Yazar "Gedik, Şansal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 25
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anizokori(2012) Bakbak, Berker; Gedik, ŞansalAnisocoria is a term used for unequal size of the pupils and should be evaluated as a pathological sign. In this review, the anatomy and physiology of the pupil, and the causes of pathologic anisocoria are discussed.Öğe Az görenlere yardım cihazı uygulamaları ve klinik sonuçlarımız(2011) Bakbak, Berker; Gedik, Şansal; Güzel, HüseyinAmaç: Çeşitli hastalıklara bağlı görme azlığı gelişen olgularda Az Görenlere Yardım (Low Vision Aids-LVA) cihaz uygulamalarımızın sonuçlarını değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Ocak 2010-Ocak 2011 tarihleri arası kliniğimizin Nörooftalmoloji Birimi’ne düşük görme şikayeti ile başvuran ve görme düzeyleri standart optik tashihler ile arttırılamayan 48 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların uzak görme keskinliği (GK), kırma kusurları düzeltildikten sonra Snellen eşeli ile, yakın görme keskinliği Jaeger eşeli ile ölçüldü. Olgular uzak ve yakın için yüksek sferik cam ve Eschenbach LVA cihazı ile muayene edildi. Bulgular: Olguların 25’ine yakın görme için, 6’sına uzak görme için, 3 olguya da hem yakın hem uzak görme için LVA cihazı verildi. Yakın görme keskinliği açısından muayene edilen 38 olgunun 28’inde (%73.7), uzak görmesinden şikayetçi olan 16 olgunun 9’unda (%56.25) başarı sağlandı. Sonuç: Az görenlere yardım cihazları, düşük görme düzeylerine sahip hastalar için etkin optik sistemlerdir. Görme keskinliği düşük saptanan tüm hastalara, günlük yaşam kalitesini arttırabilme olanağı sağlayan bu cihazlar denenmelidir.Öğe Bilateral Adienin Tonik Pupillası(2013) Bakbak, Berker; Köktekir, Bengü Ekinci; Gedik, Şansal; Yavuzer, Kamil; Turgut, Banu ÖztürkIşığa hassasiyet ve okumada zorlanma şikayeti ile başvuran 37 yaşındaki erkek hastada bilateral, geniş, ışığa yanıt vermeyen ancak yakına bakışta küçülen pupilla saptandı. Nörolojik, radyolojik ve laboratuar değerlendirmelerin ardından hastaya bilateral tonik pupilla tanısı kondu. Tonik pupilla, ışık-yakın disosiyasyonu saptanan gözlerde ayırıcı tanıda düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu olgu raporunda ender rastlanılan bilateral tonik pupilla ve bu klinik tablonun oluşum mekanizması tartışıldı. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 64-6)Öğe Bir Olgu Sebebiyle Tek Taraflı Optik Atrofi Etiyolojisinde Hipofiz Adenomlarının Yeri: Olgu Sunumu(Selçuk Üniversitesi, 2017 Haziran) Oflaz, Ayşe Bozkurt; Gedik, Şansal; Bozkurt, Banu; Öztürk, Banu Turgut; Okudan, SüleymanHipofiz adenomları gerçek kapsül ihtiva etmeyen adenohipofizyel hücrelerden oluşan metastaz yapmayan neoplazilerdir. Hipofiz adenomları intrakraniyel kitlelerin %10-15'ini oluştururlar. En sık 3-6. dekadlarda görülürken, çocuklarda nadirdir. Hipofiz adenomları boyut olarak 1 cm’den küçük ise mikroadenom, 1 cm’den büyük ise makroadenom olarak sınıflandırılır. Mikroadenomların aksine makroadenomlar görsel semptomlara, görme alanı defektine ve hipofiz yetmezliğine sebep olabilir. Hipofiz makroadenomları, benign tümöral olgular olarak kabul edilseler de nörovasküler bası ve hipopituitarizm yoluyla klinik tabloyu kötüleştirebilirler. Optik sinire bası yapan tümor patofizyolojik olarak desendan optik atrofiye yol açabilir. Optik diskin atrofik görünümü hastanın görme keskinliğini ve görme kalitesini önemli derecede düşüren, bir takım klinik olaylar zincirinin son basamağı olarak karşımıza çıkan bir tablodur. Bu nedenle takip ve tedavide fikir sahibi olabilmek için optik atrofi ile karşılaşıldığında ayırıcı tanı yapmak, hasta için önem arz etmektedir. Biz bu olguda tek taraflı optik disk atrofisinden yola çıkılarak yapılan görüntüleme sayesinde tanı konulan makroadenom hastasını sunmayı amaçladık.Öğe Cluster Headache with Ptosis Responsive to Intranasal Lidocaine Application: A Case Report(2012) Bakbak, Berker; Gedik, Şansal; Ekinci Köktekir, Bengü; Okka, MehmetIntroduction. The application of lidocaine to the nasal mucosal area corresponding to the sphenopalatine fossa has been shown to be effective at extinguishing pain attacks in patients with a cluster headache. In this report, the effectiveness of local administration of lidocaine on cluster headache attacks as a symptomatic treatment of this disorder is discussed. Cases presentation. A 22-year-old Turkish man presented with a five-year history of severe, repeated, unilateral periorbital pain and headache, diagnosed as a typical cluster headache. He suffered from rhinorrhea, lacrimation and ptosis during headaches. He had tried several unsuccessful daily medications. We applied a cotton tip with lidocaine hydrochloride into his left nostril for 10 minutes. The ptosis responded to the treatment and the intensity of his headache decreased. Conclusion: Intranasal lidocaine is a useful treatment for the acute management of a cluster headache. Intranasal lidocaine blocks the neural transmission of the sphenopalatine ganglion, which contributes to the trigeminal nerve as well as containing both parasympathetic and sympathetic fibers.Öğe Corneal Endothelial Decompansation and Ocular Hypotony in a Case With Temporal Arteritis(LIPPINCOTT WILLIAMS & WILKINS, 2012) Bayar, Sezin Akça; Gökmen, Onur; Pınarcı, Eylem Yaman; Altınörs, Dilek Dursun; Gedik, Şansal[Abstract not Available]Öğe The effects of smoking on anterior segment parameters, retinal nerve fiber layer, and pupillary functions(2014) Ekinci, Bengü Köktekir; Gönül, Şaban; Bakbak, Berker; Gedik, Şansal; Marakoğlu, KamileAmaç: Sigara içenlerde ön segment parametreleri, retinal sinir lifi tabakası ve pupil fonksiyonlarını değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Bu vaka-kontrol çalışmasında sigara içen 45 kişinin 45 gözü ve sigara içmeyen 45 kontrol bireyin 45 gözü değerlendirildi. Tüm hastalarda düşük koheranslı optik reflektometre (DKOR) ile ön segment parametreleri, aberometre cihazı ile mezopik ve fotopik pupil çapları, optik koherans tomografi ile retina sinir lifi kalınlığı ölçümleri ve Schirmer testi ile kuru göz değerlendirmesi yapıldı. Sonuçlar SPSS 16,0 kullanılarak bağımsız t-testi ile karşılaştırıldı ve 0,05in altında p değeri anlamlı kabul edildi. Bulgular: İki grup arasında hem DKOR hem de aberometre cihazı ile elde edilen mezopik pupil çapları arasında anlamlı fark vardı (sırasıyla p0,003 ve 0,02). Schirmer değerleri de sigara içenlerde belirgin olarak azalmıştı (p0,0001). Ölçülen diğer parametreler açısından sigara içen ve içmeyen grup arasında fark bulunmadı (hepsi için p0,05). Sonuç: Sigara içmek pupil fonsiyonları özellikle mezopik pupil çapını etkileyebilir ve karanlık ortamlarda pupil cevabında yetersizliğe yol açabilir. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 11-4)Öğe El terlemesi cerrahisi (Endoskopik torakoskopik sempatektomi) sonrası horner sendromu-Olgu sunumu(2012) Gedik, Şansal; Ekinci, Bengü Köktekir; Bakbak, Berker; Güzel, Hüseyin; Sunam, Güven SadiYirmi bir yaşında bayan hasta polikliniğimize sağ göz kapağında düşüklük ve iki göz bebeği arasında büyüklük farkı nedeniyle başvurdu. Öz geçmişinde hastanın 5 ay önce el terlemesi nedeniyle aksilla bölgesinden operasyon geçirdiği ve bu şikayetlerinin operasyon sonrasında ortaya çıktığı öğrenildi. Yapılan oftalmolojik muayenesinde sağ gözde ptozis ve miyozis tespit edildi. %0,5 Apraklonidin ve % 10 kokain testleri uygulanarak hastaya Horner sendromu tanısı konulduÖğe El Terlemesi Cerrahisi (Endoskopik Torakoskopik Sempatektomi) Sonrası Horner Sendromu-Olgu Sunumu(Turkish Ophthalmology Society, 2012) Gedik, Şansal; Köktekir Ekinci, Bengü; Bakbak, Berker; Güzel, Hüseyin; Sunam, Güven Sadi21-year-old female patient was admitted to our outpatient clinic with the complaints of drooping of the right upper eyelid and asymmetry in pupillary size between the two eyes. Complete history revealed that her complaints had started after having a surgery in the axillary area for hyperhidrosis of both hands. During the ophthalmologic examination, we observed ptosis and myosis in the right eye. 0.5% apraclonidine and 10% cocaine tests were performed and the patient was diagnosed as Horner syndrome.Öğe I?diyopatik İntrakraniyal Hipertansiyona Güncel Yaklaşım(Ondokuz Mayis Universitesi, 2012) Gedik, Şansal; Bakbak, Berker; Köktekir, Bengü EkinciIdiopathic intracranial hypertension is characterized by abnormal elevation of intracranial pressure with a normal composition of the cerebrospinal fluid and absence of any intrac-ranial mass lesion. It is a disease with a predilection for young obese women. The most common symptoms are headache, transient visual obscurations and pulsatile tinnitus. The pathogenesis, clinical features of the disease, current diagnostic and therapeutic approaches are discussed in this review.Öğe Is it possible to replace automated keratometry with current devices: comparison with lenstar and opd II(2013) Ekinci, Bengü Köktekir; Gedik, Şansal; Bakbak, Berker; Gönül, Şaban; Doğan, Ömer KamilAmaç: Düşük koherans optik reflektometre, korneal topografi ve otomatize keratometre ile elde edilen keratometre sonuçlarını karşılaştırmak ve her cihaz için ölçüm yapan kişiler arasındaki tekrarlanabilirliği değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Bu karşılaştırmalı çalışmada 65 sağlıklı hastanın 65 gözü incelenmiştir. Her olguda KR 8100A (Topcon, Japonya), OPD Scan II (Nidek, Japonya) ve Lenstar LS 900 (Haag-Streit, İsviçre) ile keratometre ölçümleri alındıktan sonra detaylı göz muayenesi yapılmıştır. Sferik değerleri 3.0D’nin, silendirik değerleri 1.0D’nin üzerinde olan olgular, kronik oküler ya da sistemik hastalığı olan ya da kontakt lens kullanan olgular çalışmaya dahil edilmemiştir. Keratometre ölçümleri ANOVA testi (SPSS 16.0) ile karşılaştırılmıştır. 0,05’den düşük p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Kullanılan yöntemler arasındaki anlaşmayı göstermek için Bland- Altmann analizi kullanılmış ve uyum için Spearman rank korelasyon katsayısı (r) hesaplanmıştır. Ölçüm yapan kişiler arasındaki tekrarlanabilirliği değerlendirmek için, her cihaz için 30 gözde sınıfiçi korelasyon katsayısı hesaplanmıştır. Sonuçlar: Çalışmaya dahil edilen 65 hastanın ortalama yaşları 21,93,25 yıl idi. Otorefraktokeratometre (ORK), OPD Scan II, ve Lenstar LS 900 ile elde edilen keratometrik değerler sırasıyla 43,301,47, 43,421,44 ve 43,291,42idi. üç grup arasında istatiksel olarak anlamlı fark görülmedi (p0,840). Ölçüm yapan kişiler arasındaki sınıf-içi korelasyon katsayısı ORK, OPD Scan II ve Lenstar LS 900 için sırasıyla %78,9, %99,9, %99,7 olarak bulundu. Tart›flma: Lenstar, otomatize keratometre ve corneal topografiyle karşılaştırılabilir ve korelasyonu iyi olan keratometre ölçümleri vermiştir.Öğe Medikal tedaviye dirençli göziçi basınç yüksekliği bulunan komplike hifemalı olgunun yönetimi: Ön Kamara Lavajı(2014) Beyoğlu, Abdullah; Gönül, Şaban; Köktekir, Bengü Ekinci; Gedik, ŞansalYedi yaşında erkek hasta sağ göze künt travma sonucunda oluşan hifema nedeniyle başka bir merkezde medikal olarak tedavi edilmişti. Taburcu olduktan sonra görmesinin tekrar azalması sonucu kliniğimize başvurdu. Yapılan biyomikroskobik muayenede total hifema tespit edildi. Göz içi basıncı (GİB) sağ gözde Goldman aplanasyon tonometresi ile 48 mmHg idi. Medikal tedavi ile GİB kontrol altına alınamadığı ve hifemada gerileme olmadığı için ön kamara lavajı yapıldı. Olgumuzda da olduğu gibi, genellikle çocuk yaşlarda olan hifemalarda ilk bir hafta içerisinde rehemoraji gelişebileceği unutulmamalıdır. Bununla birlikte medikal tedavi ile hemorajide gerileme olmuyorsa, GİB yüksekliği devam ediyorsa ve korneal boyanma (disk hematik) riski mevcutsa cerrahi tedavi göz önünde bulundurulmalıdır. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 400-2)Öğe Metilentetrahidrofolat Redüktaz Enzimi Mutasyonuna Bağlı Bilateral Papilloflebit Olgusu(2016) Güzel, Hüseyin; Turgut, Banu Öztürk; Gedik, Şansal; Bakbak, Berker; Beyoğlu, Abdullah; Koçak, NadirPapilloflebit genç hastalarda görülen santral retinal ven tıkanıklığı olarak bilinmektedir. Genellikle tek taraflı optik diskte şişkinlik ile beraber peripapiller sahada atılmış pamuk manzarası ve hemorajilerle karşımıza çıkmaktadır. Otoimmün ve enflamatuvar birçok nedene bağlı olabileceğinden hastanın sistemik açıdan detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu olgu sunumunda metilentetrahidrofolat redüktaz enziminde (C677T) polimorfizmine ikincil hiperhomosisteinemiye bağlı geliştiğini düşündüğümüz bilateral, eş zamanlı bir papilloflebit olgusu sunulmuşturÖğe Non-arteritik anterior iskemik optik nöropati ve kistoid maküler ödem birlikteliği(2013) Ekinci, Bengü Köktemir; Yavuzer, Kamil; Gönül, Şaban; Bakbak, Berker; Gedik, ŞansalSabah kalktığında sol gözde görme kaybı şikayeti ile başvuran 61 yaşındaki hastanın sağ gözünde optik atrofi, sol gözünde ise alev şeklinde hemorajilerin görüldüğü hiperemik bir optik disk ödemi saptandı. Yapılan oftalmolojik muayenenin ardından hastaya Non-Arteritik Anterior İskemik Optik Nöropati (NA-AİON) tanısı kondu. Optik koherens tomografi (OKT) ile elde edilen görüntülemede sol gözde kistoid maküler ödem (KMÖ) saptandı. NA-AİON optik disk ödemi ve ağrısız görme kaybı ile karakterize sık görülen bir hastalıktır. Bu olgu raporunda sağ gözünde daha önce muhtemelen NA-AİON geçiren ve sol gözünde NA-AİON ve KMÖ bulunan hastada NA-AİON ve KMÖ birlikteliği ve patogenezi tartışılmıştır.Öğe Optical coherence tomography findings in patients with wolfram syndrome(2014) Köktekir, Bengü Ekinci; Bakbak, Berker; Gönül, Şaban; Gedik, ŞansalAmaç: Wolfram sendromlu hastaların optik koherans tomografi bulgularını bildirmek. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Wolfram sendromu kriterlerinin tamamını taşıyan dört hastamız dahil edildi. Optik koherans tomografi (OKT), tüm hastalarda Stratus OCT (OCT-3, Carl Zeiss Meditec, Inc. Almanya) ile yapıldı. Retina sinir lifi tabakası (RSLT) ve maküla kalınlıklarını ölçmek için sırasıyla hızlı RSLT ve hızlı maküla kalınlığı protokolleri kullanıldı. Cup-disk oranını belirlemek için hızlı optik disk protokolü kullanıldı. Tüm hastalara VEP yapıldı (Retimax, CSO Strumenti Oftalmici, Floransa, İtalya). Bulgular: Ortalama yaşları 18,52,08 (16-21 yaş aralığında) olan dört hastanın (3 erkek ve 1 kadın) sekiz gözünde RSLT kalınlığı, maküla kalınlığı ve cup-disk oranları belirlendi. Ortalama RSLT kalınlığı 42,25,6 ?m (34,1-49,5 ?m aralığında) iken, ortalama maküla kalınlığı ve cup-disk oranları sırasıyla 14515 ?m (125-160 ?m aralığında) ve 0,790,07 (0,7-0,92 aralığında) olarak bulundu. VEP latansları ile maküla kalınlığı ve RSLT kalınlığının orta derecede negatif korelasyon gösterdiği görüldü (Spearman korelasyon katsayısı sırasıyla -0,23 ve -0,34 idi). Sonuç: Retina sinir lifi tabakası kaybı ve ikincil optik atrofi, Wolfram sendromlu hastalarda görme keskinliğini etkileyebilecek ciddi komplikasyonlardır. Bu hastalardaki retinal değişiklikler OKT kullanılarak ölçülebilir ve gözlenebilir. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 212-5)Öğe Optik disk melanositomlu bir olguda klinik görüntüleme(2011) Ekinci, Bengü Köktekir; Bakbak, Berker; Gedik, Şansal; Gülseren, Hüseyin OnurMelanositom, optik diskte derin yerleşim gösterebilen, genellikle durağan iyi huylu pigmente bir lezyondur. Histolojik olarak, yuvarlak veya oval düzgün dağılımlı dev melanozomlar içeren polihedral nevüs hücrelerinden (makromelanozom) oluşur. Görme keskinliği çoğu olguda etkilenmezken, az oranda görme keskinliğinde azalma ve çok nadiren malign dönüşüm bildirilmektedir. Bu hastalar yıllık oftalmolojik muayeneye çağırılmalı ve takipleri fundus fotoğrafı, gerekirse görme alanı ve retina sinir lifi kalınlığı ölçülerek yapılmalıdır. Biz bu çalışmada, yakını az görme şikayetiyle gelen ve görme keskinliğinde azalma görülmeyen, yapılan biyomikroskobik muayenesinde sağ optik disk üzerinde koyu pigmente lezyon görülen 45 yaşında kadın hastayı tartışıyoruz.Öğe Optik Sinirin Doğumsal Hastalıklarında Koroid Neovaskularizasyonları(2017) Gedik, ŞansalKoroid neovaskularizasyonu gelişmiş ülkelerde görülen en önemli görme kayıpları arasında bulunmakta olup genellikle ileri yaş gurubunda yaşa bağlı makula dejenerasyonu ile birliktelik göstermektedir. Genç yaşta görülen koroid neovasküler membranlar patolojik myopi, oküler hstoplazmozis ile birliktelik gösterebilirken; idiyopatik grup da önemli bir yer tutmaktadır. Genç yaş grubunda peripapiller koroid neovaskuler memban yapan önemli fakat nadir bir hastalık grubu da konjenital optik sinir hastalıklarıdır. Bu başlık altında tilte disk, optik disk druzeni, optik pit ve myelinli sinir lifi gibi nörolojik hastalıkların görülmediği izole konjenital optik sinir anomalileri ve optik disk kolobomu, morning glory anomalisi, optik sinir hipoplazisi gibi ciddi nörolojik defisitlerin görüldüğü anomaliler sıralanabilir. Bu derlemede konjenital optik sinir hastalıkları ile koroid neovasküler membran birlikteliği patofizyolojisi ve tedavisi incelenecektirÖğe Psödoeksfoliasyon Sendromlu ve SenilKataraktlı Gözlerin Ön Segment Biyometri veKornea Endotel Özellikleri(2015) Bozkurt, Banu; Güzel, Hüseyin; Kamış, Ümit; Gedik, Şansal; Okudan, SüleymanAmaç: Psödoeksfoliasyon (PE) sendromu ve senil kataraktı olan gözlerin ön segment biyometrik özelliklerinin ve kornea endotel değişikliklerinin değerlendirilmesi.Gereç ve Yöntem: PE sendromlu 52 hastanın optikal düşük-koherens reflektometre (ODKR, Lenstar LS 900; Haag Streit AG, İsviçre) ile alınan merkezi kornea kalınlığı, ön kamara derinliği (ÖKD), pupil çapı, lens kalınlığı ile in-vivo konfokal mikroskop (ConfoScan4, Nidek Co. Ltd., Osaka, Japonya) ile ölçülen endotel hücre dansitesi (EHD), polimegatizm (%) ve pleomorfizm (%) parametreleri yaş ve cinsiyet uyumlu PE sendromu olmayan 51 kataraktlı bireyle karşılaştırıldı. PE sendromu olan hastaların 19'unda glokom mevcuttu ve topikal anti-glokom tedavisi alıyorlardı. Çalışmaya katılan bireylerin sadece tek gözü istatistik analiz için kullanıldı ve p0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: ODKR parametrelerinin hiçbiri gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemekteydi (ANOVA p0,05). Kontrol grubunun %13,7'sinde, glokomu olmayan PE grubunun %24,2'sinde ve glokomu olan PE'li olguların %21,1'inde ÖKD 2,5 mm altındaydı (p0,45). Ortalama EHD 3 grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermekteyken (ANOVA p0,02), polimegatizm ve pleomorfizm açısından farklılık izlenmedi (p0,05). Ortalama EHD, PE glokomlu gözlerde (2199,5176,8 hücre/mm2) kontrol grubuna göre daha düşüktü (2363229,3 hücre/mm2) (p0,02), fakat glokomu olmayan PE'li gözlerin EHD değerleri ile kontrol grubu arasında farklılık yoktu (p0,42). PE glokomlu gözlerin %15,8'inde, kontrol grubunun %9,8'inde, glokomu olmayan PE'li gözlerin %6,1'inde EHD 2000 hücre/mm2 altında bulundu (p0,52). Sonuç: PE glokomu ve kataraktı olan gözlerde endotel hücre sayısı daha düşük olabileceği için intraoküler cerrahi planlanan hastaların speküler veya konfokal mikroskopi ile değerlendirilmesi gerekmektedir.Öğe Resolution of papilledema after endoscopic third ventriculostomy versus cerebrospinal fluid shunting in hydrocephalus: a comparative study Clinical article(AMER ASSOC NEUROLOGICAL SURGEONS, 2014) Köktekir, Ender; Köktekir, Bengü Ekinci; Karabağlı, Hakan; Gedik, Şansal; Akdemir, GökhanObject. In this study the authors compare the efficacy of endoscopic third ventriculostomy (ETV) versus CSF shunting for resolution of papilledema in hydrocephalus. Methods. This comparative case series study recruited 12 patients (24 eyes) with hydrocephalus who underwent either an ETV (Group 1, 6 patients [12 eyes]) or CSF shunt treatment (Group 2, 6 patients [12 eyes]). A complete ophthalmological examination including retinal nerve fiber layer (RNFL) evaluation by optical coherence tomography was provided for all patients before surgery and in the 1st week, 1st month, and 3rd month postoperatively. The 2 groups were compared for quantitative changes in RNFL thickness and, thereby, resolution of papilledema. Statistical evaluation was performed using the Mann-Whitney U-test with the aid of SPSS version 16.0. Results. The mean preoperative RNFL thickness was 259.7 +/- 35.8 mu m in Group 1 and 244.5 +/- 53.4 mu m in Group 2 (p = 0.798). The mean decrease in RNFL thickness was 101.3 +/- 38.8 mu m, 141.2 +/- 34.6 mu m, and 162.0 +/- 35.9 mu m in Group 1 versus 97.0 +/- 44.6 mu m, 143 +/- 45.6 mu m, and 130.0 +/- 59.8 mu m in Group 2 for the postoperative 1st week, 1st month, and 3rd month, respectively. There was no significant difference between the two groups with respect to decrease in RNFL thickness during the 1st week, 1st month, and 3rd month (p = 0.563, p = 0.753, and p = 0.528, respectively). Conclusions. This is the first study to quantitatively evaluate papilledema in assessing the success of ETV and CSF shunting. The authors' results indicated that ETV is as effective as CSF shunting with respect to decreasing intracranial pressure and resolution of papilledema.Öğe Spontaneous closure of macular hole ınduced by accidental nd:YAG laser ınjury(2013) Bakbak, Berker; Gedik, Şansal; Turgut, Banu Öztürk; Kerimoğlu, HürkanNeodymium:yttrium aluminum garnet (Nd:YAG) lazerin yol açtığı maküler deliklerin seyri, bu tip kazaların ender olmasın- dan dolayı bilinmemektedir. Kaza ile Nd:YAG lazer hasarına bağlı maküler delik tanısı alan 47 yaşında erkek fizik uzmanı takibe alındı. Maküler deliğin boyutu azaldı ve vitre hemorajisi çekildi. Kaza ile yüksek enerjili Nd:YAG lazere maruz kalın- ması, retinada ciddi hasarlara neden olabilir. Ancak, lazere bağlı gelişen bu maküler delikler spontan kapanabilir. Lazere bağlı maküla hasarında, doğal seyri etkileyen en sık bulgular epiretinal membranın varlığı ve maküler deliğin boyutudur.