Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Farklı kuvvet antrenmanlarının 18-20 yaş grubu bireylerin performanslarına ve detraining düzeylerine etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Saçıkara, Ali; Kılıç, MehmetBu çalışmada, 18-20 yaş arasındaki genç bireylerde farklı kuvvet antrenmanlarının 12 haftalık bir süre boyunca uygulanmasının antrenman sonrası bazı performans değerleri üzerindeki etkisi ve ardından 1 aylık detraining dönemi sonrası performans değerleri incelenmiştir. Araştırmaya, Konya Selçuk Üniversitesi'nde öğrenim gören 30 erkek birey gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcılar, ilk ölçümleri alındıktan sonra rasgele bir şekilde kontrol grubu (KG), pliometrik kuvvet antrenman grubu (PKAG) ve direnç lastiği kuvvet antrenman grubu (DLKAG) olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Katılımcıların yaş ortalamaları sırasıyla KG için 18,70±0,67 yıl, PKAG için 18,70±0,67 yıl, DLKAG için 19,10±0,87 yıl; boy uzunlukları KG için 178,76±7,38 cm, PKAG için 176,90±5,64 cm, DLKAG için 174,70±6,12 cm; vücut ağırlıkları ise KG ön testte 71,40±8,82 kg, son testte 73,00±9,34 kg, detraining testte 74,00±9,15 kg; PKAG ön testte 69,00±6,58 kg, son testte 70,00±6,56 kg, detraining 70,60±6,56 kg; DLKAG ön testte 68,70±12,65 kg, son testte 69,30±11,55 kg, detraininig testte 69,50±11,28 kg olarak belirlenmiştir. Antrenman grupları, belirlenen 8 antrenman şeklini ilk testlerin ardından haftada 3 gün boyunca 12 hafta boyunca 10 tekrar 4 set şeklinde uygulamıştır. Antrenman dönemi sona erdikten sonra son testler yapılmış ve detraining dönemine geçilmiştir. 1 aylık detraining dönemi sonrasında detraininig testler yapılarak istatistiksel analizler gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonuçları, SPSS (IBM SPSS Statistics 26) paket programında değerlendirilmiştir. Tüm değişkenlere ait verilerin ortalama ve standart sapmaları hesaplanmıştır. Ön test, son test ve detraining test dönemlerinde alınan ölçümler için grup içindeki farklılığın belirlenmesinde, 'Tekrarlı Ölçümlerde Varyans Analizi' (Repeated Measured Anova) testi uygulanmıştır. Her bir dönem için (ön test, son test ve detraining test), gruplar arasındaki farklılığın belirlenmesinde ise 'Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way ANOVA)' kullanılmıştır. Farklılığın hangi gruptan kaynaklandığının belirlenmesinde ise Post-hoc testlerden "Duncan" testi uygulanmıştır. İstatistiksel analizlerin değerlendirilmesinde, P<0,05 olduğu durumlar anlamlı değer olarak kabul edilmiştir. İzokinetik kuvvet testinde antrenman gruplarında ölçümler arasında destekleyici anlamlılık bulunmuştur (P<0,05). Wingate anaerobik güç testinde antrenman gruplarının ölçümleri arasında pozitif yönde anlamlılık saptanmıştır (P<0,05). Aerobik güç testinde pliometrik antrenman grubunda grup içi ölçümler arasında anlamlılık gözlemlenmiştir (P<0,05). Sürat testinde kontrol grubunda negatif yönde, antrenman gruplarında ise destekleyici yönde anlamlılık tespit edilmiştir (P<0,05). Reaksiyon testinde antrenman gruplarında grup içi ölçümlerde anlamlılık gözlemlenmiştir (P<0,05). Gruplar arası ölçümlerde ise son testler sonrasında PKAG istatistiksel olarak önemli ölçüde anlamlı bulunmuştur (P<0,05). Çeviklik testinde antrenman gruplarında grup içi ölçümlerde anlamlılık bulunmuştur . Gruplar arası ölçümlerde ise son testler sonrasında DLKAG istatistiksel olarak önemli ölçüde anlamlı bulunmuştur (P<0,05). Sonuç olarak, pliometrik antrenmanlar ile direnç lastiği antrenmanlarının hem kassal performans hem de genel anaerobik ve aerobik performans üzerinde olumlu etkileri olabileceği görülmüştür.Öğe Total dişsizlik olgularında bilateral balanslı oklüzyona protrüziv kondil yolu eğiminin etkisinin in vivo olarak değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Türkay, Taner; Yöndem, İsaProtetik rehabilitasyonun TME ile optimal bir ilişkisi; stabil bir oklüzal, kas ve iskelet sağlığı anlamına gelir, ki bu da protetik tedavinin uzun dönem başarısının anahtarıdır. Tüm dentisyonunu kaybetmiş hastalarda doğası gereği son derece subjektif olan kayıp oklüzal düzlemin yeniden kurulumunda, oklüzal düzlemin ön bölgedeki seyrinin tasarımında dudaklarla ilişkisi ve anterior dişlerin estetiğinin dikkate alınması yönünde görüş birliği mevcut iken posterior eğimi ve bitiş noktası için farklı görüşler mevcuttur. Çalışmamızın temel amacı stomatognatik sistemin dinamik komponentlerinin tedavide kullanılmasını sağlamak. Bunun için TMEʼin dinamik verilerini dijital pantografik kayıt cihazı ile diş dizimi öncesi elde etmek ve bu verilerden özellikle hayat boyu değişmeyen protrüziv kondil yolu eğimi değerinin hedeflenen bilateral balanslı oklüzyonun eldesinde tasarlanacak oklüzyon düzleminin posterior telafi edici eğim miktarının belirlenmesinde etkinliğini incelemektir. Çalışmaya protetik rehabilitasyonları için, Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalına başvurmuş, 40 tam dişsiz hasta dahil edildi. Hastaların 20 tanesinin alt çenesinde iki adet implantı mevcuttu ve bu hastalara implant destekli overdenture protezler yapıldı. Çalışmamıza dahil edilen hastalar; 1. Grup Tam Protez ARCUSGigma II, 2. Grup Overdenture ARCUSGigma II, 3. Grup Tam Protez Konvansiyonel, 4. Grup Overdenture Konvansiyonel grupları olarak gruplandırıldı. Çalışmamızda 1. ve 2. gruplarda üst çenenin transferi ARCUSDigma II (KaVo EWL GmbH, Biberach, Almanya) sisteminin yüz arkı ile yapıldı. 3. ve 4. gruplarda (kontrol grupları) ise yüz arkı kullanılmadı. Çalışmamızda 1. ve 2.grup hastalarının tedavileri konvansiyonel tam protez üretim adımları takip edilerek tedavileri tamamlanan 3. ve 4. grup dahilindeki hastalara göre farklı bir protokolle rehabilite edildi. Çalışmamızda protezlerin teslimi öncesi ve sonrasındaki protrüziv, sağ laterotrüziv ve sol laterotrüziv temas durumlarının direkt klinik gözleme dayalı tespitine yönelik öznel olarak dinamik değerlendirmeleri yapıldı. Ayrıca ARCUSDigma II ile elde edilen bireysel kondiler rehberlik parametreleri de mevcut çalışmalar ile kıyaslanarak değerlendirildi. Protezlerin teslimi öncesi ve sonrası statik değerlendirmeleri (Maksimum İnterküspidasyon) OccluSence® değerleri analiz edilerek nesnel olarak yapıldı. Çalışmamızda statik değerlendirmeler protezlerin teslimi öncesi ve teslimi sonrası olarak OccluSence® kuvvet dağılımı değerlerinin ve OccluSence® kuvvet değerlerinin değişimi (Δp değerlerinin) analizleri değerlendirilerek iki temel başlık altında incelendi. OccluSence® kuvvet değerlerinin değişimi (Δp değerlerinin) analizleri ise prematür temasların değerlendirilmesi, (maksimum interküspal basınç dağılımı) dengeli/dengesiz değerlendirilmesi, teslim öncesi/sonrası Δp değişimi (dengeli/dengesiz) ve tedavi süreci yönetiminin değerlendirilmesi başlıkları altında ayrıca incelendi. Çalışmamız dahilindeki veriler, değişkenler arası farklılığın testi için iki grup olduğu durumda T-Testi, ikiden fazla grup olduğu durumda ANOVA ve kategorik değişkenler arasındaki ilişkiler için ki-kare testi uygulanarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamız sonucunda tam protez tedavilerinde balansın eldesine yönelik posterior telafi edici eğrinin eğimi üzerinde protrüziv kondil yolu eğiminin etkisi olduğunu, ama bunu da özellikle üst çenenin konumunun etkileyebileceği ve bu etkinin balansın eldesinde ancak oklüzyon düzleminin eğiminin oryantasyonu ile dengelenebileceği tespit edilmiştir.Öğe Farklı hayvansal ve bitkisel sütlerle üretilen salep içeceğinin bazı kalite kriterleri(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Birol, Esra; Uçar, GürkanBu çalışmada farklı hayvansal ve bitkisel sütlerle üretilen salep içeceklerinin kalite kriterleri incelendi. İçilebilir salep, bazı yabani orkide türlerinden elde edilen toz halindeki baharatın, süt ve şeker ilave edilerek kaynatılmasıyla hazırlanan, sıcak olarak servis edilen geleneksel bir içecektir. Geleneksel tariflerde inek sütü kullanılarak yapılan salep içeceği, oldukça yüksek besin değerine sahiptir ve birçok sağlık problemine de iyi gelmektedir. Günümüzde bilinçli tüketici kavramı doğrultusunda çeşitli beslenme alışkanlıkları ortaya çıkmıştır. Hayvansal kaynaklı süt ürünlerini tüketmeyen lakto-vegan veya vejeteryan beslenme alışkanlığı edinmiş insanlar ile ömür boyu laktozsuz diyet uygulaması gereken laktoz intoleranslı bireylerin de tüketebileceği bir içecek olabilmesi açısından, salep içeceği farklı 2 hayvansal ve 3 bitkisel kaynaklı süt ile hazırlanarak duyusal ve kimyasal özellikleri karşılaştırıldı. İnek, keçi, hindistan cevizi, badem ve soya sütleri ile 5 farklı çeşit salep içeceği üretildi. Bu içecekler hem; kıvam, renk, koku, tat- aroma, ağızda bıraktığı his, yabancı tat, genel izlenim değerleri bakımından duyusal olarak hem de, pH, asitlik değeri, viskozite, protein, yağ, kül ve kuru madde tayini analizleri ile kimyasal açıdan incelendi. Kimyasal ve duyusal özellikler istatistiki olarak değerlendirildi. Araştırmada elde edilen bulgular değerlendirildiğinde; asitlik değeri badem ve hindistan cevizi sütü ile yapılan saleplerde birbiriyle benzerlik gösterirken, keçi, inek ve soya sütü ile yapılana göre düşük ( p<0,05) bulundu. pH değeri keçi ve inek sütlü saleplerde benzer olup, badem ve hindistan cevizi sütlü saleplerden daha düşük seviyede ( p<0,05) olduğu, soya sütlü salep örneğinin de bütün gruplarla benzer olduğu belirlenmiştir. Protein değerinin keçi, inek ve soya sütüyle yapılan salep içeceklerinde benzer ve badem ve hindistan cevizi sütüyle yapılan saleplere göre yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Kül, kuru madde, yağ ve viskozite özellikleri bakımından ise numuneler arasında önemli bir farklılık tespit edilmemiştir. Duyusal özelliklerden renk, tat-aroma, ağızda bıraktığı his ve genel izlenim açısından gruplar arasındaki farkın önemli seviyede olduğu ( p<0,05), koku, kıvam ve yabancı tat açısından benzer olduğu tespit edilmiştir. Renk (p<0,01) ve genel izlenim ( p<0,05) özelliklerinin keçi ve inek sütüyle yapılan salep içeceklerinde badem, hindistan cevizi ve soya sütü ile yapılan salep içeceklerine göre daha yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Tat-aroma ve ağızda bıraktığı his özellikleri bakımından keçi ve inek sütüyle yapılan saleplerin badem ve hindistan cevizi sütü ile yapılanlara göre daha yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir ( p<0,05). Soya sütüyle yapılan salebin ise inek sütüyle yapılandan düşük seviyede olduğu diğer bütün süt çeşitleriyle yapılan saleplerle benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışma ile alternatif fonksiyonel süt ürünleri geliştirilmesine ve tüketiciler için yeni seçenekler ortaya çıkmasına katkı sağlanmış olacaktır. Anahtar kelimeler: Salep, Hayvansal Süt, Bitkisel Süt, Kalite Kriterleri.Öğe Grafen oksitle muamele edilmiş sağlıklı akciğer Beas-2B hücre hattının antioksidan savunma mekanizması ve inflamasyon süreçlerine bazı turp türlerinin etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yılmaz, Kübra; Çağıl, Esra MaltaşBu tezin amacı, hayatın birçok alanında kullanımı olan grafen oksit nanomalzemesinin zararlı maddelerin temizlenmesine etkilerinin saptanması ve bu özellikleri indirgeyici bir bitkisel kaynaklı kür oluşturmaktır. Bitkisel kaynaklı ana malzeme de referans olarak alınan analizler yapılandırılarak uygulanarak oksidatif stres ve antioksidanlar düzeyde analizler sağlanır. Bu çalışma için sağlıklı akciğer hücre hattı Beas-2B listelenmiştir. Hayatında her alanda bulunabilecek olası grafen oksit ve ebeveynlerinin etkinliğinin ölçülebilmesi açısından yol göstericinin göreceğiyle sağlıklı akciğerleri seçilmiştir. Grafen oksitin iki boyutu (50 nm ve 400 nm) tercih edilmiştir. Yapılan literatür araştırmasında grafen oksitin bozulmasının hücre içine penetrasyon ve hücre içinde tutulduğu sürelerde etkilendiği görülmüştür. Bitkisel kaynaklı kür için Brassicaceae ailesinin üyesi olan Raphanus sativus türü, siyah turp ve karpuz turbu seçilmiştir. Raphanus sativus cinsi beyaz turp (karpuz turbu) dışı beyaz içi pembe renkte yumrukların içindedir. Raphanus sativus türü siyah turp ise yine yumruk büyüklüğünde siyah dışı içi beyaz turp türüdür. Türkiye'de kış aylarında bol miktarda bulunan bu turp çeşitlerinin hücreyi zararlı radikallere karşı koruma ve antiinflamatuar etkinlik gösterdiği görüldü. Turp içinde olduğu HPLC analizleri ile tespit edilmiş olan sulforafan etken maddesi; ticari olarak satın alınıp referans olarak siyah ve beyaz turp öz sularının enzim ve interlökin test kitlerinde kaydedildi. Sulforafan biyoaktif bir fitokimyasal maddedir. Yapılan literatür araştırmalarında sülforafan maddesinin antikanser özellikleri, kanser tedavisi yollarını indirgediği ve çoğalmalarını baskıladığı görülmektedir. Bu nedenle referans madde olarak sülforafan biyoaktif fitokimyasal madde seçilmiştir. Her bir grafen oksit boyutu için ayrı ayrı IC50 değerleri hesaplanmış ve sonrasında sağlıklı akciğerlere bu değerlerin üzerinde, altında ve tam olarak bu değerlerde grafen oksit uygulaması yapılmıştır. GSH-PX düzeyinde yapılana antioksidatif etkinlik için en yüksek değerde siyah turp öz suyunda görülmüştür. Yapılan T-SOD analizinde yine aynı şekilde siyah turp öz suyunun antioksidan özelliği diğer gruplardan daha yüksek düzeydedir. Interlökin-6 testinde arttığının arttığı grafen oksit uygulanan turp öz suyu uygulandı, buna göre daha fazla olduğu ve siyah turp öz suyunun eklenmesi sağlandı. Bu noktada sulforafan ve turp öz sularının anti-inflamatuar özelliği gösterdiği ve üstün enzim geliştirmeyi arttıran grafen oksit miktarı ve boyuta bağlı olarak farklı potansiyelde üretilen reaktif oksijen türlerini indirgediği potansiyele sahiptir.Öğe Solunum fonksiyon testi işlemine çocukları hazırlamada üç farklı yöntemin etkinliğinin belirlenmesi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Güneş, Sümeyye Nur; Küçükoğlu, SibelÇalışma, Solunum Fonksiyon Testi (SFT) işlemine çocukları hazırlamada üç farklı yöntem olan Anlatma, Anlatma+Gösterme ve Uygulamalı Animasyon yöntemlerinin SFT parametreleri ve çocuğun işleme bağlı korkusu üzerine etkisini incelemek amacıyla randomize kontrollü deneysel tasarımda gerçekleştirildi. Çalışma Konya Şehir Hastanesi Çocuk İmmünoloji ve Alerji Polikliniğinde bulunan Çocuk SFT biriminde yürütüldü. Çalışma verileri Mart-Aralık 2022 tarihleri arasında Konya Şehir Hastanesi çocuk polikliniklerine başvuran, tanı ve tedavi için SFT istemi yapılan 6-12 yaş grubu çocuklardan toplandı. Veri toplama aracı olarak Tanıtıcı Özellikler Bilgi Formu, SFT Parametreleri Ölçüm Formu ve Çocuk Korku Ölçeği kullanıldı. Çalışmaya alınan çocuklar randomize olarak üç gruba atandı. Anlatma+Gösterme Grubu'nda (n=32) yer alan çocuklar işleme hazırlanırken, anlatma yöntemine ek olarak araştırmacı tarafından kendi üzerinde uygulamalı olarak SFT işlemi gösterildi. Uygulamalı Animasyon Grubu'nda (n=32) yer alan çocuklara, anlatma yöntemine ek olarak "Balık Animasyon" çizgi filmi kullanıldı. Kontrol grubunda (Anlatma Yöntemi=32) rutin uygulamaya devam edildi. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, Shapiro Wilk normallik testi, Pearson ki-kare testi, Fisher's Exact testi, Karışık Düzen Varyans Analizi (ANOVA), Bonferroni düzeltmesi kullanıldı. Çalışmada güç ve etki büyüklüğü hesaplandı. İstatistiksel anlamlılık 0,05 olarak kabul edildi. Çalışmada ilk ölçüm zamanında alınan tüm SFT parametrelerinin benzer özellik gösterdiği belirlendi (p>0.05). İkinci ölçüm zamanında alınan FIVC yüzde ortalaması "Anlatma+Gösterme" grubunda "Uygulamalı Animasyon" grubundan istatistiksel olarak daha düşüktü (p<0,05). Son ölçüm zamanında alınan FIVC yüzde ortalaması "Anlatma" grubunda "Anlatma+Gösterme" grubundan istatistiksel olarak daha yüksekti (p<0,05). Ayrıca üçüncü ölçüm zamanında alınan PEF ortalaması "Anlatma+Gösterme" grubunda "Uygulamalı Animasyon" grubundan istatistiksel olarak daha düşüktü (p<0,05). İşlemden önce ve işlemden sonra alınan çocuk korku puan ortalamaları gruplar arasında anlamlı fark göstermediği (p>0,05), "Anlatma", "Anlatma+Gösterme" ve "Uygulamalı Animasyon" gruplarında işlemden önce alınan çocuk korku puan ortalaması işlemden sonra alınan çocuk korku puan ortalamasından daha yüksek olduğu bulundu (p<0,05). Sonuç olarak; SFT parametrelerinden FIVC'nin 2. ve 3. ölçümleri arasında anlamlı fark olduğu, en düşük FIVC ortalamasının "Anlatma+Gösterme" grubunda olduğu bulundu. SFT parametrelerinden sadece PEF'in 3. ölçümünde en yüksek puan ortalamasının "Uygulamalı Animasyon" grubunda olduğu tespit edildi. Çocukları SFT işlemine hazırlamada kullanılan "Anlatma", "Anlatma+Gösterme" ve "Uygulamalı Animasyon" grubundaki çocukların işlem öncesine göre işlem sonrası korku düzeylerinde düşüş olduğu bulundu.Öğe Etkileşimli kitap okuma programının okul öncesi dönem çocuklarının bilişsel tempolarına etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yayla, Rumeysa; Kuşçu, ÖzdenBu araştırmanın amacı "Etkileşimli Kitap Okuma Programı'nın" okul öncesi dönem çocukların bilişsel tempolarına etkisini belirlemektir. Bu temel amaç doğrultusunda araştırma öntest sontest kontrol gruplu yarı deneysel desende tasarlanmıştır. Araştırmanın katılımcılarını Uşak İli Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak hizmet veren Atatürk Ortaokulu anasınıfına devam eden toplam 30 çocuk oluşturmuştur. Deney ve kontrol gruplarının her birinde 15'er çocuk yer almıştır. Araştırma sürecinde deney grubuyla gerçekleştirilmiş olan ve 10 hafta boyunca uygulanan Etkileşimli Kitap Okuma Programında kullanılan kitaplar ve etkinlikler, uzman görüşlerine başvurularak ve çocukların gelişim özellikleri göz önüne alınarak seçilmiş ve değerlendirilmiştir. Program kapsamında 10 adet kitaba yer verilmiş olup her kitap ikişer kez okunacak şekilde toplam 20 oturum planlanarak uygulanmıştır. Araştırma grubundaki çocukların bilişsel tempolarını ortaya koymak için Wright'ın (1971) geliştirdiği "Kansas Okul Öncesi Dönemdeki Çocuklar İçin Düşünsellik-İçtepisellik Ölçeği A Formu" ile araştırmacı tarafından alan yazında yer almış olan benzer nitelikteki araştırmalar incelenerek oluşturulan 'Demografik Form' kullanılmıştır. Uygulama programının öncesinde ve sonrasında deney ve kontrol gruplarına ön test ve son test uygulanmıştır. Bu doğrultuda araştırmada Mann Whitney U testi ve Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, etkileşimli kitap okuma programının deney grubuna dahil edilen çocukların bilişsel tempolarına etkisinin anlamlı düzeyde olduğu belirlenmiştir. İzleme testinde de bu sağlanan etki kısmen korunmuştur.Öğe Konya/Ereğli ilçe merkezi gürültü haritasının oluşturulması ve insan sağlığına etkileri(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Çayır, Mustafa; Gündoğdu, YaseminGünümüzde teknolojik gelişmeler hızlanarak devam etmektedir. Sanayi devriminden başlayarak bugüne kadar araçlar hayatımızda vazgeçilmez bir yere oturmuşlardır. Bu araçların birçok faydasının yanı sıra bazı zararları da olmaktadır. Gürültü bunların en başında gelmektedir ve gürültüyle baş edebilmek için birçok yöntem geliştirilmiştir. Gürültülü yerlerde insan hayatındaki kalite çok düşmektedir ve insan sağlığını ciddi bir şekilde olumsuz etkilemektedir. Bu çalışmada Konya/Ereğli ilçe merkezinde belirlenen 5 pilot noktada ölçümler yapılmış olup yol ve kavşaklardaki gürültü seviyelerinin belirlenmesi, ilişkili faktörlerin ortaya konularak gürültü haritasının ortaya çıkması amaçlanmıştır. Ölçümler 2 Şubat 2023 ve 19 Haziran 2023 tarihleri arasında yapılmıştır. Belirlenen 5 nokta için sabah 08:00-09:00 öğle 12:00-13:00 ikindi 16:00-17:00 akşam 19:00-20:00 ve gece 23:00-24:00 saatlerinde ölçümler kaydedilmiştir. Yol kenarında kaldırımlarda yerden 1,5 metre yükseklikte yapılan ölçümler kayıt edilmiş ve Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğinde belirtilmiş olan sınır değerlerle karşılaştırılarak sınır değerlerde olup olmadığı tespit edilmiştir. Çevredeki ağaç durumu ve gürültüye karşı alınan herhangi bir önlem olup olmadığı araştırılmıştır. Yapılan bu çalışmada toplanan veriler analiz edilmiştir ve sonuçlar detaylıca yorumlanmıştır. Belirtilen tarih ve saatlerde 380 farklı veri kaydedilmiştir ve toplanan verilerin analizlerinden bu verilerin tüm noktalarda %78,1'i bu sınır değerlerin üzerinde bulunmuştur. Gündüz gürültü düzeyi 68,0 dBA, akşam gürültü düzeyi 66,5 dBA, gece gürültü düzeyi 55,6 dBA olarak bulunmuştur. Bu değerlerin analizi sonucunda insan sağlığına zararlı olduğu bilinen ve ÇGDYY'de belirlenen karayolu çevresel sınır değerleri tablosunda 60 dBA üzerindeki bu sonuçlar ilçede gürültü kirliliğinin varlığını bilimsel olarak göstermiştir. Uluslararası standartlara göre 100-10 000 Mhz ve 85 dBA üzeri seslere sürekli maruziyet de işitme sistemine zarar vermektedir(Güner 2000). Ağaç yoğunluğu olmayan yerlerde gürültü düzeyinin belirgin şekilde yüksek olduğu ve sınır değerlerin çoğunlukla üzerinde olduğu saptanmış ve ölçüm noktalarının hiçbirisinde bilinçli olarak gürültü azaltmak amacıyla gürültü önleyici tedbir alınmadığı gözlemlenmiştir. Ölçümler Extech R232/Data Logger 407764 marka cihaz ile yapılmış ve ArcGIS yazılımıyla IDW (Inverse Distance Weighted) interpolasyon yöntemiyle gürültü haritası oluşturulmuştur. Oluşturulan bu haritalar Ereğli ilçe uydu görüntüsü ile örtüştürülerek gürültüden etkilenen alanlar belirlenmiştir.Öğe Doğum sonu dönemdeki annelerin stresle çift olarak başa çıkma stratejilerinin ve ilişki doyumunun postpartum depresyona etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Ateş, Hüsna Ekin; Çankaya, SeyhanBu araştırma doğum sonu dönemdeki annelerin stresle çift olarak başa çıkma stratejilerinin ve ilişki doyumunun postpartum depresyona etkisini belirlemek amacıyla tanımlayıcı türde yapıldı. Çalışmanın örneklemi Haziran 2022- Haziran 2023 tarihleri arasında Antalya il merkezinde bulunan 10 ASM'ye bağlı bölgelerde yaşayan ve 0-12 ay bebeği olan 285 anneden oluşmuştur. Veriler annelerden Kişisel Bilgi Formu, Stresle Çift Olarak Baş Etme Envanteri (SÇOBE), İlişki Doyum Ölçeği (İDÖ) ve Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeği (EPDÖ) ile toplandı. Çalışmada annelerin %28,4'ünün (n=81) postpartum depresyon (PPD) varlığı saptandı. Annelerin SÇOBE toplam puan ortalaması 140,3±21,1, İDÖ toplam puan ortalaması 37,2±7,4 olarak belirlendi. Doğum sonrası dönemdeki PPD olan annelerin toplam SÇOBE puanı, kendi SÇOBE, eş SÇOBE, ortak SÇOBE puanı, olmayan annelere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olara tespit edildi (p=0,001; p<0,01). PPD olan annelerin ilişki doyumlarının, olmayan annelere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olduğu belirlendi (p=0,001; p<0,01). Yapılan regresyon analizi sonucunda PPD için Kendi SÇOBE puanı, Eş SÇOBE puanı ve toplam İDÖ puanı önemli ilişkili risk faktörü %70 olarak bulunmuştur (p<0,01). Sonuç olarak stresle çift olarak başa çıkma stratejilerinin iyi olmaması ve düşük ilişki doyumuna sahip annelerde postpartum depresyon görülme durumu yüksek olduğu saptanmıştır. Ebeler tarafından, doğum sonrası dönemdeki kadınların stresle çift olarak başa çıkma davranışlarının, eş uyumlarının ve ilişki özelliklerinin bilinmesi gerekli desteklerin veya müdahale programlarının sağlanması postpartum depresyon semptomlarının oluşumunu azaltmaya yardımcı olabilir.Öğe Genç sporcularda kavrama yanallığı ve atış tarafı tercihinin judo performansına etkileri(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Kahraman, Salih; Balcı, Şükrü SerdarBu çalışmanın amacı, judo performansı sırasında tercih edilen vücut duruşuna göre judoya özgü Özel Judo Uygunluk Testi (SJFT) ve interval uchi-komi egzersiz performanslarını karşılaştırmaktı. Çalışmaya en az kahverengi kuşağa sahip, son bir yıl içinde ciddi bir yaralanma geçirmemiş ve ulusal ve/veya uluslararası müsabakalara katılmış 28 genç judocu (17.54±1.00 yıl) katıldı. Sporcuların vücut yağ yüzdeleri, boy uzunlukları, vücut ağırlıkları ölçüldü ve tercih edilen vücut duruş tarafı subjektif olarak kaydedildi. Daha sonra, sporcular rastgele olarak hem baskın olan hem de baskın olmayan vücut yönünde, uygulamalar arasında en az 24 saat ara olacak şekilde, 6 setten oluşan aralıklı uchi-komi egzersizi ve judoya özgü uygunluk testi (SFJT) yapıldı. Her egzersiz testi sırasında ve testlerden 1, 3 ve 5 dakika sonra sporcuların kalp atış hızları belirlendi. Ayrıca algılanan zorluk derecesi puanı her uygulamadan hemen sonra ölçüldü. Çalışmada, baskın olan ve olmayan taraf arasında SJFT performans değişkenlerinin ikili karşılaştırmaları için eşleştirilmiş örneklem t-testi kullanıldı. Uchi-komi egzersizleri ile ilgili değişimleri incelemek için tekrarlı ölçümlerle iki yönlü varyans analizi (ölçüm zamanları × vücut tarafı) kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi. Baskın olarak kullanılmayan yöne göre baskın kullanılan yönden yapılan SJFT testinde toplam atış sayısı yüksek, indeks puanı ise anlamlı düzeyde düşük olmasına karşın algılanan zorluk puanı ve toparlanma kalp atım hızlarındaki değişimler benzerdi. Uchi-komi egzersizinde ise teknik sayısı, toparlanma kalp atım hızları ve algılanan zorluk dereceleri baskın olan yönde baskın olmayan yöne göre yüksekti. Sonuç olarak judocuların SJFT testi ve uchi-komi egzersizinde baskın olan yönde yapılan uygulamalarda daha yüksek performans gösterdiği tespit edildi. Fizyolojik ve algısal yanıtlar göz önüne alındığında genç judocuların baskın olarak kullandıkları ve kullanmadıkları yönden judo performansının değerlendirilmesinde uchi-komi egzersizlerinin kullanılması daha uygun olabilir.Öğe Term yenidoğanlara ilk emzirmeye başlamada uygulanan anne sütü koklatma ile tattırma ve koklatma uygulamasının emme başarısı ve erken dönem beslenme ipuçlarına etkisi: Randomize kontrollü çalışma(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Can, Tuğba; Küçükoğlu, SibelBu çalışma doğum sonrası ilk kez emzirmeye başlanan term yenidoğanların iki farklı yöntem olan anne sütü koklatma ile anne sütü tattırma ve koklatmanın emme başarısı ve erken dönem beslenme ipuçları üzerine etkisinin karşılaştırılması amacıyla randomize kontrollü olarak deneysel tasarımda yapıldı. Çalışmanın verileri Temmuz 2022-Eylül 2022 tarihleri arasında Konya Şehir Hastanesi'nde doğan Obstetri kliniğine alınan term ve sağlıklı 72 yenidoğandan toplandı. Çalışmada bebekler randomize olarak üç gruba ayrıldı. Çalışmada hemşire ve araştırmacı tarafından üçer ölçüm yapılarak veriler toplandı. Müdahale grubunda yer alan bebeklere doğumdan sonra ilk üç emzirme öncesinde anne sütü koklatma yöntemi (Anne Sütü Koklatma Grubu: 24), anne sütü tattırma ve koklatma yöntemi (Anne Sütü Koklatma ve Tattırma Grubu: 24) uygulandı. Kontrol grubunda ise rutin uygulama ile emzirmeye (Kontrol Grubu: 24) devam edildi. Çalışmada veri toplama aracı olarak Anne Tanıtıcı Bilgi Formu, Erken Dönem Beslenme İpuçları Ölçeği (EDBİ) ve Emzirme Tanılama ve Değerlendirme Ölçeği (LATCH) kullanıldı. Verilerin analizinde tanımlayıcı testler, Shapirova-Wilk normallik testi, Kruskal Wallis H testi, Ki-kare testlerinden Pearson kikare ve Fisher exact testi, Karışık düzen varyans analizi ANOVA kullanıldı. Çalışmada güç ve etki büyüklüğü hesaplandı. İstatistiksel anlamlılık 0,05 olarak kabul edildi. Çalışma sonucunda LATCH ölçek puan ortalamasının birinci ve ikinci ölçümde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark göstermediği (p>0,05), üçüncü ölçümde ise kontrol grubu LATCH puan ortalamasının müdahale gruplarından istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük olduğu belirlendi (p<0,05). EDBİ ölçeği puan ortalaması birinci ve ikinci ölçümde gruplar arasında benzerlik gösterirken (p>0,05), üçüncü ölçümde ise kontrol grubu EDBİ ölçeği puan ortalaması diğer iki gruptan istatistiksel olarak düşük olduğu belirlendi (p<0,05). Sonuç olarak emzirmeye başlanan term yenidoğanlarda anne sütü kokusunun ve tadının erken dönem beslenme ipuçlarının görülme sıklığını arttırdığı ve emzirme başarısı üzerinde olumlu etkileri olduğu saptandı. Her iki yönteminde ucuz, pratik ve kullanım kolaylığı göz önüne alındığında yenidoğanların ilk emzirmeye başlandığı süreçte önemli bir destek olacağı düşünülmektedir.Öğe Doğum eyleminde sıcak duşun ve progresif kas gevşeme egzersizlerinin doğum ağrısı, doğum süresi, yorgunluk ve doğum konforuna etkisi; randomize kontrollü çalışma(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Avcı, Hatice; Dikmen, Hacer AlanBu çalışma doğum eyleminde sıcak duş ve progresif kas gevşeme egzersizlerinin (PKGE) doğum ağrısı, doğum süresi, yorgunluk ve doğum konforuna etkisini incelemek amacıyla yapılan randomize kontrollü bir çalışmadır. Çalışmanın örneklemini Konya Şehir Hastanesi' ne başvuran 150 primipar gebe oluşturdu. Çalışma sıcak duş (n=50), PKGE (n=50) ve kontrol grubu (n=50) olmak üzere üç gruptan oluştu. Gebeler gruplara randomize atandı. Servikal dilatasyon 4 cm olduğunda sıcak duş grubundaki gebelerin 30 dakika boyunca ısısı 37˚C olan suda duş almaları, gevşeme grubundaki gebelere ise servikal dilatasyon 4 cm olduğunda PKGE'ni 30 dakika uygulamaları sağlandı, kontrol grubundaki gebelere rutin ebelik bakımı uygulandı. Veriler "Kişisel Bilgi Formu", "Doğum Eylemi ve Sonrası İzlem Formu", "Vissual Analog Skala- VAS", "Yorgunluk İçin Benzer Görsellik Ölçeği (YİBGÖ)" ve "Doğum Konfor Ölçeği" kullanılarak toplandı. Veriler bilgisayar ortamında SPSS 22.0 istatistik programı kullanılarak analiz edildi. Verilerin analizinde Ki-Kare ve Fisher exact testi, tek yönlü varyans analizi (anova) ve tamamlayıcı post hoc analizi (Tukey, LCD), t-testi, ve tamamlayıcı bonferroni testi kullanıldı. Çalışmaya katılan gebelerin yaş ortalaması 23,66±3,23 idi. Sıcak duş ve PKGE gruplarının uygulama sonrası VAS ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak daha düşüktü. Uygulamadan 30 dk sonra kontrol grubunun VAS değeri 8,25±1,68 iken, gevşeme grubunda 6,26±2,3, sıcak duş grubunda ise 7,05±2,17 olarak bulundu. Doğumun birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü evre süreleri gruplara göre anlamlı bir fark göstermedi (p>0,05). Sıcak Duş ve PKGE'nin yorgunluk düzeyi ölçümleri uygulama sonrası 60. dakikada kontrol grubuna göre daha düşüktü (p<0,001). Doğum konforu toplam puanı sıcak duş grubunda 31,62±4,47, gevşeme grubunda 31,52±4,22, kontrol grubunda ise 29,58±4,43 olarak bulundu. Müdahale gruplarının doğum konfor düzeyi kontrol grubuna göre isatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksekti (p=0,034). Çalışma sonucunda doğum eyleminde sıcak duş ve PKGE uygulamalarının doğum ağrısıyla baş etmeye, yorgunluğun azaltılmasına, doğum konforunun artmasına olumlu katkı sağladığı fakat her iki yöntemin de doğum süresini etkilemediği saptandı. Bu iki yöntem doğum sürecine pozitif katkılarının olması nedeniyle yüksek riski bulunmayan gebeler tarafından uygulanabilir. Ebeler doğum eyleminde sıcak duş ve PKGE'ni gebelerin yapması konusunda teşvik edici olmalıdır.Öğe Ebelerin aidiyet, merhamet ve tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) İnce, Büşra; Yılmaz, SemaBu araştırma Türkiye'deki ebelerin aidiyet, merhamet ve tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırma Türkiye genelinde bulunan doğumhane, kadın doğum servisi, kadın doğum acil ve kadın doğum polikliniklerinde çalışan 415 ebe ile 15.03.2022-15.03.2023 tarihleri arasında online şekilde yapıldı. Veriler; araştırmacı tarafından oluşturulan tanıtıcı bilgi formu, Ebelik Aidiyet Ölçeği, Merhamet Ölçeği ve Kopenhag Tükenmişlik Ölçeği ile surveey.com adresinde hazırlanarak oluşturulan link ile sosyal medya (facebook, instagram, Whatsapp, ebelik dernek grupları il temsilcileri) üzerinden toplandı. Sayısal değişkenlere ait verilerin normal dağılımı Shapiro Wilk normallik testi ile değerlendirildi. İki grubun karşılaştırılmasında Mann Whitney U Test (z), ikiden fazla kategorili değişkenlerin karşılaştırmaları Kruskal Wallis Test (H) ile yapıldı. Kruskal Wallis Test sonucunun önemli ise çoklu karşılaştırmalar Bonferroni düzeltmesi testi ile yapıldı. Sayısal değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman korelasyon katsayısı ile incelendi. Ebelik aidiyet düzeyleri ailesinden, sosyal çevresinden destek alan, geliri giderden fazla olan, Ege ve Akdeniz bölgesinde çalışan kişilerde yüksek bulundu. Merhamet düzeyleri ailesinden destek alan, ebelikten memnun olan kişilerde daha yüksek bulundu. Tükenmişlik düzeyleri ailesinden, iş arkadaşlarından, sosyal çevresinden destek alan, mesleğinden memnun olan ve maaşını yeterli gören kişilerde daha düşük bulundu. Tükenmişlik ölçeği ile ebelik aidiyet ölçeği ve merhamet ölçeği arasında negatif yönlü bir ilişki bulundu. Merhamet ölçeği ebelik aidiyet ölçeği arasında pozitif yönlü ilişki bulundu. Sonuç olarak ebelerin aidiyet düzeyleri yükseldikçe tükenmişlik düzeyleri düşmektedir. Merhamet düzeylerinin ise tükenmişlik üzerinde etkisi anlamlı değildir.Öğe Sıçanlarda beyin iskemi-reperfüzyonu sonrası 1 haftalık 3', 4'-dihydroxyflavonol takviyesinin aquaporin 4, apoptozis ve yangısal süreçlere etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Aladağ, Tuğçe; Moğulkoç, RasimVücudun bir bölgesinin kanlanmasının çeşitli sebeplerle azalması veya ortadan kalkması iskemi olarak tanımlanır. Nöronlar, iskemik inme sonrasında oksijenden ve enerjiden yoksun kaldığından normal transmembran iyonik gradientini ve homeostazisini sürdüremezler ve bunun sonucunda da hücre ölümü görülür. DiOHF sentetik bir flavonoiddir ve farklı iskemi-reperfüzyon çalışmalarında koruyucu etkisi belirlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, 3',4'-dihidroksiflavonol'ün sıçanların deneysel beyin iskemi-reperfüzyonunda nörolojik parametreler ile apoptoz (Kaspaz-3), AQP4 ve IL-10 üzerindeki etkisini belirlemekti. Parametreler ile iskemi-reperfüzyon hasarı değerlendirildi Bu çalışmada toplam 28 adet Wistar-albino erkek sıçan kullanıldı. Deney grupları 1-Kontrol, 2-Sham, 3-İskemi-reperfüzyon, 4-İskemi-reperfüzyon + DiOHF (3',4'-dihidroksiflavonol) (10 mg/kg) şeklinde oluşturuldu. Hayvanlara anestezi uygulandı; kaortid arterler 30 dakika bağlandı (iskemi) ve 30 dakika reperfüze edildi. Reperfüzyonla birlikte hayvanlara 1 hafta süreyle 10 mg/kg dozunda DiOHF periton içine verildi. Bir haftalık uygulama ile birlikte nörolojik skorlar ve yeni nesne tanıma testleri yapıldı. Daha sonra anestezi altında öldürülen hayvanlardan alınan hipokampüs dokusu örneklerinde kaspaz 3 ve AQP4 seviyeleri PCR yöntemi ile IL-10 ise ELISA yöntemi ile belirlendi. Sonuçlar ortalama ± standart sapma olarak tanımlandı. Gruplar arası karşılaştırmada Kruskal-Wallis varyans analizi kullanıldı ve p<0,05 düzeyi için Mann-Whitney U testi uygulandı. P<0.05 düzeyi istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Beyin iskemi reperfüzyonu hipokampüs dokusunda hem kaspaz 3 hem de AQP4 değerlerini önemli şekilde arttırırken, IL-10 seviyelerini azalttı (P<0.001). Ancak 1 hafta süreli DiOHF takviyesi artan kaspaz 3 ve AQP4 seviyeleri önemli şekilde baskılarken, IL-10 değerlerini artırdı. I/R aynı zamanda nörolojik skor değerlerini artırırken yeni nesne tanıma özelliğini baskıladı ve uygulanan tedavi oluşan olumsuz tabloyu düzeltti. Araştırmanın bulguları sıçanlarda sıçanlarda iki taraflı karotid oklüzyonuyla oluşturulan beyin iskemisi ve takiben reperfüzyonunun doku hasarına yol açtığını ancak 1 hafta süreli DiOHF uygulamasının ise hem doku hem de nörolojik parametreleri iyileştirici yönde etki oluşturduğunu göstermektedir. Anahtar Sözcükler: 3', 4'-Dihydroxyflavonol; apoptozis; AQP4, beyin iskemisi; IL-10.Öğe Konya ili Seydişehir ilçesinde hayvansal atıklardan biyogaz üretim potansiyeli ve ekonomik önemi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Çizmeci, Mustafa; Günlü, AytekinBu çalışmada Seydişehir ilçesindeki hayvancılık işletmelerinin atık yönetimine bakış açısının belirlenmesinin yanı sıra hayvansal atıkların değerlendirilmesi, hayvancılık işletmelerinin çevreye verebileceği sorunların en aza indirilmesi hayvansal üretim sürecinde elde edilen atıklardan enerji üretimi amacıyla bir biyogaz tesisinin kapasitesinin olabilirlik yapılabilirlik analizi teknik, ekonomik ve finansal olarak analiz edildi. Bu çalışmanın yürütüldüğü Konya İli Seydişehir İlçesinde en az 30 büyükbaş hayvana sahip olan 322 işletme ve bölgedeki toplam 18931 adet büyükbaş hayvan bu çalışmanın materyalini oluşturmuştur. Bu amaçla Seydişehir ilçesinde hayvansal üretim yapan belirlenen özelliklere sahip işletmeler yerleşim lokalizasyonuna göre 3 bölgeye ayrıldı. Ayrılan bölgelerdeki işletme sahipleri ile yüz yüze görüşme yöntemi ile hazırlanan anketler yapıldı. Biyogaz işletmesinin I. bölgeye kurulmasına karar verildi. Üretilebilecek potansiyel biyogaz m3 miktarı ve elektrik MWh miktarı hesaplamaları literatürde belirlenen Buswell denklemi ve diğer katsayılar ile literatür bilgilerden yararlanılarak hesaplandı. Yapılan analiz sonuçlarına göre biyogaz tesisinin 2.11 MW/h kapasiteye sahip olabileceği belirlendi. Hayvancılık işletmelerinin katı atıklarının değerlendirileceği işletmenin kuruluş maliyetinin 169 196 948 TL olacağı, yıllık gelirin 51 828 233,10 ₺ ilk yıl net karın ise 6 300 587 ₺ olacağı öngörülmektedir. Çalışmada %30 iskonto oranına göre yapılan hesaplamalarda Net Bugünkü (NBD)'nin 2 715 076,23 olacağı, iç karlılık oranı ise %30,39 olacağı bulunmuştur. Sonuç olarak kurulabilecek tesissin bir yandan enerji üretimi yolu ile ülke ekonomisine diğer yandan katı atıkların değerlendirilmesi yolu ile işletmelere gelir sağlayacağı ve bunun süreklilik arz edeceği çevreye verilen olumsuz etkileri azaltacağı ve küresel ısınmanın etkilerinin azaltılabilmesine katkı sağlayacağı anlaşıldı. Anahtar Sözcükler: Biyogaz, çevresel etki, fizibilite, hayvancılık, Seydişehir,Öğe Anne baba tutumlarıyla çocukların sorumluluk duygusu ve davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Köseoğlu, Kübra; Kuşçu, ÖzdenBu araştırmada, anne baba tutumlarıyla çocukların sorumluluk duygusu ve davranışları arasındaki ilişki incelenmiştir. Çocukların sorumluluk duygusu ve davranışı puanları, anne istendik ve istenmeyen tutum puanı, baba istendik ve istenmeyen tutum puanı ile cinsiyet, doğum sırası, ailedeki toplam çocuk sayısı, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu, anne yaşı, baba yaşı ve ailenin gelir durumuna göre farklılaşma olup olmadığı araştırılmıştır. Araştırmanın evrenini Konya Milli Eğitim Müdürlüğü Selçuklu merkez ilçelerine bağlı 35 ortaokuldaki 2022-2023 eğitim-öğretim yılında öğrenim gören 10-12 yaş arasındaki 22 541 çocuk oluşturmaktadır. Örneklem ise Konya ili merkez Selçuklu ilçesinde bulunan bağımsız resmi ortaokulların incelenmesi sonucunda, 10-12 yaş arasındaki 10 yaş (100 çocuk), 11 yaş (90 çocuk), 12 yaş (70 çocuk) olmak üzere 122'si erkek, 138'i kız toplam 260 çocuk çalışma grubuna dahil edilmiştir. Araştırmanın örneklemi 2 okul ve 260 çocuktan oluşmaktadır. Bu araştırmada çocukların anne-baba tutumlarını değerlendirmek amacıyla anne ve babalara "Anne Baba Tutum Ölçekleri (4-12 yaş)" çocukların sorumluluk duygusu ve davranışlarını değerlendirmek amacıyla çocuklara "Sorumluluk Duygusu ve Davranışı Ölçeği" verilmiştir. Ayrıca çocukların demografik bilgilerini elde etmek amacıyla araştırmacının düzenlediği "Demografik Bilgi Formu" kullanılmıştır. Veri analizleri "IBM SPSS Statistics 22" paket programı kullanılarak yapılmıştır. Araştırma bulgularına göre 10 ve 11 yaş grubundaki çocukların sorumluluk duygusu ve davranışları ile anne-babalarının tutumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. 12 yaş grubundaki çocukların sorumluluk duygusu ve davranışları ile anne-babalarının tutumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Çocukların cinsiyet, doğum sırası, ailede toplam çocuk sayısı, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu, anne yaşı, baba yaşı ve ailenin gelir durumuna göre sorumluluk duygusu ve davranışları arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmamıştır.Öğe Sıçanlarda beyin iskemi-reperfüzyonu sonrası 1 haftalık 3',4'-dihydroxyflavonol takviyesinin uzak organ hasarı olarak böbrek fonksiyonları ve lipid peroksidasyonuna etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Gülen, Merve; Moğulkoç, RasimArteriyal veya venöz kan akımının farklı birçok sebeple azalması ya da tümden kesilmesiyle ilişkili olarak dokuların ve organların oksijensiz kalarak beslenememesi sonucu iskemi oluşmaktadır. İskemi döneminde hücrede bir takım metabolik ve yapısal değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Mevcut çalışmanın amacı ise sentetik flavanoidlerin grubundan biri olan 3',4'-dihydroxyflavonol (DiOHF)'un beyin iskemi reperfüzyonunda uzak organ hasarı olarak böbrek dokularında (korteks ve medulla) oksidan ve antioksidan sistemler ile böbrek fonksiyonlarına olan etkisini belirlemekti. Bu çalışma, Selçuk Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama Merkezinden temin edilen Wistar-albino türü erkek sıçanlar üzerinde gerçekleştirildi. Çalışma aynı merkezin etik kurul onayı ile yapıldı. Toplam 28 adet sıçan kullanılan araştırmada gruplar şu şekilde oluşturuldu. 1)Kontrol grubu (n=6), 2)Sham Grubu (n=6), 3)İskemi-Reperfüzyon Grubu (n=8), 4)İskemi-Reperfüzyon + DiOHF Grubu (n=8) Deneylerin bitiminde hayvanlara genel anestezi yapıldıktan sonra kalplerinden kan alınarak servikal dislokasyonla öldürüldükten sonra böbrek dokusu örnekleri alınarak MDA ve GSH yönünden analiz edildi. Ayrıca böbrek fonksiyon göstergesi olarak elementler (Ca, Cl, Na, K, P) üre, ürik asit, kreatinin kan ve idrar düzeyleri ile idrarda mikroprotein seviyeleri değerlendirildi. Çalışmanın bulguları beyin iskemi reperfüzyonun uzak organ olarak böbrek medulla ve korteks dokusunda MDA değerlerini artırırken, GSH düzeylerini baskıladığını göstermektedir. Aynı zamanda iskemi-reperfüzyon ile üre, ürikasit, kreatinin kan ve idrar düzeyleri ile idrarda mikroprotein seviyelerinin arttığı tespit edildi. Mevcut araştırmanın sonuçları sıçanlarda beyin iskemi-reperfüzyonunun böbrek dokusunda oksidan sistemi aktive ederken antioksidan sistemi baskıladığını ve böbrek fonksiyonlarının olumsuz yönde etkilendiğini göstermektedir. Ancak 1 hafta süreli DiOHF tedavisi oluşan hasarı antioksidan sistemi aktive ederek önlemektedir. Anahtar Sözcükler: 3', 4'-Dihydroxyflavonol; Beyin İskemi Reperfüzyon; Böbrek Hasarı; Glutatyon; Malondialdehit.Öğe Sıçanlarda deneysel beyin iskemisinde 2 haftalık naringin uygulamasının serebellumda apoptosis, NF-κB ve IL-17 düzeylerine etkisi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Dut, Zübeyde; Moğulkoç, RasimSerebral iskemi sırasında beyin dokusu, iskemi ve reperfüzyon (I/R) olmak üzere birbirini takip eden iki aşamada hasara uğrar. İskemik fazda, beyin dokusu bozulmuş dolaşım sistemi (serebrovasküler) nedeniyle beyine enerji girişi başarısızlığa uğrar, bu da oksijen ve glikoz yoksunluğuna ve bunun sonucunda beyin hasarına neden olur. Çalışmanın amacı sıçanlarda oluşturulan fokal deneysel beyin iskemi-reperfüzyonunda iki hafta süreli naringin uygulamasının serebellum dokusundaki IL-17, kaspaz-3 ve NF-κB düzeylerine olan etkisinin belirlenmesiydi. Araştırma Selçuk Üniversitesi Deney Hayvanları Araştırma ve Uygulama Merkezinden temin edilen 8 haftalık Wistar tipi erkek 40 erkek rat üzerinde gerçekleştirildi (Etik No: 2022-3). Ratlarda deneysel beyin iskemi-reperfüzyonu genel anestezi altında gerçekleştirildi (karotid arterler 30 dakika süre ile iskemiye maruz bırakıldı). Deney grupları şu şekilde oluşturuldu. 1) Kontrol grubu, 2) Sham, 3) Sham + çözücü 4) İskemi-reperfüzyon, 5) İskemi-reperfüzyon + iki hafta süreyle Naringin takviyesi yapılan grup. Deneylerin bitiminde genel anestezi altındaki hayvanlarda öncelikle kalpten kan alındıktan sonra servikal dislokasyonla hayvanlar öldürülerek alınan serebellum dokusunda IL-17, kaspaz-3 ve NF-κB düzeyleri belirlendi. Deneysel beyin iskemi-reperfüzyonu sıçanların beyin dokusunda IL-17, kaspaz-3 ve NF-κB seviyelerini önemli şekilde artırırken 2 hafta süreli naringin takviyesi iskemi-reperfüzyona bağlı aktive olan yangısal süreci önemli şekilde baskılamıştır (P<0.001). Çalışmanın sonuçları sıçanlarda beyin iskemi reperfüzyonuna bağlı olarak beyincikte artan yangısal aktivasyonun naringin tedavisiyle düzeldiğini göstermektedir.Öğe Bağımsız spor federasyonlarında çalışan personelin mobbing algısı(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Çalış, Nezahat; Fişekçioğlu, İbrahim BülentBu çalışma, Türkiye'deki Bağımsız Spor Federasyonlarında çalışan personelin mobbing algısının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Türkiye' deki Bağımsız Spor Federasyonlarında çalışan personeller, örneklemi ise bu evren içerisinden tesadüfi örneklem (Random) yöntemi ile seçilen 251 çalışan oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak demografik bilgilere ulaşmak için araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu, mobbing algısını ölçmek için Einarsen ve Raknes (1997) tarafından geliştirilen, Cemaloğlu (2007) tarafından Türkçeye uyarlanan Olumsuz Davranışlar Anketi "NAQ" (Negative Acts Questionnaire) kullanılmıştır. Araştırmada "sosyal ilişki" alt boyutuna ilişkin puanlarının "cinsiyet"e göre anlamlı bir farklılık gösterdiği ve farklılığın "kadın" katılımcılardan kaynaklandığı, çalışma süresi "9 ≥ yıl" olan katılımcıların "görev" alt boyutuna ilişkin puanlarının diğer iki gruptan daha düşük olduğu ve aylık geliri "2000 ≤ TL" olan katılımcıların "görev" ve "sosyal ilişki" alt boyutuna ilişkin puanlarının diğer iki gruptan daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, medeni durum, yaş, öğrenim durumu ve federasyondaki çalışma yılı, değişkenlerinin "sosyal ilişki" ve "görev" alt boyutlarına ilişkin puanlarına bakıldığında, bu değişkenlerin, Bağımsız Spor Federasyonları çalışanlarının mobbing algısı üzerinde belirleyici olmadıkları tespit edilmiştir.Öğe Sağlık kurumlarında sağlıkta kalite standartlarının sağlık çalışanları performansına etkisinin incelenmesi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Karaalp, Ebru; Yorulmaz, MehmetGünümüz her alanda görülen değişim, işletmeleri de büyük ölçüde etkilemektedir. İşletmelerin ayakta kalabilmeleri ve rekabet avantajını yakalayabilmeleri için sundukları hizmetin kalitesini geliştirmeleri gerekmektedir. Sağlık hizmetlerinde ise hizmet sunumunun kalitesinin geliştirilmesinde en önemli rol, sağlık personelinin performansının artırılmasıdır. Sağlık personelinin performansının artırılması kendinden beklenen sorumlulukların yanı sıra kurum kalitesini arttıracak, dolayısıyla hizmet alıcılarının da memnuniyetini üst seviyelere taşıyacaktır. Bu çalışma da, sağlıkta kalite standartlarının, sağlık çalışanları performansı üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın evreni, Konya ilinde Konya Meram Devlet Hastanesinde görev yapan sağlık çalışanları (hekim, hemşire, ebe, tıbbi sekreter, acil tıp teknisyeni-teknikeri, laboratuvar teknikeri, radyoloji teknikeri, hizmetli, memur, sürekli işçi ve daha birçok personele) olarak belirlenmiştir. Çalışmada nicel araştırma yöntemlerinden anket (online) kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemi hastanede çalışan 400 sağlık personelidir. Tüm çalışanlara online olarak gönderilen anket formundan 265 anket formu geri dönmüştür. Değerlendirmeler neticesinde 257 anket formu geçerli olarak kabul edilmiştir. Toplanan veriler SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 26.0 paket programına aktarılmıştır. Veri kontrolü işlemi sonrasında çeşitli analizler yapılmıştır. Sağlık hizmetlerinde kalite standartları (SKS) ve bireysel performans değerlendirme ölçeklerinin toplam ve alt boyutlarının demografik özelliklere göre karşılaştırması ise çalışmanın verileri normallik dağılımına uygun olduğu için parametrik testlerden Independent sample t test (bağımsız örneklem t testi ) ve Tek Yönlü Varyans analizi (ANOVA) testleri ile incelenmiştir. Çalışmada kullanılan sağlıkta kalite standartları ölçeği İlknur KONCA (2021) tarafından geliştirmiş olup Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmıştır. Bu ölçek yönetim süreçleri ve eğitim süreçleri olmak üzere 2 alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçek toplamda 13 maddeden oluşmaktadır. Çalışmada kullanılan bir diğer ölçek ise Schepers (2005) tarafından geliştirilen Özpehlivan (2015)'nın geçerlilik güvenirlik çalışmasını yaptığı bireysel performans ölçeği olup 9 maddeden oluşmaktadır. Çalışma sonucunda, sağlıkta kalite standartları ve alt boyutlarının sağlık çalışanları meslek grupları, kurumda kalite hakkında eğitimleri ile anlamlı farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Covid-19 salgınında görev yapan sağlık çalışanlarının performanslarının da sağlıkta kalite standartları ve alt boyutları ile anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Sağlık çalışanlarının performans düzeyleri cinsiyet durumuna göre farklılık göstermektedir. Sonuç olarak sağlık kurumlarında uygulanan sağlıkta kalite standartlarının, sağlık personelinin performansı üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Üniversite öğrencilerinin fiziksel aktivite düzeyleri ile sağlıklı beslenme tutumlarının incelenmesi: Selçuk Üniversitesi örneği(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Erdoğan, Nagihan; Öz, Nazlı DenizBu çalışmanın amacı, üniverste öğrencilerinin aktivite-inaktivite düzeyleri ile beslenme alışkanlıklarının çeşitli değişkenlere göre değerlendirilmesidir. Çalışmanın örneklemini 2022-2023 güz döneminde Selçuk Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar Fakültesi, Spor Bilimleri Fakültesi ve Konservatuar'da eğitim gören, çalışmaya gönüllü olarak katılan 291 (Nkadın: 148, Nerkek: 143) öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan demografik bilgi ve fiziksel aktivite katılım durumunu sorgulayan form ile Demir ve Cicioğlu tarafından geliştirilen "Sağlıklı Beslenmeye İlişkin Tutum Ölçeği" kullanılmıştır. Verilerin analizinde normal dağılım kriterleri karşılandığından ikili küme karşılaştırmaları için bağımsız grup t testi, ikiden fazla küme karşılaştırmaları için Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Öğrencilerin cinsiyetlerine göre fiziksel aktivite düzey, sıklık ve inaktivite düzeyleri ki kare testi ile sorgulanmıştır. Bu çalışma kapsamında ölçek güvenirlik katsayısı .81 olarak hesaplanmıştır. Araştırmada anlamlılık düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. Çalışmanın sonucunda haftalık ve günlük fiziksel aktivite sıklığı ile cinsiyet arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca değişkenlere göre sağlıklı beslenmeye ilişkin tutum ölçeği alt boyutlarının değerlendirilmesinde cinsiyet, aile tipi, ikamet tipi, beden kitle indeksi, anne-baba eğitim değişkenlerinde herhangi bir anlamlı sonuca ulaşılmazken yaş, ikamet tipi ve aylık gelir değişkenlerinde anlamlı sonuçlara ulaşılmıştır. Bu sonuçlar kötü beslenme alışkanlığının bir etkileyeni olarak yaşın değerlendirilebileceği, evde ikamet eden öğrencilerin yurtta kalanlara göre olumlu beslenme alışkanlıklarının olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar ışığında öğrencilerin beslenme bilgi düzeylerinin geliştirilmesi için bilinçlendirme çalışmalarının ilgililerce organize edilmesi önerilir.