Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1831
  • Öğe
    12-14 Yaş Futbolcularda Hareket Hastalığı ile Fiziksel ve Bilişsel Performans Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Civan, Ali Rıza; Erkmen, Nurtekin
    Bu araştırmanın amacı sporcu ve sedanter katılımcıların hareket hastası olma oranlarının belirlenmesidir. Araştırmanın bir diğer amacı ise 12-14 yaş arasındaki futbolcu ve sedanter katılımcılarda hareket hastalığı ile fiziksel ve bilişsel performansları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmaya 24 aktif futbolcu ve 24 aktif olarak spor yapmayan toplamda 48 erkek dahil edilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 13,00±0,82 yıl, vücut ağırlık ortalaması 43,62±10,47 kg, boy uzunluk ortalamaları 153,88±10,24 cm olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, sporcuların spor deneyimi ortalamaları ise 2,87±0,94 yıl olarak belirlenmiştir. Futbolcu ve sedanter katılımcıların hareket hastalığı deneyimleri için dağlık arazide bisiklet yolculuğu kaydından oluşan yaklaşık 23 dakikalık bir video görüntüsü izletilmiştir. Katılıcıların, hareket hastalığının seviyesi Simülatör Hastalık Anketi (SHA) ve bulantı şiddetleri (BARF) ölçülmüştür. SHA ve BARF şiddeti video izleme öncesi, video izlenmesinden hemen sonra, 10 dk sonra ve 30 dk sonra olmak üzere dört kez değerlendirilmiştir. Aynı zamanda katılıcıların her değerlendirmenin sonunda hareket hastası olup olmadıklarını beyan etmeleri istenmiştir. Katılımcıların fiziksel performansları; reaksiyon sürati (tepki süresi), 10-20-30 metre ivmelenme sürati, pro-agilty çeviklik, reaktif çeviklik, dikey sıçrama, görsel-işitsel reaksiyon testleri ve bilişsel performansları; D2 dikkat testi ile hareket hastalığını uyarmak için izletilen video öncesi ve sonrası ölçülmüştür. Katılımcıların fiziksel ve bilişsel performansları hem sporcu ve sedanter gruplara göre hem de hareket hastası olma durumuna göre değerlendirilmiştir. Verilerin normallik analizinde Shapiro Wilk analiz Testi kullanılmıştır. Normal dağılım gösteren test parametrelerinin karşılaştırılmasında Independent samples T Testi ve Paired Samples T Testi; Normal dağılım göstermeyen test parametrelerinin karşılaştırılmasında ise Mann Whitney U Testi, Wilcoxon Testi ve Friedman Testi kullanılmıştır. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Pearson Ki-Kare Testi uygulanmıştır. Katılımcıların hareket hastası olma durumu ile sporcu veya sedanter olması arasında istatisliksel olarak bir ilişki tespit edilmemiştir (p>0,05). Hareket hastası olduğunu beyan eden sporcuların; dikey sıçrama ve görsel-işitsel reaksiyon değerlerini hareket hastalığı uyaranı öncesi ve sonrası karşılaştırdığımızda performanslarında azalma olduğu ve anlamlı farklılık meydana geldiği tespit edilmiştir (p<0,05). Hareket hastası olan sedanter katılımcılarda ise; reaksiyon sürati (tepki süresi),10-20-30 metre ivmelenme sürati ve pro-agility çeviklik değerlerinde hareket hastalığı uyaranı öncesi ve sonrası anlamlı fark olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Sonuç olarak; katılımcıların aktif sporcu ve sedanter olmasının, bireylerde hareket hastası olma durumunu etkilemediği belirlenmiştir. Görsel uyarı sonucu hareket hastalığının sporcu ve sedanter katılımcıların bilişsel performansları üzerinde olumsuz herhangi bir etkisi saptanmamıştır. Ancak, katılımcıların hareket hastalığını uyarmak için izletilen görsel uyaran sonucunda bazı fiziksel performans testlerinde olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Hareket hastalığını sporcu ve sedanter üzerinde fiziksel performanslarını olumsuz etkisi olabileceğini söyleyebiliriz.
  • Öğe
    Kastamonu İlinde Sağlık Kuruluşlarına Kene Tutunması Şikayeti ile Başvuran Hastalardan Çıkarılan Kenelerin Belirlenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Şahin, Pelin; Uslu, Uğur
    Bu çalışmada Kastamonu ilinde kene tutunması şikayeti ile gelen hastalardan çıkarılan keneler morfolojik olarak incelenip tür teşhislerinin yapılması amaçlanmıştır. Çalışma materyalini Mayıs 2022 - Ağustos 2022 tarihleri arasında Kastamonu ili sağlık kuruluşlarına kene ısırması nedeniyle başvuran 134 hastadan toplanan keneler oluşturmuştur. Çalışmada toplanan kenelerin %61.2’sinin Ixodes ricinus, %18.7’sinin Dermacentor marginatus, %6’sının Haemaphysalis parva, %5.2’sinin Hyalomma marginatum, %3.7’sinin Haemaphysalis punctata, %2.2’sinin Rhipicephalus bursa olduğu belirlenmiştir. Kenelerin çıkarıldığı tüm vücut bölgelerinde en sık olarak I.ricinus’a rastlanmıştır (Ayak bölgesinde %70, boyun bölgesinde %100, göğüs bölgesinde %78, göz kapağında %100, karın bölgesinde %52, kasık ve genital bölgesinde %69, kolda %43, koltuk altında %40, kulakta %56, saçlı deride %57, sırt ve omuz bölgesinde %75, uyluk ve bacakta %44, yüzde %67). İlçelere göre en fazla görülen kene türlerinin dağılımı; D. marginatus Araç ve İnebolu’da %100; I.riciunus Ağlı’da %50 , Devrekani’de %60, Küre’de %50, Seydiler’de %65 ve Merkez’de %70; H.marginatum Küre’de %50 oranında tespit edilmiştir. Bu çalışma sonucunda kene enfestasyonu saptanan hastalarda yapılacak olan araştırmalarda klinik bulguların ele alınması, kenelerin tutunma yerlerinin önemi ve herhangi bir hastalık taşıyıp taşımadığı, bölgenin kene faunasının daha kapsamlı araştırılması gerektiği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Toplumdaki Yaşlı Bireylerin Fiziksel Aktivite Düzeyi ile Düşme Korkusu ve Yaşam Doyumu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tunçbeden, Merve Menekşe; Özaydın, Tuba
    Yaşlanma, doğal bir süreç olup her canlının geçireceği dönemdir. Yaşlılık dönemi fizyolojik ve fonksiyonel kapasitelerde ve yaşam kalitesinde azalma ile ilişkilidir. Yaşlılık döneminde yapılan fiziksel aktivite, hastalıkların önlenmesinde, bağımsızlığın sürdürülmesinde ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde önemli bir etkendir. Araştırma Aksaray ilinde belirlenen iki Aile Sağlığı Merkezine (ASM) kayıtlı olan 65 yaş ve üstü bireylerin fiziksel aktivite düzeyi ile düşme korkusu ve yaşam doyumu arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla Nisan 2022 - Eylül 2022 tarihleri arasında tanımlayıcı ilişki arayıcı türde yapılmıştır. Çalışmaya 225 yaşlı birey katılmıştır. Veriler Sosyodemografik Bilgi Formu, Yaşlılar İçin Fiziksel Aktivite Değerlendirme Ölçeği, Uluslararası Düşme Etkinliği Ölçeği ve Yaşam Doyumu Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde ortalama, standart sapma, minimum-maksimum değer, sayı ve yüzde değerleri Kolmogrow Smirnow testi, Mann Whitney U analizi, Kruskal Wallis testi, Bonferroni düzeltmesi ve Spearman Korelasyon analizi kullanılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 70,65±5,62 yıl olarak tespit edilmiştir. Yaşlıların yaşam doyum ölçeği ortalama puanı 15,38±5,87 (orta düzey) ve uluslararası düşme etkinliği ölçeği ortalama puanı 23,68±6,66 (orta düzey) olarak belirlenmiştir. Ayrıca yaşlılar için fiziksel aktivite değerlendirme ölçeği boş zaman boyutu ortalama puanı 32,04±34,22, ev aktivite boyutu ortalama puanı 108,09±18,89, iş aktivitesi ortalama puanı 27,59±27,26 ve toplam fiziksel aktivite puan ortalaması ise 143,19±39,11 (düşük düzey) olarak tespit edilmiştir. Katılımcıların yaşam doyumu puanı ile toplam fiziksel aktivite puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönlü çok zayıf düzeyde ilişki tespit edilmiştir (r=0,132, p=0,047). Ayrıca katılımcıların yaşam doyum ölçek puanı ile düşme riski puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif yönlü zayıf düzeyde ilişki tespit edilmiştir (r=-0,290, p<0,001). Son olarak katılımcıların düşme riski puanı ile toplam fiziksel aktivite puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif yönlü zayıf düzeyde ilişki tespit edilmiştir (r=-0,280, p<0,001). Araştırmaya katılan yaşlı bireylerin fiziksel aktivite seviyelerinin düşük düzeyde, düşme korkusu ve yaşam doyumlarının orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Yaşlı bireylerin özellikle düzenli fiziksel aktivite yapma yönünden izlenmesi ve desteklenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Yaşlı bireylerin yaşam doyumlarının artması için fiziksel aktivite düzeyine katılımının artması ve düşme korkusunun azaltılması önemlidir.
  • Öğe
    Parvoviral Enteritli Köpeklerde Klinik Labaratuvar ve Nükleer Manyetik Rezonans (NMR) Bazlı Metabolomik Değerlendirmeler
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Biçici, Rümeysa Özlem; Başoğlu, Abdullah
    Bu çalışmada bütün dünyada yaygın olan parvoviral enteritli köpeklerin yaşayabilirlik öngörüsünde ilk defa NMR bazlı metabolomik ölçümler değerlendirilmiştir. Bunun için 10 sağlıklı, 30 hasta, 10 ölen köpek kullanıldı. Hastalığın tanısında fekal hızlı antijen testi ile doğrulanmasında da PCR testi yapıldı. Hasta skorlaması ile birlikte hematolojik (kan gazları ve tam kan) ve kardiyak troponini de kapsayan biyokimyasal analizler yapıldı. Hastaların sağıtımında Ölen hastalar patolojik olarak da incelenmiştir. NMR (Nükleer Manyetik Rezonans) bazlı metabolomik ölçümler Avrupa Birliği destekli Araştırma Alt Yapıları kapsamında İtalya’nın Floransa Üniversitesi NMR merkezinde ölçülmüş ve istatistik analizleri yapılmıştır. Hastalarda klinik tablo, hematolojik ve biyokimyasal analizler ile ELISA bazlı kardiyak troponin bulguları literatür verilerle büyük oranda benzerlikler ve küçük farklılıklar göstermiştir. Bu da çalışmada kullanılan köpeklerin ırk, yaş ve cinsiyet bakımından bir örneklilik olmayışına atfedilebilir. İV sıvı ile birlikte bağırsak etkili geniş spektrumlu antibiyotik, antiemetik, antasit, antianflamatuvar, antioksidan ilaçlardan oluşan destekleyici tedaviyi takiben 30 hasta iyileşti ve 10 hasta 24-48 saat içinde öldü. Patolojik bakılarda hakim tablo, çoklu organ yetmezliği idi. NMR bazlı suda eriyen metabolitlerden sağlıklı gruba göre diğer gruplarda düşük olanlar (fruktoz, glikoz, sitrat, gliserat, karnitin, gliserin, format, laktat, kreatinin) ve yüksek olanlar (tirozin, fenilalanin, izolösin, izovalerat, glikolat, kolat) vardı. Yağda eriyen metabolitlerden de aynı şekilde yüksek olanlar (total kolesterol çeşitleri, yağ asidi çeşitleri, serbest kolesterol ve sfingomiyelin) ve düşük olanlar (fosfogliserid ve doymuş kolesterol) vardı. Bütün bunlardan enerji açığı, yağ mobilizasyonu, glikoneogenezis ve TCA siklüsü eksikliği, karaciğer başta olmak üzere çoklu organ yetmezliği geliştiği anlaşılmaktadır. Hastalıkta yaşayabilirlik öngörüsünde bu suda ve yağda eriyen metabolitler faydalı olabilecektir. Köpek parvoviral enteritisi gibi kritik hastalıklarda patojenik mekanizmaların daha iyi anlaşılmasında ve prognostik değerlendirmede NMR bazlı metabolomiklerin ölçülmesi, klasik hematolojik ve biyokimyasal analizlere göre çok daha faydalı bir metot olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Öğe
    Kadın Voleybolcularda Teknik Becerilerin Lig Statülerine Göre Karşılaştırılması
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Özdemir, Gizem; Taşkın, Halil
    Bu araştırma da kadın voleybolcularda teknik becerilerin (parmak pas, manşet, smaç ve servis) lig statülerine göre karşılaştırılması konusu incelenmiştir. Araştırmaya Türkiye Voleybol Liglerinde mücadele eden 57 sporcu gönüllü olarak katılmıştır. Araştırma kapsamında katılımcıların teknik becerileri voleybol sahası üzerinde belirlenen hedeflere uygulanan teknik becerilere verilen puanlar sonucu elde edilmiştir. Sporculara her bir beceri için 5 hak verilmiş, ölçümler sporculardan bir kez alınmıştır. Araştırmada voleybol teknik becerilerini ölçmek içinAlnedral ve arkadaşlarının (2020) geliştirdiği parmak pas, manşet, smaç ve servis test bataryaları uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; Sultanlar Liginde mücadele eden sporcuların teknik becerilerinin diğer alt liglerde mücadele eden sporcularla kıyaslandığında yapılan tüm teknik testlerde daha iyi sonuçlar elde ettiği görülmüştür (p < 0,05). Bu kapsam da voleybola özgü teknik beceriler, lig statülerine göre farklılık göstermiştir. Lig başarısı arttıkça sporcuların teknik becerilerinin de daha iyi olduğu belirlenmiş, teknik becerilerin başarılı sporcu ve takımlarda önemli bir faktör olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Doğum Sonu Dönemde Babaların Partnerinden Maruz Kaldığı Duygusal Şiddetin Depresyon Düzeyi ve Baba-bebek Bağlanması Üzerine Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tokgöz Kekeç, Havva; Alan Dikmen, Hazer
    Bu çalışma doğum sonu dönemde babaların partnerinden maruz kaldığı duygusal şiddetin babaların depresyon düzeyi ve baba-bebek bağlanması üzerine etkisinin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini 1 Nisan- 1 Eylül 2023 tarihleri arasında Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniklerine başvuran 3-12 aylık bebeğe sahip 350 baba oluşturmuştur. Veriler Kişisel Bilgi Anket Formu, Edinburg Postpartum Depresyon Ölçeği (EPDÖ), Baba-Bebek Bağlanma Ölçeği (B-BBÖ) kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde niceliksel iki grup değerlendirmelerinde Independent Samples T-test, niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi ve Fisher’s Exact Test, Fisher Freeman Halton test kullanıldı. Duygusal şiddet varlığının babaların depresyon düzeyi ile baba-bebek bağlanması üzerine etkisi Lineer Regresyon analizi ile test edildi. Çalışma öncesi etik izin ve kurum izni alındı. Çalışmaya dahil edilen babaların yaş ortalaması 31,41±4,41 olup, babaların duygusal şiddet oranı %43 olarak saptandı. Babaların EPDÖ puan ortalaması 2,27±2,32 olarak belirlendi. Araştırma sonucuna göre babalarda depresyon riski saptanmadı. B-BBÖ puan ortalaması 82,76±6,00 olarak belirlendi. Partnerinden duygusal şiddet gören babaların, EPDÖ toplamından aldıkları puanlar (p=0,001) yüksek iken, B-BBÖ toplamından aldıkları puanlar (p=0,001) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşük saptandı (p<0,01). Babaların EPDÖ toplamından aldıkları puanlar ile B-BBÖ toplamından aldıkları puanlar arasında negatif yönlü istatistiksel olarak anlamlı zayıf düzeyde ilişki saptandı (r=-0,357, p=0,001). Linear regresyon analizine göre duygusal şiddetin babaların depresyon düzeyine (p<0,001) ve baba-bebek bağlanma düzeyine (p<0,001) etkisi istatistiksel olarak anlamlı saptandı. Sonuç olarak babaların maruz kaldığı duygusal şiddet babaların depresyon düzeyi ve bebekleriyle bağlanma düzeyini olumsuz etkilemektedir. Duygusal şiddet eşler arasında rutin tarama ihtiyacını gerektirmektedir. Ebeler, tüm perinatal süreçte geleneksel anne merkezli bakımın yanında aile merkezli bakım hizmetlerini hedeflemelidir. Tüm yeni ebeveynlerin ruh sağlığını değerlendirmeli ve gerektiğinde uygun sevkler yapılmalıdır.
  • Öğe
    Sedanter Kadın Bireylerde Farklı Egzersiz Modellerinin Vücut Yağ Düzeyleri ve Kemik Mineral Yoğunluğuna Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Ceviz, Ebru; Çakmakçı, Oktay
    Bu araştırma; sedanter kadın bireylerde farklı egzersiz modellerinin (kollar, bacaklar, gövde, android, gynoid, toplam) vücut yağ düzeylerine etkisinin incelenmesi amacı ile yapılmıştır. Araştırmaya dahil edilen sedanter 24 gönüllü kadın deneklerin vücut kompozisyonları, yaşları ve genel yağlanma düzeyleri incelenerek, grupların özellikleri benzer olacak şekilde tabakalı randomizasyon yöntemi ile 4 gruba ayrılmıştır. Bu gruplar; Core grubu (C) (n=6), Core+yürüyüş grubu (CY) (n=6) Yürüyüş grubu (Y) (n=6), Step grubu (S) (n=6) belirlenmiş ve çalışmaya yaş ortalamaları 35,42±3,99 olan 4 farklı grubun; Core grubu (C, n=6) (vücut ağırlığı 59,334,61 kg), (boy 1,62,10 cm), Core+yürüyüş grubu (CY, n=6) (vücut ağırlığı 73,9714,45 kg), (boy 1,69,05 cm), Yürüyüş grubu (Y, n=6) (vücut ağırlığı 68,9010,00 kg), (boy 1,65,08 cm), Step grubu (S, n=6) (vücut ağırlığı 63,705,48 kg), (boy 1,66,05 cm) olarak isimlendirilmiştir. Antrenman gruplarına 8 haftalık antrenman periyodu boyunca haftada 3 gün, günde 60’ar dakika 4 gruba ayrılan egzersiz içeriğinin birbirinden farklı bir biçimde egzersiz programları tasarlanarak; Core (C) grubu direnç egzersizlerine bağlı anaerobik ağırlıkta egzersiz, Yürüyüş (Y) grubu aerobik tip de egzersiz Core+Yürüyüş (CY) grubu direnç egzersizlerine bağlı anaerobik ağırlıkta ve bununla birlikte aerobik tipte egzersizi içine alan ve step (S) grubu ise anaerobik eşik düzeyinde egzersiz içeriği oluşturularak antrenmanlar 8 hafta süresince uygulanmıştır. Antrenman periyodu öncesinde ve sonrasında deneklerin deri altı yağ düzeylerinin belirlenmesinde Skinfold (deri kıvrım kalınlığı) ölçüm yöntemi, genel vücut yağı, adipoz ve batın bölgesi yağ kütlesinin belirlenmesinde Dual-Energy X-Ray Absorbsiyometri (DEXA) görüntüleme cihazı kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel analizlerinde SPSS 24 paket programı kullanılmıştır. Tüm katılımcılara ait parametrelerinin ortalama değerleri ve standart sapmaları verilmiştir. Araştırmaya ait verilerin normal dağılımları Shapiro-Wilk testi ile test edilmiştir. Normal dağılmayan veri setleri için çarpıklık ve basıklık değerleri kontrol edilmiş ve ±2 içindekilerin normal dağıldığı kabul edilmiştir. Normal dağılım gösteren veriler için ikili değişkenlerde paired sample t testi, 2’den fazla değişken karşılaştırılmasında ise tek yönlü varyans analizi (Anova) kullanılmıştır. Farklılıkların hangi gruplardan kaynaklandığının tespitinde ise post hoc testlerden Tukey testi kullanılmıştır. Normal dağılım göstermeyen veriler için ikili değişkenlerde Wilcoxon testi, 2’den fazla değişken karşılaştırılmasında ise Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. (p<0,05) anlamlı düzey olarak kabul edilmiştir. Yapılan analizler neticesinde grupların öntest-sontest parametreleri karşılaştırıldığında; C grubu katılımcıların vücut ağırlığı, VKİ, bel, kalça, üst bacak sağ, üst bacak sol, kol sol, chest, subscapula, triceps, biceps, abdominal, suprailiac A, kollar, toplam BMD, kollar yağ, bacaklar yağ, gövde yağ, android yağ, gynoid yağ, toplam yağ ölçümlerinde anlamlı (p<0,05) azalış bulunmuştur. Diğer değerlerde anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. CY grubunun göğüs, bel, kalça, üst bacak sağ, üst bacak sol, chest, subscapula, triceps, biceps, abdominal, suprailiac A, suprailiac B, thigh, calve, kollar, bacaklar, kollar yağ, bacaklar yağ, gövde yağ, android yağ, gynoid yağ, toplam yağ ön-test ve son-test değerleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı (p<0,05) düzeyde azalma tespit edilmiştir. Diğer değerlerde anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Y grubunun, Vücut ağırlığı, VKİ, göğüs, bel, kalça, üst bacak sağ, üst bacak sol, alt bacak sağ, alt bacak sol, subscapula, triceps, biceps, abdominal, suprailiac_A, suprailiac B, thigh, calve, kollar, bacaklar, kostalar, kollar yağ, bacaklar yağ, gövde yağ, gynoid yağ, toplam yağ değerlerinde anlamlı (p<0,05) azalma tespit edilmiştir. Diğer değerlerde anlamlı farklılık bulunmamıştır. S grubunun, vücut ağırlığı, VKİ, göğüs, bel, kalça, üst bacak sağ, üst bacak sol, alt bacak sağ, alt bacak sol, chest, subscapula, triceps, biceps, abdominal, suprailiac_A, suprailiac B, thigh, calve, spine, toplam BMD, kollar yağ, bacaklar yağ, gövde yağ, Android yağ, gynoid yağ, toplam yağ parametrelerinde anlamlı (p<0,05) azalma bulunmuştur. Diğer değerlerde anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Gruplar arası öntest parametreler karşılaştırıldığında tüm parametrelerde ön-test değerleri arasında gruplar arası istatistiksel açıdan anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Ko parametresinde C grubunun CY grubundan önemli (p<0,05) düzeyde düşük olduğu tespit edilmiş olup diğer gruplar arası farklılıkların önemli olmadığı görülmüştür. TBMD düzeyleri incelendiğinde C ve CY gruplarının son-test parametreleri arasında C grubunun CY grubundan önemli (p<0,05) düzeyde düşük olduğu görülmüştür. Diğer gruplar arası değerler benzerdir. Sonuç olarak; sedanter kadın bireylere uygulanan 8 haftalık farklı egzersiz modellerini içeren antrenman periyodu sonucunda Core, Core+yürüyüş, Yürüyüş ve Step tüm grupların çevre ve vücut yağ oranlarında genel olarak bir azalma görüldüğü fakat gruplar arasında istatistiki manada bir farklılığın olmadığı tespit edildi. Nitekim; farklı tiplerde uygulanan antrenman yöntemlerinin en azından bu çalışmada bir farklılık oluşturmadığı görülmüştür.
  • Öğe
    Adölesan Çağı Kız ve Erkeklerde Kardiyovasküler Uygunluk ve Vücut Kompozisyonu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Ziyanak, Hacı Ömer; Revan, Serkan
    Bu araştırmada adölesan dönemi kız ve erkeklerde kardiyovasküler uygunluk ve vücut kompozisyonu arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya Kumluca Çok Programlı Lisesinde okuyan 9-10-11-12. sınıflarında okuyan 14-18 yaş arasındaki erkek ve kız olmak üzere toplam 169 öğrenci katılmıştır. Deneklerin vücut ağırlığı ve boy uzunluğu, bel, karın ve kalça çevresi ölçümleri ve 1600m koş/yürü testi ölçümleri yapılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişki pearson korelasyon katsayısı ile belirlenmiş ve pearson korelasyon matrisi kullanılmıştır. Person korelasyon katsayısının 0,00-0,25 aralığı çok zayıf, 0,26-0,49 aralığı zayıf, 0,50-0,69 aralığı orta, 0,70-0,89 aralığı yüksek, 0,90-1,00 aralığı çok yüksek olarak yorumlanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, kızlarda maksimal oksijen tüketimi (maksVO2) ile vücut ağırlığı (r= -0,77), beden kütle indeksi (r= -0,88), bel çevresi (r= -0,74), kalça çevresi (r= -0,79) ve karın çevresi (r= -0,76) arasında negatif yönde yüksek düzeyde bir ilişki tespit edilmiştir. Erkeklerde ise maksVO2 ile beden kütle indeksi (r= -0,76) ve karın çevresi (r= -0,70) arasında negatif yönde yüksek düzeyde, vücut ağırlığı (r= -0,60), bel çevresi (r= -0,62) ve kalça çevresi (r= -0,56) arasında ise negatif yönde orta düzeyde bir ilişki tespit edilmiştir. Sonuç olarak, kız ve erkeklerde kardiyovasküler uygunluk ile vücut kompozisyonu arasında benzer ilişkiler olduğu söylenebilir.
  • Öğe
    Türkiye'de Deve Sütlerinde Başlıca Patojenlerin Prevalansı
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Boughezala, Abderraouf; Güner, Ahmed
    Dünyada deve sütünün büyük bir kısmı biyoaktifpeptitlerin etkisinden yararlanmak için ısıtılmadan içilmektedir. Çalışmada, deve sütünün Salmonella spp, Escherichia coli ve Listeria monocytogenes ve koagülaz pozitif Stafilokok gibi başlıca gıda kaynaklı patojenlerle kontaminasyonunun araştırılması amaçlandı. Başta Aydın, Denizli ve Alanya olmak üzere Türkiye'deki farklı deve yetiştiricilerinden 75 adet deve sütü örneği toplandı. Çalışmada mikrobiyolojik analizler ISO referans yöntemlerine göre yapıldı. Farklı bölgelerden toplanan 75 adet süt örneğinin mikrobiyolojik analizleri sonucunda hiçbir örnekte Salmonella spp, E. coli O:157 ve L. monocytogenes'e rastlanmadı. Sadece yedi örnekte koagülaz pozitif Stafilokok tespit edildi. Patojenler arasında sadece koagülaz pozitif Stafilokokların saptanması, Türkiye'de deve yetiştiriciliğinin mera formundan ziyade az sayıda evlerde yapılmasına bağlanabilir. Hijyenik süt üretimini teknoloji ve sağım makineleri ile yükseltmek için bu alanlarda araştırmalar yapılması gerekmektedir. Ayrıca deve sütünün toplanması, taşınması, işlenmesi ve depolanması sırasında hijyeninin kontrol edilmesi esastır.
  • Öğe
    Effects of Supplementation of Encapsulated Essential Oil Blend to Dairy Cow Rations on in Vitro Rumen Fermentation and Digestibility
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Ahmad, Muhammad Moiez; Arslan, Cavit
    Bu in vitro çalışma, iki farklı oranda NDF içeren süt ineği toplam karışım rasyonlarına (% 36.48 NDF = TKR-1 ve % 46.07 NDF = TKR-2) değişen dozlarda (0, 50, 100, 200, 300, 400 ve 500 mg/L) etken madde olarak kaplanmış formda kişniş tohumu yağı, eugenol, geranil asetat, ve geraniol içeren ticari bir esansiyel yağ karışımı ilavesinin bazı rumen fermentasyon parametreleri ile kuru madde ve NDF sindirimi üzerine etkilerini belirlemek amacıyla iki deneme halinde yapıldı. Deneme I ve Deneme II'de; kaba: konsantre yem oranı 60: 40 olan toplam karışım rasyonla beslenen yaklaşık 650 kg canlı ağırlıktakı iki adet kanüllü süt ineğinden alınan rumen sıvısı kullanıldı. Deneme I; otomatik modüler in vitro gaz üretim sistemi ile yapıldı. Bu denemede; esansiyel yağ karışımı ilavesinin rumen fermentasyon ürünlerinden total gaz üretimi, pH, amonyak azotu, total uçucu yağ asitleri, asetik-, propiyonik- ve bütirik asit üretimi üzerine etkileri 24. ve 48. saatlerde belirlendi. Ayrıca, üretilen asetik-, propiyonik- ve bütirik asit miktarından hareketle TKR-1 ve TKR-2'nin ürettiği karbondioksit ile asetik-, bütirik asit ve karbondioksit miktarından hareketle metan miktarı, 24. satte üretilen gaz miktarı ve besin madde içeriğinden hareketle organik madde sindirilebilirliği ve metabolik enerji değerleri hesaplandı. Deneme II; Daisy in vitro Fermentation System tekniğiyle yapıldı. Esansiyel yağ ilavesinin TKR-1 ve TKR-2'nin in vitro gerçek kuru madde ve NDF sindirilebilirliği Ankom DaisyII Inkübatör'de 48 saatlik inkübasyonun ardından belirlendi. Deneme I sonucunda; farklı oranlarda esansiyel yağ karışımı ilavesinin TKR-1 ve TKR-2'de yukarıda adı geçen rumen fermentasyon ürünleri, karbondioksit ve metan üretimi ile organic madde sindirimi ve metabolik enerji değeri üzerine olumlu yada olumsuz etkisinin olmadığı belirlendi. TKR-2'de inkübasyonun 24. saattindeki total gaz üretimi, propionik asit konsantrasyonu, organik madde sindirimi ve metabolik enerji değerinin linear olarak arttığı tespit edildi. Deneme II sonucunda; TKR-1 ve TKR-2'nin in vitro gerçek kuru madde ve NDF sindiriminin genel olarak orta (200 ve 300 mg/L) ve yüksek (400 ve 500 mg/L) düzeydeki esansiyel yağ karışımı ilavelerinde arttığı belirlendi. Bu araştırmada elde edilen bazı rumen fermentasyonu parametreleri ve besin madde sindirilebilirliği sonuçlarına göre, kapsüle edilmiş formda esansiyel yağ karışımı ilavesinin total gaz üretimi, pH, amonyak azotu, total uçucu yağ asitleri, asetik-, propiyonik- ve bütirik asit, metan, organik madde sindirilebilirliği ve metabolik enerji değeri üzerinde değişikliğe sebep olmadığı, orta ve yüksek dozlarda ilavelerin ise kuru madde ve NDF sindirimi üzerinde olumlu etki yaptığı kanaatine ulaşıldı.
  • Öğe
    İvesi Kuzuların Doğum Ağırlığını Etkileyen Bazı Çevresel Faktörlerin Exhaustive CHAID Karar Ağacı Algoritması ile İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Atik, Ali; Çam, Mustafa; Yonar, Harun
    Bu araştırma, Mersin ilinde yetiştiriciliği yapılan ve “Halk Elinde Ülkesel Küçükbaş Islah Projesi” kapsamında ana baba kayıtları tutulan 15 İvesi koyunu işletmesinde doğan kuzuların doğum ağırlığına etki eden faktörlerin Exhaustive CHAID algoritması kullanılarak tespit edilmesi amacı ile yapılmıştır. Doğan kuzuların genel doğum ağırlığı ortalaması 3 635  838 gr bulunmuştur. Çalışma sonucunda elde edilen Regresyon ağaçları incelendiğinde doğum ağırlığına doğum tipi (P=0,001), anaların beslenmesi (P=0,001), baba yaşı (P=0,001), rakım (P=0,001), ana yaşı (P=0,02) ve cinsiyetin (P=0,03) etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. En yüksek doğum ağırlığı olarak, anası gebelik döneminde meraya ek olarak arpa kırması  ot samanı ile beslenmiş, babaları 2, 3, 4 yaşlı ve tek doğan kuzulardan elde edilen doğum ağırlığı 4 574  470 gr bulunmuştur. Rakım yönünden incelenen regresyon ağacında rakım ile ananın beslenmesinin de dikkate alınması ile şeker pancarı + ot samanının ova bölümünde, arpa kırması + ot samanının ise yamaç ve yayla bölgelerinde doğum ağırlığına pozitif katkı sağladığı tespit edilmiştir. İvesi kuzularında yüksek kuzu doğum ağırlığı elde edilmesi için anaçlara gebeliğin son 2 ayında 500 g ilave arpa kırması veya şeker pancarının ot samanı ile birlikte meraya ek olarak verilmesi önerilir. Aynı zamanda İvesi yetiştiriciliğinin kuzu doğum ağırlığı bakımından 1000 m altı rakımda yetiştirilmesi tavsiye edilebilir.
  • Öğe
    Türkiye'de Tüketime Sunulan Kekik Yağlarının Antioksidan Özellikleri
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Gül, Nilay; Yalçın, Suzan
    Türkiye’de tüketime sunulan kekik yağlarının antioksidan özelliklerini belirlemek için yapılan bu çalışmada farklı bölgelerden 31 adet kekik yağı temin edilmiştir. Kekik yağlarından 11 adedi geleneksel yöntem ile üretilmiş iken 20 adedi ticari işletmelere ait üretimdir. Kekik yağları renk parametreleri, toplam fenolik madde, DPPH radikal süpürme aktivitesi, DPPH inhibisyon konsantrasyonu, toplam antioksidan kapasite, toplam oksidan kapasite ve oksidatif stres indeksi yönünden incelenmiştir. Kekik yağlarında renk parametrelerinin çok değişken olduğu saptanmıştr. Kırmızılık (a*) değeri geleneksel üretim kekik yağlarında ticari işletme üretimine göre daha düşük bulunmuştur. TPS, DPPH radikal süpürme aktivitesi, IC50 ve TAS bakımından geleneksel üretim ve ticari işletme üretimi arasında farklılık görülmemiştir. Ancak geleneksel üretim kekik yağlarında TOS ve OSI değerleri yüksek çıkmıştır. Ayrıca geleneksel üretim kekik yağlarında TPS, DPPH, TOS ve OSI değerlerinin birbirlerinden çok farklı olduğu geniş bir varyasyon olduğu da gözlenmiştir. Bu nedenlerle geleneksel üretim kekik yağlarının kullanımında dikkatli olunması gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Babaların Bebek Bağlanma Düzeyi ile Emzirmeye Etkisinin İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tatlınar, Abdullah; Küçükoğlu, Sibel
    Bu çalışma babaların bebek bağlanma düzeyi ile emzirmeye etkisinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma, Konya Şehir Hastanesi Pediatri polikliniklerine Nisan-Ağustos 2022 tarihleri arasında bebeğini kontrol ve muayene amacıyla getiren 306 baba ile tanımlayıcı ve kesitsel türde yapıldı. Veriler; Baba Tanıtıcı Bilgi Formu, Baba Bebek Bağlanması Ölçeği (BBBÖ), Babaların Emzirmeye Etkisi Ölçeği (BEEÖ) kullanılarak toplandı. Verilerin analizde tanımlayıcı istatistikler, Mann-Whitney U testi, Kruskal Wallis analizi kullanıldı. p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi. Çalışmanın her aşamasında etik ilkelere sadık kalındı. Babaların yaş ortalamasının 27,77± 3,36 olduğu, büyük çoğunluğunun üniversite ve üzeri düzeyde eğitim aldığı (%79,4), çekirdek aile yapısına sahip oldukları (%92,2), gebeliğin planlı şekilde gerçekleştiği (%71,9) bulundu. Bebeğin takiplerine eşiyle birlikte gelme durumu ile BBBÖ (Sabır ve Hoşgörü alt boyutu hariç) alt boyutları ve toplam bağlanma puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edildi (p<0,05). Yaş, eğitim durumu, çalışma düzeni, eş eğitim durumu, yaşanılan yer ve aile tipine göre BBBÖ ve alt boyutları puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlemlenmedi (p> 0.05). Babaların gelir düzeyi ile BEEÖ toplam puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Aile tipi ve gebeliğin planlama durumunun BBBÖ ve alt boyutları anlamlı farklılık göstermediği görülmüştür (p< 0,05). Bu çalışma sonuçları gebelik sürecinde babaların eşleri ile birlikte takiplere gelmesinin paternal bağlanma üzerinde etkili olduğunu, doğum sonrası süreçte ailelerin ekonomik olarak desteklenmesinin de babaların emzirmeye etkisini artırdığını gösterdi. Eşlerin doğum öncesi süreçten başlayarak birlikteliğinin artırılması ve özellikle sosyoekonomik durumu kötü olan ailelerin uygun kaynaklar ile desteklenmesi önerildi.
  • Öğe
    Egzersiz Türlerinin Ergenlik Dönemindeki Bireylerin Bilişsel İşlevleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Erdem Yorulmaz, Büşra; Aslan, Hüseyin
    Bu çalışma; ergenlik dönemindeki bireylerin, farklı egzersiz türlerinin bilişsel işlevler üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın temel amacı, egzersiz yapmanın bilişsel işlevler üzerindeki etkisini incelemek ve en etkili egzersiz türünü belirlemektir. Konya Karatay İlçesi'nde bulunan Çatalhüyük Anadolu Lisesi'nde okuyan 100 öğrenci üzerinde gerçekleştirilen bir çalışma, egzersizin bilişsel işlevler üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma 12 hafta boyunca gerçekleştirilmiş olup; haftada 2 gün, günde 1 saat olmak üzere öğrencilere kuvvet, sürat, koordinasyon ve dayanıklılık geliştirmeye yönelik egzersizler yaptırılmıştır. Kontrol grubu olarak da bir grup belirlenmiştir. Egzersize başlamadan önce ve 12 haftanın sonunda d2 dikkat testi yapılmıştır. On iki hafta süre ile uygulanan egzersiz programı ön test ve son test değerleri karşılaştırıldığında; egzersiz yapmanın psikomotor hız ve seçici dikkat arasındaki dengeyi arttırdığı, motivasyon ve psikomotor hızdaki istikrarı arttırdığı, psikomotor hızını, öğrencinin öğrendiğini harekete geçirme hızını, bilgiyi organize edip sunma hızını, dikkat vermenin normal dağılım ölçüsünü, işlem hızını, tamamlanan iş miktarını, motivasyonu arttırdığı görülmüştür. Elde edilen veriler, egzersiz yapan grupların bilişsel işlevlerindeki değişiklikleri analiz etmek için kullanılmıştır. Bulgular, egzersiz yapmanın bilişsel işlevler üzerinde önemli bir etkisi olduğunu göstermiştir. Bu çalışmanın sonuçları, ergenlik dönemindeki gençlerin bilişsel sağlığını desteklemek amacıyla egzersizin rolünü anlamamıza yardımcı olabilir. Egzersizin bilişsel işlevler üzerindeki etkilerinin daha fazla incelenmesi, gençlerin bilişsel gelişimini desteklemek için uygulanacak stratejilerin oluşturulmasında rehberlik edebilir.
  • Öğe
    Holstein Sığırında Intravenöz Regional Anestezi Bölgesinin Vasküler Makroanatomisi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Etyemez, Osman; Gezici, Memduh
    Ivra yönteminde kullanılan damarların makroanatomisini göstererek ivra uygulayıcılarına rehberlik etmek amaçlanmıştır. Bu amaçla ayak damarlarını görünür hale getirmek için ayak damarlarına renklendirilmiş sıvı latex verilerek diseksiyon çalışmaları yapılmıştır. Kullanılan diseksiyon materyallerinden 3 tanesi üzerine şeffaf epoksi reçine sürülerek kalıcı hale getirilmiştir. Uzun süreli gerçeğe yakın görünümde eğitim materyali olarak kullanımı amaçlanmıştır. Araştırmada Konya Ereğli Akşeker Et Entegre Tesisinde kesilen Sığırdan (1, 5; 2, 5 yaşlı) temin edilmiştir. 15 adet sığır ön ayağı ve 15 adet sığır arka ayağı kesimden hemen sonra alındı. Hayvanların yaşları Tarım ve Orman Bakanlığı küpe sorgulama sistemi üzerinden doğum tarihleri belirlendi. Elde edilen materyaller yıkandı. Ayak materyallerinin bilek eklemi seviyesindeki damarları izotonik tuzlu su ile temizlendikten sonra arterlere kırmızı çini mürekkebi ile renklendirilmiş latex, venalara ise mavi çini mürekkebi ile renklendirilmiş latex enjekte edildi. Damar içerisindeki latex sıvısının katılaşması için 48 saat beklendi ve diseksiyon işlemine başlandı. Venalar ve yakınındaki anatomik yapılar fotoğraf makinası ile görüntülendi. Ön ayağın dorsalinde v. dig. dorsalis com. III, a. antebrachialis superficialis cranialis’in lateral bitişiğinde metacarpus’un proximo–medialinde n. radialis’in superficial dalı ile deri arasında interdigital aralığa doğru indiği gözlendi. v. digitalis dorsalis com. III proximal olarak kalp yönünde ilerleyerek v. cephalica accessoria adını alır. V. digitalis dorsalis com. III aynı isimli sinir ile art. interphalangea proximalis manus düzeyinde v. digitalis dorsalis propria III ve v. digitalis dorsalis propria IV adını aldığı tespit edildi. Ön ayağın palmarında mahmuzların bilateral kenarında v. dig. palmaris com. II ve v. dig. palmaris com. IV belirlendi. Arka ayaklarda ise pratikte dorsal olarak v. saphena lateralis’in cranial dalı, plantar olarak ise mahmuzların önünde v. dig. plantaris com. II, v. dig. plantaris com. IV tespit edildi. Ayak materyallerine transversal kesitler yapıldı. Elde edilen kesit görüntüler diğer resimlerle beraber IVRA görüntüleri zenginleştirildi. Tüm bu resimler IVRA uygulayıcıları için yol gösterici bir rehber olduğu düşünülmektedir.
  • Öğe
    Lise Öğrencilerine Uygulanan Bilinçli Farkındalık Eğitim Programının Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzına Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Gülcan, Zeynep Sümeyye; Lök, Neslihan
    Bu çalışma, lise öğrencilerine uygulanan bilinçli farkındalık eğitim programının, öğrencilerin sürekli öfke düzeyi ve öfke ifade tarzına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu araştırma ön test son test deseninde tasarlanmış randomize kontrollü bir çalışmadır. Araştırma Konya ilinin Selçuklu ilçesinde yer alan Selahaddin Eyyubi Anadolu Lisesinde dokuzuncu sınıfta öğrenim gören, sürekli öfkesi yüksek olan 52 öğrenci (müdahale:26, kontrol:26) ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında Kişisel Bilgi Formu, Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzı Ölçeği kullanılmıştır. Müdahale grubundaki öğrencilere altı hafta boyunca, haftada bir ders saati (40 dk) olmak üzere Bilinçli Farkındalık Eğitimi verilmiştir. Kontrol grubundaki öğrencilere herhangi bir girişim uygulanmamıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; bağımsız gruplarda t testi, Wilcoxon analizi ve ki-kare analizi yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre, Bilinçli Farkındalık Eğitimi’nin öğrencilerin sürekli öfke ve öfke ifade tarzları üzerine olumlu etkileri olmuştur. Eğitim sonrası müdahale grubundaki öğrencilerin Sürekli Öfke puan ortalamasında anlamlı azalma olduğu saptanırken (p<0,05), kontrol grubundaki öğrencilerin iki ölçümden elde edilen Sürekli Öfke puan ortalamaları arasında anlamlı fark olmadığı görülmüştür (p>0,05). Müdahale grubundaki öğrencilerde İçe Yönelik Öfke ve Dışa Yönelik Öfke puan ortalaması Bilinçli Farkındalık eğitimi sonrasında anlamlı derecede azalma gösterirken kontrol grubundaki öğrencilerde ise anlamlı derecede arttığı sonucuna ulaşılmıştır. (p<0,05). Müdahale öncesinde iki grubun Öfke Kontrol puan ortalamaları arasında anlamlı fark yokken müdahale sonrası müdahale grubunun Öfke Kontrol puan ortalamasının arttığı ve iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark oluştuğu bulunmuştur (p<0,05). Bu çalışmanın sonuçları doğrultusunda, Bilinçli Farkındalık Eğitim Programının lise öğrencilerinin sürekli öfkesini azaltan ve öfke ifade becerilerini geliştirmesine yardımcı olan etkili bir müdahale olduğu ifade edilebilir.
  • Öğe
    Pes Planus Tanılı Hastalarda Aksların ve Açısal Parametrelerin Radyografik Ölçümle Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Ekici, Hasan; Kağan Karabulut, Ahmet
    Pes planus (PP); yürüme adaptasyonunu etkileyen, ayakta ciddi ağrı şikayetine neden olabilen, kişinin yaşam kalitesini bozan ve klinik muayene gerektiren, ayakta mekanik bir anomalidir. Farklı tanı koyma metodları olmakla beraber, radyografik sonuçlar üzerinde yapılan açı ölçümleri ile de PP tanısı konmaktadır. Çalışmamızın amacı; literatürde kullanılan açıların PP ve Calcaneal spur (CS) tanılı hastalarda sonuçlarının karşılaştırılması, cinsiyet, taraf ve yaş farklılıklarına göre değerlendirilmesidir. Çalışmamıza; Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilimdalı arşivinde radyografileri bulunan 18 yaş ve üzeri PP tanılı 50 hasta (27 kadın, 23 erkek) ve CS tanısı alan 50 hasta (34 kadın, 16 erkek) dahil edildi. Ayakta travma, ortopedik cerrahi hikayesi ve ek hastalık bulunması dışlama kriterleri olarak belirlendi. Anteroposterior direkt grafide; talo-kalkaneal açı, talus 1. metatars açısı ve talo-naviküler örtünme açısı ölçüldü. Lateral grafide; talo-kalkaneal açı, talus-1. metatars açısı, kalkaneal inklinasyon (calcaneal pitch) açısı ve talo-horizontal açı ölçüldü. Ölçümler PP ve CS tanılı hastalarda ortalama değerleri ile karşılaştırıldı. Gruplar içinde de cinsiyet, taraf ve yaş farklılıklarına göre karşılaştırmalar yapıldı. Kalkaneal inklinasyon açısı ve talus-1. metatars açısının (lateral) PP tanılı hastalarda CS tanılı hastalara göre daha küçük ve farkları istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Talo horizontal açı ise PP tanılı hastalarda CS tanılı hastalara göre daha büyük ve farkları istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). PP tanılı hastalarda açısal değerlerin; cinsiyetlere, taraf ve yaş farklılıklarına göre anlamlı farkının olmadığı bulundu (p>0,05). CS tanılı hastalarda açısal değerlerin; cinsiyet farklılıklarına göre anlamlı farkının olmadığı, taraflara göre talo kalkaneal (lateral) açının; sağ tarafta 41,85 derece, sol tarafta ise 45,5 derece ve bu farkın anlamlı olduğu bulundu (p=0,02). CS tanılı hastalarda; yaş farklılıkları ile talo horizontal ve talo kalkaneal (lateral) açıların negatif korelasyonlu olduğu görüldü. Sonuç olarak radyolojik sonuçlar üzerinde yapılacak açı ölçümlerinin Pes planus’ta tanı koyma kriteri olarak güvenle kullanılabileceği, literatürde en sık kullanılan açılardan; kalkaneal inklinasyon açısı, talus-1. metatars açısı (lateral) ve talo horizontal açının Pes planus tanı ve değerlendirilmesinde daha belirleyici olduğu kanısına ulaşıldı.
  • Öğe
    Hemşirelik Lisans Öğrencilerinde Savunuculuk Eğitiminin Sosyal Adalet Savunuculuğu Becerisi ve Etik Duyarlılık Üzerine Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışma
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Demirören, Nesime; Akın, Belgin
    Bu çalışma bir kamu üniversitesi hemşirelik son sınıf lisans öğrencilerinde savunuculuk eğitiminin sosyal adalet savunuculuk becerisi ve etik duyarlılık üzerine etkisini belirlemek amacıyla planlanmış randomize kontrollü çalışmadır. Araştırma, 2019-2020 eğitim öğretim yılı güz döneminde Konya’ da bir Hemşirelik Fakültesinde gerçekleşmiştir. Çalışma grubunu lisans son sınıf 120 öğrenci içinden dahil etme kriterlerini karşılayan 112 öğrenciden basit rastgele örnekleme ile seçilen 80 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmaya alınan 80 öğrenci deney (40) ve kontrol (40) gruplarına randomize olarak atanmıştır. Gruplar ön test puan ortalamalarına göre benzer bulunmuştur. Deney ve kontrol gruplarına uygulanan ön ve son testler, Bilgi Formu Sosyal Adalet Savunuculuğu Ölçeği, Ahlaki Duyarlılık Ölçeğidir. Deney grubundaki öğrenciler savunuculuk eğitimi almıştır. Savunuculuk eğitim programı 12 hafta boyunca 2 saat olmak üzere teorik eğitim, vaka tartışması, film ve video gösterimi, Web tabanlı çalışma, Sosyal Güvenlik Kurumu uygulaması, poster hazırlığı ve sunum etkinliği gibi çeşitli çalışmalar içermektedir. Kontrol grubu rutin ders programını almıştır. Her iki gruba 26/ Aralık/ 2019 tarihinde son testler uygulanmıştır. Veriler, bağımlı gruplarda t testi ve etki büyüklüğü Cohen d (%95 CI) ile değerlendirilmiştir. Araştırma öncesi girişimsel olmayan klinik araştırmalar etik kurul izni alınmıştır. Çalışmanın sonucunda, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin SAS ve ADA ölçeği ön ve son test puan ortalamaları karşılaştırılması ve deney grubu öğrencilerinin SAS ve ADA ön ve son test puan ortalamalarının zamana göre değişiminde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.005). Etki büyüklüğü güçlü düzeydedir. Uygulanan savunuculuk eğitim programı öğrencilerde sosyal adalet savunuculuğu becerisi ve ahlaki duyarlılığı anlamlı düzeyde artırmıştır. Savunuculuk eğitim programının farklı öğrencilerde test edilmesi önerilir.
  • Öğe
    Sosyal Medyada Yer Alan Gerilla Pazarlama Faaliyetlerinin Satın Alma Davranışına ve Marka Çağrışımına Etkisi: Konya İlinde Yer Alan Özel Hastanelere Yönelik Bir Araştırma
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Kavuncu, Büşra; Yaman, Zührem
    Bu çalışmanın amacı; özel sağlık kuruluşlarının sosyal medyada paylaştığı gerilla pazarlama faaliyetlerinin marka çağrışımına ve satın alma davranışına etkisini araştırmaktır. Bu araştırma ile gerilla pazarlama, marka çağrışımı ve satın alma niyeti ile ilişkilendirerek incelenecektir. Çalışma Konya Selçuklu, Meram ve Karatay İlçelerinde ikamet eden yetişkin gönüllülere uygulanacaktır. Araştırmanın evreni 1.314.824 kişidir. Çalışmada 500 kişi örnekleme dahil edilmiştir. Anket yöntemi kullanılarak toplanan veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Anket formu üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde ankete katılan bireylerin demografik özelliklerine ve sosyal medya kullanımına ilişkin sorular yer almaktadır. İkinci bölümde sosyal medyada gerilla pazarlama paylaşımlarının tüketicilerin vermiş olduğu tepkileri ölçmek için geliştirilmiş sorular yer almaktadır. Bu 27 maddelik ölçek Gökerik (2019) tarafından geliştirilmiştir. Araştırma kapsamında ölçeklere ilişkin yapının geçerliliği faktör analizi ile test edilmiştir. Araştırmada ölçeğin güvenilirlik katsayısı değeri 86,7 olarak bulunmuştur. Üçüncü bölümde marka çağrışımını ölçen 5 adet soru yer almaktadır. Marka çağrışımı ölçeği, Özkoç (2018) tarafından uyarlanış geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada güvenilirlik katsayısı 72,2 olarak bulunmuştur Ankette 5’li likert tipi ölçek kullanılmıştır. Katılımcıların ölçekteki ifadelere katılma durumlarını 1 ile 5 arasında puan vererek belirlemeleri istenmiştir. Puanlama 1-Kesinlikle Katılmıyorum, 2- Katılmıyorum, 3- Kararsızım, 4-Katılıyorum, 5-Kesinlikle Katılıyorum şeklinde sıralanmıştır. Katılımcıların %53,8’i erkek ve %53,4’ü evlidir. Yaklaşık %92’si gerilla pazarlama örneklerini gördüğünü belirtmektedir. Katılımcıların %20’si sağlık kuruluşuna ait sosyal medyayı her gün ziyaret ettiği görülmektedir. T testi sonuçları cinsiyet ile gerilla pazarlama, satın alma davranışı arasında anlamlı farklılık olduğu ve erkeklerin puanlarının yüksek olduğu belirlenmiştir. Medeni durum açısından üç değişkende de anlamlı farklılık vardır. Evlilerin ölçek puanları bekarlara göre daha yüksektir. Anova testi sonucunda yaş ile gerilla pazarlama, marka çağrışımı, satın alma davranışı arasında anlamlı farklılık olduğu ve Scheffe testine göre bu farkın genellikle 25-38 yaş aralığından kaynaklandığı belirlenmiştir. Sosyal medya uygulamalarını kullanım sıklığı ile üç değişken arasında yapılan korelasyon analizine göre pozitif yönlü anlamlı ilişki bulunmuştur. Sağlık kurumuna ait sosyal medya hesabını ziyaret etme sıklığı ile gerilla pazarlama, marka çağrışımı ve satın alma davranışı arasında ilişki bulunamamıştır. Gerilla pazarlamanın marka çağrışımını ve satın alma davranışını etkilediği regresyon analizi ile belirlenmiştir. Ayrıca marka çağrışımının da satın alma davranışını etkilediği belirlenmiştir. Sonuç olarak; dünyada gerilla pazarlamanın öneminin ve kullanımının gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Gerilla pazarlama stratejilerinin maliyet avantajı sağlamasından dolayı sağlık hizmetlerinde kullanımının avantaj sağlayacağı düşünülmektedir. Sağlık işletmelerinin yaratıcı, hayal gücüne dayalı ve insanları etkileyen gerilla pazarlama faaliyetlerinden yararlanması rekabette üstünlük sağlarken aynı zamanda maddi kazanımlarına da katkı sağlayacaktır. Sağlık hizmetlerinde gerilla pazarlama faaliyetleri, hastaların zihninde markaya dair çağrışım uyandırmaktadır. Tüketicilerin sağlık kuruluşunu tercih etmesinde markanın zihinde öne çıkmasına yardımcı olacaktır.
  • Öğe
    Multiple Skleroz Yönetiminde Hemşire Liderliğinde Öz Düzenlemeyi Destekleyen İnteraktif Web Tabanlı Programın Geliştirilmesi ve Etkisinin Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Koçak, Ayyüce Tuba; Arslan, Selda
    Araştırma Multiple Skleroz (MS) yönetiminde hemşire liderliğinde öz düzenlemeyi destekleyen interaktif web tabanlı programın (Yönetebilirim) geliştirilmesi ve geliştirilen programın öz yönetim, yorgunluk ve kaygıya olan etkisini inceleme amacıyla yürütülmüştür. Web tabanlı program, öz yönetim stratejileri temelinde, dinleme, planlama, yapma, inceleme ve eyleme geçme basamaklarından oluşan STAR modeli rehber alınarak eylem araştırması sonucunda oluşturulmuştur. Web tabanlı programın öz yönetim, yorgunluk ve kaygıya olan etkisi, paralel grup desende randomize kontrollü araştırma ile değerlendirilmiştir. Araştırma, Konya’da bir üniversite hastanesi nöroloji kliniğinde yürütülmüştür. Çalışma grubunu, blok randomizasyonla 38 müdahale, 38 kontrol grubuna olmak üzere 76 MS’li birey oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında, Birey Tanılama Formu, MS Öz-Yönetim Ölçeği, Yorgunluk Şiddet Ölçeği ve Durumluluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada, müdahale grubu, sekiz hafta süreyle “Yönetebilirim”i kullanmış, kontrol grubu herhangi bir girişim almamıştır. Araştırmanın yürütülmesi için etik kurul izni, kurum izni ve hastalardan onam alınmış, protokol kaydı yapılmıştır (Clinical Trial No: NCT05393765). Verilerin istatistiğinde SPSS 25.0 programı kullanılarak, ortalama, yüzde ve standart sapma hesaplamalarından yararlanılmıştır. Grupların dağılımını inceleme için ki-kare, gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız gruplar için t testi, zaman ve grup etkileşimini inceleme için karma ANOVA analizinden yararlanılmıştır. Deney tasarımına uygun etki büyüklükleri hesaplanmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak alınmıştır. Yaş ortalamasının müdahale grubunda 35,89±10,94, kontrol grubunda 34,26±9,66 olduğu bulunmuştur. Grupların, sosyodemografik ve hastalık özellikleri bakımından benzer dağılıma sahip oldukları saptanmıştır (p>0,05). Müdahale grubunda uygulamadan sonra, öz yönetim puanının anlamlı olarak arttığı ve orta düzeyde bir etki büyüklüğüne sahip olduğu belirlenmiştir (p<0,01, pη2=0,114). Müdahale grubunda uygulamadan sonra, yorgunluk şiddeti, durumluluk ve süreklilik kaygı düzeyinde ise anlamlı bir değişim olmamıştır (p>0,05). Müdahale grubundaki bireylerin tamamına yakını, web programının bilgilendirici ve kullanışlı olduğunu ifade etmiştir. MS yönetiminde hemşire liderliğinde öz düzenlemeyi destekleyen interaktif web tabanlı programın MS’li bireylerin öz yönetimlerini iyileştiren uygulanabilir bir program olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular sonucunda, geliştirilen web tabanlı programın yaygınlaştırılması, MS’li bireylerin öz yönetimlerini güçlendirmek için yeni web tabanlı programların geliştirilmesi ve etkisinin randomize kontrollü olarak değerlendirilmesi önerilmektedir.