Dergi Yayın Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Sosyal Medya Bağımlılığının Sosyal Ortamlardaki Gelişmeleri Kaçırma Korkusu ile Öznel İyi Oluş Arasındaki Aracılık Rolü(2024) Kılıç, Beyzanur; Kefinsiz, Nazlı Emine; Kaya, YağmurÖZ Bu çalışma, sosyal medya bağımlılığının sosyal ortamlardaki gelişmeleri kaçırma korkusu ile öznel iyi oluş arasında aracı rolünü incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmaya katılan 336 yetişkinin 228’i kadın ve 108’i erkektir. Bu katılımcıların yaşları 18-55 yaş(ortalama 24.5) arasındadır. Araştırmada, katılımcılar tarafından doldurulan Kişisel Bilgi Formu, Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği Yetişkin Formu, Öznel İyi Oluş Ölçeği ve Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Korkusu Ölçeği’nden yararlanılmıştır. Çalışmada Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Testi, bağımsız örneklem ve t testi bootstrapping temelli aracılık analizi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, sosyal ortamlardaki gelişmeleri kaçırma korkusunun sosyal medya bağımlılığını pozitif yönde etkilediği, sosyal medya bağımlılığının ise öznel iyi oluşu olumsuz yönde etkilediği ve aynı zamanda sosyal medya bağımlılığının sosyal ortamlardaki gelişmeleri kaçırma korkusu ile öznel iyi oluş arasında aracı rol oynadığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, yetişkinlerde sosyal medya kullanımı ve psikolojik iyi oluş ile aralarındaki ilişkilerin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Araştırmanın sınırlılıkları da göz önünde bulundurularak araştırmadan elde edilen bulgular, ilgili literatürle beraber tartışılmıştır.Öğe Deprem Sonrası Ortaya Çıkan Dayanışma Ağları ve Gerilim Hatlarının Sosyolojik Analizi: 6 Şubat Depremleri Örneği(2024) Selçuk, NurullahÖZ Depremler, neden olduğu yıkım nedeniyle dünyanın her yerinde bireyler üzerinde önemli ölçüde travmalara neden olmaktadır. Depremler, yer kabuğu hareketliliği olarak jeolojik kökenli bir faaliyet iken, toplumsal sistemin devam ettiği alanda oluşturduğu etki nedeniyle önemli sosyal sonuçları olan doğal afetlerdir. Ekonomik ve psikolojik boyutta önemli ölçüde yıkımlara neden olan bu afet, sosyal yaşam ve düzeni üzerinde oluşturduğu etkileri de göz önüne alındığında, toplumsal sistemi kökten etkileyecek değişimlere neden olmakta ve sosyolojik boyutta da önemli sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu çalışma depremin neden olduğu toplumsal değişimleri ve tahribatı, dayanışma pratikleri ve gerilim hatları çerçevesinde irdelemektedir. Dolayısıyla çalışmada, deprem sonrası toplumsal dayanışma pratiklerinin ve yönetiminin sonucundaki gerilim hatlarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremler sonucunda çeşitli illerden göç etmek zorunda kalmış 15 depremzede ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler çerçevesinde elde edilen veriler parçalanarak kodlanmış, benzer kodlar bir araya getirilerek temalar oluşturulmuştur. Yapılan değerlendirmeler; kaynakların eşit olmayan dağılımı (ya da algısı), iletişim sorunları ve ihtiyaç tespitinin etkinliği başlıkları altında yorumlanmıştır. Bu sonuçlar ve yorumlar çerçevesinde çeşitli önerilerde bulunulmuştur.Öğe Leyla ile Mecnun Televizyon Dizisinin Metinlerarasılık ve Medyalararasılık Bağlamında İncelenmesi(2024) Gençer Kızılırmak, Devrim; Arık, ŞahmuratÖz Yüzyıllara Uzanan Bir aşk Hikâyesi Olan Leyla ile Mecnun, Hem Sözlü Edebiyatta Hem De Yazılı Kaynaklarda Pek Çok Kültürde Ve Birçok Dilde Anlatılagelmiştir. Üzerine Şiir Ve Hikâyeler Yazılmış; Filmler Çekilmiştir. Bu aşk Öyküsü, Diğer Kültürler Gibi Türk Anlatı Geleneğinde De Yerini Almış; Türk Sineması Yanında Leyla ile Mecnun Adı Verilen Bir Türk Dizisine De Konu Olmuştur. Leyla ile Mecnun’un 13. Bölümü; Aynı Dönemde Farklı Bir Televizyon Kanalında Yayımlanan Ve Başka Bir Yapım Şirketine Ait Behzat Ç. Dizisinin 32. Bölümü ile Ortak Çekilir. Her iki Dizide Aynı Olay Örgüsü, iki Dizinin Kendine Mahsus Kurmaca Evreninde Birleştirilerek Aynı Karede Yer Alır. Böylece Farklı Yapım Şirketleri Tarafından Çekilen Ve Ayrı Televizyon Kanallarında Yayımlanan, Biri Polisiye Diğeri Absürt Komedi Türündeki iki Dizinin, Aynı Konuyu Ortak Çekip Farklı Kanallarda Yayınlamaları, Medyalararasılık Bağlamında Türk Dizi Tarihinde Bir ilk Olma Özelliğine Sahiptir. Bu Çerçevede iki Farklı Dizi Evreninin Ve iki Farklı Kültürel Atmosferin Tek Bir Bölümde Bir Arada Sunulması, Postmodern Anlatıdaki Çok Sesliliğe De Örnek Oluşturmaktadır. Bu Çalışmada Öncelikle Postmodernizm Ve Postmodern Anlatının Özellikleri, Metinlerarasılık Ve Metinlerarası Ilişki Kurma Biçimleri; Medyalararasılık ile ilgili Kısa Bir Değerlendirme Yapılmış; Ardından Leyla ile Mecnun Dizisinin 1, 11, 12, Ve 13. Bölümleri Metinlerarası İlişkiler Ve Medyalararasılık Bağlamında Ele Alınmıştır.Öğe Ötekileştirilmiş Beden ya da Engelliler: Sosyolojik Bir Değerlendirme(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Pangaliyeva, Zhanargul; Güngörmez Akosman, BengülBu çalışma, günümüzde ve bütün dünyada önemli konulardan biri olan engellilik meselesini ele alan teorik bir çalışmadır. Çalışmada engellilere yönelik tutumlar ve görüşler sosyolojik açıdan incelenir. Bu bağlamda bedenin ötekileştirilmesi ve yeniden inşa edilmesi üzerine konuşulan sosyal teorisyenlerin düşünceleri ele alınmıştır. Teorik kavramlarla ilgili literatür taraması yapılarak gerçekleştirilen bu çalışma, engellilere yönelik olumsuz tutumların her zaman olduğunu öne sürmüş ve bu durumu yönetim, üretim ve tüketim konuları ile ilgili değerlendirmiştir. Engelli, bedeninde belli bozuklukların olmasıyla ve bu bozukluklar sebebiyle toplumsal hayatta arka plana itilen birey olarak tanımlanmaktadır. Engellilik, her zaman insan bedeniyle ilişkili olarak yorumlandığından beden, yönetim ve üretim gibi konularla beraber, insanlığın bütün yaşam süreci boyunca tartışılan konuya dönüşmüştür. Ayrıca tarihe baktığımızda engelli kimseler hep ötekileştirilen, dışlanan, izole edilen, ölüme terk edilen bireyler olarak görünmektedir. Günümüzde ise engelli bireyler yasal olarak toplumun diğer üyeleriyle eşit haklara sahip olsa bile, engellilere yönelik olumsuz tutumlardan dolayı günlük yaşamda zorluklar çekmektedir. “Engelliler, hiçbir şey yapamayan, başkalarına bağımlı insanlar” gibi olumsuz görüşler nedeniyle engelli bireyler topluma aktif olarak katılamamakta ve yoksullukta yaşayan dezavantajlı grup içerisinde yer almaktadır. Engellilerin bu durumda yaşamasının sebebi de hasta bedenin ötekileştirilmesidir. Makalenin amacı da engelliliği bedenin ötekileştirilmesine dair tartışılan düşünceler üzerinden açıklamaktır.Öğe Georg Simmel ve Erving Goffman’da Mesafe Kültürünün Analizi(2024) Çilmi, MehmetÖZ Modern toplumlarda görünür hale gelen yalnızlaşma eğilimi, mesafe kültürünün gelişimine kaynaklık etmiştir. Yalnızlık, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olarak tarihin her döneminde deneyimlediği bir olgudur. Fakat modernitenin gelişimi yalnızlık ve yalnızlığın uyandırdığı duyguda bir farklılık meydana getirmiştir. Özellikle metropol hayatın gelişimi toplumlarda kompleks ilişkileri doğurmuştur. Bu komplekslik, mesafe kültürünün gelişim göstermesini sağlamıştır. Sosyal ilişkilerde mesafeli olmaya başlayan birey, yalnızlığı bir koruma kalkanı olarak kullanmaktadır. Görünümü artan yalnızlık, mesafe kültürü bağlamında ele alınmaya başlanmıştır. Bu minvalde; modern toplumun yükselişi ile yalnızlaşma olgusu arasında nasıl bir ilişki vardır? Mesafe kültürü bireyler arası etkileşime nasıl bir yön vermiştir? şeklinde çalışmanın sorunsallıkları belirlenmiştir. Modern dönem dekikompleks ilişkiler yalnızlığı, sosyoloji disipliniyle araştırılması gereken bir olgu olarak karşımıza çıkartmaktadır. Toplumsal yapıdaki değişimlere bağlı olarak yalnızlık, mesafe kültürü bağlamında ele alınmıştır. Simmel ve Goffman, değişen toplumsal ilişkileri mesafe kültür bağlamında ele almıştır. Değişen toplumsal şartlara bağlı olarak ortaya çıkan mesafe kültürü, Simmel ve Goffman perspektifinde ele alınmıştır. Modernitenin beraberinde getirmiş olduğu yenilikler, özellikle kentlerde yaşayan insanlar arasında bir mesafe kültürünü ortaya çıkarttığı yapılan analizler sonucunda ulaşılmıştır.Öğe Transformation of Melodrama in Turkish Cinema from Yeşilçam to the Present: The Films Innocence and Destiny(2024) Çelik, KemalABSTRACTMelodramas are dramatic works of art where the detailed character studies dominate the plot. The dialogues used inmelodramas are generally emotional, and the characters are often portrayed in stereotypical forms. Melodramas usually focus onemotions like love. As a subgenre of drama films, melodramas carry the mentioned characteristics of this genre; thus, they haveplotlines driven by powerful emotions such as love. Content-wise, melodrama films often deal with tragedies like hopeless lovestories. Characters must struggle against significant social pressures from their lovers or families. Sacrifice is a fundamental toolfor characters in this struggle. Yeşilçam melodramas adhere to the requirements of this genre. They typically revolve around anexalted love that could be noble and spiritual. Characters must fight for this love like medieval knights. The characters in thesefilms are usually unfortunate, and their mistakes turn their lives into hell. Zeki Demirkubuz, an important director of the NewTurkish Cinema, continues the tradition of melodrama as an inheritor of its themes. However, he differentiates himself fromthem in terms of how he approaches the concept of good and evil. This study examines the difference between these twounderstandings of melodrama through Demirkubuz's films "Innocence" and "Destiny" using content analysis and criticaldiscourse analysis methods. Demirkubuz’s two films selected as samples carry the general characteristics of Yeşilçam melodramassuch as exaggerated emotions, missed happiness, extremes, bipolar lives, event structures based on cause-and-effect relationships,monologue uses, music uses, while they differ from them at an important point. While Yeşilçam melodramas view humans asontologically good beings despite their mistakes, Demirkubuz's cinema accepts humans as ontologically evil beings. This study willreveal that, unlike the previous studies’ theses, Demirkubuz’s cinema places evil at the center of its films through their eventstructures, dialogues and word choices, and thus turns upside down the approach of Yeşilçam melodramas to evil.Öğe Tekno-Oruç Bir Öz Disiplin Pratiği Olabilir mi?(2024) Erdem, Ramazan; Metin, AslıÖZ Teknolojinin insan yaşamındaki kontrolsüz varoluşu zaman içerisinde bireyin teknoloji içerisinde hapsolduğu bir ilişkinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Teknoloji bağımlılığı olarak tanımlanan bu ilişkinin diğer bağımlılık türlerinde de olduğu gibi kişisel irade ve çabayla aşılabileceği öngörülmektedir. Bu araştırma, teknoloji bağımlılığının insan yaşamındaki yerini görmek ve sürece yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bir eylem araştırması olarak tasarlanan bu araştırmaya 40öğrenci katılımcı olarak dahil edilmiştir. Tekno-oruç olarak kavramsallaştırılan araştırma şeklinde, katılımcıların 7 gün boyunca akşam 21.00-23.00 arasında teknolojik aygıtlardan uzak kalması istenmiştir. 7 günlük süreç sonunda öğrencilerden yazılı olarak kalınan geri bildirim raporları incelenmiş ve doküman analizi yapılarak araştırmanın bulguları elde edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre katılımcılar teknolojinin hayatlarında olumlu ve olumsuz çeşitli etkilerinin olduklarından bahsetmişlerdir. Tekno-orucun uygulandığı zaman dilimlerinde katılımcılar yaşamlarının ve kendilerinin farkına vardıklarından, sosyalleştiklerinden söz etmişlerdir. Araştırma sonucunda katılımcılar sürecin kendileri için çok değerli olduğunu ve farkındalıklarının arttığını söylemişlerdir. Araştırma teknoloji bağımlılığına yönelik farkındalığın teknolojiden uzak kalarak arttırılması ve uygulamalı bir araştırma olması nedeniyle önemlidir.Öğe Korkunun Göstergelerinde Ölümün Mutlakiyetini Araştırmak: Kızıl Ölümün Maskesi Filmine Göstergebilimsel Bir Yaklaşım(2024) Gürbüz, Salih; Arslan, ElifÖZ Çalışmanın ana konusunu oluşturan göstergebilim, her sanat dalında olduğu gibi sinemada da filmleri anlama noktasında sıkçabaşvurulan etkili bir yöntemdir. Örtülü anlamları ortaya çıkaran göstergebilim sinema dilinin anlaşılmasını sağlayarak; filmlerianlaşılır hale getirmektedir. Bu çalışma, göstergebilim ve sinema arasındaki ilişkiyi yeniden aydınlatmak, literatüre göstergebilimselanaliz yöntemi ile yeni bir film okuması kazandırmak üzere kaleme alınmıştır. Çalışmada, araştırma nesnesi olarak seçilen 1964yapımı Roger Corman’ın Kızıl Ölümün Maskesi filmi Saussure’ün gösterge çözümlemesi ve Roland Barthes’ın anlamlandırmayöntemi temel alınarak analiz edilmiştir. Bu filmin ve yönetmenin seçilmesinin nedeni ise insanın mutlak sonu olan ölümfenomenine yönelik birçok göstergenin izleyiciye/okuyucuya film boyunca sunuluyor olması ve Roger Corman’ın ölüm ve korkutemalı filmlerde en başta gelen yönetmenlerden birisi olarak bilinmesidir. Tüm bunlardan hareketle araştırmacılar filmden bellisahneleri seçerek, yönetmenin filmde gösterge ve kodları ne şekilde kullandığını araştırmış; göstergelerin ürettiği anlamlar,çözümlenmeye ve yorumlanmaya çalışılmıştır.Çalışmanın sonunda filmde kullanılan göstergeler üzerinden açık bir şekilde ölümün mutlakiyeti ve ölümden kaçışınolmayacağı hususunun açıkça vurgulandığı değerlendirilmiş, en önemli sonuç olarak da ölümün sınıfsal bir ayrım gözetmediğigerçeğinin vurgulanıyor olması çalışmanın temel bulgularıdır.Öğe Halkla İlişkiler Rollerinde Anahtar Bir Kavram Olarak Kurumsal Sosyal Savunuculuk(2024) Ekmekçi, Zeynep; Akdağ, MustafaÖZ Halkla ilişkilerin tarihsel süreç içerisinde çeşitli rol tanımlamaları olmuştur. İlk ortaya çıktığı dönemden itibaren hedef kitlenin beklentileri doğrultusunda kendini geliştiren, değiştiren halkla ilişkiler en mükemmel olma yolunda ilerleyerek çabalar göstermektedir. Bu çabalar, hedef kitleye nasıl daha fazla faydalı olabilirim sorusuna cevap aramaktadır. Bu alandaki çabaların geldiği aşama göz önüne aldığında günümüzdeki hedef kitle, saf ya da homojen bir yapı sergilememektedir. Bu hedef kitlenin aynı konularda farklı beklentiler içerisine girebileceği anlamına gelmektedir. Alan yazında henüz yeni tanımlanmaya çalışılan kurumsal sosyal savunuculuk kavramı, halkla ilişkiler için de yeni bir ilgi alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Kavram, örgütlerin hedef kitlelerinin beklentileri doğrultusunda bazı konular üzerine aktivist bir yaklaşım belirlemelerini ifade etmektedir. Çalışma kapsamında halkla ilişkiler öğrencilerine göre bir örgütün kurumsal sosyal savunuculuk rolüne bakış açısı ve hangi konuların kurumsal sosyal savunuculuk bağlamında değerlendirilmesi gerektiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Türkiye'de 399 halkla ilişkiler öğrencisi ile yapılan çalışmada, örgütlerin sosyal, siyasal ve ekonomik konularda savunuculuk yapması gerektiği görüşü ortaya çıkmaktadır. Ayrıca baştahak ve özgürlükler olmak üzere örgütlerin toplumu etkileyen pek çok konuda toplum yararına çalışması gerektiği dolayısıyla örgütlerin kurumsal sosyal savunuculuğunun halkla ilişkilerin bir parçası olduğu ve kilit bir rol oynaması gerektiği saptanmıştır.Öğe Dimensions of Francis Fukuyama’s “The End of History” Vision in the Eastern Europe of the Post-Cold War: Reconsideration of Nationalism(2024) Aydemir, Emrah; Güner, OğuzABSTRACT Following the Second World War, the Cold War initiated a bipolar contest for superiority that would last for decades, and inthis era the Soviet Union established communist regimes in Eastern Europe. Nationalism, which the Soviet Union tried tooppress but which played a role in the delegitimization of Soviet control, became an important topic of discussion betweenauthorisation regimes and democratisation efforts in the world politics. During and after the Cold War period several thoughtswere introduced about nationalism from different perspectives. Francis Fukuyama was among the important figures who thoughtabout nationalism at that time. In his book “The End of History”, Fukuyama touched upon nationalism to explain the strugglefor recognition and argued that nationalism is a form of recognition. In this context, this article first focuses on the historicaltimeline and nationalism in Eastern Europe in the Cold War era. Then, it examines the events that took place in Eastern Europein the aftermath of the Cold War by concentrating on Fukuyama’s inferences about nationalism and seeks an answer to thereconsideration of nationalism.Öğe Eski Anadolu’da Leopar-Aslan, Boğa-Geyik Bağlamında Tanrıçanın Zoomorf Tasvirleri (MÖ 2. Binyılın Sonuna Kadar)(2024) Özgül, Evin; Kılıç, YusufÖZ Çeşitli hayvanları tasvir etme geleneği Paleolitik Çağ’da başlayıp çağlar boyunca devam etmiştir. Kültürel sürekliliğe işaret eden bu durum çerçevesinde birçok toplumda ya hayvanlar kutsal kabul edilmiş ya da bazı yerlerde onlara tapınılmıştır. Tapınılan hayvanlar arasında özellikle leopar, aslan, boğa ve geyik tanrıçanın zoomorf tasvirleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanrıçalarla ilişkili olarak betimlenen bu hayvanlar, dinsel ve mitolojik özellikleri ile dikkat çekmektedir. Neolitik Çağ’da genellikle beneklipostu ile betimlenen leopar benekleri muhtemelen doğumla ilgili bir konuya işaret etmektedir. Nitekim Boğazköy’de bulunmuşmetinlerden leoparın, Tanrıça Teteşhapi ve Güneş Tanrıçası ile yakın ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır. Anadolu’da genellikle koruyuculuğu simgeleyen ve sık sık tasvir edilen aslan ise Çatalhöyük’ten leopar benzeriyle başlayarak tanrıçayla özdeşleşen engüçlü hayvandır. Kedigillerin tanrıça ve kadın ile ilişkilendirilmesi süreklilik arz etmektedir. Öyle ki bu süreklilik siyah kedili cad ıgeleneğiyle günümüze kadar gelmiştir. Üreme, çoğalmayı sembolize eden boğa ve büyüsel bir amacı olduğu düşünülen geyik de Paleolitik Çağ’dan itibaren kutsal bir varlık olarak düşünülmektedir. Ayrıca Paleolitik Çağ mağaralarında ana tema olarak işlenen boynuzlu hayvan kompozisyonlarının sık sık resmedilmesi, bundan sonraki çağlarda -Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağı ve devamında- tarih sahnesine yerleşen bir köklü inanışın habercisidir. Dolayısıyla boğa/inek ve geyiğin mağara duvarlarında başlayan sanatsal serüveni yüzyıllar boyunca devam etmiştir.Öğe Dark Side of the Career: Reflections from an Online Discussion Platform(2024) Görgülü, Zeynep; Bozgeyikli, HasanABSTRACTCareer counseling research has neglected how workplace experiences affect employees’ careers. Therefore, this study aimed tounderstand the employees’ feelings and thoughts regarding their working life. Accordingly, this study adopted a qualitativeapproach and investigated 1928 posts by using Thematic Analysis from an online discussion platform. The research data were theentries of the platform under the title of "working life" from 2000 to 2022. These entries were analyzed by using MAXQDAsoftware. Results showed three clusters: The naïve cluster comprised expectations and skills from the beginning of working life.In naïve cluster, users expressed how different their expectations in working life from reality. The black box cluster includedworkplace deviance and poor working conditions. In this cluster, users especially expressed problems about interpersonalrelationships in the working environment. Finally, the cost cluster comprised physical, emotional, behavioral, and spiritual outputsof working life. In these outputs, users revealed their burnout, insecurity, and unhappiness. The findings were discussed from thepsychology of working theory perspective, and related literature.Öğe Türkiye’de NEET Gençliği Sorunsalına Çözüm: NEET İzleme Merkezlerinin Oluşturulması(2024) Tatar, Mehmet; Öztürk, MustafaÖZ NEET, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençleri ifade eden bir kavramdır. NEET gençliği son yıllarda birçok ülkede ve Türkiye'de bir sorun haline gelmiştir. Literatür incelendiğinde, Türkiye'de NEET üzerine yapılan akademik çalışmaların sınırlı sayıda olması bu çalışmayı gerekli kılmıştır. TÜİK verilerine göre 2014 yılında 2 milyon 914 bin olan NEET sayısı 2022 yılında 2milyon 900 bine, %24,9 olan NEET oranı ise %24,2'ye gerilemiştir. Yüksek NEET oranları, iş bulmanın daha zor olduğu anlamına gelmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, NEET gençlerin çalışma hayatındaki sorunlarını ve ihtiyaçlarını görünür kılmak ve bu konuda sorun çözücü mekanizmaları harekete geçirmektir. Heterojen bir yapıya sahip olan NEET'in oluşumunda bireyin kişisel ve fiziksel özellikleri, eğitim, aile, çevre ve işgücü piyasası gibi faktörler etkin rol oynamaktadır. Bu gençlerin doğru yönlendirilmeleri ve işgücü piyasasına girebilecek niteliklere sahip olmalarını sağlamak için sürdürülebilir politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda İŞKUR, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençleri işgücü piyasasına kazandırmak ve istihdamlarına katkı sağlamak için önemli danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Ancak NEET sadece İŞKUR'un bir sorunu değildir. NEET gençliği sorunu, ilgili tüm aktörlerin işbirliği ile çözüm bulacaktır. Bu nedenle, gençlere gerekli rehabilitasyon hizmetlerinin sağlanması için NEET izleme merkezleri kurulmalıdır. Araştırmada NEET gençlerinin topluma yeniden entegrasyonu için çözüm önerileri geliştirilmiştir.Öğe Okul Dilinin Sistematik İşlevsel Dilbilimi Çerçevesinden Gizli Müfredat Olarak Bir Değerlendirmesi: Ortaöğretim Fen Bilgisi ve Türkçe Ders Kitaplarında Sebep Sonuç İlişkilerinin Metinsel Temsili Örneği(2024) Tokaç Kan, AyşeÖZ Bu çalışmada Sistematik İşlevsel Dilbilim (SİD) teorisinin temel kavramları sunularak Türkçe okul dilinin dil bilgisel özellikleri betimlenmektedir. Okul dili ile ilgili sunulan betimlemeler eğitim müfredatlarına dair Basil Bernstein tarafından ortaya atılan yeniden bağlamsallaştırma ve gizli müfredat kavramları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Çalışmada ayrıca okul ortamına has dil kullanım usullerinin ana okulu, ilk öğretim, orta okul ve lise kademelerindeki öğrenciler için önemi genel hatları ile ortaya konulmuştur. Çalışmada orta okul kademesine odaklanılarak, bu kademenin okul başarısında ve öğrencilerin anadil gelişimindeki önemi tartışılmıştır. Ortaokul kademesinin bilim dallarının dil kullanım usullerinin öğrenciler tarafından ediminde önemli bir dönem olduğu savı ders kitaplarından örneklerle açıklanarak savunulmuştur. Ortaokul kademesinde okutulan dört adet fen bilgisi ve dört adet Türkçe ders kitabı üzerinde yapılan dil bilgisel betimleme ve analiz sunularak halihazırda kullanımda olan kitaplardaki metinlerin dil bilgisel özelliklere sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen veriler ışığında, MEB ders kitaplarındaki metinlerin hangi dil bilgisel özelliklere sahip olması gerektiğine dair değerlendirmeler ve öneriler yeniden bağlamsallaştırma, gizli müfredat ve SİD’din sunduğu kavramlar çerçevesinde sunulmuştur.Öğe Kurumsal Kalite ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar İlişkisi: Yeni Kırılgan Beşli Ülkeleri Üzerine Bir Uygulama(2024) Özgün, FergülÖZ Kurumsal kalite, ülkelerin ekonomik ve sosyal göstergelerini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Güçlü kurumların gerekliliği ve kurumsal kalitenin önemi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde de vurgulanmıştır. Yeni Kırılgan Beşli ülkeleri, büyüme potansiyelleri ile yatırım açısından cazip görülen ülkelerdir. Ancak bazı yapısal problemleri, büyüme potansiyellerini sınırlandırmaktadır. Yabancı yatırımlara bağımlılık, bu ülkelerin temel problemlerinden biri olduğu için dolaylı yatırım yerine uzun vadeli bir yatırım türü olan doğrudan yabancı yatırımları artırmayı hedeflemeleri, kırılgan yapının azaltılmasını sağlayabilir. Bu çalışmada, kurumsal kalitenin iyileştirilmesinin doğrudan yabancı yatırımların artırılmasında etkili olup olmadığı sorusuna cevap aranmış ve Yeni Kırılgan Beşli ülkelerinde doğrudan yabancı yatırımlar ile kurumsal kalite arasındaki ilişki incelenmiştir. Kurumsal kaliteyi temsilen Dünya Bankası Yönetişim Endeksi verileri kullanılmıştır. 2002-2022 yılları arasındaki veriler kapsamında panel ARDL yöntemi uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına göre doğrudan yabancı yatırımlar ile kurumsal kalite arasında uzun dönemde anlamlı bir ilişki mevcuttur. Uzun dönemde düzenleyicilik kalitesi, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve hesap verebilirlik, siyasi istikrarın sağlanması ve şiddetin olmaması değişkenlerinin etkisi pozitiftir. Hükümet etkinliği ve yolsuzluğun kontrolü değişkenlerinin ise doğrudan yabancı yatırımları uzun dönemde negatif yönde etkilediği tespit edilmiştir. Doğrudan yabancı yatırımların artması için Yeni Kırılgan Beşli ülkelerinin kurumsal kalitenin iyileştirilmesine daha fazla önem vermeleri gerektiği ifade edilebilir.Öğe İnternet Kullanıcısının Post Truth Çağdaki Rolü(2024) Balel, CerenÖZ Bugün özellikle iletişim ile siyaset bilimleri alanlarında en çok konuşulan kavramlardan olan post truth, gerçek ve gerçek olmayan arasındaki ayrımın belirsizleşmesini, yalanın sıradanlaşarak kabul edilir duruma gelmesini; olgulardan çok algıların, akıldan çok duyguların ve isteklerin; bunun da ötesinde iletilerde yalanın yaygınlaşarak sıradanlaştığı dönemi tanımlamaktadır. Ortaya ilk atıldığında yalanların açıkça görülmesine karşın kitlelerin neden yalan söylenmesini önemsenmediğini; hatta bunlara inanmayı neden seçtiğini sorgulayıp yanıtlayan, kıyıda köşede kalmış bir kavramken; 2016’da Oxford Sözlüğü’nce yılın sözcüğü seçilmesiyle ,bugün özellikle iletişim ve siyaset bilimleri alanlarında en çok konuşulan kavramlardan birine dönüşmüştür. Kavramın ortaya atıldıktan çeyrek yüzyıl sonra parlamasının nedeni, bu süreçte internetin bireysel kullanıma açılması, sosyal medya platformlarının oluşturularak geniş kitlelerce kullanılmaya başlanması ve özellikle kişiselleştirilmiş içeriğe olanak veren elektronik ağ yazılımları sayesinde oluşan internet kültürünün ortaya çıkmasıdır. İletişim araçların oluşturduğu ortam, baskın olduğu dönemin insanlarının ve o dönemde yaygın olan zihniyetin inşasında belirgin bir etkendir. İnternet kültürünün oluşmasıyla kişilerarası iletişim ve kitle iletişimi bağlamlarında görülen köklü değişimler, enformasyon üretimindeki ve dağıtımındaki rolü değişen internet kullanıcısının; post truth çağın öğelerinden birine dönüşmesine neden olmuştur. Bu makalede internet kültürünün temel öğelerinden biri olan internet kullanıcısının enformasyon dağıtımına etkisi, araç ile birey ilişkisi üzerinden irdelenerek; post truth çağdaki rolü, konstrüktivist yaklaşımla, betimsel alan analizi ile incelenmektedirÖğe Yerel Yönetimlerde Katılım Algılarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi: Kastamonu Örneği(2024) Şen, Alper Tunga; Çiftçi, AbdulgaffarÖZ Çalışmanın amacı Kastamonu ili merkezinde yaşayan vatandaşların yerel yönetim karar alma faaliyetlerine katılım algılarının tespit edilmesidir. Araştırma Kastamonu ili Merkezinde yaşayan vatandaşlara (18 yaş üstü) uygulanmıştır. Nicel araştırma yöntemleri arasında sıklıkla tercih edilen anket yöntemi ile 497 katılımcıdan veriler elde edilmiştir. Verilerin analizi SPSS 26 paket programı yardımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kullanılmış olan ölçeğin güvenirliğinin tespit edilebilmesi adına Cronbach Alfa ve KMO değerlerine yer verilmiştir. Araştırmada Kocaoğlu (2011) tarafından geliştirilmiş toplam 20 maddeden oluşan Hemşehri ölçeği (HÖ) kullanılmıştır. Çalışmada değişkenleri birbirleri ile farklılaşıp farklılaşmadığının anlaşılması adına t testi ve Anova analizinden yararlanılmıştır. Verilerin düzgün bir şekilde toplanıp analiz edilmesinin ardından katılımcıların katılım kaygılarının ortalaması ile demografik değişkenlerden olan cinsiyet, yaş, eğitim ve gelir düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Ancak diğer demografik değişkenler ve katılım algısı değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Son olarak vatandaşların katılım algılarının orta düzeyin (X=2,8) üstünde olduğu fakat yeterli katılım algısına sahip olmadıkları sonucuna varılmıştır. Çalışmanın sonuç kısmında ise yerel yönetimlerin faaliyetlerine katılımın nasıl artırılabileceği ile ilgili öneriler sunulmuştur. Bu sayede yerel yönetimlerin vatandaşlar ile daha yakın ilişkiler kurması hedeflenmektedir.Öğe Türk Giysi Kültürü ve Türkiye'de Moda Müzeciliğine Bakış(2024) Cankabal Ataoğlu, NihanÖZ Türk giyim kültürü, zengin ve çeşitli yöresel kıyafetler, dokumalar ile zengin bir kültürel miras taşımaktadır. Orta Asya’dan süzülüp gelen sanat ve giyim gelenekleri, Büyük Selçuklulara, Anadolu Selçuklularına ve Osmanlı İmparatorluğuna kadar uzanıp gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Cumhuriyet Türkiye’sine uzanan yolculukta, inkılaplar yapılmış, cumhuriyet modaları oluşmuştur. Çalışmada, Türklerin giyim kültürü ve modası üzerinde durulmuştur. Türk giyim tarihine dair ana hatlarıyla yapılan bu okumada, Türk dokuma ve giysilerinin değerine, zenginliğine, Avrupa’da ve dünyanın farklı coğrafyalarında yarattığı etkiye ve modalara, dolayısıyla önemine ve bu öneme istinaden bir kültürel miras olarak moda müzelerinde yer alma gerekliliğine değinilmiştir. Çalışmada, yazarın 2018-2023 yılları arasında Türkiye’nin farklı kentlerinde etnoğrafya, tarih, kent vb. müzelerinde, kurum ve etkinliklerde düzenlenen, giysi ve moda sergileri, yerinde ziyaretler ile içeriksel ve mekânsal olarak gözlem ve saptama çalışmaları ile izlenmiştir. Literatür taraması ile giysi ve moda sergileri, dokümanları araştırılarak bilgi toplanmış, betimsel araştırma ile çalışma verileri değerlendirilmiş, giysi ve moda sergileri içeriksel ve mekânsal olarak sınıflandırılmıştır. Sonuç olarak, sergilenmeye değer kültürel miras olan müze nesnesi dokumalar, aksesuarlar ve giysiler, yitirilmeden, yeni müzecilik çerçevesinde, sanal ortamda da içeriğiyle ve bilgi paylaşımıyla etkin olan Türk giyim tarihine ilişkin kronolojinin izleriyle ve sürekliliğiyle okunabilen, zengin müze deneyimi yaşatan, giysi, moda ve tekstil tarihi müzeleri tasarlanmalıdır.Öğe Eski Anadolu’da Leopar-Aslan, Boğa-Geyik Bağlamında Tanrıçanın Zoomorf Tasvirleri (MÖ 2. Binyılın Sonuna Kadar)(2024) Özgül, Evin; Kılıç, YusufÖZ Çeşitli hayvanları tasvir etme geleneği Paleolitik Çağ’da başlayıp çağlar boyunca devam etmiştir. Kültürel sürekliliğe işaret eden bu durum çerçevesinde birçok toplumda ya hayvanlar kutsal kabul edilmiş ya da bazı yerlerde onlara tapınılmıştır. Tapınılan hayvanlar arasında özellikle leopar, aslan, boğa ve geyik tanrıçanın zoomorf tasvirleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanrıçalarla ilişkili olarak betimlenen bu hayvanlar, dinsel ve mitolojik özellikleri ile dikkat çekmektedir. Neolitik Çağ’da genellikle benekli postu ile betimlenen leopar benekleri muhtemelen doğumla ilgili bir konuya işaret etmektedir. Nitekim Boğazköy’de bulunmuş metinlerden leoparın, Tanrıça Teteşhapi ve Güneş Tanrıçası ile yakın ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır. Anadolu’da genellikle koruyuculuğu simgeleyen ve sık sık tasvir edilen aslan ise Çatalhöyük’ten leopar benzeriyle başlayarak tanrıçayla özdeşleşen en güçlü hayvandır. Kedigillerin tanrıça ve kadın ile ilişkilendirilmesi süreklilik arz etmektedir. Öyle ki bu süreklilik siyah kedili cadı geleneğiyle günümüze kadar gelmiştir. Üreme, çoğalmayı sembolize eden boğa ve büyüsel bir amacı olduğu düşünülen geyik de Paleolitik Çağ’dan itibaren kutsal bir varlık olarak düşünülmektedir. Ayrıca Paleolitik Çağ mağaralarında ana tema olarak işlenen boynuzlu hayvan kompozisyonlarının sık sık resmedilmesi, bundan sonraki çağlarda -Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağı ve devamında- tarih sahnesine yerleşen bir köklü inanışın habercisidir. Dolayısıyla boğa/inek ve geyiğin mağara duvarlarında başlayan sanatsal serüveni yüzyıllar boyunca devam etmiştirÖğe Çanakkale-Ayvacık Halılarının Güncel Sorunları ve Kültürel Miras Turizmi Bağlamında Sürdürülebilirliğinin Sağlanmasına Yönelik Öneriler(2024) Aksoy, Aslı; Özkan, ÇiğdemÖZ Çanakkale iline bağlı Ayvacık ilçesi 15.yy.’dan bu yana, Yörükler tarafından dokunan el yapımı halı üretimleri ile tanınan bir halı merkezidir. Ayvacık ilçesi dokuma halıların yanı sıra kültürel miras açısından da zengin bir bölgedir. 1980’lerde dünya el yapımı halı pazarında önemli bir yeri olan Ayvacık halılarının üretiminde son 20 yıllık süreçte ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Bu çalışma, Ayvacık yöresinde halıcılığın günümüzdeki durumunu, halı üretiminde görülen gerilemenin sebeplerini ve halı üreticilerinin karşılaştığı güncel sorunları tespit ederek, yöreye ait büyük bir değer, bir kültür mirası ögesi, turistik bir ürün olan el halılarını sektörel bazda sürdürebilir kılmayı amaçlamaktadır .Bu çalışmada veriler, alan araştırması yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmadan elde edilen verilere göre; 2003 yılında Ayvacık’ın 34 köyünde halı dokumacılığı yapılırken, günümüzde bu sayının beşe düştüğü görülmektedir. Toplam 29 köy’de halı dokumacılığı terkedilmiştir. Halı üretiminin gerilemesindeki sebepler incelendiğinde; üretici ve üretim odaklı sorunlar, malzeme ve maliyet odaklı sorunlar, endüstriyel gelişim ve tüketici odaklı sorunlar ile pazarlama odaklı sorunlardan kaynaklandığı tespit edilmiştir.