Yazar "Şener, Yağmur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adeziv güçlendiricinin kompozitin daimi dişe mikrogerilim bağlanma dayanımına etkisi(Selçuk Üniversitesi, 2014) Altan, Halenur Onat; Göztaş, Zeynep; Tosun, Gül; Şener, YağmurBu çalışmanın amacı adeziv güçlendiricinin daimi diş dentinine bağlanma performansını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada on adet çürüksüz mandibular molar diş kullanıldı. Dişlerin okluzal yüzeyleri tüm mineyi ortadan kalkacak şekilde su soğutması altında elmas separe ile uzaklaştırılarak dentin yüzeyleri açığa çıkarıldı. Dentin yüzeyleri 600-800-1000-1200 grit zımparalarla su altında zımparalandı ve dişler rastgele iki gruba ayrıldı; Grup 1: Total etch (Adper Scotchbond Multi Purpose Plus, 3M ESPE, UK), Grup 2: Total etch + adezyon güçlendirici (Enhance, Reliance, USA). Kompozit rezin restorasyonlar 4-5 mm yükseklikte olacak şekilde yerleştirildi. Su içerisinde (37oC) 24 saat bekletilen dişler 1mm2'lik örnekler elde edilecek şekilde kesitler alındı ve 62 örnek elde edildi. Tüm örneklere mikrogerilim bağlanma testi 1mm/dak hız ile kırılma meydana meydana gelene kadar uygulandı. Kırılma yüzeyleri stereomikroskop altında incelendi. İstatistiksel analiz bağımsız t testi ile değerlendirildi. Bulgular: Grup 1 ve Grup 2’den elde edilen mikrogerilme bağlanma dayanımı değerleri sırasıyla 27,47 MPa ve 27,66 MPa olarak kaydedildi. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p > 0,05). Sonuç: Elde edilen sonuçlara göre Enhance adezyon güçlendirici kompozit rezinin daimi dişe bağlanma dayanımını geliştirmemiştir.Öğe Asidüle Fosfat Florid Jel ve Köpük İle Topikal Fluorid Uygulamasının İdrar Flor Düzeyleri Üzerine Etkisinin Araştırılması(2003) Tosun, Gül; Şener, YağmurBu çalışmanın amacı asidüle fosfat florid (APF) jel ve köpük ile topikal florid uygulamasını takiben idrar flor seviyelerinde meydana gelen değişiklikleri belirlemektir. Deney 60 gönüllüden oluşan çalışma grubuyla gerçekleştirildi. Bu çalışma grubu APF jel ve köpük uygulaması için ikiye ayrıldı. APF jel ve köpük uygulanmadan önce, her bireyden, kontrol flor değerlerini tespit etmek amacıyla idrar örnekleri alındı. Uygulamadan sonraki 2. saatte, 24. saatte ve 1. haftada da idrar örnekleri alındı. Toplanan örneklerin flor tayini iyon analizöre bağlı kombine flor elektrodu ile yapıldı. APF jel uygulamasını takiben kontrol flor değerleri ile 2 saat ve 24 saat sonra alınan idrar örneklerinin flor değerleri ara-sında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptandı (p0.05). Bir haftanın sonunda toplanan idrar örneklerinin flor değerleri ile kontrol değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farkın olmadığı belirlendi (p0.05). APF köpük grubunda da kontrol flor değerleri ile 2 saat ve 24 saat sonrasın-da alınan idrar örneklerinin flor değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu gözlenirken (p0.05) l hafta sonra alınan idrar örneklerindeki flor değerleri ile kontrol grubundaki flor değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklığın olmadığı gözlendi (p0.05). APF jel ve köpük grupları karşılaştırıldığında APF jel grubuna ait 2. saat idrar flor değerlerinin APF köpük grubundaki değerlerden daha yüksek olduğu gözlendi (p0.05). Uygulamalardan 24 saat ve l hafta sonra toplanan örnekler arasında ise istatistiksel olarak fark gözlenmedi (p0.05). Bu çalışmanın sonucunda APF jel grubunun idrar flor değerlerinin APF köpük grubundan daha yüksek olduğu bulundu. Ancak idrar flor konsantrasyonlarında meydana gelen bu artışlar toksik etki oluşturacak seviyede değildir.Öğe Conventional and High-Intensity Halogen Light Effects on Polymerization Shrinkage of Orthodontic Adhesives(E H Angle Education Research Foundation, Inc, 2006) Şener, Yağmur; Uysal, Tancan; Başçiftçi, Faruk Ayhan; Demir, Abdullah; Botsalı, Murat SelimThe objectives of this study were to compare the polymerization shrinkage of three orthodontic adhesives. In addition we wanted to determine the effectiveness of the high-intensity quartz tungsten halogen (HQTH) in curing orthodontic adhesives on polymerization shrinkage with that of the quartz tungsten halogen (QTH). A total of 120 glass ring molds were prepared using a low-speed saw. The internal surface of the glass rings were roughened and etched. Adhesive pastes were placed into the glass molds, which were sandwiched between two glass slides. Samples were divided into six groups according to the combination of three orthodontic adhesives (Kurasper F, Light Bond, and Transbond XT) and two light intensities. One half of each 40 samples of three adhesive pastes was polymerized for 20 seconds by a QTH (Hilux 350), and the other half was polymerized for 10 seconds by a HQTH (Optilux 501). The volumetric polymerization shrinkage for each system was measured through the specific density method modified by Puckett and Smith. Statistical analysis was performed using two-way analysis of variance for intergroup comparisons. The HQTH-curing unit resulted in a more polymerization shrinkage than did the QTH for all investigated adhesives. However, no statistically significant differences were found. The highest shrinkage was observed for Light Bond cured with HQTH (1.59 +/- 0.82%), and the lowest value was observed for Transbond XT cured with QTH (1.23 +/- 0.60%). There are no significant differences in polymerization shrinkage of the three investigated orthodontic adhesives when polymerized with a QTH or a HQTH.Öğe Evaluation of mechanical and fluoride release properties of a bioactive glass added glass ionomer based fissure sealant(2018) Korkut, Emre; Botsalı, Murat S.; Şener, YağmurAim: Bioactive glass has a wide range of medical anddental applications and is a potential filler componentfor dental restorative materials. The aim of this studywas to examine the influence of adding bioactive glassto glass ionomer based fissure sealant on itsmechanical properties and fluoride releasing ability.Material and Methods: Two experimental groupswere prepared with BAG added to the powdercomponent of the material at different ratios of %30(BAG30) and %10 (BAG10) by weight. The glassionomer based fissure sealant material without theaddition of BAG was determined as the control group.Cylindrical shaped specimens (8mm x 2mm) wereprepared from each group. Fluoride release, surfaceroughness and surface microhardness of thespecimens were measured and the data werestatistically analyzed using one way ANOVA andWilcoxon Signed Rank tests.Results: There was no difference between fluoridereleases of the materials except the first two days.BAG30 showed the highest surface microhardness andsurface roughness values. There was no significantdifference between surface microhardness values ofBAG30 and BAG10.Conclusion: The results of the study showed thatadding BAG did not adversely affect the mechanicaland fluoride release properties of glass ionomer basedfissure sealants.Öğe Farklı Işık Kaynaklarıyla Polimerize Edilen Kompozit Rezin Materyalinin Mikrosertliği(2005) Şener, Yağmur; Şengün, Abdülkadir; Koyutürk, Alp ErdinAmaç: Bu çalışmanın amacı farklı ışık kaynaklarıyla sertleştirilmiş bir kompozit rezin materyalin yüzey sertliğinin ve polimerizasyon derinliğinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Her gruptaki 15 örnek 2 mm kalınlığında 5 mm çapındaki silindirik teflon kalıplara kompozit rezin materyali yerleştirilerek hazırlandı. Kompozit örnekler, kalıpların sadece bir yüzünden olacak şekilde, 40 sn geleneksel ışık, 40 (1030) sn "soft-start" ve 10 sn plazma ark ışık kaynakları kullanılarak polimerize edildi. Hazırlanan örnekler ışık geçirmeyen bir saklama kabında distile suda 24 saat 37 C'de bekletildi. Daha sonra bu örneklerin hem ışık tutulan yüzeyinden hem de arka yüzeyinden Vickers sertlik değerlerini belirlemek için ölçüm yapıldı. Bulgular: Kompozit rezin materyalin elde edilen ortalama yüzey sertlik değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar saptandı (P0.05). Kompozit rezin geleneksel ışık kaynağı ile sertleştirildiğinde hem ışık kaynağının uygulandığı yüzeyde hem de kalıbın arka yüzeyinde sertlik değeri en yüksekti (P0.05). Bütün gruplardaki kompozit rezinın yüzeyleri birbirleriyle karşılaştırıldığında ışık verilen yüzeyin arka yüzeydeki mikrosertlikten istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu belirlendi (P0.05). Sonuç: Geleneksel ışık kaynağı kompozit materyali için en yüksek yüzey sertliği ve sertleşme derinliği sağlamıştır. Ancak hu çalışmanın sonuçlan değerlendirildiğinde kompozit materyalinin sertleşmesi için plazma ark ve "soft-start" ışık kaynakları kullanıldığı zaman kompozitin maksimum kalınlığının 2 mm'den daha az olması gerektiği görülmüştür.Öğe Farklı Yöntemlerle Restore Edilen Sınıf II Kavitelerde Mikrosızıntının in Vitro Değerlendirilmesi(2005) Yıldırım, Sibel; Koyutürk, Alp Erdin; Şener, Yağmur; Gökalp, AlparslanAmaç: Bu çalışmanın amacı sınıf II kavitelere uygulanan farklı restoratif yöntemlerin mikrosızıntı üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Gereç ve föntem: Çalışmada, çekilmiş çürüksüz 65 adet üçüncü molar diş kullanıldı. Dişlerin proksimal yüzeylerine standart sınıflı kaviteler açıldı. Kaviteler her grupta onar adet diş olacak şekilde rastgele 13 gruba ayrıldı. Mezialyüzeyde açılan kavitelerde mine yüzeylerine bizotaj işlemi uygulandı. Kaide materyali olarak 3 farklı akıcı kıvamda materyal (Dyract Flow, Protect Liner, lonoliner) kullanıldı. Akıcı kaide materyalleri bizotajlı kavitelerde bizotajlanmış alan üzerine taşırılarak yerleştirildi. Bu materyaller aynı dişin diğer yüzeyindeki kavitelerde sadece dentin üzerine yerleştirildi. Kavitelerin tamamı aynı konıpozit rezin materyalle (Clearfil AP-X) restore edildi. Aynı kaide materyalini taşıyan restorasyonların yarısı soft-start sistemle, diğer yarısı ise geleneksel halojen ışıkla polimerize edildi. Kontrol grubunda ise kaide materyali kullanılmadı ve kompozit rezin restorasyon geleneksel halojen ışıkla polimerize edildi. Restore edilen dişler 30 gün süreyle oda sıcaklığında bekletildi ve ardından termalsiklusa tabi tutularak % 0,5'lik bazik fuksin boyasıyla boy andı. Dişler restorasyonların ortasından geçen meziodistal hat boyunca ikiye kesildi. Her iki kesit stereomikroskopla XI0 büyütme altında değerlendirildi ve mikrosızıntı skorları kaydedildi. Bulgular: Yapılan istatistiksel inceleme sonucunda, bizotaj yapılan, akıcı kompozit rezin kaide kullanılan ve konıpozit rezin restorasyonun geleneksel halojen ışıkla polimerize edildiği grupta okliizal mine kenarlarında daha düşük değerler elde edildi. Bununla birlikte gingival sement kenarlarında, ise aynı kombinasyon bizotajsız kavitelere uygulandığında ise daha düşük mikrosızıntı değerleri elde edildi. Sonuç: Bu çalışmada akıcı kompozit materyalin kaide olarak kullanılması, mine kenarlarının bizotajlanmasmın genelde sızıntıyı azalttığı ve kompozit rezin restorasyonun geleneksel halojen ışıkla polimerize edilmesinin sınıf II restorasyonlarda uygun işlev olacağı düşünülebilir.Öğe İzole oligodonti: Olgu sunumu ve iki yıllık takip(Selçuk Üniversitesi, 2014) Yıldırım, Yasin; Botsalı, Murat Selim; Şener, Yağmur; Korkut, EmreOligodonti, üçüncü molarlar hariç altı yada daha fazla dişin konjenital eksikliği olarak ifade edilmektedir. Oligodonti bazı sendromlarla birlikte görülebileceği gibi izole olarak da ortaya çıkabilmektedir. Bu hastaların rehabilitasyonunda ortodontik, cerrahi ve protetik açıdan interdisipliner tedavi yaklaşımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu olgu raporunda izole oligodonti izlenen hastanın klinik bulguları ile uygulanan tedavi yaklaşımlarının sunulması amaçlanmıştır.Öğe Kompomer, cam iyonomer ve kompozit rezin dolgu maddelerinin dentine bağlanma dirençlerinin ve kenar sızıntılarının deneysel olarak araştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1998-11-18) Şener, Yağmur; Gökalp, AlparslanBu çalışmanın amacı; "kompomer. kompozit rezin ve geleneksel cam iyonomer esas/ı dolgu maddelerinin, süt ve daimi dişlerde denlin dokusuna bağlanma derecesini ve kenar sızıntısını arastırmak"tır. Bu amaçla geleneksel cam iyonomer (Ionofıl). kompomer (Dyract) ve kompozit rezin (Spectrum1T) dolgu maddeleri, çekilmiş insan süt ve daimi dişlerine uygulandı. Dentine bağlanma dirençleri araştırılacak olan dolgu maddeleri dentin yüzeylerine ortodontik buttonlar aracılığıyla yapıştırıldı ve örnekler "Micro 500 Universal Test Cihazı'na. adapte edilerek çekme deneyine tabi tutuldu. Kenar sızıntısı araştırılacak olan dolgu maddeleri dişlere açılan standart kavitelere uygulandı. Örneklerdeki kenar sızıntısı, termal şok uygulamasından sonra boya penetrasyon yöntemi ile incelendi. Kopma kuvvetleri değerlendirildiğinde, cam iyonomerin kompozit rezine ve kompomere kıyasla istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşük kuvvetler sergilediği, kompomerin ise kompozit rezine yakın değerler verdiği saptandı. Kompozit rezin ve kompomerdeki kenar sızıntısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamasına karşın cam iyonomerde. diğer iki dolgu maddesine kıyasla istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha az kenar sızıntısı gözlendi.Öğe Kompozit rezinin mineye bağlanma dayanımı üzerine farklı saklama solüsyonlarının etkisi(2005) Tosun, Gül; Şener, Yağmur; Şengün, AbdülkadirAmaç: İn vitro araştırmalarda dişler deneylerde kullanılacağı ana kadar dehidrate olmaması ve mikroorganizmaların ürememesi amacıyla, çeşitli saklama solüsyonlarında saklanmaktadır. Bu çalışmanın amacı çekilmiş dişleri saklamak için kullanılan üç farklı solüsyonun, mine yüzeyine uygulanan bir kompozit rezin dolgu maddesinin bağlanma dayanımı üzerine etkilerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 60 adet çürüksüz daimi molar diş çekimden hemen sonra 3 gruba ayrılarak % 0.1'lik timol, %10'luk formol, distile su içine konuldu. Saklama ortamlarında 24 saat bekletilen dişlerin bukkal mine yüzeylerine kompozit rezin dolgular (%36 fosforik asit, Prime&BondNTSpectrumTPH) yapıldı. Daha sonra dişler yeniden aynı saklama ortamına taşınarak 37C deki etüvde 24 saat bekletildi. Su soğutması altında düşük devirdeki elmas separe ile kesilen dişlerden, yaklaşık 1 mm2 lik bağlanma yüzeyine sahip çubuk şeklinde örnekler elde edildi. Örneklere lmm/dk hızda makaslama kuvveti uygulandı. Bulgular ve sonuçlar: Kompozit rezin dolguların mikro-makaslama kuvvetlerine karşı bağlanma dayanımları timol grubunda 7.352.28 MPa, formol grubunda 8.482.38 MPa, distile su grubunda ise 9.242.57 MPa olarak belirlendi. İstatistiksel değerlendirme sonucunda; timolde bekletilen dişlerin bağlanma dayanımının distile suda bekletilen dişlerden daha düşük olduğu (p0.05) bulundu. Formol solüsyonunda bekletilen dişler ile distile suda bekletilen dişlerin ve timolde bekletilenler ile formol solüsyonunda bekletilen dişlerin bağlanma dayanımları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p0.05) belirlendi. Sonuç olarak, saklama solüsyonlarının kompozitin mineye bağlanma dayanımı üzerinde farklı etkilere neden olabileceği görüldü.Öğe Konya Büyükşehir Belediyesi sınırlarındaki şebeke suyunun florür düzeyinin araştırılması(2003) Şener, Yağmur; Koyutürk, Alp Erdin; Gökalp, AlparslanKonya Büyükşehir Belediyesi, Konya Su ve Kanalizasyon idaresi (KOSKİ) aracılığıyla Konya merkezinde yer alan üç ilçenin (Selçuklu, Meram ve Karatay) içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyacını karşılamaktadır. Bu hizmeti gerçekleştirmek için gerekli suyun yarıya yakını Altınapa Barajı'ndan, kalan kısmı ise şehrin 250 noktasına dağılmış olan kuyulardan sağlanmaktadır. KOSKl Su Arıtma Tesisleri'nde arıtılan baraj suyu şehrin farklı noktalarında, farklı oranlarda kuyu sularıyla karışarak şehir şebeke suyunu oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı Konya il merkezinde kullanılan şebeke suyundan ve KOSKİ Su Arıtma Tesisleri'nden alınan örneklerin florür düzeylerinin incelenmesidir. Bu çalışmada Altınapa baraj suyundan arıtma öncesi ve sonrasında, farklı günlerde alınan 15'er örnek incelendi. Ayrıca Selçuklu, Meram ve Karatay ilçelerinde belir-lenen üç noktadan da farklı günlerde 15'er örnek toplandı. Tüm gruplarda örnekler aynı günlerde alındı. Bu şekilde elde edilen 5 mi hacmindeki 75 örneğe 1/1 oranında TISAB II (Cat.No.940909, Orion Research, USA) solüsyonu ilave edildikten sonra örneklerin florür düzeyleri iyon analizörüne (EA910, Orion Research, USA) bağlanmış kombine florür elektrodu (Model 96-09, Orion Research, USA) ile ölçüldü. Altınapa baraj suyunun arıtma öncesi ve sonrasına ait örneklerinin F- düzeyleri sırasıyla 0,208\pm0,018 ppm ve 0,1750,015 ppm'dir. Karatay, Meram ve Selçuklu ilçelerinde belirlenen noktalara ait örneklerin F- düzeyleri sırasıyla 0,1330,014 ppm, 0,1910,058 ppm ve 0,1810,009 ppm olarak ölçüldü. Çalışmada incelenen tüm su kaynaklarının florür değerleri çürük prevalansını azaltmak için faydalı olan düzeyin altında bulundu.Öğe Orginal reseach article Effects of adhesive systems applied under fissure sealants to microleakage and shear bond strength(2015) Botsalı, Murat Selim; Küçükyılmaz, Ebru; Tosun, Gül; Altunsoy, Mustafa; Şener, YağmurThe aim of this study was to examine the effectof bonding agents under fissure sealants on bond strengthand microleakage.MATERIALS ANDMETHOD: A total of 210 freshly extracted noncarious human third molar teeth were used (105 teeth forshear bond strength and 105 teeth for microleakage assessment). The teeth were randomly assigned to 14groups, with 15 teeth in each group. Fissurit FX was applied to the etched enamel in the control groups. In the experimental groups, the self-etch adhesives: Clearfil SEBond, G Bond, Clearfil DC Bond and the total-etch adhesives: Prelude, Adper Single Bond and Optibond S wereapplied and light-cured followed by the subsequent application and light-curing of Fissurit FX. Shear bond strengthwas tested to failure in a universal testing machine with a1 mm/min crosshead speed. The shear bond strength datawas analyzed by using One Way ANOVA and Tukey HSDtests. Microleakage was evaluated by using a dye penetration method after mechanical loading and thermocycling. The microleakage data was analyzed by using theKruskal-Wallis and Tamhane tests.RESULTS: The microleakage of the Adper Single Bond Plusgroup was significantly less than that of the control group(p<0.05). However, the shear bond strength value of theAdper Single Bond Plus group was significantly less thanthat of the control group, again. The shear bond strengthvalue of Clearfil SE Bond was significantly greater thanthat of the control group (p<0.05).CONCLUSION: Clearfil SE Bond improved the shear bondstrength, and Adper Single Bond Plus decreased the miÖğe Türkiye'de Yetiştirilen Üç Farklı Çay Ürünün Demleme Sonrası Florid Düzeylerinin Belirlenmesi(2003) Şener, Yağmur; Botsalı, Murat Selim; Yıldırım, SibelMine dokusundaki apatit kristallerinin, flor iyonu varlığında asit ataklarına karşı daha dayanıklı olduğu bilinmektedir. Bu bilgi, ağızdaki florid düzeyini artırmaya yönelik birçok çabanın ana fikrini oluşturmaktadır. Öte yandan, florid alımının belli bir düzeyi aşması halinde istenmeyen sonuçlar doğurduğu da gözlenmiştir. Bu bilgiler ışığında, flor elementinden -özellikle sistemik uygulamalarda- güvenli bir şekilde yararlanmak için bireyin diyet alışkanlıklarının sorgulanması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye'de yetiştirilen üç farklı çay ürününün demleme sonrası florid düzeyini belirlemektir. Üç farklı çay ürününün (Filiz Çay, Rize Turist Çayı, Doğuş Karadeniz Lüks Rize Çayı) farklı üretim tarihlerine sahip on beşer örneği bidistile deiyonize su ile (% l m/V) on dakika demlendi. Bu yolla elde edilen kırk beş örneğin florid seviyesi, iyon analizörüne bağlanmış kombine florid elektrodu ile ölçüldü. Filiz Çay grubunun ortalama florid değeri 1,530,12 ppm, Rize Turist Çayı'nın 1,870,07 ppm, Doğuş Karadeniz Lüks Rize Çayı'nın ise 1,880,06 ppm olarak belirlendi. Yapılan istatistiksel analizlerde Rize Turist Çayı ile Doğuş Karadeniz Lüks Rize Çayı arasında fark gözlenmezken, Filiz Çay'ın florid düzeyinin diğer iki üründen düşük olduğu saptandı. Çalışmada incelenen çay örneklerinin florid düzeyleri, günlük florid alımı açısından bu kaynağın önemini göstermektedir.