Yazar "Keser, Melike" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut astım atağı ile başvuran çocuklarda chlamydia pneumoniae seroprevalansı(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2003) Keser, Melike; Reisli, İsmailAkut astım atağı ile başvuran çocuklarda Chlamydia pneumoniae seroprevelansı Akut solunum yolu enfeksiyonları astımlı çocuk hastalarda akut astım atağım tetikleyebilir. Birçok çalışmada viral enfeksiyonlarla akut astım ataklarının uyarıldığı gösterilmiştir. Bakteriyel enfeksiyonlar daha az dikkati çekmekle beraber son zamanlarda özellikle Chlamydia pneumoniae olası etken olarak bildirilmektedir. Çocuklardaki akut astım ataklarında C. pneumoniae enfeksiyonu seroprevalansını ve klaritromisin tedavisinin etkisini araştırmak üzere 25 akut astım ataklı çocuk çalışmaya alındı. Kontrol grubu son üç ay içinde solunum yolu enfeksiyonu geçirmemiş, kendisinde ve ailesinde astım ve atopi hikayesi olmayan 25 yaş-cinsiyet uyumlu çocuktan oluşturuldu. C. pneumoniae spesifik IgG ve IgA antikorlarını saptamak için astımlı hastalardan akut atak anında ve atak sonrası 4. ve 12. haftalarda, kontrol grubundan ise tek serum örneği alındı. Astımlı hastaların hepsine uygun akut atak tedavisine ek olarak klaritromisin 15 mg/kg/gün 10 gün süreyle verildi. C. pneumoniae spesifik IgG ve IgA seroprevalansı her iki grupta benzerdi (P>0.05). Astımlı grup tedavi sonrası 12 haftalık dönemde kendi içinde değerlendirildiğinde C. pneumoniae spesifik IgG antikor indeks değerinin giderek düşüş gösterdiği (PO.05) saptandı. Sonuçlarımız C. pneumoniae enfeksiyonunun akut astım atağım ortaya çıkarmada önemli bir etken olmadığını, bununla birlikte klaritromisin tedavisi ile antikor titrelerinin anlamlı derecede düştüğünü göstermiştir. Uygun astım tedavisine rağmen kronik astım semptomlarının devam etttiği astımlı çocuklarda klaritromisin tedavisinin gözönünde bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz.Öğe Astımlı Çocuğu Olan Ebeveynlere Verilen Hemşirelik Eğitiminin Kaygı Düzeylerine Etkisi(2006) Çevik, Ümran; Keleş, Sevgi; Keser, Melike; Reisli, İsmailAmaç: Bu araştırma astımlı çocuğu olan ebeveynlere poliklinik hizmetleri içerisinde hemşire tarafından ayrıca verilen astım ve tedavisi hakkındaki eğitimin, ebeveynlerin kaygı düzeyleri üzerine etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Yöntem: Çalışma grubuna ilk defa astım tanısı alan 40 çocuğun ailesi, kontrol grubuna ise yine ilk kez astım tanısı konulan 28 çocuğun ailesi alındı. Veri toplama aracı olarak ebeveynlere sosyodemografik özellikleri hakkında sorular içeren bir anket formu uygulandı. Ayrıca ebeveynlerin tedavi öncesi kaygı düzeylerini belirlemede Spielberger durumluluk ve süreklilik kaygı ölçeği kullanıldı. Çalışma grubuna tedavi öncesi astım hakkında rutin poliklinik hizmetlerine ilaveten araştırmacı hemşire tarafından bir bilgilendirme kitapçığı kullanılarak astım ve tedavisi hakkında eğitim verildi. Birinci ayın sonunda çalışma ve kontrol grubundaki ebeveynlerin kaygı düzeyleri tekrar ölçüldü. Bulgular: Tedaviye ek olarak verilen astım eğitimi ile atak geçirme sayısının azaldığı, ilk görüşmeden sonraki görüşmeye tam zamanında gelen ve eğitim sonunda tedaviden memnun olan ebeveynlerin sayısının artmış olduğu bulundu. Bir ayın sonunda çalışma grubundaki ebeveynlerin kontrol grubuna göre durumluluk kaygı düzeyi yüzde değişiminin kontrol grubuna göre anlamlı olarak azaldığı saptandı. Süreklilik kaygı düzeyi değişim yüzdesinde ise gruplar arasında anlamlı bir fark bulunamadı. Sonuç: Astımlı çocuğu olan ebeveynlerin anksiyetesini azaltmak, sağlık personeline güven duymalarını sağlamak ve olumlu ilişkiler kurabilmek için ebeveynlerin eğitimlerine katkıda bulunan eğitim programları yararlı olacaktır.Öğe Astımlı hastalarımızın klinik ve laboratuvar özellikleri ve bunları etkileyen etmenler(2006) Yüksekkaya, Hasan; Reisli, İsmail; Keser, Melike; Keleş, SevgiAmaç: Astım tanısı ile izlediğimiz hastaların genel özellikleri ve risk faktörlerini belirlemek. Gereç ve Yöntem: Çocuk İmmünoloji ve Alerji BD tarafından Eylül 2001-Mart 2003 tarihleri arasında astım tanısı ile izlenen 486 hastanın klinik ve laboratuvar özellikleri değerlendirildi. Bulgular: Hastalar 5 yaş altı (grup-1, % 37) ve 5 yaş üstü (grup-2; % 63) olarak iki gruba ayrıldı. Atopi oranı grup-1'de %45 bulunurken grup-2'de %57 saptandı. Hastaların %80'i şehir merkezinde yaşıyordu. En sık başvuru yakınması öksürük (%64) olup belirtiler haştalann %76'sında 5 yaş altında başlamıştı. Ailede atopik hastalık öyküsü %40 hastada vardı. Ebeveynlerden en az birinin evde sigara içme oranı %49 iken evde hayvan besleme oranı %8 bulundu. Şehir-kırsal bölge arasında atopi yönünden fark yoktu. Ancak grup-1'de şehirde yaşayan hastalarda atopi oranı kırsal bölgeye göre yüksek bulundu. Grup-2 de polen duyarlılığı grup-1 'den anlamlı oranda yüksek bulundu. Diğer alerjenlere duyarlılık yönünden gruplar arası anlamlı fark yoktu, Epidermal deri testinde en az bir alerjene duyarlılık oranı %51 olup birden fazla alerjene duyarlılık % 24 oranında bulundu. Alerjen duyarlılığı en fazla ev tozu akarlanna (%51) ve polenlere (%5Ö) karşı saptandı. Astıma, hastaların %33'ünde alerjik rinit, %17'sinde atopik dermatit, %7'sinde adenoid hipertrofi, %8'inde gastroozefageal reflü eşlik ediyordu. Hastaların %48'inde serum total IgE yüksekliği, %24'ünde periferik kanda eozinofili vardı. Adenoid hipertrofisi atopik hastaların %10'unda vardı ve atopik olmayanlara göre iki kat fazla saptandı., Çıkarımlar: Bölgemizde atopi gelişimi yönünden için şehirde yaşam özellikle 5 yaş altı hastalarda önemli bir risk etmeni olarak görülmektedir. Polenlere karşı duyarlılık yaşla birlikte artmaktadır. Alerjen duyarlılık adenoid hipertrofisine katkıda bulunmaktadır.Öğe Blue Rubber Bleb Nevus Syndrome: Successful Treatment With Sirolimus(AMER ACAD PEDIATRICS, 2012) Yuksekkaya, Hasan; Ozbek, Orhan; Keser, Melike; Toy, HaticeBlue rubber bleb nevus syndrome (BRBNS) is a rare disorder with characteristic vascular malformations of the skin, gastrointestinal system, and, less often, other organ systems. The characteristic cutaneous lesions consist of deep-blue, soft, rubbery blebs, which are easily compressible. The most serious complication is abundant gastrointestinal bleeding. We describe the case of an 8-year-old girl with diagnosed BRBNS who had multiple venous malformations all over her body, importantly, throughout the gastrointestinal tract, mouth, esophagus, stomach, small bowel, and colon. She presented with recurrent massive gastrointestinal bleeding and soft tissue hematoma despite prednisolone and a-interferon therapy. We started low-dose sirolimus as an antiangiogenic agent. The vascular masses were reduced rapidly and there was no gastrointestinal bleeding and muscular hematoma after sirolimus therapy. There was no drug adverse reaction at 20-month follow-up. To the best of our knowledge, this is the first report related to the use of sirolimus in a patient with BRBNS. Pediatrics 2012;129:e1080-e1084Öğe Bullous pemphigoid: A rare childhood disease with eleveted immunoglobulin E levels [Büllöz pemfigoid: Artmiş i?mmünglobulin E ile seyreden nadir bir çocukluk ça?i hastali?i](2010) Alp, Hayrullah; Keser, Melike; Toy, HaticeBullous pemphigoid is a rare pemphigoid disease characterized by separation at the dermal-epidermal junction and common blisters clinically. We have presented a 4 month-old case who developed tense bullae during her first month of life and diagnosed as bullous pemphigoid with elevated serum IgE levels. In spite of the elevated serum IgE levels, the patient received benefit from the topical steroid treatment. Also, this is the youngest case of bullous pemphigoid that is not associated with the maternal pemphigoid gestationis.Öğe Büllöz Pemfigoid: Artmış İmmünglobulin E ile Seyreden Nadir Bir Çocukluk Çağı Hastalığı(Turkish Soc Dermatology Venerology, 2010) Alp, Hayrullah; Keser, Melike; Toy, HaticeBüllöz pemfigoid, nadir görülen bir pemfigoid grubu hastalık olup dermalepidermal bileşkede ayrılma ve klinik olarak yaygın büller ile karakterizedir. Makalemizde, hayatının ilk ayında gergin büller gelişen ve artmış serum IgE seviyesi bulunan 4 aylık bir olguyu sunduk. Yüksek serum IgE seviyesine rağmen olgumuz verilen topikal steroid tedavisinden fayda gördü. Olgu, literatürdeki qebelik pemfiqoidine bağlı olmayan en genç hasta özelliğini de taşımaktadır.Öğe Büllöz Pemfigoid: Artmış Immünglobulin E ile Seyreden Nadir Bir Çocukluk Çağı Hastalığı(2010) Alp, Hayrullah; Keser, Melike; Toy, HaticeBüllöz pemfigoid, nadir görülen bir pemfigoid grubu hastalık olup dermal-epidermal bileşkede ayrılma ve klinik olarak yaygın büller ile karakterizedir. Makalemizde, hayatının ilk ayında gergin büller gelişen ve artmış serum IgE seviyesi bulunan 4 aylık bir olguyu sunduk. Yüksek serum IgE seviyesine rağmen olgumuz verilen topikal steroid tedavisinden fayda gördü. Olgu, literatürdeki gebelik pemfigoidine bağlı olmayan en genç hasta özelliğini de taşımaktadır.Öğe Congenital Tuberculosis in Premature Twins After in Vitro Fertilisation(BMJ Publishing Group, 2009) Altunhan, Hüseyin; Keser, Melike; Pekcan, Sevgi; Ural, Onur; Örs, RahmiGenital tuberculosis is a major cause of infertility in countries where tuberculosis is endemic. With recent advances in assisted reproductive technology, women with tuberculous endometritis may become pregnant and ultimately have children with congenital tuberculosis. In vitro fertilisation represents a useful treatment for infertility. Congenital tuberculosis is a rare and severe, rapidly progressive, disease. Making an early diagnosis of congenital tuberculosis is difficult, because it can mimic many neonatal illnesses. To the best of our knowledge, we report the first cases of premature twins with congenital tuberculosis following in vitro fertilisation. After the diagnosis of genital tuberculosis in the mother, the twins were screened and diagnosed for tuberculosis. The twins dramatically improved after anti-tuberculosis therapy. We also wish to draw attention to the importance of searching for genital tuberculosis as the possible cause of congenital infection, even if the mother is asymptomatic.Öğe Grup A Beta Hemolitik Streptokok Türkiye MakrolidDirenç Değerlendirmesi Pilot Çalışma Sonuçları(2011) Kara, Ateş; Parlakay, Aslınur Özkaya; Gür, Deniz; Cengiz, Ali Bülent; Tezer, Hasan; Çiftçi, Ergin; Keser, MelikeAmaç: Bu çalışma ile Türkiye genelindeki 8 merkezden tonsillofarenjit etkeni olan A grubu beta hemolitik streptokok izolatı toplanarak makrolid duyarlılığı çalışılarak ülke genelinde grup A streptokok makrolid duyarlılığı ile ilgili genel bir bilgi edinilmesi ve makrolid direnç prevalansının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu yazıda ilk elde edilen örneklerin makrolid direnci açısından sonuçları açıklanmıştır.Gereç ve Yöntemler: İlk örneklerin alındığı merkezlerden, toplanan grup A beta hemolitik streptokok izolatlarının ait oldukları 5-15 yaş arası hastaların klasik yöntemlerle, boğaz kültüründe grup A beta hemolitik streptokok üremeleri (kanlı agar- basitrasin) transport besi yeriyle Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne nakledilmiş ve burada disk difüzyon tekniğiyle eritromisin, klaritromisin, klindamisin, azitromisin direnci çalışılmıştır.Bulgular: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nden 75, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nden 18, T.C Sağlık Bakanlığı Ankara Hematoloji ve Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden 31, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nden 51, Süleyman Demirel Üniversitesi Hastanesi'nden 69, Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi'nden 14, T.C. Sağlık Bakanlığı Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden 9, Ankara Özel Akay Hastanesi'nden 20 olmak üzere toplamda 287 adet grup A beta hemolitik streptokok çalışılmıştır. Suşların eritromisine orta derecede direncinin %2, klindamisine orta derecede direncinin %1.1, azitromisine orta derecede direncinin %1.8 ve klaritromisine orta derecede direncinin %1.8 olduğu saptanmıştır. Grup A beta hemolitik streptokokların %1.3'ünün eritromisine dirençli, %2.8'inin azitromisine dirençli, %1.3'ünün klaritromisine dirençli olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Bu çalışma sonuçlarıyla ülkemizde bu dönemde tonsillofarenjit etkeni olan A grubu beta hemolitik streptokoklarda yüksek olduğundan endişe duyulan makrolid direncinin sorun olmadığı ancak aralıklı olarak ülke genelinde ve merkez temelinde de izlenmesi gerektiği görülmüş, buna yönelik mevcut veriler bir an önce paylaşılmak istenmiştir. Çalışma katılan 20 merkezden gelen örneklerle devam etmektedir.Öğe Lymphadenitis Caused by H1N1 Vaccination: Case Report(ELSEVIER SCI LTD, 2010) Toy, Hatice; Karasoy, Deniz; Keser, MelikeA patient admitted to hospital for a supraclavicular painful mass. Ultrasonography showed soliter lymphadenopathy. He underwent H1N1 vaccination 1 week before this lymphadenopathy developed. Groosly the mass measured 1 cm x 0.8 cm x 0.8 cm. It was round, yellow to brown, slightly soft. In pathologic examination, we detected edema in capsule of lymph node. The basic architecture was preserved. There was mottled appearance caused by marked proliferation of immunoblasts which were positive with CID 30. Also large, unusual immunoblasts which closely resemble mononuclear hodgkin cells were present. These unusual immunoblasts were positive with CD 30, too. For differential diagnosis, at first we should regard hodgkin lymphoma. We suggested that lymphadenitis may be a side effect of H1N1 vaccination.Öğe Meningitis caused by Neisseria Meningitidis, Hemophilus Influenzae Type B and Streptococcus Pneumoniae during 2005-2012 in Turkey A multicenter prospective surveillance study(TAYLOR & FRANCIS INC, 2014) Ceyhan, Mehmet; Gurler, Nezahat; Ozsurekci, Yasemin; Keser, Melike; Aycan, Ahmet Emre; Gurbuz, Venhar; Salman, NuranSuccessful vaccination policies for protection from bacterial meningitis are dependent on determination of the etiology of bacterial meningitis. Cerebrospinal fluid (CSF) samples were obtained prospectively from children from 1 month to <= 18 years of age hospitalized with suspected meningitis, in order to determine the etiology of meningitis in Turkey. DNA evidence of Neisseria meningitidis (N. meningitidis), Streptococcus pneumoniae (S. pneumoniae), and Hemophilus influenzae type b (Hib) was detected using multiplex polymerase chain reaction (PCR). In total, 1452 CSF samples were evaluated and bacterial etiology was determined in 645 (44.4%) cases between 2005 and 2012; N. meningitidis was detected in 333 (51.6%), S. pneumoniae in 195 (30.2%), and Hib in 117 (18.1%) of the PCR positive samples. Of the 333 N. meningitidis positive samples 127 (38.1%) were identified as serogroup W-135, 87 (26.1%) serogroup B, 28 (8.4%) serogroup A and 3 (0.9%) serogroup Y; 88 (26.4%) were non-groupable. As vaccines against the most frequent bacterial isolates in this study are available and licensed, these results highlight the need for broad based protection against meningococcal disease in Turkey.Öğe Pulmonary arterial pressure in infants with laryngomalacia(ELSEVIER IRELAND LTD, 2006) Unal, Ekrem; Oran, Bulent; Baysal, Tamer; Baspinar, Osman; Keser, Melike; Karaarslan, Sevim; Arbag, HamdiObjective: Persistent upper airway obstruction may lead to increased pulmonary arterial pressure in childhood. Laryngomalacia is one of the most common causes of transient upper airway obstruction by laryngeal blockage in infants. The aim of the study is to evaluate the pulmonary arterial pressures in infants with laryngomalacia during infancy period. Methods: Fifteen infants with laryngomalacia and 30 healthy controls were enrolled into this study. The pulmonary arterial pressures were measured by using Doppler echocardiography. Infants were also evaluated by clinical investigations, telecardiography and electrocardiography. Results: Our results showed that infants with laryngomalacia may have significantly higher pulmonary arterial pressure than healthy subjects. Pressures of patient group were significantly decreased at the end of infancy period. Conclusions:. Increased pulmonary arterial pressure levels due to laryngomalacia are reversible by during developmental process. Therefore, in symptomatic period, evaluation of infants with laryngomalacia by using Doppler echocardiography may be useful for monitoring pulmonary arterial pressure and following up the clinical outcome. (C) 2006 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Öğe Serotypes of Streptococcus pneumoniae Isolates from Children with Invasive Pneumococcal Disease in Turkey: Baseline Evaluation of the Introduction of the Pneumococcal Conjugate Vaccine Nationwide(AMER SOC MICROBIOLOGY, 2011) Ceyhan, Mehmet; Gurler, Nezahat; Yaman, Akgun; Ozturk, Candan; Oksuz, Lutfiye; Ozkan, Sengul; Keser, MelikeBefore use of the pneumococcal conjugate vaccine PCV7 became widespread in Turkey, 202 invasive pneumococcus isolates were analyzed. The most common serotypes were 19F and 6B. In children <= 2 years of age, the potential coverage rate of PCV7 was 69.5%. The most frequent non-PCV7 serotypes were 19A, 3, 1, 6A, and 8.Öğe Takayasu arteritis in a 4-year-old girl: case report and brief overview of the pediatric literature(TURKISH J PEDIATRICS, 2012) Aypar, Ebru; Celebi-Tayfur, Asli; Keser, Melike; Odabas, Dursun; Ozaltin, Fatih; Paksoy, Yahya; Ozen, SezaTakayasu arteritis (TA) is a large vessel vasculitis that involves the aorta, its major branches and pulmonary arteries. Diagnosis of TA during childhood remains challenging due to the non-specific symptoms. We report a fouryear- old girl presenting with fever, fatigue, weight loss, and elbow pain who was later diagnosed as childhood TA. On admission, she had fever, hypertension, decreased pulses, bruits, hepatosplenomegaly, and increased erythrocyte sedimentation rate and C-reactive protein level. Computed tomography angiography showed luminal narrowing and wall thickening in ascending aorta, brachiocephalic, left common carotid and left vertebral arteries and descending aorta. Oral corticosteroid (prednisone, 2 mg/kg/day) was instituted, later followed by oral methotrexate (12.5 mg/m(2)/week). TA is rare in children; however, childhood TA must be considered in children who present with non-specific systemic symptoms, hypertension and increased acute phase reactants.