Yazar "Maçin, Salih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çeşitli Bitki Ekstrelerinin Antibakteriyel Aktivitelerinin Araştırılması(Selçuk Üniversitesi, 2020 Eylül) Günter, Ümran; Maçin, Salih; Tuncer, Emine İnciAmaç: İnsanoğlu çok eski yıllardan beri bitkileri birçok hastalığın tedavisinde kullanmışlar ve başarılı sonuçlar almışlardır. Günümüzde birçok bitki ekstresi, özellikle Uzakdoğuda ve bizim ülkemizde birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada; keçiboynuzu (Ceratonia siliqua), ebegümeci (Malva sylvestris), ökse otu (Viscum album), sarısabır (Aloe vera) ve nevruz otu (Linaria genistifolia) bitkilerinden elde edilen ekstrelerin, antibakteriyel etkisinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bitkiler kurutularak toz haline getirildi. Hazırlanan toz halindeki bitki örneklerinden 20 gram tartılıp 24 saat metanol ile ekstraksiyonu (maserasyon yöntemi) yapıldı. Bu karışım Whatman kağıdı kullanılarak süzüldü. Daha sonra rotary evaporatörde (50°C’de) ekstraksiyonda kullanılan çözücü tamamen uzaklaştırıldı. Bitki ekstreleri analiz edilinceye kadar +4°C’de saklandı. Çalışmada elde edilen bitki ekstrelerinden 25 mg/mL’lik stok hazırlandı Bitki ekstrelerinin antibakteriyel etkileri beş standart suş ile Clinical ve Laboratory Standards Institute önerileri doğrultusunda minimum inhibitör konsantrasyon sıvı mikrodilüsyon yöntemi kullanılarak test edildi. Çalışmada kullanılan standart suşlar: Escherichia coli ATCC 25922, Klebsiella pneumonia ATCC 700603, Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853, Staphylococcus aureus ATCC 29213, Enterococcus faecalis ATCC 29212 idi. Stok bitki ekstraktlarının Mueller Hinton sıvı besiyeri ile son konsantrasyonu 6.25-0.05 mg/mL arası olacak şekilde mikropleytlerde dilüsyonları yapıldı. Gentamisin çalışmanın kontrolü amacıyla kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 4 bitki ekstresinin ilk konsantrasyonu olan 6.25 mg/mL’de, test edilen bakteri suşlarına antibakteriyel etki gösterdiği saptandı. Sadece Linaria genistifolia ekstresinin Standart E.coli suşunda MİK değeri 3.12 mg/mL olarak belirlendi. Sonuç: Sonuç olarak, test edilen bitki ekstrelerinin MİK değerleri yüksek bulunmuş ve yeterli antibakteriyel etki göstermediği saptanmıştır. Aynı bitkilerin farklı ekstraksiyon yöntemleri kullanılarak tekrar antibakteriyel etkilerinin araştırılmasının uygun olacağı kanaatine varılmıştır.Öğe Comparison of culture, Real- time-PCR, ELISA, and histopathological examination methods for identification of Helicobacter pylori(2018) Maçin, Salih; Alp, Alpaslan; Şener, Burçin; Sökmensüer, Cenk; Orhan, Diclehan; Özen, Hasan; Kav, TaylanIntroduction: There are several methods used for the diagnosis of Helicobacterpylori infections, and there is an increasing demand for theuse of non-invasive, more rapid tests. The aim of the present study wasto compare different diagnostic methods.Methods: A total of 87 patients who had undergone esophagogastroduodenoscopywere included in the study. Biopsy samples obtainedfrom these patients were used for culture, real-time polymerase chainreaction (RT-PCR), and histopathological examination. Stool sampleswere also collected from these patients and were tested using the Helicobacterpylori stool antigen (HpSA) kit. Histopathological examinationwas accepted as the gold standard test.Results: H. pylori was identified by histological examination in 77/87(87.5%) patients, whereas it was negative in 10/87 (12.5%) patients. Furthermore,positive results were obtained in 55 (63.2%), 71 (81.6%), and 77(87.5%) patients using the culture method, HpSA analysis, and RT-PCR method,respectively. The sensitivity and specificity of culture, HpSA, and PCRtests were determined as 71.4% and 100%, 87% and 60%, and 97.4% and80%, respectively. Antibiotic susceptibility tests were performed on 48 outof the 55 culture positive samples. Resistance to clarithromycin was foundin 28 (58.3%), metronidazole in 14 (29.2%), and levofloxacin in 4 (8.3%) ofthe isolates. Resistance to amoxicillin and tetracycline was not observed.Conclusion: There are currently several invasive and non-invasive diagnostictests for the detection of H. pylori infections. Each test has someadvantages and disadvantages. The diagnostic method of choice shouldbe easy and applicable to all age groups.Öğe Comparison of virulence factors and antibiotic resistance of Pseudomonas aeruginosa strains isolated from patients with and without cystic fibrosis(UNIV PRESS, 2017) Maçin, Salih; Akarca, Meral; Şener, Burçin; Akyön, YakutIts rising incidence, virulence factors and antibiotic resistance rate makes it difficult to treat Pseudomonas aeruginosa infections. The aim of this study was to compare virulence factors and antibiotic resistance of P. aeruginosa isolates from cystic fibrosis (CF) and other lower respiratory tract infections. Isolates from patients (n=125) were divided into two groups. The isolates in the first group were from CF patients (n=64). And in the other group isolates were from lower respiratory tract samples, from patients that did not have CF (n=61). The antibiotic susceptibility tests were done by using disc diffusion method. As phenotypic tests; DNase, protease, elastase, hemolysis, and motility test were performed. The mucoid form of P. aeruginosa was detected in 29.7% of CF patients' isolates, whereas in the other group (non-CF) this rate was 9.8% (p=0.011). Motility in the CF patients' isolates was lower (84.4%) then the other group (96.7%). The presence of DNase was significantly low in CF patients' isolates when compared to the other group (p=0.009). When the antibiotic resistance was compared; ceftazidime, imipenem and meropenem and piperacillin resistance was found significantly low in CF patients compared to isolates from the other group (p=0.05). Information about virulence factor patterns and antibiotic resistance of P. aeruginosa isolates from patients with cystic fibrosis and the patients without cystic fibrosis can prevent the unnecessary usage of antibiotics and lead the way to new approaches in treatment..Öğe Doğrulanmiş Hiv Pozitif Olgularda Hepatit Virüsler ve Torch Grubu Mikroorganizmaların Serolojik Profillerinin İncelenmesi(Selçuk Üniversitesi, 2020 Mart) Maçin, Salih; Arslan, Uğur; Fındık, DuyguAmaç: HIV virüsü, immün sistem yetmezliğine neden olarak, virüs, mantar ve protozoon kaynaklı enfeksiyonlara yakalanma riskini arttırmaktadır. Bu çalışmada; HIV pozitif hastalarda, Hepatitvirüsler (Hepatit A, Hepatit B ve Hepatit C) ve TORCH grubu (Toxoplasma gondii, Rubella, Sitomegalovirüs (CMV), Herpes Simplex Virüs (HSV)) mikroorganizmaların serolojik profillerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 2017-2018 yıllarında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran HIV şüpheli olgular (n:75) retrospektif olarak incelenmiştir. Anti-HIV testi istemi olan serumlardan Architect i1000sr (Abbott Diagnostics, Almanya) cihazıyla "HIV1/2Ag/Ab Combo" testi çalışılmıştır. Pozitif serum örnekleri doğrulama için Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Referans Laboratuvarı’na gönderilmiştir. Doğrulanmış pozitif serum örnekleri olan hastalar, laboratuvarımızda HIV-RNA testi ile takip edilmiştir. Bulgular: HIV pozitif hasta serumlarının 53’ünde Anti-HCV çalışılmış ve sadece birinde (%1.9) pozitif saptanmıştır. Anti-HAV IgG ise 26 örneğin 16’sında (%61.5) pozitif olarak saptanmıştır. Toxoplasma IgG (n:49), RubellaIgG (n:35), RubellaIgM (n:21), CMV IgG (n:40) ve HSV2 IgG (n:33)sırasıyla;%20.4, %97.1,%4.8,%92.5 ve%10 pozitif bulunmuştur. Sonuç: Çalışılan hasta grubunda akut enfeksiyon göstergelerinden sadece Rubella IgM (%4.8) pozitif bulunmuştur, zamanla farklı enfeksiyonların da gelişebileceği düşünülmektedir. Günümüzde artan HIV sıklığı göz önüne alındığında, hastaların bu konuda daha fazla bilgilendirilmesi ve HIV pozitif hastaların serolojik profillerinin araştırılması büyük önem taşımaktadırÖğe Evaluation of toxoplasma gondii seropositivity and the results of IgG avidity test of patients with suspected Toxoplasmosis(2018) Maçin, Salih; Fındık, Duygu; Demircan, Aslıhan; Arslan, Uğur; Dağı, Hatice TürkIntroduction: Toxoplasma gondii is an obligate intracellular protozoan belongs to the phylum Apicomplexa. T. gondiihas two parts in lifecycle. While the sexual part of the lifecycle occurs in domestic and wild cats, asexual part occurs inany mammal.Eating undercooked meat containing tissue cysts or drinking water contaminated with oocytes from feline feces causetoxoplasmosis infection. Clinically, infections can go unnoticed or could cause signs and symptoms vary depending onthe immune status of the patient and the clinical setting like ocular disease or congenital toxoplasmosis.Objective: The aim of this study was to investigate the seroprevalance of Toxoplasma gondii IgG and IgM in patientswith suspected toxoplasmosis.Method: In this study, seropositivity of antibodies against T.gondii in patients with suspected toxoplasmosis wasretrospectively evaluated in Medical Microbiology Laboratory of Selcuk University Medical Faculty between January2013 and December 2016. Anti-T. gondii immunoglobulin M (IgM), immunoglobulin G (IgG) antibodies and IgGavidity tests were studied in 7051 serum samples by using the VIDAS (BioMérieux, France) kits and the EnzymeLinked Fluorescence Assay technique.Results: In all 7051 patients, seropositivity rates of anti-T. gondii IgM and IgG antibodies were 2.44 and 29.53 %,respectively. High avidity rate was 78.36 % in 171 patients. Seropositivity rates of toxoplasma IgM antibodies in femaleand male patients were 2.80 and 1.14%, while IgG seropositivity rates were 34.17 and 22.91 %, respectively.Conclusions: The importance of searching the seropositivity of toxoplasmosis, which is still considered as an importanthealth problem in especially reproductive women, must be emphasized. In addition, measures should be taken to raiseawareness of hygiene in our region in terms of water, foods and sanitation.Öğe Konya Selçuk Üniversitesi Hastanesi’ne Başvuran Hastalarda Saptanan Dermatofitler(Selçuk Üniversitesi, 2019) Eryılmaz, Ekin; Samadzade, Rugıyya; Maçin, Salih; Fındık, DuyguDermatoloji kliniklerine başvuranların önemli bir kısmını dermatofit enfeksiyonu olan hastalar oluşturmaktadır. Dermotofitozlar pekçok hastalığın klinik tablosunu taklit etmektedir. Dermatofitoz etkenlerinin saptanması, korunma ve tedavide yol gösterici olduğu gibi epidemiyolojik çalışmalar için de önemlidir. Bu çalışmada, 01.06.2010 ve 01.06.2019 tarihleri arasında dermotofitoz şüpheli hastalardan alınan örnekler incelenerek, izole edilen dermatofitlerin sıklığı belirlenmiştir ve ayrıca klinik tanı ile laboratuvar tanısı arasındaki uyumun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Dermatofitoz şüpheli hastalardan alınan kıl, deri ve tırnak örnekleri incelenmiştir. Direkt mikroskobik inceleme amacıyla % 10 KOH ile hazırlanan preparatlar hazırlanmıştır. Kültür istemi olan örneklerin ise Sabouraud Dekstroz Agara çift plak ekimleri yapılmıştır. Direkt mikroskobik inceleme yapılan 4993 örnekten 1800’ü (% 36) pozitif olarak bulunmuştur. Kültür sonuçları incelendiğinde; Trichophyton rubrum (Castell.) Sabour. (% 78) en sık izole edilen dermatofit etkeni olup bunu sırasıyla T. tonsurans (% 7.6), T. mentagrophytes (% 3.8), T. verrucosum (% 3.8), Microsporum canis (% 3) ve M. gypseum ( E.Bodin) Guiart&Grigoraki (% 2.3) izlemiştir. Çalışmamızın sonuçlarına göre; direkt mikroskopi sonuçlarıyla klinik tanı arasında % 50.3; kültür sonuçlarıyla klinik tanı arasında ise % 63.6 oranında bir uyum tespit edilmiştir. Bu veriler doğrultusunda, dermatofitoz tanısı için klinik değerlendirmenin yanı sıra, direkt mikroskopik inceleme ve kültür yönteminin yapılmasının yararlı olacağı düşünülmüştür.Öğe Pandemi Döneminde Kan Kültürlerinden İzole Edilen Candida Türlerinin Dağılımı ve Antifungal Duyarlılıklarının Değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, 2022) Aydoğan, Senanur; Samadzade, Rugıyya; Maçin, Salih; Fındık, DuyguHastane kaynaklı enfeksiyonların en önemli sebeplerinden biri olan Candida türleri, kan kültürlerinde en sık izole edilen mantarlardan biridir. Bu çalışmanın amacı pandemi döneminde kan kültürlerinden izole edilen Candida türlerinin dağılımının ve antifungal duyarlılığının değerlendirilmesidir. Selçuk Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvurına gönderilen kan kültürleri Ocak 2020-Temmuz 2022 tarihleri arasında geriye dönük olarak incelenmiştir. Tür tanımlaması ve antifungal duyarlılık testleri için VITEK 2 Compact® sistemi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre Candida albicans 36 (%42.8), Candida parapsilosis 24 (%28.6), Candida glabrata 13 (%15.5), Candida tropicalis 5 (%5.9), Candida krusei (Issatchenkia orientalis) 4 (%4.8), Candida guilliermondii (Meyerozyma guilliermondii) 1 (%1.2) ve Candida sphaerica 1 (%1.2) izolatta saptanmıştır. Ayrıca, çalışmada en yüksek direnç caspofungine (%7.4) saptanırken, en düşük antifungal direnç amfoterisin B’ye (%1.8) karşı belirlenmiştir. Sonuç olarak özellikle yenidoğanlarda, yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören hastalarda Candida türlerinin tiplendirilmesi ve antifungal duyarlılıklarının belirlenmesi, tedaviye yön vermesi açısından önemlidir.Öğe Refractory Giardiasis in an Immunosuppressed Patient in Turkey(2018) Kaya, Filiz; İnkaya, Ahmet Çağkan; Maçin, Salih; Akyön, Yakut; Ergüven, SibelGiardiasis is an infection of the small intestine caused by the protozoan parasite Giardia duodenalis. In immunocompetent patients the infection is usually self-limited and no treatment may be needed. Immunodeficiency, however, is a predisposing factor for the development of severe Giardia infection. In this report, a case of recurrent giardiasis refractory to nitroimidazoles and nitazoxanides presented. A 28-year-old male patient with hypogammaglobulinemia admitted to our hospital because of chronic diarrhoea. Microscopic examination of stool revealed a high number of Giardia trophozoites and cysts. Treatment with higher doses and a longer course of metronidazole, trimethoprim-sulfamethoxazole, ornidazole and albendazole failed. Administration of nitazoxanide, which has been reported to be effective against Giardia duodenalis refractory to nitroimidazoles, was commenced, but his symptoms persisted and stool samples demonstrated Giardia trophozoites and cysts again.