Yazar "Aksan, Gamze" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Demokrasi ve bürokrasi arasındaki gerilim temelinde türk hukukundaki bazı düzenlemelere genel bir bakış(2011) Çelik, Özlem; Aksan, GamzeKelime anlamı itibariyle eski Yunanca halk (demos) ve yönetmek (kratein) kelimelerinin birleşiminden oluşan demokrasi, “halkın yönetimi” anlamına gelmektedir. Her ne kadar demokrasinin mantığı doğrudan demokrasiden yana olsa da, günümüz toplumlarında bu durum bir idealden öte anlam taşımamaktadır. Bu sebeple demokrasiyi aslında, eşitlik ilkesi temelinde yapılan seçimlerle, siyasi iktidarların belirlendiği yönetim biçimi olarak tanımlamak mümkündür. Günümüzün ideal demokrasi anlayışı, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasidir. Bürokrasi ise, uzmanlaşma, hiyerarşi ve resmi kurallara dayanan karmaşık bir örgütü ifade eder. Demokrasi talepleri ile bürokrasi kurumu arasındaki karmaşık ilişki, modern devletlerin en önemli ve kalıcı sorunlarından birisidir. Bürokrasi ve demokrasi arasında, hem gerilim içeren hem de birbirini tamamlayan bir ilişki vardır. Demokratik bir sistemin başarısı, etkili ve sistemli bir bürokrasinin varlığına bağlıdır. Bu çalışmada, demokrasi ideali ile bürokrasi zorunluluğu arasındaki temel çatışmalar, Türk Hukuku’ndaki mevcut düzenlemeler bağlamında incelenmiştir.Öğe Farklı Yaşamlar ve Mekanlar Olarak Si?teri?l Hayatlar(Selçuk Üniversitesi, 2008) Aksan, GamzeSiteril Hayatlar kitabının yazarı Köksal Alver, son yıllarda kent yaşamında yeni bir boyut olarak karşımıza çıkan site tipi evlerin sunduğu yeni yaşam tarzını incelediği kitabında genel olarak mekanı ve mekan algılarını, mekanla değişen hayat tarzlarını anlatmaktadır. Mekanın insan ve topluma etki derecesi bağlamında sosyolojideki önemini açıklayarak başladığı eserin içeriği, kültür, kimlik ve mekan ilişkisi, kent ve kentsel ilişkiler, gündelik hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan "ev" in anlamı ve evin tarihinde yeni bir ev modeli olan güvenlikli siteleri incelediği dört ana tema ile şekillenmekle birlikte konuyla ilgili olarak Konya ilinde yapılan uygulamalı çalışmaya da yer verilmiş. İlk bakışta sahip olduğu özellikler dolayısıyla dışarıya kapalı mekanlar olarak karşımıza çıkan güvenlikli siteler, toplumsal ilişkilerden kendini soyutlamış ya da sadece belirli bir grup etrafında oluşan bir toplumsallığa izin veren bir yapıdaymış gibi görünmektedir. Ancak buralarda yaşayan insanların hiçbir zaman tam anlamıyla toplumdan soyutlanamaması ve bu insanların aynı düşünce yapılarına sahip olmaması dolayısıyla yazar bu tip güvenlikli sitelerde yaşayan insanları belirli bir eylem kalıbına koymadığını belirtmiştir.Öğe Gerilim ve Uzlaşma: Demokrasi Ekseninde Bürokrasi ve Siyaset İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme(Selçuk Üniversitesi, 2011) Aksan, Gamze; Çelik, ÖzlemBir yönetim tarzı veya felsefesi olarak demokrasi, toplumların yönetilmesinde, toplum içinde yaşayan insanların hak ve özgürlüklerine yaptığı atıflar dolayısıyla uzun yıllardır en önemli siyasal sistemlerden birisi olmuştur. En genel anlamda siyasal iktidarın seçim ile başa geldiği bir yönetim tarzını anlatan ve halkın iktidarı ile eşitlik vurgusu ağır basan demokratik sistemlerin geçmişi oldukça eskilere dayanmaktadır. Şüphesiz bu uzun tarihsel süreç boyunca demokrasi hem teoride hem de pratikte oldukça çeşitlilik göstermiştir. Günümüzde ise neredeyse her türlü siyasal sistemin demokrasi kavramı çerçevesinde ya da ondan referans alınarak tartışıldığı söylenebilir. Bir siyasal sistem olarak demokrasinin uygulanabilirliği noktasında ise devletlerin sahip olduğu bürokratik örgütlenmeler önemli yer tutmaktadır. Teorik olarak, belirli kurallar önünde herkese eşit davranan ve gayrişahsîlik iddiasında olan bürokrasinin güçlü olduğu yönetimlerde demokrasinin daha düzgün işleyeceğine inanılır. Ayrıca seçilenler ve atananlar arasındaki uyum da demokrasiye ulaşmanın temel koşullarından birisi olmaktadır. Ancak pratikte bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkinin uyumdan ziyade çatışmaya daha eğilimli olduğu söylenebilir. Diğer bir taraftan demokrasinin uygulanmasında ön koşullardan birisi olarak görülen bürokrasi belirli durumlarda demokrasi önündeki asıl engel haline gelebilmektedir. Bu çalışma ise genel olarak modern demokrasilerde bürokrasi ve siyaset ilişkisini irdelemeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda bürokrasi ve bürokrasiye ilişkin kuramsal yaklaşımlar genel olarak incelendikten sonra bir siyaset yapma biçimi olarak demokrasi ile bürokrasi arasındaki ilişki ve bürokrasinin teşkil ettiği problemler bürokrat ve siyasetçi özelinde analiz edilmeye çalışılacaktır.Öğe MAX WEBER AND SOCIOLOGY OF VALUES: REFLECTIONS ON A METHODOLOGICAL DILEMMA(SELCUK UNIV, FAC LETTERS, 2016) Aksan, GamzeSociology as the science of objective truth of social facts emerged in the 19th century. Its major concern, influenced by the positivist paradigm, was to be scientific through neutrality and impartiality. With its heavy emphasis on "objectivity," values are kept outside of sociological analysis for a long time because of their perceived relationship with personal aspect of reality and subjectivity. It is also possible that this perception built upon the myth of a "value free sociology" has in time diversified, both theoretically and methodologically. This was possible through the debates on objectivism and the "sociological adventure of sociology itself" which gradually advanced the idea that different branches of science can not be unified under one theory. One of the most prominent figures regarding the sociology of values, on the other hand, is Max Weber, who focused on the meaning of the action for the actor and emphasized the need to develop a sociology which attempts to understand the actor's understanding of his social actions. At the same time, Max Weyer contends that sociological study should and can be "value-free." However, Weber is an important defender of a sociology that is "indepedent of values" centered around his ideas of "science as vocation" and practice of sociological research. The main reference point of criticisms towards Weber is his subjective evaluations in his own studies that appear rather evident. Therefore, this study is an attempt to read the concept of value through Weber's own sociology, with a focus on sociological possibility and possible contradictions of sociology of values, that has been neglected on the basis of objectivism and which has later gained legitimacy. In other words, this study investigates the sociological dimension of the concept of "value" and how it relates to Weber's position. With this purpose, a reading of capitalism based on Weber's "The Protestant Ethics," that represents a primary example of sociological investigation of "value" will be made.Öğe Max Weber ve değerler sosyolojisi: bir metodolojik ikilemin düşündürdükleri(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2016) Aksan, GamzePozitivist anlayışın etkisi ve “bilim” olma kaygısı ile nötrlük ve yansızlık iddiasında olan sosyoloji; toplumsal olguların nesnel gerçekliğini inceleyen bir bilim olarak 19. Yüzyılda tarih sahnesine çıkmıştı. Bahsedilen “nesnellik” referansıyla, değerler uzun süre salt bireysel gerçekliği ifade ettiği ve öznellikle ilişkilendirildiği için sosyolojik araştırmaların dışında tutuldu. “Değer yargılarından arınmış bir sosyoloji” miti üzerinden gerçekleşen bu algının sosyolojinin kendi sosyolojik serüveni sürecinde, farklı bilim dallarının tek bir kuram altında birleşemeyeceğinin anlaşılması ve bilimde objektiflik konusunun tartışılmasıyla birlikte gerek teorik gerek metodolojik açıdan farklılaştığını ifade etmek mümkündür. Değerler sosyolojisi denildiğinde ise akla gelen ilk isimlerden birisi, eylemlerin aktördeki karşılığını önemseyen ve bir anlamda aktörün sosyal eylem değerlendirmesini anlamaya dönük bir sosyolojinin gerekliliğine vurgu yapan Max Weber’dir. Fakat Weber, meslek olarak bilim adamlığı ve sosyolojik araştırma pratiği konularında merkezileşen bir “değerden bağımsız” sosyoloji düşüncesinin de önemli savunucularından birisidir. Bu noktada Weber’le ilgili sert eleştirilerin referans noktası, kendi çalışmalarında önemli ölçüde ortaya çıkan öznel değerlendirmeleridir. Bu çalışma ise uzun yıllar sosyolojide objektivizm doğrultusunda hesap dışı bırakılan ve sonrasında rüştünü kazanan değer kavramının sosyolojik imkânını çelişkili noktalarıyla birlikte Weber’in sosyolojisi ekseninde okuma girişimi olarak düşünülmelidir. Temel olarak değer kavramının sosyolojik boyutunun irdelenmesi ve Weber’in bu yöndeki eğilimi ile ilişki kurulması hedeflenen bu çalışmada, düşünürün bazı çalışmaları üzerinden değerler sosyolojisi ve değerlerden bağımsız sosyoloji tartışmasının somutlaştırılması amaçlanmıştır.Öğe Üniversite Öğrencilerinin Tolerans Düzeylerinin Farklı Değişkenlerle İlişkisi(Selçuk Üniversitesi, 2019) Aksan, Gamze; Sönmez, Özlem AltunsuTolerans bireyler arası ilişkilerde, genel olarak diğerlerini olduğu gibi kabul edebilmeyi, onlara saygı duymayı; inancı, yaşantısı, kimliği veya aidiyeti her ne olursa olsun özgürlük alanına müdahale etmemeyi ifade etmektedir. Kavram bu çerçevesi ile eşitlik, özgürlük gibi liberal değerlere atıf yapan önemli bir tarihsel arka plana sahiptir. Günümüzde farklılıklar konusu, tarihsel sürecin ve sosyolojik dinamiklerin etkisi ile çok daha görünürleşerek sosyal bilimlerin önemli tartışma çerçevelerinden birisi haline gelmiştir. Bu bağlamda tolerans kavramı ve sosyal ilişkilerdeki yeri, bu ilişkilerin niteliği, sınırı ve düzeyi konusunda fikir veren, modern dünyada sosyal etkileşimin potansiyeli ve sorun alanları üzerinde düşünülmesini sağlayan önemli anahtar kavramlardan birisidir. Bu çalışma ise tolerans olgusunun sosyal düzeydeki yerini ampirik olarak görebilmek amacı ile üniversite gençliğinin bireylerarası toleransı ifade eden bazı yargılar konusunda verdikleri cevaplara ilişkin istatistiksel anlamlılık ilişkilerini test etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada konu ile ilgili bazı teorik yaklaşımlar ve ilgili literatüre değinilmiştir. Yurtdışında konu ile ilgili çalışmaların genellikle politik tolerans alanında gerçekleştirildiği görülmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda çoğunlukla toleransın eğitim ile ilişkisi ve kavramsal analizlere değinilmiştir. Bu çalışmada farklı fakülte ve sınıflarda öğrenim gören 452 üniversite öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirilen alan araştırmasından elde edilen veriler analiz edilerek bazı sonuçlara ulaşılmıştır. Çalışmada Bireyler Arası Tolerans Ölçeği (BATÖ) Türkçeye ilk kez uyarlanarak uygulandığı için saha araştırmasından elde edilen veriler yapı geçerliliğini tespit etmek amacı ile doğrulayıcı faktör analizi (CFA) sonuçları üzerinden değerlendirilmiştir. Ölçeğin orjinalinde tolerans düzeyleri, soğuk, sıcak ve tolerans limiti olmak üzere üç farklı faktöre ayrımlaşmıştır. Üniversite gençliğinin tolerans tutumları, bireyler arası tolerans ölçeğine verilen cevaplar doğrultusunda, aslı ile aynı biçimde ayrımlaşan sıcak, soğuk ve tolerans limitleri faktörleri üzerinden değerlendirilerek bir takım istatistiksel bulgulara ulaşılmıştır. Verilere göre cinsiyet, dindarlık ve eğitim görülen fakülte değişkenleri ile sıcak tolerans arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Bu çerçevede bireylerarası toleransın ölçüldüğü üniversite öğrencileri örnekleminde, kadınlar ve edebiyat fakültesinde okuyan kişilerin sıcak tolerans düzeyi yüksek iken aynı durumun dindar olmayanlar için de geçerli olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.Öğe Yoksulluk ve yoksulluk kültürünün toplumsal görünümleri(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Aksan, Gamze; Topçuoğlu, AbdullahYoksulluk ve yoksulluk kültürünün toplumsal görünümleri konusunda yapılmış olan bu çalışma teorik ve uygulamalı olmak üzere, genel olarak iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde yoksulluk kavramının mahiyeti, toplumsal görünümleri, literatürde ele alınış biçimleri ile Türkiye'deki boyutları tartışılmıştır. Bu bağlamda, yoksulluk ile ilgili temel kavramlar ve süreçler aktarılmış, yoksulluk çalışmalarının tarihsel gelişimi ile Türkiye'de yoksulluk ve yoksulun profili analiz edilmiştir. Ayrıca sosyolojide yoksullukla ilgili kuramsal perspektiflerin yanı sıra yoksulluğu bir yaşam tarzı olması boyutu ile ele alan ?yoksulluk kültürü? kuramı değerlendirilmiştir. Çalışmanın diğer bölümünde ise genel olarak yoksulluğu, özelde de bir yaşam tarzı olarak yoksulluğu betimlemeye çalışan bir alan araştırmasına yer verilmiştir. Uygulama süreci sonrasında 1080 görüşme cetvelinden elde edilen veriler istatistikî testler kullanılarak yorumlanmıştır. Bu bölümde özellikle resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarından yardım alan yoksullara ilişkin önemli bulgular elde edilmiştir.Öğe Yoksulluk ve Yoksulluk Kültürünün Toplumsal Görünümleri(Selçuk Üniversitesi, 2012) Aksan, GamzeYoksulluk ve yoksulluk kültürünün toplumsal görünümleri konusunda yapılmış olan bu çalışma teorik ve uygulamalı olmak üzere, genel olarak iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde yoksulluk kavramının mahiyeti, nasıl algılandığı, yoksullukla ilgili başat yaklaşımlar ve yoksulluğun sosyal dışlanma ile ilişkisine değinilmiştir. Ayrıca sosyolojide yoksullukla ilgili kuramsal perspektiflerin yanı sıra yoksulluğu bir yaşam tarzı olması boyutu ile ele alan “yoksulluk kültürü” kuramı değerlendirilmiştir. Çalışmada daha sonra ise genel olarak yoksulluğu, özelde de bir yaşam tarzı olarak yoksulluğu betimlemeye çalışan bir alan araştırmasının bulgularına yer verilmiştir. Uygulama süreci sonrasında 1080 görüşme cetvelinden elde edilen veriler istatistikî testler kullanılarak yorumlanmıştır. Bu anlamda özellikle resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarından yardım alan yoksullara ilişkin önemli bulgular elde edilmiştir.Öğe Yoksullukla baş etmede dayanışma ağlarının rolü: Teorik ve uygulamalı bir çalışma(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014-12-15) Aksan, Gamze; Topçuoğlu, AbdullahBu çalışma dayanışma olgusunun toplumsal ilişkilerdeki önemine atfen, yoksullukla baş etmedeki rolüne odaklanmaktadır. Çalışmada yoksullukta yapabilirlikler ve yapabilirlikten yoksunluk yaklaşımları çerçevesinde, yoksulların kaynakları ve kaynakların yoksunluğu tartışmaları ile birlikte işlevselleştirilebilen dayanışma ilişkilerinin düzeyleri önem kazanarak bu yaşantıya dair betimleyici veriler analiz edilmiştir. Burada dayanışma ilişkilerinin bir takım düzeylerdeki potansiyellerini ve sınırlılıklarını görebilmek için; ilişkilerin yönü, sıklığı, yoğunluğu, karşılıklılığı, kapalı ya da açık oluşu, bağlantı sağlayabilme kapasitesi gibi ilişkiye ait bir takım niteliksel ve niceliksel özellikleri ifade edebilmeyi sağlayan sosyal ağ yaklaşımından faydalanılmıştır. Çalışmanın dayanışma teorisine dönük kısımları, bu olgunun toplumsal ilişkilerdeki verili konumunu ifade etmeye, dayanışmanın toplumsal görünümlerini konu ile ilgili yaklaşımlarla görünür kılmaya veri sağlamaktadır. Diğer taraftan dayanışmanın toplumsal ilişkilerdeki önemi, bu konuda kapsamlı soruların irdelendiği bir alan araştırmasıyla, toplumsal bir kategori olarak yoksulluk üzerinden somutlaştırılmaya çalışılımış, üretilen ilişkinin sosyal ağ olarak karşılığı üzerinden yoksullukla baş etmeye sağladığı katkının derecelerine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır.