Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Baka, Zeliha Müge" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Farklı braket ve ligasyon tiplerinin dental plak birikimi ve mikrobiyal flora üzerine etkilerinin incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2013) Baka, Zeliha Müge; Başçiftçi, Faruk Ayhan
    Bu çalışmanın amacı self-ligating braketler ve paslanmaz çelik ligatürle bağlanan konvansiyonel braketlerin dental plak retansiyonu ve mikrobiyal flora üzerine etkilerini değerlendirmektir. Yirmi erkek hastaya (ortalama yaş, 14.17 ± 1.49 yıl) bölünmüş ağız dizaynı kullanılarak self-ligating braket sistemi ve paslanmaz çelik ligatürle bağlanan konvansiyonel standart edgewise braket sistemi ile bonding işlemi uygulanmıştır. Plak indeksi (PI), periodontal cep derinliği (PCD) ve sondlamada kanama indeksini (SBI) içeren klinik ölçümler bonding işleminden önce (T0), bonding işleminden 1 hafta sonra (T1) ve bonding işleminden 3 ay sonra yapılmıştır. Supragingival plak örnekleri bakterilerin tespiti için T0 ve T2?de alınmıştır. Streptococcus mutans, Streptococcus sobrinus, Lactobacillus casei ve Lactobacillus acidophilus için kantitatif analiz real-time polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Mann-Whitney U testi ve Hotelling T2 çok değişkenli testi grupların istatistiksel karşılaştırması için kullanılmıştır. S.mutans, S.sobrinus, L.casei ve L.acidophilus sayıları self-ligating braketler ve paslanmaz çelik ligatürle bağlanan konvansiyonel braketler arasında istatistiksel olarak farklı değildir (P >0.05). 2 arkteli ligasyon tekniği bondlanan dişlere ait PI, SKI ve PCD açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemiştir (P >0.05). Tüm klinik parametreler ve mikroorganizma sayıları her iki grupta da T0?dan T2?ye istatistiksel olarak anlamlı artışlar göstermiştir (P <0.001). Self-ligating braketler ve paslanmaz çelik ligatürle bağlanan konvansiyonel braketler dental plak retansiyonu açısından birbirinden farklı değildir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Modifiye nance apareyi ve palatinal minivida ile molar distalizasyonu: Bir olgu sunumu
    (Selçuk Üniversitesi, 2020) Akın, Mehmet; Karcı, İlknur Çağlı; Baka, Zeliha Müge; Özeren, Elif
    Sınıf II malokluzyonların tedavisinde geçici ankraj üniteleri ile üst molar dişlerin distalizasyonu son dönemde oldukça popüler hale gelmiştir. Premolar dişlerin mezializasyonu, anterior dişlerin protrüzyonu gibi istenmeyen yan etkileri elimine etmesi nedeniyle geçici ankraj üniteleri diğer ağız içi metotlara göre tercih edilmektedir. 16 yıl 3 ay yaşındaki kadın hasta kliniğimize üst dişlerinin önde olması şikayetiyle başvurmuştur. Klinik muayenede konveks profil, 6,4 mm overjet ve Angle Sınıf II malokluzyon tespit edilmiştir. Hastaya modifiye nance apareyi ve palatinal minivida destekli üst molar distalizasyonunu takiben sabit ortodontik tedavi planlanmıştır. Palatinalde bulunan paslanmaz çelik tele geçirilen açık sarmal yay, gurin-lock vidası ile sıkıştırılarak her bir molara 400 gram kuvvet uygulanmıştır. Overcorrection elde edilene kadar distalizasyona devam edilmiştir. Modifiye nance apareyi ve palatinal minivida destekli üst molar distalizasyonu ile hasta kooperasyonuna gerek kalmadan Sınıf I molar ilişki elde edilmiştir. Bu yaklaşım Sınıf II malokluzyona sahip molar distalizasyonu planlanan hastaların tedavisinde etkili bir seçenektir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Primer Cerrahi Öncesi Erken Maksiller Ortopedi ile Tedavi Edilmiş Tek Tara?ı Dudak ve Damak Yarıklı Adolesanlarda Orta Yüz Eksikliğinin Değerlendirilmesi
    (2016) İleri, Zehra; Baka, Zeliha Müge; Osman, Meliha; Uçar, Faruk İzzet; Başçiftçia, Faruk Ayhan
    Bu çalışmanın amacı, tek taraflı tam dudak ve damak yarıklı, primer cerrahi öncesi erken maksiller ortopedi ile tedavi edilmiş adolesan hastaların orta yüz eksikliğini ve iskeletsel özelliklerini değerlendirmek ve dudak damak yarığı olmayan hastalarla karşılaştırmaktır.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma iki gruptan (n67, 45 erkek, 22 kız) oluşmaktadır. Çalışma grubu tek taraflı tam dudak ve damak yarıklı 34 hastadan (23 erkek ve 11 kız, ortalama yaş 14,1 yıl) oluş- maktadır. Kontrol grubu dudak damak yarığı olmayan 33 hastadan (22 erkek ve 11 kız, ortalama yaş 14,3 yıl) oluşmakta olup, iskeletsel Sınıf I ilişkiye ve normal büyüme modeline sahiptir. Gruplar yaş ve cinsiyete göre eşleştirilmiştir. Orta yüz eksikliği ve iskeletsel özellikler sefalogramlar ile değerlendirilmiştir. Otuz altı farklı sefalometrik parametre ölçülmüştür. İstatistiksel analiz için, "Mann-Whitney U" testi p0,05 seviyesinde kullanılmıştır. Bulgular: Çalışma grubunda maksillanın sagittal yön büyümesi (SNA açısı, A-NFH, A-VRL uzaklığı, efektif orta yüz boyutu), alt posterior yüz yüksekliği, posterior yüz yüksekliği, ramus yüksekliği, mandibuler uzunluk ve SNB açısı kontrol grubuna göre daha az bulunmuştur (p0,05). Çalışma grubu kontrol grubuna göre önemli ölçüde vertikal büyüme modeli sergilemiştir. Çalışma grubunda zigomatik kemik anlamlı derecede retrüziv bulunmuştur (p0,05). Vertikal orta yüz ölçümlerinde çalışma ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Sonuç: Tek taraflı tam dudak ve damak yarıklı hastalar kontrol grubuna göre sagittal yönde orta yüz ve maksiller yetersizlik göstermiş ve malar destek belirgin olarak azalmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A prospective clinical evaluation of fixed retainer failures
    (2018) Baka, Zeliha Müge; Akın, Mehmet
    OBJECTIVE: The aim of this prospective study was to evaluatethe failure rate of fixed lingual retainers and to determinethe distribution of these failures over a 6-monthperiod.MATERIALS AND METHOD: One hundred and fifty consecutivelytreated patients (92 females and 58 males, mean age of14.891.08 years) who received canine-to-canine fixed lingualretainers after active orthodontic treatment were followedup for 6 months. A 0.0215-inch five-stranded wire(PentaOne, Masel Orthodontics) was bonded to the teethusing Transbond LR (3M Unitek) adhesive. The patientswere examined in the 1st, 3rd, and 6th months after retention.The retainer failures during the 6-month observationperiod were registered, and statistically analyzed using aCochran’s Q test at a significance level of p0.05.RESULTS: Retainer failures were seen in 14 patients, andthe total failure rate was 9.3%. The highest failure rate wasseen in the first month (p0.05). The female patients exhibiteda higher failure rate than the male patients (p0.05),and three patients had repeated failures. The failure ratewas higher in the mandible when compared with the maxilla(p0.05), and in the right quadrant for both the maxillaand the mandible. The total survival rate was 90.7%.CONCLUSION: The result of this study revealed that highernumber of failures occurred in the first month of fixed retention.Therefore, regular clinical controls are necessaryto determine bonding failures.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Titreşimin Ortodontik Diş Hareketi Hızına Etkisi: Literatür Derlemesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2021) Norçinli, Zeynep; Baka, Zeliha Müge
    Ortodontik diş hareketi periodonsiyuma iletilen dış kuvvetlerin ve bu kuvvetlerin etkilediği alana nüfuz etmiş enflamatuvar mediyatörlerin alveol kemiğinde başlattığı yeniden şekillenme olayının bir sonucu olarak meydana gelmektedir. Günümüzde her yaşta ortodontik tedavi görmek isteyen hasta sayısının artmış olmasıyla birlikte kısa süre içerisinde sonuçlanan ortodontik tedavi talebinin de artması, ayrıca uzun süreli ortodontik tedavilerin beyaz nokta lezyonları, diş çürükleri, periodontal sorunlar ve kök rezorpsiyonu gibi yan etkilerinin bulunması nedeniyle diş hareketini hızlandırmaya yönelik yöntemler önem kazanmaktadır. Bu yöntemler; girişimsel olan cerrahi yöntemler, girişimsel olmayan farmakolojik uygulamalar ve mekanik-fiziksel uygulamalardır. Girişimsel olan cerrahi uygulamalar her ne kadar etkili ve öngörülebilir olsa da post-operatif ağrı, periodontal doku hasarına sebep olabilmeleri ve hasta kabul edilebilirliğinin düşük olması araştırmacıları girişimsel olmayan yöntemlerin etkilerinin araştırılmasına yöneltmiştir. Titreşim uygulamaları yakın zamanda ortodontide diş hareketinin hızlandırılması amacıyla kullanılmakta olan girişimsel olmayan uygulamalardan birisidir. Titreşim uygulamasının girişimsel bir yöntem olmaması, periodontal dokulara zarar vermemesi, ortodontik tedavi kaynaklı diş ağrılarını azaltabilmesi, hasta açısından kolay uygulanabilmesi ve rahatsızlık vermemesi gibi özellikleri ortodonti açısından önemini artırmıştır. Literatürdeki çalışmalara bakıldığında genel olarak titreşimin diş hareketi hızını artırdığına yönelik bulgular olduğu gibi diş hareketi üzerinde etkili olmadığını belirten çalışmalar da bulunmaktadır. Optimal bir vibrasyon protokülün belirlenebilmesi, vibrasyonun diş hareketi üzerindeki etkisinin moleküler ve hücresel mekanizmalarının aydınlatılabilmesi amacıyla gelecekte daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Unilateral dudak damak yarığına sahip hastalarda farengeal havayolunun değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2017) Baka, Zeliha Müge; Erdur, Emire Aybüke; Alp, Sevtap; Başçiftçi, Faruk Ayhan
    Amaç: Bu çalışmanın amacı unilateral tam dudak damak yarığına (UDDY) sahip hastaların farengeal hava yolu alanı, yumuşak damak ölçümleri ve kraniyoservikal postürünün değerlendirilmesi ve bu değerlerin dudak damak yarığına sahip olmayan kontrol grubu hastaları ile karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya rastgele ve retrospektif olarak seçilen 60 hasta dahil edilmiştir ve 2 gruba ayrılmıştır. Birinci grup UDDY (30 hasta; ortalama yaş, 15,07 ± 5,61 yıl), ikinci grup ise DDY olmayan iskeletsel Sınıf I (30 hasta; ortalama yaş, 16,34 ± 3,18 yıl) hastalardan oluşmaktadır. Hastalardan alınan lateral sefalometrik filmler üzerinde farengeal hava yolu alanları, yumuşak damak ölçümleri ve kraniyoservikal postür açıları hesaplanmıştır. Elde edilen verilerin gruplar arası karşılaştırmasında bağımsız T-testi kullanılmıştır. Bulgular: UDDY grubundaki hastaların kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde daha küçük toplam ve aerial nazofarengeal alana sahip olduğu bulunmuştur (P <0,05). Ayrıca UDDY grubundaki hastaların yumuşak damaklarının daha kalın ve daha kısa olduğu bulunmuştur (P <0,05). Adenoidal nazofarengeal alan, orofarengeal alan, sert damak/yumuşak damak açısı (ANS-PNS-P°) ve kranioservikal postür açılarında (NSL/CVT° ve NSL-OPT°) iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (P >0,05). Sonuç: UDDY sahip hastaların toplam ve aerial nazofarengeal alanları kontrol grubuna göre daha küçüktür. Bu nedenle bu hastalarda tedavi planlaması yapılırken farengeal hava yolu üzerine pozitif bir etkiye sahip olmasına dikkat edilmelidir.

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim