Yazar "Ataoğlu, Hanife" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe An Alternative Method for Splinting of Traumatized Teeth: Case Reports(Wiley, 2006) Öz, Gülsün Yıldırım; Ataoğlu, Hanife; Kır, Nihal; Karaman, Ali İhyaInjuries to the dentoalveolar complex are fairly common and can be caused by a number of reasons. There are many techniques for repositioning and stabilizing traumatically luxated or avulsed teeth. Many of the splinting techniques previously advocated were time-consuming. Not only were the splints difficult to fabricate and difficult to remove, they also contributed to injury of the soft and hard supporting tissues. Ribbond (Ribbond Inc., Seattle, Wash) is basically a reinforced ribbon which is made from ultrahigh molecular weight polyethylene fiber having an ultrahigh modulus. It is used in dentistry for various purposes. The use of Ribbond appears to be an adequate and easy method for stabilization and fixation. It can be used in the treatment of dental injuries. In this article the use of Ribbond for the treatment of dentoalveolar injuries is described.Öğe Antibacterial Effect of Selected Root-End Filling Materials(Elsevier Science Inc, 2006) Eldeniz, Ayçe Ünverdi; Hadimli, Hasan Hüseyin; Ataoğlu, Hanife; Orstavik, DagThe purpose of this study was to evaluate the antibacterial activity of leachable components of selected root-end filling materials: amalgam, ProRoot MTA (mineral trioxide aggregate), Intermediate Restorative Material (IRM), Super Bond C&B, Geristore, Dyract, Clearfil APX composite with SE Bond, or Protect Bond. The direct contact test (DCT) with Staphylococcus aureus, Enterococcus faecalis, and Pseudomonas aeruginosa, was used. The materials were tested immediately after application to the microtiter wells (fresh samples) and after setting for 3 days (set samples). Ten microliters of bacterial suspension was added to each well for direct contact with each material for 1 h at 37 degrees C. Growth of surviving bacteria was then measured in a microplate spectrophotometer hourly at 620 nm for 15 h. Twelve uncoated wells using identical inoculum size served as positive controls. The data obtained at the end of 15 h was subjected to one-way ANOVA and post hoc comparisons were done using Tamhane's T2 test. Fresh samples of all materials showed a 3-h delay in exponential growth of both E. faecalis and S. aureus, and a 5-h delay in growth of P. aeruginosa. Set samples of IRM and ProRoot MTA cements showed generally greater antibacterial activity than the other materials: both completely inhibited P. aeruginosa, and both delayed or limited growth of E. faecalis. The DCT, by being quantitative and virtually independent of solubility and diffusion, was found suitable to assay solid root-end filling materials. IRM and ProRoot MTA were generally more potent inhibitors of bacterial-growth than the other tested materials.Öğe Arylesterase and Paraoxonase-1 Activities in Female Patients With Temporomandibular Disorders(2009) Etöz, Osman A.; Ataoğlu, Hanife; Herken, Emine Nur; Çelik, HakimObjective: The aim of this study was to assess a possible relationship between temporomandibular disorders [TMD] and serum levels of sulfhydryl [SH] groups and ceruloplasmin [CP], paraoxonase-1 [PON1], and arylesterase [ARE] activities. Method: This study included patients with TMD and healthy normal controls [HNC]. After clinical and radiographic examinations, the patient group was given a visual analog scale to determine severity of pain. Serum samples of the subjects were obtained to calculate certain antioxidant components. The CP, PON1, and ARE activities and serum levels of SH groups were measured. Results: There were 31 patients with TMD and 35 HNC. Serum levels of SH and ARE activity of the TMD group were significantly lower than those of the HNC group [P < 0.05]. The difference between CP and PON1 activity of the TMD and HNC groups were not statistically significant [P > 0.05]. No association was found between antioxidant levels and severity of pain and the type of the TMD. Conclusions: Antioxidant components may be associated with TMD, implying possible systemic inflammatory and oxidative aspect of TMD.Öğe Endodontik sebeplerle çekilmiş dişlerin mineral içeriğinin SEM-EDX yöntemi ile incelenmesi(Selçuk Üniversitesi, 2016) Olcay, Keziban; Ataoğlu, Hanife; Belli, SemaAmaç: Bu araştırmanın amacı; endodontik tedavi sonrasında diş dokularının mineral içeriğinde meydana gelen değişikliklerin, dişin farklı bölgelerinde Taramalı Elektron Mikroskobu-Enerji Dağılımlı X Işını Analizi (SEM-EDX) yöntemi kullanılarak incelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada başarısız olmuş kanal tedavili dişler arasından çekim endikasyonu konulan, 20 adet tek köklü insan daimi dişi ve 20 adet kök kanal tedavisi görmemiş, ortodontik veya periodontal nedenlerle çekilmiş, çürüksüz, restorasyonsuz, sağlam tek köklü insan daimi dişi olmak üzere toplam 40 adet diş kullanılmıştır. Dişler kanal tedavisi sonrasında yapılarındaki mineral miktarında olası değişikliklerin endodontik tedavide başarısızlık ile ilişkisinin araştırılması amacıyla SEM-EDX analizine gönderilmek üzere %10’luk formalin solüsyonunda bekletildi. SEM-EDX analizi sırasında, her dişin bir yarısı, apikal, orta ve koronal olmak üzere standardize edilmiş 3 ayrı noktadan, elementel içerik ve elementel dağılım açısından 300 büyütme altında analiz edildi. Dişin diğer yarısı ölçüm amacıyla kullanılmadı. Bu analiz sırasında, oksijen, karbon, kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, sülfür, çinko, alüminyum, klor ve Ca/P ile ilgili veriler değerlendirildi. SEM-EDX ile elde edilen verilerin istatistiksel analizi ise tek yönlü varyans analizi ile yapıldı. Bulgular: SEM-EDX analizinin sonuçlarına göre kök kanal tedavisi olan dişler ve kontrol grubu arasında karbon, kalsiyum, fosfor, alüminyum ve klor ile ilgili anlamlı fark bulunmuştur (p<0,01). İki grup arasında oksijen, magnezyum, sodyum, sülfür, çinko ve Ca/P miktarı ile ilgili anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05). Apikal, orta ve koronal bölgeler açısından hiçbir grupta anlamlı bir farklılık yoktur (p>0,05). Sonuç: Bu çalışmada, kök kanal tedavisi sonrasında, dişin farklı bölgelerinde bir fark gözlenmezken, diş dokusunda karbon, kalsiyum, fosfor, alüminyum ve klor mineralleri açısından anlamlı farklılıklar olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Endodontik tedavi görmüş çekim endikasyonu olan dişlerde dikey kök kırığı görülme sıklığı: İleriye dönük bir çalışma(2017) Olcay, Keziban; Ataoğlu, Hanife; Bellı, SemaAmaç: Dikey kök kırığı (VRF), ilgili dişin çekimini gerektiren, endodontik tedavinin komplikasyonlarından biridir. Bu ileriye dönük çalışmanın amacı, çekim endikasyonu bulunan endodontik tedavi görmüş dişler değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: 1 yıllık bir süre boyunca 241 diş gözlendi. Tüm vakalar çekim endikasyonu bulunan endodontik tedavi görmüş dişler arasından seçildi. Hasta ve ilgili diş ile ilgili klinik belirtiler, işaretler ve bilgiler kaydedildi. Bulgular: 241 vaka arasında toplam 17 (%7,02) VRF vakası gözlendi. VRF, en sık alt çene birinci büyük azı dişlerin mesial köklerinde (% 23,5) meydana gelmiş ve bu dişlerin en sık çekilen dişler olduğu bulunmuştur (%35,2). Üst çene birinci büyük azı dişlerde VRF görülme sıklığı % 23,5; takiben, üst çene birinci ve ikinci küçük azı dişler aynı oranla (% 11,7), en sık kırılan dişler olmuştur. Kırıklar ağırlıklı olarak bukko-lingual idi ve kadın hastalarda daha sıktı (% 58,8). Ortalama hasta yaşı 36 idi ve VRF oluşana dek geçen ortalama sure 45 ay idi. VRF görülen dişlerin çoğunda kompozit onarım (% 41,1) vardı. Dişlerin % 23,5'inde post restorasyon vardı ve bu postlu dişlerin % 75'inde tam kron vardı. VRF alt çenedeki dişlerde ve üst çenedeki dişlerde benzer frekansta bulundu (p0,05). Sonuç: Endodontik tedaviden ortalama 45 ay sonra, alt çene birinci büyük azı dişler VRF nedeniyle sıklıkla çekime daha yatkın bulundu. Kırık gelişiminin olası nedenlerini ve kanıtlarını belirlemek için daha ileri araştırmalar gereklidir.Öğe Interleukin-i Beta, Tumor Necrosis Factor-Alpha Levels and Neutrophil Elastase Activity in Peri-İmplant Crevicular Fluid - Correlation With Clinical Parameters and Effect of Smoking(WILEY, 2002) Ataoğlu, Hanife; Alptekin, Nilgün Özlem; Haliloğlu, Seyfullah; Gürsel, Mihtikar; Ataoğlu, Tamer; Serpek, Behiç; Durmuş, ErcanThe aim of this study was to determine interleukin-1beta (IL-1beta), tumor necrosis factor-alpha (TNF-alpha) levels and neutrophil elastase (NE) activity in peri-implant crevicular fluid (PICF) of smoker and nonsmoker patients, and to investigate their relationships with clinical parameters. A total of 42 endosseous root-form dental implants of 14 patients were clinically examined by modified Plaque index (PI), modified Gingival index (Gl) and probing depth (PD). Smoking habits of the patients were recorded. PICF of implants were collected by Periopaper strips and IL-1beta, TNF-alpha levels were determined by enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). NE was analyzed with a neutrophil specific chromogenic substrate, N-methoxysuccinyl-Ala-Ala-Pro-Val-p-nitroanilide. The cytokine and enzyme levels in PICF were expressed as total amount/activity and as concentrations. NE activity in PICF significantly correlated with GI and PD, and IL-1beta levels with GI and PICF volume (P < 0.05). The correlations were stronger when the PICF levels were expressed as total IL-1beta amount and as total NE activity. The implants with inflamed gingiva (GI > 1) had higher levels of IL-1beta and NE activity than implants with noninflamed or slightly inflamed gingiva (GI less than or equal to 1) (P < 0.05). Total NE activity in implants with deep pockets (PD > 3 mm) was greater than the implants with shallow pockets (PD :5 3 mm) (P < 0.05). The implants of smoker patients had significantly lower PICF NE activity and IL-1beta levels, and significantly higher TNF-alpha levels than the implants of nonsmokers (P < 0.05). The findings of the present study indicate that NE activity and IL-1beta levels in PICF may be used to measure implant health status of patients who do not smoke.Öğe Kemikiçi dental implantların klinik, radyolojik ve mikrobiyolojik olarak incelenmesi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1995) Ataoğlu, Hanife; Basa, SelçukBu çalışmada Selçuk Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi kliniklerinde, 1990-1994 yılları arasında uygulanan dental implantlann klinik, radyolojik ve mikrobiyolojik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Yaşları 22-67 arasında değişen 26 hastanın toplam 86 kemikiçi silindirik dental implant klinik olarak Sulkus Derinliği (SD), modifiye Plak indeksi (mPI). modifiye Kanama İndeksi (mKI) ve Mobilite İndeksleri ile değerlendirildi. Radyolojik değerlendirmede paralel teknikle elde edilen periapikal filmlerin dijital görüntüleri üzerinde AKK yüzdesi hesaplandı ve implant çevresindeki radyolusensi varlığı incelendi. Ayrıca implant sulkuslanndan alınan plak örneklerinde spiroket varlığı mikroskobik yöntemle araştırıldı. Elde edilen veriler kullanılan klinik parametreler arasında, SD ile AKK yüzdesi dışmda, ilişki olmadığım ve implantlar ağızda izleniş sürelerine göre iki gruba (I. grup 3-12 ay) (II. grup 13-38 ay) ayrıldığında, I. gruptaki mKI'nin, II. grupta SD'nin daha yüksek olduğunu belirlemiştir (p>0.05). İncelenen implantlarda mobilite gözlenmemiş, üst çenede yer alan implantlarda SD'nin daha yüksek, mKI'nin ise daha düşük olduğu belirlenmiştir. (p<0.05, p<0.02). Implant sulkusunda spiroket varlığının klinik parametrelere yansımadığı görülmüştür. Implant basan oram tüm implantlar için % 84.3 olarak saptanmıştır. 35 Bu çalışmanın sınırları içinde elde edilen veriler kullanılan klinik parametrelerin ve sulkusta spiroket varlığının osseointegrasyon başarısızlığının klinik belirleyicileri olamayacaklarını göstermiştir.Öğe Maxillofacial Hydatid Cyst(W B SAUNDERS CO, 2002) Ataoğlu, Hanife; Uçkan, S.; Öz, G.; Altınörs, N.[Abstract not Available]Öğe Periferal dev hücreli granüloma ve Stafne defekti: Olgu sunumu(2006) Yeşilova, Esra; Akgünlü, Faruk; Ataoğlu, HanifeMandibulanın tükürük bezi def ekti, genellikle mandibula posterior gövdesinin lingual yüzeyinde derin, düzgün sınırlı bir depresyondur. En sık görüldüğü yer submandibular fossa içinde ve sıklıkla mandibula alt hududuna yakın bölgedir. Etyolojisi bilinmemektedir. Periferal dev hücreli granülomalar polipoid yapıdadır, dişeti veya dişsiz alveolar kret üzerinde lokalizedirler, kadınlarda daha fazla görülür ve mandibulada daha yaygındır. Bu vaka raporunda, 63 yaşında bir erkek hastada aynı anda bulunan bir Stafne defekti ve periferal dev hücreli granüloma sunulacaktır. Hasta daha önce kendisinden hiç panoramik radyograf alınmaması nedeniyle Stafne def ektinden habersizdi. Bu nedenle makalemizde hastalardan en azından bir kez panoramik radyograf almanın önemini vurgulamayı amaçladık.Öğe Posterior Segmental Osteotomy of Maxillary Edentulous Ridge: an Alternative to Vertical Reduction(CHURCHILL LIVINGSTONE, 2002) Ataoğlu, Hanife; Küçükkolbaşı, Hasan; Ataoğlu, TamerThe posterior segmental maxillary osteotomy (PSMO) can be used as an alternative procedure to vertical reduction of the edentulous posterior maxilla. Surgical intrusion of the segment resulted in an adequate interarch space for prosthetic restoration without cortical bone loss and widening of the edentulous ridge and the mobilized keratinized mucosa as would be the case if vertical alveolar reduction had been performed.Öğe Squamous Cell Carcinomalı Hastalarda Normal ve Tümöral Dokudaki Zn ve Fe Seviyelerinin Karşılaştırılması(2000) Ataoğlu, Hanife; Güler, Nurhan; Öztürk, Kayhan; Uçkan, SinaEser elementlerin enzimatik reaksiyonları inhi-be veya aktive ederek bir dizi biyolojik olayda rol oynadığı çok iyi bilinmektedir. Ancak malign hastalıklar veya teşhis ve prognozdaki klinik önemleri hala tartışmalıdır ve baş-boyun tümörleri üzerindeki etkileri tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışma, %53'ü üçüncü evrede % 40 ise ikinci evrede olan 15 Squamous cell carcinomalı (SCC) hastada planlandı. Çinko ve demir seviyesinin belirlenmesi için hem tümör hem-de sağlıklı doku örnekleri SCC hastalardan elde edildi. Bu elementlerin seviyesi atomik ab-sorpsiyon spektrofotometre kullanarak belirlendi. Tumoral dokudaki çinko ve demir seviyeleri kontrol grubundaki çinko ve demir seviyeleri ile karşılaştırıldığında, her iki elementin seviyesinin tümör dokusunda kontrol grubundan yaklaşık 2 kat kadar fazla olduğu görüldü. Tümör dokusunda ortalama çinko ve demir seviyesi 141,8866,93 ug/g ve 868,76 461,92 ug/g olarak bulundu. Sağlıklı dokuda çinko 65,0324,24ug/g ve 430,84211,37 ug/g idi. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p0.05). Tümör dokusundaki çinko ve demir seviyesi ile tümör evresi arasında anlamlı bir ilişki bulundu (p0.05). Bu çalışmadan elde edilen veriler, aşın çinko ve demir elementlerin seviyesinin baş-boyun SCC'lı hastaların karsinogenezisi üzerinde etkili olabileceğini göstermektedir.