Yazar "Ateş, Mehmet Burak" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Carvacrol Alleviates Acrylamide-Induced Hepatotoxicity in Rats: An Experimental Insights(Selçuk Üniversitesi, 2023 Aralık) Bulut, Ayşegül; Şentürk, Göktuğ; Ateş, Mehmet Burak; Hatipoğlu, DurmuşAmaç: Bu çalışmada, akrilamid (AA) kaynaklı hepatotoksisite üzerine karvakrolün (CRV) rat karaciğeri üzerine koruyucu etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada toplam 30 adet Wistar Albino rat kullanıldı. Ratlar; Kontrol (n:6), CRV (n:8, 50 mg/kg/gün karvakrol, i.p ), AA (n:8, 40 mg/kg/gün akrilamid, gavaj) ve AA+CRV (n:8, 40 mg/kg/gün akrilamid, gavaj + 50 mg/kg/gün karvakrol i.p) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. 15 günlük deneysel çalışmanın ardından anestezi altında kan örnekleri alınan hayvanlara ötanazi uygulanarak nekropsileri yapıldı. Serum örneklerine karaciğer fonksiyon testleri uygulandı. Aynı zamanda histolojik analiz, skorlama ve hematoksilen-eozin boyama için karaciğer dokuları %10'luk formaldehit solüsyonunda tespit edildi. Bulgular: Mikroskobik incelemede; AA’nın hidropik dejenerasyon, yağlanma, nekroz/apoptoz, safra kanalı proliferasyonu, dissosiasyon, konjesyon, megalositozis ve mononükleer hücre infiltrasyonlarına neden olduğu tespit edildi. Buna paralel olarak ALT, AST ve ALP düzeylerinde AA kaynaklı artışlar tespit edildi. Diyete CRV eklenmesiyle histolojik yapı ve karaciğer fonksiyon testleri önemli ölçüde iyileşti. Bu bulgular, CRV’nin AA’nın neden olduğu karaciğer hasarını iyileştirerek hepatoprotektif etkiye sahip olduğunu ortaya koydu. Öneri: Bu çalışma CRV'nin AA kaynaklı karaciğer hasarını hafiflettiğini gösterdi. Karaciğer hasarını önleyici etkisinin antioksidan özelliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak spesifik mekanizmanın moleküler düzeyde belirlenmesi ve terapötik yönetim önerilerinin sunulması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Öğe Diagnosis of feline infectious peritonitis by immunohistochemistry and histopathology methods: A case report based on diagnostic approach(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2021) Ateş, Mehmet Burak; Akçakavak, Gökhan; Çelik, Zeynep; Özdemir, ÖzgürÖz Bu çalışmada, 6 aylık, tekir bir erkek kedide histopatolojik ve immünohistokimyasal (IHC) yöntemlerle kedi enfeksiyöz peritonit (FIP) vakası, tanımlanmıştır. Yapılan nekropside, karın boşluğunda önemli miktarda sarı renkli bir sıvı birikimi ile karaciğer, bağırsak serozası ve peritonda granüler tarzda fibrinöz bir eksüdat görüldü. Mikroskobik olarak bağırsakların tunika serosa tabakasındaki küçük ve orta çaplı damarların etrafında yoğun olarak makrofaj, lenfosit ve plazma hücrelerinden oluşan yangısel hücre infiltrasyonu ve fibrin eksüdasyonu belirlendi. Karaciğerde ise paranşime yayılmış, çeşitli boyutlarda nekrozlu veya nekrozsuz birçok granülomatöz odak bulundu. Methyl green pyronin boyamasında, plazma hücrelerinin, lezyonlarda bulunan inflamatuar hücrelerin çoğunluğunu oluşturduğu tespit edildi. Etkene karşı spesifik antikorlarla yapılan IHC boyamasında, bağırsakların serosa tabakasındaki granülomatöz lezyonlarda ve daha az sıklıkla lamina propriadaki mononükleer hücrelerin sitoplazmasında immünopozitivite elde edildi. Karaciğerde ise hem granülom hem de piyogranülomların etrafındaki makrofajların sitoplazmasında immünoreaktivite belirlendi. Tüm bulgular birlikte değerlendirildiğinde bu FIP olgusunun kuru form olarak baÖğe Etlik piliçlerde çörek otu tohumu ve timokinonun karaciğerde Aflatoksin biyotransformasyonu üzerine etkilerinin immunohistokimyasal olarak araştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Ateş, Mehmet Burak; Mustafa OrtatatlıBu çalışmada, broyler civcivlerde çörek otu tohumu (ÇÖT) ve bunun farmasötik olarak etkin maddesi kabul edilen uçucu yağ asiti timokinonun (TQ), aflatoksinin (AF) biyotransformasyon mekanizmaları ve detoksifikasyonu üzerine olan etkinlikleri, histopatolojik ve immunohistokimyasal (İHK) olarak moleküler düzeyde araştırıldı. Çalışmada, her bir grupta 20’şer adet 1 günlük broyler civciv bulunan 6 grup oluşturuldu; kontrol grubu (normal yem), AF grubu (2mg/kg aflatoksin), TQ grubu (300mg/kg timokinon), ÇÖT grubu (%5 çörek otu tohumu), AF+TQ grubu (2mg/kg aflatoksin+300mg/kg timokinon) ve AF+ÇÖT grubu (2mg/kg aflatoksin+%5 çörek otu tohumu) içeren yemlerle 28 gün süreyle beslendi. Deneme süresi sonunda her bir gruptan rastgele 10’ar adet broyler civciv seçilerek, AST, ALT, ALP, GGT, bilirubin, total protein ve total kolesterol ölçümleri için kan alındı. Çalışmada kullanılan hayvanların canlı ağırlıkları belirlendikten sonra sistemik nekropsileri yapılarak karaciğerin ağırlığı ve makroskobik bulgular kaydedildi. Histopatolojik ve immunohistokimyasal (AFB1-DNA adüktü, PXR, AhR, CAR, CYP1A1, CYP2A6, glutatyon, GSTA3) incelemeler için örnekler alınarak %10’luk tamponlu formaldehit solüsyonunda tespiti ve rutin doku takibi yapıldı. Aflatoksinin AST, ALT, ALP ve GGT miktarlarında neden olduğu artış ile total protein ve kolesterol düzeylerinde neden olduğu azalmanın, rasyona çörek otu tohumu veya timokinon ilave edilmesiyle normale yaklaştırıldığı belirlendi (p<0,05). Aflatoksinin karaciğerde neden olduğu relatif organ ağırlığı artışının yanı sıra histopatolojik olarak görülen hidropik dejenerasyon ve yağlanma ile periportal mononükleer hücre -heterofil infiltrasyonları, asiner dizilim ve safra kanalı proliferasyonunun ÇÖT veya TQ tarafından önemli oranda azaltıldığı saptandı (p<0,05). İHK boyamalarda AF’nin, biyotransformasyonunda görevli nükleer reseptörler olan PXR, AhR ve CAR ile yine metabolizmasından sorumlu CYP1A1 ve CYP2A6 enzim aktivitesinde artışa, glutatyon ve GSTA3 seviyelerinde ise azalmaya neden olduğu, AFB1-DNA adükt oluşumunu güçlü bir şekilde uyardığı gözlendi. Çalışmada rasyona yapılan TQ veya ÇÖT ilavesinin AF’nin bu olumsuz etkilerini önemli oranda (p<0,05) düzelttiği moleküler düzeyde ilk kez ortaya konuldu. Ayrıca, TQ ve ÇÖT’ün incelenen parametreler yönünden kontrol grubuna kıyasla önemli bir değişikliğe neden olmadıkları ve GSH ve GSTA3 seviyelerini artırarak antioksidan aktivite sergiledikleri saptandı. AF’nin detoksifikasyonunda TQ’nun ÇÖT’e kıyasla daha etkili olduğu ve etkisini hem AF’nin metabolizmasını inhibe ederek hem de antioksidan sistem enzimlerini stimüle ederek gösterdiği sonucuna varıldı.Öğe Histopathological evaluation of the effects of thymoquinone and resveratrol on the liver in rats administered doxorubicin(Selçuk Üniversitesi, 2022) Ateş, Mehmet Burak; Özdemir, Özgür; Öztürk, Ali Erdem; Bucak, Mustafa Numan; Bulut, AyşegülAim: The purpose was to investigate the effects of various dosages of thymoquinone and resveratrol (5 and 20 mg/kg) on doxorubicin-induced hepatotoxicity in rats from a pathological standpoint. Materials and Methods: Eighty male Wistar Albino rats were used in this study. Animals were divided in to 10 groups: Control (physiological saline, PO); Doxorubicin (physiological saline, PO and Dox,15mg/kg Dox in 10th days, IP); Thymoquinone -5 (TQ-5, 5 mg/kg TQ, PO); TQ-20 (20 mg/ kg TQ, PO); Resveratrol-5 (Res-5, 5 mg/kg Res, PO); Res-20 (20 mg/kg Res, PO); Dox+TQ-5 ; Dox+TQ-20; Dox+Res-5; Dox+Res-20. After the 21-day experiment, 6 replicates were randomly selected from the groups. After weighing the body weight, the livers of the euthanized rats were dissected and weighed. Routine tissue processing processes were applied to liver samples. Hepatocyte degeneration, necrosis/apoptosis, bile duct hyperplasia, dissociation, congestion, karyomegaly, mononuclear cell infiltration, binuclear hepatocytes, and mitosis were all examined microscopically, and a liver total lesion score was calculated Results: Dox treatment increased relative liver weight, but the TQ and Res groups prevented this increase (p<0.05). The liver total lesion score, which increased with Dox, was shown to be lower in the TQ and Res groups (p<0.05). However, the Dox+TQ-5, Dox+TQ-20, and Dox+Res-20 groups, showed no amelioration in necrosis/apoptosis. Conclusion: TQ and Res (5 and 20 mg/kg) decreased the total liver lesion score induced by Dox. Although TQ and RES diminish degeneration and inflammation, their poor protective effects on necrosis/apoptosis, one of the key criteria, were considered as a limiting cause for their uncontrolled usage.