Yazar "Uğur, Ayşegül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Activity of Neutrophil NADPH Oxidase in Iron-Deficient Anemia(Humana Press Inc, 2003) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Baltaci, Abdulkerim Kasım; Moğolkoc, Rasim; Ündar, LeventThis study was designed to measure the effects of iron supplementation on respiratory burst in iron-deficient anemia. The performance of neutrophils was evaluated by measuring the activity of NADPH oxidase in 18 patients with iron-deficient anemia before and after body iron stores are saturated. The activity of NADPH oxidase was significantly lower in pretreatment patients relative to controls (p<0.05). The activity increased after iron supplementation to levels that had no significant differences relative to controls.Öğe Akciğer kanserli hastalarda radyoterapinin hematolojik parametreler üzerine etkisi(2004) Uğur, Ayşegül; Yücel, Gültekin; Ataman, Fatma; Kurtoğlu, Erdal; Tekeli, ElifAmaç: Radyoterapi uygulanan akciğer kanserli hastalarda periferal kan değerlerini inceleyerek rutin kan sayımlarının hangi sıklıkla yapılması gerektiğini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Akciğer kanseri tanısı ile palyatif veya küratif amaçlı radyoterapi uygulanmasına karar verilen yaşları 35 ile 55 arasında değişen, 9’u erkek, 8’i kadın olmak üzere toplam 17 akciğer kanserli hasta bu çalışmaya alındı. Hastalarda radyoterapi öncesi, ortası ve sonunda olmak üzere 3 defa tam kan sayımı yapıldı. Bulgular: Hem radyoterapinin ortasında hem de sonunda lökosit ve nötrofil sayılarında tedavi öncesine göre anlamlı bir azalma tespit edildi. Radyoterapi ortası ile radyoterapi sonundaki lökosit ve nötrofil sayıları arasında anlamlı bir farklılık bulunamadı. Eritrosit ve trombosit değerlerinde tedavi ortasında ve sonunda tedavi öncesine göre bir değişiklik tespit edilmedi. Sonuç: Radyoterapi uygulamalarında tedavi öncesinde tam kan sayımlarının her hasta için kontrol edilmesinin gerekli olduğu ve eğer hastada yapılan kan sayımında lökosit değerinin düşüklüğü, anemi varlığı gibi olumsuz durumlar yok ise; tam kan sayımı kontrollerinin planlanan tedavi dozunun ortası ve sonunda yapılmasının yeterli olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Demir Eksikliği Anemisi Saptanan Erkeklerde ve Postmenapozal Kadınlardaki Alt ve Üst Gastrointestinal Sistem Bulguları(2004) Kurtoğlu, Erdal; Kayaçetin, Ertuğrul; Uğur, AyşegülAmaç: Postmenopozal kadınlarda ve erkeklerdeki demir eksikliği anemisinin en önemli nedeni gastrointestinal sistemden kaynanlanan kronik kan kaybıdır. Demir replasmanının yanı sıra mutlaka endoskopik olarak kanama odağı araştırılmalıdır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda gastrointestinal sistemden kronik kanaması olduğu düşünülen ortalama yaşı 534.5 (26-68) olan 72 olgu (33 kadın, 39 erkek) endoskopik olarak incelendi. Tüm olgulara alt ve üst gastrointestinal sistem endoskopisi uygulandı. Bulgular: Endoskopik inceleme sonucunda oniki (%16.6) olguda alt gastrointestinal, 44 (%61.1) hastada üst gastrointestinal patoloji saptandı. Onaltı (%22.2) olguda demir eksikliği anemisine yol açan bir neden bulunamadı. Onbeş (%20.9) olguda eroziv gastrit, onbir (%15.3) olguda doudenal ülser, altı (%8.4) olguda hiatal herni, altı (%8.4) olguda gastrik ülser, dört (%5.6) olguda hemoroid üç (%4.2) olguda gastrik tümör, üç (%4.2) olguda divertikül, iki (%2.7) olguda kolon polibi, iki (%2.7) olguda kolon tümörü, iki (%2.7) olguda gastrik polip, bir (%1.3) olguda ösofagus varisi ve 1 (%1.3) olguda anjiodisplazi saptandı. Toplam malignite oranı %6.9'du. Sonuç: Postmenopozal kadınlarda ve erkeklerde saptanan demir eksikliği anemilerinde standart gastrointestinal inceleme ile olguların 2/3'ünde bir kanama nedeni bulunmaktadır.Öğe Effect of Iron Supplementation on Oxidative Stress and Antioxidant Status in Iron-Deficiency Anemia(Humana Press Inc, 2003) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Baltacı, Abdulkerim Kasım; Ündar, LeventThis study was designed to measure the effect of iron supplementation on antioxidant status in iron-deficient anemia, including the time for hemoglobin normalization and at the time of filling of iron body stores. The extent of plasma lipid peroxidation was evaluated by measuring the levels of malondialdehyde and glutathione peroxidase (GSH-Px), and the activities of superoxide dismutase (SOD) and catalase in 63 patients with iron-deficiency anemia before and after 6 wk of iron supplementation and at the time when body iron stores are saturated. After 6 wk of iron supplementation, a significant decrease of oxidative stress was observed in the treated subjects relative to controls (p<0.05). No significant differences existed between treated patients at 6 wk and at the end of the study. The erythrocyte levels of catalase, SOD, and GSH-Px were significantly lower in treated patients relative to controls (p<0.05). These levels increased after 6 wk of supplementation (p<0.05) and showed no significant differences with those at the end of the study.Öğe Gebelik sırasında ortaya çıkan ve başarı ile tedavi edilerek sağlıklı bir doğumla sonuçlanan akut myeloblastik lösemi: Olgu sunumu(2005) Kurtoğlu, Erdal; Acar, Ali; Uğur, AyşegülAmaç: Akut lösemi, gebelik sırasında ortaya çıkan nadir bir komplikasyondur. Uygun tedavinin verilmesi ve bunun fetüse verebileceği olası zarar nedeni ile genellikle ikilemde kalınır. Anne açısından acilen tedaviye başlamak gerekirken, fetus üzerindeki olası teratojenik etkiler kararın gecikmesine yol açabilmektedir. Olgu sunumu: Ondokuz yaşında, gebeliğin otuzuncu haftasındaki kadın hastaya akut myeloblastik lösemi tanısı konuldu. Sitozin arabinozid (100 mg/m2, İV, 1-7 gün) ve daunorubisinden (50 mg/m2, İV, 1-3 gün) oluşan kemoterapi protokolü remisyon-indüksiyon amacı ile başlandı. Hastalığın remisyona girmesini takiben gebeliğin 37. haftasında sezeryanla doğum gerçekleştirildi. Konsolidasyon amacı ile bir ay arayla 2 kez yüksek doz sitozin arabinozid (6 g/m2/gün, İV, 1-3. gün) uygulandı. Şu anda hem hasta hem de bebeği hayatta ve sağlıklıdırlar. Sonuç: Gebelik sırasında ortaya çıkan lösemi olgularının tedavisi geciktirilmemeli ve mümkün olan en kısa zamanda başlanmalıdır.Öğe Hematolojik malignitelerde plazma thrombospondin düzeyleri(2003) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Ündar, LeventAmaç: Trombospondin (TSP) trombositler, megakaryositler, endotel hücreleri, düz kas hücreleri, fibroblastlar, pnömositler, makrofajlar, monositler ve tümör hücreleri tarafından salgılanan adhesiv özellik gösteren bir glikoproteindir. TSP'nin tümör metastazında çok önemli oynadığı bilinmektedir. Çalışmamızda hematolojik malignitesi olan olguların plazma TSP düzeyini sağlıklı bireylerle ve tanılarına göre birbirleri ile kıyaslamayı amaçladık. Yöntem: Bu çalışmada 53 hematolojik maligniteli hasta ile 31 sağlıklı erişkinin plazma TSP düzeyleri "sandwich ELlZA" yöntemi ile ölçülerek kıyaslanmıştır. Bulgular: Tüm hastalar ele alındığında hastaların serum TSP düzeyi sağlıklı bireylerinkinden farksız bulundu (P0.97). Kontrol grubu da dahil olmak üzere tüm grupların analizi, gruplar arasında TSP düzeyi açısından anlamlı bir fark olmadığını gösterdi (P0.21). MDS/KML grubunun median TSP düzeyi AML grubununkinden anlamlı olarak yüksek bulundu (P0.045). Kontrol grubu da dahil olmak üzere tüm altgruplarm analizi, altgruplar arasında TSP düzeyi açısından anlamlı bir fark olduğunu gösterdi (P0.0024). Sonuç: Hematolojik malignitelerde solid malignitelerden farklı olarak normal ya da düşük plazma TSP düzeyleri ile karşılaşmamız sürpriz oldu. Açıklayıcı yorumlarda bulunabilmek için hasta sayısının daha çok olduğu çalışmaların yapılması gereklidir. Plazma TSP düzeylerindeki düşüklük hematolojik malignitelerin biyolojilerinin solid malignitelerin biyolojilerinden farklılığının bir göstergesi olarak da ele alınabilir.Öğe Hipotiroidili hastalarda von Willebrand faktör düzeyleri(2004) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Kaya, AhmetEdinsel von-Willebrand sendromu (EvWS) daha önce hemostatik açıdan tümüyle normal olan kişilerde ortaya çıkan bir hastalıktır. Etyolojide önemli olan hastalıklardan birisi olarak hipotiroidi belirtilmektedir. Biz çalışmamızda hipotroidi tanısı almış 18 hastada von Willebrand faktör düzeyini inceleyerek sağlıklı kişilerle karşılaştırdık. Hipo-tiroidili hastalarda von Willebrand düzeyinin anlamlı olarak daha düşük olduğunu tespit ettik (p 0.05). Hipotiroidi tanısı konulmuş bütün olgularda EvWS'u olabileceği bu hastalara biyopsi uygulamaları öncesinde mutlaka düşünülmelidir.Öğe Pinealectomy and Zinc Deficiency Have Opposite Effects on Thyroid Hormones in Rats(Marcel Dekker Inc, 2003) Baltacı, Abdülkerim Kasım ; Moğulkoç, Rasim; Bediz, Cem Şeref; Kul, Aylin; Uğur, AyşegülThe present study was conducted to investigate how pinealectomy and zinc deficiency separately or in combination affected thyroid hormones in rats. The study was carried out on 40 Sprague-Dawley male rats. The rats were equally allocated to four groups: Group 1 (control group), Group 2 (zinc-deficient group), Group 3 (pinealectomized group) and Group 4 (pinealectomized and zinc-deficient group). At the end of a 4-week study period, the rats were decapitated and blood samples were taken. The samples were examined in terms of plasma zinc, melatonin, free and total T-3, T-4, and TSH. It was found that free T-3 and T-4 levels in the pinealectomized group (Group 3) were higher than all others (p < 0.01) while free T-3, T-4, and TSH levels in the zinc-deficient group (Group 2) were lower than all others (p < 0.01). Free T3 and T4 levels in the pinealectomized zinc-deficient group (Group 4) were lower than those in Groups I and 3 and higher than those in Group 2 (p < 0.01). The findings obtained at the end of the study period show that pinealectomy has a stimulating and zinc deficiency has a suppressing effect on thyroid hormones and that the suppressing effect caused by zinc deficiency is partially balanced by pinealectomy.Öğe Tiroid disfonksiyonlarının trombositlerin agregasyonu üzerine etkileri(2004) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Kaya, AhmetTiroid disfonksiyonu bazen hemostaz bozuklukları ile birlikte görülebilmektedirler. Tiroid hormonunun trombositlerin adezyon ve agregasyonunu etkilediği ve bu nedenle hemostaz bozukluklarına neden olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada yeni tanı almış ve tedavi uygulanmamış 17 hipotiroidi ve 17 hipertiroidili hastada trombositlerin agregasyonu ölçüldü. Sonuçlar sağlıklı kişiler ile kıyaslandı. Hipotiroidili hastalarda ADP ve epinefrin stimulasyonuna trombosit agregasyon yanıtının anlamlı olarak uzadığı (p 0.05), hipertiroidi de ise azaldığı tespit edildi (p 0.0-5). Hipotiroidili hastalarda trombosit agregasyonunun uzaması, hipertiroidili hastalarda ise azalmasından dolayı; trombosit agregasyonu ile tiroid hormon düzeyi arasında önemli bir ilişkinin olduğunu düşünmekteyiz.