Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Tekin, Şakir" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    196 Genel Cerrahi Uzmanının Kasık Fıtığına Yaklaşımları ile İlgili Anket Çalışması
    (2008) Kartal, Adil; Tekin, Ahmet; Vatansev, Celalttin; Tekin, Şakir; Belviranlı, Metin; Yol, Serdar; Aksoy, Faruk
    Amaç: Anket çalışması kasık fıtıklarının onarımında Türkiye’deki genel cerrahların tecrübelerini analiz etmek için planlandı. Durum De?erlendirilmesi: Anket çalışmaları geri bildirimdeki yetersizlik nedeniyle araştırmacılar için zor yürütülmektedir. Bu konuda hekimlerin daha duyarlı olması bilime önemli katkılar sağlayacaktır. Yöntem: 2002 yılında Türkiye’deki 250 genel cerraha posta yoluyla bir anket (örneğin Lichtenstein veya diğer tekniklerin uygulanması ve kullanılan anestezi türünü içeren) gönderildi. Bulgular: 250 katılımcının 196’sından (%78) geri bildirim elde edildi. Bunlardan 128 cerrah (%65.3) kasık fıtığı onarımı için ilk tercih olarak Lichtenstein tekniğini kullanmaktaydı. Rutkow tekniği ve Bassini onarımı bunu takip etmekteydi. Cerrahların çoğunluğu genel anestezi kullanmaktaydı. Seroma ve hematom en sık bildirilen komplikasyonlardı. Sonuç: Özellikle Lichtenstein olmak üzere gerilimsiz meş tekniği primer ve nüks fıtıkların her ikisinde de tercih edilen tedavi yöntemiydi. Kasık fıtıklarının onarımında cerrahların yarıdan fazlası genel anesteziyi tercih etmekteydi. Hastaların çoğu ameliyat sonrası birinci günde hastaneden çıkartıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Akut Kolesistit İçin Erken Laparoskopik Kolesistektomi
    (2009) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Belviranlı, Metin; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Tekin, Şakir; Kartal, Adil
    BACKGROUND The aim of this study was to assess the clinical results of treatment by laparoscopic cholecystectomy (LC) in patients with acute cholecystitis. METHODS Between 1994 and 2006, LC was performed in 3876 patients in Selcuk University Meram Medicine Faculty. The clinical, biochemical, radiologic, and operative data of 182 (101 F, 81 M) consecutive patients with acute cholecystitis operated 3 days after the onset of symptoms were analyzed retrospectively to determine the complications and morbidity after operation. RESULTS The conversion rate was 31 (17.03%) in acute cholecystitis. Postoperative length of stay was found as 4 days in the successful LC group and 7 days in the conversion group. For acute cholecystitis, we found a statistical difference between the successful LC group and the conversion group in terms of length of postoperative hospitalization time and gallbladder wall thickness. We identified the following factors as associated with conversion: male gender, pericholecystic collection seen on ultrasound, gangrenous cholecystitis, and gallbladder wall thickness >1 cm. CONCLUSION LC is a safe approach in selected patients with acute cholecystitis. Male gender, pericholecystic collection seen on ultrasound, gangrenous cholecystitis, and gallbladder wall thickness >1 cm are associated with a higher risk of conversion to open surgery.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Akut kolesistit için erken laparoskopik kolesistektomi
    (2009) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Belviranlı, Metin; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Tekin, Şakir; Kartal, Adil
    AMAÇ: Bu çalışmada, erken laparoskopik kolesistektomi (LK) ile tedavi edilen akut kolesistitli (AK) hastaların klinik sonuçları değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM: Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nde Ocak 1994 ile Aralık 2006 yılları arasında 3876 hastaya LK yapıldı. Bunlardan 182 hastaya (101 kadın, 81 erkek) semptomların başlamasından itibaren ilk üç gün içinde kolesistektomi uygulandı. Hastaların dosyaları klinik, biyokimyasal, radyolojik ve ameliyat bulguları, ameliyat sonrası komplikasyon ve morbiditeye etkisini saptamak için geriye dönük olarak değerlendirildi. BULGULAR: Akut kolesistli olgularda açığa geçme oranı 31 (%17,03) idi. Ameliyat sonrası hastanede kalış süresi başarılı LK grubunda 4, açık kolesistektomiye geçilen grupta 7 gün olarak saptandı. Laparoskopik tamamlanan ve açığa geçilen kolesistektomi grupları arasında hastanede yatış süresi ve safra kesesi duvar kalınlığı yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Çalışmamızda açığa geçme ile ilgili faktörler; erkek cinsiyeti, ultrasonografide perikolesistik sıvı gözlenmesi, gangrenöz tip kolesistit ve safra kesesi duvar kalınlığının 1 cm ve üzerinde olması idi. SONUÇ: LK, seçilmiş AK’li hastalarda güvenli bir yaklaşımdır. Erkek cinsiyeti, ultrasonografide perikolesistik sıvı gözlenmesi, gangrenöz kolesistitler ve safra kesesi duvar kalınlığının 1 cm ve üzerinde olması yüksek açık cerrahiye dönme riski ile beraberdir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Comparison of Effects of Somatostatine and Octreotide in the Treatment of Acute Pancreatitis
    (2001) Şahin, Mustafa; Avşar, Fatih Mehmet; Vatansev, Hüsamettin; Tekin, Şakir; Gürbilek, Mehmet; Karademir, Mehmet; Yılmaz, Osman
    Akut pankreatit ciddi bir hastalıktır ve tedavi seçeneklerinin yararları tartışılmaya devam etmektedir. Akut pankreatitte octreotid ve somatostatin 'in etkilerini araştırmaktadır. Çalışmaya 48 adet Spraque-Dawley raflar alındı. Raflar 4 gruba ayrıldı Her grupta ana biliopankreatit duktusbağlanarak akut pankreatit oluşturuldu. Grup I; kontrol grubu, Grup II; 35 mcg/kg/4 st somotostatin kuyruk veninden yapıldı, Grup III; 1.3 mcg/kg/8 st oktreotid subkutan yapıldı, Grup IV; her iki ürün birlikte aynı doz ve aralıklarla uygulandı. Ameliyat öncesi vepost-op 48.saatte serolojik, hematolojik ve gazometrik ölçümler için kan örnekleri alındı. Katlar çalışmanın 48. saatinde sakrifiye edildiler. Pankreas, karaciğer ve akciğerden doku örnekleri alındı.Toplam 15 rat öldü ve gruplararası mortalite oranları arasında anlamlı farklılık bulundu (p0.05). Ameliyat öncesi alınan kanda çalışılan serolojik, hematolojik ve gazometrik parametreler bütün gruplarda benzerdi. Post-op 48 saat sonra, 1. grupta 8, 2. grupta 5, 3. grupta 4 ve 4. grupta 5 parametre, preoperatif sonuçlara kıyasla daha kötü bulundu. Her grupta interstisyel ödem ve iltihabi hücre infiltrasyonu gözlendi., fakat sadece 1. grupta kanama alanları görüldü. Sonuç olarak, akut pankreatitin erken döneminde tedavi amacıyla kullanıldıkları zaman somatostatin ve oktreotid'in etkili olabilecekleri kanaatindeyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Diaphragmatic rupture in abdominal trauma
    (2003) Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Tekin, Şakir; Tekin, Ahmet; Belviranl, Metin; Kaynak, Adnan
    BACKGROUND: The aim of the study is to evaluate the patients with diaphragmatic rupture due to penetrating or blunt abdominal trauma. METHODS: Thirty-eight patients with diaphragmatic rupture due to penetrating or blunt abdominal trauma were investigated retrospectively. RESULTS: The average age was 41,72 and there were 31 male and seven female patients. The injury forms were penetrating trauma in 22 (58%) and blunt trauma in 16 (42%) cases. Associated abdominal organ injuries were found in 27 (71%) cases. Among 47 diaphragmatic ruptures, 27 (57%) were on the left and 20 (43%) were on the right side. The average diameter of the rupture was 5,45 (1-20) cm. Management of the diaphragmatic rupture and other associated organ injuries were accomplished through laparotomy. Morbidity was developed in 18 cases and mortality in four cases with associated abdominal organ injuries. CONCLUSION: Diaphragmatic rupture results in high morbidity and mortality due to associated organ injuries.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Effect of sex steroids on soleus muscle response in hypocalcemic medium (in vitro)
    (ACADEMIC PRESS INC ELSEVIER SCIENCE, 2013) Kökçam, Süleyman Said; Tekin, Şakir; Kartal, Adıl; Ayaz, Murat; Şahin, Mustafa; Acar, Fahrettin; Çakır, Murat
    Purpose: Postoperative hypocalcemia is a frequently encountered complication of thyroid surgery. Since hypocalcemic symptoms are closely associated with sex, the aim of this study is to investigate the effects of sex steroids on muscle tissue under hypocalcemic conditions. Methods: Six groups consisting of control male (M), control female (F), gonadectomized male (M -), gonadectomized female (F-), estradiol- applied gonadectomized male (MX), and testosterone- applied gonadectomized female (FX) rats were used. Contraction recordings were obtained from soleus muscle flaps. Maximal tension (PT), frequency required for 50% of PT (F50), contraction velocity at F50 (V50), and changes in contraction values (d[PT], d[F50], d[V50]) between normocalcemic and hypocalcemic conditions were calculated. Results: d[PT], d[F50], and d[V50] were significantly higher in M - and MX groups compared with control M group. Whereas d[PT], d[F50], and d[V50] parameters of the F- group were significantly higher than control F group, d[F50] and d[PT] of the FX group showed no significant change and d[V50] for the FX group was significantly lower. A comparison of control groups showed that d[PT], d[F50], and d[V50] of the F group were significantly higher than those of the M group. Conclusion: Whereas absence of both testosterone and estradiol caused an increase in hypocalcemia- induced changes in contraction parameters of rat skeletal muscle, presence or application of testosterone clearly stabilized contraction parameters. (C) 2013 Elsevier Inc. All rights reserved.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The Effects of Splenic Artery Ligation in an Experimental Model of Secondary Hypersplenism
    (Royal College Surgeons Edinburgh, 2000) Şahin, Mustafa; Tekin, Şakir; Aksoy, Fatih; Vatansev, Hüsamettin; Şeker, Muzaffer; Avunduk, Mustafa Cihat; Kartal, Adil
    Objective: To induce hypersplenism in rats by splenic vein ligation and to investigate the effects of splenic artery ligation in this model. Background: Selective arterial embolisation and splenic artery ligation (SAI,) are used in the treatment of secondary hypersplenism in some medical centres but these methods are not common. Materials and Methods: Thirty male Saprague-Dawley rats were allocated to three groups (n=10). The first group underwent laparotomy, the second and third groups underwent laparotomy and splenic vein ligation. At the end of the third week, laparotomy was performed in the first and second groups and splenic artery ligation in the third group. Erythrocyte, leukocyte and platelet counts were performed weekly. At the end of the sixth week, the animals were sacrificed and the spleens were taken for histopathologic examination. Results: In the second and third groups, after splenic vein ligation, the erythrocyte and platelet counts mere significantly reduced at the end of the second week (p<0.01), In the second group, which underwent splenic vein ligation only, the levels remained low throughout the experiment. In the third group, after splenic artery ligation, there were rises in both erythrocyte and platelet counts; the levels were similar to the levels in the control group at three weeks after splenic artery ligation (p>0.05), No significant changes were observed in the leukocyte counts throughout the experiment (p>0.05), Conclusions: Splenic vein ligation successfully induces experimental secondary hypersplenism, This state can be ameliorated by splenic artery ligation.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Karın Travmasında Diyafragma Rüptürü
    (2003) Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Tekin, Şakir; Tekin, Ahmet; Belviranlı, Metin; Kaynak, Adnan
    Penetran veya kunt abdominal travmayla oluşan diyafragma rüptürlü hastalarımızın klinik, tanı ve tedavi sonuçlarını değerlendirmek. Gereç ve yöntem: Diyafragma rüptürlü 38 olguya ait hasta kayıtları; yaralanma şekli, tanı metodları, rüptür özellikleri, yandaş organ yaralanması, cerrahi tedavi, postoperatif komplikasyon ve mortalitée açısından retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 41,7 olup, 31'i (%81.6) erkek, 7'si (%18.4) bayandı. Yaralanma sebebi, 22 (%58) olguda penetran, 16'sında (%42) kunt travmaydı. Yandaş abdominal organ yaralanması 27 (%71) olguda vardı. Toplam 47 diyafragma rüptürünün 27'si (% 57) solda, 20'si (% 43) sağda yerleşikti. Ortalama rüptür çapı 5,45 (1-20) cm olup hasta-ların hepsinde diyafragma rüptürü ve yandaş organ yaralanmaları laparotomiyle onarıldı. Morbidité, 18 olguda görülürken, yandaş organ yaralanmalı 4 olgu ameliyat sonrasında kaybedildi. Sonuç: Travmatik diyafragma rüptürleri, yandaş organ yaralanması nedeniyle travma cerrahisinde morbiditesi ve mortalitesi yüksek bir abdominal yaralanma şeklidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Memenin Primer Malign Lenfoması: Olgu Sunumu
    (1999) Tekin, Şakir; Avunduk, Mustafa Cihat; Borazan, Ali; Yavuz, Ayşe; Ecirli, Şamil; Güngör, Salim
    Sağ memede kitle şikayeti ile S. Ü. T. F. Genel cerrahi polikliniğine başvuran 26 ve 33 yaşındaki iki hastaya eksizyonel biopsi uygulandı. Çıkartılan doku örneklerine S. Ü. T. F. Patoloji Anabilim dalında yapılan rutin Hemotoksilen Eosin ve immünhistokimyasal boyamalar sonucunda non-Hodgkin lenfoması tanısı konuldu. Tüm vücût taramaları sonucunda lenfomanın sadece memeyi tuttuğu belirlendi. Böylelikle memenin primer lenfoması olduğuna karar verildi. Nadir görülmesi nedeniyle ilginç bulunan bu iki vaka klinik ve patolojik özellikleri ile tartışıldı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Metastatik Gastrik Melanoma
    (2003) Vatansev, Celalettin; Tekin, Şakir; Toprak, Şükrü; Kaynak, Adnan
    Amaç: Malign melanomanın gastrointestinal tutulumu daha çok ince barsakları etkiler. Gastrik metastaz ise nadirdir. Bir olgu nedeniyle metastatik gastrik melanoma gözden geçirilerek tedavi prosedürleri değerlendirilmiştir. Olgu sunumu: 5 yıl önce koroidal melanom nedeniyle ameliyat olan 69 yaşında erkek hastada karaciğerde ve midede metastatik melanom tespit edildi. Sonuç: Multiorgan metastazlı ileri evre metastatik gastrik melanomlu hastalarda konservatif tedavi ve sistemik kemoterapi en uygun tedavi şeklidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Paroduodenal herniler: "Olgu sunumu"
    (1998) Şahin, Mustafa; Tekin, Şakir; Çiftçi, Ersin; Gürocak, Bekir
    Paraduodenal herniler karın ağrısı ve intestinal obstruksiyonun nadir bir sebebidir. Yüksek mortaliteyle seyrettiği için erken ve doğru tanı önemlidir. Fizik muayenede spesifik bulgular olmaması nedeniyle preoperatif tanı ancak akla gelirse mümkün olur. Bu yazıda semptomatik ve komplike olmuş ve cerrahi girişim sonucu tanısı konmuş olan iki paraduodenal herni vakası takdim edildi ve literatür eşliğinde tartışıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A rare case of rectal prolapse associated with rectal adenocarcinoma: Case report
    (2004) Erikoğlu, Mehmet; Tavlı, Şakir; Tekin, Şakir
    Rektal prolapsus ile birlikte kolorektal polip, rektal soliter ülser görülmesine rağmen rektal prolapsus ile rektum kanseri birlikteliği oldukça nadir görülmektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla dünya literatüründe sadece birkaç vaka yayınlanmıştır. Olgumuz rektal prolapsus ile birlikte rektum kanseri görülen 63 yaşında bir bayan idi. Anamnezinde çocukluğundan beri ıkınmakla ve öksürmekle belirginleşen rektal prolapsusu vardı. Son 6 aydır ara ara kabızlık, muköz akıntı, kanama, halsizlik ve gaita inkontinansı mevcuttu. Rektal muayenede elle geriye itilebilen total rektal prolapsus tespit edildi. Prolabe olan rektumun üzerinde yaklaşık 3x4 cm lik tümöral kitle saptandı ve biyopsi alındı. Biyopsi sonucu adenokanser olarak değerlendirildi. Rektal prolapsusta görülen barsak alışkanlığındaki değişiklik, kronik kabızlık ve irritasyonun rektum kanseri gelişmesinden sorumlu olabileceği kanaatindeyiz. Bu nedenle uzun süre tedavi edilmemiş rektal prolapsuslu hastalarda detaylı bir anamnez, rektal tuşe ve rektosigmoidoskopik inceleme oldukça önemlidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Sekonder Hiperparatiroidili Hastalarda Subtotal Paratiroidektomi Sonuçlarımız
    (2005) Erikoğlu, Mehmet; Tavlı, Şakir; Türk, Süleyman; Tekin, Şakir
    Amaç: Sekonder hiperparatiroidi kronik böbrek yetmezliğinin en önemli geç dönem bulgularından biridir. Bu çalışmada amacımız kliniğimizde 4 yıllık süre içinde kronik böbrek yetmezliğine bağlı gelişen sekonder hiperparatiroidi nedeniyle ameliyat edilen olguların analizini ve klinik özelliklerini retrospektif olarak değerlendirmektir. Yöntem: Ocak 2001 ile Mart 2005 tarihleri arasında kliniğimizde kronik böbrek yetmezliği sonucu gelişen sekonder hiperparatiroidi nedeniyle subtotal paratiroidektomi uygulanan 14 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Hastalarda en sık rastlanan semptom kas güçsüzlüğü ve kemik ağrıları idi. Kas güçsüzlüğü 10 hastada, kemik ağrıları ise 8 hastada mevcut idi. Ameliyat öncesi yapılan radyolojik incelemede çekilen el grafisinde 8 hastada (% 57) subperiostal rezorbsiyon saptandı. Bir hastada ise spontan kemik kırığı tespit edildi. Serum kalsiyum düzeyleri ortalama 12.2 0.9 (8.2-15.1) mg/dL, fosfor düzeyleri ortalama 6.31.8 (2.2-7.4) mg/dL, ALP düzeyi ise ortalama 873 243,5 (225-8884) U/L olarak ölçüldü. Hastaların tümünde parathormon değeri yüksek bulundu. Ortalama PTH değeri 878 (810-1257) pgr/ml olarak ölçüldü. Tüm hastalarda paratiroid bezleri anatomik olarak normal pozisyonda idi ve hastaların tümüne subtotal paratiroidektomi uygulandı. Sonuç: Böbrek yetmezliğine bağlı sekonder hiperparatiroidi kalsiyum ve vitamin D tedavisine cevap vermesine rağmen uzun dönemde cerrahi tedavi önem kazanmaktadır. Subtotal paratiroidektomi uygulanan vakalarda klinik olarak belirgin iyileşme, laboratuar bulgularında düzelme görülmüş ve kalıcı hipoparatiroidi görülmemiştir. Kronik böbrek yetmezlikli hastalarda gelişen sekonder hiperparatirodi tedavisinde subtotal paratiroidektominin en uygun cerrahi tedavi olduğunu düşünmekteyiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    A survey of 196 general surgeons regarding their approach to groin hernia [196 genel cerrahi uzmaninin kasik fitigina yaklaçimlan ile ilgili anket çaliçmasi]
    (2008) Kartal, Adil; Tekin, Ahmet; Vatansev, Celalettin; Tekin, Şakir; Belviranlı, Metin; Yol, Serdar; Aksoy, Faruk
    Purpose: To analyze the experiences of general surgeons in Turkey In the field of groin hernia repair. Materials And Methods: A questionnaire (which includes mainly the technique used either Lichtenstein or other techniques and the type of anesthesia used) was mailed to 250 general surgeons in Turkey in 2002. They were asked to reply within a month. Results: 196[78 %] of the 250 questionnaires were completed and returned. 128[65,3 %] of the 196 surgeons indicated Lichtenstein technique as their first choice for groin hernia repair, followed in frequency by Mesh Plug |Rutkow)and Bassini, The ma|onty of surgeons preferred general anesthesia, Seroma and hematoma were reported as the most frequent complications. Conclusions: Tension-free techniques, especially Lichtenstein, were the preferred treatment of choice both in primary and recurrent hernias, As more than half of the surgeons preferred general anesthesia for the repair of groin hernia so it is advisable. As most of the patients are discharged from the hospital on the first postoperative day it can be done on day case basis.

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim