Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 7321
  • Öğe
    Gastronomi turizminin mutfak şeflerinin bakış açısıyla değerlendirilmesi: Konya örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Şen, Hikmet Can; Bulut Solak, Birsen
    Konya, kültür ve inanç turizmi açısından önemli bir destinasyon olup, özellikle Mevlâna ve Ateşbaz-ı Veli türbeleriyle dikkat çekmektedir. Bunun yanı sıra, zengin mutfak kültürü ile Türk gastronomi tarihinde önemli bir yere sahip olan Konya ili, Selçuklu ve Mevlevi mutfak kültürünün etkileri ile gastronomi turizmi açısından büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen gastronomi turizmi yeterince gelişme gösterememiştir. Araştırmanın amacı, Konya'nın gastronomi turizmi açısından daha cazip bir destinasyon haline gelmesine yönelik somut öneriler sunmaktır. Konya'da faaliyet gösteren otel ve restoran şefleriyle yapılan görüşmeler sonucunda, ilin gastronomi turizmi potansiyeli, yöresel yemeklerin turizme katkıları ve sürdürülebilir turizm ilkeleri doğrultusunda yapılması gerekenler değerlendirilmiştir. Araştırma, nitel yöntemlere dayalı durum çalışması deseniyle gerçekleştirilmiş olup, veri toplama sürecinde doküman analizi, saha gözlemi ve görüşme teknikleri kullanılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen veriler incelendiğinde, Konya'nın gastronomi turizmi potansiyelini değerlendirmek amacıyla, 18 şefle yapılan görüşmeler yapılmıştır. Yapılan görüşmeler sonucunda katılımcılar, Konya mutfak kültürünün Mevlevi ve Selçuklu mutfağının etkileriyle şekillendiğini vurgulamış; etli ekmek, bamya çorbası ve tirit gibi coğrafi işaretli ürünlerin menülerde ön plana çıktığını belirtmişlerdir. Şefler, yemek reçetelerine sadık kalınarak mutfak kültürünün korunabileceği ve aşçı yardımcısı eğitimine önem verilmesi gerektiği görüşündedir. Ayrıca, yerel ürünlerin otel menülerinde de yer almasının, gastronomi festivallerinin düzenli gerçekleştirilmesinin ve uluslararası etkinliklere katılımının, Konya gastronomi turizminin tanıtımına katkı sağlayacağı ifade edilmiştir. Tanıtım stratejileri arasında belgesel çekimleri ve ünlü şeflerin davet edilmesi de önerilmiştir. Yerel mutfağın sürdürülebilirliği için kamu ve özel sektör ile iş birliğinin önemi vurgulanmıştır. Konya gastronomi turizminin istenilen düzeye ulaşabilmesi için yerel mutfak ürünlerinin orijinal reçetelerle hazırlanması, coğrafi işaretli ve az bilinen yemeklerin menülere dahil edilmesi, şefler ve yardımcılar için eğitim programlarının düzenlenmesi, yerel mutfak kültürüne yönelik etkinliklerin düzenli olarak gerçekleştirilmesi, ulusal ve uluslararası etkinliklere katılım sağlanarak tanıtım yapılması ve otellerde yerel mutfak ürünlerine yer verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda elde edilen bulgular sunucunda öneriler geliştirilmiştir. Yerel mutfak ürünlerinin araştırılması ve yenilikçi tatların kazandırılmasının gerekliliği elde edilen bulgularla vurgulanmıştır. Şeflerin belirli standart ve reçetelere uygun ürünler sunması, bu bağlamda eğitimlerle desteklenmesi önem arz etmektedir. Kamu ve özel sektör iş birliğiyle projeler geliştirilmesi, coğrafi işaretli ürünlerin tanıtımına yönelik işletmelerin açılması ve gastronomi etkinliklerinin artırılması önerilmektedir. Ayrıca, özel ve kamu kuruluşların düzenli denetimlerle kalite standartlarına uygunluklarının sağlanması, gastronomi alanında farkındalık oluşturacak etkinlikler düzenlenmesi ve bu etkinliklere önemli kişilerin davet edilmesi önerilmektedir. Yiyecek-içecek sektöründe çalışanlarla daha geniş kapsamlı araştırmalar yapılması, önerilerin kamu kurumlarına sunularak yeni projelere dönüştürülmesi ve böylece Konya'nın gastronomi turizmi potansiyelinin artırılması ön görülmektedir.
  • Öğe
    İdare hukuku açısından Rekabet Kurumu'nun sigortacılık sektöründeki faaliyetleri
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Babacan, Tarık; Öztoprak, Sezin
    Teknolojinin hızla ilerlemesi, toplumsal yapıyı ve idari sistemleri değiştirmiştir. Bu değişimle birlikte, sosyal hayatın hassas alanlarında regülasyon ihtiyacını karşılayacak düzenleyici ve denetleyici kurumlar ortaya çıkmıştır. Rekabetçi piyasa yapısını korumakla görevli Rekabet Kurumu, Türkiye'de bu tür kurumlar arasında görece daha fazla tecrübeye sahiptir. En son kurulan düzenleyici ve denetleyici kurum ise, Sigorta ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'dur. Sigortacılık sosyal hayatın hassas alanlarından biridir. Teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren bu alanda tüketicilerin yanıltılmaması için idareye önemli bir görev düşmektedir. Bu görev yerine getirilirken kamu yararı gözetilmekle birlikte rekabetçi piyasa yapısının da korunması gerekmektedir. Bu denge ise ancak özel uzmanlık gerektiren bir faaliyet ile mümkündür. İdarenin faaliyetinin de yargı denetimine tabi olacağına şüphe yoktur. İdarenin yargısal denetimi ile yerindelik denetiminin yapılamayacak olması idarenin çalışmalarını daha da önemli kılmaktadır. Kişiler, güven duydukları alana yönelmek isteyeceklerinden, sigorta gibi güven esası üzerine kurulu bir sistemin şeffaf olması son derece önemlidir. Kişilerin sigorta için ayırdıkları pay, fonlar aracılığı ile yatırıma dönüşerek, refah seviyesinin artırılmasına hizmet eder. Şeffaf bir sigorta sektörü de kişilere güven vereceğinden, kişilerin sigorta yapmalarını teşvik edici bir ortam yaratır. Öte yandan büyük sermayeler ile kurulan sigorta şirketleri, serbest piyasa ortamında rekabet etme eğiliminde olurlar. Bu rekabet onları bazen tüketici zararına birlikler kurmaya veya anlaşmalar yapmaya sevk edebilir. Tüketici zararına oluşacak bu faaliyetler ise, rekabet kültürünün benimsenmesi ve rekabet kurallarına uyulması ile dizginlenebilir. Rekabet duyarlılığın artması ile rekabete aykırı davranışlar engellenebilir ve aynı zamanda refah artışı sağlanabilir.
  • Öğe
    Muallim İsmail Hakkı Bey'in kâr formundaki eserlerinin biçim ve makam yönünden incelenmesi
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Can, Kadir; Aksın Çevik, Ayşe Emsal
    Klasik Türk Müziğinin din dışı sözlü müzik formlarından olan kâr formu, günümüzde çok fazla kullanılmasa da 19. yüzyılda birçok bestekârın eserlerinde tercih ettiği uzun soluklu eserlerden oluşan büyük formlardandır. Bu araştırma, 19. yüzyılın önde gelen bestekârlarından Muallim İsmail Hakkı Bey'in Kâr formundaki eserlerinin biçim ve makam yönünden incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle adı geçen bestekârın kısaca hayatına değinilmiştir. Daha sonra bestekârın Kâr formundaki 7 eser biçim ve makam yönünden incelenmiştir. Araştırmada Tarama modeli kullanılarak nitel araştırma yöntem ve tekniklerinden yararlanılmıştır. Eserler üzerinde yapılan makamsal analiz sonuçlarına göre bestekârın beş eserini Arel-Ezgi Uzdilek sistemindeki makam anlayışına göre bestelediği sonucuna ulaşılmıştır. Biçim incelemesi sonuçlarına göre ise, bestekârın kârlarında mısra sayıları uzun tutulmamış, terennüm bölümlerinin ise mısra sayılarına göre oldukça uzun tutulduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    İslam düşüncesinde iletişim biliminin gelişimi ve önemi
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Topcu, Rümeysa; Gölcü, Abdulkadir
    Bu çalışma, İslam düşüncesi çerçevesinde iletişim biliminin gelişimi ve önemini, tarihsel süreç bağlamında kavramsal zemini ve çok yönlü işleyişiyle birlikte iletişimi oluşturan anlam ve yöntemleri inceleyerek kavramsal analiz yapmayı amaçlamaktadır. İslam geleneği içerisinde dilin mahiyeti, kelam ilminin fonksiyonu, felsefi düşüncenin etkisi ve iletişim argümanlarının oluşumu, iletişim bilimlerinin temel dinamikleriyle karşılaştırmalı biçimde ele alınmıştır. Araştırma konusu olan İslam düşüncesinde iletişim biliminin gelişimi ve kavramsal temellerinin, geçmişten günümüze nasıl biçimlendiğini anlayabilmek adına literatür taraması yöntemi tercih edilmiştir. Bu bağlamda çalışma klasik İslam düşünürlerinin orijinal eserlerini ve bu eserler üzerinde gerçekleştirilmiş modern dönem akademik çalışmalarında yer alan yorumları kapsamaktadır. Bu çalışma İslam'ın ilk dönemlerinden itibaren iletişimin her yönüyle var olduğu ve yalnızca bir aktarım süreci olmanın ötesinde anlam inşası, ikna, temsil, ahlaki tutum ve bireyin yaratıcıyla olan iletişimi üzerinden çok katmanlı bir iletişim sitemi olarak şekillendiğini ortaya koymaktadır. Çalışmanın temel çıkış noktası, İslam düşüncesinde iletişim olgusunun, felsefi, dilbilimsel, kelami ve hatabi boyutlarıyla bir bütün olarak ele alınmasıdır. Bu bağlamda, iletişim kavramı hem bireylerarası hem bireyin içsel dünyasında hem de bireyin yaratıcıyla kurduğu ilişkiler ağı içerisinde değerlendirilerek, içsel iletişim metotları, hitabet, ikna, sezgi ve üslup gibi unsurlar üzerinden yapılandırılmıştır. İletişimin mahiyeti üzerine sorular sorularak İslam düşüncesinin sunduğu cevaplar sistematik biçimde analiz edilmiştir. Tezin kuramsal çerçevesinde, başta Farabi, İbni Sina, Gazali, İbni Arabi ve İbni Haldun olmak üzere bir çok İslam düşünürlerinin dil, anlam, ifade, kavram ve hitabet konuları üzerine görüşleri değerlendirilmiştir. Bu bağlamda düşünürlerin, dilin yapısı, kavramların oluşumu ve anlamın zihinsel temsili konusundaki yaklaşımları; iletişim bilimi İslam geleneği kapsamında köken bakımından çözümlenmiştir. İfade, lafız, kelam, kavl, tasavvur, tasdik, mecaz, ibdain, hadsiyyat gibi kavramlar üzerinden İslam düşüncesinin iletişim bilimlerine olan özgün katkıları ortaya konmuştur. Aynı zamanda İslam düşüncesinde yer alan iletişim pratikleri, kavramlar ve düşünsel yaklaşımlar sistematik bir bütünlük içerisinde ele alınmıştır. Burada elde edilen veriler, modern iletişim kuramlarıyla karşılaştırılarak kavramsal örtüşmeler ve ayrışmalar ortaya konmuştur. Bu sayede İslam düşüncesinde iletişimle ilgili kavramsal bir harita ortaya koyulurken beraberinde bu haritanın modern bilimsel bağlamlarla ilişkilendirilmesi sağlanmıştır.
  • Öğe
    Bir hak arayışı olarak kurye görevlilerinin eylemlerinin medyada yansıması
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) İnceer, Cengiz; Toruk, İbrahim
    Günümüz iletişim dünyasında gelişen ve sürekli değişen yeni medya araçları, kullanıcılara çok farklı imkanlar sağlamaktadır. Bu imkanlar içerisinde; bilgiye ve farklı insanlara hızlı ulaşım, zamandan ve mekândan bağımsız hareket etme, senkronizasyon, diğerleriyle etkileşim, mesajlaşma, görüntülü ya da sesli arama, canlı yayın seçeneği, multimedya paylaşımı, örgütlenme ve toplumsal hareket sahası vb. yer almaktadır. Toplumu oluşturan insanların istekleri, şikayetleri, bilgi edinme hakları vb. konularda müracaat ettiği ilk yer yeni medya araçlarıdır. Bu sayede internet kullanıcıları demokratik katılıma da katkı sağlamaktadır. Çalışmamızın konusunu; hak arayışı noktasında kurye personellerinin eylemlerinin sosyal medyada yansıması oluşturmaktadır. Kurye personelleri; çalışma saatleri, maaş ve sosyal güvenlik hakları noktasında bir haksızlık olduğunu gerekçe göstererek yeni medya aracılığıyla örgütlenerek, hem düşünce anlamında bir topluluk oluşturmuşlardır hem de bu ortak düşüncenin sonunda hak arayışı için eylem gerçekleştirmişlerdir. Sosyal medya araçları ile haberleşerek bir araya gelen kuryeler, yeni medyanın bütün özelliklerinden faydalanarak çok hızlı bir şekilde hedeflerine ulaşmışlardır. Tez kapsamında yapılan anket çalışmasıyla birlikte kurye personellerinin X, İnstagram, Facebook gibi sosyal medya araçları ile kendileri gibi düşünen insanlara ulaştıklarını ve bu sosyal medya araçlarından örgütlendiği görülmektedir. Bazı kurye personelleri bu eylemi sosyal medyadan gördüklerini bazıları ise iş arkadaşları aracılığıyla gördüklerini ve katıldıklarını belirtmişlerdir. Kurye personellerinin hak arayışı noktasındaki eylemi hem kurye personelleri için kazanım sağlamıştır hem de sosyal medya aracılığıyla demokratik katılım sağlamanın önemini vurgulamıştır. Bu çalışmanın amacı, yeni medya araçlarının demokratik katılıma etkisini ve bunun medyada yansımasını tespit ederek ortaya çıkarmaktır. Çalışma süresi boyunca uygulanmış olan anketten elde edilen veriler ile literatür taraması sonucu ortaya çıkan teorik bilgiler sentezlenerek sonuca varılmıştır.
  • Öğe
    Kıbrıs sorununun Türkiye-Avrupa Birliği sürecine etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Seyhan, Oğuzhan; Akyeşilmen, Nezir
    Kıbrıs sorunu, Türkiye ile Yunanistan arasında yakın geçmişte ortaya çıkmış olan, bugüne kadar somut anlamda çözüme kavuşturulamayan önemli ve büyük bir sorundur. Bu sorun, pek çok dinamiğe etki ettiği gibi, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere de doğrudan etki etmektedir. Türkiye, uzun bir süredir Avrupa Birliği'ne tam üye olabilmek amacıyla çaba sarf etmiş, Avrupa Birliği ise bu sürecin gerçekleşebilmesi adına Türkiye'nin karşısına Kıbrıs sorununun çözülmesi ön koşulunu düzenli olarak getirmiştir. 2004 senesinden itibaren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Avrupa Birliği'ne, adayı yalnız başına temsil eder biçimde katılmış olması ise Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe götürmüştür. Çalışmanın amacı, jeopolitik konumu gereği Kıbrıs adasının sorun haline dönüşme sürecini incelemek, bu sürece dâhil olmuş ülkelerin ve Avrupa Birliği'nin tutumunu, düzenlenen zirveler sonucu ortaya çıkan sonuçlar düzleminde analiz etmek ve bu durumun Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere olan etkisini değerlendirmektir. Doküman analizi yöntemiyle hazırlanan çalışmada Kıbrıs sorununun ortaya çıkma süreci, Avrupa Birliği'nin ada ile olan ilişkileri ve Kıbrıs sorununun Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine etkilerinin incelendiği çalışmada, Doğu Akdeniz bölgesi örneğinden yola çıkılarak son dönemin uluslararası gelişmelerinin Kıbrıs sorununa ve buna bağlı Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine etkileri tartışılmıştır.
  • Öğe
    Uluslararası sivil toplum kuruluşlarının doğal afetlerdeki rolü: 6 Şubat 2023 depremleri örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Karaman, Şemsettin; Akyeşilmen, Nezir
    Doğal afetler, yaşamı olağan sürecinden çıkartarak bireyleri yardıma muhtaç duruma getirmektedir. Afetlerin ardından bireysel ve yerel yardımlar devreye girmekte, bilhassa büyük afet durumlarında devletler her türlü olanaklarını kullanmak zorunda kalmaktadır. Bu noktada, kimi zaman yaşanan afetin büyüklüğü ve olumsuz etkisi sonucu devletlerin diğer devlet, kurum ve kuruluşlardan destek talep ettiği görülmektedir. Bu kurumlar arasında yer alan uluslararası sivil toplum kuruluşları kapsamlı bir bölgede faaliyet göstermekte, sosyal alandaysa devletlerin yeterli olamadığı noktalarda toplum gereksinimlerinin giderilmesi amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Bu bağlamda yürüttükleri faaliyetlerde, ulusal ve uluslararası ortamda diğer sivil toplum kuruluşları ve kamuoyuyla etkin bir dayanışma ve iletişim içerisinde hareket edebilmektedir. 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ili merkezli, etkisi açısından Türkiye tarihinde görülen en büyük iki deprem yaşanmış, söz konusu sürecin ardından depremin yıkıcı etkilerinin büyüklüğü karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası kamuoyundan destek talep etmiştir. Çalışmanın amacı, yaşanan bu depremler sonucu uluslararası sivil toplum kuruluşlarının rollerini incelemektir. Buna göre çalışmada; sivil toplum ve deprem konuları ayrıntıları ile ele alınmış, 6 Şubat 2023 tarihindeki depremler sonrası uluslararası sivil toplum kuruluşlarının başta arama-kurtarma ve sağlık olmak üzere, barınma, gıda, lojistik ve finansal alanlarda sunduğu destekler tartışılmıştır.
  • Öğe
    Hüseyin Batuhan'ın hayatı ve felsefi görüşleri
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Bozok, Betül; Durmaz, Nihat
    Cumhuriyet Döneminde pek çok kıymetli felsefeci yetişmiştir. Günümüzde çoğunun ismine aşinayken bazı felsefecilerimizin bilinirliği kısmen daha az ya da hiç tanınmamaktadır. Adını pek duymadığımız ancak ülkemizde mantık, semiyotik ve bilim felsefe alanlarında değerli ve önemli çalışmalar yapmış isimlerden birisi de Hüseyin Batuhan'dır. Hüseyin Batuhan, felsefesinin temel problem alanını bilim ekseninde belirler. Güçlü bir bilimsel bakış açısına sahip olan düşünürün temel gayesi de bilimsel bakış açısının toplumumuzda kök salması ve geleceğimize yön veren yegâne bakış açısı olmasıdır. Bu çalışmanın amacı ülkemizde felsefe öğreniminin yaygınlaşmasını ve felsefenin bilinirliğini artırmak için çaba göstermiş olan değerli felsefecilerimizden Hüseyin Batuhan'ı tanıtmaktır. Hüseyin Batuhan, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde felsefe bölümünün kurulmasına öncülük eden ve felsefe öğretmenlerinin mantık alanında kendilerini yetiştirmesi için çaba göstermiş bir isimdir. Alanyazında kendisiyle ilgili henüz bir çalışma yapılmamış olmasının eksikliğini bu çalışma ile gidermeyi amaçlamaktayız. Çalışmamızı Batuhan'ın hayatı ve din, bilim, eğitim, tolerans konusundaki görüşleriyle sınırlandırarak ele almaya çalıştık. Kitapları ve makaleleri doğrultusunda onun felsefi bakış açısını ortaya koymak ana gayemizdir. Tezimizin ilk bölümü Hüseyin Batuhan'ın hayatı, Türk düşünce tarihindeki yeri, bilim, şarlatanlık ve eğitim ile görüşleri, ikinci bölümü ise din ve tolerans kavramına dair görüşlerinden oluşmaktadır. Çalışmamız düşünürün çalışma alanı olan bilim felsefesi bağlamında felsefi düşüncesi hakkında derli toplu bir bilgi edinilmesine imkân sağlayacaktır.
  • Öğe
    Rousseau ve Nietzsche'de dil ve müzik ilişkisi üzerine
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Kondu, Büşra; Çeşmeli, Işıl
    Bu tezin amacı, Jean-Jacques Rousseau'nun Melodi ve Müziksel Taklit ile İlişki İçinde Dillerin Kökeni Üstüne Deneme adlı eseri ile Friedrich Nietzsche'nin Tragedyanın Doğuşu adlı eseri bağlamında dil ve müzik ilişkisini incelemektir. Bu doğrultuda, sözlü müzik problemi adı altında dilin enstrümantal müzik üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Müziğin saf haliyle mi yoksa sözler ile birlikte mi olması gerektiği iki filozofun görüşleri ışığında ortaya koyulmaktadır. Rousseau'ya göre dil ve müzik aynı kökene sahip olmasına rağmen zamanla dilin yetkinleşmesiyle ikisi birbirinden ayrılmıştır ve dil, müziğin yozlaşmasına neden olmuştur. Nietzsche'ye göre ise müzik bütün sanatların en üstünde olandır. Bunu, Tragedyanın Doğuşu'nda Apollon ve Dionysos'un mitolojik özelliklerinden ve simgelediği şeylerden bahsederek anlatır. Onun için müzik, saf haliyle olmalıdır. Nietzsche böyle düşünse de dil ve mimiği tamamen yok saymaz. Bu ögelerin dengeli biçimde bir arada olması gerekir. Fakat farklı yasalara ve zamana bağlı olan bu öğeler için dengeyi oluşturmak çok zordur. Bu çalışmada her ne kadar Rousseau ve Nietzsche'nin müziğin kökenine dair görüşleri karşıt gibi görünse de aslında aynı temel sorun üzerinde birleştikleri gösterilecektir.
  • Öğe
    Herakleia Antik Kenti'nde 2021-2023 yılları arasında bulunan pişmiş toprak kandiller
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Balkaya, Esra; Gider Büyüközer, Zeliha
    İnsanoğlunun en önemli ihtiyaçlarından birisi aydınlanmadır. Bu ihtiyacını karşılamak amacıyla kullanılan araçlardan biri olan kandiller farklı formlarda şekillendirilip, çeşitli bezemeler ve sahnelerle süslenerek uzun bir süre varlığını korumuştur. Hayatın her alanında kullanılan, bu nedenle kazı çalışmaları sırasında sıklıkla bulunan kandiller ait olduğu dönemle ilgili çok önemli bilgiler sağlamaktadır. Bu çalışmada Herakleia Antik Kenti'nde 2021-2023 yılları arasında yapılan çalışmalarında bulunan 56 adet pişmiş toprak kandil ele alınmıştır. Bu kandillerden 55 tanesi kazı çalışmalarında biri ise yüzeyde bulunmuştur. Amacımız, Herakleia Antik Kenti'nin kandil tipolojisinin temelini atarak, bundan sonra yapılacak çalışmalara da katkı sağlamaktır. Herakleia'da bulunan kandiller Hellenistik Dönem, Roma İmparatorluk Dönemi ve Geç Antik Çağ kandilleri olmak üzere üç başlık altında incelenmiştir. Kandillerden 25 tanesi Hellenistik Dönem'e tarihlenmiş, 29 tanesi Roma İmparatorluk Dönemi'ne, 2 tanesi ise Geç Antik Çağ'a aittir. Herakleia'da bulunan kandillerde 14 farklı tip tespit edilmiştir. Bunlar arasında en yoğun görülen tip, 16 adetle Roma İmparatorluk Dönemi'ne ait volütlü kandiller olmuştur. Hellenistik Dönem kandillerinde en yoğun görülen tip ise 7 adet ile Knidos tipi kandillerdir. Kandiller benzer örnekleri ve kazı kontekst buluntuları doğrultusunda tarihlendirilmiştir. Pişmiş toprak kandillerindiskus, omuz ve burun kısmında görülen bezeme, sembol ve sahneler ayrıca ele alınmıştır. Bu kandillerde kartalıyla birlikte Zeus, Kentaur'un sırtında betimlenen Dionysos ve zaferi simgeleyen Victoria gibi mitolojik figürlerin yer aldığı sahnelerin yanı sıra günlük hayattan sahneler ile hayvan figürlerinin betimlendiği örnekler de vardır. Tipolojik ve ikonografik açıdan elde edilen sonuçlara göre Herakleia Antik Kenti'nde 2021-2023 yılları arasında yapılan çalışmalarda bulunan pişmiş toprak kandillerden en erken örnek MÖ 4. yüzyılın ortalarına, en geç örnek ise MS 5.-7. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir.
  • Öğe
    Beştepeler tümülüsleri
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Teke, Kadriye; Doksanaltı, Ertekin Mustafa
    "Beştepeler Tümülüsleri" başlıklı tezimizde, Kayseri şehir merkezinde, Melikgazi ilçesi, Karacaoğlu Mahallesi sınırları içerisinde, bugünkü Beştepeler Mevkii olarak bilinen konumda yer alan ve toplam 5 adet olan Tümülüs tipi mezarların mimarileri ile ele geçen buluntuları sınıflandırılarak incelenmiştir. Bu çalışma ile, Beştepeler Tümülüsleri buluntularının ışığında Kayseri şehrini irdeleyerek hem geçmişine hem ölü gömme geleneklerine hem de buluntularının işaret ettiği ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerine dair bilgi edinebilmek ve yeni bir bakış açısıyla doğru sonuçlara ulaşmak amaçlanmıştır. Çalışma sonucunda, Kayseri' de tümülüs tipi mezar geleneğinin, mimari olarak bir takım değişikliklere uğrasa da Geç Hellenistik ve Erken Roma Dönemlerinde devam ettiği, tesadüfen bulunan tümülüsler ve maalesef önce yağmalanan ardından bir şekilde toplanan buluntuların ise bilimsel bir kazı çalışmasıyla ele geçmediğinden in situ durumları bilinmese de özellikle altın ve gümüş malzemeden yapılmış zengin bir gruptan oluştuğu, hem biçimsel olarak hem de geleneksel olarak Geç Hellenistik ve Erken Roma Döneminin temel özelliklerini taşıdığı tespit edilmiştir. Ayrıca mezarlardan ele geçen Roma sikkesi ile Ephesos sikkesi de şehrin öneminin ve ticari bağlantılarının açık delilidir. Özel bir grup olan lüks madeni kapların ise Kayseri merkezine yönelik arkeolojik araştırmaların yeterli olmaması sebebiyle yerel bir atölye ürünü olup olmadığı hakkında kesin bir sonuca varılamamıştır.
  • Öğe
    İdari personellerin dijital dönüşüme yönelik algıları ile teknolojik işsizlik kaygı düzeyleri arasındaki ilişkilerin X ve Y kuşakları bağlamında incelenmesi: Selçuk Üniversitesi örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Sert, Keziban; Kalfaoğlu, Serap
    Dijital dönüşüm algıları, teknolojik işsizlik kaygısı ve kuşaklar arasındaki ilişkinin incelendiği bu araştırmanın amacı, Selçuk Üniversitesi'nde çalışmakta olan idari personellerin dijital dönüşüme yönelik algıları ve teknolojik işsizlik kaygı düzeylerinin X ve Y kuşakları arasında nasıl farklılık gösterdiğini tespit etmektir. Araştırmanın örneklemini, Selçuk Üniversitesi bünyesinde çalışan 384 idari personel oluşturmaktadır. X ve Y kuşakları arasında belirtilen değişkenler açısından fark ve benzerlikleri tespit etmek amacıyla Bağımsız Örneklemler T Testi uygulanmıştır. Ardından, değişkenler arasındaki ilişkinin yönünü ve gücünü belirlemek için korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Değişkenler arasındaki etkileşim ise regresyon analizi ile incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda, Y kuşağı katılımcıların X kuşağı katılımcılara kıyasla dijital dönüşümde kariyer gelişimlerine önem verdikleri, ayrıca X kuşağı katılımcıların teknik beceri eksikliğine ilişkin kaygılarının Y kuşağı katılımcılardan daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tüm katılımcıların dijital dönüşüme yönelik algılarının teknolojik işsizlik kaygı düzeyleri üzerindeki etkisi negatif ve anlamlı bulunmuştur. Y kuşağı katılımcıların dijital dönüşüme bakış ölçeğinin alt boyutu olan "Kişisel Gelişime Katkı" boyutunun, Teknolojik İşsizlik Kaygısı ölçeğinin alt boyutları (Teknik Beceri Eksikliği, Artırımlı Teknolojik İyileştirmeler, Teknolojik Bozulmalar) üzerinde negatif yönlü ve anlamlı bir etkisi bulunmuştur.
  • Öğe
    Kurumsal çevre politikasının örgütsel bağlılık üzerindeki etkisinde yeşil psikolojik iklimin aracı rolü
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Dalkılıç, Ezgi; Erbaşı, Ali
    Bu araştırmanın amacı, kurumsal çevre politikasının örgütsel bağlılık üzerindeki etkisinde yeşil psikolojik iklimin aracı rolünü incelemektir. Bu amaca yönelik olarak, ayrıca araştırmada Ramus & Steger (2000) tarafından geliştirilen Kurumsal Çevre Politikası Ölçeği'nin Türkçe'ye uyarlaması da yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Konya ilindeki ISO 50001 belgesine sahip 63 şirketin yöneticileri oluşturmaktadır. Araştırmada amaca yönelik örnekleme yöntemi kullanılmış olup, evreni oluşturan şirket yöneticilerine yüz yüze, telefon veya mail yoluyla ulaşılmaya çalışılmış ve geri dönen 285 anket değerlendirmeye alınmıştır. Veriler, SPSS 25.0 ve AMOS 23.0 yazılımları aracılığıyla çözümlenmiştir. Araştırmanın sonucunda, öncelikle 13 madde ve tek boyuttan oluşan ve Türk iş örgütleri için geçerli ve güvenilir bir Kurumsal Çevre Politikası Ölçeği uyarlaması yapılmıştır. Ayrıca elde edilen bulgular, katılımcıların kurumsal çevre politikası düzeylerinin yüksek, örgütsel bağlılık algılarının yüksek ve yeşil psikolojik iklim algılarının orta seviyede olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, kurumsal çevre politikasının örgütsel bağlılık üzerinde anlamlı ancak negatif bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, kurumsal çevre politikasının yeşil psikolojik iklim üzerinde ve yeşil psikolojik iklimin örgütsel bağlılık üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif etkileri bulunmuştur. Ek olarak, kurumsal çevre politikasının örgütsel bağlılık üzerindeki negatif yöndeki etkisinin, yeşil psikolojik iklim aracılığıyla pozitife dönüştüğü ve yeşil psikolojik iklimin bu ilişkide tam aracı rol üstlendiği belirlenmiştir. Elde edilen bulguların ve izlenen metodolojik yaklaşımın, bu alanda yapılacak gelecekteki araştırmalara rehberlik edebilmesi açısından akademik literatüre önemli katkılar sağlaması umulmaktadır.
  • Öğe
    Çağdaş Rus yazarı Boris Yevseyev'in eserlerine M. Bahtin'in beşerî bilimlerin metodolojisi eksenli yaklaşım
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Dağ, Aytül; Coşkun, Nazan
    Rus PEN Yazarlar Derneği başkan yardımcısı ve Rusya Federasyonu Kültür Onur Ödülü sahibi Boris Yevseyev, Çağdaş Rus Edebiyatının önde gelen yazarlarından biridir. Yevseyev’in yaratıcılığı, eserlerindeki detayların zenginliği, psikolojik portrelerin çeşitliliği, derin ontolojik sorunlar gibi özelliklerle tanımlanabilir. Tezimizin amacını, çağdaş Rus edebiyatında önemli bir yere sahip olan Yevseyev’in eserlerini, eserlerindeki edebi olguların temel özelliklerini, ait oldukları akımlar çerçevesinde inceleyerek açıklamaya çalışmak ve 20. yüzyılın önde gelen kültür ve edebiyat kuramcılarından M. Bahtin’in önerdiği metodolojik yönteme göre analiz etmek oluşturmaktadır. Bu anlamda Boris Yevseyev’i tanıtma, eserlerini 20. Yüzyılın tanınmış Rus kültür ve edebiyat kuramcısı M. Bahtin’in önerdiği yöntem üzerinden sistemli bir yaklaşımla incelemek daha önce yapılmamış bir çalışma olmasından dolayı çalışmamızın ülkemizde yapılan akademik çalışmalara katkı sağlaması umut edilmektedir. Boris Yevseyev eserlerinde genellikle hafıza ve kimlik zemininde tarihi, ahlaki ve toplumsal konulara değinir ve onları okurunun gündemine taşır, onu düşünmeye ve yaşamının anlamını sorgulamaya yönlendirir. Yevseyev eserlerinde geçmişi, özellikle de 1917 Ekim Devrimini, Rusya’daki İç Savaşı ve ülkenin Stalin tarafından yönetilen yıllardaki baskı ve yasaklar gibi Rusya tarihinde iz bırakan olayları ağırlıklı olarak ele alır. Yazar eserlerinde tarihsel olayların insanların kaderlerini nasıl etkilediğini ve dünya görüşlerini nasıl şekillendirdiğini göstermeye çalışır. Rus filozofu, edebiyat ve kültür kuramcısı Mihail Bahtin çokseslilik (polifoni), karnavallaşma, kronotop, monoloji ve diyaloji gibi bir dizi kavram geliştiren çalışmalarıyla beşerî bilimlerde önemli yer edinmiştir. Onun ortaya koyduğu kavramlar - farklı seslerin etkileşimi, bir edebi eserin zamansal ve mekânsal özellikleri ve yazar-metin-okur üçgenindeki diyalog açısından- edebi eserlerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bahtin “Dostoyevski Poetikasının Sorunları” adlı kitabında yer alan “Beşerî Bilimler Metodolojisi Üzerine” çalışmasında bir bilimsel araştırmaya tam olarak neyin rehberlik etmesi gerektiğini anlatmaktadır. Bu çerçevede, Mihail Bahtin tarafından ortaya konan beşerî bilimler metodolojisi aracılığıyla Yevseyev’in “Koyun”, “Köpek Gücü”, “Romancık” ve “Dilenci Dükkânı” adlı düzyazı eserlerini analiz etmek ve bu inceleme sırasında Bahtin’in önerdiği yöntemin uygulanmasındaki kesişme ve ayrışma noktaların belirlenmesi çalışmamızın temelini oluşturmaktadır.
  • Öğe
    Rusça deyimlerde 'ölüm' kavramı
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Altuntaş, Ataberk; Hacızade, Naile
    'Rusça Deyimlerde Ölüm Kavramı' çalışmamız, ölümü ifade eden Rusça deyimlerin, kültürdilbilimi bünyesinde yapılan analizini ortaya koymaktadır. Her bir kültür, her bir toplum ve her bir birey için evrensel anlam, önem taşıyan 'ölüm' kavramı evrenselliğine karşın oldukça farklı bir ifade zenginliği içerisindedir. Bu zenginlik içerisinde ölüme bakış açıları, ölümü ele alış biçimleri, ölümü yorumlayan mitsel ve dini öğeler öne çıkmaktadır. Deyimlerin bu bağlamda rolü Slav ve Rus penceresinde öne çıkan mitsel ve dini öğeleri ortaya çıkarmaktır. Çalışmamızda Rus kültürdilbiliminin gelişimi, bu bağlamda kavram ve deyim araştırmaları incelenmiş, Rus kültürü çerçevesinde ölüm konusunda deyimleri etkileyebilecek her bir etkene bakılmış ve son olarak deyimler V. N. Teliya'nın deyim inceleme ekolüyle incelenmiş, deyimler aracılığıyla Rus dünya dil görüşünde ölümü betimlemekte kullanılan öğeler belirtilmiştir. Bununla beraber, çalışmamız deyimler baz alınarak 'ölüm' kavramının dil-kültür etkileşimiyle nasıl bir biçim kazandığını da göstermektedir.
  • Öğe
    Eurocentrism in Homer's Iliad and David Hare's Stuff Happens
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Eymirlioğlu, Elif; Mete, Barış
    The most commonly proposed idea about Western literature is that ancient Greek literature, which has existed for centuries, has greatly influenced and even shaped European intellectual and literary life. Eurocentrism in European literature can be traced back to ancient times, with Homer's Iliad serving as a prominent example of this phenomenon in ancient Greek works. The purpose of the current study is to critique Eurocentrism in the Iliad, one of the masterpieces for European literature, by comparing it with David Hare's modern play Stuff Happens. This study will highlight the divergence of modern European literature from Eurocentrism through the play Stuff Happens. In this context, Stuff Happens, which represents the reality of the Iraq invasion as depicted by David Hare's imagination, serves as a manifesto of modern literary works that stand against Eurocentrism.
  • Öğe
    EFL preparatory school students' demotivational factors in the english learning process at a state university in Turkey
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Özdemir, Seher; Erdem Mete, Saliha Defne
    With globalization, international communication has become inevitable. It has been determined that the use of a common language is crucial in commercial, social, economic, and cultural relations. English is widely accepted as a global language, and all international communication is observed to take place through English. Therefore, throughout the education process in Türkiye, significant emphasis is placed on English learning and teaching. Numerous studies in the literature focus on motivation in learning English. This study examines the factors that negatively affect the English learning motivation of preparatory school students learning English as a foreign language at the School of Foreign Languages at Selçuk University. The study employs a mixed-method approach, gathering both quantitative and qualitative data. Quantitative data were collected through a scale measuring demotivational factors and a demographic information form, while qualitative data were gathered through semi- structured interviews and descriptive content analysis was conducted. According to the quantitative findings of this study, the demotivational factors in the English language learning process of preparatory school students are, respectively, the form of instruction, personal reasons, past experiences and the features of the preparatory school program. Qualitative data findings reveal that students feel demotivation due to factors such as failure to practice, having prejudice against learning English, education system, attendance obligation, excessive class hours and change of teachers. Based on these findings, recommendations have been made on how to motivate students in their English learning processes. This study serves as a guide for English teachers who teach English as a foreign language and program developers at preparatory schools of universities to find solutions for decreasing demotivation.
  • Öğe
    Representation of disillusionment and frustration in John Osborne and Arnold Wesker's plays: A marxist reading of Look Back In Anger and The Kitchen
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ev, Mehmet Burak; Tosun, Bahadır Cahit
    The aim of this study is to examine the reasons behind the class conflict-based disillusionment and frustration felt by the protagonists Jimmy Porter and Peter in Look Back in Anger and The Kitchen, respectively, which were written by post-war British theatre (1950-1960) playwrights John Osborne and Arnold Wesker who were referred to as the "Angry Young Men" and whose works were written within the context of Kitchen Sink Realism. Being structural issues of industrial societies, alienation and commodification continued in post-war Britain, principally among the working class, because of which they found themselves blocked, detached, and profoundly outraged. This situation turned into a vicious circle for Jimmy Porter and Peter, as they belonged to the same class, despite having different biographies, and both reflected their disappointment- based anger to their surroundings in a rather visible manner. While comparing the two protagonists, Marxist Literary Criticism was used and answers to such questions as "To what extent do class differences affect interpersonal relationships?", "Are people from the same class having different biographies exploited equally?", and "What apparatuses did the upper-class use to maintain its power? were sought. Arguing that these problems are still valid in today's world thanks to the growing strength of capitalism, the study also discussed what type of problems these protagonists might encounter if they were to live in today's world. Consequently, it has been emphasized that the working class needs to take joint action to eradicate their feelings of alienation and commodification.
  • Öğe
    Fahreddîn Râzî'nin tefsirinde görüşlerin temellendirilmesinde bir yöntem olarak umûm-husûs (Kelâmi ve fıkhi konular özelinde)
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Paydaş, Suna; Narol, Süleyman
    Bu çalışma Ehlisünnetin önde gelen müfessirlerinden Fahreddin er-Râzî'nin kelâmi ve fıkhi konularla ilgili ayetlerin yorumuna dair görüşlerini temellendirirken ve bu konularda muhaliflerine itirazlarını dile getirirken umûm-husûsu bir delil olarak kullanmasını Mefâtîhu'l-gayb özelinde ele almaktadır. Râzî ayet, hadis ve akli delillerin yanı sıra usûl bilgisinin de ayetleri yorumlamada önemli bir araç olduğunu ortaya koyarak bilhassa lafızlar ile bu lafızların ifade ettiği anlamlar arasındaki ilişkiyi detaylı bir şekilde analiz etmiştir. "Umûmun tahsisi konusunda bir hükmün işlevsiz olmasındansa, tahsisin gerçekleşmesi daha evladır." görüşünde olan Râzî, bu kaide sayesinde ayetleri bağlamından koparmadan ve ihtilaflı konuları objektif bir bakış açısıyla yorumlamaktadır. Bu durum onun hem ameli hem de itikadi noktada mezhebi asabiyetinin bir ölçüde arka planda görünmesine zemin hazırlamıştır. Literatürdeki boşluğu bir ölçüde doldurmak ve alana katkı sağlamak amacıyla hazırlanan bu çalışmada, tefsir müktesebatı başta olmak üzere çeşitli ilmi kaynaklardan faydalanılmış ve konuya dair birtakım sonuçlar ortaya konmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Coğrafya kader ilişkisi
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Peker, Zehra; Aydın, Hüseyin
    Bu çalışma, coğrafyanın insan hayatındaki belirleyici rolünü İslam kelam literatürü çerçevesinde ele almakta ve kader kavramını felsefi, dini ve sosyolojik boyutlarıyla incelemektedir. İbn Haldun'un "Umran İlmi" kapsamında geliştirdiği toplumsal gelişim teorisi, coğrafya ile kader arasındaki ilişkiyi anlamada temel bir referans noktası olarak değerlendirilmiştir. Ona göre toplumların gelişimi ve çöküşü, yaşadıkları coğrafyanın iklim, toprak ve kaynak koşullarıyla doğrudan bağlantılıdır. Çalışmanın ilk bölümünde kader kavramının dilsel ve terimsel anlamları, İslam düşüncesindeki temel kavramlarla ilişkisi ele alınmıştır. İkinci bölümde ise kaderin değişip değişmeyeceği meselesi bireysel ve toplumsal düzeylerde tartışılmış, insanın özgür iradesi ile ilahi takdir arasındaki etkileşim incelenmiştir. Ayrıca, doğal afetler gibi unsurlar üzerinden coğrafi kader kavramı değerlendirilmiş ve Yahudilik ile Hristiyanlıkta kader anlayışına da yer verilmiştir. Son bölümde, İbn Haldun'un determinizm anlayışı çerçevesinde iklimin insan karakteri ve toplumsal yapılar üzerindeki etkileri ele alınmış, "bedevi" ve "hadari" umran kavramları tartışılarak sosyo-ekonomik yapılar incelenmiştir. Bu çalışma, coğrafyanın kader üzerindeki etkisini İslam düşüncesi bağlamında değerlendirerek, ilahi takdirin coğrafi şartlarla nasıl şekillendiğine dair kapsamlı bir analiz sunmaktadır.