Arap Dili ve Edebiyatı/Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 34
  • Öğe
    Abbas Mahmud El-Akkad’ın Sara’sıyla Peyamî Safa’nın Fatîh-Harbîye’si? Arasındaki? Ortak Unsurlar
    (Selçuk Üniversitesi, 2002) Ürün, Ahmet Kâzım
    Çok değil, bir asır öncesinde aynı çatı altında olan, benzer kültürel birikime sahip olan iki ülkenin, Türkiye ve Mısır edebiyatlarının karşılaştırılması, gerek çalışmaya değer konuların bolluğu gerekse her iki ülke insanın önünde yeni bir ufuk açması bakımından çok önemlidir. Bizde, Tanzimat’la, Mısır’da ise Napolyon’un Mısır’ı işgaliyle başlayan batılılaşma sürecinde, belki de yanlış uygulamalardan dolayı gerileyen öz değerlerle dünya kamuoyunda yücelen batık değerler arasında bocalayan Türk ve Mısırlı yazarlar, farldı oranlarda ayak uydurdukları bir değişim yaşamışlardır.
  • Öğe
    İbnü Cinnî’nin El-Hasâis ve Suyûtî’nin El-Müzhir Fî Ulûmi’lLuga Adlı Eserlerinin Metod ve İçerik Yönünden Karşılaştırılması
    (Selçuk Üniversitesi, 2014) Kafes, Mahmut
    İbnü Cinnî’nin el-Hasâis ve Suyûtî’nin el-Müzhir adlı eserleri Arap dilinin önde gelen iki önemli kaynağıdır. Her iki eser de Arap dilinin her hangi bir alanında çalışma yapan bir kişinin yararlanması gerektiği eserlerdendir. el-Hasâis’de daha çok Arap gramerine ait konulara ağırlık verilmiş, özellikle gramerdeki illet (sebep, gerekçe) konusu detaylı bir şekilde işlenmiştir. elMüzhir’de ise ağırlıklı olarak dil ve edebiyat konuları işlenmiştir. Bu yüzden ikisinin ortak ele aldığı konu sayısı oldukça sınırlıdır. İbnü Cinnî daha çok hocası Ebû Ali el-Fârisî’nin görüşlerini ön plana çıkarmış ve en çok rivayeti ondan yapmıştır. Genel itibariyle naklettiği rivayetlerin ve görüşlerin doğruluğunu tartışmış ve beğendiklerini öne çıkarmıştır. Onların yanı sıra kendi görüşlerine de yer vermiştir. Bazen bir konuyla ilgili sadece kendi görüşünü belirttiği de olmuştur. Yüz altmış civarında bölümden oluşan elHasâis’de Arap dilinin temel pek çok konusuna yer verilmiştir. el-Müzhir’de ise Suyûtî daha çok başkalarının görüşlerini nakletmiş, ancak görüşünü naklettiği müellifin adını ve eserini vermeyi ihmal etmemiştir. Başka eserlerden aktardığı rivayetler bazen birkaç sayfayı bulmakta, bazen de birkaç kısa cümleden oluşmaktadır. Elli bölümden oluşan ve çoğunluğu derleme olan eserde müellif daha çok kendinden önce yazılmış olan sözlüklerden yararlanmış, değişik anlamlara gelen kelimelerin anlamlarını da nakletmiştir. Ayrıca tarih, tabakât, şiir ve ahbâr kitaplarından da nakillerde bulunmuştur. Ancak Suyûtî başka eserlerden naklettiği bilgileri titiz bir ayıklamaya tabi tuttuktan sonra eserine almış ve kısaltmalar yapmıştır. Bu çalışmada iki eserin karşılaştırması yapılmış, birlikte ele aldıkları konular, her birinin ayrı ayrı ele aldığı konular belirlenerek adları ve içerikleri hakkında bilgiler verilmiştir. Konu başlıklarından birebir örtüşenler ve bazı kelime değişiklikleriyle ayrışanlar belirtilmiştir. Çalışmada ayrıca her iki müellifin hayatı ve hocaları hakkında da bilgi verilmiş, önemli eserlerinin – özellikle Arap diline ait olanların – isimlerine yer verilmiştir.
  • Öğe
    Mehmet Âkif Ersoy'dan Arap latîfeleri
    (Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2015) Dikici, Recep
    Mehmet Âkif Ersoy, tahsili sırasında Arapça dersler alması ve Mısır’da yıllarca kalması itibariyle, Arap dili ve edebiyatını çok iyi bilmektedir. Bu yüzden birçok Arapça tercümeler yapan Mehmet Âkif, Mısır yıllarında Kahire'deki “Câmiat-ül Mısriyye" adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri de vermiştir (1925-1936). Mehmet Âkif, Arap latîfelerini kişizadeler, Harunürreşid ve bedevî, İhşidîler sultanı Kâfûr ve Mütenebbî başlıkları altında işlemiştir.
  • Öğe
    Al-Mutanabbi'nin Yusufağa Kütüphanesindeki elyazması divan ve şerhleri
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1991) Dikici, Recep
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Mevhahibu'l-edib fi şerhi muğni'l-lebîb'in baştan "inne"ye kadar tahkîki
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2002) Arslan, Fikret
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Diyarbakır Ziya Gökalp Yazma Eser Kütüphanesindeki nahve dair yazma eserler bibliyografyası
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2015) Işık, Rıfat
    Kültürümüzün, tarihimizin ve gelenegimizin hem temel hem de öz kaynakları olan el yazması eserler, tarihi, sanatsal ve edebi olmaları bakımından çok büyük bir öneme haizdirler. Hz. ‘Osman’ın Kur’ân-ı Kerîm’i istinsah ettirmesiyle baslayan %slâm yazmacılıgı, hadis, fıkıh, tefsir, tıp, dil, edebiyat ve siir gibi ilim dallarında yazılan eserlerle yayılarak bugüne dek bize ait bir dünya insa etmislerdir. Bu kıymete binaen kesfedilmeyi bekleyen çesitli alanlardaki pek çok yazma eserimiz gün yüzüne çıkarılmayı beklerken, yazma tavsifciligi görevinin sahip oldugu büyük önem de ortadadır. Bundan dolayı bizler bu çalısmamızda, bibliyografya alanına mütevazı bir katkı saglamak maksadıyla Diyarbakır Ziya Gökalp Yazma Eser Kütüphanesinde bulunan nahiv ilmine dair 151 eserin tasnif ve tanzimini yapmaya gayret gösterdik. Çalısmamızın giris bölümünde yazma eserlerin tarihi hakkında genel bir bilgi verdikten sonra sırasıyla yazmaların bulundugu kütüphanenin tarihçesi ve nahiv konulu eserler hakkında bilgi verdik.
  • Öğe
    Arap Dili ve Edebiyatı açısından Es-Suyuti
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1994) Ürün, Ahmet Kazım
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Fuhulu'ş-Şuara (El-ahtal, Cerir, El-farazdak) ve En-naka'id
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1997) Ürün, Ahmet Kazım
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Muhammed 'Abdul-Halim' Abdullah'ın küçük birlik adlı hikâyesi
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Ürün, Ahmet Kazım
    Muhammed Abdulhalim Abdullah, modern Mısır edebiyatında hikaye ve roman alanında önde gelen yazarlardan birisidir. İnce ve duygulu üslubuyla büyük bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Hikôye ve roman dışında makale ve denemeleri de vardır. Seçme hikayelerden oluşan Elvôn Mine's-Sa'eıde/Kimi Mutluluklar adlı eserinde geçen el-Ketrbetu's-Sağira/ Küçük Blrflk adlı hikayesinde, savaşmakta olan bir ülkenin çocuklarını ve nasıl oyunlarına savaşı kattıklarını anlatır.
  • Öğe
    Osmanlı-Türk Âlimleri'nin Irak ve Cezire'deki Arap edebiyatı ile ilgili çalışmaları
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Arslan, Fikret
    Osmanlı-Turk alimlerinin H. VIl(XN) arasından itibaren Arapça olarak dil ue edebiyat ile dini ilimlerde birçok eserler uerdik/eri bilinmektedir. Konunun kültür tarihimiz bakımından önemi ortadadır. Çalışmamızda Irak ve Cezire bölgesinde yaşamış Arap alimlerinin eserlerine şerh, haşiye ue telhis yazan Osmanlı-Turk ôlimlerlnln hayatları, eserleri ve bulunduk/arı edebi çevre incelenmiş. Bu ôlimlere ait lstanbu/-Süleymaniye kütüphanesinde bulunan yazma eserlerin nushaları tanıtılmıştır.
  • Öğe
    Fıkhulluga ve ilmulluga terimlerinin anlamları
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2011) Kafes, Mahmut
    Bu çalışmada fıkhulluga (filoloji) ve ilmulluga (dilbilim) terimlerinin anlam ve içerikleri üzerinde durulmuş, her iki terimin Arap edebiyatındaki yeri ve önemi incelenmiştir. Fıkhulluga terimi Arap edebiyatında ilk defa IV./X. yüzyılda, ikinci defa da XX. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmıştır. Asırlar süren bu boşlukta fıkhulluga teriminin Araplarca tekrar kullanıldığı belirlenememiştir. Ayrıca fıkhulluganın ilk ortaya çıktığı dönemdeki anlamıyla yirminci yüzyılın ortalarında ortaya çıktığı dönemdeki anlamı da birbirinden farklı olmuştur. Biz bu çalışmada ortaya çıkan bu farklılıklar ve sebepleri üzerinde durmayı yeğledik ve her iki terimden kastedilen anlamların neler olduğunu belirlemeye çalıştık. İlmulluga terimi dünyada XIX. yüzyılın baslarında kullanılmaya başlanmış ve geçen bir iki asırda büyük gelişme göstermiştir. Araplarda bu terim ilmulluga adıyla ve Avrupa’da anlaşıldığı sekliyle XX. yüzyılın baslarında tanınmaya başlamıştır. Önceki dönemlerde Araplarda dil çalışmaları, el-Ulumu’l-arabiye adıyla ve Arapçaya tahsis edilmiş bir şekilde yapılmakta idi. Arapların dil çalışmalarında Arapça; nahiv, sarf, belagat, şiir, nesir, metin, edebiyat ve tarihi gibi çeşitli yönlerden ele alınmakta idi.
  • Öğe
    Abdurrahman Eş-Şarkavi ve Kemal Tahir'in romanlarında aile ve kadın problemleri
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2017) Harmancı, Hasan
    Mısır ve Türk romanı ortaya çıkış şekli ve gelişim özellikleri itibariyle pek çok ortak özellik taşır. Her iki toplumun yaşadığı birbirine benzer tecrübelerin roman türlerine de sirayet ettiği görülür. Modern Mısır edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Abdurrahmân eş-Şarkâvî (1920-1987) Mısır romanının olgunlaşma döneminin bir yazarı olarak karşımıza çıkmaktadır. Romanlarında toplumun sorunlarını esas alan eş-Şarkâvî, klişe sol bir söylem veya kurgudan uzak durmuştur. Türk edebiyatının en dikkat çekici romancılarından biri olan Kemal Tahir (1910-1973) eserlerine toplumun dramını taşımış, meselelere tarafsızca yaklaşmış, siyasilerin ve halkın menfi ve müspet yönlerini objektif bir gözle değerlendirmiştir. Bu çalışma Abdurrahmân eş-Şarkâvî ve Kemal Tahir’in romanlarındaki aile ve kadın problemlerinin tahlilini ve karşılaştırmasını içermektedir.
  • Öğe
    Cahiliye şiirinde deve
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1994) Kafes, Mahmut
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Arap dilinde nahiv ilminin doğuşu ve önemi
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1994) Kafes, Mahmut
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Fergana asıllı Türk Alimi Ebü Muhriz Halef B. Hayyan el-Basri
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1998) Yıldız, Şerafettin
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Abbasi Dönemi Edebiyatında nükteye genel bir bakış
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1998) Ürün, Ahmet Kazım
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    El-Menfalûtî ve zengin-fakir çatışmasını içeren bir makalesi
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2002) Ürün, Ahmet Kazım
    [Abstract not Available]
  • Öğe
    Teorik ve pratik açıdan yabancı kelimeleri Arapçalaştırma (ta'rib) yöntemleri
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Kafes, Mahmut
    Diller arasındaki kelime alı§ueri§i sosyolojik bir olgu ue bir insanlık gerçeğidir. Diğer pek çok dil gibi Arapça da bu olgu ve gerçekten kendine dü§en payı almrştır. Dünyada birçok alanda (ekonomi, siyaset, tic.aret, ziraat, sanayi, sosyoloji, din ue edebiyat gibi) gerçekle§tirilen geli§meler ve ortaya konulan bulu§lar toplumları etkilediği gibi dillerini de etkilemiş, karşılıklı kelime ue terim alışverişi kaşınılmaz hale gelmi§tir. Bu makalede, yabancı sözcüklerin Arapçaya giriş nedenleri, onları tanıma yolları, Arapçaya adaptasyon/arı, Arapçalaştırma tar/eri, Arapçalaştırmada uyulacak usul ue metotlarla dilcilerin bu konudaki görüşleri ue tutumları ele alınmıştır. Ayrıca Kahire'deki Arap Dil Akademisinin konuyla ilgili almış olduğu kararın da bir değerlendirmesi yapılmıştır.
  • Öğe
    Cenab Şahabettin'den vecizeler
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Uzun, Tacettin
    Cenab Şahabettin, Tevfik Fikret ue Halid Ziya Uşaklıgil'le birlikte Türk Edebiyat Tarihi'nde Servet-i Fanun Edebiyatr'nın üç büyük temsilcisinden biridir. Cenab Şahabettin'in ônemli eserlerinden biri olan Tiryaki Sözlerl'nde, vecize diye nitelendirilen, ince, zarif ve düşündürücü 1830 seçme sözü vardır. Bu sözler, onun parlak üslQbunun ve ince istihzasının mahsulüdür. Makalede, bu vecizelerden 100 tanesi Arapça'ya çevrilerek, onlann başka bir dille düşünülmesi istenmiştir.
  • Öğe
    Burhaneddin Belhi ve Türkçe mektupları
    (Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Öz, Yusuf
    Burhaneddin Belhi, İbnül emin'in ifadeslyf e "seyyar şiir" şairi, Abdullah Ceudet'ln değerlendirmesiyle "Neuayf'' denginde bir şair ue ediptir. 1849 yılında Afganistan'ın Belh şehrine bağlı Kunduz'da doğmuştur. Saygın ue köklü bir aileden gelir. Yendbf'u'l-meuedde yazarı Şeyh Süleyman Belhi'nin oğlu, Melami-Hamzaui şeyhi Abdülkadir Belhf'nln kardeşidir. Afganistan Türkistan, bölgesinden olan Belhf ailesi, Afganistan'daki İngiliz işgali ue iç çatışmalar nedeniyle Süleyman Belhi'nin öncülük ettiği kalabalık bir kafile eşliğinde Afgantstan'dan ayrılıp İstanbul'a göç etmiş; aile fertleri hayatlarını İstanbu/'da sürdürmüştür. Burhaneddin Belhi, İstanbul'da Türkçe ue Farsça yazdığı şiirleri ile tanınmış, ancak zamanla unutulmuş bir şairdir. Bu çalışmada, Belht ailesi kısaca tanıtılacak, Burhaneddin Belhf'nin dostlarına yazdığı ue kendisine gönderilen Türkçe mektuplar, yeni harflerle sunulacaktır.