Yazar "Marakoğlu, Kamile" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 21
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir Diş Hekimliği Fakültesi Çalışanlarında Periyodik Muayene, Viral Parametreler, Tükenmişlik Sendromu ve Depresyon Durumlarının Değerlendirilmesi(2017) Marakoğlu, Kamile; Kargın, Nisa Çetin; Erkal, Mehmet AliAmaç: Bu çalışmada, Diş Hekimliği Fakültesi çalışanlarının, periyodik muayene ve taramalarının, viral enfeksiyon ve kan parametrelerinin, aşı durumlarının, tükenmişlik ve depresyon semptomları ile iş yerinde karşılaştıkları risk faktörlerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Bu çalışma tanımlayıcı-kesitsel tipte olup, Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında çalışan toplam 162 kişinin 155’i (%95,7) taramaya katılmıştır. Periyodik sağlık muayenesi taramaları esnasında çalışanların sosyodemografik özellikleri, risk faktörleri ve aşı durumları toplandı, kan tahlilleri ile birlikte Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği dolduruldu. Bulgular: Taramaya katılanların 79’u (%51) asistan diş hekimi, 39’u (%25,2) öğretim üyesi, 37’si (%23,9) diğer sağlık çalışanından oluşmaktadır. Taramaya katılanların yaş ortalaması 35,459,76 yıl (min24, max59) olup % 54,8’i (n85) kadınlardan oluşmaktadır. Katılımcıların en sık ifade ettikleri kronik hastalıklardan ilk üçü hipotiroidi (n11, %7,09), diyabet (n8, %5,1), hipertansiyon (n 4, %2,5) idi. Taramaya katılanların riskli durum öyküsü arasında (n39) ilk üçü toz maruziyeti (n8 kişi, %20,5), toz ve radyasyon (n7, %17,9), akrilik maruziyeti (n6, %15,4) oluşturmaktaydı. Taramaya katılıp kan tahlili yaptıranların 69’unda (%45,1) hepatit A antikor pozitifliği mevcut iken, 84’ünde (%54,9) hepatit A’ya karşı antikor negatif idi. Taramaya katılanlardan profesörlerin duygusal tükenme puan ortalamaları asistanlardan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olup taramaya katılanların Beck Depresyon Ölçeği kategorize edildiğinde 10’unda (%6,5) depresyon semptomları mevcut olup 17 ve üzeri idi. Sonuç: Gerekli önlem alındığında ve erken tanı konulduğunda önlenebilir durumlar olan işle ilgili olumsuzlukların tespiti ve düzeltilmesi hem verilen hizmet kalitesinin artmasında hem de diş hekimleri gibi sağlık çalışanlarında önem arz etmektedir.Öğe A Case-Control Study Evaluating Depression and Quality of Life in High-Risk Pregnant Women(Ortadogu Ad Pres & Publ Co, 2010) Şahsıvar, Muazzez Şule; Marakoğlu, KamileObjective: To assess quality of life (QoL), presence of depressive symptomatology and their relationship in normal and high-risk pregnant women. Material and Methods: Two hundred ninety seven pregnant women were screened using brief version of the World Health Organization Quality of Life in Turkish (WHOQOL-BREF TR) and Beck Depression Inventory (BDI). Results: BDI level was found as 17 and over among 34.3% (n= 102) of all women who took part in our study and 42.6% (n= 49) among high-risk pregnants. The incidence of high-risk pregnancies among the pregnants who had 17 and over BDI score was found significantly higher than the ones who took 16 or lower (p= 0.017). High-risk pregnancies were 3-4 times higher among the pregnants whose husbands had education levels of primary, middle and high school than the level of university [orderly OR, %95 CI; 3.222 (1.546-6.714), 4.474 (1.840-10.879), 3.060 (1.430-6.549)]; 1.7-2.8 times higher among the pregnants whose husbands were workers, unemployed and self-employed than the ones whose husbands were official [orderly OR, %95 CI; 2.804 (1.382-5.689), 1.679 (0.434-6.495), 1.853 (0.955-3.598)]; 1.8 times higher among the pregnants who had 17 and over BDI score than the ones who had 16 and under BDI scores [OR= 1.807, %95 CI; (1.108-2.946)]. High-risk pregnancies among the unemployed pregnant women were 3.1 times higher than the employed [OR 95% CI; 3.167 (1.345-7.460)]. QoL scores in the domains of physical health (p< 0.001), psychological health (p= 0.036), social relationships (p< 0.001) and overall health (p< 0.001) were significantly lower among high-risk pregnants than normal ones. Conclusions: In this study a substantial number of pregnant women, especially high-risk ones had depression symptoms, and high-risk pregnancies decreased the quality of life. High-risk pregnant women may need more physical and psychological support.Öğe The effects of smoking on anterior segment parameters, retinal nerve fiber layer, and pupillary functions(2014) Ekinci, Bengü Köktekir; Gönül, Şaban; Bakbak, Berker; Gedik, Şansal; Marakoğlu, KamileAmaç: Sigara içenlerde ön segment parametreleri, retinal sinir lifi tabakası ve pupil fonksiyonlarını değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Bu vaka-kontrol çalışmasında sigara içen 45 kişinin 45 gözü ve sigara içmeyen 45 kontrol bireyin 45 gözü değerlendirildi. Tüm hastalarda düşük koheranslı optik reflektometre (DKOR) ile ön segment parametreleri, aberometre cihazı ile mezopik ve fotopik pupil çapları, optik koherans tomografi ile retina sinir lifi kalınlığı ölçümleri ve Schirmer testi ile kuru göz değerlendirmesi yapıldı. Sonuçlar SPSS 16,0 kullanılarak bağımsız t-testi ile karşılaştırıldı ve 0,05in altında p değeri anlamlı kabul edildi. Bulgular: İki grup arasında hem DKOR hem de aberometre cihazı ile elde edilen mezopik pupil çapları arasında anlamlı fark vardı (sırasıyla p0,003 ve 0,02). Schirmer değerleri de sigara içenlerde belirgin olarak azalmıştı (p0,0001). Ölçülen diğer parametreler açısından sigara içen ve içmeyen grup arasında fark bulunmadı (hepsi için p0,05). Sonuç: Sigara içmek pupil fonsiyonları özellikle mezopik pupil çapını etkileyebilir ve karanlık ortamlarda pupil cevabında yetersizliğe yol açabilir. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 11-4)Öğe En iyi dünya üniversiteleri arasına girebilmek; Neden önemli? Nasıl mümkün?(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, SezaTürkiyedeki üniversiteler dünya sıralamalarında hızla üst sıralara yükselmektedir. Dünya çapında bir üniversite olmak neden önemli- dir? Dünyanın ilk 500 üniversitesi içine girmenin kriterleri nelerdir? Bu yazının amacı bu iki soruya açıklık getirmektir.Öğe Evaluation of the Mini-Mental State Examination Among the Elderly People in Konya, Turkey(Riyadh Armed Forces Hospital, 2006) Kutlu, Ruhuşen; Karaoğlu, Nazan; Marakoğlu, Kamile; Çivi, SelmaObjectives: To evaluate cognitive function by using the Mini-Mental State Examination (MMSE) among the elderly people in Konya, Turkey, and to examine the acceptance, and screening efficacy of the MMSE in the family medicine practice setting. Methods: A descriptive and cross-sectional study was carried out between 15th December 2004 and 15th February 2005, in Konya, Turkey. Two hundred elderly people were included in the study. Participants were selected from the cases who were at least 65 years of age and older. Cognitive levels were assessed with the MMSE. Two different MMSE forms for educated and uneducated individuals were applied. Socio-demographic characteristics, orientation, registry memory, attention and calculation, recall, and language status were determined. The data were evaluated with SPSS 10.0 software. Results: Participants of 65 years of age and older (36.5% women, n=73 and 63.5% men, n=127) were included in this study. The age interval of participants was 65 and 85, and the mean age was 71.02 (SD=4.569). Of the participants, 66% (n=132) were uneducated, and 34% (n=68) were educated. The mean score of MMSE was 23.33 (SD=4.799). The score of MMSE was considered as normal when the value was 14 and over. Of the participants, 57% (n=114) were evaluated as normal score and 43% (n=86) as abnormal score. The female mean MMSE score was 21.808 (SD=5.352). The male mean MMSE score was 24.204 (SD=4.230). It was observed that cognitive impairment was higher among women than men (p=0.002). When we compared the cognitive status, there was no significant difference between uneducated and educated people (p>0.05). The cognitive function of participants with a dominant left hand was significantly lower than those with a dominant right hand (p=0.027). Conclusion: Family physicians should be able to competently diagnose, evaluate, and initiate treatment in most patients with dementia. Physicians should be familiar with psychometric instruments such as the MMSE. These instruments are useful both to diagnose Alzheimer's dementia and follow patients on therapy. The MSSE should be used by family physicians of elderly patients, as early diagnosis and treatment will enable patients to retain the greatest possible functional capacity, and may allow families to care for the patient successfully for a longer period. Consequently, early diagnosis and aggressive treatment are crucial for people with dementia.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Tutumlarının İncelenmesi(Selçuk Üniversitesi, 2019 Mart) Dikmen, Hacer Alan; Marakoğlu, KamileAmaç: Çalışmamızın amacı, hemşirelik bölümü öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rolleri ile kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlarını incelemektir. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı türde olan çalışma, hemşirelik bölümünde toplam 618 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Şubat-Mayıs 2018 tarihleri arasında veri toplama formu, Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Tutum Ölçeği (ŞİTÖ) ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ) ile toplanmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortancası 20 (min-max= 17-36), TCRTÖ puan ortancası 150 (min-max= 61-190), ŞİTÖ puan ortancası 33.5 (minmax= 19-93)’dir. Öğrencilerin %51.8’i hayatlarında en az bir defa kadına yönelik şiddete tanık olmuş, %21.4’ü ise şiddete maruz kalmıştır. Öğrencilerin %6.5’i ders içeriği olarak kadına yönelik şiddet hakkında eğitim aldığını belirtirken, %80.3’ü ders müfredatlarına kadına yönelik şiddet dersinin eklenmesini istemektedir. Cinsiyet, yaşanılan yer, aile tipi, şiddete tanık olma ve şiddet eğitimi alma değişkenleri ile ŞİTÖ puan ortancası arasında (p<0.05), cinsiyet ile de TCRTÖ puan ortancası arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05). Öğrencilerin TCRTÖ ve ŞİTÖ puan ortancaları arasında orta düzeyde güçlü (rs= -0.68), anlamlı ve negatif yönlü bir korelasyon saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Çalışma bulgularımıza göre öğrencilerin toplumsal cinsiyete yönelik tutumları eşitlikçi düzeye yaklaştıkça kadına yönelik şiddete karşı tutumları daha olumsuz olmaktadır. Kadına yönelik şiddet eğitiminin hemşirelere üniversite eğitimleri sırasında verilmesi ve toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin eğitim programlarının yapılması önerilebilir.Öğe Konya İl Merkezinde Doğum Sonrası Depresyon Riski ve Etkileyen Faktörler(2008) Özdemir, Saniye; Marakoğlu, Kamile; Çivi, SelmaAMAÇ: Daha önce yapılmış bir çalışma bulunmaması nedeniyle Konya İlindeki doğum sonrası depresyon sıklığı ve ortaya çıkmasında rolü olabilecek risk etmenlerini belirlemek amacıyla bu çalışma planlanmıştır. YÖNTEM: Kesitsel tipteki bu çalışma, Konya ili Meram ilçesindeki iki sağlık ocağına 1 Aralık 2005- 31 Ocak 2006 tarihleri arasında başvuran postpartum 2-6 aylık dönemde olan 242 anne ile yapılmıştır. Bu çalışmada gerekli verileri toplanması amacıyla 2 form kullanılmıştır. Birinci form çalışmaya alınan annelerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek için tarafımızca hazırlanan ‘anne tanıtım formu’, ikinci form ise postpartum depresyon riskini belirleyen Edinburgh Posnatal Depresyon Skalası (EPDS) kullanılmıştır. BULGULAR: EPDS kesme puanı 13 ve üstü alındığında postpartum depresyon tanısı alma olasılığı %19.4 gibi yüksek sıklıkta bulundu. Çalışmamızda, EPDS’e göre postpartum depresyon tanısı alma olasılığı, aylık geliri az olanlarda, bir önceki gebeliğinden sonra ruhsal sorunu olanlarda, doğum öncesi izlem sayısı 4 ve altında olanlarda, bebeğin cinsiyetinin öğrenilmesi sonucu eşi ve/veya eşinin ailesinde tutum değişikliği olanlarda ve bu gebeliği süresince tıbbi sorun yaşamış olanlarda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. SONUÇ: Değiştirilebilir risk faktörleri; doğum öncesi izlem sayıları, eş ve ailesinin bebeğin cinsiyeti konusundaki ön yargı ve saplantılarının eğitim ile değiştirilmesi, doğum öncesi nitelikli bakım olarak belirlenmiştir. Uzak vadedeki düzeltilebilir değişkenler ailelerin aylık gelir düzeyinin iyileştirilmesi olarak saptanmıştır.Öğe Konya'da Gebe Kadınların Sigara İçme Konusundaki Tutum ve Davranışları(2007) Marakoğlu, Kamile; Erdem, DuyguAmaç: Bu çalışmada Konya, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde doğum yapan kadınların ve eşlerinin sigara içme durumlarını ve tutumlarını tanımlamayı ve bunlarla ilişkili etmenleri belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, 22 Haziran 2004–31 Ocak 2005 tarihleri arasında yapıldı. Bu dönemde toplam 830 doğum gerçekleşmiştir. Bu kişilerin tamamının çalışma kapsamına alınması hedeflenmiştir, fakat değişik nedenlerle ancak 600’ü (%72,3) çalışmaya dahil edilebilmiştir. Çalışmaya alınanların ve eşlerinin, doğum sonrası ilk günkü ve gebelik dönemindeki sigara içme durumları, kadınların sigara kullanımı ile ilgili bilgi ve tutumları, gebelikte sigara kullanımı konusunda alınan hizmet doğum sonrası birinci günde yüz yüze görüşme tekniği ile bir anket formu kullanılarak sorgulandı. Verilerin değerlendirilmesinde önemlilik testi olarak ki-kare kullanıldı. Bulgular: Gebeliğin herhangi bir döneminde sigara içmiş olanların oranı %7,3, gebeliğin başından sonuna kadar aralıksız içmiş olanların oranı %2,5 olarak bulundu. Kadınların eşlerinde sigara içme oranı %56,7 olarak saptandı. Eşleri sigara içen kadınların gebelikte sigara içme oranı eşi sigara içmeyenlerden anlamlı düzeyde yüksekti (p0,05). Kadınların sigaranın kendilerine ve bebeklerine vereceği zararları ifade etmede zorlandıkları tespit edildi. Gebeliklerinde sigara içen kadınların sigara bırakma konusunda bir hekim veya hemşireden yeterli bırakma tavsiyesi ve desteği almadıkları görüldü. Doğum sonrası, gebelikleri esnasında sigara içen kadınların sigara içmeyi sürdürmeye devam etmek istedikleri tespit edildi. Sonuç: Bu durum gebelik öncesi ve gebelik esnasındaki kadınlara gerekli eğitimin verilmesine yönelik projelerin hazırlanması gerektiğini göstermektedir.Öğe Nasal mucociliary activity changes in smokers(DUZCE UNIV, 2018) Solak, İbrahim; Marakoğlu, Kamile; Pekgör, Selma; Kargın, Nisa Çetin; Alataş, Necat; Eryılmaz, Mehmet AliObjective: Nasal mucociliary activity, which is a good indicator of nasal mucosal function, is one of the most important defense mechanisms of the body. The aim of the present study is to investigate the effect of smoking and cigarette consumption on nasal mucociliary activity per se by singling out other factors affecting nasal mucociliary activity. Methods: One hundred ninety seven patients aged 18-55 years, one hundred twenty three smokers (case group) and seventy four non-smokers (control group), were included in the present study. Saccharin transfer time (STT) test, CO measurement, Fagerstrom Test for Nicotine Dependence, and a questionnaire including smoking characteristics were applied to all participants. Results: No statistically significant difference was determined between the case and control group in terms of age and body mass index parameters affecting mucociliary activity. In the present study, a statistically significant difference was determined in the mucociliary transfer time between the case and the control group. Moreover, a positive correlation between saccharin transfer time (STT) and number of cigarettes smoked per day, STT and package-year, STT and total smoking years was also determined. Conclusions: In conclusion, smoking has been in the present study determined to deteriorate nasal mucociliary system with a direct proportion to the amount and total duration of smoking.Öğe Nasıl bir tıp fakültesi istiyoruz? Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi'ninmisyonu ve vizyonu ne olmalıdır?Öğretim üyelerine yönelik anket sonuçları(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, SezaAmaç: Akreditasyon sürecindeki fakültemizde öğretim üyelerinin misyon ve vizyon önerilerini değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Üç sorudan oluşan anket formları fakültede görevli tüm öğretim üyelerine verildi. Öğretim üyelerinden misyon ve vizyon önerilerini tek cümle ile, mezun ettiğimiz doktorda olması gerekli özelliği ise tek kelime ile ifade etmeleri istendi. Toplanan anket formlarındaki öneriler gruplandırılarak değerlendirildi. Bulgular: Misyon önerisi ile ilgili genel ortak görüş eğitim-öğretim ve araştırmanın uluslararası standartlarda olması gerekliliği idi. Vizyon ile ilgili öneriler genellikle kaliteli eğitim-öğretim verilmesi üzerinde yoğunlaşmıştı. Mezun doktorlarımızda olması gereken özellikler ise etik ve vicdanlı olduğu kadar bilimsel, donanımlı ve yetenekli olması gerekliliği idi. Sonuç: Bu anket sonuçları fakültemizin misyon ve vizyonunu belirlemek adına oldukça faydalı olmuştur.Öğe Öğrenci danışmanlığı sistemi ve Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, SezaBu çalışmada, ülkemizdeki üniversitelerde uygulanmakta olan öğrenci danışmanlığı sisteminin genel özelliklerinin değerlendirilmesi ve UTEAK Akteditasyon Standartları ve Özdeğerlendirme Raporu Kılavuzu'na (4) göre Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yeni bir öğrenci danışmanlık yönergesinin hazırlanmakta olduğunun bildirilmesi amaçlandı.Gereç ve YöntemlerAmaç: Bu çalışmada, Türkiye'de öğrenci danışmanlık sisteminin genel özellikleri değerlendirildi. Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu'nun Ulusal Tıp Eğitimi Standartları temel alınarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yeni bir öğrenci danışmanlık yönergesinin hazırlanmakta olduğunun bildirilmesini amaçladık. Yöntem: On dört üniversitenin öğrenci danışmanlık yönergeleri incelendi. Bulgular: Öğrenci danışmanlığı yönergelerinin tümü benzer bulundu. Sonuç: Selçuk Üniversitesi Öğrenci Danışmanlığı Yönergesi'nden bağımsız yeni bir öğrenci danışmanlık yönergesi, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu'nun akreditasyon standartlarına göre hazırlanmaktadır.Öğe Postpartum Depresyon(Turkiye Klinikleri, 2009) Marakoğlu, Kamile; Özdemir, Saniye; Çivi, SelmaAlthough pregnancy and pospartum period are perceived as special and cheerful times by many people, it can also be risky for the mother, who has expectations about holding her baby in her arms, due to its potential for developing psychological disorders. In the postpartum period, parents have to provide care and safety for the baby, maintain good communication, understand their new roles, develop family susceptibility, and cope with their baby's problems. Therefore, mothers are more likely to experience emotional disturbances in the postpartum period compared with other times. Psychiatric disorders of the postpartum period include three diagnostic categories: maternity blues, postpartum depression and postpartum psychosis. Postpartum depression is a term used for all depressive disorders developing in the postpartum period. Even though there is no consensus on the etiology of the disorder, psychosocial factors are reported to play a key role as well as hormonal factors. Because depression during postpartum period has adverse outcomes not only for the mother but also for the family, a specific approach is needed. The emotional link between the mother and the baby falls off seriously. Blotting out the signs results in missing the diagnosis of postpartum depression, because many women have feelings of guilt due to having a depressive mood in a period of proposed being happy. Thus, early and efficient treatment interventions and follow-up visits of women in the risk group are important. In this review, the definition, incidence, risk factors, etiology, clinic features, and treatment of postpartum depression were reviewed.Öğe The Role of Anti-Smoking Campaign In Attempting To Quit Smoking(Selçuk Üniversitesi, 2014) Aydın, Duygu; Marakoğlu, KamileIn the study, the role of the “Smoke-free Air Space” campaign (advertisements, hotlines, the ban on smoking in enclosed spaces, polyclinics for quitting smoking, etc.) conducted by the Ministry of Health in quitting smoking was questions. In the idea of terminating cigarette smoking, which has significant adverse effects on individual and social health, knowing which factors are effective to what extent will contribute to solving this problem. The purpose of this study is to reveal the factors effective in the attempt to quit smoking and to question the effectiveness of the Smoke-free Air Space Campaign, conducted by the Ministry of Health, on these attempts made by the patients to quit smoking. The method used in the study is cross-sectional research; in the study in which the data were collected through survey method, the exposure of the patients (206 patients) that visited the centers of having cigarette smoking quit, which operate within Family Medicine of Medical Faculty Hospital at the Selcuk University, to the campaign against smoking, their level of recollection, their attitudes, and the role of campaign factors in their attempts to quit smoking were questioned. The rate of the participants that recalled the Smoke-free Air Space Campaign was high. They were exposed to the campaign ads most through television. The participants expressed their negative feelings about smoking when asked what they thought about smoking. They said that smoking is dangerous for health and stated that some external factors such as family, friends etc. are effective in smoking. Two factors were found to have been effective in the attempts to quit smoking; these are “the campaign factor” and “the environment-health factor”. The campaign factor, which was found to have been the more effective one, covers such factors as ads, TV programs, the prohibition of smoking in enclosed spaces, the efforts in cigarette-quitting clinics as a whole.Öğe Sigara içmeyle ilişkili nadir bir olgu: Siyah dil gelişimi(2015) Kargın, Nisa Çetin; Marakoğlu, KamileSiyah kıllı dil, dilin dorsal yüzünde filiform papilla hipertrofisi ve aşırı keratin birikimiyle karakterize benign bir durum olup, dilin üzerinde saça benzer bir görünüm oluşturabilmektedir. Etiyopatogenezi net olmamakla birlikte sigara, kötü oral hijyen, alkol kullanımı, virüsler, radyasyon ve bazı ilaçlar etiyolojide suçlanmıştır. Bu makalede, aşırı sigara içimine bağlı antiasit kullanımının tetiklediği düşünülen siyah kıllı dil olgusu sunulmuştur. Hastaya tedavide sigarayı bırakması, oral klorheksidin içeren gargara kullanması, dilini fırçalayarak temizlemesi önerilmiştirÖğe Sigarayı bırakmanın solunum işlevleri üzerine etkisi(2015) Kargın, Nisa Çetin; Marakoğlu, KamileAmaç: Bu çalışmada, sigarayı bırakmanın solunum işlevleri üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Selçuk Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Sigara Bıraktırma Polikliniği'ne 11 Mart 2010- 1 Mayıs 2015 tarihleri arasında başvuran kişilerden, bırakma sonrası 3 ay boyunca hiç sigara içmeyen 104 kişi çalışmaya alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, medeni durum, meslek, CO değerleri, Fagerström Bağımlılık Puanları, Beck Depresyon Ölçeği Puanları, 1. ve 3. ay solunum fonksiyon testine ilişkin bilgileri kaydedildi. SPSS 16.0 programı ile yapılan istatistiksel değerlendirmelerde kikare testi, McNemar testi, bağımlı gruplarda t testi ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Yaş ortalaması 43,510,9 (en küçük 20, en büyük 64 yaş) olan hastaların %85,6'sı (s89) erkek idi. Hastaların üçüncü ay FEV1, FEV1/FVC, PEF ve FEF25-75 değeri ortalamaları (sırasıyla 92,717,6; 81,57,6; 87,622,4 ve 81,726,7), başvuru anındaki FEV1, FEV1/FVC, PEF ve FEF25-75 değeri ortalamalarından (sırasıyla 89,818,4; 79,78,6; 74,723,2 ve 77,527,1) istatistiksel olarak anlamlı ölçüde daha yüksek bulundu (sırasıyla p0,002; p0,018; p0,001 ve p0,013). Akciğer yaşı ve FVC değerlerinde ise anlamlı bir değişiklik olmamıştı (p0,05). Hastaların CO ölçüm değerleri ile BDÖ puanları arasında pozitif yönde orta düzeyde güçlü ilişki vardı (r0,376 ve p0,005). Sonuç: Bu çalışmada sigara bıraktırma polikliniğimizde, sigara bırakma sonrasında 3. ay solunum fonksiyon testlerinde olumlu düzelme tespit ettik. Bu düzelme sigarayı bırakan hastalarımızın sigarasızlık durumunu sürdürmelerini desteklemekte ve motive etmektedirÖğe Türkiye'de tıp bilimleri alanında insan gücü durumu(2013) Marakoğlu, Kamile; Öztürk, Şerefnur; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, Seza; Akgün, Nedim; Erdem, Yusuf; Uçar, Sevim; Sevinç, Rukiye; Satmaz, Ayşe Begüm; Erdoğan, Şeref; Ozantürk, HasanDünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Bir toplumun sağlık düzeyinin kalitesinde tıp bilimlerindeki eğitim, tecrübe ve sağlık çalışanlarının istihdamı önemlidir. O nedenle Türkiye'de hekimlerin nicelik ve niteliğinin doğru planlanması için uygun adımların atılması ülke ve birey sağ- lığı açısından büyük bir önem arzetmektedirÖğe Tıp eğitimine başlarken(2013) Öztürk, Şerefnur; Marakoğlu, Kamile; Kebabcılar, Levent; Bayır, Ayşegül; Emiroğlu, Halil Haldun; Doğan, Kamil Hakan; Apilioğulları, Seza; Akgün, Nedim; Erdem, Yusuf; Uçar, Sevim; Sevinç, Rukiye; Satmaz, Ayşe Begüm; Erdoğan, Şeref; Ozantürk, HasanTıp fakültelerinin eğitimlerinde hekimliğin teorik ve uygulamalı eğitimi verilirken, hekimlik mesleğini diğer alanlardan ayıran, temel değerler olarak adlandırdığımız özelliklerin korunması ve geliştirilmesi çok önemlidir. Hekimlik mesleğini tercih eden ve bu yönde eğitim almaya başlayan hekim adayı, daha başlarken bu değerlerin ve hekim olmanın amaçlarını büyük ölçüde benimsemiştir. Fa- külte misyon ve vizyon geliştirme çalışmalarımız sırasında da bu gerçek elde edilmiştir ve tıp eğitiminde rol oynayan bütün kurum, kuruluş ve kişilerin bu değerlerin korunması ve daha da geliştirmesi için çaba göstermesi, hekimlik mesleğinin profesyonelliği kadar idealizmini de koruyacak ve geliştirecektirÖğe Tıp fakültesi araştırma görevlilerinde tükenmişlik sendromu ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi(2013) Marakoğlu, Kamile; Kargın, Nisa Çetin; Armutlukuyu, MustafaAmaç: Bu çalışmada Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde uzmanlık eğitimini almakta olan araştırma görevlilerinde tükenmişlik sendromu ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde uzmanlık eğitimini almakta olan toplam 200 araştırma görevlisinin 160'ı dahil edildi. Veri toplama aracı olarak araştırma görevlilerinin sosyo-demografik özelliklerini değerlendiren 34 sorudan oluşan anket formu ve 22 sorudan oluşan Maslach Tükenmişlik Ölçeği yüz yüze görüşme tekniği ile uygulandı. Bulgular: Araştırma görevlilerinin %6.2'si temel tıp, %63.1'i dahili tıp, %30.7'si cerrahi tıp alanında idi. Araştırma görevlilerinin %47.5'i kadın, %52.5'i erkekti. Araştırma görevlilerinin yaş ortalaması 28.343.08 idi. Araştırma görevlilerinin duygusal tükenme puan ortalamaları 17.777.27, duyarsızlaşma puan ortalamaları 6.713.69 olup, kişisel başarı puan ortalamaları ise 20.104.32'idi. Duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı puan ortalamaları çalıştıkları bilim alanları arasında anlamlı fark bulunmadı (p0.05). Araştırma görevlilerinin yaşları, cinsiyetleri, medeni durumları, aylık gelirleri ve sigara içme durumları ile tükenmişlik parametreleri arasında anlamlı ilişki bulunmadı (p0.05). Duygusal tükenme puan ile duyarsızlaşma puanları arasında pozitif yönde orta düzeyde ilişki (r0.591, p0.000), duygusal tükenme puanları ile kişisel başarı puanları arasında negatif yönde zayıf düzeyde ilişki (r-0.387, p0.000) bulundu. Sonuç: Çalışmamızda dahili, cerrahi ve temel tıp bilimleri ile tükenmişlik sendromu alt parametreleri arasında anlamlı fark bulunmadı. Araştırma görevlilerinin yaşları, cinsiyetleri, medeni durumları, aylık gelirleri ve sigara içme durumları ile tükenmişlik parametreleri arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Bu durumun korunması ve araştırma görevlilerinde tükenmişlik durumunun görülmemesi için çalışmalarını motive edici destekler sürdürülmelidirÖğe Tıp fakültesi birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinde sigara içme durumu ve depresyon yaygınlığı arasındaki ilişki(2006) Marakoğlu, Kamile; Çivi, Selma; Şahsıvar, Şule; Özdemir, SaniyeAmaç: Bu çalışmada Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinde sigara içme durumu ve depresyon yaygınlığı arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel olarak planlanan bu çalışmada, birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine sosyo-demog-rafik özelliklerini ve sigara içme durumlarını tespit için bir anket ve depresyon düzeylerini değerlendirmek için 21 sorulu Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) uygulandı. Çalışma 1 Şubat-1 Mart 2006 tarihleri arasında gerçekleştirildi. İstatistiksel analiz için Ki-Kare testi kullanıldı. Bulgular: Çalışmanın yürütüldüğü sürede toplam öğrencilerin %81.9'una ulaşıldı (331/404). Öğrencilerin ortalama yaşı 19.51 1.37 idi. Cinsiyet dağılımları değerlendirildiğinde %56.2'si (186) erkek ve %43.8'i (145) kadındı. Sigara içme yaygınlığı %16.0 (53/331) olarak bulundu. BDÖ değeri öğrencilerin %43.8'inde (145/331) 10 ve üzeri olarak bulundu. BDÖ değerlerine göre depresyon şiddeti %24.8'inde (82/331) hafif, %12.1 'inde (40/331) orta ve %6.9'unde (23/331) şiddetli olarak tespit edildi. BDÖ'nün ortalama değeri kız öğrencilerde 11.137.9 (median9, min0 max38), erkek öğrencilerde 8.968.27 (median7, min0 max48) idi. Sigara içenlerde içmeyenlere göre depresyon değeri yüksekti (p0.05). Aileleriyle birlikte kalanlarda yurt ve diğer ortamlarda kalanlara göre depresyon değeri ve sigara içme yayınlığı daha düşüktü (p0.05). Sigara içen öğrencilerin ailelerinde sigara içme yaygınlığı anlamlı düzeyde yüksek olarak bulundu (p0.05). Sonuç: Öğrenciler arasında sigara içme yaygınlığı genel populasyondan az olmakla birlikte depresyon değerinin %43.8 olarak bulunması öğrencilerimizin ruh sağlığı açısından risk altında olduğunu göstermektedir. Öğrencilerimize destek amaçlı özel danışmanlık hizmetlerinin ilgili kurumlarca verilmesi faydalı olabilir.Öğe Tıp Fakültesi İnternlerinin Tıp Eğitimi İle Tıpta Uzmanlık Sınavı Hakkındaki Düşünceleri ve Branş Tercihlerinin Belirlenmesi(Selçuk Üniversitesi, 2019 Aralık) Yıldırım, Duygu İlke; Marakoğlu, KamileAmaç: Türkiye’de ve tüm dünyada tıp eğitiminin daha nitelikli olabilmesi için birçok adım atılmış, çalışmalar yapılmış, değişimler yaşanmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar 1980 yılında başlamış günümüze kadar gelmiştir. Çalışmamızın amacı; tıp fakültesi öğrencilerinin, tıp eğitimine bakış açılarının mezuniyet öncesi dönemde öğrenilip tıp eğitim programlarının ilerleyebilmesine katkıda bulunmak, TUS hakkında mevcut güncel görüşleri saptamak ve öğrencilerin branş tercihlerini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya 2016-2017 döneminde Aile Hekimliği Ana bilim dalında staj yapan 102 erkek (%56), 80 kız (%44) olmak üzere toplam 182 intern alındı. Araştırma retrospektif bir çalışmadır. Dönem VI öğrencilerinin hepsine hazırlanan anket formları dağıtıldı ve öğrencilere yüz yüze görüşme tekniği ile anket uygulandı. Bulgular: Çalışmaya katılan internlerin %44’ü kız (n=80), %56’sı erkekti (n=102). Çalışmamıza katılan tıp fakültesi öğrencilerinin en prestijli olarak gördüğü ve tercih etmeyi düşündükleri bölümler sırasıyla; %15,9 aile hekimliği, %9,9 göz hastalıkları ve %9,3 dermatoloji, diğer %9,3’lük kısmı kulak burun ve boğaz hastalıkları olarak tercihlerini belirtmişlerdir. Sonuç: Vardığımız sonuç hekim ve hekim adaylarının ortak amaçları tıpta uzmanlık sınavını kazanmaktır. Pratisyenliğin tıpta uzmanlık sınavını kazanana dek bir geçiş basamağı olarak düşünülmesi de ilerleyen dönemlerde pratisyen hekim sıkıntısını artıracağını düşündürmektedir. Uzmanlık bölümü seçiminde ise; uzmanlık sınavından alınan puanın, maddi getirinin ön planda olduğu, dahili branşların ilk tercihlerde yer aldığı görülmektedir.