Dergi Yayın Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 784
  • Öğe
    Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Batı Balkanlarda Medya Özgürlüğü
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Güner, Oğuz
    Demokrasinin işletilmesi için bir ön koşul olan medya özgürlüğü, ifade özgürlüğünün bir uzantısı olarak Avrupa Birliği’nin temel değeri olarak kabul edilmekte ve Birliğe üyelik başvurusu yapan ülkeler tarafından karşılanması gereken bir koşul olarak sunulmaktadır. Avrupa ülkelerinde medya özgürlüğü, medyanın siyasi müdahale ve sansürden bağımsız oluşu ve medya çalışanlarının her türlü tehdit, taciz, şantaj ve saldırıdan korunabiliyor oluşu anlamına gelmektedir. Bu çalışma, Avrupa Birliği aday ülkeleri olan Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan’da medya özgürlüğünü Avrupa Birliği değer, norm ve koşulları bağlamında tartışmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada uluslararası kuruluşlar tarafından oluşturulan endeks, rapor ve veriler ile Avrupa Komisyonu ilerleme raporları ışığında döküman analizi yapılmış, elde edilen bulgular neticesinde mezkur ülkelerde medya özgürlüğünün tesis edilmesi ve işlevsellik kazanması noktasında önemli sınırlılıklar bulunduğu görülmüştür. Ayrıca ülkelerde gazetecilerin şiddet, şantaj, tehdit ve taciz gibi ihlallere de maruz kaldığı gözlemlenmiştir. Normatif bir aktör olarak Avrupa Birliği’nin ise medya özgürlüğünün aday ülkelerde tesis edilmesi ve denetlenmesine yönelik yeknesak norm ve mevzuata sahip olmadığı ve etkin müeyyideler sağlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Marka İmajına Etkisinde Asil-Vekil Sorunu
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Gülay, Belis
    Bu çalışmanın amacı hissedarlar (asil) ve yöneticiler (vekil) arasındaki sorunla kurumsal sosyal sorumluluk arasındaki karşılıklı ilişkiyi belirleyerek asil-vekil sorununun marka imajına etkileri konusunda farkındalık yaratmaktır. Çalışmada asil-vekil sorununun Kurumsal Sosyal Sorumluluk önünde bir engel mi olduğu ya da Kurumsal Sosyal Sorumluluk faaliyetlerinin asil-vekil sorununu daha da mı derinleştirdiği, asil-vekil sorununun marka imajına olası etkilerinin neler olduğu sorularına yanıt aranacaktır. Literatürde Kurumsal Sosyal Sorumluluk faaliyetleri ile marka imajı arasındaki ilişkiyi irdeleyen çok sayıda çalışma mevcuttur. Ancak bu ilişkide asil-vekil sorununun yerine değinen çalışmaya rastlanmamıştır. Daha çok İşletme disiplininin ilgi odağı olan asil-vekil sorunu pazarlama çalışmalarında fazla yer bulmadığından bu çalışmanın hem işletme hem de pazarlama akademisyenleri ve profesyonellerine yol gösterici nitelikte olacağı düşünülmektedir. Çalışmada üç tane önerme ileri sürülmüştür: Birincisi: Asil-vekil sorunu işletmelerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk anlayışından uzak durmasına yol açar. İkincisi: Kurumsal Sosyal Sorumluluk Asil-Vekil sorunu doğurur, üçüncüsü: Asil-vekil sorunu marka imajını olumsuz yönde etkiler önermeleridir. Bu üç önerme asil – vekil ilişkisi yönünden ele alınmıştır.
  • Öğe
    İletişim Çalışmalarına Postkolonyal Müdahale
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Varol, Sibel Fügan
    İletişim çalışmaları, Batılı değer yargıları üzerinde inşa edilmiş bir çalışma alanıdır. Alana Batılı kavram, kuram ve perspektiflerin hâkim olması, akademik eğitim ve araştırma süreçlerindeki Batılı, özellikle Anglofon ülkeler lehine yaşanan yapısal eşitsizlikler bu alanda Batılı bir hegemonyanın bulunduğuna işaret etmektedir. Bu hegemonyayı ortadan kaldırmaya yönelik öneriler arasında alanın batısızlaştırılması, uluslararasılaştırılması ve dekolonizasyonu yönünde müdahale çağrıları yer almıştır. Bu çağrıların ortak talebi medya ve iletişim çalışmalarının Batılı olmayan coğrafyalardaki deneyimleri de dikkate alan kapsayıcı ve çoğulcu bir nitelik kazanmasıdır. Bu yöndeki talepler Batılı bilginin evrensellik iddiasına karşı çıkması nedeniyle aynı zamanda postkolonyal bir nitelik taşımaktadır. Çeşitli akademik disiplinlerdeki yerleşik bilgilerin Avrupa-merkezci varsayımlarını ortaya koymak üzere Batılı bilgi üretim sürecine müdahale eden postkolonyal yaklaşımın etkisi iletişim çalışmaları alanında sınırlı kalmıştır. Bir taraftan küreselleşme nedeniyle medya ve iletişim araştırmalarının dünyanın farklı bölgelerini de kapsayacak şekilde yapılmasının gerekmesi, diğer taraftan postkolonyal eleştirinin iletişim alanındaki etkisinin sınırlı kalması iletişim kuram ve araştırmalarındaki Batı yanlılığını ortaya çıkarma yönünde bir motivasyon yaratmıştır. Söz konusu motivasyondan yola çıkan bu çalışma kaynak taraması yöntemiyle hazırlanmış olup iletişim çalışmalarında Batının akademik hegemonyasının ülkemizde yeterince tartışılmamış olmasından doğan boşluğu doldurmaya katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Aşı Haberlerinde Dünya Sistemini Okumak: Çok Kutuplu Belirlenimcilik
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Önür, Nimet; Sunal, Ahmet
    Günümüzde küresel şirketlerin rolleri giderek artmaktadır. Bu durum toplumlar arası ilişkilere yansımaktadır. Toplumlar; ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda dönemin birbirine yakın ve uzak ilişkileriyle dünya sistemi içinde yerlerini almışlardır. Her konuda güçlü ve etkili olan ülkelerden ziyade, değişen dünya sistemi dengelerine göre, farklı konularda birleşme ve ayrışmalar ortaya çıkmaktadır. Ülkeler arası değişen dengeler, hükümetlerin çeşitli konularda sürdürdükleri iç ve dış politikalarına da yansımaktadır. Ana akım medyada kamuoyu için önem arz eden konularda hazırlanan haberler ve haber belgesellerinde bu politikalar yeniden üretilmektedir. Kamu televizyon kanalları yapımındaki haber belgeselleri, bu politikalar bağlamında kurgulanan gerçekliği temsil etmektedirler. Diğer deyişle belgesel gerçekliğine hükümet politikaları yansıtılmaktadır. Covid-19 pandemi döneminde hazırlanan aşı belgesellerinde, aşının etkinliği ve güvenirliliği konularında hem aşılara yönelik kamuoyu bilgilendirilmiş hem de hükümet politikaları araçsallaştırılarak ülkelere ilişkin kanaatler yönlendirilmiştir. Bu çalışmada Alman kamu televizyon kanalı WDR’nin yapımcılığını üstlendiği ve yayınladığı “Der Impfstoff - Das Ende der Pandemie?” (Aşı - Pandeminin Sonu Mu?) haber belgeselinde, Covid-19 aşılarının temsil edilen özellikleri ve farklı ülkelerin aşılarına yönelik gerçekliğin nasıl kurgulandığı dikkate alınarak, aşı haberleri aracılığıyla Almanya'nın dış politikada ülkeler arası yakın ve uzak ilişkileri okunmaktadır. Böylelikle Almanya'nın çok kutuplu küresel dünyadaki politik duruşu ve konumu, Fairclough'un söylem analizi metoduyla yorumlanarak, ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada, Alman BioNTech aşısı başta olmak üzere Batı’da üretilen aşılar bilimsel yönden güçlü ve ön planda tutulurken, Doğu’daki aşıların (Çin, Rusya) etkinliği zayıf ve bilimden uzak olarak gösterilmektedir. Almanya ise küresel dünyada bilimsel yönü güçlü- ve Batı dünyasıyla yakın iş birliği içerisinde gösterilerek, Doğu ülkelerinden üstün bir pozisyona yerleştirilmiştir.
  • Öğe
    Popüler Türk Sinemasında Milli Kimliğin Kolektif Narsisizm ve Aşağılanma Üzerinden Yeniden Üretimi
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Tapan, Aysel
    Neoliberalizm, küreselleşme ve çokkültürlülük gibi kavram ve olguların toplumsal iletişimi bulanıklaştırarak kolektif belleği gevşek bağlarla biçimlendirmesi, milli kimliğin gündelik hayatta özellikle popüler kültür ürünleri aracılığıyla yeniden üretilmesini zorunlu bir hâle getirmektedir. “Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu” filmi, Naim Süleymanoğlu’nun “Bulgaristan’da zulüm gören Türklerin sesi” olmak için anavatan Türkiye’ye kaçışı etrafında örülmüş öyküsüyle gündelik hayatta söylemsel olarak yeniden üretilen milliyetçilik ve milli kimlik meselelerini sınırlı da olsa çözümleyebileceğimiz kültürel bir zemin sunmaktadır. Çünkü, kolektif narsisizmi ve aşağılanmayı güçlendiren göç ve asimilasyon olguları, ben-öteki karşıtlığı üzerinden milli kimliği yeniden üreten çileli, ıstıraplı ortak geçmişin ve toplumsal derin yaraların dayanak noktalarıdır. Bu varsayımlardan hareketle, “Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu” filmi eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir. Filmde toplumsal dürtüleri ve kolektif dayanışmayı harekete geçirmek amacıyla kolektif narsisizmin ağırlıklı olarak soy, seçilmişlik ve kahramanlık mitleri, kutsal anavatan, şehitlik, memleket sevgisi, merhamet, azim, meydan okuma, fedakârlık duygu ve değerleriyle; kolektif aşağılanmanın ise din, dil gibi kültürel pratikler ve acı, korku ve zulüm olguları üzerinden güçlendirildiği tespit edilmiştir. Ayrıca filmde, Türk milli kimliğini güçlendirmek amacıyla etnik unsurlara ve milli kültürün yüceltilmesine başvuran muhafazakâr milliyetçiliğin ve etnik bileşenlerin yanı sıra mülki unsura ve cumhuriyetin simgelerine dayanan Kemalist milliyetçiliğin eklektik bir yaklaşımla yeniden üretildiği saptanmıştır.
  • Öğe
    Covid-19 Döneminde E-Şikâyet Yönetimi Perspektifinden Müşterilerin Çevrimiçi Alışverişte Karşılaştıkları Sorunlar
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Kocabaş, İsmail
    Müşteriler, Covid-19 gibi küresel bir kriz karşısında psiko-sosyal ve ekonomik açıdan farklı zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Müşterilerin çevrimiçi alışveriş deneyiminden memnun olma isteği, markaların ise, yaşam kaynağı olan sadık müşterilere sahip olma arzusu, karşılaşılan sorunların ve şikâyetlerin çözüme kavuşturularak memnuniyetin sağlandığı etkili bir e-şikâyet yönetimini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle iletişim sürecinde gürültünün bir parçası olan müşteri sorunlarının dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda, araştırma, “giyim/ayakkabı ve aksesuar” kategorisinin yüksek oranda tüketimi olması nedeniyle Covid-19 döneminde gerçekleştirilen çevrimiçi alışverişlerde, müşterilerin karşılaştıkları sorunları ortaya koyarak etkili bir e-şikâyet yönetimi için yol gösterici olmayı amaçlamaktadır. Araştırmada, alanında lider pozisyonda faaliyet gösteren marka ile onun en yakın rakibi olan marka, amaçlı örneklem esas alınarak belirlenmiş olup, Türkiye’nin e-şikâyet yönetimi gerçekleştirmedeki en önemli sosyal platformlarından birisi olması nedeniyle veriler “şikayetvar.com” sitesi üzerinden, 5 Nisan-5 Mayıs 2021 tarihleri arasındaki 30 günlük bir dönem dâhilinde elde edilen 690 şikâyet, nitel ve betimsel içerik analizi tekniğiyle analize tabi tutulmuştur. Araştırmanın öne çıkan sonuçlarına bakıldığında, en çok şikâyeti lider markanın aldığı görülmekle birlikte en çok şikâyeti çözüme ulaştıran, en çok müşteri memnuniyeti belirtir teşekkür mesajı alan ve en fazla şikâyeti yayından kaldırılan da yine kendisidir. Bu durum, lider markanın çevrimiçi mecralarda etkili bir iletişim gerçekleştirdiğinin de göstergesidir. Ayrıca, markaların doğru iletişim yaklaşımı ve etkili bir e-şikâyet yönetimiyle kendilerine yöneltilen şikâyetleri çözüme ulaştırması neticesinde %82,0 ile %90,1 oranında müşteri memnuniyeti sağlama başarısına ulaşabilecekleri sonucunu ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    Büyük Budapeşte Oteli Filminin Renkler Üzerinden Fenomenolojik Mekânsal İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Şener, İdil Ece; Güner, Hikmet Eldek
    Mimarlık ve sinema her zaman birbiriyle etkileşimli ve ilişkili iki disiplin olmuştur. İki disiplinin de mekân, insan ve zamanla olan ilişkisi mimarlık ve sinemayı birbirine bağlamış, birbirini var eden farklı bir ortaklık yaratmıştır. Sinema ve mimarlığın en büyük benzerliği tanımlanmış/tasarlanmış mekanları sunarak, izleyiciye/kullanıcıya bu alanları deneyimletiyor olmalarıdır. Mekân, sinema için zihinsel ve görsel olarak aktarımı kolaylaştırmakta ve anlatılmak istenileni doğrudan göstermektedir. Filmler, mekânlar ve mimari imgeler aracılığıyla duygu ve düşünceleri, anlatmak istedikleri dertleri, sevinçleri, zaferleri, üzüntüleri yer ile kurulan bağlantı üzerinden seyirciye aktarabilmektedir. Kısaca, yapılan her film görsel, düşünsel olarak mimarlığa da katkı sağlamakta ve mekânın tasarlanması, algılanması konusunda yeni ufuklar açmaktadır. Sinemada mekânı en iyi şekilde yorumlayan/kullanan yönetmenlerden biri de Wes Anderson’dur. Wes Anderson filmlerinin önemi, film temalarına uygun şekilde hazırlanan müziklerle, mekânı ve olayları ustalıkla seyirciye aktarmasıdır. Ayrıca Anderson’ın filmlerinin öne çıkan en önemli özelliği filmlerde kullandığı renklerdir. Film mekanlarında renk kullanarak anlatmak istediği dünyayı çarpıcı bir şekilde aktarmış ve kullandığı renk paletleriyle özgün bir anlatım dili yakalamıştır. Gerçek ve gerçeküstünün birleşimiyle mucizevi ve sıradan olayları kendi üslubunda anlatmayı başarmıştır. Çalışmada, fenomonolojik film analizi yöntemi ile Wes Anderson’ın yönettiği Büyük Budapeşte Oteli isimli film, renk-mekân anlatım ilişkisi bağlamında incelenerek mekânsal ve anlamsal çözümlemesi yapılacaktır. Böylece Budapeşte oteli aracılığıyla mekânsal algının renkler üzerinden okuması yapılacaktır. Her film izleyicinin algısı ile bambaşka biçimlere dönüşmektedir, benzer biçim her mekânda kullanıcının algısı ile değişir. Anderson’nun filmde kullandığı renkler ile mekânsal algının nasıl okunacağı çalışmanın temel amacı olacaktır.
  • Öğe
    Covid-19 Pandemisinde Sağlık Çalışanları ve Öğretmenlere Yönelik Algının Duygu Analizi ile Twitter Verileri Üzerinden İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Günyaktı, Refika İmge; Bursa, Nurbanu
    Pandemi süresince en çok konuşulan ve göz önünde bulunan meslek gruplarından öğretmenlere ve sağlık çalışanlarına yönelik medyadaki eleştirilerden hareketle, bu zorlu dönemde toplumun bakış açısının adı geçen meslek mensupları için nasıl bir yönelim sergilediğini görmek amacıyla bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Kişilerin duygu yönelimleri, anketlere kıyasla daha özgür bir görüş bildirme imkanı sunan popüler sosyal medya sitelerinden Twitter’ın verileri kullanılarak incelenmiştir. Çalışmada, toplumun sağlık çalışanları ve öğretmenlere duyduğu duygunun yönü, metin madenciliği yöntemlerinden biri olan duygu analizi ile belirlenmeye çalışılmıştır. Duygu analizi ile insanların belirli varlıklar hakkındaki olumlu ya da olumsuz görüşleri, değerlendirmeleri ve tutumları ortaya çıkarılmaktadır. Çalışma kapsamında Twitter kullanıcılarının paylaştıkları tweet verileri kullanılmıştır. Twitter API aracılığı ile “#sağlıkçalışanları” ve “#öğretmenler” etiketlerini içeren Türkçe tweetler, pandeminin başladığı ve bir sonraki yıl okulların kapandığı 11 Mart 2020-2 Temmuz 2021 tarih aralığı için sorgulanarak elde edilmiştir. Göz önünde bulundurulan tarih aralığı için “sağlıkçalışanları” etiketini içeren 10324 farklı kullanıcının paylaştığı 15368 tweet ile “öğretmenler” etiketini içeren 1685 farklı kullanıcının paylaştığı 2956 tweet analizlerde kullanılmıştır. Verinin ön işleme aşaması tamamlandıktan sonra cümle düzeyli duygu analizi, sözlük-tabanlı yaklaşım ile gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda Twitter kullanıcılarının öğretmenler için paylaştıkları tweetlerin %70’inin pozitif, sağlık çalışanları için paylaştıkları tweetlerin de %61’inin pozitif duygu içerdiği görülmüştür. Bu bağlamda, pandemi döneminde, sağlık çalışanı ve doktorlara yönelik toplumdaki baskın duygunun, medyada ön plana çıkarılmaya çalışılan negatif duyguların aksine pozitif duygular olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Sanal Toplulukların Oluşmasında İçerik Üreticilerinin ve Bireyler Arası Etkileşimin Rolü
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Eyrek, Aysun
    Bu çalışmanın amacı, sanal toplulukların oluşmasında içerik üreticilerinin ve bireyler arası etkileşimin rolünü ortaya koymaktır. Covid-19 salgını tedbirleri kapsamında, sosyal yaşamın fiziki olarak kısıtlanması, bireylerin sosyal yaşam aktivitelerinin bir kısmını sanal ortamda gerçekleştirmelerine yol açmıştır. Bu dönemde özellikle YouTube içerik üreticileri, “Benimle” başlığı taşıyan videolar yayınlayarak, izleyicilerine evde kalma çağrısında bulunmuştur. İçerik üreticileri yemek yapmak, oyun oynamak gibi gündelik yaşam aktivitelerini kayıt altına alarak, izleyicilerinden aktiviteleri sanal ortamda birlikte yapmalarını istemiştir. İzleyiciler, içerik üreticilerinin videoları eşliğinde, bu aktiviteleri gerçekleştirirken aynı zamanda yorumlar kısmında aktiviteye katılan diğer kişiler ile etkileşime girmektedir. Türkiye’de de Covid 19 salgını tedbirleri kapsamında, eğitim-öğretimin Mart 2020 döneminden itibaren uzaktan olmasına karar verilmiştir. Bu dönemde, YouTube’da yayınlanan “Benimle Ders Çalış” başlıklı videoların hem yüklenme sayısında hem de izlenme sayısında artış yaşanmıştır. Bu çalışmada da Mart 2020 döneminde YouTube’da yayınlanan, 500.000’nin üzerinde izlenen “Benimle Ders Çalış” başlıklı iki videoya ait izleyici yorumları, sanal toplulukların oluşması bağlamında, içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmanın kavramsal zemini, Howard Rheingold’un “sanal topluluk” ve Henry Jenkins’in “katılımcı kültür” kavramlarına dayanmaktadır. Bu araştırma ile içerik üreticilerinin ve bireyler arası etkileşimin sanal topluluğun oluşmasında etkin rolleri olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca araştırma sonuçları, “Benimle” videolarının, izleyicilerin içerik üreticilerine yönelik parasosyal ilişki geliştirmelerini sağladığını göstermiştir.
  • Öğe
    COVID-19 Dönemi Türkiye’sinde Sosyal Medyanın E-Ticaret Üzerindeki Etkisi: Instagram Örneği
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Alamaslı, Irmak Koç; Akçay, Elif; Sütcü, Cem Sefa
    Küresel COVID-19 salgınının sosyal ticaret üzerindeki etkisine firmaların uyum sağlama çabası göze çarpmaktadır. Esneklik ve hızlı adaptasyon süreçleri ile kazanımlarını artırabilecek işletmeler bu durumu lehine çevirebilmiştir. Pandemide insanların sosyal medyada her zamankinden daha fazla zaman geçirmesi ve kısıtlamalar süresince açılamayan fiziki mağazalar gibi sebeplerle firmalar, mağaza ve markalarını sosyal medyada sunmaya başlamışlardır. Web 2.0 teknolojileriyle birlikte hayatlarımızda yer edinen sosyal platformlar yalnız gündelik yaşamı değil, ticareti de değiştirmiştir. Pandemi etkisiyle sosyal ticaretin benimsenmesi sosyal medya uygulamalarını potansiyel mağazalara dönüştürmektedir. Çalışmanın amacı, pandemi döneminde dünyada yaygınlaşan bir yöntem olan e-ticarette sosyal medyadan faydalanılması durumunun Türkiye’deki e-ticaret sektöründe de geçerli olup olmadığının araştırılmasıdır. Çalışmada, Türkiye’de COVID-19 döneminde kullanımı artan sosyal medya ile e-ticaretin sosyal ticarete dönüşümü incelenmiştir. Türkiye’nin önde gelen e-ticaret firmalarından beşinin Mart-Aralık 2020 tarihleri arasındaki Instagram gönderileri nitel yöntemlerden içerik analizi ve nicel yöntemlerden ANOVA ile regresyon-korelasyon analizleri kullanılarak incelenmiştir. Elde edilen bulgular IBM SPSS Software ve NVivo programları kullanılarak rapor edilmiştir. Bu analiz sonucuna göre, Türkiye’de sosyal medyanın yüksek etkileşim sağlama gücünün e-ticaret firmaları tarafından sosyal medyada kullanıldığı görülmüştür. Çalışmada Türkiye’de COVID-19 döneminde e-ticaret hacminin arttığı ve sosyal medyanın bu bağlamda pozitif bir etkisinin olduğu tespit edilmiş ve COVID-19 dönemi süresince incelenen beş e-ticaret firmasının takipçi sayılarının sürekli artış gösterdiği ve yapılan paylaşımların etkileşim oranlarının arttığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca, COVID-19 hasta sayılarındaki artış ile firmaların Instagram’daki takipçi sayılarının artışı arasında pozitif bir korelasyon olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Türkiye’de Twitch Yayıncılığı: Yayıncı ve İzleyici Deneyimleri Üzerine Bir İnceleme
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) İlhan, Erol; Aydoğdu, Adalet Görgülü; Emiroğlu, Burcu
    Her gün milyonlarca kullanıcının bir araya gelerek yayın yaptığı, etkileşimde bulunduğu canlı yayın akış platformu Twitch, hem üretim hem tüketimde büyük bir hızla büyümektedir. Dijital oyun pazarının merkezi haline gelen Twitch, dünyanın en çok ziyaret edilen platformlarından biri olmuştur. Bu çalışma izleyici ve yayıncıların Twitch’e yönelik yaklaşımlarını ve deneyimlerini inceleyerek, Twitch’in dinamiklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaçla çalışmada Şubat-Nisan 2021 tarihleri arasında tesadüfi olarak seçilen yedi Twitch yayıncısı ve yedi Twitch izleyicisiyle çevrimiçi derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda izleyicilerin ve yayıncıların Twitch’te kendilerini nasıl sunduklarını anlamaya yönelik yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmış ve yapılan görüşmeler nitel değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Çalışma sonucunda Twitch’in başarısının içeriğin kalitesinden çok izlenme oranlarıyla ölçüldüğü ortaya konulmuştur. Araştırmada, diğer sosyal medya sitelerine göre daha az bilinir olmasına rağmen Twitch’in, Türkiye’de hem izleyici hem yayıncı açısından büyük bir ivme kaydettiği ve dünyayla yarışabilecek düzeyde yayınlar yaptığı görülmüştür. Çalışmada, sunduğu yenilikçi yaklaşımlarla Twitch’in yerini sağlamlaştırdığına işaret edilmektedir.
  • Öğe
    Koronavirüs Bağlamında Yanlış Bilginin Yayılımının Engellenmesi Açısından Youtube Politikalarının İncelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Çeçen, Ahmet Faruk; Çeçen, Fulya
    Yeni medya araçlarının bazı durumlarda klasik medyalarla yöndeşerek bazen de dijitalin sadece kendi ekosistemi içinde üretilen biçimde enformasyonu yayma, söylemleri şekillendirme ve en temelinde “hakikati” oluşturma gibi işlevler ortaya koyduğu ileri sürülebilir. Buradaki hakikat kavramının mutlak doğrudan ziyade bir olayın bireysel ya da kolektif biçimde doğru olarak algılanması durumu olduğunu belirtmekte fayda vardır. Bu açıdan “ağızdan ağıza dolaşan kesinlik kazanmayan haber ve rivayet” olarak tanımlanan söylentilerin de bağlama göre farklı kitleler tarafından hakikat olarak algılanabildiği ve tekrar üretilebildiği vurgulanmalıdır. Koronavirüs bağlamında dijital söylentilerin yayılımını inceleyen bu çalışmanın, araştırma soruları içerik üreticilerin toplum sağlığını ilgilendiren Koronavirüs gibi bir konuda hiçbir bilimsel temele dayanmayan söylentileri yayıp yaymadığı ve Youtube’un Koronavirüs açısından ortaya koyduğu politikalara uyup uymadığıdır. Eleştirel Söylem Analizi ile ele alınan iki video sonucunda bilimsel temele dayanmayan söylentilerin içerik üreticiler tarafından yayıldığı ve Youtube tarafından bu içerik üreticilere yaptırım uygulanmadığı tespit edilmiştir. Youtube’un vaatlerini gerçekleştirememesine yönelik bir başka bulgu da içerik üreticilerin Youtube’un yazılımsal otomatik işaretlemesine takılmamak için bazı kelimeleri başlık, açıklama yazısı ve video boyunca geçirmeme gibi denetimden kaçınma mekanizmalarını kullanmalarıdır. Bu noktadaki bir başka bulgu ise içerik üreticilerin para kazanmalarıyla ilgilidir. İçerik üreticilerin denetimden kaçınma stratejileri sayesinde reklam bile göstererek toplum sağlığını ciddi şekilde ilgilendiren bu konu üzerinden para kazanabildikleri görülmüştür. Youtube’un yazılım güncellemesi yaparak “enfeksiyon” ya da “hastalık” gibi Koronavirüs yerine kullanılan kelimeleri de algılayabilen bir yapay zekâ vasıtasıyla kelime bazında tarama yaparak bu videolardaki reklamları tamamıyla engellemesi bir çözüm önerisi olarak ortaya konabilir. Çalışmada bir başka öneri ise Youtube’un kendi işaretlemeleri kadar insan işaretlemelerine de önem vermesidir.
  • Öğe
    Etnosentrizm ve Tüketici İlişkiselliği: Yerli Otomobil Satın Alma Niyetinin Öngörüsü
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Yılmaz, Alper; Ulaş, Mehmet; Yeşil, Abuzer
    Tüketici bireylerin satın alma niyetleri üzerine yapılan araştırmalar etnosentrizm ile milliyetçilik arasında anlamlı bir ilişkinin olduğunu ifade etmektedir. Bu bağlamda çalışma etnosentrizm bağlamında “Malatya Ticaret ve Sanayi odasına kayıtlı aktif üyelerin Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu TOGG projesine yönelik tutum ve davranışları ve yerli ve milli elektrikli otomobil TOGG markasını satın alma niyeti üzerinde etnosentrizmin önemi nedir?” temel sorunsalına cevap aramayı konu edinmektedir. Araştırmanın metodolojisi bağlamında nicel araştırma yöntemi ve anket tekniği aracılığıyla ampirik bir çalışma gerçekleştirilerek tüketicilerin yerli otomobile yönelik tutum ve davranışları ve satın alma niyetlerine yönelik elde edilen nicel ham veri setine SPSS 25 programında frekans, faktör ve yapay sinir ağı analizi uygulanmıştır. Araştırma bulguları etnosentrizm bağlamında bireylerin TOGG projesinin başarılı olacağını ve TOGG marka yerli ve milli elektrikli otomobilin Türkiye ve dünya otomobil sektöründe talep göreceğini düşündüklerini gösterirken, ön sipariş verme niyetlerinin yüksek olacağını, mevcut otomobillerini yerli ve milli elektrikli otomobil TOGG markası ile değiştireceklerini göstermekle birlikte satın alma niyetlerinde milliyetçi ve vatansever duyguların önemli olacağını öngörmektedir.
  • Öğe
    Amerika Birleşik Devletleri 2020 Seçimleri Son Başkanlık Münazarasının Eleştirel Söylem Çözümlemesi
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Dondurucu, Zeynep Benan; Selçuk, Ekin Kadir
    Amerika Birleşik Devletleri’nde, Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti adayları arasında dört yılda bir gerçekleşen Başkanlık seçimleri, sadece ülkede değil, tüm dünyada takip edilen önemli bir siyasal süreçtir. Bu çalışmanın temel çıkış noktası iki parti arasındaki örgütsel ve ideolojik farklılıkların, ABD Başkanlık münazaralarında adayların söylem biçiminin inşasında etkili olduğu savıdır. Bu bağlamda bu çalışmada, Amerika Birleşik Devletleri’nde, 22 Ekim 2020 tarihinde gerçekleşen, son başkanlık münazarasında tartışılan Covid-19 salgını, ulusal güvenlik, ekonomi, göç, ırk ve iklim değişikliği konularında adayların konuşmaları, siyasal iletişim alanında gerçekleştirilen söylem analizi çalışmalarında genellikle kullanan bir model olan Fairclough’un tanımlama, yorumlama ve sosyal analiz boyutlarından oluşan eleştirel söylem çözümlemesi modeli bağlamında incelenmiştir. Metinsel analiz sonucunda, iki adayın, konuşmalarında kullandıkları kelimeler ve cümlelerin kendi politika ve seçim vaatlerini geçerli kılma amaçlı olumlu, rakibini eleştirme amaçlı olumsuz bir yapıda olduğu saptanmıştır. Yorumlayıcı analiz sonucunda, Biden’ın genellikle dramatik öyküler kurgulayarak derinlik oluşturma; Trump’ın genelde düşman tasarımları oluşturarak yüklemleme ve kendi politikalarını çeşitli gerekçelerle meşrulaştırarak uslamlama stratejisi uyguladığı tespit edilmiştir. Sosyal analiz sonucunda ise, münazarada iki adayın söylem biçiminin inşasında toplumsal yapı, tarihsel olaylar ve güncel siyasetin etkisi olmakla birlikte, adayların bağlı olduğu partilerin ideolojik ve örgütsel farklılıklarının söylemin sosyo-kültürel arka planının inşasında belirleyici olduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Sosyal Sorumlulukta Kurumsal Uygulamalar: Dünya Kadınlar Günü Örneği İncelemesi
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Boran, Tuğçe
    20.yy’ın ortalarından itibaren, toplumsal sorumluluğunun farkında olan kurumlar gün geçtikçe artmaktadır. Geçmişten günümüze, içinde faaliyet gösterdikleri toplumun sorunlarından haberdar olan, bu sorunların telafisine yönelik projeler yaratan, üretim ve sunum aşamalarında bu bilinçle ve etik uygulamalarla faaliyet gösteren kurumlara her zaman ihtiyaç duyulduğu da bilinmektedir. Sosyal sorumluluk projelerinde, kurumun hangi toplumsal sorunu seçeceği, hangi boyutta destekleyeceği, sosyal sorumluluk projelerinde hangi amaca odaklanacağı, amaca yönelik seçeceği iletişim yöntem, teknik ve kanallarının neler olacağı da değişiklik göstermektedir. Bu çalışmanın amacı; Türkiye’de, sosyal sorumluluk kapsamında uzun yıllardır, tutarlı bir şekilde gerçekleştirilen bir projenin derinlemesine incelenmesi olarak belirlenmiştir. Ana amaç haricinde, Boyner markasının sosyal sorumluluk anlayış ve yaklaşımına yönelik görüşlerini içeren bilgi sağlanması da hedeflenmiştir. Araştırmada derinlemesine mülakat tekniği kullanılmıştır. Sonuçlar değerlendirildiğinde; kurumun, sosyal sorumluluk anlayışının bir örgüt kültürü olması gerektiği görüşünün hakim olduğu saptanmıştır. Bu doğrultuda ve sürdürülebilirlik farkındalığıyla, sosyal sorumluluk bilincinin kurumun tüm paydaşlarına yönelik olması gerektiği, üretim ve iş yapma süreçleri ile ilişkilendirildiği gözlemlenmiştir. Ayrıca, kurumun, sosyal sorumluluğa sadece bir proje olarak değil; etik, şeffaf ve adaletli uygulamalarla bağdaştırarak daha geniş bir çerçeveden yaklaştığı da belirlenmiştir.
  • Öğe
    Televizyonun değişen yüzü: TwitchTV ve yeni nesil yayıncılık
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Dikmen, Ergin Şafak
    During the web 2.0 period television and internet-based video platforms were considered as competitors. However especially since 2010 television broadcasting began to use new digital strategies and share its contents through online platforms. In the same period, with the social media platforms gaining the live broadcast feature; live programs started to be webcast over social media. In this digital ecosystem, the interface of digital platforms can sometimes facilitate the communication between the viewers or limits it via influencing the content preferences of the viewer. In this context, the main problem that the study focuses on; is the hidden sociotechnical operation of digital platforms. Considering the structural features of digital platforms, the aim of this study is to examine the next generation online live broadcast platforms and try to understand the emerging new broadcasting ecosystem. Within the scope, the interface design of TwitchTV was examined using walkthrough method. As a result of the research, by creating certain techno-boundaries via the TwitchTV interface; it has been revealed that a sharp distinction is made between the viewers who subscribe to the channels and those who do not. For nonsubscriber, some viewer features are restricted, and therefore a hierarchical structure is created between the viewers community. On the other hand, the viewers are directed to perform certain actions such as donation and paid digital cheering’s. In this way it has been revealed that new strategies used in interactive live broadcasting platforms shape Social TV broadcasting and begin to have important impact on the new broadcasting economy.
  • Öğe
    Theoretical Evolution of PhD Theses on Public Relations in Turkey Between 1980-2020
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2022) Işık, Özlem; Şimşek, Gülsüm
    In the context of the chronological development of public relations theory, this research aimed to reveal the theoretical frameworks of the public relations theses studied in Turkey between 1980 and 2020. The study addressed changes and developments in the context of the chronological progress of the public relations theory that developed in America and Europe, and were subjects of theses studied public relations in Turkey. The population of the study, doctoral theses in the field of public relations in Turkey; the sample is the doctoral theses studied in the field of public relations in Turkey and those were acceptable in data collection time. From the 1980s until 2020, the limitation of the study constitutes the titles and summaries of the top public relations dissertation studied in Turkey. In the theoretical part of the study, the chronological development of the theory of rights relations in the process ranging from system theory to dialogic communication was discussed. In the methodology part, the frequency of the theses studying the public relations in Turkey were mentioned and interpreted based on years, subjects, the application areas in public relations, and related disciplines. Analysis revelaed that the number of doctoral theses in the field of public relations in Turkey increased quantitatively in recent years. The most studied topic was political communication (n=36) whereas the least was the protocol administration. Addition to this, no thesis had been studied on system theory, contingency theory, which is one of the first theories of public relations. With the development of the theories in America and Europe, it was determined that theses in Turkey were parallels to those in America and Europe in the chronological order in the doctoral theses, albeit with an average of 15 years delay in Turkey.
  • Öğe
    Kültürel Diplomasi Bağlamında Sanal Müzeler
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2021) Okumuş, Meryem
    Günümüz dünyasının araştırma ve tartışmalarına çoğunlukla dijital dünya ve olanakları konu olmaktadır. Dijital dünya ve gerçek dünya arasındaki sınırlar da gittikçe silikleşmeye hatta yok olmaya başlamıştır. Öyle ki gerçek hayattaki birçok pratik gibi müzeler de dijital ortama taşınmış ve sanal müze olarak adlandırılmışlardır. Dijital imkânlarla toplumlar kültürel değerlerini, sanatlarını ve yaşantılarını dünyanın her yerindeki toplumlara çok kısa bir sürede anlatabilmekte ve tanıtabilmektedir. Bu bağlamda müzeler de sergileme ve kültürel yayılım noktasında farklı algılama kanallarını ve tekniklerini teknolojinin de yardımı ile hayata geçirmiş, kültürel kaynakların paylaşımı ve etkileşimini kapsayan kültürel diplomasi açısından da etkili birer araç haline gelmişlerdir. Özellikle pandemi (Covid-19) sürecinde kültürel ve turistik gezilerin durdurulması sanal müzelere olan ilgiyi de arttırmıştır. Bu noktadan hareketle çalışmanın amacını dünyada ve Türkiye’deki sanal müzelerin kültürel diplomasi perspektifinden öneminin ve işlevinin değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda betimleyici bir analiz ile sanal müzelerin ziyaretçi sayıları, dil seçenekleri ve erişim yapılan ülkelere ilişkin verileri bu bağlamda değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda pandemi sürecinde ziyaretçi sayısının geçtiğimiz yıllara göre önemli bir oranda artış gösterdiği tespit edilmiştir. Ancak hangi ülkeden ziyaretçilerin hem dünya hem de Türkiye’deki sanal müzelere erişim gösterdiğine ilişkin herhangi bir veriye ulaşılamamış ve Türkiye’deki sanal müzelerin dil seçeneği sunmadıkları da görülmüştür. Bu nedenle de kültürel diplomasi perspektifinden değerlendirildiğinde söz konusu bu verilerin eksik olması, devletlerin hangi ülkelere yönelik nasıl bir kültürel politika uygulayacaklarına ilişkin bir rehber hazırlanmasında alanında uzman akademisyen ve profesyonellerden destek alınmasını engellemektedir.
  • Öğe
    Türk Basın Tarihinde Özdenetim Kuruluşları ile Devlet Arasındaki İlişkiler
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2021) Baykal, Kemal Cem
    Basının kendi kendini denetimi, saygın bir gazetecilik mesleği için büyük bir öneme sahiptir. Kimi zaman basın alanının denetlenmesinde hukuk yetersiz kalabilmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra formüle edilen Toplumsal Sorumluluk Teorisi’ne göre, basındaki sorunları çözmenin en etkin yolu daha fazla hükümet müdahalesinden geçmemekte ve basının kendi özdenetimini sağlaması gerekmektedir. Basında özdenetimi sağlamanın en etkin yolu gönüllü basın konseyleri oluşturmaktır. Kanuna dayalı konseyler, özdenetim anlayışıyla genellikle bağdaşmamaktadır. Bu çalışmada, Türk basın tarihinde gerçek anlamda bağımsız ve gönüllü bir özdenetim kuruluşu olan Basın Konseyi’nin 1988 yılında kurulmasına kadar geçen dönemdeki kurumsal özdenetim faaliyetleri, özdenetim kuruşları ile devlet arasındaki ilişki bakımından incelenmeye çalışılmıştır. Amaç, Türk basın tarihinin en başından 1988 yılına kadar kurulan, belirli bir süre faaliyet gösteren ve daha sonra faaliyetine son veren özdenetim kuruluşları olan Osmanlı Matbuat Cemiyeti (1908), Basın Birliği (1938) ve Basın Şeref Divanı’nın (1960) yapılarını ortaya koymak, devlet ile olan ilişkilerini irdelemek ve bu kuruluşların devletten ne ölçüde bağımsız olduklarını tespit etmektir. Çalışmada betimleyici araştırma tekniğine başvurulmuştur. Araştırma sonucunda, bahsedilen üç meslek kuruluşunun da devlete kısmen veya tamamen bağlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu kuruluşları gönüllü olarak ortaya çıkan özdenetim kuruluşları olarak değerlendirmek mümkün değildir.
  • Öğe
    Popüler Kültürlerarası Anlatısal Alışveriş Bağlamında Evrensel Masalların Yerel Sinemalara Taşınması
    (Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2021) Kırel, Serpil; Kuruca, Yasemin
    Sinemanın popülerleşme sürecinde masallar, romanlar gibi bilindik, tanıdık anlatılardan yararlandığı bilinmektedir. Bu durum kimi zaman olası çok sayıda seyircinin ilgisini çekebilecek filmleri üretebilmek kaygısıyla kimi zaman da yaratıcılık konusundaki arayışları kolaylaştırdığı için başvurulan bir yol olmuştur. Bu çalışmanın amacı 1812 yılında Alman Grimm Kardeşler tarafından derlenmiş ve basılmış bir halk masalı olan Pamuk Prenses masalının popüler kültürlerarası etkileşim bağlamında, Hollywood ve Yeşilçam’da popüler sinema dahilinde beyaz perdeye nasıl uyarlandığını incelemektir. Çalışmanın kapsamına alınan Pamuk Prenses masalı Snow White and the Seven Dwarfs ismiyle 1937 yılında Amerika’da animasyon olarak ve 1971 yılında Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler adıyla Türkiye’de kurmaca film olarak sinemaya uyarlanmıştır. Her iki ülkenin masal uyarlaması filmlerinin anlatısal ve imgesel bileşenleri popüler kültürel üretim açısından yapısal bir bakışla karşılaştırılmış, anlatılarda sabit kalanlar ve değişenler eleştirel söylem çözümlemesi yöntemi kullanılarak, kendine ait farklı üretim dinamikleri olan iki popüler sinema üzerinden ortaya konulmuştur. Ortaya çıkan farklılıklar ve benzerlikler ile sinemaya uyarlanan Pamuk Prenses masalının kültürel alışverişten etkilendiği ve yerelleştirilerek sinemaya uyarlandığı tespit edilmiştir.