Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 46
  • Öğe
    Sık Sık Kısa Süreli Hastalanma Nedeniyle İş Sözleşmesinin Feshi ve Konunun Covid 19 Salgını Bağlamında Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Mart) Bayrak, Ahmet
    4857 sayılı İş Kanunu’nda Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmesine uy-gun olarak getirilen düzenlemeler göre belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesinde işverenin geçerli bir sebep gösterme zorunluluğu bulunmaktadır. İş Kanunu m. 18’de otuz ve üstü işçi çalıştıran iş yerlerinde en az altı ay kıdemi olan bir işçinin iş sözleşmesini sona erdirmek isteyen işverenin gösterebileceği nedenler; işçinin yetersizliği, işçinin davranışla-rı ve işyerinin - işin gerekleri olarak sıralanmaktadır. Sık hastalanma ise işçinin yetersizliği durumlarına örnek olarak sayılan durumlar arasındadır. Sık sık has-talanmaktan anlaşılması gereken işçinin iş görme edimini olumsuz etkileyen ve işyerinin normal işleyişini aksatan kısa süreli ve aralıklı hastalıklar olarak da tanımlanabilir. Bu çalışmamızın ilk bölümünde işçinin sık sık rapor alma nede-niyle işveren tarafından iş sözleşmesinin sona erdirilmesini İş kanunu ve ilgili mevzuat çevresinde incelemeye çalıştık. İkinci bölümde ise son günlerde iş hu-kukunu etkileyen Covid-19 salgını nedeniyle sık sık sağlık raporu almak duru-munda kalan işçinin sözleşmesinin geçerli fesih oluşturup oluşturmadığını ilgili mevzuat ve sık sık rapor alma şartlarının oluşumu bağlamında değerlendirilme-si amaçlanmıştır.
  • Öğe
    The Evaluation of Tibial Torsion Angle After Anterior Cruciate Ligament Reconstruction
    (Selçuk Üniversitesi, 2020 Eylül) Kürklü, Galip Bilen; Özdengül, Faik; Çelebi, Mehmet Mesut; Bayrak, Ahmet; Görmüş, Zülfikare Solak; Işık, Bülent; Zergeroğlu, Ali Murat
    The aim of this study is to investigate the effect of anterior cruciate ligament (ACL) reconstruction on tibial torsion angle (TTA) in the operated limb using computed tomography (CT) and physical examination methods and to show the relationship between post-operative muscle strength features and TTA by using isokinetic dynamometer. 21 patients between 18 and 36 years old (25.4±6.8) who underwent ACL reconstruction with hamstring tendon (HT) autograft and then completed the ACL rehabilitation were included in this study. Isokinetic strength measurements were evaluated by Biodex-Multi Joint System-Pro 4 dynamometer. To evaluate TTA; CT, transmalleolar and thigh-foot angle (TFA) measurements were carried out. There was no significant TTA differences between 21 operated and non-operated knees for any method (p> 0.05). At the isokinetic evaluation to the extension direction there were a significant differences 60-180º/sec in peak torque value (p=0,0001, p=0,003) and average power value (p=0,004, p=0,002). As the percentage of losses in peak torque value to the flexion direction at velocity of 180 º/sec increases, the CT diagnosed angle difference between both knees increases. (p<0,01, r=0,548) As the percentage of losses in average power value to the extension direction at the velocity of 60 º/sec increases, the TFA difference between both knees increases. (p<0,01, r=0,563) . The isokinetic evaluation findings show that the strength loss between the knees increases the TTA differences. This finding shows the relationship of post-op rehabilitation with TTA varies and re-injury risk. In the isokinetic evaluation, subjects with high loss of strength in the direction of flexion at 180º/sec velocity had higher TTA differences, so rehabilitation protocols should be also focused on muscle endurance.
  • Öğe
    Opinions of Physicians and Nurses on the Postoperative Pain of Pediatric Patients Undergoing General Anesthesia: A Qualitative Study
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Haziran) Akkoyun, Sevinç; Arslan, Fatma Taş; Kara, İnci
    Aim: It is aimed to determine the opinions of physicians and nurses on the evaluation of pain in the postoperative period of pediatric patients undergoing general anesthesia. Materials and Methods: Qualitative research method was used in the study. The study was carried out with a total of 13 physicians and nurses working voluntarily in the anesthesia and pediatric surgery clinic of Selçuk University Medical Faculty Hospital. Data were collected through individual in-depth interviews through a semi-structured questionnaire in October 2022. Individual interviews were held in a suitable meeting room within the hospital with the participation of two researchers. Note-taking technique was used in the interviews and a voice recorder was used. The qualitative data obtained were analyzed by the researchers with the content analysis method. Results: Qualitative findings were determined as four main themes: thoughts about pain, beliefs about pain management, the role of health professionals in pain management, and the role of family/parent in pain management. Conclusion: As a result of the study, it was determined that pain was followed, pharmacological methods were used, non-pharmacological methods were not in the clinical routine, teamwork was important in pain management, and the family/parent were with the child.
  • Öğe
    The Effect of Students’ Trust in Instructors on Students’ Class Participation and School Engagement: Example of Faculty of Sports Sciences
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Şirin, Hatice Deveci; Erdoğan, Ali; Şirin, Erkan Faruk; Işık, Çetin
    Trust in instructors is one of the most important variables affecting university reform and students' college life. The research focused on the trust in the instructors which is considered to have an influence on class participation and school engagement. Accordingly, the aim of this study is to examine the relationship between trust in faculty members and class participation and school engagement with regard to faculty of sport sciences. The study group in this research consisted of 552 students (194 female, 358 male) – voluntary participation - who were studying in the physical education and sports teaching, sports management, coaching education, and recreation departments in the Faculty of Sports Sciences at Selcuk University. The study was carried out through a quantitative approach. Student Trust in Instructors Scale, Student Engagement Scale and School Engagement to Higher Education Scale were used in order to collect data in the study. Study data were analyzed via arithmetic mean, standard deviation, confirmatory factor analysis, correlation analysis and structural equation modeling. As a consequence of this study, positive relationship was found between students’ trust in the instructors and students’ participation in the class and their school engagement. Moreover, the study shows that the positive effect of students’ trust in the instructor on school engagement is more effective than its effect on their participation in the class.
  • Öğe
    Covi̇d-19 Pandemi̇ Süreci̇nde Genç Popülasyonun Yaşam Kali̇tesi̇ni̇n Fi̇zi̇ksel Akti̇vi̇te Sevi̇yesi̇ ve Depresyon Düzeyi̇ ile İli̇şki̇si̇
    (Selçuk Üniversitesi, 2020 Ekim) Cihan, Emine; Pirinççi, Cansu Şahbaz
    Amaç: Çalışmanın amacı genç popülasyonda COVİD-19 pandemisinde yaşam tarzındaki mecburi değişimin fiziksel ve mental boyuttaki yapısının araştırılması ve yaşam kalitesinin bu faktörlere bağlı etkileniminin değerlendirilmesidir. Yöntem: 168 üniversite öğrencisinin gönüllü katılımıyla online anket çalışması olarak gerçekleştirildi. VKİ hesaplandı. Depresyon riskini belirlemek ve depresif belirtilerin düzeyini ölçmek amacıyla Beck Depresyon Ölçeği, yaşam kalitesini belirlemek için ise Short Form-36 anketi kullanıldı. Fiziksel aktivite seviyesini belirlemek amacıyla nisan ayı ortalama adım sayısı kaydedildi. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,54±1,85 (yıl), VKİ ortalaması 22,43±1,85 (m/kg2 ) adım sayıları ortalaması 2528±512 (adım/gün) olarak hesaplandı. Yaşam kalitesi ile adım sayısı arasında bir ilişkiye rastlanmazken depresyon seviyesi ile negatif yönde ilişkili olduğu bulundu. Sonuç: Pandemi süreci genç popülasyonu fiziksel yönden etkileyip sedanterliğe iterken, yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemekte ve depresyona olan yatkınlığı artırmaktadır.
  • Öğe
    Çeşitli klinik örneklerden izole edilen pseudomonas spp. suşlarında antibiyotik direnç ve biyofilm özelliklerinin araştırılması
    (Selçuk Üniversitesi, 2022) Aladağ, Mustafa Onur; Pekgül, Osman; Fındık, Duygu
    Pseudomonas spp. aerobik, gram negatif, Pseudomonaceae ailesinin üyesi bir cins olup hastane enfeksiyonları arasında önemli bir yer tutan ve yoğun bakım ünitelerinde çözülmesi gereken bir sorun haline gelen bakteri cinsidir. Çalışmamızda çeşitli klinik örneklerden izole edilen toplam 54 adet Pseudomonas spp. suşunda antibiyotik direnç ve biyofilm özellikleri araştırıldı. Bu suşların % 24’ü anestezi ve reanimasyon ünitesinde, % 22’si yenidoğan yoğun bakım ünitesinde, % 15’i çocuk yoğun bakım ünitesinde, % 13’ü iç hastalıkları servisinde, % 9’u acil tıp servisinde, % 6’sı ortopedi servisinde, % 4’ü nöroloji yoğun bakım ünitesinde, % 4’ü iç hastalıkları yoğun bakım ünitesinde, % 4’ü genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan hastalardan izole edildi. Pseudomonas spp. suşlarının antibiyotiklere karşı dirençleri disk difüzyon yöntemi ile test edildi. Aztreonama karşı %94,4, piperasiline %59,3, meropeneme %27,8, levofloksasine %18,5, gentamisin ve imipeneme %16,7, sefepim ve piperasilin tazobaktama % 14,8, netilmisin ve siprofloksasine %13,0, amikasine %11,1 ve seftazidime %7,4 dirençlilik tespit edildi. Suşların biyofilm oluşturma yeteneği kongo kırmızı agar fenotipik tespit yöntemi ile değerlendirildi ve suşların %19’unda biyofilm üretimi pozitif olarak tanımlandı. Elde edilen sonuçlar antibiyotik kullanımına yönelik politikalar geliştirilmesinin önemini, invaziv işlemlerde biyofilm oluşmasını engelleyecek önlemlerin alınmasını ve biyofilm oluşumunun moleküler yöntemlerle araştırılmasının önemini ortaya koymuştur.
  • Öğe
    COVID-19 Anxiety and Rumination in University Students in The COVID-19 Process
    (Selçuk Üniversitesi, 2022) Güler, Mustafa; Bozkur, Binaz
    This study aims to determine the relationship between COVID-19 anxiety and rumination in university students and to examine the contributions of rumination in predicting COVID-19 anxiety. The research group of this study, which was conducted using the descriptive method and the relational scanning model, consisted of 417 students (86.1% female, 13.9% male) studying in different programs at Selçuk University. “COVID-19 Rumination Scale (C-19RS)”, “Coronavirus Anxiety Scale Short Form” and personal information form are data collection tools used in the study. Data collected for the research was analyzed via SPSS 25.00 package program. Correlation analysis was used to determine the relationships between COVID-19 anxiety and rumination scores of university students, while regression analysis was performed to determine the contribution of rumination scores in predicting COVID-19 anxiety scores. As a result of the research, there was a moderately significant positive correlation between the COVID-19 anxiety scores of university students and their rumination scores. Rumination scores of university students were found to be a significant predictor of COVID-19 anxiety scores, explaining 31% of the variance in their COVID-19 anxiety scores. The research findings were discussed in light of the literature.
  • Öğe
    COVID-19 Anxiety and Rumination in University Students in The COVID-19 Process
    (Selçuk Üniversitesi, 2022) Güler, Mustafa; Bozkur, Binaz
    Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin COVID-19 kaygısı ve ruminasyon arasındaki ilişkiyi belirleyerek ruminasyonun COVID-19 kaygısını yordamadaki katkılarını incelemektir. Betimsel yöntemle yapılan ve ilişkisel tarama modelinin kullanıldığı bu çalışmanın araştırma grubu Selçuk Üniversitesi’nin farklı programlarında öğrenim gören 417 öğrenciden (%86,1 kız, %13,9 erkek) oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak “COVID-19 Ruminasyon Ölçeği (C-19RS)”, “Koronavirüs Anksiyete Ölçeği Kısa Formu” ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırma için toplanan verilerin analizinde SPSS 25.00 paket programı kullanılmıştır. Üniversite öğrencilerinin COVID-19 kaygısı ve ruminasyon puanları arasındaki ilişkilyi belirlemek üzere korelasyon analizi kullanılırken, ruminasyonun COVID-19 kaygısını yordamadaki katkısını belirlemek için regresyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonucunda üniversite öğrencilerinin COVID-19 kaygısı puanları ile ruminasyon puanları arasında pozitif yönde orta düzeyde anlamlı ilişkisinin olduğu görülmüştür. Üniversite öğrencilerinin ruminasyon puanlarının COVID-19 kaygısı puanlarına ilişkin varyansın %31'ini açıklayarak, COVID-19 kaygısının anlamlı bir yordayıcısı olduğu bulunmuştur. Araştırma bulguları literatür ışığında tartışılmıştır.
  • Öğe
    Çeşitli Klinik Örneklerden İzole Edilen pseudomonas spp. Suşlarında Antibiyotik Direnç ve Biyofilm Özelliklerinin Araştırılması
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2022) Aladağ, Mustafa Onur; Pekgül, Osman; Fındık, Duygu
    Pseudomonas spp. aerobik, gram negatif, Pseudomonaceae ailesinin üyesi bir cins olup hastane enfeksiyonları arasında önemli bir yer tutan ve yoğun bakım ünitelerinde çözülmesi gereken bir sorun haline gelen bakteri cinsidir. Çalışmamızda çeşitli klinik örneklerden izole edilen toplam 54 adet Pseudomonas spp. suşunda antibiyotik direnç ve biyofilm özellikleri araştırıldı. Bu suşların % 24’ü anestezi ve reanimasyon ünitesinde, % 22’si yenidoğan yoğun bakım ünitesinde, % 15’i çocuk yoğun bakım ünitesinde, % 13’ü iç hastalıkları servisinde, % 9’u acil tıp servisinde, % 6’sı ortopedi servisinde, % 4’ü nöroloji yoğun bakım ünitesinde, % 4’ü iç hastalıkları yoğun bakım ünitesinde, % 4’ü genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan hastalardan izole edildi. Pseudomonas spp. suşlarının antibiyotiklere karşı dirençleri disk difüzyon yöntemi ile test edildi. Aztreonama karşı %94,4, piperasiline %59,3, meropeneme %27,8, levofloksasine %18,5, gentamisin ve imipeneme %16,7, sefepim ve piperasilin tazobaktama % 14,8, netilmisin ve siprofloksasine %13,0, amikasine %11,1 ve seftazidime %7,4 dirençlilik tespit edildi. Suşların biyofilm oluşturma yeteneği kongo kırmızı agar fenotipik tespit yöntemi ile değerlendirildi ve suşların %19’unda biyofilm üretimi pozitif olarak tanımlandı. Elde edilen sonuçlar antibiyotik kullanımına yönelik politikalar geliştirilmesinin önemini, invaziv işlemlerde biyofilm oluşmasını engelleyecek önlemlerin alınmasını ve biyofilm oluşumunun moleküler yöntemlerle araştırılmasının önemini ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Endemik Cousinia decolorans Freyn & Sint. (Asteraceae) Türünün Anatomik, Palinolojik ve Mikromorfolojik Özellikleri
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2021) Ulukuş, Deniz; Atasagun, Bayram; Tugay, Osman
    Cousinia (Asteraceae, Cardueae) cinsi çiçekli bitkiler içerisinde tür sayısı bakımından 50. büyük cins ve Asteraceae familyası içerisinde yaklaşık 700 türle temsil edilen en büyük cinslerden biridir. Bu çalışma, Cousinia seksiyonu içerisinde yer alan Cousinia decolorans türünün anatomik, palinolojik mikromorfolojik özelliklerinin belirlenerek cinsin sistematiğine katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. C. decolorans türünün polen mikromorfolojik özellikleri çalışılmış ve türe ait fotoğraflar verilmiştir. Bu türün anatomik çalışmasında gövde, yaprak ve orta damar özellikleri tespit edilerek fotoğrafları verilmiştir. Anatomik çalışmalar için bitki kısımları parafine gömülmüş ve dokuların boyanma işlemi için safranin fast green boyama metodu uygulanmıştır. Anatomik karakterlerden orta damar şeklinin yarıorbikular ve orta damardaki iletim demeti sayısının 3 olmasıyla bu karakterlerin türler arasında ayrımda kullanılabileceği belirlenmiştir. Palinolojik çalışmalarda ışık mikroskobu kullanılarak polen şeklinin prolat olduğu tespit edilmiştir. Polen ekzin yüzey süslerinin belirlenmesi için SEM mikroskobu kullanılıp, polenlerin fotoğrafları çekilmiş ve polen yüzeylerinin verrukat olduğu belirlenmiştir. Ayrıca akenlerin morfolojik ve mikromorfolojik özellikleri incelenmiş ve yüzey ornamentasyonunun retipilat olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Endemik Cousinia aucheri DC. (İnce Kızan) Üzerine Anatomik, Palinolojik ve Mikromorfolojik Araştırmalar
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2021) Tugay, Osman; Atasagun, Bayram; Ulukuş, Deniz
    Cousinia, Asteraceae’deki en büyük cinslerden biridir, Güneybatı ve Orta Asya’da 700 tür içermektedir. Cousinia seksiyonu Türkiye’de 23 tür ile temsil edilmektedir. Cousinia’nın taksonomisi tartışmalıdır. Anatomi ve polen morfolojisinin kullanılması, türlerin tanımlanması ve sınırlandırılması için faydalı bir araç olabilmektedir. Bu nedenle bu çalışmada Cousinia aucheri DC’nin anatomik, palinolojik ve aken mikromorfolojik özelliklerini araştırmayı ve Cousinia’nın sistematiğine katkı sağlamayı amaçladık. Anatomik çalışmalar için gövde, yaprak ve orta damar kesitlerinde parafin yöntemi kullanıldı. Palizat parankima sayısı, orta damarın şekli, damar demetlerinin sayısı ve düzenlenişinin önemli taksonomik bilgiler sağladığı belirlendi. Polen preparatları Wodehouse yöntemine göre hazırlandı. Polen taneleri trikolporat aperture ve verrukat süslemeye sahip olduğu belirlenmiştir. Ayrıca akenlerin morfolojik ve mikromorfolojik özellikleri araştırılmış ve yüzey süslemelerinin retipilat olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Boğaz Kültürleri?nden I?zole Edi?len Beta-hemoli?ti?k Streptokoklarin I?denti?fi?kasyonu, Ti?plendi?ri?lmesi? Ve Anti?bi?yoti?k Ve Eri?tromi?si?n Di?renç Profi?lleri?ni?n Beli?rlenmesi?
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2014) Akın, Duygu; Uysal, Ahmet; Durak, Yusuf
    A grubu beta hemolitik streptokoklar (AGBHS) sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonlarından izole edilen ajanlardan biridir. Streptokok enfeksiyonları dünyada, öncelikle streptokok farenjit olmak üzere, doktor muayenesi, ilaç tedavisi ve iş günü kayıplarını kapsayan çok fazla miktarda maddi kayıplara neden olmaktadır. Çalışmamızda AGBHS'ların API 20 Strep sistemi ile identifikasyonu, patojen türlerin sayı ve oranları ve kullanılan antibiyotiklere dirençlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Konya şehir merkezindeki çeşitli hastanelerde, akut tonsillofarenjit ön tanısı konulan hastalardan boğaz kültürü örnekleri alındı. Örnekler peptonlu suda bir saat ön inkübasyona tabi tutuldu. Ardından % 5 koyun kanlı Mueller-Hinton Agar’a (MHA) ekildi. Suşların grupları lateks aglütinasyon testi (SLIDEX ® Strepto Plus, Biomerieux) ile belirlendi. 373 örnek içerisinde Basitrasin’e duyarlı, Trimetoprim-sulfometaksazol'e dirençli, katalaz negatif, gram pozitif toplam 96 suş beta-hemolitik streptokok (AGBHS) olarak tanımlandı. Ayrıca API 20 Strep sistemi ile 96 adet AGBHS suşu tür seviyesinde sınıflandırıldı. CLSI önerileri doğrultusunda disk difüzyon yöntemi ile AGBHS suşlarının kullanılan antibiyotiklere karşı direnç ve duyarlılıkları belirlendi. Suşların antibiyotik direnç profilleri, çoklu antibiyotik direnç indeksleri ve eritromisin direnci tespit edildi. Çalışmadan elde edilen verilere göre, örneklerin % 25.73'ü AGBHS olarak tanımlandı. 96 suşun 13 farklı tür içerisinde dağılım gösterdiği görüldü. En baskın türlerin sırasıyla; Streptococcus acidominimus (34 suş), Streptococcus pyogenes (23 suş), Streptococcus oralis (9 suş), Streptococcus mitis 1 (7 suş) ve Streptococcus agalactiae (7 suş) olduğu belirlendi. Suşlar en fazla direnci tetrasikline (14 suş, 14.5%), takiben ampisilin ve eritromisine (13 suş, % 13.5); klaritromisine (10 suş, % 10.4); klindamisine (4 suş, % 4.1) gösterdi. AGBHS'lar birbirinden farklı 16 direnç profili ortaya koydu. Çoklu antibiyotik direnç indeksine göre 8 suş 0.2 değerinden büyük bir indeks gösterdi. Sonuç olarak, ülkemizde AGBHS suşlarının patojen profilleri belirlendi ve eritromisin direncinin ülkemizde önceden yapılan çalışmaların verileri ile kıyaslandığında yüksek olduğu ortaya kondu. Bu oranın şimdilik sorun olmadığı fakat aralıklı olarak direnç seviyelerinin ülke genelinde izlenmesinin faydalı olacağı kanaatine varıldı
  • Öğe
    Ti?cari? Yoğurt Örnekleri?nden Canlı Lakti?k Asi?t Bakteri?leri?ni?n I?zolasyonu Ve Sayımı
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2015) Akın, Duygu; Durak, Yusuf; Uysal, Ahmet; Aladağ, Mustafa Onur
    Bu çalışmada, marketlerde satılan çeşitli markalara ait yoğurt örneklerinin canlı laktik asit bakteri yoğunluğu araştırıldı. Yoğurt örnekleri satın alındı ve laktik asit bakterilerinin izolasyonu ve sayımı yapıldı. Yoğurt kültürü bakterilerinden Streptococcus salivarius subsp. thermophilus’ un sayımında Terzaghi ve Sandine (1975), tarafından önerilen M17 agar (Oxoid) kullanıldı. İnoküle edilen plaklar 37oC’de 48 saat inkübe edildi ve sayımlar koloni oluşturan birim (kob)/g olarak belirtildi. Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus’un sayımında ise de Man Rogosa Sharp Agar (MRS agar, Oxoid) kullanıldı. Plaklar 37oC’de 72 saat inkübe edildi ve sayımlar kob/g olarak belirtildi. İzole edilen kolonilerin mikroskobik ve makroskobik incelemeleri yapıldı. Yoğurt örneklerinin 1 gramındaki laktik streptokokların sayısı en düşük 106 ve en yüksek 108 kob olarak sayıldı. Laktobasillerin 1 g yoğurttaki kob sayıları en düşük 105 ve en yüksek 108 olarak belirlendi. Yoğurt kültürünü oluşturan bu bakterilerin birbirine oranının 1/1 oranına yakın olduğu görüldü. Dört yoğurt markasında, bir hafta ara ile yeniden alınan ve incelenen örneklerde yapılan iki sayımda da laktobasillere rastlanmadı. Bu markaya ait yoğurt örneklerindeki laktobasillerin inhibe olması nedeni ile yoğurt standardına uygun olmadıkları, diğer örneklerde belirlenen toplam canlı laktik asit bakteri sayılarının ise yoğurt standartlarındaki sayılara yakın değerde olduğu sonucuna varıldı.
  • Öğe
    Türkiye İçin Endemik Bir Bitki Olan Cousinia foliosa Boiss. & Balansa (Asteraceae) Üzerine Anatomik ve Palinolojik Çalışmalar
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2020) Ulukuş, Deniz; Tugay, Osman
    Cousinia Cass. cinsi Asteraceae familyasının en büyük cinslerinden biri olup yaklaşık 700 türle temsil edilmektedir. Bu çalışma, Stenocephalae Bunge seksiyonu içerisinde yer alan Cousinia foliosa türünün anatomik ve palinolojik özelliklerinin belirlenerek cinsin sistematiğine katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. C. foliosa türünün polen mikromorfolojik özellikleri çalışılmış ve türe ait fotoğraflar verilmiştir. Bu türün anatomik çalışmasında gövde, yaprak ve orta damar özellikleri tespit edilerek fotoğrafları verilmiştir. Anatomik çalışmalar için bitki kısımları parafine gömülmüş ve dokuların boyanma işlemi için safranin fast green boyama metodu uygulanmıştır. Anatomik karakterlerden orta damar şeklinin dairemsi ve orta damardaki iletim demeti sayısının 8 olmasıyla bu karakterlerin türlerin ayrımında önemli olduğu belirlenmiştir. Palinolojik çalışmalar için ışık mikroskobu kullanılmış ve polen şekli subprolat olarak tespit edilmiştir. SEM mikroskobu kullanılarak polen ekzin yüzey süslerinin fotoğrafları çekilmiş ve polenlerin verrukoz olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Üropatojenik Escherichia coli Suşlarının Antibiyotik Direnç Profilleri ve Genişlemiş Spektrumlu Beta Laktamaz (GSBL) Özelliklerinin Değerlendirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2020) Bozkır, Mehmet Akif; Uysal, Ahmet; Arslan, Emine
    Bu çalışmada; idrar yolu enfeksiyonlarından izole ve identifiye edilen 135 Escherichia coli suşu; yirmi farklı antibiyotiğe duyarlılıkları ve genişlemiş spektrumlu beta laktamaz enzimi (GSBL) üretimleri açısından değerlendirildi. Antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi için, disk difüzyon yöntemi kullanıldı. Suşların % 65.1’nin en az bir veya daha fazla antibiyotiğe dirençli olduğu ve suşlar arasında 69 farklı direnç profili olduğu belirlendi. Suşlar arasındaki en yüksek direnç oranı % 50.4 ile ampisiline karşı olduğu, bunu % 40.7 tetrasiklin, % 40 nalidiksik asid, % 31.1 ofloksasin ve moksifloksasin, % 28.9 ile amoksisilin/klavulanik asit ve siprofloksasin’in takip ettiği görüldü. Suşlar meropeneme karşı % 100 duyarlı olarak gözlemlendi, bunu % 1.48 oranı ile imipenem ve % 2.2 oranı ile amikasinin takip ettiği görüldü. GSBL üretiminin belirlenmesi için çift disk sinerji yöntemi kullanıldı. Fenotipik olarak GSBL pozitif suş sayısı 16 (% 11.8) olarak tespit edildi. GSBL pozitif suşların genotipik olarak GSBL genlerinin tespiti amacı ile multipleks PZR yöntemi kullanıldı. Bu yöntem ile blaCTX-M, blaTEM, blaSHV, blaOXA beta laktamaz genleri araştırıldı. GSBL pozitif suşlarda en yaygın genin % 93.7 oranı ile blaTEM geni olduğu ortaya koyuldu. Üropatojenik Escherichia coli enfeksiyonları dünya çapında ciddi bir sorun haline gelmiştir. Hem sentetik hem de doğal antibiyotiklere karşı artan dirençli suşlar, yeni ve daha ciddi hastalıkların ortaya çıkmasıyla enfeksiyonun tekrarlamasına ve kronikleşmesine neden olmaktadır. Bu sebeple üropatojenik E. coli suşlarının antibiyotik direnç özellikleri ile ilgili sürveyans çalışmaları yapılmalı ve yeni terapötik çözümlerin geliştirilmesine olanak sağlanmalıdır.
  • Öğe
    Zika Virüs’a Genel Bakış
    (Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2019) Aladağ, Mustafa Onur; Demi̇rdelen, Ahmet; Duman, Rüstem
    Uganda’nın Zika ormanlarından izole edilmiş ve bulunduğu ormanın ismini alarak Zika virüsü demişlerdir. İlk büyük salgın 2007 yılında Pasifik okyanusunun güneyinde Yap adasında patlak vermiştir. Zika virüsü Flaviviridae ailesinin bir üyesi tek iplikçikli bir RNA virüsüdür. Sarıhumma virüsü, Dang virüsü, Batı Nil virüsü, St. Louis ensefalit virüsüne benzemektedir. Zika virüsünün teşhis konulmasında diğer virüslerin neden olduğu hastalıklar olan Dang Humması ve Chikungunya hastalığı ile karıştırıldığı düşünülmektedir. Zika virüsü genellikle Aedes aegytpi sivrisineklerinin ısırması sonucu bulaşmaktadır. Sivrisinek ısırığının dışında, insandan insana, anneden fetüse, cinsel yolla ve kan transfüzyonuyla bulaşabilmektedir. Enfeksiyonun klinik belirtileri ateş, baş ağrısı, retro-orbital ağrı, eklem ağrısı, kronik yorgunluk, halsizlik, miyalji, anoreksi, döküntü, ödem, lenfadenopati ve diyaredir. Teşhis, IgG ve IgM antikorlarının saptaması ile gerçekleştirilebilir. 2015 yılında Brezilya’da ZIKV (zika virüsü) enfeksiyonu görülmesinden sonra doğum öncesi obstetrik ultrasonda ve doğumdan sonra mikrosefali oluşumlarında artışlar gözlenmiştir.
  • Öğe
    Total methylated arginine load as a risk parameter in subjects with masked hypertension
    (TAYLOR & FRANCIS INC, 2020) Hoşaf, Müşerref; Abuşoğlu, Sedat; Avcı, Ahmet; Demir, Kenan; Ünlü, Ali; Eryavuz, Duygu; Abuşoğlu, Gülsüm
    Asymmetric dimethylarginine, symmetric dimethylarginine, and L-monomethylarginine are originated from the subsequent proteolytic catalysis of methylated arginine residues on different proteins and inhibit the endogenous nitric oxide generation. The changes in total methylarginine load (Asymmetric dimethylarginine plus symmetric dimethylarginine plus L-monomethylarginine) may contribute to hypertension. The aim of this study was to determine serum methylarginine concentrations in patients with masked hypertension and determine the association between these biomarkers and blood pressure measurements. Control group, masked hypertension and hypertension groups consisted of 40 subjects (11 males, 28 females, mean age 48.6 +/- 13.1), 28 subjects (14 males, 14 females, mean age 50.9 +/- 11.0) and 36 subjects (15 males, 21 females, mean age 54.4 +/- 12.3 years), respectively (P= 0.149). Serum total methylarginine load was significantly higher in hypertension group (0.63 +/- 0.23) compared to masked hypertension (0.49 +/- 0.16) and control groups (0.38 +/- 0.13) (P= 0.008 and P< 0.001). While there was no statistically significant difference between healthy control groups [0.147 (0.03-0.29)] and masked hypertension patients [0.144 (0.05-0.42)] for serum symmetric dimethylarginine levels (P= 0.970), it was markedly elevated in hypertension group [0.25 (0.07-0.54)] compared to masked hypertension group [0.14 (0.05-0.42)] (P= 0.001). Serum total methylarginine load was positively correlated with night-time SBP (r = 0.214, P= 0.029). Serum methylarginine levels might be a useful marker for determining the courses of clinical hypertension.
  • Öğe
    Untargeted metabolomic profiling, Multivariate Analysis and Biological Evaluation of the true mangrove (Rhizophora mucronata Lam.)
    (MDPI, 2019) Sadeer, Nabeelah Bibi; Rocchetti, Gabriele; Senizza, Biancamaria; Montesano, Domenico; Zengin, Gökhan; Uysal, Ahmet; Jeewon, Rajesh; Lucini, Luigi; Mahomoodally, Mohamad Fawzi
    Currently, there is a renewed interest towards the development of plant-based pharmacophores. In this work, 16 extracts prepared from the leaves, twigs, roots and fruits of a hydro-halophyte, Rhizophora mucronata Lam. (Family: Rhizophoraceae), were studied for possible antioxidant activity and the phenolic profiles established. Thereafter, enzymatic inhibitory activities (alpha-amylase, alpha-glucosidase, tyrosinase, acetyl- (AChE), butyrylcholinesterase (BChE), lipase, and elastase) were assessed. The total phenolic, flavonoid, phenolic acid, tannin, flavanol and triterpenoid content were estimated using standard assays. An untargeted metabolomics-based approach, based on ultra-high-pressure liquid chromatography coupled to quadrupole-time-of-flight mass spectrometry (UHPLC-QTOF-MS) followed by multivariate statistics, was then used to comprehensively profile and describe the phenolics present. UHPLC-QTOF-MS allowed for putatively annotating 104 phenolic acids, 103 flavonols, 94 flavones, 71 anthocyanins, 66 tyrosols, 29 lignans, 15 alkylphenols and 10 stilbenes in the extracts. Nine strains (Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Klebsiella pneumoniae, Methicillin-resistant Staphylococcus aureus (MRSA), Salmonella enteritidis, Sarcina lutea, Proteus mirabilis, Bacillus cereus and Candida albicans) were then used to investigate the antimicrobial properties. The methanolic twig extract exhibited significant reducing potential towards Cu (II)/Cu (I) and Fe (III)/Fe (II) (1336.88 +/- 15.70 and 710.18 +/- 21.04 mg TE/g, respectively) and was the most potent DPPH radical scavenger (807.07 +/- 6.83 mg TE/g). Additionally, the methanolic twig extract showed significant inhibition against most targeted enzymes. Anti-microbial results showed that all extracts were active against MRSA. Multivariate analysis demonstrated that the phenolic profile of ethyl acetate extracts and leaves were the two most discriminative parameters in terms of solvents and organs, respectively. The present findings indicated that R. mucronata may be further explored for the management/prevention of oxidative stress, neurodegenerative complications and hyperpigmentation.
  • Öğe
    Teachers' opinions on the pre-school counselling program
    (PEGEM AKAD YAYINCILIK EGITIM DANISMANLIK HIZMETLERI TIC LTD STI, 2019) Güler, Mustafa.; Çapri, Burhan.
    This study aimed at examining the views of preschool teachers on preschool counselling program, was conducted with 113 teachers. In this study, a descriptive survey model was used. As a data collection tool, the questionnaire prepared by Yazgunoglu and Demirel (2012) taking into consideration the elements and principles of the Class Guidance Program of Primary and Secondary Education Institutions were used. Descriptive statistical techniques were used in the analysis of data collected through the questionnaire. As a result of the analyses, it has been found that preschool teachers and school counselors have more than average and above average values in terms of their views on the goals / achievements, teaching-learning process / activities, evaluation / testing situations and general characteristics of the program sub-dimensions except the content / competence sub-dimension of the pre-school guidance program. In line with the results obtained, suggestions have been made to increase the knowledge levels of the guidance services and to increase the time allocated for the activities.
  • Öğe
    Elucidation of biological properties of some commercial anthraquinones: Mutagenic / antimutagenic and antimicrobial activity approaches
    (MARMARA UNIV, 2019) Uysal, Ahmet.; Güneş, Erdoğan.; Durak, Yusuf.
    Anthraquinones (AQ) are the most common group of naturally occurring quinones. Both natural and synthetic AQs have been used as colorants in food, drugs and cosmetic industries. The aim of this study was to evaluate the mutagenic/antimutagenic potentials of some AQs (Alizarin, quinizarin, purpurin, and 1,8-dihydroxy anthraquinone) with Salmonella typhimurium TA98 and TA100 strains by Ames test and antimicrobial activity by broth microdilution method. So, AQs were tested for their toxicity and nontoxic doses of the chemicals were used. The results manifested that none of the chemicals were mutagenic for TA98 and TA100 strains both with and without metabolic activation enzymes (S9 mix). Purpurin and alizarin exhibited strong antimutagenic effects against 4-nitrophenylendiameine and 2-aminoflourene at all test doses (1000, 500 and 250 mu g/plate) for TA98; and against sodium azide and 2-aminoanthracene for TA100. Alizarin showed the highest inhibition rate (93%) against sodium azide at a concentration of 1000 mu g/plate. While 1,8-dihydroxy anthraquinone and quinizarin revealed strong antimutagenicity at 10000 mu g/plate without S9 mix, they exhibited excellent antimutagenic action after addition of S9 enzymes for TA98 strain at all test doses. Similarly, 1,8-dihydroxy anthraquinone and quinizarin were moderate antimutagenic against sodium azide at all test doses without S9 mix, their antimutagenicity increased and they ameliorated the mutagenic action of 2-aminoanthracene by the addition of S9 for TA100. These two chemicals were strong antimutagenic against promutagens activated by S9 mix. Also it was defined that purpurin and alizarin have antimicrobial capacity against MRSA strains.