Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Görkemli, Hüseyin" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 25
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Acil Peripartum Histerektomi Olgularının Değerlendirilmesi: Altı Yıllık Deneyim
    (2010) Özdemir, Suna; Balcı, Osman; Görkemli, Hüseyin; Gezginç, Kazım; Tazegül, Aybike; Yazıcı, Fatma
    Amaç: Bu çalışmada amacımız hastanemizde gerçekleştirilen acil peripartum histerektomilerin (APH) insidansını, endikasyonlarını, risk faktörlerini, maternal morbidite ve mortalite üzerine etkilerini araştırmak. Planlama: Retrospektif bir çalışma Ortam: Selçuk Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Konya Hastalar: Çalışmaya Ocak 2003 ile Nisan 2009 tarihleri arasında çeşitli obstetrik nedenlerle yapılan 37 acil peripartum histerektomi vakası dahil edildi. Girişim: Hasta bilgileri, hastane kayıtları ve diğer hastayla ilişkili bilgiler hasta dosyalarından elde edildi. Hastaların demografik özellikleri olarak yaş, parite, gravida, gebelik haftası, ve doğum şekilleri belirlendi. Operasyonla ilişkili bilgiler kaydedildi. Değerlendirme parametreleri: Peripartum histerektominin insidansı, endikasyonları ve risk faktörleri Bulgular: Bu sürede toplam 37 vaka kaydedildi ve APH insidansı % 0,223 olarak belirlendi. Olguların 22 (%59,5)‘sine total, 15 (% 40,5)‘ine subtotal histerektomi uygulandı. Histerektomi endikasyonları %43,2 atoni, %37,8 plasenta previa, acreata ve increata, %13,5 uterin rüptür olarak kaydedildi. Histerektomilerin 20 (%54) ‘si sezaryenlerde, 17 (%46) ‘si vajinal doğum sonrası uygulandı. 3 (%8,1) hastaya ooferektomi, 19 (% 51,3) hastaya bilateral hipogastrik arter ligasyonu yapıldı. DIC ve multi-organ yetmezliği nedeniyle 1 olmak üzere 3 (%8,1) hastada exitus gerçekleşti. Yorum: Uterin atoni postpartum hemoraji ve acil peripartum histerektomi için halen en sık endikasyonu oluşturmaktadır. APH, yüksek maternal morbidite ve mortalite ile seyreden, ancak zamanlaması doğru yapıldığında hayat kurtarıcı bir prosedürdür.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Analysis of One Dose and Five Day Ornidazole Treatment Effects in Trichomonas Vaginalis and Gardnerella Vaginalis Infections
    (2000) Çiçek, M. Nedim; Acar, Ali; Çelik, Çetin; Bala, Ayfer; Görkemli, Hüseyin; Akyürek, Cemalettin
    Amaç:Trichomonas vajinalis. ve gardnerella vajinalisin etken olduğu tespit edilen vakalarda ornidazol tedavisinin tek doz ve 5 günlük kullanımının etkinliğini karşılaştırmak Çalışma Planı : T. Vajinalis-ve G vajinalisin etken olduğu vajinal enfeksiyonu tespit edilen toplam 100 hasta çalışmaya dahil edildi. 60 vakadan oluşan 1. gruba 5 günlük ornidazol, 40 kişiden oluşan . 2.c)ruba tek doz ornidazol tedavisi Uygulandı.Her iki gruptaki olguların tedavi öncesi ve sonrası klinik muayene ve/ mikroskopik değerlendirmeleri karşılaştırıldı.Sonuç:7-10 gün sonra yapılan kontrol muayenelerinde Lgrupta %91.2, 2.grupta %97.1 oranında klinik başarı sağlandı(.P 0.05) YorumıOmidazolünG.Vajinalis ve T .Vajinalis enfeksiyonlarındametranidazol kadar yaygın kullanımı olmamakla birlikte,tek doz veya 5 günlük tedavi planı ile elde edilen etkinlikklinikte de başarı ile kullanılabilineceğini göstermektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    A comparison of maternal and fetal outcomes of pregnancies complicated by moderate to severe thrombocytopenia caused by gestational thrombocytopenia preeclampsia / hellp syndrome and immune thrombocytopenic purpura
    (2008) Özdemir, Suna; Görkemli, Hüseyin; Acar, Ali; Çelik, Çetin; Kayıkçıoğlu, Erkan
    Bu çalışmada gestasyonel trombositopeni (GT), preeklamp-si/HELLP sendromu ve immün trombositopenik purpuranm neden olduğu orta ve şiddetli trombositopenilerde obstetrik risk faktörlerini, komplikasyonlarını ve gebelik sonuçlarının karşılaştırılması amaçlandı. Çalışmaya trombosit sayısı 100.000/mm3'den düşük olan 135 kadın alındı. Tanılar Hematoloji laboratuvarı tarafından konuldu. Olguların ve yeni doğanların hastane seyirlerindeki klinik özellikleri kaydedildi. Şiddetli trombositopeni GT grubunda diğer iki gruba göre daha düşük gözlendi. Preeklampsi/HELLP sendromlularda oligo-hidramnios, intrauterin gelişme geriliği ve ablatio plasenta yüksek oranlarda saptandı. Bir ve 5. dakikada Apgar skor oranları (7), pH değerleri (7,2) ve mekonyumlu amniyotik sıvı oranları preeklampsi/HELLP sendromlularda daha yüksekti. Neonatal trombositopeni 5 yeni doğanda tespit edildi. Sonuç olarak preeklampsi/HELLP sendromunun eşlik ettiği trombositopenili olgular, obstetrik ve fetal sonuçlar açısından en olumsuz grup olarak saptandı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Comparison of multiple dose GnRH antagonist and minidose long agonist protocols in poor responders undergoing in vitro fertilization: a randomized controlled trial
    (SPRINGER HEIDELBERG, 2008) Tazegül, Aybike; Görkemli, Hüseyin; Özdemir, Suna; Aktan, Tahsin Murad
    Objective To investigate the efficacy of gonadotropin releasing hormone antagonist (GnRH) in poor responders undergoing in vitro fertilization. Study design Ninety-six patients with poor ovarian response in previous treatment cycles were prospectively randomized into two groups. Forty-four patients were stimulated with GnRH antagonist multidose protocol and 45 patients received a standard long agonist protocol. Ovarian response was evaluated by transvaginal ultrasound and hormonal parameters. Cycle characteristics and treatment outcomes were statistically compared between groups. Results There was significantly reduced duration of stimulation and consumption of gonadotrophins in the antagonist group when compared to the agonist group. The estradiol concentrations on the day of human chorionic gonadotropin (hCG) injection, the number of oocytes retrieved, and the number of embryos transferred were similar for both groups. In the antagonist group, eight (18.1%) ongoing pregnancies were achieved and in the agonist group, ten (22.2%) clinical pregnancies were achieved but the difference was not statistically significant. Conclusions The present study was not powered to detect clinically relevant differences between two protocols in outcomes such as pregnancy rate, with confidence.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The Comparison of Pregnancy Outcomes of Progesterone or Progesterone Plus Estradiol for Luteal Phase Support in Icsi-et Cycles
    (Elsevier Science Inc, 2003) Görkemli, Hüseyin; Aktan, Murat; Ak, Dilek; Duman, Selçuk; Açyürek, Cemalettin
    [Abstract not Available]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparison of pregnancy outcomes of progesterone or progesterone plus estradiol for luteal phase support in ICSI-ET cycles
    (KARGER, 2004) Görkemli, Hüseyin; Ak, Dilek; Akyürek, Cemalettin; Aktan, Murad; Duman, Selçuk
    Objective: To find out the effect of estradiol with progesterone for luteal phase support in IVF-ICSI cycles. Materials and Methods: Patients were accepted for treatment in the ART unit of Selcuk University, Meram Faculty of Medicine, between January 2001 and March 2003. The study was done in a prospective manner. The age range of 252 women was 19 - 41 years and the total number of cycles was 310. All patients were treated with a long ovulation induction protocol. Patients were treated and divided into two groups in a randomized manner: group I used only 600 mg/day divided into three equal doses of micronized progesterone vaginally, and group II used transdermal estradiol 100 mug/day + 600 mg/day vaginal micronized progesterone. Results: 310 ICSI cycles were carried out in 252 infertile couples between January 2001 and March 2003. From 22 of these cycles, oocytes were retrieved but no embryos were developed. In the remaining 288 cycles there were embryo transfers. All embryo development was achieved by ICSI treatment. In 148 out of 288 cycles, the luteal phase was supported only by vaginal micronized progesterone ( group I). On the other hand, the remaining 140 cycles received vaginal micronized progesterone plus transdermal estradiol 100 mug/day ( group II). The number of beta-hCG-positive results in group I and group II were 20 (13.5 %) and 54 (38.5%) respectively. Conclusion: Adding estradiol to progesterone for luteal phase support in ICSI-ET cycles may increase implantation and pregnancy rates. Copyright (C) 2004 S. Karger AG, Basel.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Evaluation of the Cases With Tuboovarian Abscesses
    (2002) Çelik, Çetin; Görkemli, Hüseyin; Çiçek, Nedim; Acar, Ali; Köşüş, Aydın; Akyürek, Cemalettin
    Tuboovarian abseli olgularda risk faktörleri, klinik, laboratuvar ve radyolojik bulguların, tedavinin ve komplikasyonların araştırılması. Selçuk Üniversitesi Tıp fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD' ında, 1, Ocak, 1999 ve 31 Aralık 2000 tarihleri arasında tuboovarian abse tanısı ile opere edilen 30 hasta retrospektif olarak araştırıldı. Hastaların ortalama yaşı 37.96.8 idi. Alt abdominal en sık saptanan şikayet idi (%100). Rahim içi araç kullanımı (%63), geçirilmiş pelvik inflamatuar hastalık öyküsü (%36), yakın zamanda geçirilmiş intrauterin müdahale (%16), 3 veya daha fazla doğum (%70), son 1-2 ay içinde yapılan abdominal operasyon (%16) ve apandisit perforasyonu (%10) risk faktörleri olarak saptandı. Hastalarda, 380C üzerinde ateş (%73), lökositoz (%83), yüksek sedimantasyon ve CRP (%100) ve yüksek serum CA 125 düzeyleri (%85) saptandı. Bütün hastalara laparotomi yapıldı. Hastalara, abse drenajı (%50), total abdominal histerektomi ve bilateral salpingooferektomi (%16), unilateral salpingooferektomi (%16), bilateral salpenjektomi (%6), bilateral salpingooferektomi ve subtotal histerektomi (%10) yapıldı. Tuboovarian abselerin; risk faktörlerinin önlenmesi, zamanında tanısı, uygun tedavi ve takibi kadınların yaşamı ve gelecekteki sağlıkları için önemlidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Gama-glutamyl transferase activity in pregnancy induced hypertension
    (1999) Görkemli, Hüseyin; Mungan, M. Tamer; Özcan, H. Sarp
    Gebeliğin ikinci döneminde gelişen hipertansiyon ve buna bağlı olarak preeklampsinin temelinde vasküler endoteldeki hasarın rol oynadığı uzun süredir bilinmektedir. Vasküler endotel hasarın biyokimyasal markerlerinden biri de serumda GGT enzim düzeylerindeki artıştır. Yapılan prospektif çalışmada, (ISSHP kriterlere göre sınıflandırılan) 19 normotansif, 35 hafif preeklamptik, 25 ağır preeklamptik ve 12 eklamptik hasta olmak üzere toplam 91 gebede GGT seviyeleri karşılaştırıldı. Sonuçlar değerlendirildiğinde kontrol (normotansif) grubunda, 9.63 1.71 µ/lt, hafif preeklamptik grupta, 11.97 28.47 µ/lt, ağır preeklamptik grupta 24.0 20.16 µ/it ve eklamptik grupta 33.0 28.47 µ/lt değerleri bulundu. Kontrol grubu ile hafif preeklamptik gebelerde istatistiksel olarak bir anlam bulunamazken; kontrol grubu ve hafif preeklamptik gebelere oranla ağır preeklamptik ve eklamptik gebelerde GGT düzeyinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptandı (p 0.05). Yapılan bu çalışma sonucunda, GGT enzim seviyelerinin preeklampsi şiddetinde yol gösterici olabileceği düşünüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A healthy baby from a cooled incubator
    (2004) Aktan, Tahsin Murad; Görkemli, Hüseyin; Duman, Selçuk
    [Abstract not Available]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hellp sendromlu hastalarda antepartum kortikosteroid kullanımının prognoza etkisi
    (2004) Okur, Nil; Görkemli, Hüseyin; Gezginç, Kazım; Akyürek, Cemalettin
    Amaç : HELLP sendromlu hastalarda; antenatal dönemde verilen yüksek doz steroid tedavisinde deksametazon ve betametazonun etkinliklerinin karşılaştırılması Materyal ve Metod : Çalışma grubu HELLP sendromu tanısı olan 24-41 gebelik haftaları arası 88 gebeden oluşmaktaydı.Çalışma grubu 3 gruba ayrıldı İlk grup deksametazon tedavisi alan 38,ikinci grup betametazon tedavisi alan 25 ve üçüncü grup herhangi bir steroid tedavisi almayan 25 hastadan oluştu. Birinci gruba tedricen azaltılmak üzere, 4 günde, toplam 30mg intravenöz deksametazon, ikinci gruba fetal pulmoner maturitenin sağlanması amacıyla standart doz intramüsküler betametazon verildi. Üçüncü gruba steroid verilmedi Hastalar kan basıncı, idrar çıkışı, trombosit sayısı ve karaciğer fonksiyonları yönünden (AST, ALT, LDH) izlendiler Bulgular: Her üç grubun bazal demografik ve labaratuvar değerleri benzer olmasına rağmen, trombosit sayısı, karaciğer fonksiyon testleri, kan basıncı, idrar çıkışı düzelme zamanı deksametazon alan grupta daha kısa idi. Yine ilk grupta kan transfüzyonu gerekliliği ve postpartum hastanede kalış süresi azalmıştı. AST, ALT, LDH düzelmesi dışındaki değerler istatistiksel olarak da anlamlı idi. Sonuç: Bu çalışma HELLP sendromlu hastalarda antenatal dönemde intravenöz deksametazon tedavisinin hematolojik paramatrelerde ve klinik süreçte belirgin bir düzelmeye yol açtığını göstermektedir.Bu yüzden bu tedavinin, hastalığın kontrol altına alınmasında etkili bir tedavi rejimi olabileceğini desteklemektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hormon Replasman Tedavisinin Postmenopozal Dönemdeki Lipid Profiline Etkisi
    (2000) Çelik, Çetin; Acar, Ali; Albeni, Havva; Görkemli, Hüseyin; Çiçek, Nedim; Akyürek, Cemalettin
    AMAÇ: Hormon replasman tadavisinin (HRT) postmenopozal dönemdeki lipid profüindeki değişikliklere olan etkisinin araştırılması. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu araştırma, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum anabilimdalında polikliniğe başvuran postmenopozal dönemdeki 47 olgu üzerinde yapıldı. Postmenopozal dönemdeki olgularda HRT öncesi ve HRT' nin 3. ayında serumda yüksek dansiteli lipoprotein (high-density lipoprotein - HDL), düşük dansiteli lipoprotein (Low-density lipoprotein - LDL), trigiserid, total kolesterol, lioprotein a, apoprotein a ve fıbrinojen düzeyleri araştırıldı. Veriler Wilcoxon Signed Ranks ve Paired Samples testleri ile değerlendirildi. BULGULAR: Tedavinin 3. ayında, serum total kolesterol, LDL, Apoprotein a ve Lipoprotein a ve fıbrinojen düzeyleri düşdü ve trigliserid ve HDL düzeyleri ise artdı. Postmenopozal dönemde olan ve HRT başlanan olgularda, tüm parametrelerde tedavinin başlangıcı ile tedavinin 3. ayı arasında istatistiki farklılık saptandı (p0.05) SONUÇ: HRT postmenopozal dönemde ortaya çıkan aterojenik lipid profilini düzeltmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    I?ki Yıllık Dönemde Perinatal Mortalite ve Morbidite Oranları ve Risk Faktörleri
    (2001) Girişkin, Ünzile; Çelik, Çetin; Acar, Ali; Çiçek, Nedim; Görkemli, Hüseyin; Çapar, Metin; Akyürek, Cemalettin
    AMAÇ: Bu çalışmada bölgemizdeki antenatal takip düzeyi ve perinatal ölüm oranını incelenmesi, başlıca ölüm nedenleri ve majör risk faktörlerinin tespit edilmesi ve alınabilecek önlemlerin belirlenmesi amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: l.Ocak.1998 - 31.Aralık,1999 tarihleri arasında S.Ü.T.F. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği 'ne başvuran 5531 gebenin; yaş, başvuru yeri, takip sayısı, alışkanlıklar, akraba evliliği, düşük, ölü doğum, erken doğum sayısı ve bebeğe ait cinsiyet, kilo, doğum şekli, taşıdığı risk faktörlerini içeren perinatal bilgi formu dolduruldu. İstatistikler SPSS (Statistical programs for social sciences) programında student t testi ve ki-kare testi kullanılarak yapıldı. BULGULAR: Çalışmada bulunan en önemli sonuçlar antenatal takip oranının düşüklüğü (%83), riskli gebelik oranın yüksekliği (%96.3) ile birlikte erken doğum (%22.1), ölü doğum (%3.3), sezaryenle doğum (%27.8) oranlarının gelişmiş ülkelerdeki ve Türkiye 'deki bazı çalışmalara göre yüksek olmasıydı. SONUÇ: Tehlikeli gebeliğe ve istenmeyen perinatal sonuçlara yol açan faktörlerin önlenebilmesi için temel sağlık hizmetlerinin özellikle de antenatal bakımın titizlikle uygulanmasının eğitimine önem verilmesi ve sağlık kurumları arasındaki koordinasyonun geliştirilmesi gerekmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Improvement in embryo quality and pregnancy rates by using autologous cumulus body during icsi cycles
    (2011) Aktan, Tahsin Murad; Görkemli, Hüseyin; Gezginç, Kazım; Saylan, Aslı; Duman, Selçuk; Yılmaz, Fatma Yazıcı
    Amaç: Bütünlüğü bozulmamış kumulus hücre kitlesi (BBKHK) hem embriyo kültürüne hem de embriyo transfer aşamalarında kullanımının gelişen embriyonun kalitesine ve gebelik oranlarına bir katkı sağlayıp sağlamadığını araştırmak. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya kısırlık sorunu ile başvuran ve ICSI işlemine alınan toplam 133 çift dahil edildi, 67 tanesine BBKHK ilavesi yapıldı (çalışma grubu) ve 66 tanesine standart tedavi yapıldı (kontrol grubu). İşlemde kullanılan BBKHK’nın elde edilmesi için sadece kumulus korona oosit kompleksinden basit bir kesme işlemi yapıldı. Çalışma kontrollü olgu şeklinde dizayn edildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen her iki grubun yaş, östrodiol seviyeleri ve transfer günü endometrium kalınlığı özellikleri aynı idi (p0.05). Çalışma grubu kontrol grubu ile karşılaştırıldığında embriyo kalitesi (3.11.4 vs 2.41.1, p0.03), implantasyon oranları (53.7% vs 34.8%, p0.02) ve kalp atımı ultrasound teyidi ile devam eden gebelik oranlarında (44.7% vs 27.2%, p0.04) anlamlı farklılıklar ortaya çıktı. Sonuçlar: Embriyo kalitesi ve gebelik oranları BBKHK ilavesi ile arttırılabilir. Bu işlem zaman ve maddi maliyet artışı getirmeden sadece basit bir girişim ile kısırlık tedavisine önemli katkıda bulunmaktadır. (J Turkish-German Gynecol Assoc 2011; 12: 162-7)
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Improvement in embryo quality and pregnancy rates by using autologous cumulus body during icsi cycles
    (AVES, 2011) Aktan, Tahsin Murad; Görkemli, Hüseyin; Gezginç, Kazım; Saylan, Aslı; Duman, Selçuk; Yılmaz, Fatma Yazıcı
    Objective: To determine whether the addition of intact cumulus cell mass (ICM) to both embryo culture (EC) and embryo transfer (ET) improves embryo quality and pregnancy rates. Material and Methods: A total of 133 infertile couples were included, of which 67 received ICM (study group) and 66 did not (control group). The ICM was obtained from a simple cutting of the cumulus corona oocyte complex (CCOC). A case control study design was used. Results: The clinical characteristics of the two groups before the embryo culturing step were similar with respect to age, estradiol level on the day of hCG and endometrial thickness on the day of embryo transfer (p>0.05). On the other hand study group with ICM had higher number of high quality embryos (3.1±1.4 vs 2.4±1.1, p=0.03), higher implantation rate (53.7% vs 34.8%, p=0.02) and higher ultrasound confirmation of gestational sac and fetal heart beat as ongoing pregnancy rates (44.7% vs 27.2%, p=0.04) compared to the control group without ICM. Conclusion: Addition of ICM improves embryo quality and pregnancy rates. This is a cost-and time-effective simple procedure that shows great promise for the improvement of infertility treatment. © 2011 by the Turkish-German Gynecological Education and Research Foundation.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Influence of cumulus cell coculture and cumulus-aided embryo transfer on embryonic development and pregnancy rates
    (AVES, 2010) Cihangir, Nalan; Görkemli, Hüseyin; Özdemir, Suna; Aktan, Murad; Duman, Selçuk
    Objective: In this study, we aimed to evaluate the influence of autologous cumulus oocyte complex (COC) coculture on embryonic development and quality, and investigate the implantation and pregnancy rates after cumulus-aided embryo transfer in the ICSI-ET cycles. Material and Methods: Ninety five consecutive infertile women undergoing their first cycle of IVF teratment were included in the study. The cases were divided into two groups. Group 1 consisted of 48 women undergoing ICSI, along with autologous cumulus embryo coculture and cumulus-aided emryo transfer. Group 2 comprised 47 consecutive patients who consented to undergo ICSI and in whom autologous cumulus embryo coculture and cumulus-aided embryo transfer were not performed. Implantation and pregnancy rates were compared between the two groups. Results: The demographic data and controlled ovarian hyperstimulation parameters were similar in the two groups. The fertilization and cleavage rates were found to be higher in group 1 when compared with group 2 (p=0.03 and 0.001, respectively). There were no statistical significant differences for the implantation and clinical pregnancy rates between the two groups. Conclusion: Usage of autologous COCs as coculture may improve fertilization and cleavage rates. However, cumulus-aided embryo transfer does not produce an increase in implantation and pregnancy rates.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Metastatic Ductal Carcinoma of the Mammary Diagnosed During Pregnancy: A Case Report
    (2012) Gezginç, Kazım; Karataylı, Rengin; Yılmaz, Fatma Yazıcı; Görkemli, Hüseyin; Çelik, Çetin
    Gebeliğin 3. trimesterinde memenin invazif duktal karsinomunu tespit edilen olguyu sunmayı amaçladık. 30 yaşında (gravida 2, para 1) son adet tarihine göre 29 haftalık gebeliği mevcut olan hasta sağ memede ele gelen kitlesi olması sebebi ile başvurdu. Hastanın meme muayenesinde multible yaklaşık 0,5-1 cm lik birkaç adet sert mobil kitle saptandı. Meme ultrasonografisinde sağ memede saat 11 hizasında 7x5 ve 6x4 mm, saat 8 hizasında 16x12 mm, saat 7 hizasında 6.5x5 mm, saat 6 hizasında 6x7 mm ebadlarında heterojen hipoekoik nodüler lezyonlar izlenmiştir. Hastaya meme biyopsisi yapıldı. Patoloji sonucu duktal karsinom (İnflamatuar Tip) olarak geldi. Batın ultrasonografisinde karaciğer sol lobta yaklaşık 1.5x1.6 cm boyutlarında sınırları net seçilemeyen hipoekoik lezyon izlendi. Hastaya neoadjuvan kemoterapi ve sonrasında radikal mastektomi planlandı. Hastaya bir kür adriamisinsiklofosfamid verildi. Hasta 33. gebelik haftasında oligohidramnios sebebi ile sezeryan ile doğum yaptırıldı. Doğumdan sonra neoadjuvan kemoterapi ve ardından modifiye radikal sağ mastektomi uygulandı. Ameliyat sonrasında sisplatinetoposid5-flurourasil verildi, sonrasında radyoterapi aldı. 13 aylık takibi sonrasında kemik metastazı tespit edilen hasta gemsitabin zolandronik asit tedavisi başlandı. 18 ay sonrasında sol memede karsinom tespit edilmesi üzerine sol mastektomi uygulandı. Hasta 20 ay takibinde 1. kür sisplatin etoposid 5- flurourasil almış olup takiptedir. Gebelikte meme kanseri prognozu gebe olmayanlarla aynıdır. Prognozun daha kötü olduğunun düşünülmesinin sebebi gebelikte memedeki fizyolojik değişliklerin tanıyı geciktirmesi ve ileri evrede tespit edilmesidir
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Neuroendocrıne small cell carcinoma of the endometrium: A case presentation
    (2011) Görkemli, Hüseyin; Gezginç, Kazım; Yazıcı, Fatma; Dalkılıç, E. Utku; Güngör, Salim
    Postmenopozal kanamalı bir olguda endometriumun nödoendokrin differensiasyon gösteren küçük hücreli karsinonomunun kliniği, histolojik ve immünhistokimyasal özellikleri sunulması. 54 yaşında bayan hasta (gravida 4, para 1), 10 yıldır menopozda olup, 1 aydır devam eden postmenopozal kanama şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Pelvik muayenesinde, 3 aylık cesamette sert, büyük ve antevert uterus palpe edildi. Servi ko va - jinal smear normal ve endometrial küretaj sonucu ise karsinom açısından şüpheli olarak geldi. Hastaya total abdominal histerektomi- bilateral salpingoooferektomi ve pelvik lenfadenektomi yapıldı. Frozen sonucu malignite olarak doğrulandı. Son patolojisi endometriumun nöroendokrin differansiasyon gösteren kü çük hücreli karsinomu olarak rapor edildi. Posto peratif dönem sorunsuz olup, hastaya cisplatin ve etoposid kemoterapisi verildi. Bu tümör sistemik yayılıma eğilimli ve kötü prognozludur, bu sebeple tümörün evresi en önemli prognostik faktördür. Endometriumun küçük hücreli karsinomu olan hastalarda erken teşhis uzun süreli sağkalım için tek şanstır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nonobstetrik nedenlerle gelen akut batın tablosundaki gebelerimizin değerlendirilmesi
    (2005) Gezginç, Kazım; Balcı, Osman; Aksoy, Faruk; Çelik, Çetin; Görkemli, Hüseyin; Çapar, Metin
    Amaç: Akut batın tablosu nedeniyle kliniğimizde tedavisi yapılan 8 olgu retrospektif olarak değerlendirilerek, akut batın tablosuna neden olabilecek hastalıklar çeşitli klinik özellikleriyle gözden geçirildi. Materyal- Metod: 2001-2005 yılları arasında kliniğimizde tanı ve tedavisi yapılan 8 olguya ait tıbbi kayıtlar retrospektif olarak gözden geçirildi. Fizik muayenelerinde defans, rebound ve hassasiyeti olan bu olguların tamamına cerrahi tedavi uygulandı. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 27.624.89( 19-33), ortalama gebelik haftası ise21.624.40(16-28) idi. 8 olgudan 5'i multipar, 3'ii nullipar idi. Olguların akut batın nedenlerine bakıldığında 8 olgudan 6 tanesinde akut apandisit, 2 tanesinde sağ overyen kist torsiyonu mevcuttu. Cerrahi tedavi uygulanan hastaların ortalama gebelik haftası 21.624.40(16-28) idi. Hastaların 2'si sezaryen, 6'sı vaginal yoldan doğurtuldu. Hastaların ortalama doğum haftası 34.752.71 (31-38) idi. Bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları 2300705.08(1200-3000)idi. Bebeklerden 2 tanesi Respiratuar Distress Sendromuna (RDS) nedeniyle kaybedildi. Maternal mortalite görülmedi. Sonuç: Gebeliği esnasında akut batın şikayetleri ile başvuran tüm hastalar, gebeliğin fizyolojik değişiklikleri de göz önünde bulundurularak dikkatle değerlendirilmeli ve cerrahi tedavi erken dönemde uygulanmalıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ovarian Fibrosarcomas
    (WILEY, 2002) Çelik, Çetin; Güngör, Salim; Görkemli, Hüseyin; Bala, Ayfer; Çapar, Metin; Çolakoğlu, Mehmet; Akyürek, Cemalettin
    Ovarian fibrosarcomas originating from the ovarian stroma are rare but aggressive tumors, associated with an extremely poor prognosis. Ovarian fibrosarcomas are commonly large, unilateral, highly vascular tumors with evidence of inside hemorrhage and necrosis (1–3). There have been sporadic reports in the literature regarding ovarian fibrosarcomas, the gathering of which is useful for treatment and patient follow up. A 49-year-old patient with an ovarian fibrosarcoma was evaluated by diagnosis, treatment and follow up.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Preeklampsinin Şiddeti ile Lipoprotein (a) Seviyesi Arasındaki I?lişki
    (2000) Çelik, Çetin; Acar, Ali; Albeni, Havva; Çapar, Metin; Görkemli, Hüseyin; Vatansev, Hüsamettin; Akyürek, Cemalettin
    AMAÇ: Kandaki lipoprotein (a) seviyeleri ile hafif ve şiddetli preeklampsi arasındaki ilişki araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM: 01:10.1998 ile 30.01.1999 tarihleri arasında 30 preeklamptik 30 kontrol grubu hastada prospektif olarak lipoprotein (a) seviyeler} araştırıldı. 30 preeklamptik gebenin 15'i ağır 15'i hafif preeklampsi olarak gruplandırıldı. BULGULAR: Plazma lipoprotein (a) normal gebelerde 10050 mg/L, hafif preeklampside 33060 mg/L, ağır preeklampside 650240 mg/L olarak tespit edildi. Lipoprotein (a) yönünden kontrol grubu ile preeklamptik grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görüldü (p0.05). yine lipoprotein (a) seviyesi bakımından hafif preeklampsi ile ağır preeklampsi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edildi (z-4,295, p0.05). normal gebelerin hiç birinde lipoprotein (a) seviyesi 300 mg/L üzerinde saptanmadı. SONUÇLAR: Yapılan bu çalışmada lipoprotein (a) 'nın preeklamptik gebelerde yükseldiği ve preeklampsinin ağırlığı ile lipoprotein (a) arasında bir ilişki olduğu saptandı.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim