6 ve 7 derece artışındaki ölçümler ideal baş pozisyonundaki ölçümlerden farklı olarak bulundu. Sonuçlar: Panoramik radyografideki ölçümlerin doğru olabilmesi için hastanın başının uygun pozisyonlandırılması gerekmektedir.
  • Öğe
    Depression and Quality of Life in Temporomandibular Joint Disorders
    (Universitatsverlag Ulm Gmbh, 2010) Güler, Özkan; Şener, Sevgi
    Objective: Temporomandibular joint disorders (TMJD) show functional discomfort of all chewing system consisting of the temporomandibular joint (TMJ) and the soft tissues surrounding the TMJ. The aim of this study was to investigate Depression and Quality of Life in patients with Temporomandibular Joint Disorders Methods: The study sample was formed by consecutive 113 TMJD patients, admitted to the dental school of a university, and by 32 healthy subjects matched for age, educational level, marital status, and family income. The patients were enrolled into three subgroups; 33 Joint Disorders (J), 33 patients with muscle problems (M), and 47 patients with joint and muscle problems together (MJ). The patient and control groups were assessed with Hamilton Depression Rating Scale (HDRS) and Quality of Life Index (WHOQOL-100). Results: There were no significant differences between patient and control groups with respect to age, educational level, marital status and family income. Compared to controls, HDRS scores were significantly higher and some of the subscale of WHOQOL-100, including physical health, psychological health, independence, and social relationships were lower in M and MJ patients. There was a negative correlation found between depression scores and subscale scores of WHOQOL-100, excluding social pressure. Conclusion: Our study suggests that quality of life and level of depression have been negatively affected in M and MJ patients. Psychiatric evaluation of both patient groups will improve their quality of life.
  • Öğe
    Alveolar Bone Changes Under Overhanging Restorations
    (Springer Heidelberg, 2010) Yaşar, Füsun; Yeşilova, Esra; Akgünlü, Faruk
    The aim of this study was to investigate changes in the trabecular architecture of the alveolar bone beneath overhanging restorations with bitewing radiographs in patients having no radiographically visible vertical bone loss. Twenty-eight digital bitewing radiographs with overhanging restorations and 28 digital bitewing radiographs without any restorations belonging to the contralateral side of the same patient were included in the study. Regions of interests (ROI) were created in the alveolar bone along the interproximal regions. These ROIs were segmented to binary images with lmageJ, and, within these binary images, the number of radiographically visible trabecular bone islands per unit area was counted; in addition, the Feret diameter and fractal dimension (FD) were measured. It was found that the mean number of objects per unit area was statistically different in alveolar bone with overhanging restorations from control sites (p<0.0001). However, the FeD (p=0.179) and FD (p=0.963) did not show statistically significant differences between alveolar bone with and without overhanging restorations.
  • Öğe
    Correlation of Different Mri Characteristics of Anterior Disc Displacement With Reduction and Without Reduction
    (Jaypee Brothers Medical Publishers (P) Ltd, 2005) Şener, Sevgi; Akgünlü, Faruk
    The aim of this study was to evaluate the correlations between magnetic resonance imaging (MRI) findings in anterior displacement with reduction (ADDR) and anterior displacement without reduction (ADDWR). Two hundred patients with temporomandibular disorder (TMD) symptoms were examined clinically by a clinician experienced with this disorder. There were 130 joints with ADDR and 45 joints with ADDWR; 88 patients were identified according to the clinical and MRI diagnoses of both observers. The MRI characteristics such as position, signal intensity, morphology of disc, degenerative changes, effusion, scar tissue, avascular necrosis, and condylar hypermobility were evaluated in the individual with ADDR and ADDWR. The Chi-square test was used to determine the correlation between MRI characteristics in the ADDR and the ADDWR. There were significant relationships between degenerative changes and increased signal intensity, degenerative changes and side-way displacement, effusion and the deformation of the disc, effusion and subluxation, increased signal intensity and subluxation, elongation deformation and increased signal intensity, and elongation deformation and side-way displacement in ADDR. There were significant relationships between degenerative changes and effusion, degenerative changes and decreased signal intensity, scar tissue and avascular necrosis, deformation of disc and increased signal intensity, as well as deformation of disc and decreased signal intensity in ADDWR. These MRI findings also correlated with the clinical findings, however, this correlation appears to be a synergistic pattern rather than a set of clear-cut relationships. The correlations between these MRIs and different clinical findings such as pain and dysfunction also must be evaluated. Existing correlations must be considered in the diagnosis and treatment planning of TMD, and signs and symptoms of TMD should be monitored after treatment.
  • Öğe
    Comparison of trabecular pattern in healthy and osteoporotic women
    (Gulhane Askeri Tip Akademisi, 2004) Yılmaz, H. H.; Akgünlü, Faruk; Aydın, Ü.
    Objective: To compare the trabecular pattern in otherwise healthy osteoporotic and control patients Methods: The study population included 25 osteoporotic patients with no other systemic disease and systemically healthy 25 control patients. Periapical radiographs were made and the radiographs were digitized with a flatbed scanner. Regions of interests of approximately 1 cm2 were selected in anterior and posterior maxilla and mandible. Using NIH Image software 1.61 (NIH) a custom computer program was written and the regions of interest were processed and analyzed, as described in the literature. Statistical analysis was made using the t-test (significance was defined as p£0.05). Results: When compared to controls, there is a reduction in the area of trabeculae and length of the periphery of the trabecular bone, and an increase in the area of bone marrow in all quadrants, although the results were not statistically significant in anterior mandible. Conclusion: The results of this study supports the hypothesis that anterior maxilla is the most definitive region in reflecting osteoporotic changes, and shows that the morphologic features of the trabecular bone of the maxilla and mandible are different in otherwise healthy osteoporotic and control groups of women.
  • Öğe
    Temporomandibular Internal Derangement: Correlation of Mri Findings With Clinical Symptoms of Pain and Joint Sounds in Patients With Bruxing Behaviour
    (British Inst Radiology, 2003) Güler, N.; Yatmaz, P. I.; Ataoğlu, H.; Emlik, D.; Uçkan, S.
    Objectives: The aim of this study was to correlate magnetic resonance imaging (MRI) findings of effusion, disc displacement, condylar bony changes and disc form with clinical findings of pain and sounds in patients with bruxing and non-bruxing behaviour. Methods: Disc displacement was confirmed by MRI in 102 joints from 64 patients (total of 128 joints) with bruxing behaviour who were referred for clinically diagnosed internal derangements of the temporomandibular joint (TMJ). Sixty joints with internal derangement from 30 patients without bruxing behaviour served as a control group. The clinical inclusion criteria were pain in the preauricular area and muscles of mastication, limitation or deviation in mandibular range of motion, and TMJ sounds. Signs of bruxism were diagnosed clinically and were obtained from the patient's history given on their first visit. Pain was evaluated using a visual analogue scale. Results: Of the 102 joints in the study group with disc displacement, 53 (52%) showed disc displacement with reduction and 49 (48%) showed disc displacement without reduction. In the control group, 16 joints were classified as normal. Of the remaining 44 joints, 27 (61%) had disc displacement with reduction and 17 (39%) had unilateral disc displacement without reduction. Condylar bony changes were seen in 55% of the reducing joints in the study group and in 38% of the reducing joints in the control group, compared with 86% of the non-reducing joints in the study group and 24% of the non-reducing joints in the control group. There was a strong correlation between age and degenerative change in the study group. In the reducing joints, there was a significant difference in the prevalence of condylar bony changes between the study and control groups (P < 0.01). In non-reducing joints, 30% of painful joints in the study group and 59% of those in the control group showed a strong signal in the joint space on T-2 weighted imaging. Statistically significant differences between the study and control groups were also found for disc form and the prevalence of effusion and disc displacement. Joint sounds were important in unilaterally affected joints in the study group. A statistically significant correlation was found between joint sounds and reducing joints (P < 0.05). Conclusion: It was demonstrated that a higher prevalence of condylar bony changes occurred in reducing joints in patients with bruxing behaviour.