Yazar "Çelik, Çetin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 83
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 15-49 yaş kadınların kurtaj nedenleri ve kontraseptif tercihleri(2010) Yılmaz, Dereli Sema; Ege, Emel; Akın, Belgin; Çelik, ÇetinAmaç: Çalışma 15-49 yaş kadınların isteyerek düşük yapma nedenlerini ve kontraseptif tercihlerini saptamak amacıyla yapıldı. Yöntem: Çalışma tanımlayıcı araştırma şeklinde yapıldı. 11 Kasım 2005 – 31 Ocak 2006 tarihleri arasında Konya Dr. Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde isteyerek düşük yapan 103 kadın araştırmanın çalışma grubunu oluşturdu. Literatüre dayanarak araştırmacılar tarafından oluşturulan 27 soruluk anket formu verileri toplamak için kullanıldı. Bir araştırmacı verileri yüz yüze görüşerek topladı. Tanımlayıcı istatistikler yanında kürtaj nedeni ile aile planlaması tercihleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacı ile X2 önemlilik testinden yararlanıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan kadınların yaş ortalaması 32.7 (SD: 5.91, median: 32.0, mode: 30, min.18, max. 45). %85.4’ü ilkokul mezunu veya okur yazar değil, gebelik sayısı 3 veya üzerinde olan kadınlar daha fazla isteyerek düşüğe/MR başvurduğu saptandı (%94.2). En sık isteyerek düşük yapma nedeni olarak çocuk sayısı gösterilmiş (%47.6) ve kadınların gebe kalmadan önce geri çekme yöntemini kullandıkları tespit edildi. Sonuç: İsteyerek düşük hala bir kontraseptif metod olarak kullanılmaktadır. Özellikle doğum sonu kliniklerinde kontrasepsiyon danışmanlığına odaklanmak anne ve çocuk sağlığı bakımından önemlidir.Öğe Adherence between placenta and omphalocele sac(2006) Gezginç, Kazım; Çelik, Çetin; Acar, Ali; Akyürek, CemalettinThe baby who had placental adherence between fetal site of placenta and omphalocele sac was presented. A 21 years old woman, gravida 2, parity 0, abortion 1 was admitted to the Selçuk University, Medical Faculty of Meram, Department of Obstetrics and Gynecologic, because of beginning the labor. Omphalocele was seen with ultrasonographie. Cesarean section was preferred according to desire of the family. A placental adherence between fetal site of placenta and omphalocele sac was detected during cesarean section. This adherence was divided and the baby was delivered. But baby died because of major cardiac anomalies. Anomalies such as omphalocel may be together with adherence between omphalocele sac and placenta or membranes.Öğe Amniyotik sıvı indeksi, plasenta lokalizasyonu ve fetal cinsiyetin fetal ağırlık tahmini üzerine etkisi(2017) Çintesun, Ersin; Çintesun, Feyza Nur İncesu; Bertizoğlu, Mete; Çelik, ÇetinAmaç: Çalışmamızda amniyotik sıvı miktarı, plasenta lokalizasyonu ve fetal cinsiyetin ultrasonografik yöntemle fetal ağırlık tahmini üzerine etkisini incelemeyi amaçladık. Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde 1 Eylül – 31 Aralık 2016 tarihleri arasında do- ğum yapmış hastaların dosyaları etik kurul onayı sonrası retrospektif olarak incelendi. Doğum ağırlığı 2500 gramdan düşük ve 4500 gramdan büyük olan hastalar, fetal intrauterin gelişme geriliğ i, diyabeti ve ek hastalığı olan hastalar, çoğul gebelikler, intrauterin ölü veya anomalili fetüs doğumları başvuru esnasında servikal açıklığı 4 cm olan hastalar ve maternal vücut kitle indeksi (VK‹) 25 olan hastalar çalışma dışında bırakıldı. Hastaların ultrasonografi muayenesinden doğuma kadar olan maksimum süre 72 saat olarak belirlendi ve daha geç sürede doğum yapan hastalar da çalışma dışında bırakıldı. Veriler fetal cinsiyete göre, plasentanın anterior, posterior, lateral lokalizasyonuna ve amniyotik sıvı indeksinde oligohidramniyoz, polihidramniyoz ve normal değerlerine göre kıyaslandı. ‹statistik analiz için SPSS 22.0 (SPSS Inc., Chicago, IL, ABD) kullanıldı. Veri analizi için Kruskal-Wallis H ve Student t testi kullanıldı. Bulgular: Toplam 387 hasta incelendi. Ortalama yaş 28 olup, hastalarda sezaryen oranı %39.8, normal doğum oranı ise %60.2, ortalama ultrasonografik doğum ağırlığı 3319 g (413 g), ortalama doğum ağırlığı 3330 g (376 g) olarak saptandı. Bütün hastalarda kilo defisiti %7.2 olarak hesaplandı. Fetal cinsiyet, plasenta lokalizasyonu ve amniyotik sıvı indeksine göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark izlenmedi. Sonuç: Çalışmamızda amniyotik sıvı indeksi, plasenta lokalizasyonu ve fetal cinsiyetin tahmini fetal ağırlık üzerinde belirleyici olmadığı bulunmuşturÖğe Analysis of One Dose and Five Day Ornidazole Treatment Effects in Trichomonas Vaginalis and Gardnerella Vaginalis Infections(2000) Çiçek, M. Nedim; Acar, Ali; Çelik, Çetin; Bala, Ayfer; Görkemli, Hüseyin; Akyürek, CemalettinAmaç:Trichomonas vajinalis. ve gardnerella vajinalisin etken olduğu tespit edilen vakalarda ornidazol tedavisinin tek doz ve 5 günlük kullanımının etkinliğini karşılaştırmak Çalışma Planı : T. Vajinalis-ve G vajinalisin etken olduğu vajinal enfeksiyonu tespit edilen toplam 100 hasta çalışmaya dahil edildi. 60 vakadan oluşan 1. gruba 5 günlük ornidazol, 40 kişiden oluşan . 2.c)ruba tek doz ornidazol tedavisi Uygulandı.Her iki gruptaki olguların tedavi öncesi ve sonrası klinik muayene ve/ mikroskopik değerlendirmeleri karşılaştırıldı.Sonuç:7-10 gün sonra yapılan kontrol muayenelerinde Lgrupta %91.2, 2.grupta %97.1 oranında klinik başarı sağlandı(.P 0.05) YorumıOmidazolünG.Vajinalis ve T .Vajinalis enfeksiyonlarındametranidazol kadar yaygın kullanımı olmamakla birlikte,tek doz veya 5 günlük tedavi planı ile elde edilen etkinlikklinikte de başarı ile kullanılabilineceğini göstermektedir.Öğe Bir Olgu Sunumu: Nekrotizan Fasitis(2001) Çelik, Çetin; Bala, Ayfer; Çiçek, M. Nedim; Dikici, Nebahat; Çapar, Metin; Akyürek, CemalettinSezaryen sonrası gelişen nekrotizan fasitis olgusu, nadir görülmesi dolayısıyla literatür gözden geçirilerek sunulmuştur.Öğe Can Laboratory and Clinical Signs Predict Persistence in Gestational Trophoblastic Disease?(2008) Köşüş, Nermin; Çelik, Çetin; Köşüş, AydınAmaç: Gestasyonel trofoblastik hastalıkların (GTH) laboratuvar ve klinik bulguları ve bunların GTH sürerliliğinin tahmin edilmesinde kullanımı araştırıldı. Gereç ve Yöntem: GTH tanısı alan 92 hasta prospektif olarak incelendi. Hastalar komplet mol, parsiyel mol, invaziv mol ve koryokarsinom olarak 4 gruba ayrıldı. Hastalar klinik, ultrason ve laboratuar tetkikleri ile sürerliğin gelişimi olasılığı açısından değerlendirildi. Sürerlilik hastalığı olanlara metotreksat-folinic asit tedavisi; yeterli cevap alınamayanlarda kombine kemoterapi; çocuk isteği olmayan uygun yaştaki hastalara histerektomi uygulandı. Bulgular: Molar gebelik ve koryokarsinom oranı sırasıyla 4,8/1000 ve 2/10.000 olarak bulundu. ?nvaziv mol grubunda ortalama yaş ve tedavi öncesi beta-hCG seviyesi daha yüksekti. Komplet ve invaziv mol grubunda Teka-lutein kistleri ve aşırı uterin büyüme daha fazla görüldü. Bu bulguların görüldüğü hastalarda sürerlilik gelişiminin daha fazla olduğu bulundu. Sonuç: Persistan GTH'da sürerlilik, klinik ve biyokimyasal belirteçlerle tahmin edilebilir. Bu risk 35 yaşın altındakilerde, teka-lutein kistlerinin yokluğunda ve beta-hCG'nin 100.000 IU'nin altında olduğunda düşüktür. HCG seviyesinin negatif prediktif değeri tek başına, diğer parametrelerle kombine edilmeden düşük sürerlilik riskini aynı oranda göstermektedir. Erken tanı ve etkin tedavi ile sürerlilik gösteren hastalıkların prognozu oldukça iyidir.Öğe Can myomectomy be performed during pregnancy?(KARGER, 2002) Çelik, Çetin; Acar, Ali; Çiçek, Nedim; Gezginç, Kazım; Akyürek, CemalettinObjective: To evaluate the effectiveness, safety, complications and outcome of pregnancy after myomectomy performed during pregnancy. Material and Methods: Five pregnant women with myomas requiring operation because of severe abdominal pain were included in the series at the Department of Obstetrics and Gynecology, Selcuk University Faculty of Medicine between October 1, 1996 and February 24, 2001. The patients were controlled with ultrasonography and cardiotocography every month up to 32 gestational weeks and then every 2 weeks. Cesarean section was performed on all patients at 37-40 weeks. Complications and fetoneonatal outcome were recorded. Results: The mean age of the patients was 31.4 +/- 3.5 years. The mean parity was 1.4 +/- 1.6. The median gestational age at the time of myomectomy was 17.8 +/- 3.4 weeks. The mean size of the myomas was 14.0 +/- 3.8 cm. The main symptom of all patients was severe abdominal pain in spite of analgesic medication. The mean duration of the operation was 40.0 +/- 7.9 min. The mean blood loss was 280.0 +/- 83.6 ml. The mean number of myomas removed was 2.8 +/- 1.3. Conclusion: Myomectomy during pregnancy can be performed if necessary. Copyright (C) 2002 S. Karger AG, Basel.Öğe The Clinical Value of Preoperative and Intraoperative Assessments in the Management of Endometrial Cancer(LIPPINCOTT WILLIAMS & WILKINS, 2010) Çelik, Çetin; Özdemir, Suna; Esen, Hasan; Balcı, Osman; Yılmaz, OsmanObjective: In this study, we aimed to investigate the diagnostic accuracy of preoperative assessment and frozen-section analysis (FSA) in endometrial cancer by comparing postoperative histopathology. Methods: A total of 72 consecutive patients with endometrial cancer were included in this study. Comprehensive surgical staging was performed in all patients. After abdominal hysterectomy, the uterus was investigated for FSA. For preoperative analysis, histological grade and histological subtypes were investigated. In FSA, all the specimens were reviewed for histological subtype, histological grade, depth of myometrial invasion, lymphovascular space invasion (LVI), and cervical involvement. These results were compared with final histopathology. Data were statistically analyzed. Results: The accuracy of preoperative examination was 95.8% (69/72) for histological type and 90% (65/72) for histological grade. In the frozen section, the accuracies of histological grade and subtype were found to be 92% and 98%, respectively. However, histological grade had 43% sensitivity in preoperative and intraoperative assessments. Myometrial invasion and LVI were correctly diagnosed in 93% and 94% of the cases, respectively. The risk assessment was correctly determined in 63 (87%) of 72 patients. Five patients were underclassified, and there was no lymph node invasion in these patients after final histopathology. Lymph node invasion was higher in patients with grade 3 classification, deep myometrial invasion, positive cervical involvement, and LVI. Conclusions: Frozen-section analysis is a feasible method for the management of the patients with endometrial cancer. However, preoperative and intraoperative assessment of histological grade has lower sensitivity in endometrial cancer.Öğe Coexistence of ovarian mucinous adeno carcinoma and benign brenner tumor: A case report(2011) Seçilmiş, Özlem Kerimoğlu; Karabağlı, Pınar; Tazegül, Aybike; Çelik, ÇetinMüsinöz over tümörlerinin kimi zaman Brenner tümörleri ile beraber görülebildiği bilinmektedir ancak literatürdeki vakaların birçoğunda müsinöz kistadenomların incelendiği dikkati çekmektedir. Bu vaka sunumunda kliniğimizde opere edilen; müsinöz adenokarsinom ve buna eşlik eden benign brenner tümörü tanısı alan bir olguyu sunmayı hedefledik. Bu vaka sunumunda 57 yaşında anormal vajinal kanama şikayetiyle hastanemize başvuran, 6 gebeliği, 4 yaşayan çocuğu ve 2 abort öyküsü olan; yapılan muayene ve radyolojik değerlendirmesinde sol overde bilobule kistik oluşum tespit edilen, CA 125 ölçümü normal bir hastanın sonuçlarını sunmayı hedefledik. Postmenapozal overyan kitle ön tanısıyla opere edilen hastaya total abdominal histerektomi, bilateral salpingooferektomi, total omentektomi ve bilateral pelvik-paraaortik lenf noddu diseksiyonu uygulandı. Patoloji sonucu sol over müsinöz adenokarsinom ve benign Brenner tümörü şeklinde rapor edildi. Müsinöz kistadenoma Brenner tümörünün eşlik etme oranı %1,3; Brenner tümörleri incelendiğinde ise müsinöz tümörlerin eşlik etme oranı ortalama %9 olarak rapor edilmiştir. Bu vakada olduğu gibi müsinöz adenokarsinoma ile beraberliği ise nadiren görülmektedir. Müsinöz kistadenokarsinom veya kistadenom tanısı mevcudiyetinde aynı taraf ve karşı taraf overde kist varlığında Brenner tümörü mevcudiyeti açısından değerlendirilme yapılması ve tespit edilen vakaların ileri moleküler sitogenetik değerlendirmelerinin yapılmasıyla bu tümörlerin gelişim histogenetikleri aydınlatılabilir.Öğe A Comparative Study of the Effect of Rofecoxib (a COX 2 Inhibitor) and Naproxen Sodium on Analgesic Requirements After Abdominal Hysterectomy(2003) Çelik, Jale Bengi; Tuncer, Sema; Reisli, Ruhiye; Sarkılar, Gamze; Çelik, Çetin; Akyürek, CemalettinThis study evaluated the analgesic efficacy of administering preoperatively rofecoxib or naproxen sodium to patients undergoing abdominal hysterectomy. A randomized, double-blinded prospective study was conducted with 60 women undergoing elective abdominal hysterectomy under general anesthesia. Patients were randomly allocated into one of three equally sized groups. Patients in the first group received rofecoxib 50 mg 1 h before operation (group R), patient in the second group received naproxen sodium 550 mg 1 h before surgery (group N) and patients in the third group received a placebo tablet in the same time (group P). Total amount of used morphine mixture was higher in placebo group (93±6 ml) than in the group R (50±4 ml) and group N (64±6 ml). There were significant difference for total amount of used morphine mixture between group P and other two groups. There was significant difference in the volumes of morphine mixture used in the first 12 h in group P and other two groups. The occurrence of side effects such as, dyspepsia, epigastric discomfort, heartburn, were similar in group R and group P. However, this side effects were increased in group N. Rofecoxib receiving preoperatively was provided clinical efficacy for postoperative pain control and well tolerated for gastrointestinal side effects comparable with naproxen sodium.Öğe The comparison of clinical and hormonal parameters in PCOs patients treated with metformin and GnRH analogue(2003) Çiçek, M. Nedim; Bala, Ayfer; Çelik, Çetin; Akyürek, CemalettinIn this study, our aim was to compare the effects of metformin and gonadotropin releasing hormone (GnRH) analogues in clinical and hormonal parameters in women with polycystic ovary syndrome (PCOS). There were 50 women with PCOS who were included in our study and they were divided into two groups. In this randomized trial, metformin (850 mg, two times per day) was administered to the first group and GnRH analogue (goserelin 3.6 mg, every 28 days) was given to the second group for 3 months. Because of the previous treatments, PCOS patients served as their own controls. The results of 42 women who completed the study were evaluated. Insulin resistance was not ascertained in patients. Metformin treatment resulted in a significant decline in mean body mass index, body weight, circumferences of waist and hip and total hirsutismus score. There was a significant decrease in luteinizing hormone (LH) levels and a significant increase in follicle stimulating hormone (FSH), progesterone, and sex hormone binding globulin (SHBG) concentrations. No changes in fasting glucose and insulin levels were observed. The GnRH analogue resulted in a significant increase in FSH and SHBG levels and a significant decrease in LH, total testosterone, dehydroepiandrosterone sulfate (DHEAS) levels and LH to FSH ratio and an improvement in hirsutism scores. Metformin and GnRH analogues had effects upon the abnormal Steroid-gonadotropin metabolism and the clinical findings of hyperandrogenism with different mechanisms.Öğe A comparison of maternal and fetal outcomes of pregnancies complicated by moderate to severe thrombocytopenia caused by gestational thrombocytopenia preeclampsia / hellp syndrome and immune thrombocytopenic purpura(2008) Özdemir, Suna; Görkemli, Hüseyin; Acar, Ali; Çelik, Çetin; Kayıkçıoğlu, ErkanBu çalışmada gestasyonel trombositopeni (GT), preeklamp-si/HELLP sendromu ve immün trombositopenik purpuranm neden olduğu orta ve şiddetli trombositopenilerde obstetrik risk faktörlerini, komplikasyonlarını ve gebelik sonuçlarının karşılaştırılması amaçlandı. Çalışmaya trombosit sayısı 100.000/mm3'den düşük olan 135 kadın alındı. Tanılar Hematoloji laboratuvarı tarafından konuldu. Olguların ve yeni doğanların hastane seyirlerindeki klinik özellikleri kaydedildi. Şiddetli trombositopeni GT grubunda diğer iki gruba göre daha düşük gözlendi. Preeklampsi/HELLP sendromlularda oligo-hidramnios, intrauterin gelişme geriliği ve ablatio plasenta yüksek oranlarda saptandı. Bir ve 5. dakikada Apgar skor oranları (7), pH değerleri (7,2) ve mekonyumlu amniyotik sıvı oranları preeklampsi/HELLP sendromlularda daha yüksekti. Neonatal trombositopeni 5 yeni doğanda tespit edildi. Sonuç olarak preeklampsi/HELLP sendromunun eşlik ettiği trombositopenili olgular, obstetrik ve fetal sonuçlar açısından en olumsuz grup olarak saptandı.Öğe Corticosteroid Treatment for Prevention of Prematurity Complications(2002) Çelik, Çetin; Acar, A.; Çiçek, N.; Koç, H.; Ak, D.; Akyürek, CemalettinObjective: To investigate of efficiency to corticosteroid treatment for prevention of respiratory distress syndrome and other prematurity complications. Materials and Methods: One thousand and six babies born at 26-36th gestational age were investigated for following parameters; the development of respiratory distress syndrome, necessity of surfactant therapy, mean duration of daily ventillatory support, rates of Grade III or IV intraventricular hemorrhage, and periventricular leukomalacia, necrotizing enterocolitis, proven neonatal sepsis and neonatal death. Antenatal steroids were administered in the form of two 12-mg intramuscular doses of betamethasone 12 h apart as a total 24 mg in the 24 h and repeat courses of two 12 mg of betamethasone every 7 days after the first dose of the last course if undelivered. Babies were divided into 4 groups based on betamethasone treatment: The first group or control group didn't received treatment; the second group received treatment and delivered within 12 h after first injection; the third group delivered 12-24 h after first injection; and fourth group delivered at least 24 h after first injection. The patients ongoing pregnancy at least 1 week were divided into two groups as a single dose and multiple courses in once a week. Results: Significant difference for development of respiratory distress syndrome between fourth group and others was found (p=0.029). There were significant difference for respiratory distress syndrome rate in hypertansive and premature rupture of membranes groups between fourth group and control group (p=0.002, p=0.041). There weren't significant difference for RDS between repeat doses and single dose groups (p>0.05). Conclusion: Single dose corticosteroid is an effective treatment for the development of RDS and the prevention of other prematurity complications.Öğe Dev Endoservikal Polip, Olgu Sunumu ve Kısa Literatür Derlemesi(2016) Çelik, Çetin; Uçar, Mustafa Gazi; İlhan, Tolgay Tuyan; Sert, Zekiye Soykan; Çakır, TanselServikal polipler erişkin kadın hastalarda sık görülen benign lezyonlar olsa da 4 cm üzeri dev polipler nadirdir. Epitelyal aşırı büyüme sonucu sıklıkla endoservikal kanaldan ya da daha az sıklıkla ektoserviksten köken alırlar. Çoğu küçük boyutlu ve asemptomatik olduğu için jinekolojik muayenede insidental olarak tespit edilirler. Sık olarak izlenmesine karşın etiyoloji henüz netlik kazanmış değildir. Semptomatik hastalarda vajinal kanama, akıntı veya kitle etkisi şeklinde şikâyete neden olabilirler. Polipektomi ofis şartlarında kolaylıkla uygulanabilir. Bu çalışmada, 44 yaşında vajinal kanama ve akıntı şikâyeti ile gelen multipar bir olguda 7 cm'lik servikal dev polip olgusu sunulmuştur. Nadir gözlenen bu hastalığın tanı, tedavi ve klinik prezantasyonu literatür eşliğinde de- ğerlendirilmiştir.Öğe Düşük Riskli Gebelerde İkinci Trimester Ultrason Taraması: Tersiyer Merkez Sonuçları(2015) Tazegül, Aybike Pekin; Seçilmiş, Özlem Kerimoğlu; Yılmaz, Setenay Arzu; Bakbak, Barat Berrin Gençoğlu; Çelik, ÇetinAmaç: Konjenital anomaliler, morfogenez sırasında, anormal gelişim sonucu meydana gelen fetal yapısal ve işlevsel anomalileri içerir. Yeni doğanların % 2-3ünde majör konjenital anomali bulunmaktadır. Majör anomaliler, preterm doğumlardan sonra fetal mortalite ve morbiditenin en önemli ikinci sıklıktaki sebebidir. Çalış- mamızın amacı, kliniğimizde prenatal dönemde saptanan fetal anomalilerin tiplerini, insidans ve prognozlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Hastanemiz gebe polikliniğinde takipleri yapılan ve riskli gebelik polikliniğine minör marker varlığı, aile hikâyesi, ileri anne yaşı gibi çeşitli endikasyonlar ile refere edilmiş olan 2640 hastanın detaylı ultrason sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: 2640 hastanın 93ünde (%3.5) toplam 107 major konjenital anomali tespit edildi. En sık anomali tespit edilen sistem merkezi sinir sistemi olup (%34.6), bu grupta en sık ventrikülomegali ve hidrosefali (15/37) saptandı. İkinci sıklıkta kardiyak anomaliler saptanır iken, bu grupta en sık karşılaşılan malformasyon ise septal defektler idi (9/21). Majör fetal anomalisi bulunan fetusların %79.4üne (85) 18-23 hafta detaylı ultrason taramasında tanı konuldu. Sonuç: Majör fetal yapısal anomalilerin büyük bir bölümü 18-23 haftalar arasında yapılacak detaylı ultrason değerlendirmesi ile tanımlanabilmekte ise de, yeterli görüntülemenin sağlanamadığı olgularda 3. trimesterde yapılacak tekrar değerlendirmeler ile prenatal dönemde olguların % 90dan fazlasına tanı konulabilir.Öğe The Effect of Methyldopa Treatment on Uterine, Umblical and Fetal Middle Cerebral Artery Blood Flows in Preeclamptic Patients(2002) Günenç, Oğuzhan; Çiçek, N.; Görkemli, Hayriye; Çelik, Çetin; Acar, Ali; Akyürek, CemalettinThe purpose of this study was to evaluate the efficacy of methyldopa in the treatment of preeclamptic patients. This study was performed on 24 preeclamptic women who were in between 25-36 weeks of gestational age. 24 healthy pregnant women were taken as control group. Before starting treatment, 24 preeclamptic patients were examined with Doppler ultrasound. Pulsatility index, resistance index, systolic/diastolic ratio of uterine, umblical and fetal middle cerebral arteries were measured. Preeclamptic patients were treated with totally 1 g methyldopa per day. After 7 d, patients were reexamined with Doppler ultrasound. The effect of methyldopa on uterine, umblical and fetal middle cerebral artery blood flows were detected. Only one control with Doppler ultrasound was done to the healthy pregnant women. Before methyldopa treatment to the preeclamptic women, pulsatility index (PI), resistance index (RI) and systolic/diastolic ratio (S/D) on uterine and umblical arteries were significantly higher than the control group. However, fetal middle cerebral artery (MCA) values were significantly lower than the control group. When Doppler results of preeclamptic patients before and after the methyldopa treatment were compared, no significant differences in terms of Pulsatility Index, Resistance IndexI and S/D ratio of umblical and fetal middle cerebral arteries were found. However, the results of uterine artery were significantly lower after the treatment in preeclamptic patients. Treatment with methyldopa lowered the uterine artery resistance in preeclamptic patients but did not effect the resistance of umblical and fetal middle cerebral artery.Öğe Effect of postmenopausal hormone replacement therapy on cardiovascular performance(ELSEVIER IRELAND LTD, 2004) Özdemir, Kurtuluş; Çelik, Çetin; Altunkeser, Bülent Behlül; İçli, Abdullah; Albeni, Havva; Düzenli, Mehmet Akif; Akyürek, Cemalettin; Gök, HasanSumm.: Postmenopausal hormone replacement therapy (HRT) has usually been evaluated the relationship with atherosclerotic disease, whereas its effect on direct cardiac functions hasn't been investigated in detail. This study was planned to investigate the long-term effects of HRT on cardiac functions and exercise performance. Methods: Thirty-six postmenopausal women (mean age: 51+/-4 years, 39-60 years) were prospectively analyzed with pulsed wave Doppler echocardiography and symptom-limited exercise stress test before HRT (oral 0.625 mg conjugated estrogen and 2.5 mg medroxyprogesteron acetate/day), and at the third and the sixth months. The effect of HRT on left ventricular ejection fraction (EF), early filling velocity (E wave) and late filling velocity (A wave), E wave deceleration time (EDT), E/A ratio, myocardial performance index (MPI), exercise duration and METS changes were examined. Results: HRT did not significantly alter the left ventricular EF. At the third month of HRT, there was an insignificant increase in E wave, EDT, and E/A ratio, whereas an insignificant decrease was noted in MPI (P > 0.05). However, at the sixth month of HRT, these changes became significant (68+/-12 vs. 75+/-13 cm/s, P < 0.01; 171+/-24 vs. 184+/-14 ms, P < 0.01; 1.01+/-0.23 vs. 1.11+/-0.27, P < 0.01, and 44+/-9 vs. 39+/-8%, P < 0.001, respectively). On the other hand, exercise duration and exercise METS values showed significant improvements at the third month of HRT (423 104 vs. 482+/-104 s, P < 0.001; 8.2+/-1.7 vs. 9.1+/-2 METS, P < 0.001). These improvements also continued at the sixth month of HRT. In conclusion, postmenopausal HRT leads to a progressive improvement on left ventricular function parameters, and in parallel, in exercise performance. (C) 2003 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Öğe The Effect of Postmenopausal Hormone Replacement Therapy on Cardiovascular Performance(W B SAUNDERS CO LTD, 2001) Özdemir, Kurtuluş; Çelik, Çetin; Altunkeser, Bülent Behlül; İçli, Abdullah; Albeni, Havva; Akyürek, Cemalettin; Gök, Hasan; Düzenli, Mehmet AkifSummary: Postmenopausal hormone replacement therapy (HRT) has usually been evaluated the relationship with atheroscle- rotic disease, whereas its effect on direct cardiac functions hasn't been investigated in detail. This study was planned to investigate the long-term effects of HRT on cardiac functions and exercise performance. Methods: Thirty-six postmenopausal women (mean age: 51 ± 4 years, 39-60 years) were prospectively analyzed with pulsed wave Doppler echocardiography and symptom-limited exercise stress test before HRT (oral 0.625 mg conjugated estrogen and 2.5 mg medroxyprogesteron acetate/day), and at the third and the sixth months. The effect of HRT on left ventricular ejection fraction (EF), early filling velocity (E wave) and late filling velocity (A wave), E wave deceleration time (EDT), E/A ratio, myocardial performance index (MPI), exercise duration and METS changes were examined. Results: HRT did not significantly alter the left ventricular EF. At the third month of HRT, there was an insignificant increase in E wave, EDT, and E/A ratio, whereas an insignificant decrease was noted in MPI (P>0.05). However, at the sixth month of HRT, these changes became significant (68±12 vs. 75 ± 13 cm/s, P<0.01; 171 ±24 vs. 184 ± 14 ms, P<0.01; 1.01±0.23 vs. 1.11±0.27, P<0.01, and 44±9 vs. 39±8%, P<0.001, respectively). On the other hand, exercise duration and exercise METS values showed significant improvements at the third month of IIRT (423± 104 vs. 482±104 s. P<0.001; 8.2±1.7 vs. 9.1±2 METS, P<0.001). These improvements also continued at the sixth month of IIRT. In conclusion, postmenopausal HRT leads to a progressive improvement on left ventricular function parameters, and in parallel, in exercise performance.Öğe Effects of hormone replacement therapy on psychiatric symptoms in postmenopausal women(2002) Çelik, Çetin; Özkan, I.; Albeni, Havva; Acar, A.; Akyürek, CemalettinOBJECTIVE: In this study, we aimed to determine the psychological benefits of HRT in postmenopausal women. STUDY DESIGN: 30 postmenopausal women received HRT for 3 month were entered the study in Selçuk University Faculty of Medicine Obstetrics and Gynecology Department; Menopause division. Patients were given continuos 0.625 mg/day conjugated equine estrogen and 2.5 mg/day medroxiprogesteron acetate as HRT. The patients were given Symptom Checklist 90-R (SCL 90-R), Beck Depression Scale (BDS) and Situation Anxiety Inventory I-II (STAI I-II). RESULTS: The patients received HRT for tree months were found to have significant decrease in depression according to BDS and in anxiety levels according to STAI-I and STAI-II (p=0.001, p=0.002, p=0.001). In symptom check list, all subscales and mean of general symptom were found to be decreased in thirth month of HRT. CONCLUSION: HRT has positive influence on both the somatic and psychiatric symptoms in postmenopausal period. Improvement in psychological symptoms via hormonal therapies or other interventions will probably lead to better quality of life for postmenopausal women.Öğe Effects of Long-Term Hormone Replacement Therapy on QT and Corrected QT Dispersion During Resting and Peak Exercise Electrocardiography in Post-Menopausal Women(Japan Heart Journal, Second Dept of Internal Med, 2002) Altunkeser, Bülent Behlül; Özdemir, Kurtuluş; İçli, Abdullah; Çelik, Çetin; Akyürek, Cemalettin; Gök, HasanIt is known that the QT interval is longer in women than men. Estrogen is reported to account for the QT interval prolongation in several studies conducted with hormone replacement therapy (HRT) in postmenopausal women. Along with this, there are conflicting data as regards the effects of HRT on QT interval and dispersion. Moreover, there is no evidence about the effect of HRT on exercise QT parameters. We compared QT parameters obtained from Surface electrocardiograms during resting and peak exercise before and after 6 months of HRT consisting of estrogen Plus progesterone in healthy postmenopausal women. Twenty-four healthy postmenopausal women were given 0.625 mg/day conjugated estrogens and 2.5 mg/clay medroxyprogesterone acetate for 6 months. Exercise stress testing using the Bruce protocol was performed before and after HRT. QT maximum, minimum, dispersion and corrected QT maximum, minimum and dispersion were calculated during testing and peak exercise. HRT resulted in a significant increase in estradiol plasma levels from 24+/-10 pg/mL to 117+/-66 pg/mL (P<0.001). There was no significant difference in resting QT parameters after HRT, whereas QT dispersion and corrected QT dispersion were significantly increased during peak exercise (20+/-7 versus 25+/-10 ins; P<0.05, 33+/-12 versus 41+/-16 ms; P<0.05, respectively). Nonetheless, the other exercise QT parameters were unchanged. The resting QT parameters are not affected by long term HRT consisting of estrogen plus progesterone, which leads to an increase in QT dispersion and corrected QT dispersion during peak exercise.