Yazar "Koç, Hasan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 21
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir Olgu Nedeniyle Citrobacter Sepsisi(1995) Baykan, Mahmut; Kart, Hilal; Baysal, Bülent; Koç, HasanCitrobacter genusu normal dışkı florasında bulunabilen, diyare, idrar yolları ve yara enfeksiyonları ve sepsise neden olabilen mikroorganizmalardır. Son zamanlarda bu mikroorganizmanın özellikle yenidoğan sepsislerinde etken olarak artış gösterdiği ve yenidoğan unitelerinde sık rastlanan nozokomiyal patojen olduğu tespit edilmiştir. Biz bu olgu sunusunda yenidoğanda görülen Citrobacter sepsisi üzerinde durmayı amaçladık.Öğe Cardiac Troponin-I in the Serum of Infants of Diabetic Mothers(Greenwich Medical Media Ltd, 2003) Oran, Bülent; Çam, Lokman; Başpınar, Osman; Baysal, Tamer; Reisli, İsmail; Peru, Harun; Karaaslan, Sevim; Koç, Hasan; Gürbilek, MehmetA transient form of hypertrophic cardiomyopathy has been previously described in infants of diabetic mothers. When it occurs, it is generally benign. The purpose of our study was to establish the extent of injury to the cardiomyocytes in symptomatic and asymptomatic patients with and without hypertrophic cardiomyopathy. Thus, we compared 35 consecutive patients to 20 healthy controls, establishing the significance, if any, of differences in cardiac troponin-I and creatine kinase, including its MB-fraction, and seeking to establish the value of these parameters in the diagnosis of cardiac injury. We also determined to levels of glucose and insulin in the serum, and took note of electrocardiographic and echocardiographic investigations. Values were determined at the 1st and 7th days after admission in the patients, while parameters were measured in the control group only on the first day. We found that the levels of cardiac troponin-I in the serum, known to be a marker for cardiac injury, were significantly elevated in symptomatic patients with life-threatening respiratory or haemodynamic distress. We speculate that transient ventricular hypertrophy is neither the cause nor the consequence of damage to the cardiomyocytes. It would be interesting, nonetheless, to determine the relationship, if any, between cardiomyocytic damage and clinical outcome.Öğe Comparing the efficacy of nebulizer recombinant human DNase and hypertonic saline as monotherapy and combined treatment in the treatment of persistent atelectasis in mechanically ventilated newborns(WILEY, 2012) Altunhan, Hüseyin; Annagür, Ali; Pekcan, Sevgi; Örs, Rahmi; Koç, HasanBackground: The purpose of the present study was to compare the cost-effectiveness and efficacy of nebulizer recombinant human DNase (rhDNase) and hypertonic saline (HS) as monotherapy and combined treatment in neonatal atelectasis. Methods: Eighty-seven newborns with persistent atelectasis who did not respond to traditional treatment were studied retrospectively. Group 1 did not receive nebulizer drugs; Group 2 received 7% HS; Group 3 received rhDNase; and Group 4 received both 7% HS and rhDNase. Subjects' chest X-ray scores, partial pressure of CO2, respiratory rate, fraction of inspired oxygen (FiO2) peak inspiratory pressure, atelectasis healing rate, median duration of nebulizer treatment and costs were compared. Results: Percentages of improvement in atelectasis on Day 3 of treatment in Group 1, Group 2, Group 3 and Group 4 were 27, 70, 81 and 95%, respectively, while median duration of treatment was 8.1, 3.3, 2.9 and 2.4 days, respectively. Comparison of chest X-ray scores, partial pressure of CO2, respiratory rate, FiO(2) and peak inspiratory pressure values before and 48 h after treatment did not yield a significant difference for the control group (P > 0.05), while a marked improvement was observed in other groups for all parameters (P < 0.05). The most distinct improvement was in Group 4, followed by Group 3. Conclusions: Although both the combined treatment with HS and rhDNase and their monotherapies are effective in the treatment of persistent atelectasis in newborns receiving mechanical ventilation, their combined use produces higher efficacy. The efficacy of rhDNase is superior to monotherapy with HS. Use of these two treatments concomitantly reduces the cost. To the best of our knowledge, the present study is the first to use HS alone or in combination with rhDNase in newborn patients.Öğe Diabetik Anne Bebeğinde Komplikasyonlar(2003) Demirören, Kaan; Koç, Hasan; Yüksekkaya, H. AliAmaç: Diabetik anne bebeklerini metabolik, kardiyak, doğum travması ve diğer komplikasyonları açısından incelemeyi amaçladık. Yöntem: Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde Eylül 1998-Mart 2001 tarihleri arasında yatırılarak izlenen 46 diabetik anne bebeğini retrospektif olarak inceledik. Bulgular: Bebeklerin 24'ü (% 52.2) kız, 22'si (% 47.8) erkekti. Gestasyon yaşına göre vücut ağırlığı 38 (% 82.6) hastada 90 persentilin üzerindeydi. Asfiksi bulguları 13 (% 28.2) hastada değişik derecelerde mevcuttu. Zor doğuma ait travmàtik yaralanma bulguları 7 (% 15.2) hastada tespit edildi. Respiratuar distres sendromu 5 (% 10.9) hastada gelişti. Hipoglisemi 17 (% 37.0) hastada, fototerapi gerektirecek düzeyde hiperbilirubinemi 15 (% 32.6) hastada, hipokalsemi 3 (% 6.5) hastada, polisitemi 5 (% 10,9) hastada mevcuttu. Hastaların 22'sinde (% 47.8) ekokardiyografi ile anormal kardiyak bulgular saptandı. Mortalité oranı % 4.3 (2 hasta) idi. Sonuç: Gebelerin yakından takip edilerek kan şekerlerinin uygun düzeylerde tutulması, annelere diabetin bebekler üzerindeki sonuçları hakkında bilgi verilmesi, doğum ve sonrası için uygun koşulların hazırlanması diabetik anne bebeklerinde périnatal mortalité ve morbidité hızlarını azaltacaktır.Öğe Epidermolizis Bulloza: İki Olgu Sunumu(2003) Demirören, Kaan; Koç, Hasan; Tol, HüseyinEpidermolizis bulloza genetik açıdan birbirinden farklı tipleri olan, büllerle seyreden, nadir bir grup hastalıktır. Büller minör bir travma sonrası ya da spontan olarak ortaya çıkar. Nadir görülmeleri nedeniyle, yenidoğan döneminde epidermolizis bulloza tanısı alan iki olgu literatür bilgilerimiz yeniden gözden geçirilerek sunuldu. Birinci olgu; kadın doğum servisinden doğar doğmaz alınan ciltte yer yer büllerin mevcut olduğu bir kız bebekti. Uygun cilt bakımı ve antibiyotik proflaksisine rağmen yatışının 26. gününde sepsis ve dissemine intravasküler koagülasyon tablosu ile kaybedildi. İkinci olgu; üç günlükken getirilen, ciltte büller yanısıra ağız mukozasında eritemli lezyonların mevcut olduğu bir erkek bebekti. Hastaya uygun cilt bakımı uygulandı ve antibiyotik proflaksisine alındı. Bülleri düzelerek taburcu edilen olgu halen yedi aylıktır. Epidermolizis bulloza hafif ve ağır tipleri olabilen bir hastalıktır. Hangi tipi olursa olsun en önemli husus hastaları enfeksiyonlardan korumaktır. Aile hikayesi olan gebelerde prenatal tanı önem arzetmektedir.Öğe A Giant Gastroenteric Cyst Associated With Pectus Excavatum and Compression of the Thoracic Duct: a Case Report(Mosby, Inc, 2003) Reisli, İsmail ; Arıbaş, Olgun Kadir ; Köksal, Yavuz; Avunduk, Mustafa Cihat; Koç, HasanGastroenteric cysts are unusual developmental cysts encountered in the posterior mediastinum of patients. They are usually lined by alimentary (squamous or enteric) epithelium and contain gastric mucosa and, rarely, pancreatic tissue. Gastroenteric cysts are usually associated with vertebral abnormalities and less often with complete situs inversus.1 We present a case of a gastroenteric cyst with pectus excavatum and compression of the thoracic duct.Öğe Güneybatı Anadolu Bölgesi Limoniidae (Diptera, Nematocera) Faunası(Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2009) Özgül, Okan; Koç, Hasan; Barlas, Murat; Tonguç, AlperBu çalışmada Güneybatı Anadolu Bölgesinin Limoniidae faunası incelenmiştir. Araştırma alanında yer alan Antalya, Aydın, Burdur, Denizli, Isparta ve Muğla illerinden 2003 – 2006 yılları arasında 1914 limoniid örneği toplanmıştır. Örneklerin teşhisleri sonucunda 28 cinse ait 61 takson belirlenmiştir. Türlerin araştırma alanındaki illere göre dağılımları ve bu illere ait tür listesi tablo halinde verilmiştir. Sonuçlar zoocoğrafik açıdan değerlendirilmiştir.Öğe Hiperbilirubinemili Yenidoğanlarda Fototerapinin Serbest Radikaller Üzerine Etkisi(1999) Koç, Hasan; Aköz, Mehmet; Gürbilek, Mehmet; Ak, Mehmet; Ay, Mahmut; Gürel, Ahmet; Çalışkan, ÜmranAmaç: İndirekt hiperbilirubinemili yenidoğanlarda fototerapinin serbest radikallere etkisinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Total bilirubinleri 15 mg/dl'nin üzerinde olan ve ortalama 44 saat fototerapi uygulanan 25 bebekte (fototerapi grubu) fototerapi öncesi ve sonrası bilirubin, hematokrit ve reaktif oksijen metabolitleri (ROM) düzeyi ölçüldü. Fototerapi uygulanmayan ve total bilirubin seviyeleri 10-15 mg/dl olan 25 bebek de (kontrol grubu) takibe alındı. Bulgular: Bebeklerin gebelik yaşları, ağırlıkları ve numune alındığı zamanki yaşam süreleri bakımından iki grup arasında önemli fark yoktu. Total bilirubin, direkt bilirubin, hematokrit ve ROM değerleri sırasıyla; fototerapi grubunda fototerapi öncesi 16.6 1.2 mg/dl, 0.5 0.1 mg/dl, % 56.8 4.8, 322 81 car unit. Fototerapi sonrası 8.1 1.5 mg/dl, 0.4 0.2 mg/dl, % 53.9 5.4, 240 64 car unit, kontrol grubunda ise 1. numunede 11.6 2.6 mg/dl, 0.4 0.1 mg/dl, % 55.0 4.8, 307 92 car unit, 2. numunede 11.8 1.9 mg/dl, 0.4 0.1 mg/dl, % 51.5 4.8, 314 80 car unit idi. Bilirubin değerleri yüksek olan ve fototerapi uygulanan grubun bilirubin ve ROM değerleri fototerapi sonrasında fototerapi öncesine göre anlamlı olarak düşüktü. Kontrol grubunda ise ilk ve ikinci ölçümler arasında fark yoktu. Sonuç: Fototerapi ile bilirubin değerleri düşerken ROM değerlerinde azalma olmaktadır.Öğe The incidence of congenital anomalies associated with cleft palate/cleft lip and palate in neonates in the Konya region, Turkey(CHURCHILL LIVINGSTONE, 2012) Altunhan, Hüseyin; Annagür, Ali; Konak, Murat; Ertuğrul, Sabahattin; Örs, Rahmi; Koç, HasanAdditional congenital anomalies have often been found in patients with orofacial clefts. We wanted to find out the incidence and type of congenital malformations that may accompany cleft palate (CP) and cleft lip and palate (CLP) in babies born in the Konya region. A total of 121 newborn babies with CP or CLP were prospectively included in the study, and all were assessed in detail for congenital anomalies. Of 121 babies, 86(71%) had CLP and 35 (29%) had CP. There was at least one congenital malformation in 80 (66%) of the cases. Additional congenital malformations were seen in 26 (74%) of the 35 with isolated CP, and 54 (63%) in the 86 patients with CLP (p < 0.05). The most common congenital malformation was congenital heart disease, followed by head and neck anomalies. The most common congenital heart disease was atrial septal defect. A serious chromosomal anomaly was found in 18/121 patients with CP or CLP (15%). Of the 80 babies in whom congenital malformations were found, 31 (39%) had dysmorphic features. While 21 (68%) of dysmorphic cases had isolated CP, 10 (32%) had CLP (p < 0.05). The rates of premature delivery, intrauterine growth retardation, and consanguinity between parents were higher in patients with CP or CLP. The neonatal mortality was 20% (n = 24). Our results indicate that at least one congenital anomaly is also present in about two-thirds of newborn babies with CP and CLP, and these anomalies significantly increase their morbidity and mortality. All newborn babies with CP and CLP should be screened for additional congenital anomalies, particularly of the cardiovascular system. (c) 2011 The British Association of Oral and Maxillofacial Surgeons. Published by Elsevier Ltd. All rights reserved.Öğe Kliniğimizde Konjenital Malformasyonların Değerlendirilmesi(2004) Gezginç, Kazım; Çelik, Çetin; Acar, Ali; Peru, Harun; Koç, Hasan; Akyürek, CemalettinAmaç: Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde doğan bebeklerde konjenital anomali sıklığı ve dağılımlarının belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Hastanemiz kayıtlarına göre Ocak 1998 ile Aralık 2000 tarihleri arasında doğan, gebelik yaşı 22 hafta ve üzerinde, doğum ağırlıkları 500 gr ve üzerinde olan 8291 bebek retrospektif olarak konjenital anomali bakımından değerlendirildi. Tüm yenidoğanlar bir pediatrist tarafından ayrıntılı muayene edilerek mevcut anomaliler belirlendi. Obstetrik ultrasonografi ile bütün gebeler değerlendirildi. Konjenital anomalilerin tanımlanması için 'International Classification of Diseases' (ICD-10) sınıflandırması kullanıldı. Bulgular: Değerlendirmeye alınan 8291 bebekten 182'sinde konjenital anomali asptandı (%2.15). Araştırmamızda Santral Sinir Sistemi anomalileri en sık rastlanılan anomali grubunu oluşturmaktaydı. Gebelik yaşı 28 haftadan küçük ve doğum kilosu 1500 gramın altında olan bebeklerde konjenital anomali sıklığında artış görülmüştür. Sonuç: Erken gebelik haftalarında ultrasonografi gibi kolay uygulanabilir bir yöntemle fetal anomalilerin saptanması ve hayatla bağdaşmayan anomalileri olan fetusların erken gebelik haftalarında doğurtulması birtakım sosyal, ekonomik, ve psikolojik sorunların gelişmesini önleyecektir.Öğe Konya'da 1-15 Yaş Grubu Çocuklarda Kabakulak Seroprevalansı(1999) Koç, Hasan; Ataş, Erkan; Baykan, Mahmut; Reisli, İsmail; Altındiş, Mustafa; Taştekin, Ayhan; Erkul, İbrahimKabakulak hastalığının görülme sıklığını ve duyarlı kesimi belirlemek amacıyla Konya II merkezi ve çevre köylerinden 1-15 yaş grubu 896 çocuk çalışmaya alındı. Seropozitiflik oranı açısından kız ve erkekler arasında anlamlı farklılık yoktu. 1-2 yaş grubunda Seropozitiflik oranı %25 iken, 13-15 yaş grubunda %89.3 bulundu. 10-12 yaş grubuna kadar yaş ile birlikte Seropozitiflik oranının artışı istatistiksel olarak anlamlıydı (p0.001). Çalışmada 7-9 yaş ve 10-12 yaş gruplarında, il merkezi ve kenar mahallelerde yaşayan çocukların köylerde oturanlara göre hastalığa daha fazla yakalandığı belirlendi. Anaokulu veya kreşe gitmek kabakulak ile enfekte olma için ilave bir risk oluşturmuyordu. Bununla beraber, kabakulak hastalığını geçirme durumu kardeş sayısının artışı ile doğru orantılı bulundu. Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre yan etkisi az ve koruyucu değeri yüksek olan kabakulak aşısının ülkemizde de rutin aşı takvimi içinde yer alması ve MMR aşısının 12-15 aylık bebeklere uygulanması önerildi.Öğe Konya'da Sarılık Dışı Nedenlerle Hastaneye Getirilen Çocuklarda Hepatit a Ve Hepatit E Seroprevalansı(1999) Arıbaş, Türk Emel; Altındiş, Mustafa; Koç, Hasan; Bitirgen, MehmetBu çalışmada, farklı yaş gruplarından çocuklarda hepatit A ve hepatit E prevalansı araştırıldı. Çalışma için sarılık dışı nedenlerle hastaneye getirilen yaşları 1-15 arasında değişen toplam 162 çocuktan serum örnekleri alındı. Bu serumlarda anti-HAV ve anti-HEV antikorları, ELISA yöntemi ile araştırıldı. Bölgede genelde anti-HAV ve anti-HEV pozitifliği sırası ile %95.0 ve %12.3 olarak bulundu.Öğe Nesidioblastosisli iki yenidoğan olgusu(1999) Koç, Hasan; Reisli, İsmail; Dilsiz, Alaeddin; Avunduk, Mustafa Cihat; Hazır, İsmail; Yavuz, Haluk; Kaymakçı, AytekinYenidoğan döneminin ilk 3 günü içinde dirençli hipoglisemi ve hiperinsülinizmi tespit edilen, tıbbi tedavilere (% 13,5 lik IV glukoz infüzyonu, steroid, glukagon ve diazoksil tedavisi) rağmen kan şekeri yükseltilemeyen, hipoglisemik dönemlerinde hiperinsülinemileri tespit edilen ve pankreas patolojisi düşünülerek subtotal pankreatektomi yapılan iki olgu sunuldu. Patolojik inceleme sonrasında her ikisinin de nesidioblastosis olduğu saptandı. Nadir görülen ve yenidoğan hipoglisemilerinin ayırıcı tanısında düşünülmesi gereken iki farklı nesidioblastosis olgusu literatür ışığında tartışıldı.Öğe Obez Çocuklarda Serum Lipidleri ve Lipid Peroksidasyonunun Araştırılması(2001) Aköz, Mehmet; Karaeren, Zihni; Gültekin, Fatih; Gürbilek, Mehmet; Mehmetoğlu, İdris; Vatansev, Hüsamettin; Koç, HasanSerum lipidleri ve lipid peroksidasyonunun araştırılması amacıyla, 7-12 (9.51 \pm 1.12) yaşları arasında 43 sağlıklı normal çocuk ile yaşları 7-12 (9.981.39) arasında 33 obez çocuğun serumlarında trigliserid, total kolesterol, serbest kolesterol, LDL-kolesterol , HDL-kolesterol, HDL2-kolesterol, HDL3-kolesterol, lipoprotein(a) ve lipid peroksidasyonu düzeylerine bakıldı ve sırasıyla obezlerde 120.1953.17 mg/dl, 172.53\pm30.07 mg/dl, 41.30 11.14 mg/dl, 103.51 28.09 mg/dl, 42.487.90 mg/dl, 8.044.75 mg/dl, 34.445.68 mg/ di, 19.4416.91 mg/dl, 3.981.84 nmol/ml; kontrol grubunda 78.3035.11 mg/dl, 151.42 \pm 23.84 mg/dl, 33.659.63 mg/dl, 88.8222.22 mg/dl, 47.036.13 mg/dl, 14.755.62 mg/ml, 32.274.31 mg/ml, 10.458.43 mg/ dl, 3.26\pm1.08 nmol/ml bulundu. Obezlerde trigliserid, total kolesterol, serbest kolesterol, LDL-kolesterol, lipoprotein(a), lipid peroksidasyonu değerlerinin (p0.001, p0.001, p0.005, p0.05, p0.005, p0.05) yüksek, HDL-kolesterol ve HDL2-kolesterol değerlerinin (p0.01, p0.001) düşük, lipid peroksidasyonu değerleri ile vücut kitle indeksi (body mass index) ve ağırlıkları arasında pozitif bir korelasyonun (r0.320, p0.05, r0.368, p0.05) olduğu görüldü. Obez çocukların ateroskleroz riski altında olabilecekleri ve izlemleri sırasında tüm bu parametrelerden yararlanılabileceği düşünüldü.Öğe Platelet Functions in Patients with Protein-Energy Malnutrition(LIPPINCOTT WILLIAMS & WILKINS, 2001) Üner, Abdurrahman; Çalışkan, Ümran; Öner, Ahmet Faik; Koç, Hasan; Kasap, Ali FazliProtein-energy malnutrition (PEM) has been known to cause several organ damages or dysfunctions. In this study, using optic method, platelet aggregation (PA) analyses were performed in patients with PEM. Adenosine diphosphate (ADP)- and collagen-induced PA were significantly decreased in the patients with PEM. The low values reached normal when the patients caught up the optimal growing curve for their age. PA with ristocetin and epinephrine were not significantly altered in the patients. Conversely, mean platelet count was increased at the beginning compared to those of after therapy and to the control. These results indicate that some platelet functions (ADP- and collagen-induced platelet aggregations), as well as other body functions, have been decreased in PEM.Öğe Pneumomediastinum and Pneumopericardium Due to Intracavitary Aspergilloma: an Unusual Complication of Fungal Pneumonia(SPRINGER-VERLAG, 2002) Ödev, Kemal; Çalışkan, Ümran; Emlik, Dilek; Koç, Hasan; Koç, SaadetWe describe a 14-year-old boy with acute lymphatic leukaemia who developed pneumomediastinum. and pneumopericardium as a complication of invasive pulmonary aspergillosis.Öğe Role of subgroup incompatibility in newborn jaundice requiring exchange transfusion(TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2014) Annagür, Ali; Altunhan, Hüseyin; Konak, Murat; Koç, Hasan; Örs, RahmiWe aimed to determine the role of exchange transfusion related complications, treatment, and etiology as well as subgroup incompatibility in patients subject to ET (exchange transfusion) due to newborn jaundice. 82 patients hospitalized due to newborn jaundice and exposed to exchange transfusion between August 2007 and August 2011 were retrospectively studied. Before ET mean total serum bilirubin was 29,2±9,83. The most frequent cause of ET was ABO incompatibility (31%) followed by Rh incompatibility (19%) and subgroup incompatibility (17%), respectively. In 46% of all patients and in 71% of the patients presenting with subgroup incompatibility, direct combs test was detected to be (+). 49% of the patients were administrated with intravenous immunoglobulin. 5 of the patients who were exposed to ET presented with hydrops fetalis. Of these patients 3 had Rh, 1 had ABO while the other had subgroup incompatibility. Although ABO and Rh incompatibility are substantial underlying reasons of severe jaundice requiring exchange transfusion, particularly widespread use of RhoGAM thereby enabling the prior identification and precautions, ET need was reduced compared to previous cases. On the contrary, SGU related severe hemolytic jaundice relatively enhanced, however.Öğe Şeker pancarı (Beta vulgaris saccharifera L.) ziraatında farklı dozlarda tabii yaprak gübresi uygulamasının verim ve kalite etkileri(Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1992) Koç, Hasan; Akınerdem, FikretBu araştırmada Ascophyllum nodosum adı verilen deniz yosunundan tabi olarak elde edilen ticari bir yaprak gübresinin (Maxicrop) şeker pancarı verimi ve kalitesi üzerine etkileri araştırılmıştır. Bu yaprak gübresi, Türkşeker 1 şeker pancarı çeşidine topraktan verilen N ve P2O5' e ilave olarak ; 150, 300 ve 450g/da olmak üzere 3 farklı dozda uygulanmıştır.300g/da tabi yaprak gübre uygulamasının kök verimi artırılmış şeker verimi ve yaprak verimini önemli seviyede arttırmış ,istatistiki olarak önemli olamamakla beraber arıtılmış şeker oranını da yükseltmiştir.Öğe Selçuk Üniversitesi 2000 Yılı Perinatal Mortalitesi(2001) Atabek, M. Emre; Koç, Hasan; Pirgon, Özgür; Erkul, İbrahimAMAÇ: Selçuk Üniversitesi 2000 yılı perinatal mortalite hızını araştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM : Bu çalışmada, 1 Ocak 2000 ile 31 Aralık 2000 tarihleri arasında hastanemizdeki Perinatal mortalite hızı (PNMH), ölü doğum hızı ve erken neonatal mortalite hızı prospektif olarak araştırıldı. En sık gözlenen ölüm nedenleri saptandı ve sonuçlarımız daha önceki çalışmaların sonuçları ile karşılaştırıldı. BULGULAR: Çalışmamızda toplam doğum sayısı 2406 olarak belirlendi. PNMH %0 52.7, ölü doğum hızı %0 31.58, erken neonatal mortalite hızı %0 21.19 olarak hesaplandı. Genişletilmiş Wigglesworth Sınıflamasına göre ölüm nedenlerinden ilk üç sırayı % 41.5, % 23.3 ve % 13.3 gibi değerlerle sırasıyla ölü doğumlar, prematürelik ve sorunları ve letal konjenital malformasyonlara bağlı ölümler aldı. Perinatal mortalite hızı 1997 ve 1999 'da yapılan çalışmalardan daha düşük bulundu. SONUÇ: Bu bulgularla yüksek riskli gebelerin büyük oranda kabul edildiği Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde; perinatal bakımın iyileştirilmesi, prematüreliğin önlenmesi, doğumların uygun şekilde yapılması, optimal solunum desteği sağlanması, enfeksiyonlardan koruma, ölümlerin otopsi ile değerlendirilmesi, prenatal genetik çalışmaların artırılması, yenidoğan servisinin teknik donanım ve personel yönünden iyileştirilmesi, prenatal ve neonatal mortalite hızının düşürülmesi hedefler olarak görülmektedir.Öğe Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Servisi Prematüre Mortalite Istatistikleri (1992-1998)(2000) Koç, Hasan; Reisli, İsmail; Yılmaz, Hızır; Taştekin, Ayhan; Çakır, Münire; Çalışkan, Ümran; Erkul, İbrahimAMAÇ: Hastanemiz yenidoğan yoğun bakım ünitesine kabul edilen prematüre bebek mortalitesini belirlemek YÖNTEM: Retrospektif olarak kayıtların incelenmesi ile Ocak 1992-Aralık 1998 tarihleri arasında 2218 prematüre bebek kabul edildiği belirlendi. Bebekler doğum ağırlığı, gebelik haftaları, ölüm zamanları ve ölüm nedenleri yönünden değerlendirildi. Mortalite oranları her yıl için ayrı ayrı çıkarıldı. BULGULAR: Yedi yılın ortalama yüzde mortalite oranı 26,784,85 olarak bulundu. Hastanemiz Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde doğan prematüre Serdeki mortalite oranı, evden gelen veya Konya içi yada dışı başka bir hastaneden sevk edilen prematürelere göre daha düşüktü (p0,01). Mortalite yüzdelerinin gebelik süreleri ve bebeklerin doğum ağırlıkları arttıkça azaldığı saptandı. Bin g ve altında doğanlarda yıllık ortalama yüzde mortalite oranı 88,459,42 idi. En yüksek ölüm yüzdesinin hayatın ilk 24 saati içinde olduğu görüldü. Klinik tanılarına göre en önemli ölüm nedenlerinin solunum güçlüğü sendromu ve sepsis olduğu saptandı. SONUÇ: Prematüre mortalite oranlarını azaltabilmek için prematüre doğumların önlenmesine ilaveten prematüre doğumların uygun merkezlerde yapılmasının sağlanması optimal solunum desteği ve sepsisten korumanın gerekli olduğu sonucuna varıldı.