Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Kilikya demir çağı yerleşimleri(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Korkmaz, Zafer; Zoroğlu, Kamil LeventKilikya Bölgesi'nde Erken Demir Çağı'nın başlamasında etken olan bu göç hareketi sırasında bazı yerleşim yerlerinde yaşamın aralıksız sürdüğü, bazılarında ise yerleşimin geçici olarak terk edildiği ortaya çıkarılmıştır. Erken Demir Çağında yerleşimin kesintisiz devam ettiği Tarsus Gözlükule ve Kinet Höyük gibi merkezlerin daha karasal özellikler sergilediği ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 12. yy'ın ikinci yarısından itibaren ise bölgenin tümüne yayılmış bir kültürün ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu dönemde Doğu Akdeniz ile -yoğun olmasa da- bir temastan söz etmemiz mümkündür. Ancak bu dönem için bölgede bir devletin yada beyliğin varlığına dair delil bulunmamaktadır. M.Ö. 10. yy'ın ikinci yarısından sonra ise bölgede yerel güçler etkinliklerini arttırmışlardır. Bu durumun M.Ö. 9. yy Asur belgelerinde görülmektedir. Bu dönemde bölgede Kıbrıs kültürünün etkili biçimde görülmeye başladığını ve bunun M.Ö. 8. yy'a kadar azalarak ta olsa devam ettiğini söyleyebiliriz. M.Ö. 9. yy'da Orta Demir Çağı'nın başlarında Kilikya Bölgesinde İonlar başta olmak üzere Ege'den gelen tüccarlar varlık göstermeye başlar. Antik dönem kaynaklarında Kilikya'nın "kolonizasyonu" olarak adlandırılan bu süreç M.Ö. 8. yy?da bölgede Euboeia, Korinth ve esas ?Doğu Grek? varlığı ile zirveye çıkar. Kıbrıs'la olan ilişkiler ise bitme noktasındadır. Kilikya Bölgesinin M.Ö. 7. yy'da İonia ile olan kuvvetli ticareti ve kültürel ilişkileri M.Ö. 6. yy'ın ikinci yarısından sonra Perslerin gelişi ile beraber sona erer. Bu olgunun gelişmesinde kuşkusuz ki Perslerin İonlar ile kötü ilişkilerinin etkisi de vardır.Öğe Katma değer vergisinde vergiyi doğuran olay(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Şişman, Gülden; Üstün, Ümit SüleymanVergiyi doğuran olay, vergilendirme sürecinin temel unsurunu oluşturmaktadır. Kendisine birçok hukuki sonuç bağlanan vergiyi doğuran olayın tanımlanması, vergilendirme sürecinin insan hakları ihlali olmaksızın doğru ve kanunlara uygun olarak işleyebilmesi için hayati önemdedir.Üretimden tüketime her aşamanın vergilendirildiği KDV'de, doğrudan verginin yasallığı ilkesi ile bağlantılı olan vergiyi doğuran olayın tespiti kanundaki düzenlemelerin zamana ayak uyduramaması nedeniyle oldukça zorlaşmıştır. Katma Değer Vergisi Kanunu'nda, vergiyi doğuran olay mal teslimi ya da hizmet ifası olarak belirtilmiş, kanun koyucu bazı hususların vergi dışı kalmasını engellemek amacıyla teslim ve hizmet kavramına açıklık getirmiştir. Katma Değer Vergisi Kanunu'nda teslim kavramı bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya alıcı adına hareket edenlere devredilmesi olarak tanımlanmıştır. Kanun koyucu hizmet kavramına ise çok geniş bir anlam yüklemiş bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği belirtilmiş ve gibi edatı ile de hizmet kavramının bu sayılanlarla sınırlı olmayacağını belirtilmiştir. Teslim ve hizmet kavramlarına bu denli geniş anlam yüklenmesi ve bu işlemlerin dış dünyaya özel hukuk normlarıyla yansıması vergiyi doğuran olayın tespitini zorlaştırmıştır. Bu zorlukları aşmak ve kavramın tespitini kolaylaştırmak amacıyla çalışmamızda vergiyi doğuran olay ayrıntılı olarak değerlendirilirken özelgelere ve Danıştay kararlarına da geniş bir biçimde yer verilmiştir. Uygulamada özellikle tartışmalara neden olan her bir katma değer vergisi doğuran olay açısından tespitler ve değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda teslim ve hizmet ihracı ayrıca değerlendirilmiş, vergiyi doğuran olaya ilişkin tespitlere yer verilmiştir.Öğe Mimarlıkta ve iç mimarlıkta tasarım ögesi olarak seramik pano kullanımı(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Cingöz, Alper; Köse Doğan, RabiaBu çalışmada öncelikli olarak seramik kavramı, seramiğin oluşumu ve gelişimi ele alınmıştır. Toprağın insanlık tarihindeki sürecinin ve öneminin incelenmesiyle başlayan çalışma, seramik sanatının mimarlık ve iç mimarlık disiplinleri ile birleşerek oluşan seramik eserler çalışma kapsamında Dünya ve Türkiye örnekleri üzerinden incelenmiştir. Kültürel tarihimizde önemli yeri olan Anadolu medeniyetlerindeki uygulamalardan başlayıp Selçuklu Dönemi, Beylikler Dönemi ve Osmanlı Dönemi ile devam edilerek, bu dönemlerde inşa edilen mimari yapılarda yaygın olarak kullanılan zemin ve duvar kaplama örneklerine araştırmada yer verilmiştir. Cumhuriyet Dönemi ve sonrasında Türkiye'de seramik ile ilgili süreç incelenmiş olup bu sürecin mimarlık/iç mimarlık ve seramik sanatına etkileri kısaca açıklanmıştır. Cumhuriyet Dönemi sanatçılarının eğitim amacı ile yurtdışına gönderilmesi ve sonrasında bilgi birikimlerini meslektaşlarına aktarması ile yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem ile sanatçıların seramik eserleri, cephe ve iç mekanlarda yer almıştır. Avrupa ve Türkiye'de çağdaş seramik sanatında oluşturulan seramik duvar pano örnekleri çalışma kapsamında incelenmiştir. Anadolu'nun seramik geleneğinin köklerini oluşturan ögeleri yeniden yorumlayan ve sanatçı kimlikleriyle Çağdaş Türk Seramik Sanatında anıtsal nitelikte eserleri olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nasip İyem, Erdoğan Ersen, Attila Galatalı, Jale Yılmabaşar ve Beril Anılanmert'in seramik pano çalışmaları tez kapsamında ele alınmıştır. Çalışma alanı olarak, belirlenen Türk sanatçıların eserlerinin yer aldığı Türkiye'de ilk sanat oteli olan İzmir / Swissôtel Grand Efes seçilmiştir. Otelin bahçe ve iç mekanlarında bulunan seramik duvar panoları çalışmanın örneklem alanını oluşturmaktadır. Yerinde incelenen seramik panoların gözlem formları oluşturularak otel kullanıcıları ile görüşmeler yapılmıştır. Eserlerin bulunduğu dış/iç mekân ile olan ilişkisi yerinde tespit yöntemi ile analiz edilmiştir. Mimarlık/iç mimarlık disiplininin seramik sanatı ile birleşmesi sonucunda ortaya çıkan eserlerin kullanıcı üzerindeki etkisi ve mekanla olan ilişkisi tez kapsamında incelenmiştir.Öğe Kalkınma söyleminin yapıçözümü : Postkalkınmacı bir eleştiri(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Özşahin, Mustafa Cüneyt; Çalış, ŞabanBu çalışma 1990'lar sonrası kalkınma literatüründe etkili olan ve postmodern ve postyapısalcı kuramlardan yararlanarak kalkınmayı bir söylem olarak okuyan post kalkınmacılığı temel araştırma sorunsalı olarak saptamıştır. Bu bağlamda, kalkınmayı yapı çözüme uğratmak amacıyla, post kalkınmacılığın ortaya koyduğu temel argümanlar ve post kalkınmacılığa yönelik eleştiriler dile getirilmiştir. Tüm bir kalkınma söylemini eleştiren post kalkınmacılar evrenselci kalkınma politikalarını reddederek yerel ve geleneksel öğeleri ön plana çıkarmışlardır. Tez çerçevesinde kalkınma kavramının tarihsel kökleri ve gelişiminin yanı sıra başta modernleşme ve bağımlılık kuramları olmak üzere kalkınma literatüründe belirleyici olan diğer yaklaşımlar da araştırılmıştır.Öğe Kadıoğlu Şeyh Mehmed ve İnşirahu's-Sadr mesnevisi(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Albayrak Sak, Vesile; Sevgi, Ahmetİnşirâhu's-Sadr, 1578'de Kadıoğlu Şeyh Mehmed tarafından yazılmış bir eserdir. Ne yazık ki Kadıoğlu Şeyh Mehmed ve eseri hakkındaki bilgilerimiz yok denecek kadar azdır.Eserlerindeki bilgilere göre Kadıoğlu Şeyh Mehmed, müderris olup III. Murad döneminde yaşamıştır. Siroz'da ikamet ettiğini, Arapça ve Farsça'yı çok iyi bildiğini ve Şeyhî mahlasını kullandığını İnşirâhus-Sadr'dan öğrenmekteyiz. Attar ve Mevlana'ya olan sevgisi de yine eserinde açıkça görülmektedir.İnşirâhus-Sadr, Doğu edebiyatında kaynak eser olma özelliğine sahip Attar'ın Mantıku't-Tayr'ının manzum tercümelerinden biridir. Mantıkut-Tayr'ın edebiyatımızda 14. yüzyıldan başlayarak 17.yüzyıla kadar her yüzyılda tercüme ve benzerleri yazılmıştır.Gülşehrî'nin Mantıku't-Tayr (1317)'ı, Ali Şir Nevâî'nin Lisânü't Tayr (1498/1499)'ı İran'lı Şemsî'nin Deh Murg (1514)'u, Zaîfî'nin Gülşen-i Simurg (öl. 1559)'u, Ârifî Mehmed'in Ravzatü't Tevhid (öl.1563)'i, İbrahim Gülşenî'nin Simurg-nâme (öl.1533)'si, Şemseddin Sivasî'nin Gülşen-âbâd (öl. 1595)'ı ve Fedâî Dede'nin Mantıku'l-Esrâr (öl. 1635)'ı bu eserlerdendir. Mesnevî nazım şekliyle kaleme alınan İnşirâhu's-Sadr 16. yüzyılda yazılmış olup vahdet-i vücût temasını işlemektedir.Bütün kuşların bir araya toplanıp yeryüzündeki hiçbir yerin yöneticisiz olmadığını ifade edip padişahsız kalmayacaklarını belirtmelerinden sonra padişahlarını arayıp bulma istekleriyle ana hikâye başlatmakta Hüthüt'ün kılavuz seçilmesi, yol meşakkatleri, kuşların itirazları, aşılması gereken yedi vadi (istek, aşk, marifet, istiğnâ, tevhit, hayret, fakr u fenâ) ile ana hikâye devam etmektedir. Sonuçta yüzlerce kuşun çıktıkları bu yolda meşakkatlerine katlanamayanlar telef olurken otuz kuş bu zorlukları aşıp simurg'a ulaşmaktadır. Allegorik bu eserde kuşlar sâlikleri yani hakikat yolcularını, hüthüt kılavuzlarını yani mürşidi, Simurg'da Allah'ı temsil etmektedir. 4886 beyitlik eser III. Murad'a sunulmuştur. Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün aruz kalıbıyla yazılan eser 30 bölüm, 160 hikâye 12 temsilden müteşekkildir.Vahdet-i vücût temasını ele alan, temsilî ögelerle işlenen ana hikâye ve yine didaktik mahiyetteki diğer hikâyelerle zenginleştirilen dînî-tasavvufî bu eserde Kadıoğlu Şeyh Mehmed sadece konuya bağlı kalmakla yetinmemiş Attar'ın eserinden her yönüyle yararlanarak (vezin, kafiye, kelime kullanımındaki tercihler ile) tercüme bir eser ortaya koymuştur. Kısacası İnşirâhu's-Sadr, 16. yüzyılda Kadıoğlu Şeyh Mehmed tarafından yazılmış bir Mantıku't-Tayr tercümesidir.Öğe Türk Hukukunda bilgi edinme hakkının sınırları(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Zengin, Mehmet Ali; Atar, YavuzBilgi edinme hakkının hukukumuza girişi oldukça yeni olmakla birlikte yoğun bir ilgiyle karşılanmıştır. Çünkü bu hak çoğu kez yönetimin şeffaflaşmasıyla, demokratik katılımın sağlanmasıyla, iktidarın sınırlandırılması ve denetlenebilmesiyle bağlantılı olarak düşünülmüştür. Bu nedenle bilgi edinme hakkıyla ilgili bugüne kadar pek çok çalışma yapılmıştır. Ancak bu hakkın kullanımı her şeyden önce sınırlarının tam olarak tespit edilmiş olmasına bağlıdır.Öğe Bilişim alanında suçlar(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) Demircan, Tunç; Cin, Mehmet OnursalBir yüksek lisans tezi olan bu çalışmanın konusu "Bilişim Alanında Suçlar"dır. Fakat öngörüleceği gibi bu çalışmaya özellikle "Bilişim Suçları?" başlığı koyulmamıştır. Çünkü bu kavramla gerek bilişim sistemine karşı gerekse bilişim sistemi vasıtasıyla işlenen suçlar sözkonusu olacaktı. Dolayısıyla yüksek lisans tezi doktora tezine dönüşecekti. Bu çalışmada sadece bilgisayara karşı işlenen suçlar incelenmiştir. Bilgisayar vasıtasıyla işlenen çocuk pornografisi, dolandırıcılık, sahtekarlık, banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması inceleme alanının dışındadır. Bu çalışma iki bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde bilişim, bilişim alanı, bilgisayar, veri, program gibi teknik bilgi gerektiren kavramlar incelendi. İkinci bölümde ise eski ve yeni ceza konularındaki düzenlemeler ve ilgili Yargıtay kararları ayrıntılı olarak ele alındı. Yeni TCK'nun bilişim alanında suçlar kısmına, Budapeşte'de imzalana "Convention On Cyber Crimes?" kaynak oluşturmuştur. Bu çalışmada kanun maddelerinin ilgili olduğu Siber Suç Sözleşmesindeki maddelere de yer verilmiştir. Son olarak da uluslararası alandaki düzenlemeler ve yeni bilişim taslağına değinilmiştir.Öğe 1838-1841 yıllarında Sivas'ta aile hayatı(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Hizmetli, Zehra; Muşmal, HüseyinToplumların ekonomi, siyaset, eğitim, din gibi temel kurumlarının yanında en temel öğelerinden biri de aile'dir. Her toplum gibi Osmanlı toplumunun temelini de insanlığın başlangıcından itibaren var olan aile oluşturur. Osmanlı toplumunun aile yapısını inceleyerek toplumdaki sosyal yaşantı ve ekonomik durum hakkında fikir edinilebilmektedir. Bu araştırmada bir Osmanlı şehri olan Sivas'ta 1839-1841 yıllarında aile yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sivas'ın incelenen dönemde tarihi, yönetimi, ekonomisi ve eğitimi hakkında genel bilgiler verilerek ailenin işlevini sürdürdüğü mahalle ve evler anlatılmıştır. Dönemin demografik yapısı ise Müslüman ve Müslüman olmayanların sayısına göre açıklanmıştır. Nişan süreciyle başlayıp evlilik ile sonuçlanan aile oluşumu, boşanma ya da ailede ölümlerle dağılma sürecine girebilmektedir. Sivas'ta aile konusu irdelenirken, kişilerin eş ve çocuk sayıları hakkında bazı veriler elde edinilmiştir. Buna göre çok eşlilik durumunun, farklı Osmanlı şehirleri için yapılan araştırmalarda daha az oranda bulunmasına rağmen, Sivas'ta %19.7 olduğu saptanmıştır. Çok eşli olanların sahip oldukları çocuk sayısına bakıldığında bu durumun çocuk sahibi olma oldukları çocuk sayısına bakıldığında bu durumun çocuk sahibi olma isteğinden kaynaklandığını söylemek mümkündür. Ailelerin sahip olduğu çocuk sayısının ise çoğunlukla 1-4 arasında olması, daha XIX. Yüzyılda Osmanlı toplumunda nüfus planlaması yapıldığını düşündürmektedir. Sivas'ta mal varlığı fazla olan kişiler bulunmakla birlikte genellikle ailelerin çoğunluğu, 1000-5000 kuruş arasında mal varlığına sahiptir. Ailelerin ekonomik durumlarının dışında sahip olduğu eşyalarda farklılaşmaktadır. Ölen kişilerin bıraktığı eşyaların listelendiği kayıtlar bu konuda fazlaca bilgi taşıdığı gibi aile kapsamında olan pek çok konuda önemli veriler sunmaktadır.Öğe Küreselleşme sürecinde gelişmekte olan ülkelerde uluslararası sermaye hareketleri ve makroekonomik etkileri: 2001-2006 Türkiye örneği(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Mangır, Fatih; Ay, Ahmet1980 sonrası dönem gelişmekte olan ülkeler için dışa açık ekonomik politikaların uygulandığı ve büyümelerinin sürdürülmesi için uluslararası sermaye hareketlerinin önem kazandığı bir süreçtir. 1970'lerin sonunda yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal olumsuzluklar ve gelişmeler sonrası Türkiye'de ithal ikameci sanayileşme stratejisi terk edilmiştir. Türkiye ekonomisinin dış dünya ile liberalizasyonu 24 Ocak 1980'de uygulanan ekonomik reformla başlamıştır. 1989 yılında ise uluslararası sermaye hareketleri serbest bırakılmıştır. Ekonominin finansal kanallarını dış dünyaya entegre edebilmek ve düşük tasarruf sorununu çözebilmek adına ülkeye çekilen uluslararası sermaye, mali sektörü rahatlatmış ancak ülke ekonomisi dünyada meydana gelen gelişmelere oldukça duyarlı hale getirmiştir. Türkiye ekonomisinde uluslararası sermaye bolluğu içerisinde yatırımcılar yüksek faiz düşük kur uygulamasından dolayı yüksek karlar elde etmişlerdir. Türkiye ekonomisi bu yapıdan etkilenerek 1990'lı yıllardan sonra finansal krizlerle karşı karşıya kalmıştır. 2001 sonrası uygulanan istikrar programı ile enflasyon ve bütçe dengelerindeki olumlu gelişmeler ve serbest kur politikaları bu kırılgan yapıyı nispeten azaltmış, sürdürülen istikrarlı büyüme sonrası uluslararası sermaye girişleri hız kazanmıştır. Bu çalışma da, uluslararası finansal liberalizasyon kapsamında gelişmekte olan ülkelerdeki liberalisazyon süreci ve uluslararası sermaye hareketlerinin makro ekonomik etkileri analiz edildikten sonra, Türkiye'de 2001?2006 yılları arasında uluslararası sermaye hareketlerinin makro ekonomik etkileri çoklu regresyon ve VAR ayrıştırması ile test edilmiştir.Öğe Arkeolojik sualtı araştırmacılığına giriş için eğitim metodolojisi(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Öniz, Hakan; Tırpan, Ahmet AdilSualtı Arkeolojisi için gerekli metodlar detaylarıyla yeni bir bakış açısıyla ele alınmıştır.Öğe İnternette pazarlama ve etkileşimlilik kavramı: Yüksek etkileşimli internet sitelerinin satın alma davranışı sürecindeki yeri ve önemi(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Dikener, Orhan; Şimşek, Gökselİnternet bir tüketicinin bir ürünü eşzamanlı olarak görebildiği, detaylı bir şekilde inceleyebildiği ve anında ürünü satın alabildiği yegane etkileşimli iletişim aracına dönüşmüştür. Tüketiciler 3 boyutlu olarak görselleştirilmiş ürünlerle etkileşirken psikolojik ve duygusal durumlar geçirdiklerinden, sanal bir deneyim inandırıcı bir doğrudan deneyimin yerini alabilmekte ve karar almayı geliştirerek müşteri öğrenmesini kolaylaştırabilmekte ve satın alma davranışında belirleyici bir etken olabilmektedir. Bu bağlamda internetin geleneksel basın ve yayına göre daha güçlü bir araç olarak hizmet etme gücü vardır. Sanal deneyimde bilginin kontrol imkânının fazla olması tüketicinin karar verme niteliğini ve bilgisini geliştirmektedir.Öğe Güç yetirilemeyenin teklifi(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1987) Koyuncu, Süleyman; Toprak, Süleymanİnsan, yaratılış itibarıyla varlık dairesinin merkeziyet noktasında bulunmakta ve kâinat ile alakadar olmaktadır. Allah, bütün varlık adına ibadeti kabul eden ve her şeyin kendi hizmetine verildiği insanı elbette gayesiz ve sorumsuz olarak başıboş bırakmamıştır. Varlık içinden özellikle insanı seçmiş, onu teklifle mükellef kılmış ve İlâhî hitâba karşı muhatap ittihaz etmiştir. İnsana yapılan bu teklifin sırrı ve sebebi nedir? Ölçüsü nedir? Dayanağı nedir? İnsan nelerle mükellef tutulmuştur? Neden başka varlıklar değil de madde âleminde sadece insanlar mükelleftir? İnsan, neleri yapabilir, neleri yapamaz? Teklifte zulüm ve cebir var mıdır? Teklif rahmet midir, yoksa meşakkat midir? gibi birçok soruya kelâm ilminin yanı sıra Kurân-ı Kerim ve sünnet ekseninde bu çalışmada cevap aranmıştır.Öğe Geleneksel yazmacılık sanatı ve kullanılan motifler(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Aktürk, Mehmet; Nas, EmineDünya tarihinde tekstil sanatlarının tam olarak nerede ve ne zaman başladığına dair bilgiler kesin değildir. Bir yüzey süsleme tekniği olan geleneksel kumaş baskı sanatları dünya sanat tarihinde yer edinmiş ve ülkemizde de geçmişi olan bir halk sanatı olarak yapılagelmiştir. Tekstil alanında yer alan ahşap baskı sanatının da günümüze ulaşan arkeolojik bulguları bu sanatın dünya üzerinde birçok bölgede var olduğunu kanıtlamaktadır. Her kültür bu sanatı kendi içerisinde yorumlamış, kendi yöntemlerini, kalıplarını, motiflerini, geliştirmiştir. Ahşap baskı sanatı bizim kültürümüzde ise yazmacılık olarak gelişmiş, atölyelerde üretilen ürünler evlerde farklı şekillerde kullanılmış ve Anadolu'nun birçok bölgesinde var olmuştur. Özellikle Tokat, Gaziantep, Bartın, Kastamonu, Zile, Amasra, Ankara, Hatay, İstanbul ve Diyarbakır'da gelişme göstermiştir. Geçmişten günümüze ulaşan geleneksel yazmacılık tekniklerini, yapım aşamalarını, kullanılan araçlar ve gereçleri, kullanılan kalıpların çeşitlerini, kalıpların yapım aşamalarını ve kalıplarda kullanılan motifleri detaylı bir biçimde incelemek amacıyla Tokat, İstanbul, Mardin il merkezlerine Midyat ve Alanya ilçe merkezlerine gidilmiştir. Günümüzde bu sanatı yaşatmaya çalışan ve bu alanda özgün eserler vermeye çalışan kişilerin var olması kültürümüz açısından önem taşımaktadır. Çalışmada yazmacılık sanatı ele alınmış, kullanılan araçlar ve gereçler, yapım aşamaları detaylı bir şekilde verilmiştir. Gidilen merkezlerde yerinde gözlem-inceleme, karşılıklı görüşme veri toplama teknikleri uygulanmıştır. Toplanan veriler değerlendirilerek ve düzenlenerek, incelenen kalıplar kataloglanmıştır.Öğe Arkeolojik veriler ışığında Neolitik Çağ'dan demir çağı sonuna kadar Akarçay Havzası'nın batısı (Afyonkarahisar il merkezinin kuzeyinden İhsaniye çevresine kadar)(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Çetin, Fatma; Koçak, Özdemir; Baytak, İsmailArkeolojik Veriler Işığında Neolitik Çağ'dan Demir Çağ Sonuna Kadar Akarçay Havzası'nın Batısı İç Anadolu ile Ege bölgeleri arasında önemli bir konumda olan Afyonkarahisar erken dönemlerden itibaren iskan edilmiştir. Afyon il sınırları içerisinde bulunan Akarçay Havzası da İç Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgelerinin birleştiği kesimde 120 km uzunlukta 20 km genişlikte bir kapalı havzadır. Akarçay Havzası'nın batısı ise Afyon il merkezi ile İhsaniye ilçesi ve çevresi arasındaki bir kısmı dağlık bir kısmı ovalık olan alanı kapsar. Buradaki önemli dağlar, İlbulak Dağı, Şaphane Dağı, Ağın Dağı ve Kumalar Dağı'nın kuzey- kuzeybatı ucudur. Bölgede Akarçay'ı besleyen önemli akarsular da Nacak Deresi, Gazlıgöl Deresi ve Seydiler Deresidir. Özellikle 2017 yılından itibaren sürdürülen yüzey araştırmaları sonucunda bu bölgede 22 adet höyük tespit edilmiştir. Bu höyükler üzerinde çanak çömlek, taş, kemik, metal ve pişmiş toprak parçalar olmak üzere çeşitli buluntular tespit edilmiştir. Bu buluntulardan bahsedilen dönemlerin anlaşılması adına çanak çömlek buluntular toplanıp incenmiştir. İncelenen çanak çömlek parçalarının bölge içi ve bölge dışı kültür gruplarıyla karşılaştırması yapılmıştır. Yapılan karşılaştırmalar sonucunda bölgede Neolitik Çağ'dan Demir Çağ sonuna kadar gerek bölge içi gerekse bölge dışındaki yerleşme ve çanak çömlek kültürleriyle farklı etkileşimler ve benzerlikler olduğu görülmüştür. Yerleşmeler arasında konumu, büyüklüğü ve buluntularıyla bölgenin yönetim merkezleri olabilecek höyükler tespit edilmiştir. Bunlardan biri de Ablak Höyük yerleşmesidir. Bu yerleşme üzerinde pişmiş toprak bulla ele geçirilmiş olup bu da yönetim merkezi olduğu düşüncesini kanıtlar niteliktedir. Ayrıca araştırma bölgesinde farklı yol güzergahları tespit edilmiştir. Bunlar birincisi Ablak Höyüğün üzerinda bulunduğu Eskişehir Yazılıkaya Platosu'na varan buradan da Marmara Bölgesine uzanan yol güzergahıdır. Bir diğer yol güzergahı da kavşak noktada Bayram Bucağı yerleşmesi üzerinden Kütahya Aslanapa'ya gider. Ayrıca Bayram Bucağı'ndan Gazlıgöl'e giden buradanda Yazılıkaya Platosu'na ulaşan bir güzergah daha bulunur. Tespit edilen yerleşmeler, büyüklükleri, konumları, incelenen buluntuları, yapılan karşılaştırmalar sonucunda çevre kültürlerle olan benzerlik ilişkileri ve yol güzergahlarına baktığımız zaman araştırma bölgesinin ele alınan dönemler içerisinde son derece önemli ve canlı bir bölge olduğu ortaya çıkar.Öğe Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ndeki BY936 numaralı şiir mecmuası ve MESTAP'a göre muhteva tablosu(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Limon, Sevgi; Tunç, SemraBu çalışma, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ndeki BY936 numaralı mecmuanın transkripsiyonlu metni, içindeki şiirlerin kaynaklarla karşılaştırılması ve MESTAP'a göre muhteva tablosundan oluşmaktadır. Mecmuada biri eski diğeri yeni rakamlarla yazılmış iki varak numarası vardır. Eski numara 58. varaktan başladığından eksik görünen mecmua, yeni numaralara göre 115 varaktır. Yazılar harekesiz ve nesih (birkaç varakta talik ve nestalik) tarzda yazılmıştır. Mürettip ve tertip tarihiyle ilgili bir bilgi yoktur. Şairlerin yaşadıkları yüzyıllar ve tarih şiirleri göz önüne alındığında mecmuanın 17. yüzyıldan sonra derlenmiş olabileceği düşünülmektedir. Mecmuada 577 şiir bulunmaktadır. Bunlardan 457'si tespit edilen 115 şaire ait olup 121'inin şairi tespit edilememiştir. Tespit edilebildiği kadarıyla en fazla 16.yüzyıldan olmak üzere 13, 14, 15 ve 17. yüzyıldan şairlerin şiirleri bulunmaktadır. Şiirlerin çoğunluğu dini/ tasavvufi niteliktedir. Hem Halk Edebiyatı hem Divan Edebiyatı nazım şekli ve türlerinde şiirler bir arada yer almaktadır. Şiir, şair ve tür açısından zengin olan, meşhur şairlerin kaynaklarda yer almayan şiirlerini barındıran ve kaynaklardaki eksiklikleri tamamlayan mecmua, ilgili alanlara katkı sağlayabilecek niteliktedir.Öğe Parlamenter bağışıklıklar(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Janabi, Firas Makki Abed; Bayraktar, TuğbaParlamenter bağışıklıkların amacı millet meclisi üyelerini ayrıcalıklı ve hukukun üstünde bir sınıf haline getirmek değil, yasama görevini özgür, korkusuz ve bağımsız iradeleriyle yerine getirebilmelerin sağlamaktadır. Parlamenter bağışıklıklar yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığını içermektedir. İngiltere, Fransa, ABD, Irak ve Türkiye gibi ülkelerde yasama sorumsuzluğu, milletvekillerinin parlamentodaki oy, söz ve düşüncelerinden sorumlu olmadıkları anlamına gelmektedir. Bunu engelleyen bir karar olmadıkça milletvekilleri bu sözleri Meclis dışında tekrarlanmasından da sorumlu değildir. Türkiye, Fransa ve Irak gibi ülkelerde yasama dokunulmazlığı sadece cezai alanda geçerlidir. Bu ülkeler Kıta Avrupası hukuk sistemine tabidir. Bu ülkelerde kamu hukuku ile özel hukuk ayrımı vardır. Bu ülkelerde özel hukuk kapsamındaki işlem ve eylemlerinden dolayı meclis üyelerine tanınmış bir dokunulmazlık yoktur. İngiltere ve ABD ise Anglosakson hukuk sistemine tabidir. Bu ülkelerde yasama dokunulmazlığı sadece hukuk alanında geçerlidir. Başka bir ifadeyle bu ülkelerde yasama dokunulmazlığı milletvekillerini cezai işlemlere karşı değil, yalnızca hukuki işlemlere karşı korumaktadır.Öğe Lizbon sonrası Avrupa Birliği'nin ortak dış-güvenlik politikası(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Demirbaş, İlyas Ferhat; Mangır, Demet ŞefikaBu çalışma, Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikasını üç ana evreyle değerlendirilmektedir. İlk evrede, ODGP'nin dönüşümü bir sürekliliği ifade ettiği için analizi kolaylaştırmak amacıyla İnşacı ve Hükümetlerarasıcı bakış açılarından yararlanılmıştır. Bu bağlamda Avrupa Kimliği ve öğrenme süreçlerine özel bir önem verilmiştir. Böylece Lizbon Anlaşması'nı oluşturan tarihsel sürecin anlaşılması hedeflenmiştir. Yüksek hedefler içeren Anayasal Anlaşma sürecinin Lizbon Anlaşması ile sonuçlanması değerlendirilen ikinci evreyi oluşturmuştur. Bu kapsamda Lizbon'un oluşturduğu yeni mimarinin detaylı incelenmesine yer verilmiştir. Üçüncü evrede ise Lizbon sonrası dönemde yaşanan küresel krizler karşısında AB'nin kendisini nasıl konumlardığı analiz edilmiştir. Farklı bölgelerden seçilen örnek olaylar geniş bir araştırma çerçevesi ve değerlendirme alanı oluşturmuştur. Lizbon'un yeni yapıları Yüksek Temsilci ve ADES bu geniş arka planının değerlendirilen en önemli aktörleri olmuştur. Bu çalışma AB'nin ortak paydada sahip olduğu kimlik, kültür ve coğrafya gibi pek çok kavrama rağmen hükümetlerarası gücün son anlaşmayla pekiştiği sonucuna varmıştır. Üye devletlerin gücünün Birlik düzeyinde aşılamaması, yeni aktörlerin kendilerine alan bulmasını zorlaştırmıştır. Sui generis yapı, yumuşak güç etkisi, yetenek-beklenti boşluğu ve Brexit AB için yeni meydan okumaları beraberinde getirmiştir. Küresel düzeyde AB'ye yüklenen anlamlar, tarihsel akış içindeki dönüşümlerin değerlendirilmesi Birliğin geleceğini nasıl öngöreceğimiz konusunda ipuçları vermektedir. Birliğin evrimi, sadece kurumlarını ya da üye ülkeleri değil küresel güç dengelerini de doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. .Öğe Geleneksel mimaride ekolojik ilkelerin sürdürülebilirlik açısından değerlendirilmesi: Ormana köyü örneği(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Kılıç, Nurseda; Karakul Türk, Özlem21.yüzyılda teknolojik, kültürel ve ekonomik alanda yaşanan gelişmeler toplumsal yaşam ve yapılı çevrelerde değişikliklere neden olmuştur. Hızlı değişim süreci ile artan nüfus yoğunluğu, doğal kaynakların ve enerji kaynaklarının azalmasına neden olmuştur. Yapılı çevrelerde hızlı değişim süreciyle yaşanan köklü değişimlere ve kaynakların tükenmesi eğilimine karşı, değişim sürecinin olumsuz etkilerini en aza indirgemek için; çağdaş mimarlık tartışmaları içinde "sürdürülebilir mimarlık" kavramı ortaya çıkmıştır. Literatürde "Sürdürülebilirlik" kavramı daha çok çağdaş mimarlıkla ilişkileri çerçevesinde incelensede; bu kavram son yıllarda yüzyıllardır süren yapı geleneğinin ürünü olan geleneksel mimariyle ilişkileri açısından da incelenmektedir. Geleneksel mimarlık, yaşanılan çevrenin koşulları düşünülerek yapı ustalarının bilgi ve becerileri ile tecrübe ettikleri malzeme ve yapım teknikleriyle birlikte inşa edilen yapılardan oluşmaktadır. Son dönemde artan nüfus yoğunluğu, enerji kaynaklarının tükenmesi gibi etkenler yapı maliyetlerinin artışına sebep olurken; geleneksel mimaride ise yapım yöntemleri farklılaşsa bile, yakın çevredeki doğal kaynaklar, yapı ustalarının bilgi, becerileri ve yerel malzeme kullanımının bu maliyeti düşürme açısından önemi vurgulanmaktadır. Bu çalışma, geleneksel mimarinin ekolojik ilkelerinin tartışılmasını ve alan çalışması olarak seçilen Ormana Köyü örneğinde ekolojik ilkelerin sürdürülebilirlik açısından değerlendirilmesini amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında, Ormana Köyü'nde bulunan geleneksel mimarlık ürünleri olan "Düğmeli Evler"in ekolojik ilkeleri belirlenerek, yeni yapı ve restorasyonlarda sürdürülebilirliklerine yönelik bir yaklaşım geliştirilecektir. Çalışmanın yöntemi, literatür araştırması, arşiv araştırması ve alan araştırmasına dayanmaktadır. Bu çalışmada Ormana Belediyesi arşivi ve literatür kaynaklarından derleme ve ön çalışma yapıldıktan sonra; Ormana Köyü'nde alan araştırması kapsamında mimari tespitler yapılmıştır. Alan araştırması kapsamında, "mimari belgeleme" ve "fotoğraflı belgeleme"nin yanı sıra halk bilim yöntemleri de kullanılarak; muhtar ve bir yapı ustasıyla mülakatlar yapılmış; geleneksel mimarinin ekolojik yönlerinin tespitine yönelik incelemeler yapılmıştır. Mimari incelemeler kapsamında, geleneksel konutlar arasından seçilen üç yapı, mimari özellikleri ve yapım teknikleri açısından incelenerek planları çizilmiştir. Literatür araştırmasıyla ortaya konulan kuramsal çerçeve, yapılan mülakatlar ve mimari incelemelerden edinilen bilgiler birlikte değerlendirilerek, Ormana evlerinin ekolojik ilkeleri ortaya konulmaktadır. Bu üç ev, ekolojik ilkeleri açısından karşılaştırılmalı olarak değerlendirilerek, bu ilkelerin yeni yapı ve restorasyonlarda sürdürülebilirliğine yönelik bir tartışma ortaya konulmaktadır. Sonuç olarak, geleneksel mimarinin ekolojik ilkelerinin sürdürülebilirliğine ilişkin yaklaşımlar geliştirilmektedir.Öğe Artificial intelligence and global relations: The case of China-USA competition(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Val Sanchez, Kari̇na Veronica; Çalış, Şaban H.The United States (US) competes with China to preserve its supremacy in different spheres. Technological competition is the most intense because of its linkage with military and economic might. As a dual-use technology, artificial intelligence (AI) impacts both spheres; hence, the US strives to maintain its leadership in AI because this technology represents a means of securing the country's supremacy. Meanwhile, China published its AI strategy in 2017; two years later, the US published its own. AI is expected to be important for defining the future economically, militarily, and socially, thereby altering US–China relations. The US is the current AI leader, but China has stated its intent to overtake the US by 2030. Although the objective is clear, it is very ambitious as the US is prepared to compete. In this thesis, the central theme is developed under the strategic competition framework to analyze the fundamentals of the US–China relationship and the countries' involvement in the technological competition in which AI is one of the primary technologies of interest. The economic, social, and military motives are examined to understand both countries' rationale for pursuing AI. In the final part, the drivers of AI development (e. g., talent, data, enterprise, research, adoption, and hardware) are compared to comprehend a country's AI capabilities.Öğe İlköğretim II. kademe sosyal bilgiler dersi tarih konularının öğretiminde, öğretmen ve müfettiş görüşlerinin değerlendirilmesi (Konya ilköğretim okulları örneğinde)(Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003) Kurtulgan, Kürşat; Köstüklü, NuriEğitim ve öğretim, toplumun ihtiyaç duyduğu insanı yetiştirme faaliyeti olarak tanımlanır. İnsan ise, duygusu, inancı, bilgisi, fikri, sözü ve davranışı ile bir bütün olarak kabul edilmeli ve bu bütünlüğün eğitimde de dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim ilk, orta ve yüksek öğretim kademeleri için hazırlanan programlarda amaçlar, bu bütünlük doğrultusunda bilişsel, duyuşsal ve devinimsel seviyelerde ayrı ayrı tespit edilmiştir. Türk Milli Eğitimi'nin temel amaçları etrafında gelişen bu hedeflerin esası, fertlere istenilen bilgi, duygu ve davranışları kazandırmaktır. Fakat uygulanan öğretim programları neticesinde öğrencilerin belirlenen hedeflere ulaşma yani istendik davranış kazanma düzeyi, bugün eğitimimizin önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu araştırmanın temel amacı, ilköğretim okulları 2. kademesinde 6. ve 7. sınıflarda okutulan Sosyal Bilgiler dersi Tarih konularının öğretiminde, öğretmen ve müfettiş görüşlerine başvurarak değerlendirme yapmaktır. Değerlendirmede, Konya Merkez İlköğretim okullarında görev yapmakta olan Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünde görev yapmakta olan müfettişlerin görüşlerine başvurulmuştur.