Yazar "Koçak, Sedat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acil Servise Başvuran Motosiklet ve Bisiklet Kazası Olgularının Karakteristikleri(2010) Koçak, Sedat; Uçar, Keziban; Bayır, Ayşegül; Ertekin, BirsenAmaç: Motosiklet ve bisikletin karıştığı trafik kazaları diğerlerine göre daha yüksek mortalite ve morbidite ile seyrederler. Bu çalışmada, acil kliniğine bu tip trafik kazaları ile başvuran hastaların epidemiyolojik özellikleri araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada Mayıs-Kasım 2008 tarihlerinde acil servise, motosiklet ve bisiklet kazaları ile başvuran hastalar, ileriye dönük olarak değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, kazanın oluş şekli, sürücü belgesi varlığı, koruyucu önlemler, travmanın ciddiyeti, yaralanma şekilleri, hastanede kalış süresi ve mortalite oranları gibi özellikler ele alındı. Bulgular: Çalışmaya 57 hasta dahil edildi. Hastaların %91.2’si erkek, yaş ortalaması 26.815.7, ortanca değer 25 idi. Hastaların hiçbirinde kişisel koruyucu önlemler (kask, dizlik, eldiven vs) yoktu ve sürücülerin yalnızca %40’ında sürücü belgesi mevcuttu. En çok travmaya maruz kalan ilk üç sistem sırasıyla baş-boyun (%38.7), cilt-yumuşak doku (%24.0) ve alt-üst ekstremiteler (%20.1) idi. Hastaların ortalama hastanede kalış süresi 712.7 gün, ortanca değer 3 gün idi. Olguların 8’i (%14.0) hayatını kaybetti. Sonuç: Bölgemizdeki motosiklet ve bisiklet kazalarında büyük oranda genç yaş grubundaki erkekler etkilenmiştir. Kişisel koruyucu önlemlere hiç dikkat edilmediği, olguların %60’ını sürücü belgesi olmayanların oluşturduğu saptanmıştır. Kafa travmasının bu tip kazalarda önemli bir mortalite ve morbidite nedeni olduğu ortaya konulmuştur.Öğe Acil servise gastrointestinal kanama ile başvuran hastalarda hastane yatış süresini etkileyen faktörler(2011) Cander, Başar; Ertekin, Birsen; Kara, Hasan; Gül, Mehmet; Dündar, Defne; Koçak, Sedat; Girişgin, Sadıkçalışmamızda GİS kanaması ile acil servisimize başvuran hastaların başvuru anındaki CRP, lökosit değerleri, endoskopi bulguları ve sosyodemografik özelliklerinin yatış süresine etkisi incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Eylül 2008-Aralık 2008 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Acil servisine başvuran ve üst gis kanamalı hastalar çalışmaya alındı. Hastalar; yaş, cinsiyet, yatış süresi, başvuru anındaki CRP, lökosit değerleri ile endoskopi bulguları yönünden değerlendirildi. Bulgular: Toplam 30 hasta çalışmaya alındı. Alt gastrointestinal sistem ve özafagus varis kanamaları olan hastalar çalışma dışı tutuldu. Gastrointestinal kanama ile başvuran hastaların %33’ü kadın, %67’si erkekti. Hastaların ortalama lökosit değerleri 11,064,06 k/uL ve ortalama CRP değerleri 35,7726,56 mg/L idi. Bu hastaların hastanede ortalama yatış süreleri 6,406,17 gün olarak tespit edildi. En sık görünen endoskopik bulgular %70.0 evre 3, %3.3 evre 2b, %6.7 evre 2a, %13.3 evre1b ve %6.7 oranında evre 1a olarak tespit edildi. Sonuç: Çalışmamızda hastaların hastane yatış süresi ile endoskopi sonuçları, lökosit ve CRP değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.Öğe Acil Serviste Pulmoner Tromboembolili Hastaların Farklı Puanlama Araçları ile Değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, 2018 Aralık) Özer, Muhammet Raşit; Ergin, Mehmet; Altunay, Fatih; Gökal, Aliye Nur; Dündar, Zerrin Defne; Vişneci, Emin Fatih; Koçak, Sedat; Gül, MehmetAmaç: Acil serviste pulmoner tromboemboli (PTE) tanısı alan hastaların mortalite ile demografik, klinik, laboratuvar ve skorlama özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırmak. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada, 2012-2015 yılları arasında acil servise başvuran torasik bilgisayarlı tomografi (BT) veya pulmoner BT anjiyografisi ile PTE tanısı alan 166 hasta çalışmaya dahil edildi. Hasta grubu Grup I (sağ kalan) ve Grup -II (hayatta kalmayan)olarak iki gruba ayrıldı. Hematolojik ve biyokimyasal laboratuvar parametreleri, laktat içeren arteriyel kan gazı değerleri ve tüm hastaların klinik şiddeti MWS, PESI ve MEWS skorlama sistemleri kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Arteriyel oksijen basıncı (PaO2) ve laktat düzeyleri açısından, hasta grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu. Grup II'de, PESI ve MEWS skorları Grup-I hastaları ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak yüksek bulundu. Grup II hastalarında MWS skoru daha yüksekti. Sonuç: Burada kullanılan parametreler ve skorlama araçları sayesinde, PTE olgularını tanılamayı amaçladık. PTE'nin bu bulguların yardımıyla klinisyen tarafından daha erken teşhis edildiğinde, mortalite ve morbidite oranlarının azaltılacağını ve tedavinin daha etkili olacağını düşünmekteyiz.Öğe Akut iskemik inme ile akut faz reaktanları arasındaki ilişki(2011) Gül, Mehmet; Cander, Başar; Girişgin, Sadık; Tokgöz, Serhat; Koçak, Sedat; Bircan, Metin; Kaya, HalilAmaç: Enflamasyonun inme etyopatogenezindeki rolü son yıllarda yoğun olarak araştırılmaktadır. Bu klinik çalışmada akut faz reaktanlarının (AFR) Akut İskemik İnme (Aİİ) ile ilişkisi araştırıldı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Aİİ tanısı konulan 126 hasta ve herhangi bir yakınması olmayan 104 gönüllü sağlıklı birey kontrol grubu olarak dahil edildi. Aİİ tanısı konulan hasta ve kontrol grubundan alınan kanda beyaz küre (WBC), C-reaktif protein (CRP), fibrinojen, lipoprotein (a) (Lp a) ve kompleman fragmanları (C3 ve C4) düzeyleri araştırıldı. Bulgular: Aİİ’li olgularda CRP, WBC ve fibrinojen değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak yüksek bulundu (sırasıyla, p0.001, p0.001, p0.001). Lp (a), C3 ve C4 açısından ise iki grup arasında bir fark bulunmadı (sırasıyla p0.727, p0.163, p0.497). Sonuç: Primer inme korumasında en önemli hedef, inmeye yol açan risk faktörlerinin belirlenmesi ve değiştirilmesidir. (JAEM 2011; 10: 161-4)Öğe Öğe Factors affecting mortality in patients with multitrauma which were treated in intensive care unit(2013) Dur, Ali; Koçak, Sedat; Cander, Başar; Sönmez, Ertan; Civelek, CemilAmaç: Bu çalışmanın amacı, bir üniversite hastanesinin acil yoğun bakım biriminde takip edilen çoklu travma hastalarının değerlendirilmesidir. Yöntemler: Çalışmaya Ocak 2006- Ocak 2009 tarihleri arasında fakültemizin acil yoğun bakım biriminde takip edilen çoklu travma hastaları alındı. Travma sonrası ilk altı saat içinde hayatını kaybedenler, kronik böbrek yetmezliği, kronik karaciğer hastalığı, konjestif kalp yetersizliği ve metastatik kanser hastaları çalışma dışı bırakıldı. Travmanın nedeni, yoğun bakım ve mekanik ventilatörlerde kalış süreleri, aldığı destek tedaviler, travma skorları ve mortalite oranları belirlendi. Elde edilen bulgular ista- tistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların yaş ortalaması 3121.82 (aralık 1-80) yıl idi. Hastaların 112’si (%81.2) erkek 26’sı (%18.8) kadın idi. Çoklu travmanın en sık nedenleri araç içi trafik kazaları (%40.6) ve araç dışı trafik kazaları (%37) idi. Ortalama yoğun bakımda ve mekanik ventilatörde kalış süreleri sırasıyla 5.3 gün (1-30 gün) ve 2.2 gün (0- 30 gün) idi. Hastalardan 56’sı (%43.5) mekanik ventilatör desteği alırken, 34 (%26.4) hastanın beslenme desteği aldığı ve 22 (%14.5) hastanın inotrop desteği aldığı belirlenmiştir. Bu hastaların mortalite oranları sırasıyla %50, %44.1 and %77.7 idi. Mekanik ventilasyondaki, inotrop ve beslenme desteği alan çoklu travma hastalarındaki mortalite oranları tüm hastalardaki mortalite oranlarından yüksek bulunmuştur. Sonuç: Çoklu travma yaralanmalarının en sık nedeni motorlu araç kazaları olup, özellikle genç erkekleri etkilemektedir. Hastaların mekanik ventilasyon, inotrop ve beslenme desteği ile ilgili komplikasyonlar travma yoğun bakım merkezlerindeki ölüm ve sakatlıklar üzerinde etkili olmaktadır.Öğe Fahr hastalığı: İki olgu sunumu(2009) Koçak, Sedat; Erdemir, Esma; Bayrak, Ayşe; Kara, Hasan; Gül, MehmetBilateral Striopallidodentat Kalsinozis olarak da isimlendirilen Fahr Hastalığı (FH); bazal ganglion, talamus, serebellar dentat nükleus ve serebral beyaz cevherde simetrik kalsifikasyonlar ile karakterize nadir görülen bir durumdur. Kalsifikasyonlar genellikle başka nedenlerle çekilen bilgisayarlı beyin tomografisinde dikkat çeker. Hastalığın klinik özellikleri değişken olmasına rağmen; ilerleyici mental hasar, tremor, kore, ataksi, disartri, konvülzyon, parkinson benzeri klinik tablo, nöro-psikiyatrik davranış değişiklikleri ve zihinsel işlev bozuklukları FH’nda sıklıkla görülen klinik bulgulardır. FH’nın anoksi, radyasyon, sistemik hastalıklar, toksinler, kalsiyum metabolizma bozuklukları ve ensefalitler ile bağlantılı olduğu ileri sürülmüştür. Burada sırasıyla şiddetli baş ağrısı ve şuur kaybı ile gelen ve FH teşhisi konulan iki vaka literatür bilgileri ışığında değerlendirilmiştir.Öğe Geçici iskemik atak ve akut istemik inmeli hastalarda hematolojik parametrelerin karşılaştırılması(2004) Ak, Ahmet; Bayır, Akçay Ayşegül; Gül, Mehmet; Girişgin, Sadık; Koçak, SedatAmaç: Bu çalışmanın amacı geçici iskemik atak (GİA) ve akut iskemik inme (Aİİ) hastalarında bazı hematolojik parametreleri karşılaştırmak ve bu parametrelerdeki değişiklikleri saptamaktır. Yöntem: Akut serebral iskemi semptomlarıyla müracat eden hastaların nörolojik ve laboratuar değerlendirilmesi yapıldı. Tanısı kesinleşen 94 Aİİ’li ve 70 GİA’lı hasta çalışmaya alındı. Kontrol grubu nörolojik semptom ve bulgu vermeyen, değişik şikayetlerle acil servise müracat eden, yaş ve cinsiyet olarak uygun 72 hastadan oluştu. Serebral iskemi semptomlarının başlangıcından itibaren 72 saat içinde müracaat eden bütün hastalardan kabulden hemen sonra kan alındı. Alınan kan örneklerinden BK, Trombosit, fibrinojen, sedimantasyon değerleri saptandı ve elde edilen değerlerin gruplar arası karşılaştırılması yapıldı. Bulgular: Trombosit sayısı GİA ve Aİİ gruplarında kontrol grubuna göre yüksek olarak bulundu (p0,001). Fibrinojen seviyesi, lökosit sayısı ve sedimantasyon Aİİ’li hastalarda hem kontrol hem de GİA grubuna göre yüksekti (p0,001). Sonuç: Sonuçlarımız, bazı hematolojik parametrelerin (özellikle lökosit sayısı, fibrinojen ve sedimantasyon) spesifik olmamakla birlikte özellikle akut iskemik inmenin habercisi olabileceğini desteklemektedir.Öğe Hipotermi ve Lokal Donmalar(2006) Girişkin, A. Sadık; Koçak, Sedat; Gül, Mehmet; Cander, BaşarDonma, dokuların soğuk hava, su, sıvı ya da gaza maruz kalması ile oluşan yaralanmadır. Soğuk dağ iklimi olan bölgelerde ve ülkelerde daha sık görülür. İnsan aslında sıcak iklime uygun bir canlıdır ve bu nedenle ısı kaybını azaltma mekanizması çok gelişmemiştir. Uzun ve ince şekillerinden dolayı kol ve bacaklar daha kolay ısı kaybeder ve daha kolay donarlar. Uç noktalarda koruma mekanizması olarak gelişen vazokonstrüksiyon, kan akımını ve ısı kaybını azaltır. Böylece kalp ve beyin gibi yaşamsal önem taşıyan organların çalışmaya devam etmeleri sağlanabilir. Donma patolojik sonuç ve sınıflandırma olarak yanığa benzer. Bu hastalığa maruz kalanlarda mortalite ve morbidite, tedavideki eksiklik ve yetersizlik nedeniyle oldukça dikkat çekicidir.Öğe İskemik inme etyolojisinde kardiyak ve karotis patolojilerinin yeri ve önemi(2011) Koyuncu, Ferudun; Cander, Başar; Girişgin, Sadık; Dur, Ali; Koçak, Sedat; Gül, MehmetAmaç: İnme, dünyada üçüncü sıradaki ölüm nedeni olup endüstrileşmiş toplumlarda, hastane başvurularında ve sağlık harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır. İnmeli hastaların %30’u bir yıl içinde ölmekte, yaşayanların üçte biri de günlük işlerinde başkalarına muhtaç olarak yaşamlarını sürdürebilmektedir. Bu çalışmada kardiyak ve karotis patolojilerin iskemik inmedeki yeri ve önemini araştırmak amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Ocak 2007 ile Ocak 2008 tarihleri arasında Selçuk Ünivesitesi Meram Tıp Fakültesi Acil Tıp Kliniğine akut iskemik inme ile başvuran Ekokardiyografi ve Karotis doppleri yapılmış 91 hasta değerlendirmeye alındı. Bulgular: TOAST kriterlerine göre tüm iskemik inmeli hastalarımızın %29.7’si büyük damar hastalığı, %40.7’si kardiyoembolik inme, %18.7’si küçük damar hastalığı, %4.4’ü diğer bilinen etyolojiler ve %10.5’i sebebi bilinmeyen etyolojiler olarak gruplandırıldı. Ekokardiyografi ile %21.1 oranında yüksek riskli kardiyoembolik inme tespit edilirken %76.7 oranında da orta riskli kardiyoembolik inme tespit edilmiştir. Yapılan karotis vertebral arter dopplerinde; hastaların %38.5’i %50’nin altında darlık, %18.7’si %50-70 arasında darlık, %7.7’sinde %70’in üzerinde darlık ve %3.3’ünde total oklüzyon görülmüştür. Sonuç: İskemik inmesi olan her hastaya hem tedavi protokolünü belirlemek hem de takip etmek açısından Ekokardiyografi uygulanmalı ve temel test olarak kabul edilmelidir. Karotis-vertebral arter dopplerinin iskemik inmeli hastalarda yine temel test olarak kabul edilmelidir.Öğe Migren ve Helikobakter Pilori İlişkisi(2005) Polat, Hakkı; Demir, Orhan; Güney, İbrahim; Koçak, SedatAmaç: Helikobakter pilori (Hp) sıklıkla gastrit ve peptik ülser nedeni olmakla birlikte çeşitli hastalıklarla ilişkisi tartışılan bir mikroorganizmadır. Son zamanlarda migren ile Hp arasında ilişki olduğuna dair çeşitli yayınlar vardır. Bu çalışmada migren ile Hp birlikteliğinin anlamlı olup olmadığı araştırıldı. Yöntem: Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniği tarafından migren tanısı ile takip edilen 23 hasta ile kontrol grubu olarak gastroenteroloji kliniğine dispeptik şikayetlerle müracaat eden ve endoskopi planlanan 24 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışma ve kontrol grubunda, hem endoskopik biyopsi materyallerinde histolojik olarak, hem de hızlı üreaz testi (CLO test) ile Hp varlığı araştırıldı. Sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışma grubunda 19 hastada Hp () [% 82.6], 4 hastada Hp (-) [% 17.4] bulundu. Kontrol grubunda 6 hastada Hp () [% 25], 18 hastada Hp (-) [% 75] bulundu. Cinsiyet ve yaş farkı yoktu. Sonuç: Migrenli hastalarda Hp ()’liği kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yüksek bulundu. Bu sonuç migren etyolojisinde Hp’nin rolünün daha geniş popülasyonlarda ve daha ileri yöntemlerle araştırılması gerektiğini ortaya koymuştur.Öğe Serum Intestinal Fatty Acid Binding Protein and Phosphate Levels in the Diagnosis of Acute Intestinal Ischemia: An Experimental Study in Rabbits(ELSEVIER SCIENCE INC, 2012) Dündar, Zerrin Defne; Cander, Başar; Gül, Mehmet; Uçar Karabulut, Keziban; Koçak, Sedat; Girişgin, Sadık; Mehmetoğlu, İdris; Toy, HaticeBackground: Acute intestinal ischemia is a serious clinical disorder with mesenteric infarction, which has high mortality. It is important to establish a biochemical marker for the early diagnosis of acute intestinal ischemia. Objectives: The aim of this experimental study was to assess the changes in the serum levels of intestinal fatty acid binding protein (IFABP) and phosphate by time using the acute intestinal ischemia model in rabbits. Methods: In this study, 21 New Zealand rabbits were randomly divided into three groups. Blood samples were obtained at 0, 1, 3, and 6 h in the control group. Blood samples were obtained at 0, 1, 3, and 6 h in the sham group after simple laparotomy. Blood samples were obtained at the same hours in the ischemia group after simple laparotomy and ligation of the superior mesenteric artery. Results: There was no significant difference between the control, the sham, and the ischemia groups in terms of serum IFABP levels at any time (p > 0.05). Serum phosphate levels significantly increased in the ischemia group (p < 0.001). Studies on IFABP have begun emerging in the literature, and there is no standard approach for the technique to measure the IFABP level. No studies on IFABP were found in the literature on rabbits. Conclusion: Based on our results, the role that IFABP levels play in the diagnosis of acute intestinal ischemia is unclear at this time. Serum phosphate levels continued to rise as the duration of ischemia was prolonged. These findings support the suggestion that serum phosphate levels are valuable for the diagnosis of acute intestinal ischemia.Öğe Tavşanlarda Duman İnhalasyonu ile Oluşturulan Deneysel Akut Akciğer Hasarında Dimethylthiourea Tedavisinin Etkinliği(2010) Kara, Hasan; Kafalı, Ertuğrul; Özdinç, Şerife; Bayır, Ayşegül; Ak, Ahmet; Cander, Başer; Koçak, SedatAmaç: Deneysel duman inhalasyonuna bağlı gelişen Acute Lung Injury (ALI) modelinde antioksidan ajan olan dimethylthiourea (DMTU) tedavisinin akciğer doku hasarına olan etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada Yeni Zelanda tipi 24 dişi deney tavşanı kullanıldı. Kontrol grubu, Sham grubu ve Dimethylthiourea (600mg/kg) grubu şeklinde gruplar oluşturulup ilaçları duman inhalasyonundan hemen sonra verildi. Kontrol grubu haricindeki tavşanlarda balon-duman-entübasyon yöntemi kullanılarak Acute Lung Injury oluşturuldu. Deneyin 0. 3. ve 96. saatlerinde arter kan gazları, plazma Nitrik Oksit (NO) değerleri ve biyokimyasal tetkikler için kan örnekleri alındı. Deneyin sonunda histopatolojik incelemeler için akciğerden doku örnekleri alındı. Bulgular: Dimethylthiourea grubunun arteriyel kan pH ve PaO2 değerleri kontrol ve sham grubuna göre anlamlı olarak artmış (p0.05) bulundu. Kan üre, kreatinin, ALT, AST gibi böbrek ve karaciğer fonksiyonları testlerinde istatiksel olarak anlamlı fark tespit edildi (P0.05). Kontrol, Sham ve DMTU grupları arasında kan NO düzeyi açısından istatiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi (P0,05). Akciğer histopatolojik incelemesinde atelektazi, ödem, nötrofil yaygınlığı, nötrofil yığılımı,alveolar nötrofil ve mukus değerleri açısından sham grubu ve DMTU grubu değerleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark tespit edildi (P0.05). Sonuçlar: Çalışmamızda antioksidan ajan olan DMTU’nun deneysel olarak oluşturulan akut akciğer hasarında arteriyel kan pH ve paO2 dışında kan üre, kreatinin, ALT, AST ve LDH gibi böbrek ve karaciğer fonksiyonları testleri ile akciğer histopatolojisine üzerinede olumlu etkisi olmuştur. DMTU tedavisinin kan NO düzeyi üzerine olumlu bir etkisi olmamıştır.