Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ünlü, Nimet" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 29
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Amalgam yüzeyine uygulanan farklı yüzey işlemlerinin ve farklı adeziv sistemlerinin ortodontik amaçlı molar tüplerin bağlanma dayanımları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2017) Soğancı, Ahmet Ertan; Karabekiroğlu, Said; Bektaş, Zeliha; Gürses, Merve; Ünlü, Nimet
    Amaç: Bu araştırmanın amacı, kumlama, elmas frez ve Er-YAG lazer ile pürüzlendirilmiş farklı amalgam yüzeylerine farklı yapıştırma sistemleri ile yapıştırılmış ortodontik molar tüplerin bağlanma dayanımlarının karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Kendiliğinden sertleşen akrilik ile imal edilen 60 kalıpta molar tüpler için standart boşluklar hazırlanıp, amalgam ile dolduruldu. Numuneler, rastgele yüzey pürüzlendirmesi için 20 örnekten oluşan 3 gruba ayrıldı ve ayrıca 2 farklı yapıştırıcıya göre 2 alt gruba bölündü. 1. Grupta örnek yüzeyleri elmas frezle, 2. grupta aliminyum oksit tozu ile 3. grupta ise Er-YAG lazer ünitesi ile pürüzlendirildi. Molar tüplerinin bütün gruplardaki amalgam yüzeylerine bağlanması için 2 farklı yapıştırma sistemi uygulandı. Universal test makinesi kullanılarak makaslama kuvveti uygulandı. Molar tüplerinin örneklerden söküldüğü andaki kuvvetler kaydedildi. Bulgular: Ortodontik molar tüplerin, amalgam yüzeylerine bağlanma dayanımı değerleri karşılaştırıldığında farklı pürüzlendirme yöntemlerine ve 2 farklı yapıştırma sistemine göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: Amalgam yüzeyindeki tüm yüzey pürüzlendirme işlemlerinin, bu çalışmada kullanılan 2 farklı yapıştırma sistemi ile yapıştırılan ortodontik molar tüplerin, tüm gruplarda benzer bağlanma dayanımına sahip olduğu saptanmıştır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bazı Estetik Rezin Materyallerin Diş Fırçası Aşındırmasına Karşı Dayanımlarının İncelenmesi
    (2000) Ünlü, Nimet; Özer, Füsun; Şengün, Abdulkadir; Öztürk, Bora
    Bu çalışmada Clearfil AP-X, Dyract, Dyract AP ve Degufil dolgu maddelerinin aşınmaya karşı dirençleri Selçuk Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Konservatif Diş Tedavisi Bilim Dalında geliştirilen bir fırçalama aleti yardımıyla araştırıldı. Çalışma için dolgu maddeleri 2 mm. derinliğinde 10x10 mm. ebatlarında kare örnekler olarak 12'şer adet hazırlandı. Polisajları yapılan örnekler 48 saat distile suda 37 C'de bekletilmelerini takiben, elektronik hassas terazide tartıldı ve fırçalama işlemini yapacak alete parafin mum içerisinde sabitlendi. 5 yıllık fırçalamaya eş değer olacak şekilde 6 saat boyunca fırçalandı. Üzerinden mumlan temizlenen örnekler hassas terazide tekrar tartılarak elde edilen değerler ilk değerlerden çıkarılıp aşınma miktarları bulundu. Bulunan aşınma miktarları istatistiksel olarak değerlendirildi. Araştırmanın sonucunda Clearfil AP-X ve Dyract AP dolgu maddeleri en az aşınma gösterdi (sırasıyla 0.19 0.09 mg ve 0.22 0.16 mg). Dyract ve Degufil'de ise diğer iki restoratif maddeye göre daha fazla aşınma görüldü (sırasıyla 0.69 0.65 mg ve 1.40 1.38 mg) ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (sırasıyla p0.05, p0.001).
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Birinci büyük azı dişlerde çürük gelişme riskinde sabit ortodontik tedavinin etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2014) Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Yılmaz, Mehmet Emre; Ünlü, Nimet
    Amaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavinin daimi birinci büyük azı dişin çürük riski üzerine etkisini detaylı olarak değerlendirmekti.Gereç ve Yöntemler: Sabit ortodonti tedavisi gören 74 birey (13-17 yaş) bu çalışma kapsamında incelendi. Daimi birinci büyük azı dişlerin durumu üç farklı zamanda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanılarak değerlendirildi; T0=Sabit ortodontik tedaviden hemen önce, T1=Sabit ortodontik tedaviden hemen sonra, T2: Sabit ortodontik tedaviden en az 12 ay sonra. Risk değerlendirmesi yapılırken klinik muayene ve bitewing radyograflardan yararlanıldı. Çürük risk değerlendirmesi; birey, diş, yüzey ve white spot lezyonlar (WSL) bazında gerçekleştirildi. Birinci büyük azı dişlerin bukkal yüzeylerinde oluşan WSL’ı Gorelick indeksine göre incelendi.Bulgular: Çalışma sonuna kadar takibi yapılan 60 hastanın (35 kız, 25 erkek) yaş ortalaması T0’ da 14,7±0,8 olarak bulundu. Daimi birinci büyük azı dişi çürükten etkilenen bireylerin yüzdesinin T0’ da %58,3, T1 zamanında %66,6 ve T2 zamanında %73,3 olduğu bulundu (p=0,000). T0’ da daimi birinci büyük azı dişin DMFT ortalaması 1,50 iken, T1’ de 1,66 ve T2’ de 1,78 olduğu bulundu. T0’ da çürükten en çok etkilenmiş diş yüzeyi okluzal olarak bulunurken, tedavi süresince ve sonrasında (yaklaşık 37 ay) ara yüz çürüklerinin artış gösterdiği görüldü. Bireylerde WSL görülme sıklığı T0’ da %25, T1’ de %58,3 ve T2’ de ise %50 olarak bulundu (p=0,000).Sonuç: Sabit ortodontik tedavi sırasında ve sonrasında daimi birinci büyük azı dişin çürüme riskinin arttığı söylenebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bond Strength of Five Current Adhesives to Caries-Affected Dentin
    (Blackwell Publishing Ltd, 2002) Şengün, Abdulkadir; Ünlü, Nimet; Özer, F.; Öztürk, B.
    Five current dentin adhesives were evaluated for their ability to bond to caries-affected dentin. The materials were: total etch [Solid Bond (SB)], two self-etch [Clearfil SE Bond (CSE), Etch and Prime (EP)], two one bottle [Prime and Bond 2.1 (PB), One Coat Bond (OCB)]. Sixty extracted molar teeth with proximal caries (mesial or distal) extending into mid-dentin were used. By grinding normal and caries-affected proximal surfaces, flat dentin surfaces were obtained. The surfaces were then bonded with each adhesive system and composite resins were added to the surfaces by packing the material into a cylindrical-shaped plastic matrix with an internal diameter of 2.5 mm and height of 3 mm. Shear bond testing was performed following 10 days incubation of specimens in distilled water at 37 degreesC. Results were analysed by Kruskal-Wallis ANOVA, and Mann-Whitney U multiple comparison test and Wilcoxon rank tests. The results obtained with CSE, SB, and EP were similar in caries affected and normal dentin (P > 0.05). But bonds made to normal dentin with OCB and PB were lower (P < 0.05) than bonds to caries-affected dentin. Bonding to caries-affected dentin with CSE (24.49 +/- 5.38), SB (21.49 +/- 9.15), and EP (21.19 +/- 9.17) showed shear bond strengths higher than OCB (17.43 +/- 9.78) and PB (14.10 +/- 7.94) (P < 0.05). Bonding to normal dentin with CSE (29.91 +/- 8.95) was the highest (P < 0.05). SB (21.17 +/- 5.41) and EP (17.45 +/- 6.21) showed shear bond strengths higher than OCB (11.99 +/- 10.15) and PB (10.57 +/- 4.56) (P < 0.05).
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bond Strength of Three Different Dentin Bonding Systems to Abraded Dentin
    (Int Amer Assoc Dental Researchi a D R/a a D R, 2003) Karakaya, S.; Ünlü, Nimet; Say, E. C.; Özer, F.; Soyman, N.; Tagami, J.
    [Abstract not Available]
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Clinical Evaluation of a Compomer Resin in Class V Abrasion Lesions: Four Years Results.
    (Int Amer Assoc Dental Researchi A D R/A A D R, 2002) Ünlü, Nimet; Belli, Sema; Özer, Faruk
    [Abstract not Available]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Clinical Wear Rate of Direct and Indirect Posterior Composite Resin Restorations
    (2012) Çetin, Ali Rıza; Ünlü, Nimet
    The purpose of this randomized clinical trial was to determine the clinical wear behavior of three nanofilled composites (Filtek Supreme XT [FS], Tetric EvoCeram [TEC], and Aelite Aesthetic [AA]) with two indirect composites (Estenia [E] and Tescera ATL [TATL]) on permanent molar teeth. Fifty-four patients whose treatment plans included moderate Class I and/or II restorations on molar teeth were selected for inclusion in this study. Wear was measured by use of gypsum replicas at baseline and 6 and 12 months using three-dimensional scanning and rapid-form software to elucidate the wear mechanisms. For statistical analyses, one-way analysis of variance and the Scheffé test were used. Statistical results revealed that wear behavior of TATL was significantly different from that of AA (P < .05). No significant differences were detected between AA and E (P > .05) or between TEC, FS, and TATL composite resins (P > .05). The results showed similar clinical performance between the five composite resins evaluated. Therefore, composite resins may be indicated for the restoration of posterior teeth. However, the composition of the composite resin did affect the wear behavior of the composite material. © 2012 by Quintessence Publishing Co Inc.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparison of Antibacterial Activity of Two Dentin Bonding Systems Using Agar Well Technique and Tooth Cavity Model
    (Elsevier Sci Ltd, 2003) Özer, F.; Karakaya, S.; Ünlü, Nimet; Erganiş, Osman; Kav, K.; Imazato, S.
    Objective. This study compared the antibacterial activities of two dentin bonding systems (ABF, Kuraray and Reactmer Bond, Shofu) by a conventional agar well technique and a newly designed in vitro test using tooth model. Methods. In the agar well technique, the test materials were filled in the welts of Muller Hinton agar plates inoculated with Streptococcus mutans NCTC10449, and the diameters of inhibition zones produced around the materials were measured after 24 h of incubation. For the tooth model test, three cavities (diameter 1 mm, depth 2 mm) were prepared in the flat occlusal dentin of human extracted molar. After sterilization, the teeth were left in broth culture of 1.56 x 10(8) CFU/ml of S. mutans at 37 degreesC for 72 h for allowing bacteria to invade the cavity. The dentin bonding systems were applied separately to each of the two infected cavities, and the third cavity was left unapplied for control. After seating the occlusat surfaces, the teeth were kept in physiologic saline solution at 37 degreesC for 72 h. The standardized amounts of dentin chips (120 +/- 5 mg) were obtained from the cavity walls and the number of bacteria recovered was determined. The results were analyzed by One Way ANOVA, Kruskal Wallis and Mann-Whitney's U tests. Results. The primer of ABF and Reactmer Bond produced inhibition zones with similar sizes (p > 0.05), but the bonding resin of ABF did not produce any inhibition. When tested by the mode( cavity method, the application of ABF resulted in significantly less bacterial. recovery than Reactmer Bond (p < 0.05), demonstrating substantial antibacterial effects. Conclusions. The tooth model method used in this study was effective for evaluating the substantial, antibacterial effects of dentin bonding agents, and the experimental dentin bonding system ABF was demonstrated to be able to inactivate the bacteria in the cavity effectively in comparison with little antibacterial activity shown by Reactmer Bond.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Dört Direkt Pulpa Kaplama Materyalinin Klinik Takip Sonuçlarının Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2021) Velioğlu, Mehmet Semih; Ünlü, Nimet
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, çürükten dolayı ekspoze olmuş matur daimi dişlerin Ca(OH)2, Biodentine, MTA ve TheraCal LC pulpa kaplama materyalleri ile tedavisi sonrası klinik olarak takip sonuçlarının 1 yıl boyunca değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Bu takip çalışmasına, Restoratif Diş Tedavisi kliniğine çürük semptomları nedeniyle başvurmuş, çürük uzaklaştırma esnasında ekspoze olmuş pulpa üzerine rastgele farklı pulpa kaplama materyalleri (Ca(OH)2, Biodentine, MTA ve TheraCal LC) kullanılarak direkt pulpa kaplama tedavisi uygulanmış hastalar dahil edildi. Bu hastalar arasından 18-45 yaş aralığında, sistemik sağlık problemi olmayan, her bir pulpa kaplama materyaline ait grupta yaklaşık eşit sayıda hasta olacak şekilde toplam 94 hasta dahil edildi. Hastalar tedavide kullanılan pulpa kaplama materyallerine göre 4 farklı gruba ayrıldı. Grup 1:Ca(OH)2 (Kerr,ABD) (n=25), Grup 2:MTA(Angelus,Brezilya) (n=25), Grup 3:TheraCal LC (Bisco Inc,ABD) (n=22) ve Grup 4:Biodentine (Septodont,Fransa) (n=22) idi. Hastaların klinik takipleri 1., 3., 6. ve 12. aylarda gerçekleştirildi. Klinik takipler için gelen hastaların spontan ağrı, perküsyon, postoperatif hassasiyet şikayetleri değerlendirildi, soğuk testi (Endo Ice, Coltene/Whaledent, Switzerland) ve elektrikli vitalite testi (Digitest II, Parkell, USA) ile tedavi edilen dişlerin canlılıkları ölçüldü. İstatistiksel analiz için KiKare testi ve Fisher Exact testi kullanıldı (p<0,05). Bulgular: Elde edilen verilere göre en yüksek başarı Biodentine grubunda (%90.9) iken, en düşük başarı Ca(OH)2 grubunda gözlendi (%80). MTA grubunda başarı %84, TheraCal LC grubunda ise %81.8’dir. Gruplar karşılaştırıldığında başarı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı gözlendi (p=0,763). Sonuç: Direkt pulpa kaplamasında kullanılmak için üretilen materyallerin kısa dönem klinik takiplerinde dişlerin canlılığını korumada klinik olarak yeterli başarıya sahip oldukları ve klinik başarı oranlarının benzer olduğu sonucuna varıldı. Ancak çalışmamızda kullanılmış olan bu direkt pulpa kaplama materyallerinin başarısını değerlendirmek için uzun dönem klinik takiplerine ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effect of home bleaching agents on the microhardness of human enamel and dentin
    (WILEY, 2004) Ünlü, Nimet; Çobankara, Funda Kont; Altınöz, C.; Özer, Füsun
    In this study, the effects of home bleaching agents that contains carbamide peroxide (in different concentrations such as 10 and 15%) on the surface hardness of human enamel and dentine were evaluated. The buccal surfaces of 90 recently extracted human mandibular anterior teeth were used. The specimens in the dentine group were ground to expose of dentine surface. Then, samples in both enamel and dentine group were randomly divided into six main groups with 15 in each group. In the group 1 and 4, 15% carbamide peroxide was applied to the enamel and dentine surfaces and then the teeth were left in an incubator at 37 degreesC and 100% humidity for 4 h first, then left 28 h after repeating the same procedures seven times. The teeth were treated with 10% carbamide peroxide in groups 2 and 5 and distilled water in groups 3 and 6 (control groups), using the same procedures. Vicker's microhardness of enamel and dentine were assessed on each tooth before and after each treatment period (4 and 28 h). The hardness of control group specimens was also obtained after 4 h in distilled water and then after 28 h. For statistical analysis one-way anova and post-hoc Tukey tests were used. For both 10 and 15%, there were no statistically significant differences between the untreated control specimens and the specimens treated with the bleaching materials for enamel and dentine at any given measurement time (P > 0.05). Nevertheless, in vivo use of bleaching agents on tooth hard tissues requires further analysis.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effect of home bleaching agents on the roughness and surface morphology of human enamel and dentine
    (WILEY, 2004) Çobankara, Funda Kont; Ünlü, Nimet; Altınöz, Halil Cenk; Özer, Füsun
    Aims: Carbamide peroxide (CP) containing bleaching agents are now widely used in different concentrations. In this study, the effect of 10% and 15% CP containing home bleaching agents on the surface roughness and morphology of human enamel and dentine were evaluated in vitro. Methods: 90 non-carious human mandibular incisors were divided randomly into two equal groups (enamel and dentine). The dentine group specimens were ground to expose dentine surfaces. The samples in both groups were then randomly divided into three main groups and then divided into three subgroups, according to bleaching application times (n=15). The samples in both enamel and dentine groups were treated with 10% CP at Group 1 and 4,15% CP at Group 2 and 5 and distilled water at Group 3 and 6. The surface roughness of the samples was analysed before bleaching (11 a, 2a, 3a for enamel, 4a, 5a, 6a for dentine), after 4hr (1b, 2b, 3b for enamel, 4b, 5b, 6b for dentine) and after 28hr of bleaching application (1 c, 2c, 3c for enamel, 4c, 5c, 6c for dentine) using a computerised roughness tester. The surface morphologies of treated and control specimens were also examined by SEM. Results: There were no statistically significant differences between the surface roughness of untreated control specimens and the specimens treated with the bleaching materials (10% and 15% CP) for both enamel and dentine at any given measurement time (p > 0.05). Conclusion: Under the careful guidance of a dentist, home bleaching can be thought a reliable treatment for both stained enamel and dentine, regardless of whether 10% or 15% CP is used.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    THE EFFECTS OF FIXED ORTHODONTIC TREATMENT PERIOD ON WHITE SPOT LESION PREVALENCE AND DMFT INDEX
    (2014) Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma Betül; Ünlü, Nimet
    Amaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi süresinin DMFT (D: çürük, F: dolgulu ve M: eksik diş sayısı) indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşum sıklığı üzerine etkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Sabit ortodontik tedavi gören 84 birey (45 kız, 38 erkek, 13-18 yaş, ortalama yaş 14.70.8) bu çalışma kapsamında değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot MBT sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) bir araştırmacı tarafından beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanıldı. Bireyler sabit ortodontik tedavi görme sürelerine göre (Grup A: 0-18 ay, Grup B:18-30 ay ve Grup C: 30 ay) üç alt gruba ayrıldı.Bulgular: 84 bireyde T1' de BNL görülme sıklığı % 15.4 iken, T2' de % 69.0' a yükseldiği ve insidans hızının % 53.6 olduğu bulundu. Yeni oluşan lezyonların en çok alt birinci büyük azı dişlerinde (% 20.6) oluştuğu, bunu üst lateral dişler (% 16.3) ve alt ikinci küçük azı dişlerin (% 13.7) takip ettiği görüldü. T2 sonuçlarına göre; Grup C ve diğer iki grup arasında (Grup A ve Grup B) DMFT ortalaması (p0.05) ve BNL oluşum sıklığı (p0.05) açısından anlamlı fark olduğu bulundu.Sonuç: 30 aydan daha uzun süren ortodonti tedavisinde bireylerin DMFT değerinin ve BNL oluşturma riskinin anlamlı derecede yükseldiği görülmektedir. Bu durumdaki bireylere daha etkili bir ağız bakım desteği sağlanmalı ve çürükten koruyucu uygulamalar yapılmalıdır
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effects of fıxed orthodontıc treatment perıod on whıte spot lesıon prevalence and dmft ındex
    (2014) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, Nimet; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma Betül
    Amaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi süresinin DMFT (D: çürük, F: dolgulu ve M: eksik diş sayısı) indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşum sıklığı üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Sabit ortodontik tedavi gören 84 birey (45 kız, 38 erkek, 13-18 yaş, ortalama yaş 14.70.8) bu çalışma kapsamında değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot MBT sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) bir araştırmacı tarafından beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanıldı. Bireyler sabit ortodontik tedavi görme sürelerine göre (Grup A: 0-18 ay, Grup B:18-30 ay ve Grup C: 30 ay) üç alt gruba ayrıldı. Bulgular: 84 bireyde T1 de BNL görülme sıklığı % 15.4 iken, T2 de % 69.0 a yükseldiği ve in- sidans hızının % 53.6 olduğu bulundu. Yeni oluşan lezyonların en çok alt birinci büyük azı dişlerinde (% 20.6) oluştuğu, bunu üst lateral dişler (% 16.3) ve alt ikinci küçük azı dişlerin (% 13.7) takip ettiği görüldü. T2 sonuçlarına göre; Grup C ve diğer iki grup arasında (Grup A ve Grup B) DMFT ortalaması (p0.05) ve BNL oluşum sıklığı (p0.05) açısından anlamlı fark olduğu bulundu. Sonuç: 30 aydan daha uzun süren ortodonti tedavisinde bireylerin DMFT değerinin ve BNL oluş- turma riskinin anlamlı derecede yükseldiği görülmektedir. Bu durumdaki bireylere daha etkili bir ağız bakım desteği sağlanmalı ve çürükten koruyucu uygulamalar yapılmalıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Farklı döner eğe sistemleri ile prepare edilmiş kök kanal dentinine 3 farklı fiber-post sisteminin itme bağ dayanımlarının değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Terlemez, Arslan; Çelebi, Hakkı; Büyükerkmen, E. Begüm; Korkut, Emre; Ünlü, Nimet
    Amaç: Bu in vitro araştırmanın amacı, iki farklı endodontik döner eğe sistemi ile hazırlanmış kök kanallarına yerleştirilen 3 farklı fiber postun itme bağ dayanımlarının karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Kırk iki adet çekilmiş tek köklü insan alt premolar dişlerin kronları uzaklaştırıldı. Kökler 2 ana gruba ayrıldı (n=21) ve ilk gruptaki kök kanalları Wave-One ile hazırlandı ve diğeri ise TF Adaptive (SybronEndo, Orange, CA, ABD) sistemler ile hazırlandı. Daha sonra kökler üç farklı fiber post tipine göre alt gruplara ayrıldı. FRC Postec Plus (Ivoclar, Vivadent AG, Schaan, Lihtenştayn), GC Fiber Post (GC Corporation, Tokyo, Japonya) ve Rely-X (3M ESPE, Seefeld, Almanya) kullanıldı. Bütün alt gruplar birself adezivsiman (Rely-X Unicem, 3M ESPE, Seefeld, Almanya) ile yapıştırıldı. Sonra kök örnekleri su soğutma sıvısı altında düşük hızlı bir elmas disk kullanılarak, 1.00 mm ± 0.05 mm kalınlığında kesitler alındı. Evrensel bir itme testi cihazı kullanılarak 1 mm/dk'lık bir hızda itme bağ dayanım testi gerçekleştirildi ve veriler, p?0.05 seviyesinde 3 yollu ANOVA ve Tukey testi ile istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Kök kanal preperasyon tekniği, fiber postun türü ve dişin koronal, orta veya apikal bölgesinden alınan kesitler arasında bağlanma dayanımı yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı bulundu (p>0.05). Sonuç: Farklı döner eğe sistemleri ile hazırlanmış kök kanalına farklı post sistemlerinin bağlanma dayanımı arasında fark bulunmamaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Florlu ve florsuz dişmacunu kullanmanın tükürük akış hızı, tamponlama kapasitesi, kalsiyum, fosfor, total protein ve flor konsantrasyonlarına etkisi
    (2001) Ünlü, Nimet; Özer, Füsun; Ünlü, Ali
    Bu çalışmanın amacı, florlu ve florsuz olmak üzere iki tip dişmacunun, tükürük akış hızı, pH'sı, tamponlama kapasitesi, F, Ca, P ve total protein konsantrasyonları üzerine etkisini incelemekti. Bu amaçla düzenli olarak dişlerini fırçalayan, tükürük akımı ve özelliğini değiştirebilecek sağlık problemi olmayan, herhangi bir ilaç kullanmayan, kooperasyon sağlayabileceğimizi düşündüğümüz Diş hekimliği Fakültesi öğrencisi olan 20 birey hem kontrol hem de deney grubu olarak seçildi. Çalışmaya katılan bireylere dişleri, kontrol grubu olarak flor içermeyen bir diş macunu ve deney grubu olarak da flor içeren bir dişmacunuyla ikişer hafta boyunca her öğün yemeklerden sonra 2'şer dakika ayna karşısında fırçalattırıldı. İkişer haftalık fırçalama periyotlarının sonunda kontrol ve deney gruplarının tükürük verileri elde edildi. Tükürük akım oranlan 1 mg tükürük 1 ml kabul edilerek darası alınmış tüplerde tartılarak belirlendi. Akış hızı belirlenen tükürük örneklerinin pH'ları derhal ölçüldükten sonra tükürük tamponlama kapasiteleri Ericsson metoduna göre değerlendirildi. Ca, P ve total protein konsantrasyonları bir otoanalizörde mg/dl cinsinden hesaplandı. Tükürük flor konsantrasyonları ise bir iyon analizöründe değerlendirildi. Çalışmanın sonunda florlu grup Ca, P ve F konsantrasyonu, florsuz gruptan daha yüksek bulundu. Total protein değerlerinde kontrol ve deney gruplarının her ikisinde de bir farklılık görülmedi. Tükürük akış hızında ise gruplar arasında önemli bir fark bulunmadı. Sonuç olarak bu çalışmada üç öğün düzenli olarak florlu dişmacunu kullanmanın diş çürüğünün önlenmesi ve durdurulması açısından tükürük yapısı üzerine faydalı etkileri olabileceği gözlemlendi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Genç yetişkinlerde birinci büyük azı dişinde çürük görülme sıklığı ve ağız bakım faktörleri ile ilişkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2014) Ünlü, Nimet; Şener, Sevgi; Karabekiroğlu, Said
    Bu çalışmada DMFT (çürük-kayıp-dolgulu diş sayısı) indeksine göre farklı çürük risk grubundaki genç yetişkin bireylerin daimi birinci büyük azı dişinde çürük görülme sıklığı ile oral hijyen faktörleri arasındaki ilişki değerlendirildi.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma için 18 yaşındaki 360 genç yetişkin birey değerlendirildi. Birinci büyük azı dişinin çürük tespiti Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanılarak yapıldı. Bireylerin genel çürük deneyimi (DMFT) baz alınarak 3 farklı risk grubu oluşturuldu. DMFT si 0-2 olanlar Düşük Risk (R1), 3-5 olanlar Orta Risk (R2), 6 veya daha fazla olanlar ise Yüksek Risk (R3) grubuna dahil edildi. İstatistik analiz için Chi-square testi kullanıldı.Bulgular: Her risk grubu 120 bireyden oluştu. Toplamda 360 bireyin %23,6 sının bütün 1. büyük azı dişlerinin sağlam olduğu, %17,2’ sinin ise bütün 1.büyük azı dişlerinin çürük olduğu tespit edildi. Dört birinci büyük azı dişinin sağlam olma sıklığı R1 grubunda (%61), R2 grubunda (%8) ve R3 grubunda (%1) olarak bulundu. Birinci büyük azı dişinin çürük durumu ile diş fırçalama sıklığı arasında anlamlı ilişki bulunurken (p=0.017), diş hekimine gitme sıklığı (p=0,506), yatmadan önce fırçalama (p=0,091), florlu diş macunu kullanımı (p=0,425) ve topikal flor uygulatma (p=0,326) arasında anlamlı ilişki bulunamadı.Sonuç: Bu bireylerde birinci büyük azı dişi çürüme oranının oldukça yüksek olduğu ve genel DMFT değerinin yükselmesinde bu dişin önemli bir etkiye sahip olduğu görüldü. Diş fırçalama sıklığı arttıkça birinci büyük azı dişlerinde çürük görülme oranı azaldığından genç bireylerin diş fırçalama sıklıklarını arttırmaları tavsiye edilebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Güncel self etch ve total etch adezivlerin çürükten etkilenmiş dentine bağlanma dayanımları
    (2010) Ünlü, Nimet; Çetin, Ali Rıza; Cebe, Mehmet Ata; Gönlüm, Özgür
    Amaç: Bu çalısmanın amacı yeni geliştirilmiş iki total etch ve üç self etch bonding sistemlerin çürükten etkilenmiş dentine bağlantılarını değerlendirmektir. Metot: Bu çalışma için 150 yeni çekilmiş mandibular ve maxillar molar dişlerden; 75’i çürükten etkilenmiş, diğer 75’i ise sağlam olan dişler seçildi. Sağlam ve çürükten etkilenmiş (n75) dişlerin oklüzal yüzeyleri zımparalanarak düz dentin yüzeyleri açığa çıkarıldı. Hazırlanan dişlerin restorasyonu için iki total-etching bonding sistem olan; XP Bond ve OptiBond Solo Plus Bond ve üç self-etching bonding system olan; Clearfil SE, Bond ve Adper SE Plus bonding sistemleri ve tek bir kompozit materyal kullanıldı (n15). Bunu takiben, örnekler akril bloklar içine monte edildi. Üretici firmaların talimatlarına göre bonding sistemleri uygulanmış olan örneklerin oklüzal dentin yüzeylerine kompozitler plastik aparatlar vasıtasıyla yerleştirildi. Örnekler 24 saat 37ºC distile su içerisinde etüvde bekletildi. Daha sonra örneklere makaslama baglanma testi uygulandı. Örneklerin kırılma yüzey analizleri bir ısık mikroskobu altında degerlendirildi. Elde edilen sonuçlar Tek yönlü ANOVA, Tukey Pos-Hoc ve Bagımsız t testleri kullanılarak istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Clearfil SE ve Bond Solo Plus’ın sağlam dentin ile çürükten etkilenmiş dentine bağlantı dayanımları arasında istatistiksel fark oldugunu gözlendi (p0.05). Bununla birlikte XP Bond, AdheSE Bond ve Adper SE Plus’ın saglam dentin ile çürükten etkilenmiş dentine bağlantıları arasında istatistiksel olarak önemli bir farklılık gözlenmedi (p0.05). XP Bondtotal etch ve Clearfil SE Bond-self etch adeziv sistemlerin, çürükten etkilenmiş dentine ve sağlam dentine bağlantıları OptiBond Solo Plus, AdheSE Bond ve Adper SE Plus’dan daha yüksek bulundu (p0.05). Hem sağlam hem de çürükten etkilenmiş dentine, en düşük bağlanma dayanımı ise AdheSE Bond ile elde edildi. Sonuçlar: Test edilen bütün adeziv sistemler sağlam ve çürükten etkilenmiş dentine göreceli olarak farklı bağlanma dayanımları sergiledi. XP Bond ve Clearfil SE Bond adeziv sistemleri, çürükten etkilenmiş dentine en yüksek bağlanma dayanımı gösterdi. Bu sonuçlara göre, çürükten etkilenmiş dentine adezyon geliştirilmelidir..
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    In Vivo and in Vitro Evaluations of Microleakage Around Class I Amalgam and Composite Restorations
    (Operative Dentistry Inc, 2010) Alptekin, Tuncay; Özer, Füsan; Ünlü, Nimet; Çobanoğlu, Nevin; Blatz, Markus B.
    This study evaluated and compared microleakage values of in vivo and in vitro placed Class I amalgam restorations with or without three different lining materials and posterior composite restorations with two dentin bonding agents. For the in vivo group, 72 standardized Class I cavities were prepared on the occlusal surfaces of molars scheduled for extraction. The test groups (n=12) were: amalgam without lining (A), amalgam with cavity varnish (A+C), amalgam with Clearfil SE Bond (A+CSE), amalgam with Clearfil 2V (A+C2V), composite with Clearfil SE Bond (C+CSE) and composite with Protect Bond (C+PB). The restored teeth were extracted after seven days. The same grouping, materials and techniques were used in 72 extracted molars for the in-vitro part of the study. The specimens were immersed in basic fuchsin for 24 hours and sectioned. Microleakage was examined and scored at 20x magnification. Statistical analyses were performed with the Kruskal-Wallis and Mann-Whitney U-tests with the 5% level of significance. Overall, the in vivo and in vitro test groups were not different from each other. No significant differences in microleakage values were observed between the unlined and lined amalgam groups (p>0.05). However, since lined amalgam restorations did not reveal any marginal leakage, the application of an adhesive bonding material under the amalgam restorations can be considered. In general, cavity varnish was not as effective as adhesive bonding agents in preventing microleakage in amalgam restorations. Composite restorations demonstrated higher leakage values than amalgam restorations (p<0.05), except for A+C (p>0.05) in the in vivo group. There was no significant difference between the two composite groups for in vitro and in vivo conditions (p>0.05).
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Influence of Dentinal Regions on Bond Strengths of Different Adhesive Systems
    (Wiley, 2003) Özer, Füsun; Ünlü, Nimet; Şengün, A.
    This in vitro study assessed comparatively the shear bond strengths of three composite resins, 3M Valux Plus (3MVP), Herculite (H), Clearfil AP-X (CAP-X), a polyacid modified composite resin Dyract (D), and a resin modified glass-ionomer materials Vitremer (V), to cervical and buccal dentine regions of extracted human molar teeth. Four different bonding systems, 3M ScotchBond Multipurpose (SB), Clearfil Liner Bond 2 (LB2), Opti Bond (OB), and Prime & Bond 2.1 (PB 2.1) were used with the manufacturer's respective composite and compomer materials. One hundred freshly extracted mandibular molar teeth were selected for this study. Flat buccal dentine surfaces were created on 50 teeth and cylindrical rods of the five materials were bonded to the dentine surfaces. For assessment of cervical bond strengths, the materials were bonded to mesial and distal enamel bordered occlusal dentinal surfaces of the remaining 50 teeth. The five groups of restorative procedures were applied as follows; Group 1: SB + 3MVP, Group 2: LB2 + CAP-X, Group 3: OB + H, Group 4: PB2.1 + D, Group 5: Vitremer primer (VP) VP + V. Each restorative procedure thus had 20 specimens (10 buccal + 10 cervical). After 24 h of water storage (37 degreesC), the specimens were tested on a Universal Testing machine in shear with a cross head speed of 0.5 mm min(-1) . The bond strength values were calculated in MPa and the results were evaluated statistically using Kruskal-Wallis one-way/anova and Mann-Whitney U -tests. It was found that the bond strengths of SB + 3MVP, LB2 + CAP-X and VP + V to buccal dentine surfaces were significantly stronger (P < 0.05) than those to the occluso-cervical dentine floors. When the bond strengths to the occluso-cervical dentine and buccal dentine surface were compared, there was no significant difference between the materials (P > 0.05). Vitremer was found the least successful adhesive material in terms of shear bond strength on both buccal and occluso-cervical dentine surfaces.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Influence of Primer Application Times on Bond Strength to Abraded Dentin
    (Int Amer Assoc Dental Researchi a D R/a a D R, 2003) Ünlü, Nimet; Karakaya, S.; Say, E. C.; Özer, Füsun; Soyman, M.; Tagami, J.
    [Abstract not Available]
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim