Yazar "Özdemir, Hülya" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alternaria and Cladosporium spores in the atmosphere of Konya and their relationship with meteorological factors(2014) Artaç, Hasibe; Kızılpınar, İlginç Temizer; Özdemir, Hülya; Pekcan, Sevgi; Doğan, Cahit; Reisli, İsmailGiriş: Bu çalışmanın amacı; Konya ili atmosferindeki Alternaria ve Cladosporium sporlarını etkileyen meteorolojik faktörleri (sıcaklık, nispi nem, rüzgar hızı, rüzgar yönü ve yağış miktarı) saptamaktır. Gereç ve Yöntem: Alternaria ve Cladosporium sporları 1 Ocak 2008-31 Aralık 2009 tarihleri arasında Burkard cihazıyla toplandı. Mikroskobik sayımlar atmos- ferik konsantrasyonlara çevrildi ve spor/m3 şeklinde ifade edildi. Bulgular: 2008-2009 yıllarında sırasıyla, 424 (%19.2) ve 3977 (%8.6) spor/m3 Alternaria sporu, 1784 (%80.8) ve 42.158 (%91.4) spor/m3 Cladosporium sporu tespit edildi. 2008 yılında Cladosporium konsantrasyonuyla günlük ortalama sıcaklık (r 0.181, p 0.045), maksimum sıcaklık (r 0.193, p 0.033) ve rüzgar hızı (r 0.242, p 0.007) arasında pozitif korelasyon; nispi nem (r -0.215, p 0.017) ile negatif korelasyon saptandı. 2009 yılında ise Alternaria ve Cladosporium spor konsantrasyonlarının, günlük ortalama sıcaklık (r 0.44, p 0.001; r 0.44, p 0.001), minimum sıcaklık (r 0.46, p 0.001; r 0.44, p 0.001) ve maksimum sıcaklık (r 0.40, p 0.001; r 0.43, p 0.001) ile pozitif ilişkili olduğu; nispi nem ile (r -0.29, p 0.001; r -0.37, p 0.001) negatif korelasyonu olduğu bulundu. Sonuç: Konya ili atmosferindeki Alternaria ve Cladosporium miktarı meteorolojik faktörlere göre değişiklik göstermektedir. Ayrıca, Cladosporiuma ait sporlar Alternaria sporlarından daha yoğun olarak tespit edilmiştir.Öğe Astımlı çocuklarda serum periostin ve soluk havasında nitrik oksit düzeyi(2018) Dikener, Ahmet Hakan; Özdemir, Hülya; Ceylan, Ayça; Ünlü, Ali; Artaç, HasibeAmaç: Periostin, havayolu epitelinden ve akciğer fibroblastlarından, IL-4 ve IL-13 aracılığı ile salgılanan ekstrasellüler matriks proteinidir. Eozinofilik havayolu inflamasyonun göstergesi olduğu kabul edilmektedir. Çalışmada, astımlı çocuk hastalarda serum periostin düzeyinin değerlendirilmesi ve soluk havasında nitrik oksit (FeNO) düzeyleri ile korelasyonunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 7-17 yaş arası, 60 intermittan ve hafif persistan astımlı (29 allerjik, 31 allerjik olmayan) ve 30 sağlıklı kontrol, toplam 90 çocuk (45 kız, 45 erkek) dahil edildi. Hastaların demografik verileri, eozinofil yüzdesi, solunum fonksiyon testi, deri prik testi ve spesifik IgE düzeyleri kaydedildi. FeNO ve serum periostin düzeyi ölçüldü. Bulgular: Çalışmaya alınan tüm bireylerde serum periostin değerlerinin yaşla anlamlı korelasyonu olduğu ve yaşla birlikte azaldığı görüldü (6-12 yaş grubunda 59.0812.79 ng/dl, 13-18 yaş grubunda 46.1811.64 ng/dl, p0.001). Serum periostin düzeyi allerjik astımlı hastalarda 52.1013.93 ng/dl, allerjik olmayanlar da 54.6113.05 ng/dl olup anlamlı fark saptanmadı. FeNO değerleri hasta ve sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında farklı değildi (15.5 ppb ve 14.0 ppb, p0.486). Hasta grubunda sadece allerjik hastaların FeNO ve periostin değerleri arasındaki korelasyon değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlılık saptanmadı (r0.327, p0.077). Ayrıca, serum periostin düzeyi sadece polen duyarlılığı olan grupla karşılaştırıldığında polisensitize olan astımlı çocuklarda daha yüksekti ancak fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (58.215.1 ve 44.658.3, p0.065). Sonuç: Bu çalışma ile yeni biyobelirteç olan serum periostin düzeyi çocukluk çağındaki astımlı hastalarda değerlendirildi ve yaşla anlamlı korelasyonunun olduğu gösterildi. İntermittan ve hafif persistan astımlı hastalarda serum periostin düzeyinde anlamlı değişiklik saptanmadı. Çocukluk çağında orta ve ağır persistan astımda, serum periostin düzeyinin değerlendirilmesi için ayrıca çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe B cell aplasia and hypogammaglobulinemia associated with levetiracetam(K FAISAL SPEC HOSP RES CENTRE, 2018) Özdemir, Hülya; Sümer, Sua; Karabağlı, Hakan; Akdemir, Gökhan; Calışkaner, A. Zafer; Artaç, HasibeLevetiracetam (LEV) is a second-generation antiepileptic drug approved for the treatment of several types of epilepsy. We report a 45-year-old female who developed hypogammaglobulinemia and B cell aplasia during LEV treatment. The Naranjo probability score for an adverse drug reaction was 6. After LEV discontinuation, the number of B cells gradually increased and reached normal levels within two months. This case suggests that monitoring of immunoglobulin levels and lymphocyte subsets analysis is important in patients treated with LEV, especially in cases of prolonged infections.Öğe COVID-19 pnömonisi olan hastalarda T hücre alt gruplarının rolü(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özdemir, Hülya; Artaç, HasibeSARS-CoV-2, küresel bir pandemiye yol açan ve milyonlarca vaka ile yüz binlerce ölüme neden olan yüksek derecede bulaşıcı bir virüstür. İnsan SARS-CoV-2 enfeksiyonu, hafiften orta düzeye kadar olan ve kendiliğinden sınırlı seyir gösteren hastaların %80'den fazlasında klasik bir solunum virüsü benzeri klinik seyre sahiptir. Bu durum, doğal bağışıklık yanıtının ve T- ve B-hücre bağışıklığının ve antiviral nötralize edici antikor yanıtının tüm iyi bilinen yönlerini içerir. Viral enfeksiyon sırasında, yardımcı T hücreleri (Th) edinsel immünitede önemli bir rol oynar. Bu çalışmada COVID-19 pnömonisi olan hastalarda T hücre alt gruplarının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya 60 COVID-19 hastası ve 29 sağlıklı kontrol dahil edildi. CD4+ T hücre alt grupları (Th1, Th2, Th17,Th22, CD4+Treg, CD4+Tfh ve CD4+Tph) ve CD8+ T hücre alt grupları (Tc1, Tc2, Tc17, Tc22, CD8+Treg, CD8+Tfh ve CD8+Tph) eksprese ettikleri yüzey reseptörlerine ve/veya hücre içi sitokin düzeylerine göre akım sitometri yöntemi ile çalışıldı. Sitometrik boncuk yöntemi (CBA-Cytometric Bead Array), serumda İnterlökin-2 (IL-2), IL-4, IL-6, IL-10, Tümör Nekroz Faktörü (TNF), İnterferon-gama (IFN-γ) ve IL-17A protein seviyelerini akımsitometrik olarak ölçmek için kullanıldı. Ağır ve hafif seyirli pnömonili hastalarda Th1, Th17.1, Th1/Th17 oranı kontrol grubuna kıyasla istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşüktü. Ağır pnömonili hastalarda bellek CD4+ T hücreler kontrol grubuna göre düşüktü. T hücre kültüründe; IL-22+ salgılayan T hücre alt grupları ise ağır pnömonili hastalarda kontrole kıyasla yüksek olduğu saptandı. CBA yöntemi ile; IL-17 sitokini, ağır pnömonili hastalarda kontrol grubuna göre daha yüksek bulundu (p=0,036), hafif seyirli hastalarda ise fark yoktu (p>0,005). TNF, IL-10 ve IL-6 sitokinleri, hafif seyirli ve ağır pnömonili grupta kontrole göre yüksekti (TNF: hafif seyirli ile kontrol: p=0,001, ağır ve kontrol: p=0,015. IL-10: hafif seyirli ile kontrol: p=0,001, ağır ve kontrol: p=0,001. IL-6: hafif seyirli ile kontrol: p=0,027, ağır ve kontrol: p=0,012). IL-4 sitokini, ağır pnömonili grupta hafif seyirli ve kontrole göre daha yüksekti (sırasıyla, p=0,030 ve p=0,012). IFN-γ ve IL-2 sitokinlerinde ise hasta ve kontrol grubu arasında fark yoktu (p>0,005). Ağır ve hafif seyirli pnömonili hastalarda Th1 hücre oranının düşüklüğü ve ağır pnömonili hastalarda bellek CD4+ T hücrelerin düşük olması hastalığın seyrinde Th1 ve bellek T hücre yanıtının önemli olabileceğini göstermektedir. IL-22+ salgılayan T hücre alt gruplarının ağır pnömonili hastalarda yüksek olması IL-22'nin hastalığın kontrol altına alınmasındaki önemini göstermektedir. Gelecekte hastaların başlangıç ve iyileştikten sonraki T hücre alt grupları ve sitokinlerinin karşılaştırıldığı yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Evaluation of Hematologic Parameters in Children with Down Syndrome(Selçuk Üniversitesi, 2022) Özdemir, Hülya; Artaç, HasibeObjective: Congenital hematological disorders are frequently observed in patients with Down syndrome (DS). In this study, we aimed to investigate peripheral blood-derived inflammation biomarkers such as neutrophil-lymphocyte ratio, platelet-lymphocyte ratio, and eosinophilmonocyte ratio in patients with Down syndrome. Material and Methods: Ninety-eight patients with karyotypically ascertained DS and 103 healthy controls were included. All subjects were divided into three age groups: 0-2 years (34 patients, 34 controls), 2-6 years (32 patients, 33 controls), and >6 years (32 patients, 36 controls). Demographic, clinical, and laboratory data of patients with DS who were admitted between June 2010 and December 2021 were reviewed from the file records from the pediatric allergy and immunology department. Results: Lymphocyte, eosinophil, and eosinophil-monocyte ratio were found to be significantly lower in children with DS compared to controls in group 2 (2-6 years) and group 3 (>6 years). Platelet-lymphocyte ratio was found to be higher in children with DS in group 2 and group 3. There was no statistically significant difference between DS and controls in group 1 (<2 years) in terms of all parameters. In group 2 (2-6 years) and group 3 (>6 years), there was a statistically significant difference between DS and controls in terms of lymphocyte, eosinophil, platelet-lymphocyte ratio, and eosinophilmonocyte ratio variables (P>0.05). Conclusion: We found significant differences among lymphocyte, eosinophil, platelet-lymphocyte ratio, and eosinophil-monocyte ratio in patients with DS. As a result, these parameters should be evaluated carefully for clinical outcomes.Öğe Konya bölgesi tip 2 diabetes mellitus hastalarında calpain-10 geninin hastalık ile ilişkisinin araştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Özdemir, Hülya; Turhan, A. BülentTip 2 diabetes mellitus (T2DM) dünyada yaklaşık 135 milyon insanda görülen, genetik ve çevresel faktörlerden etkilenen multifaktöriyel bir hastalıktır. Patogenezinde insülin salınımı ve insülin direncinde azalma rol oynar. Calpain'ler kalsiyum ile aktive edilen proteazlardır. Hücre içi sinyal iletimi, nöral fonksiyonlar ve hücre iskeleti yeniden düzenlenmelerini içeren birçok hücresel etkinlikte görev alırlar. Son yıllarda yapılan çalışmalar Calpain-10 (CAPN10) genindeki varyasyonların T2DM ile ilişkili olduğunu göstermiştir. CAPN10'nun insülin direnci ve salınımında bozulma ile ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Bu çalışmada Konya bölgesindeki T2DM'li hastalarda CAPN10 genindeki 6 polimorfizmin (SNP-19, -43, -44, -63, -110 ve ?137) ve haplotip kombinasyonlarının hastalıkla ilişkisini araştırdık. Hastalar, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Dahiliye Anabilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı ve Konya Diyabet Cemiyetine başvuran T2DM teşhisi konmuş hastalardan seçildi. Çalışmaya aralarında akrabalık ilişkisi olmayan, yaş ve vücut kitle ilişkisi birbiriyle uyumlu 168 hasta ve 59 kontrol grubu dahil edildi. Biyokimyasal tetkiklerde; total kolesterol, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserid, HbA1C, C-peptid, açlık ve tokluk kan şekeri ve serum insülin düzeylerine bakıldı. Kontrol grubundaki bireylere oral glikoz tolerans testi (OGTT) yapıldı. Her bir hasta ve kontrol için HOMA-IR hesaplandı. Periferal kandan DNA izole edildi. Polimeraz zincir reaksiyonu- tek zincirli konfarmasyonal polimorfizm (PZR-SSCP) ve polimeraz zincir reaksiyonu-restriksiyon enzim kesimi (PZR-RFLP) teknikleri kullanıldı. SNP -44'de C/C, SNP -43'de A/A genotipi, SNP -110'da G/G, SNP -63'de ise T/T genotipi gözlenmemiştir. Çalışma grubumuzda SNP -137 polimorfizmi gözlenmedi. T2DM ile CAPN10 gene polimorfizmleri arasında SNP -43 hariç ilişki gözlenmedi. Açlık glukoz, açlık insülin, HbA1c ve HOMA-IR üzerinde SNP -44, -43 ve -110'un herhangi bir etkisi bulunmadı. SNP -63'ün HbA1c üzerinde zayıf etkili olduğu ancak açlık glukoz, açlık insülin ve HOMA-IR üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmadığı gözlemlendi. SNP -19'un açlık glukoz ile ilişkisinin önemli olduğu, açlık insülin, HbA1c ve HOMA-IR üzerine ise herhangi bir etkisinin olmadığı bulundu.