Yazar "Öztürk, Şerefnur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 26
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut İnme Tedavisinde İntravenöz Trombolitik Tedavi: Sorunlar ve Çözümler(2017) Topçuoğlu, M Akif; Arsava, E Murat; Özdemir, A Özcan; Gürkaş, Erdem; Örken, Dilek Necioğlu; Öztürk, ŞerefnurAkut iskemik inme tedavisinin kritik elementlerinin başında gelen intravenöz doku plazminojen aktivatörü (tPA) kullanımının yirmi yılı aşkın süre içinde ülkemizde yeterince yaygınlaşamamasının başta gelen nedenlerinden biri, kullanımına dair birçok sorunun yanıtsız kalmasıdır. Ancak, son gelişmeler ile bu soruların pek çoğuna yeterli açıklamanın getirilebilmiş olması önemli bir anlayış değişikliğine yol açmaktadır. Bu makalede akut inmede tPA tedavisi ile ilgili uzmanlarımızın yönelttiği birincil olarak nörolojik sorulara ilişkin yanıt ve açıklamalar mevcut literatür ışığında etraflıca ele alınmış ve herbiri için net tavsiyelerde bulunulmuşturÖğe Akut İskemik İnmede İntravenöz Trombolitik Tedavi: Klinik Değerlendirme(Selçuk Üniversitesi, 2019 Aralık) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Yıldoğan, Aydın Talip; Işık, Melike; Öztürk, ŞerefnurAmaç: İnme tedavisinde asıl amaç, oklüde vasküler yapının belirli süre içerisinde rekanalizasyonudur. Medikal tedavide rekombinant doku plazminojen aktivatörü (tPA) kullanılmaktadır. Bu çalışmada, tPA tedavisi verilen iskemik inme hastaları değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Temmuz 2015-Ağustos 2017 arasında tPA tedavisi uygulanan 97 akut iskemik inme hastası retrospektif incelendi. Demografik veriler, başvuru semptomları ve tedavi saatleri kaydedildi. Klinik durum ve prognoz ‘National Institutes of Health Stroke Skalası’ (NIHSS) ve fonksiyonel durum ölçeği ile değerlendirildi. Hemorajik dönüşüm bilgisayarlı tomografi ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya 61(%62,8) erkek ve 36 (%37,2) kadın hasta alındı. Yaş ortalamaları 60,29±12,62 idi. 7 (%7,2) hastaya 1. saate, 5(%25,8) hastaya 1-2 saat arasında, 31(%32) hastaya 2-3 saat arasında, 34 (%35,1) hastaya 3-4,5 saat arasında tPAbaşlandı. Başvuruda en sık semptom hemi/monoparezi idi (%92,8).%69,1 oranında parsiyel anterior, %16,5 total anterior, %15,8 posterior vasküler oklüzyon saptandı. NIHSS sonuçları 10,39±4,36 (tedavi öncesi) ve 6,63±3,76 (taburculuk) idi. Hastalartam bağımsız (%20,6), kısmi bağımlı (%43,3) ve tam bağımlı (%21,6) olarak taburcu edildi.Hastaların %12’sinde hemorajik dönüşüm izlendi.Platelet değeri düşük olan hastalarda hemorajik transformasyon daha fazlaydı (P<0,05).Hemorajik dönüşüm olan hastalarda mortalite %41,7 idi.Hemorajik dönüşüm gelişimi mortaliteyi artırmaktaydı (p <0,05). Sonuç: İnmede trombolitik tedavi özürlülükte azalma sağlamaktadır. Ancak hemorajik transformasyon mortaliteyi artırmaktadır. Bu da platelet değerindeki düşüklük ile ilişkili olabilir.Öğe Bal Arısı Sokması Sonrası Beyin Sapında Gelişen Akut İskemik İnme(Selçuk Üniversitesi, 2018 Aralık) Eren, Fettah; Öztürk, ŞerefnurArı sokmaları, tüm böcek sokmaları içerisinde en sık olanıdır. Nörolojik etkilenme nadirdir. Ancak ensefalit, akut dissemine ensefalomiyelit, polinöropati ve ekstrapiramidal tutulum ortaya çıkabilmektedir. 79 yaşında erkek hasta sol hemiparezi ve dizartri yakınması ile başvurdu. 1 gün önce 10 tane bal arısı tarafından sokulduğu öğrenildi. Sol kol ve bacakta 4/5 kas gücü, ataksik yürüme ve dizartri bulunmaktaydı. Difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntülemede sağ ponsta akut iskemi ile uyumlu lezyon belirlendi. Asetilsalisilik asit (300 mg/gün) vemetformin (1000 mg/gün) başlandı. Arı sokması sonrası salgılanan kimyasal moleküller ile tromboza eğilim artmaktadır. Bu nedenle iskemik inme riski olan hastalar yakın takip edilmelidir. Gerekirse hastalar bu moleküllerin inaktivasyonunu sağlayan ilaçlar ile tedavi edilmelidir. Ancak hipotansiyon ve vazokonstriksiyon oluşturabilen antialerjik ilaçlar başlanmamalıdır.Öğe Clinical and radiological significance of transient brain lesion in the corpus callosum splenium: 2 case reports(2018) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Öztürk, ŞerefnurAlthough rare, splenium of the corpus callosum (SCC) may be involvedin many etiological conditions. Most forms of involvementare permanent and minorities of these are transient. The pathophysiologyis intra-myelinic axonal edema related to hyponatremiaand local inflammatory cell infiltration. The first case; 34-years-oldfemale patient accepted to our unit with recurrent complex-partialseizures. She had epilepsy for 10 years and carbamazepine usingfor 4 years. Second case; 22-years-old female patient presentedwith vomiting, nausea and visual deficiency. Both cases magneticresonance imaging (MRI) showed focal diffusion limitation in SCC.A comprehensive diagnostic work-up was carried out to accountfor these clinical and neuro-radiological presentations. 1-monthfollow up MRI showed resolution of these lesions. Previously, transientlimitation of diffusion of SCC has been mostly reported in epilepticpatients and treatment with anti-epileptic agents. However,many other conditions may result the appearance of similar clinicalstates. These patients may have mild form of encephalopathyand the prognosis is generally good. MRI is particularly sensitive inearly identification of these lesions. A good understanding of thetransient nature of the condition may allow avoidance from unnecessaryinvasive diagnostic and therapeutic methods.Öğe Covid-19 ve Nörolojik Bozukluklar(Selçuk Üniversitesi, 2021) Işık, Melike; Yılmaz, Ecem S.; Özgüncü, Cihat; Topbaş, Furkan; Özkan, Duran; Ildız, Ömer F.; Tekneci, Sevde; Ersoy, Ayşenur; Özaltın, M. Seda; Kuruçay, Buket; Öztürk, ŞerefnurDünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2019’da pandemi olarak kabul edilen COVID-19 hastalığının pandeminin ilk döneminde öncelikle solunum yollarını etkileyen ve ciddi akut solunum yetmezliğine (SARS) neden olan bir viral enfeksiyon olduğu kabul edilmiştir. Zaman içinde vasküler sistemler başta olmak üzere diğer organ sistemlerini ve en önemlisi de diğer sistemlerle beraber nörolojik sistemleri ve hatta bazen sadece nörolojik sistemleri etkilediği ortaya konmuştur. Ciddi semptomu olmayan hastalarda bile koku alma kaybı sık olarak görülmekte olup bazı hastalarda ilk veya tek belirti olabilmektedir. Viral enfeksiyonun iyileşmesine rağmen koku alma fonksiyonunun aynı hızla kazanılamaması yaşam kalitesini etkileyen önemli bir nörolojik tutulumdur. Dünyada pandemi sürecinde vaka bildirimleri ve klinik verilerin analizleri ile hızlı bilgi akışı devam etmektedir. Bu yazıda literatür incelemesi ile dünyada bildirilen nörolojik tutulumlar ışığında kranial sinir tutulumları, serebrovasküler hastalıklar ve inme, ansefalit, epilepsi, Guillain Barré sendromu, psikiyatrik bozukluklar ile ilgili güncel bilgilerin paylaşılması amaçlanmıştırÖğe Demansların Kli?ni?k ve Nöropatoloji?k Sınıflaması(Gunes Kitabevi Ltd Sti, 2010) Öztürk, ŞerefnurBütün dünyada yaşlanan nüfusla artan demans prevelansına paralel olarak sağlık bakımına ihtiyaç artmaktadır. Demansa neden olan hastalıkların sınıflandırılması sağlık plan ve projelerinin oluşturulması sırasında daha doğru bir yaklaşım sağlayabilir. Demansa neden olan en yaygın bozukluklar sosoyoekonomik dağılımlara göre farklı olabilir ve farklı populasyonlar bu hastalıklara karşı farklı eylem planına ihtiyaç duyabilir. Demansa neden olan hastalıkların sınıflandırılması bu eylem planları için akılcı bir bilgi sağlayabilir. Mekanizma, patoloji ve klinik özellikleri temel alan çeşitli sınıflamalar vardır. Kişisel temelde de her hasta demansa neden olan hastalığın etiyolojik ve patogenetik yönü için demans klasifikasyonu içinde değerlendirilmelidir.Öğe Elevated Urinary Methylmalonic Acid/creatinine ratio and Serum Sterol levels in Patients with Acute Ischemic Stroke(UNIV PRESS, 2018) Sivrikaya, Abdullah; Öztürk, Şerefnur; Ekmekci, Hakan; Sağlam, Aslıhan; Abuşoğlu, Sedat; Ünlü, AliIntroduction: Sitosterolemia, defined as phytosterolemia, is a rare autosomal recessive disease characterized by elevated blood sterol levels. Our aim was to investigate serum plant sterols, methylmalonic acid, vitamin B12, oxidized-LDL and homocysteine levels in ischemic and hemorrhagic stroke patients and healthy subjects. Material and Methods: 50 healthy subjects (without a family history of coronary artery disease) and 89 patients hospitalized in the Selcuk University neurology clinic or intensive care unit with a diagnosis of stroke were included in this study. Serum plant sterols, homocysteine and methylmalonic acid, oxidized-LDL, total cholesterol, triglycerides, HDL-Cholesterol and vitamin B12 levels were analyzed by gas chromatography-mass spectrometry, liquid-chromatography tandem mass spectrometry, commercially available ELISA kit, spectrophotometry and chemiluminescence methods, respectively. Results: Urinary methylmalonic acid/creatinine ratio (p< 0.05), serum beta-sitosterol levels and beta-sitosterol/cholesterol ratio were significantly higher (p < 0.01) in patients compared to the control group. There was a significant positive correlation between the serum OxLDL-methylmalonic acid, serum homocysteine-urinary methylmalonic acid/creatinine ratio, serum methylmalonic acid-Urinary methylmalonic acid (p< 0.05), serum homocysteine-urinary methylmalonic acid, urinary methylmalonic acid-methylmalonic acid/creatinine ratio, serum methylmalonic acid-methylmalonic acid/creatinine ratio, serum beta-sitosterol-beta-sitosterol/cholesterol, total cholesterol-HDL, total cholesterol-LDL (p < 0.01) levels and negative correlation between vitamin B12-serum methylmalonic acid (p< 0.05), cholesterol-stigmasterol/cholesterol, LDL-stigmasterol/cholesterol (p < 0.01) levels in the patient group. Conclusion: Our findings presented that the serum sitosterol levels were significantly higher in stroke patients compared to controls.Öğe En iyi dünya üniversiteleri arasına girebilmek; Neden önemli? Nasıl mümkün?(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, SezaTürkiyedeki üniversiteler dünya sıralamalarında hızla üst sıralara yükselmektedir. Dünya çapında bir üniversite olmak neden önemli- dir? Dünyanın ilk 500 üniversitesi içine girmenin kriterleri nelerdir? Bu yazının amacı bu iki soruya açıklık getirmektir.Öğe Epilepside hastalığın gizlenme durumu ve uyku kalitesinin değerlendirilmesi(2019) Eren, Fettah; Öztürk, ŞerefnurAmaç: Epilepsi ile ilişkili toplumsal damgalanma öncelikle hastalığın gizlenmesine sebep olur. Bu birçok nöropsikiyatrik bozukluk ile birliktedir. Uyku ise epilepsi ve nöbetleri etkileyen önemli bir unsurdur. Bu çalışmada epilepside hastalığın gizlenmesi, uyku bozukluğu ve bunlarla ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Nöroloji polikliniğine başvuran 95 primer epilepsi hastası değerlendirildi. Demografik ve klinik özellikler kaydedildi. On yedi sorudan oluşan hastalığı gizleme ölçeği ve 24 sorudan oluşan Pittsburgh uyku kalitesi ölçeği uygulandı. Bulgular: Çalışmada 44 (%46.3) kadın ve 51 (%53.7) erkek epilepsi hastası vardı. Hastalığı gizleme ölçeği puanı ortalaması 57.098.96, Pittsburgh uyku kalitesi ölçeği ortalaması 8.123.09 idi. Uyku latansı belirgin uzamış, uyku etkinliği ve gündüz fonksiyonları bozulmuştu. Gençlerde uyku bozukluğu daha fazlaydı (p0.05, r0.50). Yaş ile hastalığı gizleme durumu arasında negatif korelasyon (p0.05, r0.65); hastalığı gizleme durumu ile uyku bozukluğu arasında pozitif korelasyon saptandı (p0.05, r0.54). Sonuç: Epilepside hastalığın gizlenmesi uyku kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yaş azaldıkça hastalığın gizlenmesi ve uyku bozukluğu artmaktadır. Bu yüzden özellikle genç epilepsi hastaları daha dikkatli değerlendirilmelidir.Öğe A fıctıtıous dementıa-dementıa ın modern lıterature(2013) Ege, Fahrettin; Öztürk, ŞerefnurDil uygulamalarıyla ilişkili beyin lokalizasyonları hakkındaki artan veriler, sadece geleneksel nörolojik modelleri zayıflatmakla kalmaz, ama aynı zamanda geleneksel olandan bütünüyle farklı yeni bir “Anlam” kavramı öne sürmektedir. Yazar Paul Auster, dili tesis eden şeye dair eski kanıları yıkan eserler vermiştir. Biz burada Auster'in yaklaşımını felsefi açıdan, özellikle Gilles Deleuze'ün çalışmalarını hesaba katarak ele alıyoruz. Gilles Deleuz, dil için iletişim modeli yerine pragmatizmi öne sürmüştür. Pragmatizme göre, konuşma edimleri iletişim için değil ama bedenlere etki etmek için icra edilir. Cisimsiz dönüşümler cümlelerin ifade ettiğidir, ama bedenlere atfedilmektedirler. Ifade, içeriği takip etmez, ama onunla aynı düzeydedir. İçerik, el-alet çifti ile ilişkilidir, ve pragmatizm, ifadelerle ilişkili gerçek dönüşümlere işaret etmektedir. Olay/Anlam (veya cisimsiz dönüşüm) sözcüklerle ifade edilir ve elalet çifti ile gerçekleşir. O halde, ifadenin anlamı sensori-motor korteksin aktivasyonuna bağlıdır, yani, el-alet çifti ile ilişkili pragmatik değere bağlıdır. Auster'in “Yazı odasına Yolculuklar” kendi yazdıklarından etkilenen yaşlı bir adamın, Bay Boş'un hikayesini anlatır. Dahası, bu roman, yazınsal ifadelerin bir kümelenmesi olarak, unutkanlı k üzerindeki gerçek bir edimdir; çünkü Auster, hikayede unutkanlığı temsil etmez, ama onu etkileyici bir dil deneyimine dönüştürür; ki bu, Auster'in edebiyatının pragmatizmidir.Öğe Hiperemezis Gravidarum ve Serebral Elektrofizyoloji:Elektroensefalografi Sinyal İşleme Yöntemi ile Serebral LokalizasyonBelirleme(2016) Ekmekçi, Hakan Ahmet; Yılmaz, Arzu Setenay; Öziç, Muhammet Üsame; Özbay, Yüksel; Kerimoğlu, Özlem Seçil; Çelik, Çetin; Öztürk, ŞerefnurAmaç: Hiperemezis gravidarum (HG) hamilelik sırasında aşırı kusma ve bulantının ortaya çıkardığı bir hastalıktır. Normal gebelikte sıklıkla görülen basit bulantı ve kusmadan farklı olarak sebebi tam olarak bilinmeyen bir durumdur. Beynin HG'deki yeri ve rolü tam bilinmemektedir.Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Doğum Polikliniği'ne başvuran HG tanısı alan takipli 30 hastanın ve 33 normal gebenin hamilelik dönemlerine göre Nöroloji Anabilim Dalı'nca elde edilen elektroensefalografi (EEG) sinyalleri incelenmiştir. Bu sinyaller, yüksek matematik ve gelişmiş mühendislik yazılımları ile irdelenmiştir. EEG örnekleme frekans 200 Hz'dir. Tüm kanallarda bulunan zaman eksenindeki sinyaller Welch yöntemi ile 0,1 Hz frekans çözünürlüğü, Hamming pencereleme ve 0,5 örtüşme oranı kullanarak frekans-güç ekseninde veriler elde edilmiştir. Ortaya çıkarılan güç spektral yoğunluğu ile tüm alt bantlar delta, teta, alfa ve beta olmak üzere oluşturulmuş ardından güç spektral yoğunlukları hesaplanmıştır. Her bir frekans alt bantı güç yoğunluğu o kanaldaki 0,5-30 Hz arası toplam güç yoğunluğuna bölünerek ortalama değerler göreceli olarak elde edilmiştir. Bulgular: Sonuç olarak ortalama güç yoğunluğu bakımından Fp1F3 için delta bandı, C3P3, F3C3, Fp1F3, P3O1, T5O1 için teta bantı anlamlı değişiklik gösterirken, diğer kanallar ve alt bantlarında anlamlı fark görülememiştir (p0,05). Sonuç: HG ve normal gebelerde EEG sinyalleri güç spektral yoğunluğu bakımından incelendiğinde sol hemisferin frontal alanında delta bandı, fronto sentroparietal, parieto-oksipital alanlarda teta bantı anormalliği gözlenmiştir. Literatür ışığında bakıldığında HG'nin serebral aktivite anormalliği net gösterilemediği gibi yeri de tam belirlenememiştir. Ancak bu çalışmamızda olasılıkla ilk kez sol serebral hemisferin teta-delta bant aktivite anormalliği ve lokalizasyon farklılıkları gösterilmiştir. Bu nedenle rutin EEG çekimlerine spektral güç analizi yapılarak HG olguların ayırıcı tanısında yardımcı olabilecek bir lokalizasyon tespit edilmiştir.Öğe Joubert Syndrome- A Case Presentation(JOURNAL NEUROLOGICAL SCIENCES, 2010) Cılız, Deniz; Öztürk, Şerefnur; Sakman, BülentJoubert syndrome is an autosomal recessive disorder characterized by partial or complete agenesis of the cerebellar vermis. Clinical features include attacks of tachypnea alternating with respiratory pauses, abnormal ocular movements, severe psychomotor retardation and ataxia. A 12 year- old male patient was diagnosed as Joubert syndrome by clinical and radiological findings. After 10 years follow up, his ataxic symptoms improved to be enough to supply self care. Our case was interesting because of his good prognosis which is rare for this condition.Öğe Kistikintraserebral Görüntüleme Örneği ile Başvuran Multiple Skleroz Hastalığı(Selçuk Üniversitesi, 2018 Mart) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Gezer, Aslıhan; Ekmekci, Ahmet Hakan; Öztürk, ŞerefnurMultipl skleroz (MS) tanısında ve ayırıcı tanısında bazı olgularda çeşitli güçlükler yaşanmaktadır. Klinik belirti ve bulgular yanında, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesi ve uyarılmış potansiyeller tanıyı kesinleştirmek için önemlidir. Tüm bunlara rağmen bu testlerin tanısal duyarlılık ve özgüllüğü sınırlıdır. Elli yedi yaşında tavuk çiftliği işletmecisi olan erkek hasta, 35 gün önce başlayan sağ yüz yarısında uyuşma ve denge bozukluğu yakınması ile başvurdu. Sağ yüz yarısında objektif hipoestezi ve sağda Babinski bulgusu saptandı. Beyin MRG incelemesindeki; 2 cm çapında, halkasal kontrast tutulumu olan homojen lezyon öncelikle kistik bir oluşumu düşündürdü. BOS ve görsel uyarılmış potansiyel neticesinde hastanın MS olduğu anlaşıldı. Bu hastaların klinik ve nörogörüntüleme ile takibi ayırıcı tanıda değerli bilgiler sağlayabilmektedir.Öğe Language disorders due to posterior system strokes -an ignored dysfunction(2014) Öztürk, Şerefnur; Ege, Fahrettin; Ekmekçi, HakanKlinik afazi ile başvuran bir hastada klinik tablodan primer olarak ön system sorumludur. Ancak, son raporlara gore posterior yapılara, özellikle de serebelluma olan hasarlar da lisan oluşturmada (language processing) önemli rol oynayabilir. Bu derlemede literatur ışığında tümü posterior vasküler sistem tarafından desteklenen yapıları değerlendirmek için, önce serebellumun linguistik rolüne, daha sonra ise talamus ve bazı tanımlanmış klinik sendromlara, en son olarak da oksipital lob etkilenmesi ile ortaya çıkan spesifik sendromlara değinilecektir. İnsan beyni, talamus ve oksipital kortekse ek olarak serebellumun da yüksek kortikal fonksiyonlarda rol oynadığı kompleks bir organizasyondur. Posterior sistem inmeleri nörolinguistik komponentleri de içeren kognitif defisitin klinik bulgularına neden olabilir. İnme hastalarında bu bozuklukların tespiti mevcut tedavi stratejilerine katkıda bulunabilir.Öğe Nasıl bir tıp fakültesi istiyoruz? Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi'ninmisyonu ve vizyonu ne olmalıdır?Öğretim üyelerine yönelik anket sonuçları(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, SezaAmaç: Akreditasyon sürecindeki fakültemizde öğretim üyelerinin misyon ve vizyon önerilerini değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Üç sorudan oluşan anket formları fakültede görevli tüm öğretim üyelerine verildi. Öğretim üyelerinden misyon ve vizyon önerilerini tek cümle ile, mezun ettiğimiz doktorda olması gerekli özelliği ise tek kelime ile ifade etmeleri istendi. Toplanan anket formlarındaki öneriler gruplandırılarak değerlendirildi. Bulgular: Misyon önerisi ile ilgili genel ortak görüş eğitim-öğretim ve araştırmanın uluslararası standartlarda olması gerekliliği idi. Vizyon ile ilgili öneriler genellikle kaliteli eğitim-öğretim verilmesi üzerinde yoğunlaşmıştı. Mezun doktorlarımızda olması gereken özellikler ise etik ve vicdanlı olduğu kadar bilimsel, donanımlı ve yetenekli olması gerekliliği idi. Sonuç: Bu anket sonuçları fakültemizin misyon ve vizyonunu belirlemek adına oldukça faydalı olmuştur.Öğe Nöroloji yoğun bakım ünitesinde bir yıllık hastane enfeksiyonu oranları: Patojenik ve klinik değerlendirme(2017) Eren, Fettah; Öngün, Gözde; Ural, Onur; Öztürk, ŞerefnurAmaç: Hastane enfeksiyonları (HE) özellikle yoğun bakım üniteleri (YBÜ) gibi yüksek riskli alanlarda yatan hasta gruplarında ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bu alanlardaki enfeksiyon etkenlerinin tanınması ve bu enfeksiyonların tedavisi hem primer hastalığın prognozu hem de hastanede kalış süresi üzerinde etkilidir. Bu çalışmada nöroloji YBÜ'de (NYBÜ) aktif enfeksiyon surveyans değerlendirmesi yapmayı planladık.Gereç ve Yöntem: NYBÜ'de on iki aylık sürede 291 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Fakültemiz enfeksiyon kontrol komitesi tarafından tutulan kayıtlar "Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi" (Centers for Disease Control and Prevention) tanı kriterlerine göre incelenmiş ve HE tanısı konulmuştur. İzole edilen mikroorganizmalar ve sistemik tutulumları incelenmiştir.Bulgular: NYBÜ'deki enfeksiyonlar tüm HE'lerin %6,39'unu oluşturmaktadır. Bunlar; deri ve yumuşak doku enfeksiyonları (%3,13), kan dolaşımı enfeksiyonları (%9,38), mekanik ventilatörden bağımsız pnömoniler (%9,38), ventilatör ile ilişkili pnömoniler (%6,25) ve üriner sistem enfeksiyonlarıdır (ÜSE) (%71,88). Bu ünitede on iki ayda on dört farklı mikroorganizma tespit edilmiştir. Sonuç: YBÜ'de en sık tespit edilen enfeksiyon ÜSE olduğundan üriner kateter takılması ve bakımında daha dikkatli olunması gerekmektedir. Ayrıca HE'lerin tanınması ve neden olan mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi hem ampirik tedaviyi belirlemede, hem de mortalite ve morbiditeyi azaltmada oldukça önemlidirÖğe Öğrenci danışmanlığı sistemi ve Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, SezaBu çalışmada, ülkemizdeki üniversitelerde uygulanmakta olan öğrenci danışmanlığı sisteminin genel özelliklerinin değerlendirilmesi ve UTEAK Akteditasyon Standartları ve Özdeğerlendirme Raporu Kılavuzu'na (4) göre Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yeni bir öğrenci danışmanlık yönergesinin hazırlanmakta olduğunun bildirilmesi amaçlandı.Gereç ve YöntemlerAmaç: Bu çalışmada, Türkiye'de öğrenci danışmanlık sisteminin genel özellikleri değerlendirildi. Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu'nun Ulusal Tıp Eğitimi Standartları temel alınarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yeni bir öğrenci danışmanlık yönergesinin hazırlanmakta olduğunun bildirilmesini amaçladık. Yöntem: On dört üniversitenin öğrenci danışmanlık yönergeleri incelendi. Bulgular: Öğrenci danışmanlığı yönergelerinin tümü benzer bulundu. Sonuç: Selçuk Üniversitesi Öğrenci Danışmanlığı Yönergesi'nden bağımsız yeni bir öğrenci danışmanlık yönergesi, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu'nun akreditasyon standartlarına göre hazırlanmaktadır.Öğe Psikiyatrik bozuklukların ayırıcı tanısında sporadik creutzfeldt-Jakob hastalığı : İki olgu sunumu(2018) Eren, Fettah; Ekmekçi, Ahmet Hakan; Öztürk, ŞerefnurCreutzfeldt-Jakob hastalığı (CJH); bilişsel ve ruhsal durumda bozulma,serebellar ataksi, miyoklonik hareketler ve görme kaybı bulguları ileortaya çıkan bir prion hastalığıdır. Hızla ilerleyerek ölüme sebep olmasınedeni ile diğer hastalıklardan ayırt edilmesi önemlidir. Kesin tanıpostmortem otopsi sonucunda alınan beyin örneğinin, histopatolojikincelemesi ile konulur. Hastaların farklı klinik özelliklerle başvurmasıhastalığın tanınmasını güçleştirmektedir. Birinci olgu; elli yaşında erkek,üç aydır olan ajitasyon, bilinç bozukluğu ve istemsiz hareketler nedeni ilekliniğe yatırıldı. İkinci olgu; yetmiş yaşında erkek unutkanlık, konversiyonbozukluğu şeklinde total görme kaybı ve ataksi yakınması ile başvurdu.Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve elektroensefalografi(EEG) ile tanısal olarak desteklenen hastanın beyin omurilik sıvısıincelemesinde 14.3.3 protein yüksekliği belirlendi. Sonuçta hızlı gelişennöropsikiyatrik hastalık özellikleri olan bu olgularda prion hastalığıdüşünüldü. Bu hastalarda tekrarlanan EEG ve MRG incelemesi tanısalaçıdan oldukça faydalıdır. Etkin tedavisi olmasa da koruyucu önlemleraçısından hastalığın tanınması oldukça önemlidir.Öğe Pulmonary Adenocarcinoma Presented With Lambert Eaton Myasthenic Syndrome(2019) Eren, Fettah; Aygül, Recep; Öztürk, ŞerefnurParaneoplastic neurological syndrome is an autoimmune disease caused by distant effect of tumor. Lambert - Eatonmyasthenic syndrome (LEMS) is a paraneoplastic disease that is associated with voltage-dependent calcium channelantibodies. These autoantibodies affect especially presynaptic neuromuscular area. A 65 -year-old male patient admitted tohospital with complaint of dizziness, walking difficulty, and difficulty in getting up stairs. Neur ological examinationshowed mild muscle weakness proximal of lower extremities. Deep tendon reflexes were hypoactive. Sensory nerveconduction was normal in the electroneuromyography. All motor nerve compound muscle action potential (CMAP)amplitudes were decreased. After 10 seconds of exercise, amplitude increased more than 100%. More than 10% decrementwas observed at low frequencies in ulnar repetitive nerve stimulation. More than 200% increment was observed with 50 Hztetanic stimulation. Lung adenocarcinoma was diagnosed with thorax computerized tomography and bronchoscopicbiopsy. In the electrophysiological analyses of LEMS, significant amplitude increment is diagnostic with high frequencytetanic stimulation. Increment following short-term exercise is an easier alternative method to tetanic stimulation.Öğe Saf Duyusal İnme Sendromu Şeklinde Ortaya Çıkan Talamik Bölge Serebrovasküler Hastalığı: Olgu Sunumu(Selçuk Üniversitesi, 2017 Eylül) Eren, Fettah; Öztürk, Şerefnur; Ekmekci, Ahmet HakanSaf duyusal inme, derin ya da yüzeyel duyuların ayrı ayrı veya beraber tutulduğu, duysal veya irritatif bozukluklar ile kendini gösteren klinik sendromdur. Bu sendromda en sık talamusun ventro-posterior nükleusu etkilenir. Talamik etkilenmeleri olan hastalarda yukarı bakış felci, hemiparezi, hemihipoestezi, konfüzyon, uykuya meyil, duygusal labilite olabilmektedir. Talamus tüm duyu modalitelerinin (koku hariç) ortak kesişim noktası olduğundan tat, işitme, dokunma ve ağrı gibi duyusal modaliteler saf duyusal inmelerde etkilenebilmektedir. 56 yaşında erkek hasta sol kol, bacak, yüz ve gövde yarısında uyuşma yakınması ile başvurdu. Manyetik rezonans görüntülemede sağ talamusta iskemi ile uyumlu lezyon belirlendi. Sonrasında santral nörojenik ağrı sendromu gelişti. Nadir görülmesi, ek belirti olmadan hemihipoestezi ile başvurabilmesi ve hızla tanınıp tedavi başlanması gerektiğinden sunulmaya değerli görülmüştür.