Yazar "İleri, Zehra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Asimetrik üst çene genişletmesinin dentofasiyal yapilarda meydana getirdiği değişimler ve bu değişimlerin kondil pozisyonu üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2010) İleri, Zehra; Başçiftçi, Faruk AyhanÇalışmamızın amacı tek taraflı iskeletsel posterior çapraz kapanış olgularında, okluzal kilit içeren modifiye bonded HÜÇG apareyi ile oluşturulacak üst çene genişlemesini incelemek ve bu genişlemenin kondil ve dentofasiyal yapılar üzerine etkilerini araştırmaktır. Çalışmamız daimi dişlenme dönemindeki 38 birey (22 kız, 16 erkek,) üzerinde yapılmıştır. Tedavi ve kontrol grubu olmak üzere iki grup oluşturulmuştur. Tedavi grubunu yaş ortalaması 13,3±2,1 yıl ve tek taraflı iskeletsel üst çene darlığı olan 21 birey (13 kız, 8 erkek) oluşturmaktadır. Kontrol grubunu ise iskeletsel ve dişsel Sınıf I ve az ya da orta derecede alt keser çapraşıklığı ve yaş ortalaması 12,3±0,8 olan 17 birey (9 kız, 8 erkek) oluşturmaktadır. Tedavi grubunda asimetrik hızlı üst çene genişletme apareyi ile, vida ilk hafta günde 2×¼ tur ve akabinde günde ¼ tur çevrilerek asimetrik genişletme yapılmıştır. Genişletme döneminden sonra pekiştirme dönemine geçilmiştir. Tedavi grubunda toplam tedavi süresi ortalama 89±15 gün iken, kontrol grubunda ortalama gözlem süresi 91,7±5,5 gündür. Hastalardan lateral ve frontal sefalometrik radyografilerin yanında alt ve üst çene ölçüleri ve MPI kayıtları alınmıştır. Gruplar içerisinde tedavi ve gözlem değişiklikleri ile gruplar arasındaki faklılıklar istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Grup içi değerlendirmelerde Wilcoxon non-parametrik testi, gruplar arası değerlendirmelerde ise kovaryans analizi kullanılmıştır. Asimetrik hızlı üst çene genişletmesi ile tüm bireylerde tek taraflı posterior çapraz kapanış düzeltilmiştir. Üst çene hafif aşağı hareket ederken, sagittal yön konumunda önemli bir değişim olmamıştır. Üst molarlarda devrilme olmadan, transversal yönde darlık olan tarafta daha fazla olmak üzere önemli miktarlarda genişleme sağlanmıştır. Alveolar çıkıntılarda bukkale devrilme meydana gelmiştir. Yüzün dik yön boyutları korunmuştur. Alt ark boyutlarında değişim meydana gelmemiştir. Asimetrik hızlı üst çene genişletmesinin kondil konumu üzerine önemli bir etkisi yoktur.Öğe Birinci büyük azı dişlerde çürük gelişme riskinde sabit ortodontik tedavinin etkisi(Selçuk Üniversitesi, 2014) Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Yılmaz, Mehmet Emre; Ünlü, NimetAmaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavinin daimi birinci büyük azı dişin çürük riski üzerine etkisini detaylı olarak değerlendirmekti.Gereç ve Yöntemler: Sabit ortodonti tedavisi gören 74 birey (13-17 yaş) bu çalışma kapsamında incelendi. Daimi birinci büyük azı dişlerin durumu üç farklı zamanda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanılarak değerlendirildi; T0=Sabit ortodontik tedaviden hemen önce, T1=Sabit ortodontik tedaviden hemen sonra, T2: Sabit ortodontik tedaviden en az 12 ay sonra. Risk değerlendirmesi yapılırken klinik muayene ve bitewing radyograflardan yararlanıldı. Çürük risk değerlendirmesi; birey, diş, yüzey ve white spot lezyonlar (WSL) bazında gerçekleştirildi. Birinci büyük azı dişlerin bukkal yüzeylerinde oluşan WSL’ı Gorelick indeksine göre incelendi.Bulgular: Çalışma sonuna kadar takibi yapılan 60 hastanın (35 kız, 25 erkek) yaş ortalaması T0’ da 14,7±0,8 olarak bulundu. Daimi birinci büyük azı dişi çürükten etkilenen bireylerin yüzdesinin T0’ da %58,3, T1 zamanında %66,6 ve T2 zamanında %73,3 olduğu bulundu (p=0,000). T0’ da daimi birinci büyük azı dişin DMFT ortalaması 1,50 iken, T1’ de 1,66 ve T2’ de 1,78 olduğu bulundu. T0’ da çürükten en çok etkilenmiş diş yüzeyi okluzal olarak bulunurken, tedavi süresince ve sonrasında (yaklaşık 37 ay) ara yüz çürüklerinin artış gösterdiği görüldü. Bireylerde WSL görülme sıklığı T0’ da %25, T1’ de %58,3 ve T2’ de ise %50 olarak bulundu (p=0,000).Sonuç: Sabit ortodontik tedavi sırasında ve sonrasında daimi birinci büyük azı dişin çürüme riskinin arttığı söylenebilir.Öğe Effect of pine bark extract on bond strength of brackets bonded to bleached human tooth enamel(TAYLOR & FRANCIS LTD, 2013) Aksakallı, Sertaç; İleri, Zehra; Karaçam, NejlaAim. The purpose was to investigate the effect of pine bark (proanthocyanidin, natural antioxidant) solution on the shear bond strength (SBS) of metal brackets bonded with composite resin to human enamel after bleaching with hydrogen peroxide (HP). Materials and methods. Sixty recently extracted premolars were divided into an experimental group (n = 45), which was bleached with 40% HP, and a control group (n = 15), which was not bleached. The experimental group was further divided into three sub-groups. Specimens in group IB (n = 15) were bonded immediately after bleaching; specimens in group SA (n = 15) were bleached, then treated with 10% sodium ascorbate and then bonded; group PB specimens (n = 15) were bleached, then treated with 5% pine bark solution and bonded. The specimens were debonded with Universal testing machine. The adhesive remnant index was calculated. Results. No significant differences in shear bond strength were noted when the pine bark treated group was compared with the control group and sodium ascorbate group (p > 0.05). Treating the bleached enamel surface with 10% sodium ascorbate or 5% pine bark solution reverses the SBS reduction. Conclusion. So, as a natural antioxidant and less hazardous, clinicians can choose pine bark solution instead of sodium ascorbate.Öğe THE EFFECTS OF FIXED ORTHODONTIC TREATMENT PERIOD ON WHITE SPOT LESION PREVALENCE AND DMFT INDEX(2014) Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma Betül; Ünlü, NimetAmaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi süresinin DMFT (D: çürük, F: dolgulu ve M: eksik diş sayısı) indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşum sıklığı üzerine etkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Sabit ortodontik tedavi gören 84 birey (45 kız, 38 erkek, 13-18 yaş, ortalama yaş 14.70.8) bu çalışma kapsamında değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot MBT sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) bir araştırmacı tarafından beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanıldı. Bireyler sabit ortodontik tedavi görme sürelerine göre (Grup A: 0-18 ay, Grup B:18-30 ay ve Grup C: 30 ay) üç alt gruba ayrıldı.Bulgular: 84 bireyde T1' de BNL görülme sıklığı % 15.4 iken, T2' de % 69.0' a yükseldiği ve insidans hızının % 53.6 olduğu bulundu. Yeni oluşan lezyonların en çok alt birinci büyük azı dişlerinde (% 20.6) oluştuğu, bunu üst lateral dişler (% 16.3) ve alt ikinci küçük azı dişlerin (% 13.7) takip ettiği görüldü. T2 sonuçlarına göre; Grup C ve diğer iki grup arasında (Grup A ve Grup B) DMFT ortalaması (p0.05) ve BNL oluşum sıklığı (p0.05) açısından anlamlı fark olduğu bulundu.Sonuç: 30 aydan daha uzun süren ortodonti tedavisinde bireylerin DMFT değerinin ve BNL oluşturma riskinin anlamlı derecede yükseldiği görülmektedir. Bu durumdaki bireylere daha etkili bir ağız bakım desteği sağlanmalı ve çürükten koruyucu uygulamalar yapılmalıdırÖğe The effects of fıxed orthodontıc treatment perıod on whıte spot lesıon prevalence and dmft ındex(2014) Karabekiroğlu, Said; Ünlü, Nimet; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma BetülAmaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi süresinin DMFT (D: çürük, F: dolgulu ve M: eksik diş sayısı) indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşum sıklığı üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Sabit ortodontik tedavi gören 84 birey (45 kız, 38 erkek, 13-18 yaş, ortalama yaş 14.70.8) bu çalışma kapsamında değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot MBT sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) bir araştırmacı tarafından beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri kullanıldı. Bireyler sabit ortodontik tedavi görme sürelerine göre (Grup A: 0-18 ay, Grup B:18-30 ay ve Grup C: 30 ay) üç alt gruba ayrıldı. Bulgular: 84 bireyde T1 de BNL görülme sıklığı % 15.4 iken, T2 de % 69.0 a yükseldiği ve in- sidans hızının % 53.6 olduğu bulundu. Yeni oluşan lezyonların en çok alt birinci büyük azı dişlerinde (% 20.6) oluştuğu, bunu üst lateral dişler (% 16.3) ve alt ikinci küçük azı dişlerin (% 13.7) takip ettiği görüldü. T2 sonuçlarına göre; Grup C ve diğer iki grup arasında (Grup A ve Grup B) DMFT ortalaması (p0.05) ve BNL oluşum sıklığı (p0.05) açısından anlamlı fark olduğu bulundu. Sonuç: 30 aydan daha uzun süren ortodonti tedavisinde bireylerin DMFT değerinin ve BNL oluş- turma riskinin anlamlı derecede yükseldiği görülmektedir. Bu durumdaki bireylere daha etkili bir ağız bakım desteği sağlanmalı ve çürükten koruyucu uygulamalar yapılmalıdır.Öğe Evaluation of mandibular asymmetry in class II subdivision malocclusion(Selçuk Üniversitesi, 2015) Akın, Mehmet; İleri, Zehra; Polat, Ömer; Başçiftçi, Faruk AyhanAmaç: Bu çalışmanın amacı Sınıf II subdivizyon maloklüzyonlardaki mandibular iskeletsel asimetrilerin prevalansını, Sınıf I ve Sınıf II maloklüzyonlarla karşılaşırmalı olarak belirlemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya her biri 40’ar bireyden oluşan 3 grup dahil edilmiştir: bir Sınıf I oklüzyon grubu (14 erkek ve 26 kadın; yaş ortalaması 14.68±1.86), bir Sınıf II oküzyon grubu (12 erkek, 28 kadın ; yaş ortalaması 14.02±1.74), ve sınıf II subdivizyon oklüzyon grubu (19 erkek and 21 kadın; yaş ortalaması 14.32±2.42). Her bir hasta için panoramik radyogramlarda(OPG) sekiz doğrusal ve bir açısal ölçüm yapılmıştır. Sağ ve sol ya da Sınıf I ve Sınıf II tarafların ölçümlerini kıyaslamak için Wilcoxon testi kullanılmıştır. Grup içi değerlendirmelerde P <0,05 seviyesindeki asimetrilerin kıyaslanması için Kruskal-Wallis ve post-hoc Mann- Whitney U testleri kullanılmıştır. Bulgular: Sınıf I ve Sınıf II veya subdivizyon grubundaki bireylerin Sınıf I tarafları ve Sınıf II tarafları veya sağ sol tarafları arasında, yalnızca gonial açıda anlamlı farklılık gözlenmiştir (P<0.05). Sınf II subdivizyon grubundaki kondil boyları ve korpus uzunluklarındaki asimetri indeksleri diğer gruplara kıyasla daha büyüktür (P<0.05) ve diğer asimetri indeksleri açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (P<0.05). Sonuçlar: Sınıf II subdivizyon grubundaki bireyler, Sınıf I ve Sınıf II gruplarındakilere kıyasla daha asimetrik mandibulaya sahiptir.Öğe Gerçek Tek Taraflı Posterior Çapraz Kapanış Olgularında Asimetrik Hızlı Üst Çene Genişletmesi Sonucunda Oluşan Dental ve Alveolar Devrilme(2010) İleri, Zehra; Başçiftçi, FarukAmaç: Bu çalışmanın amacı, asimetrik hızlı üst çene genişletme işlemi ile tedavi edilen gerçek tek tarattı çapraz kapanış olgulannda, maksiller dcnt.il ve dentoalveotar değişiklikleri değerlendirmektir. Bireyler ve Yöntem: Daimi dişlenme dönemindeki îfi bireyden oluşan çalışma grubumuz tedavi (deney) ve kontrol 0Ubu olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Tedavi (deney) grubunu tek taraflı iskeleteel üst çene darlığı olan 21 birey, kontrol grubunu ise iske-letselve dişsel Sınıf I olan 17 birey oluşturmaktadır. Tedavi grubunda asimetrik hızlı üst çene genişletme işlemi akrilik bonded tip KML apa-reyi ile gerçekleştirilmiştir, tedavi grubunda RME öncesinde (Tl), genişletme sonrasında (T2) ve pekiştirme sonrasında (T3); kontrol gru-bunda ise kontrol haşında ve kontrol sonunda ortodontik çalışına modelleri elde edilmiştir. Üst çene çalışma modeli üzerine, üst birinci molar dişler arasına baryum sülfat solüsyonu kullanarak ince bir çizgi çizilmiştir ve model-lerin radyografîk görüntüleri oioe edilmiştir. Radyograflar üzerinde molar kronlarının ve alveolar çıkıntıların bukkal devrilme miktarlan ölçülmüştür. Bulgular: tedavi grubunda, al-veoler efcim açısında (S) hem genişletme (11,22) hem de (.jekiştirme (9,65*) sonunda önemli artış saptanmıştır (p0,001). Çapraz, kapanışta olmayan molara ait devrilme açısında (Gofcadece genişletme sonunda önemli artış (3,7 r, p0,05) meydana gelirken, çapraz kapanıştaki molara ait civril me açısında (EXı RMF tedavisiyle önemli bir ck-gişim olmamıştır (p0,05). Sonuç: I üm dişlerin okluzal yüzeylerini örten bonded tip RML apareyi ile yapılan asimetrik hızlı üst çene genişletmesi, gerçek tek taraflı posterior çapraz kapanış olgularının tedavisinde etkili bir yöntemdir. Bu aparey ile birinci büyük azı dışlerindeki devrilme miktan nispeten azaltabilmektedir.Öğe İskeletsel Sınıf III Hastanın Ortodontik Tedavi ve Ortognatik Cerrahi ile Kombine Tedavisi ve Ortaya Çıkan Komplikasyon: Subkondiler Kırık(2012) Karameşe, Mehtap; İleri, Zehra; Abacı, Malik; Akıncı, Özlem; Tosun, Zekeriya; Demir, AbdullahIn this case report, combined treatment of female patient with skeletal and dental Class III malocclusion with orthodontic-orthognathic surgery, and subcondylar fracture which is a rare complication of surgical treatment are discussed.Öğe Konvansiyonel ve dijital sefalometrik ölçüm yöntemlerinin karşılaştırılması(2014) Akın, Mehmet; Tezcan, Mücella; İleri, ZehraAmaç: Bu çalışmanın amacı lateral sefalometrik radyografiler üzerinde dijital ortamda veya elde yapılan konvansiyonel çizimlerden elde edilen ölçümlerin araştırmacılar-arası ve araştırmacı-içi güvenilirliğinin karşılaştırılmasıdır. Materyal-Metot: 60 adet lateral sefalometrik radyografi rastgele seçildi ve iki araştırmacı tarafından hem konvansiyonel hem de dijital program yardımı ile çizilerek 5 doğrusal ve 14 açısal ölçüm elde edildi. Dijital görüntüler konvansiyonel radyografilerinin taranması ile elde edildi. Herbir araştırmacının yöntemler arasındaki istatistiksel değerlendirilmesinde bağımsız örnek t-testi kullanıldı. Grup içi ve gruplar arası korelasyonun belirlenmesinde grup içi korelasyon katsayısı testi kullanıldı. Bulgular: İki yöntemin karşılaştırılmasında sadece bir araştırmacının ölçtüğü nasolabial açıda istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Hem dijital hem de konvansiyonel yöntemlerle elde edilen ölçümlerde iki araştırmacı arasında ve araştırmacıların kendi içerisindeki tekrarlanabilirliğinde yüksek korelasyon görüldü. Tartışma: Taranmış görüntülerin kullanılmasıyla elde edilmiş bilgisayar destekli dijital sefalometrik analiz konvansiyonel çizilerek elde edilen ölçümlerle karşılaştırıldığında ölçüm hatasını arttırmamaktadır.Öğe Maksiller kaninleri gömülü ve birinci premoları konjenital eksik olan bîr vakanın ortodontik tedavisi(2009) Ramoğlu, Sabri İlhan; İleri, Zehra; Göyenç, Yaşar BediiOral fonksiyonlardaki ve gülme ve yüz estetiğindeki rollerinden dolayı, maksiller kanin dişlerin gömülü olması konseıvatif bir şekilde tedavi edilmesi gereken Önemli bir problemdir. Bu vaka raporunda her iki tarafta birer maksiller premolar diş konjenital eksik ve iki maksiller kanin dişi gömülü olan bir hastanın (9 yaş, 5 ay) ortodontik tedavisi anlatılmaktadır. Kanin dişler farklı derinlikte ve açıyla gömülü sağ kanin diş nerdeyse oklüzal düzleme paraleldi. Hastanın ilk başvurusundan 6 ây sonra çekilen panoramik radyografiler ile dişilerin sürmediği tespit edildikten sonra hasta sabit ortodontik tedaviye alınmıştır. Süt kanin dişleri çektirilmiştir. Üst molar ve premolar dişlerin rotasyonları düzeltilerek boşluklar düzenlemiştir. Maksiller kanin dişlere herhangi bir çekme uygulanmamasına karşın, alınan panoramik radyografide dişlerin sürmeye başladığı görülmüştür. Dişler tamamen sürünce bondlanmışlardır. Tedavi üç yıl yedi aylık bir sürede tamamlanmıştır. Bu vaka gömülü maksiler kaninleriti erken teşhisinin önemini ve yerleri hazırlandığı zaman upright olarak sürebilin yeteneklerini göstermektedir. (Türk Ortodonti Dergisi 20090;155-165)Öğe Moderate to Severe Anterior Open-Bite Cases Treated Using Zygomatic Anchorage(2012) İleri, Zehra; Karacam, Nejla; Isman, Eren; Kalaycı, Abdullah; Sarı, ZaferAnterior open bite is often characterized by excessive vertical development of the posterior maxilla and by excessive eruption of the posterior teeth. Intrusion of the over-erupted molar teeth by traditional orthodontic methods is hardly possible; it requires orthognathic surgery or an absolute skeletal anchorage. These three case reports demonstrate the impaction of the upper molars by using zygomatic miniplates and fixed orthodontic treatment. After treatment, in all cases, the upper molar intrusions and significant correction of open bite were achieved by using zygomatic anchorage, and reduction of vertical dimensions enhanced facial aesthetics.Öğe Ortodontik tedavi gören bireylerde significant caries index uygulamasının çürük riski üzerine etkisi: Pilot çalışma(2014) Ünlü, Nimet; Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Kahraman, Fatma BetülAmaç: Ortodontik tedavi gören hastalarda Significant Caries Index uygulamasının çürük riski üzerine etkisini incelemektir. Materyal Metod: Sabit ortodontik tedavi gören 90 birey değerlendirildi. Bütün hastalar 0,018 inç slot preadjusted sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Bireyler tedavi başlangıcında (T1) ve tedavi bitiminde (T2) beyaz nokta lezyonu görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. Her birey için T1 ve T2 de DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi değeri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri ve bitewing radyograflar kullanıldı. Tüm kayıtların alınmasından sonra bireyler başlangıç Significant Caries Index değerine göre 3 risk grubuna (G1,G2,G3) ayrıldı. Bulgular: Çalışmayı tamamlayan 72 hastanın (38 kız, 34 erkek) yaş ortalaması T1'de 14,71,63 olarak bulundu. DMFT ortalaması 3,18 olarak bulunurken, Significant Caries Index değerinin 5,00 olduğu görüldü. Tedavi sürecinde ortalama DMFT artışı 0,14 olarak bulundu. T1'de beyaz nokta lezyonu görülme sıklığının %16,6 olduğu, T2' de %59,6 olduğu görüldü. Beyaz nokta lezyonu görülme insidansı %40 olarak bulundu. Significant Caries Index uygulamasına göre oluşturulan risk grupları arasında DMFT artışı, beyaz nokta lezyonu oluşumu ve şiddeti açısından anlamlı fark olmadığı görüldü (p0,05). Sonuç: Sabit ortodontik tedavi gören bireylerde Significant Caries Index uygulamasının bireylerin DMFT indeksi değişimi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine belirleyici bir rol oynamadığı bulunmuştur.Öğe Porcelain laminate veneer conditioning for orthodontic bonding: SEM-EDX analysis(SPRINGER LONDON LTD, 2015) Aksakallı, Sertaç; İleri, Zehra; Yavuz, Tevfik; Malkoç, Meral Arslan; Öztürk, NilgünThe purpose of this in vitro study was to evaluate and compare the effects of different surface treatments and laser irradiation on the bond strength of brackets bonded to porcelain laminate veneer. Porcelain laminate veneer specimens were embedded in the centers of acrylic resin blocks. Thirty-nine teeth were used for shear bond strength testing and the remaining three (one tooth for each group) were used for evaluation of the debonded bracket interface. Specimens were randomly divided into three groups, each containing 13 specimens. The details of the groups are as follows: Group SB, sandblasting with alumina particles (50 mu m); Group HFA, 9.6 % hydrofluoric acid etching; Group ER, erbium-doped yttrium-aluminum-garnet (Er: YAG) irradiation (from 1 mm distance, 2 W, 10 Hz for 10 s). After conditioning, the upper central brackets were bonded to the porcelain surfaces. Porcelain laminate veneers were examined under stereomicroscope for adhesive remnant index and surface damage after debonding. The highest shear bond strength values were obtained with Group HFA (10.8 +/- 3.8 MPa) and Group ER (9.3 +/- 1.5 MPa), whereas Group SB revealed the lowest values. Scanning electron microscopy energy-dispersive X-ray (SEM-EDX) analysis revealed that the silicon level in the porcelain decreased after debonding in all groups. The sandblasting method did not demonstrate any ideal bond strength values; however, the 9.6 % hydrofluoric acid etching and Er: YAG laser did. There were no significant differences among all groups in terms of laminate surface damages. The Er: YAG laser therefore can be selected for ideal bond strength and minimal damage to porcelain laminates.Öğe Prevalence of dental erosion and association between socioeconomic factors in Turkish schoolchildren(Selçuk Üniversitesi, 2014) Ünlü, Nimet; Karabekiroğlu, Said; İleri, Zehra; Şener, SevgiThis study's purpose was to assess the prevalence of dental erosion in adolescents and to evaluate the association between erosion and socioeconomic factors. This study was carried out on 188 adolescents (14-16 years old) of both gender who attending Dentistry Faculty of Konya, Turkey. A calibrated examiner used the O’Brien index for assessment of dental erosion on the buccal and palatal surfaces of the permanent maxillary incisors and on the occlusal surfaces of the permanent first molars. Data on age, gender, mean family income and parental educational status were collected by a questionnaire completed by the subjects. Descriptive statistics were applied to the data, and the associations between erosion and socioeconomic variables were investigated by chi-square test (P<0.05). 17.5% (n=33) of the subjects exhibited dental erosion, with only enamel being involved. Occlusal surface of the lower first molar was the most commonly affected teeth (7.57%); followed by palatal surface (2.59%) and buccal surface (1.46%) of maxillary incisors, respectively. There was no correlation between dental erosion and age, gender, socioeconomic factors. No statistically significant association was observed between erosion, age, gender and socioeconomic factors. In Turkey, dental erosion seems to be a significant, but not serious problem for dental health in adolescents.Öğe Primer Cerrahi Öncesi Erken Maksiller Ortopedi ile Tedavi Edilmiş Tek Tara?ı Dudak ve Damak Yarıklı Adolesanlarda Orta Yüz Eksikliğinin Değerlendirilmesi(2016) İleri, Zehra; Baka, Zeliha Müge; Osman, Meliha; Uçar, Faruk İzzet; Başçiftçia, Faruk AyhanBu çalışmanın amacı, tek taraflı tam dudak ve damak yarıklı, primer cerrahi öncesi erken maksiller ortopedi ile tedavi edilmiş adolesan hastaların orta yüz eksikliğini ve iskeletsel özelliklerini değerlendirmek ve dudak damak yarığı olmayan hastalarla karşılaştırmaktır.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma iki gruptan (n67, 45 erkek, 22 kız) oluşmaktadır. Çalışma grubu tek taraflı tam dudak ve damak yarıklı 34 hastadan (23 erkek ve 11 kız, ortalama yaş 14,1 yıl) oluş- maktadır. Kontrol grubu dudak damak yarığı olmayan 33 hastadan (22 erkek ve 11 kız, ortalama yaş 14,3 yıl) oluşmakta olup, iskeletsel Sınıf I ilişkiye ve normal büyüme modeline sahiptir. Gruplar yaş ve cinsiyete göre eşleştirilmiştir. Orta yüz eksikliği ve iskeletsel özellikler sefalogramlar ile değerlendirilmiştir. Otuz altı farklı sefalometrik parametre ölçülmüştür. İstatistiksel analiz için, "Mann-Whitney U" testi p0,05 seviyesinde kullanılmıştır. Bulgular: Çalışma grubunda maksillanın sagittal yön büyümesi (SNA açısı, A-NFH, A-VRL uzaklığı, efektif orta yüz boyutu), alt posterior yüz yüksekliği, posterior yüz yüksekliği, ramus yüksekliği, mandibuler uzunluk ve SNB açısı kontrol grubuna göre daha az bulunmuştur (p0,05). Çalışma grubu kontrol grubuna göre önemli ölçüde vertikal büyüme modeli sergilemiştir. Çalışma grubunda zigomatik kemik anlamlı derecede retrüziv bulunmuştur (p0,05). Vertikal orta yüz ölçümlerinde çalışma ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Sonuç: Tek taraflı tam dudak ve damak yarıklı hastalar kontrol grubuna göre sagittal yönde orta yüz ve maksiller yetersizlik göstermiş ve malar destek belirgin olarak azalmıştır.Öğe Sabit ortodontik tedavinin DMFT indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine etkisi(2014) Ünlü, Nimet; Kahraman, Fatma Betül; İleri, Zehra; Karabekiroğlu, SaidAmaç: Bu çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavinin DMFT indeksi ve beyaz nokta lezyonu oluşumu üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya sabit ortodontik tedavi gereksinimi olmayan 26 birey (kontrol: Grup A) ve sabit ortodontik tedavi görecek olan 30 birey (test: Grup B) dahil edildi.Grup B deki bütün hastalar 0,018 inç slot preadjusted sabit ortodontik apareyler ile tedavi edildi. Tüm bireyler çalışma başlangıcında (T1) ve sonrasında (T2) beyaz nokta lezyonu (BNL) görülme sıklığının tespiti amacıyla Gorelick indeksine göre klinikte muayene edildi. Her birey için T1 ve T2de DMFT (Çürük, Dolgulu ve Eksik Diş Sayısı) indeksi değeri hesaplandı. DMFT indeksi değerlendirmesinde klinik muayenede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri ve bitewing radyograflar kullanıldı. İstatistik analiz için Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanıldı. Bulgular: İki grup arasında DMFT indeksi değişimi anlamlı bulunmazken, Grup Bde BNL oluşumu (%66,6) Grup Aya göre (%26,9) anlamlı derecede yüksek bulundu (p0,000). Grup Bde BNL oluşumu ve DMFT indeksi ve cinsiyet arasında ilişki bulunamadı. Sabit ortodontik tedavi sonrasında en çok BNL oluşumunun alt birinci büyük azı dişler (%28,8), alt ikinci küçük azı dişler (%23,2) ve üst yan kesici dişlerde (%19,2) oluştuğu belirlendi. Sonuçlar: Sabit ortodontik tedavi görmekte olan bireylerde beyaz nokta lezyonu oluşumunun önlenmesi için bireylerin ağız bakım alışkanlıklarının iyileştirilmesi ve ilave flor desteğinin arttırılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.Öğe Three-dimensional evaluation of hybrid expander appliances: A pilot study(E H ANGLE EDUCATION RESEARCH FOUNDATION, INC, 2016) Akın, Mehmet; Akgül, Yasin Erdem; İleri, Zehra; Başçiftci, Faruk AyhanObjective: To evaluate transverse dimensional changes in dentoalveolar and skeletal structures caused by hybrid expander, using cone-beam computed tomography (CBCT). Materials and Methods: The CBCT records of nine patients (five boys and four girls) (mean age 13.61 +/- 0.72 years) treated with hybrid expander were examined. CBCT images were taken at pretreatment and after the expansion. ELSA (point equidistant to both foramina spinosa) was determined as a reference point to compare the distances in all three dimensions. Nineteen transversal dimensions and four angles were measured for both right and left sides. Wilcoxon signed rank test was used for statistical comparison at P <.05 levels. Results: A V-shaped expansion of suture was successfully achieved in all patients without teeth support. The amount of opening was greater in anterior than posterior and in inferior than superior. An 8.75-mm screw expansion was achieved for all patients. Expansion effects reverberated to maxillary central incisor, canine, first premolar, and first molar at 70%, 75%, 92%, and 89%, respectively. The molar teeth tipped buccally (right 3.06 and left 3.24) as did premolars (right 2.88 and left 3.02). Conclusion: The hybrid expander, minimally invasive expansion appliance that protects teeth by including bone support, can be used easily for rapid maxillary expansion treatment.