Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 6737
  • Öğe
    Kurumsal Yönetim Açısından Entelektüel Sermayenin Firma Performansına Etkisi: Bist100 Endeksi Üzerine Bir Uygulama
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Öztemiz, Derya; Karasioğlu, Fehmi
    Kurumsal yönetim firma ile etkileşimde bulunan tüm çıkar grupları arasında ilişkiyi düzenleyen bir sistemdir. Kurumun etkin çalışmasını, toplumun değerlerine saygı göstermesini ve ortakların ekonomik değer oluşturmasını sağlamaktadır. Entelektüel sermaye ise firmanın kültürünü, değerlerini, bireylerin yeteneklerini, yazılım donanımları, tedarik zincirlerini, müşteri ilişkilerini kapsayan faaliyetler bütününü ifade etmektedir. Firma içerisindeki tüm bilgilerin değere dönüşmesi firmanın entelektüel sermayesi olarak görülmektedir. Çalışmanın amacı BIST100 Endeksi’nde yer alan kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan ve uygulamayan firmaların entelektüel sermayelerinin firma performansları üzerinde etkisinin olup olmadığını belirlemek ve kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan ve uygulamayan firmaların entelektüel sermayelerinin firma performansları üzerindeki farklılıklarını ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışmada, 2016-2021 yılları arasında Borsa İstanbul 100 Endeksi’nde yer alan, kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan ve uygulamayan firmaların verileri kullanılmıştır. Bu firmalardan 37’si kurumsal yönetim endeksine dahil iken; 63’ü kurumsal yönetim endeksine dahil değildir. Firmaların kurumsallık durumlarının belirlenmesinde kurumsal derecelendirme notlarına bakılmıştır. Firmaların entelektüel sermaye değerleri entelektüel katma değer katsayısı yöntemi ile hesaplanmıştır. Firma performans ölçütleri olarak ise muhasebe ve piyasa esaslı performans göstergelerine yer verilmiştir. Bunlar ise aktif getiri oranı, özsermaye getiri oranı, hisse başına kar, ner kar marjı oranı, fiyat/kazanç oranı, piyasa değeri/defter değeri oranı şeklinde sıralanmıştır. Çalışmada panel veri analizi kullanılmıştır ve dirençli tahminciler yöntemi uygulanmıştır. Yapılan analizler sonucunda, hem kurumsal yönetim ilkeleri uygulayan firmalar hem de kurumsal yönetim ilkeleri uygulamayan firmaların enteletüel sermaye unsurlarının firma performansına anlamlı etkiler olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Buzcuzâde El-Âmidî ve El-Vâfî Fî Şerhi'l-Kâfî Adlı Eserinin Edisyon Kritiği
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Elhalef, Ziyad; Uçar, Hasan
    إ َّن املخطوط الذي بني أيدينا الذي حيمل عنوان "الوايف يف شرح الكايف يف علمي العروض والقوايف " يعود الرتك ِ للعامل ي: بوزجي زاده املعروف ابآلمدي وهذا ِ املخطوط هو شرح لكتا املصري ٍب ف علم العروض والقواف للعامل أَ اب املعروف ْْحد َ ْب الشه ي َ بن عب ابخلواص . َّاد بن ُشع يعود هذا املخطوط إىل العصر العثماين ف القرن الثاين عشر اهلجري، حيث ابلقسم النظري ُ َئ التحقيق دِ ُ ب ً أوالً مث ا ل . قسم العملي اثنيا ف القسم النظري: كانت بدايته ابملقدمة وبعد ذلك كان احلديث عن حياة املؤلف والشارح ومؤلفاهتما ا العلمي َ ِهم ِ ومنهج ، وأهم الشروحات اليت تناولت كتاب الكايف ، كما تناول هذا القسم وصف النسخ اخلطية كمعرفة نوع اخلط وجودة املخطوط وحالته من جهة أتثره وعدم أتثره بعوامل البي ئة ومرور الزمن عليه ونسبة املخطوط إىل صاحبه. ً طريقة İSAM ف حتقيق وف القسم العملي: تَّ إفراغ املخطوط وإعادة كتابته بشكل أوضح مراعيا قق من املصادر واملراجع والشو اهد الشعرية و نسبتها إىل قائليها، وتَّ املخطوطات ووفق قواعد المالء احلديثة، مع التحُّ َ كتابة اهلوامش وشرح بعض املصطلحات العروضية -اليت حتتاج إىل توضيح- ف احلاشية، ُضع وعند كتابة املخطوط و رمزين )و، ظ( لتمييز صفحة الوجه عن صفحة الظهر عل الرمز )و( لوجه املخطوطـ والرمز )ظ( لظهر املخطوط، ُ ، فج كما تَّ مقابلة النسخة األم مع نسختني اثنتني ومها نسخة كورون ونسخة قونيا، وكتابة الفوارق بني النسخ من حيث ِ الزايدة والنقصان والشارة إىل تلك الفوارق ف احلاشية، وف هناية البحث ُكت ُت خامتة ب ذُكر فيها أهم النتائج اليت تَّ ِض التوصل إليها، مث ع ُ ً للمصادر. ً فهرسا ً لألبيات الشعرية وأخريا ً لألعال م مث فهرسا ً لآلايت القرآنية مث فهرسا و فهرس
  • Öğe
    Velâyetin Değiştirilmesi
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Dönek, Berna; Akçaal, Mehmet
    Velâyet, günümüzde çocuğun üstün yararını gözetme esası üzerine kurulmuş bir kavramdır. Velâyet ile ana babaya sınırsız haklar verilmez. Çocuğun üstün yararı için gerekli olduğu durumlarda hâkim; ana ve babanın uyarılması, çocuğun kuruma veya başka bir ailenin yanına yerleştirilmesi, velâyetin değiştirilmesi veya velâyetin kaldırılması gibi önlemler alabilir. Ana ve baba evlilik birliği devam ederken kural olarak velâyeti birlikte kullanırlar. Ancak özellikle boşanma durumunda velâyet genellikle taraflardan birine bırakılır. Bu durumda velâyete sahip olmayan ana veya baba, velâyetin değiştirilmesi davası ile velâyetin kendisine bırakılmasını isteyebilir. Gerekli gördüğü takdirde hâkim de talep olmaksızın velâyetin değiştirilmesine karar verebilir. Velâyetin değiştirilmesine karar verilmesi için yeni bir olgunun meydana gelmesi gerekir. Bu olgu neticesinde çocuğun üstün yararı için velâyetin değiştirilmesi gerekli olmalıdır. Bu çalışma; velâyetin değiştirilmesi sebeplerini, velâyetin değiştirilmesi davasında yargılamaya ilişkin esasları ve velâyetin değiştirilmesine karar verilmesinin hüküm ve sonuçlarını çocuğun üstün yararı kapsamında incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma sırasında uygulamada velâyetin değiştirilmesi sebebi olarak kabul edilen durumlar belirlenmeye çalışılmış, davada hâkimin sahip olduğu yetki üzerinde durulmuş, uygulamada karşılaşılabilen problemlere ilişkin fikrimizi belirtmeye çalışmış bulunmaktayız.
  • Öğe
    Güneş Enerjisi Santrallerinin Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi: Karapınar YEKA-1 Güneş Enerjisi Santrali Üzerine Bir Saha Araştırması
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Ulus, Şerife; Sönmez, Alper
    Enerjiye olan ihtiyacın her geçen gün artması, enerjiye eriĢimin zorlaĢması, mevcut yenilenemez enerji kaynaklarının sınırlı düzeyde ve tükenme riskinin olması ve çevreye zarar vermesi ülkeleri sürdürülebilir, temiz enerji kaynaklarına yönlendirmiĢtir. Bu noktada ülkeler doğada bolca bulunan, ileride tükenme durumu olmayan güneĢ, rüzgâr gibi kendi kendini yenileyen enerji kaynaklarından enerji üretimine baĢlamıĢtır. Türkiye‟de de yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapılmakta özellikle güneĢ enerjisi potansiyeli yüksek bir kaynak olarak karĢımıza çıkmaktadır. Doğada bolca bulunan bu çevre dostu kaynağın üretimini daha fazla arttırmak için devlet ve özel sektör çeĢitli projeler yapmaktadır. Bu çalıĢmada yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan güneĢ enerjisinin üretimi için Konya Karapınar‟da konumlandırılan Karapınar YEKA-1 GES projesinin etkilerinin mülakat ve saha araĢtırması ile değerlendirilmesi ve SWOT analizi yapılması amaçlanmıĢtır. Bu amaçla çalıĢmanın birinci bölümünde yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynakları, bu kaynakların tarihçesi anlatılmıĢtır. Ġkinci bölümünde dünyada ve Türkiye‟de yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyeli, ekonomi ile iliĢkisi ayrıca dünya ve Türkiye ekonomisindeki önemi ve bu enerji kaynaklarına dair politika ve stratejiler incelenmiĢtir. Üçüncü bölümünde Karapınar YEKA-1 GES projesi ve Karapınar hakkında detaylı bilgi verilmiĢtir. Dördüncü bölümünde ise mülakat ve saha araĢtırması yapılmıĢtır. Bu doğrultuda elde edilen bulgular değerlendirilmiĢ ve bulgular neticesinde SWOT analizi yapılmıĢtır. Son bölümünde ise Türkiye‟ye iliĢkin politika önerileri ve sonuç sunulmuĢtur. ÇalıĢmanın sonucunda, bu projenin bölge ve Konya ili istihdamını doğrudan ve dolaylı olarak olumlu yönde etkilediği, yerli ve milli bir proje olması sebebi ile enerjide dıĢa bağımlılığı önemli derecede azaltacağı görülmektedir. Ayrıca bu bölgenin ekonomik değerinin olmadığı, herhangi bir tarımsal faaliyetin yapılmadığı görülmüĢtür. Ekonomik değeri olmayan bu alanın bu proje ile ekonomiye kazandırıldığı ve uzun yıllar katkı sağlayacağı ortaya konulmuĢtur.
  • Öğe
    Tarih-i Yemînî'nin Gazneli Mahmud Kısmının Tercümesi
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Samedoğlu, Nooreddin; Odabaşı, Zehra
    Ebû Nasr Muhammed b. Abdülcebbâr el-Utbî er-Râzî’nin Tarih-i Yemînî fi Ahbâr-i Devlehü’l-Mülk Yemînü’d-devle ve emînü’l-mille Ebü’l-Kāsım Mahmud b. Nâsırü’d-dîn Sebük Tegin adlı eserinin tercümemize esas konu olan kısmı Yemînü’d-devle ve emînü’l-mille Sultan Mahmud Gaznevî bölümüdür. Sultan Mahmud Gaznevî (998-1030) Türkler’in büyük fatihlerinden biri olmakla beraber, Gazneli Devleti’ne de zirvesini yaşatan bir liderdir. Eserde tercüme etmeye karar verilen kısım “Emir Seyfüddevle Mahmud ve Kardeşi Emir İsmâîl ile Olan Macerasının Beyanı” başlığıyla başlamış ve “Emir Sahibü’l-Ceyş Ebû’l-Muzaffer Nasr b. Nâsırü’d-dîn Sebük Tegin’in Beynanı” başlığıyla bitmiştir. Utbî bu eserinde kendi dönemşnde Türk ve İslâm ülkelerinde ve özellik Horasan’da cereyan eden pek çok hadise aktarılmaktadır. Tercümesini konu ettiğimiz bölümünde Emir Nâsırü’d-dîn Sebük Tegin’in vefatından sonra Horasan, Türkistan, Irak ve Hindistan’da gerçekleşen vakıalara ağırlık verilmiştir. Emir Nâsırü’d-dîn (997 yılında) vefat ederken kendi yerine küçük oğlu olan Emir İsmâîl’i veliaht tayin etti. Ancak Horasan sipehsâlârı olan, pek çok savaşta galebe kazanmış, kalabalık orduları yönetmiş ve yaşça da Emir İsmâîl’den büyük olan Sultan Mahmud onun emirliğini kabul etmedi. Emir İsmâîl, devlet adamlarına, ordu komutanlarına babasından miras kalan altın ve gümüşleri onlara sunarak yanında tutamazken, Sultan Mahmud ise akıllı siyasetiyle yönetimdeki devlet adamlarını ve ordu komutanlarını hiç bir varlık sarf etmeden etrafına topladı. Sonunda Sultan Mahmud (998 yılında) kardeşi Emir İsmâîl’i tahtından indirip kendisi tahta çıktı. Utbî bu güzide eserinin içeriğinde yalnızca Sultan Mahmud’un gazaları ve fetih hareketleri ile ilgili değil, o dönemde Horasan’da faaliyet göstermekte olan pek çok hanedanlar hakkında de kıymetli malumatlar vermektedir. Utbî eserinde Sâmânîler'in son dönemini, Türkistan Hanlar’ıyla Sâmânîler’in mücadelelerini, Türkistan Hanlar’ıyla Gazneliler’in münasebetlerini ve Abbâsiler ile Gazneliler’in ilişkilerini kapsamaktadır. Ayrıca yazar Simcûrîler’i, Saffârîler’i, Büveyhîler’i, Gûrlular’i, Garcistan Şahlar’ını, Afganlar’ı, Ferîgūnîler’ı ve Altıntaşoğullar’ını anlatmaktadır. Aynı zamanda o dönemin Horasan’ına ait siyasi hayat, ictimai yapı ve mezhepler arası çekişmeler hakkında da bilgiler aktarmaktadır. ii Eserin bu bölümünün sonunda, o dönemin bazı meşhur ulemâlarının biyografilerine ve düşüncelerine de yer ayrılmıştır. Utbî bu eserini Sultan Mahmud’un veliahdı Emir Celâlüddevl Ebû Ahmed Muhammed’in ricasıyla kaleme almış, H.412/M.1021 yılında tamamlayarak Vezir Ahmed b. Hasan elMeymendî’ye sunmuştur. Eser Selçuklar döneminin ünlü kâtiplerinden biri olan ve Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen Münşî Ebû Şeref Nâsih b. Zafer b. S‘ad Curfâdekânî (Gülpâykânî) tarafından (H.602/M.1206 yılında) Farsça’ya tercüme edilmiştir
  • Öğe
    Dijital Halkla İlişkilerde Şikâyet Yönetimi: Sikayetvar.com'a Yönelik Bir İnceleme
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Gazaz, Gamze; Tarakcı, Havva Nur
    Halkla ilişkiler hem kurumun hem de hedef kitlenin istek ve ihtiyaçlarına yönelik ortak paydayı bulmayı amaçlayan bir yönetim fonksiyonudur. Dijitalleşen dünyada bireylerin istek, ihtiyaç ve tüketim kültürleri de değişmiştir. Böylelikle hedef kitle istek ve ihtiyaçlarını ön planda tutan halkla ilişkilerin dönüşümü de kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu sayede, halkla ilişkiler uygulayıcıları, çalışmalarına hedef kitleyi daha etkin bir şekilde dahil etme olanağına sahip olurken tüketici istek ve ihtiyaçlarını daha etkin bir şekilde anlayabilmektedirler. Ancak uygulayıcılar, ürün ve hizmet sunumlarında ne kadar dikkatli olurlarsa olsunlar hedef kitlenin istek ve ihtiyaçları bazen sunulana yönelik beklentiyi karşılamamaktadır. Bu durumda, müşteri tarafından şikâyet eyleminin meydana gelmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bir beklentinin ya da beklentilerin karşılanmadığını ifade eden şikâyet, kurumsal anlamda organizasyonların hata ve eksikliklerini görerek kendilerini düzeltmeye fırsat yaratan bir davranış biçimidir. İyi bir şikâyet yönetimi sayesinde şikâyet eden müşteri memnuniyeti sağlanırken kurum, gerekli alanlarda düzeltmelere giderek en iyiye ulaşma hedefine daha fazla yaklaşma imkânı elde edebilmektedir. Çalışma kapsamında Watsons ve Gratis firmalarına yönelik 1482 şikâyet sikayetvar.com üzerinden incelenmiştir. Nicel içerik analizi kullanılarak gerçekleştirilen incelemede, Black Friday indirim dönemini kapsayan 21 Kasım 2022- 4 Aralık 2022 tarihleri arasındaki şikâyetler kullanılmıştır. Araştırmada en fazla şikâyetlerin kargo/gönderi/tedarik kategorisine yönelik olduğu saptanmıştır. Çalışmada kişiye yönelik özel hitabın müşteri memnuniyetini artırdığı ancak şikâyete dönüş süresinin müşteri memnuniyetine bir etkisinin olmadığı bulgulanmıştır. Çalışmanın sonucunda firmaların indirim dönemlerine proaktif yaklaşarak şikâyetleri daha etkin yönetmesi gerektiği ve memnuniyet belirtmeyen/memnuniyet oranı düşük olan tüketicilere tekrardan ulaşarak memnuniyeti sağlamaları gerektiği önerilmektedir.
  • Öğe
    Boşanma Davasında Şiddet
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Genç, Şeyma Sümeyra; Akçaal, Mehmet
    Boşanma, eşlerin evlilik birliğini mahkeme kararıyla sona erdirme yollarından biridir. Türk Medeni Kanunu'nda boşanma sebepleri sayılmıştır. Evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanma davasında eşler genellikle şiddet vakıasına dayanmaktadır. Şiddet kavramı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından "fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması" şeklinde tanımlanmıştır. Dünyada kültürden kültüre ve dönemden döneme şiddetin tanımı, amacı ve yönelimi değişim göstermektedir. Boşanma davasında taraflardan birinin ileri sürdüğü vakıanın şiddet olarak değerlendirilmesi yargılamanın sonucunu etkilemektedir. Dolayısıyla, Doktrine ve Yargıtay uygulamasına göre şiddet kavramının nasıl ele alındığı oldukça önemlidir. Boşanma Davasında Şiddet adlı bu tez çalışmasında, şiddet kavramı ve boşanma davalarında şiddet olarak nitelendirilen davranışlar, Doktrin ve Yargıtay uygulamasına göre değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme yapılırken boşanma kavramı, tarihi gelişimi, benzer davalardan farkı, boşanma sebepleri, ulusal ve uluslararası alanda şiddetin tanımı, şiddetin ispatı, deliller ve hukuka aykırı deliller ele alınmıştır.
  • Öğe
    Kamu Güvenliğini Sağlamada İstihbarata Karşı Koyma Yönteminin Önemi
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Polat, Ergin; Göksu, Vahap
    Güvenliği sağlamak için istihbarata ve onun korumasına duyulan ihtiyaç, bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır. Bu kapsamda güvenlik kavramı tanımlanmış ve çalışmanın sınırları kamu güvenliği çerçevesinde belirlenmiştir. Daha sonra istihbarat kavramı açıklanarak gelişimi, istihbarat toplama yöntemleri ve istihbaratın çalışma alanları incelenmiştir. İstihbarat faaliyetlerinin milli güvenliğin sağlanması ve kamunun huzur içinde yaşaması için başat öneme sahip olduğu varsayımından hareketle, istihbarat ve ilgili kavramlar kamu güvenliği açısından örnek olaylarla da desteklenerek incelenmeye çalışılmıştır. İstihbarat toplama faaliyeti kadar istihbarata karşı koyma faaliyeti de güvenliği sağlamak açısından önemlidir. İstihbarat faaliyetleri yürütülürken, sahip olunan imkânlar ölçüsünde verim alınır. Teknolojik yönden gelişmişliğin sağlanması, uzman personelin istihdam edilmesi ve denetim mekanizmasının aktif olarak kullanılması hem istihbarat faaliyetlerden yüksek verim alınmasını hem de kurumsal güvenlikte oluşması muhtemel zafiyetlerin ve istismarların engellenmesine yardımcı olmaktadır. Çalışmada istihbaratın elde edilmesi ve onun korunmasına ilişkin teoriler örnek olaylardan açıklanmıştır.
  • Öğe
    Sınır, Terör ve Göç Sorunlarının Dış Politikaya Etkisi: Afganistan Pakistan Örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Yusofi, Sayed Hanan; Çalış, Şaban H.
    Sınır, Terör ve Göç Sorunlarının Dış Politikaya Etkisi: Afganistan ve Pakistan Örneği başlıklı bu tezde, dış politikaya kimlik, sınır, göç ve terör gibi konuların etkisi eleştirel bir şekilde analiz edilmektedir. İki devlet arasındaki ilişkilerin sınır anlaşmazlıklarına dayandığı bilinen bir konudur. Göç ve terör bu sorunların derinleşmesine ve daha da komplike bir hal almasına yol açmıştır. Ancak sınır, göç ve terörizm birlikte düşünüldüğünde tüm bu sorunların kaynağında da sınırın iki tarafında yaşayanların ortak etnik kimliklere sahip olmaları en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Pakistan tarafından desteklenip Afganistan'a karşı savaşanların çoğunluğunu iki devlet arasındaki sınırı kabul etmeyenler oluşturmakta bunlar da aynı etnik kimliği paylaşan topluluklardan beslenmektedir. Kolonyalizm sonrası çizilen sınırların yarattığı parçalanmış topluluklar sorunların ana sebebini teşkil etmekte; göç ve terörizm çatışma ve savaş ortamının büyümesi ve sürdürülmesine ortam hazırllayark, her iki ülkenin ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tezde Afganistan ve Pakistan'ın genelde dış politikalarını özelde de birbirlerinin ilişkilerini etkileyen temel sorunların bu üç faktörün birer uzantısı olduğu sonucuna varılmış ve bu üç temel unsur derinlikli bir biçimde analiz edilip tartışılmadan bölgede barışın tesis edilemeyeceği değerlendirilmiştir. Çalışmada nitel metotdan istifade edilmiştir. Çalışmaya nitel yöntemin analiz ve vaka çalışması metodu izlenerek devam edilmiştir. Çalışmanın temel kaynaklarını birincil ve ikincil eserler, makaleler, resmîyayınlar, röportajlar, haberler ve çevrimiçi kaynaklar teşkil etmektedir.
  • Öğe
    Dönemin Fikri ve Siyasi Ortamı İçerisinde Devlet Gazetesi
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Eren, Nagihan; Arıkan, Mustafa
    Adnan Menderes Hükümeti'ne 27 Mayıs 1960'ta askeri müdahale ile yönetimden el çektirilmesi, Türk siyasi tarihinin yirmi yıllık dönemini şekillendirecek gelişmelere neden olmuştur. Mevcut hükümete yapılan askeri müdahale sonrasında hazırlanan ve Türk demokrasi tarihinde liberal açılımlara öncülük etmiş olan 1961 Anayasası'na, dünyada yükselen Marksizm dalgası da eklenince Türk solu hızlı mesafe kaydetmiştir. 1968 dünya gençlik eylemleriyle ise sol kesimin aktivitesi zirve noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde sosyalist eğilimin Türkiye İşçi Partisi ile siyasallaşması, aydın kadrosunun ve basın-yayın organlarının devrim planları ile öğrenci, işçi, memur, vb. örgütlerinin düşünsel düzeyde genişleme çalışmaları sol düşüncenin kitleselleşmesini sağlamıştır. Türk milliyetçileri bütün bu gelişmeler karşısında kültürel faaliyetleriyle çalışmalarına devam ederken Alparslan Türkeş'in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) genel başkan seçilmesiyle Türk milliyetçiliği fikri, siyasal alanda temsil edilmeye başlanmıştır. CKMP'nin 1969'da Milliyetçi Hareket Partisi'ne (MHP) dönüşmesi ise Türk milliyetçiliği düşüncesine ivme kazandırmış, MHP Marksizm'e karşı doktriner sağ düşüncenin temsilciğini yapmıştır. Devlet gazetesi ise MHP'nin siyasi hayatına başlamasından kısa bir süre sonra yayın hayatına girmiş ve MHP'nin gayri resmi yayın organı olmuştur. Gazete, Türk milliyetçiliğinin fikir inşacısı ve kanaat önderlerini bünyesinde birleştirirken milliyetçi tabana fikri rehberlik yapmıştır. Bu çalışma ile Devlet gazetesinin Türkiye'de 1960 sonrasında başlayan ve 1980'li yıllara kadar devam eden toplumsal ve siyasal konjonktürel yapı içerisindeki yeri ve önemi ortaya konulmakta, Türk siyasi tarihi içerisindeki faaliyetlerine odaklanılmaktadır. Zira Devlet gazetesi bir basın-yayın organı sıfatından öte, camianın fikri manada çatı örgütü ve kitleye olan etkisiyle de mobilizatör ve koordinatör olarak tanımlanabilir. Çalışmada MHP'nin ve Devlet gazetesi bünyesinde birleşen milliyetçi kanaat önderlerinin siyasal düzen tasavvurları ile 1980 sonrasındaki siyasi sürecin inşasında etkili oldukları savunulmaktadır.
  • Öğe
    Gazetecilerin Perspektifinden Halkla Ilişkiler Uygulayıcıları: Konya Örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Kaya, Kahraman Kağan; Özüpek, Mehmet Nejat
    Medyayla ilişkiler, basın mensuplarına gönderilen metinlerin haber olabilmesi için planlanan ve hayata geçirilen faaliyetleri içermektedir. Gazetecilerin kararlarını kuruluşun yararına olacak biçimde vermesi ise bu sürecin başarılı bir şekilde işleyebilmesi noktasında zorunluluk göstermektedir. Araştırmanın amacı, basın mensuplarının halkla ilişkiler uygulayıcılarına yönelik algısını derinlemesine öğrenebilmek, böylece pratikte ortaya çıkan sorunları saptayabilmektir. Çalışmada, yarı yapılandırılmış görüşme tercih edilmiştir. Araştırmanın evrenini, Konya'nın merkez ilçelerinde, günlük ve basılı yayın yapan on bir gazetede çalışan ve halkla ilişkiler uygulayıcıları ile ilişki ve iletişim sürecini yürüten, ayrıca eşik bekçiliği görevini üstlenen basın mensupları oluşturmaktadır. Görüşmelerden elde edilen bulgular, Gazetecilerin Perspektifinden Geleneksel Mecralarda Medyayla İlişkiler, Gazetecilerin Perspektifinden Dijital Ortamlarda Medyayla İlişkiler ve Gazetecilerin Perspektifinden Halkla İlişkiler Uygulayıcıları ve Gazeteciler Arasındaki İlişki Modelleri olmak üzere üç başlık altında analiz edilmiştir.
  • Öğe
    Uluslararası İlişkiler'de Din-dış Politika İlişkisi: İsrail Örneği
    (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Öz, Hatice; Özcan, Arif Behiç
    Modern uluslararası ilişkilere Vestfalya sisteminin geçerli olduğu süreçten beri din olgusu dış politikada belirleyici bir faktör olarak görülmemiştir. Ancak bu süre boyunca din, uluslararası ilişkilerin bir aracı olmaya devam etmiştir. 1948'de İsrail Devleti'nin kurulması ardından uluslararası dini örgütlerin ortaya çıkması, dinin dış politika üzerinde yeniden etki dönemini başlatmıştır. 11 Eylül 2001'de ABD Pentagon ve İkiz Kulelere yapılan saldırılardan sonra din uluslararası ilişkilere geri dönmüştür. Bugün din, karar alıcı aktörlerin dini görüş ve inançları, dini mekânların durumu ve dine dayalı iç çatışmaların dış politika üzerindeki etkisi ile kanıtlandığı gibi, dış politikada önemli bir faktördür de. İsrail devletinin kurucu ideolojisi olan Siyonizm, Yahudi devleti kurmak amacıyla uluslararası toplumda meşruiyetini kabullendirmek için bir temel üzerine inşa edilmeyi hedeflemiştir. Bu amaçla kurulan İsrail devleti, Tevrat'a dayalı bir dış politika stratejisi izlemiş görünmektedir. Yahudiler, Tevrat'a dayanarak bilinçli olarak vaat edilmiş toprakları, seçilmiş insanlar olduklarını ve varlıklarını sürdürdüklerini iddia etmektedirler. Bu bağlamda İsrail uluslararası alanda dış politikasını dini hedefler çerçevesinde şekillendirmektedir. Bu durum da İsrail dış politika üretirken dini temellerin ve hedeflerin etkili olmasına neden olmaktadır.
  • Öğe
    XVI. yüzyılda Osmanlı ve Babürlülerin Gayr-i Müslim Politikaları
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Alı,Haafız Aamır; Hacıgökmen, Mehmet Ali
    Hindistan, Anadolu ve Avrupa coğrafyası he ne kadar birbirinden oldukça uzak olsa da, farklı dönemlerde bu bölgelerde kurulmuş Türk devletleri ve bu devletlerin hâkimiyetinde yaşayanların dini inanışları, yaşam tarzları, kendine has ortamları, kültür ve gelenekleri açısından farklı ve ortak yönleri bulunmaktadır. İslam’ın ortaya çıkışı ve XI. yüzyıldan itibaren Türk fetihlerinin bu iki bölgede yoğunlaşması, bu bölgelerin kaderini değiştirmekte oldukça etkili olmuştur. İnsanlık tarihinde ziraat, askeri faaliyetler, siyasi değişimler, bilimsel faaliyetler ve denizcilik alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bunun yanı sıra dünya nüfusunun artması ve yeni dünyanın keşfi XVI. yüzyılda Osmanlıları ve Babürlüleri birçok açıdan etkilemiştir. Bu durum XVII. yüzyıl dünyasında önemli sonuçlar doğurmuştur. İki devletin de Müslüman ve Türk olmalarına rağmen genel politikaları ve gayrimüslümlere karşı tutumlarında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da vardır. Bu devletlere özellikle gayrimüslim tebaalarıyla ilişikleri açısından bakıldığında uyguladıkları politika daha sonra kurulan devletler için örnek teşkil edebilecek mahiyettedir. Bu asırda, Osmanlılar ve Babürlü devletleri siyasî fetihler yapmakla yetinmeyip, gayrimüslim tebaasına verdiği hakları, tanıdığı dini ve dünyevi özgürlük, ortak ticarî ve ilmi faaliyetler açısından da oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmışlardır. Gayrimüslim tebaa konusunda Osmanlı tebaası ehl-i kitap olması ve Babürlü tebaanın büyük kısmının pagan olması temel yapı olarak farklık göstermektedir. XVI. yüzyılda Babürlü Devleti daha kuruluş dönemini yaşarken Osmanlı Devleti ise en ihtişamlı dönemini yaşamaktadır. Bu yüzden bu iki devlet arasında karşılaştırma yapılması zor olsa bile oldukça dikkat çekici bir konudur. Bu çalışmada, Osmanlılar ve Babürlerin gayrimüslim tebaası ile olan ilişkileri ayrıntılılı olarak ortaya konulmaya ve mukayese edilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Gazze Şeridi'ndeki Büyük Hayır Kurumlarında Stratejik Liderliğin E-Yönetişim ve Örgütsel Çeviklik Üzerindeki Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Alaloul, Abdalmajed; Karahan, Atila; Mucuk, Mehmet; Arslan, Emine
    Bu araştırmada, Gazze Şeridi’ndeki büyük hayır kurumlarında stratejik liderliğin e-yönetişim ve örgütsel çeviklik üzerindeki etkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Zira bu kavramlar, 56 yıldır işgal ve 17 yıldır sıkı abluka altında bulunan Gazze Şeridi başta olmak üzere dünyamızın karşılaştığı çevresel değişim ve dalgalanma ile başa çıkma açısından önemlidir. Araştırmada teorik modeli ve araştırma anketini geliştirmek üzere teorik literatür çalışması yapılarak betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Anket formları, Gazze Şeridi’ndeki hayır kurumlarının toplam harcamalarının yaklaşık %80’ini yapan en büyük 100 hayır kurumuna dağıtılmış, eksiksiz ve analiz için geçerli bir şekilde doldurulduktan sonra da geri toplanmıştır. Daha sonra araştırma değişkenlerinin hayır kurumlarındaki durumunu incelemek için gerekli istatistiksel analizler yapılmıştır. Değişkenler arasındaki etki ilişkilerini tespit etmek ve e-yönetişimin stratejik liderlik ve örgütsel çeviklik arasındaki arabuluculuk rolünü değerlendirmek için yapısal eşitlik modellemesi yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca, araştırmaya katılanların demografik özellikleri ile hayır kurumlarının örgütsel özelliklerinin araştırmanın konularına ilişkin verilen yanıtlar üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırmada ulaşılan en önemli sonuçlar şunlardır; Stratejik liderlik, e-yönetişim ve örgütsel çeviklik, çevresel bozukluklar ile başa çıkma konusunda deneyim biriktirmiş olan Gazze Şeridi’ndeki büyük hayır kurumlarında büyük ölçüde vardır. Stratejik liderliğin e-yönetişim, e-yönetişimin de örgütsel çeviklik üzerinde olumlu bir etkisi vardır. E-yönetişim, stratejik liderliğin örgütsel çeviklik üzerindeki etkisinde kısmi arabuluculuk rolü üstlenmektedir. Araştırmaya katılanların araştırmanın ana konularına ilişkin verdikleri yanıtların ortalamaları arasında demografik veya örgütsel özelliklere bağlı istatistiksel olarak anlamlı farklar yoktur. Bu sonuçlardan yola çıkılarak araştırmada bazı öneriler sunulmuştur. Örgütsel çeviklik üzerindeki ve çevresel belirsizlik ile başa çıkma konusundaki önemli etkileri nedeniyle stratejik liderlik ve e-yönetişim uygulamalarının güçlendirilmesi gerektiği önerilerin başında yer almaktadır.
  • Öğe
    İkinci Meşrutiyet Konya'sında Siyasal Hayat 1908-1914
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Saka, Abdulkerim; Arıkan, Mustafa
    Türk siyasi tarihinin yakın döneminde meydana gelen hadiseler günümüze kadar uzanan etkilere sahip olmuştur. Anayasal ve demokratikleşme anlamında yaşanan değişim toplumsal değişimi de beraberinde getirmiştir. İkinci Meşrutiyet’in ilanı süreci buna örnek verilebilir. Bu süreçte güçlenen Batılı devletler karşısında geriye gidişin önüne geçilebilmesi için muhtelif arayışlar ortaya çıkmıştır. Devletin kötü gidişatı sebebiyle kurtuluş için otoriter yönetim anlayışına alternatif olarak anayasal yönetim anlayışının inşa edilmesi, İttihat ve Terakki Cemiyeti gibi güçlü oluşumları da beraberinde getirmiştir. İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesi ile beraber oluşan hürriyet havası, gelişme ortamı bulamamış siyasi hareketlerin ve fikirlerin engelsiz bir şekilde dile getirilmesini sağlamış, demokrasi havası içerisinde bir atmosfer inşa edilmeye başlanmıştır. Siyaset kültürü ile beraber basın hayatında da önemli değişimler kendisini göstermiş, basın siyaset kurumunun merkezine oturmuştur. Bu anlamda merkez ile taşra birbirine benzerlik göstermektedir. Bir Anadolu vilayeti olan Konya’da da İkinci Meşrutiyet döneminde, başta siyasal ortam olmak üzere birçok alanda önemli gelişmelerin yaşandığı görülmektedir. Tarihe hatıra olarak bırakılan Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine denk gelen İkinci Meşrutiyet gibi anayasal bir hareket, memleketin her tarafında sadece siyasal değişimi değil aynı zamanda toplumsal gelişimi de beraberinde getirmiştir. Bu dönemde Konya siyaseten önemli bir merkez olduğu gibi birçok ismin yetişmesine de ev sahipliği yapmıştır. 1908 ve 1912 seçimlerinde çekişmeli olan şehirdeki siyasi atmosfer, İkinci Meşrutiyet dönemi yerel siyasi gelişmeleri açısından oldukça önemlidir. Bu süreçte Konya’da ortaya çıkan ve çalışmada bahsi geçen kurumsal kimlikler kendi alanlarında hem devletin geneline hem de Konya toplumuna önemli derecede katkıda bulunmuştur. Bu dönemde yetişen nitelikli insanlar ile Konya, Türk tarihinde ve Türk siyasi hayatında önemli bir yer edinmiştir.
  • Öğe
    Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Cezai Sorumlulukla Bağlantılı Hukuki Sorumluluğu
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Özbağ, Zikrullah; Pınar, Hamdi
    Yönetim kurulu anonim şirketin zorunlu organlarından biridir; şirketi yönetir ve temsil eder. Bundan dolayı yönetim kurulu, yönetim ve temsil yetkisine sahiptir. Anonim şirketin yönetim ve temsil yetkileri Türk Ticaret Kanunu’nda ayrı başlıklarda düzenlenmiştir. Yönetim kurulu yetkisini devretse dahi üst gözetim görevi vardır. Yönetim kurulu yetkisini, mer’i mevzuata, esas sözleşmeye ve şirket içi kurallara uygun olarak kullanır. Yetkiyi yükümlülüklere uygun olarak kullanma, özellikle özen ve sadakat yükümlülüğü başta olmak üzere yükümlülüklere uygun davranılmasını gerektirir. Anonim şirket yöneticilerinin yükümlülükleri ve sorumluluğu Türk Ticaret Kanunu’nda yer almıştır. Bu yükümlülük ve yasakların yönetim kurulu üyeleri tarafından ihlal edilmesi hem hukuki hem de cezai sorumluluğu doğurur. Dolayısıyla anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin cezai sorumlulukla bağlantılı hukuki sorumluluğu vardır. Yönetim kurulu üyelerinin etkin, verimli ve hukuka uygun olarak çalışabilmesi Türk Ticaret Kanunu ile belirlenen haklara, yasaklara ve sorumluluk alanlarına riayet edilmesine bağlıdır. Bu anlamda anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatlerini ön planda tutması ve tedbirli bir yönetici gibi hareket etmesi gerekmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüğünde özen kıstasının ispat yükünün hangi tarafta olduğu konusunda, yönetim ve yetkilerin devrinde yetkilerin devredildiği kişilerin seçiminde gerekli özenin gösterilmediğinin ispatı dışında, Türk Ticaret Kanunu’nda genel bir hükme yer verilmemiştir.
  • Öğe
    1990'dan sonra Moğolistan Kalkınma Politikaları ve Makro Ekonomik Etkileri
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Choisurendorj, Erdenebulgan; Soydal, Erden
    Son 30 yılda Moğolistan bir pazar geçişinden geçti ve demokratik bir sistem getirmiştir. Böylece ekonomi büyümüş ve bir takım spesifik kalkınma göstergelerinde dünyanın orta gelirli ülkelerinden biri haline gelmiştir. Madencilik, tarım, inşaat, ticaret ve hizmetlerde de bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Bununla birlikte, ekonomik çeşitlilik, sanayileşme, yönetişim, altyapı, çevre, eğitim ve sağlık dahil olmak üzere birçok alanda zorluklar devam etmektedir. 1990 yılında merkezi planlı sistemin kaldırılmasından bu yana, bir dizi uzun vadeli kalkınma stratejisi geliştirilmiştir. Ancak, bunları uygulamaya yönelik politikalar ve programlar gerçekçilikten uzak, tutarsız ve bütçeyle tutarsız olmuştur. Aynı zamanda, hükümetin politikası ve yönü, dört yıllık seçim döngüsü ile sık sık değişmektedir. Ayrıca, politika belgelerinin çoğalması ve aralarındaki uyum eksikliği nedeniyle kalkınma politikası belgeleri etkin bir şekilde uygulanamamıştır. Bundan böyle, Moğolistan'ın gelişimi istikrarsız, kırılgan, zenginlik eşit olmayan bir şekilde dağılmış ve halkın hükümete olan güveni zayıflamıştır. Ortak bir kalkınma anlayışının olmaması gibi birçok olumsuz sonuç doğurmuştur. Tüm bu süre boyunca birçok kalkınma belgesi ve politikası geliştirilmiş ve onaylanmıştır. Ancak toplumsal olarak kabul edilebilir değişiklikler ve sonuçlar elde edilememiştir. Bu, ülkenin sürdürülebilir kalkınması, planlanması, uygulanması, izlenmesi, hesap verebilirlik mekanizmaları ve yasal ortamına ilişkin ortak bir anlayış, politika ve düzenleme eksikliğinin bir göstergesidir.
  • Öğe
    İşe İade Davalarında Dava Şartı Arabuluculuk
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Yiğit, Elif; Sümer, Haluk Hadi
    İş hukukunun, işçinin korunması ve işçi yararına yorum ilkesi esas alınmak suretiyle bu temel üzerine inşa edildiği söylenebilir. İş hukukuna özgü ilkelerin varlığı, iş ilişkisinin tarafları ve bu taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklar, bu alanda diğer hukuk dallarından farklı düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmıştır. Bu sebeple, iş uyuşmazlıklarına ilişkin maddi hukuk ve usul hukuku kuralları ayrı bir düzenlemeye kavuşturulmuş; süreç içerinde de bu alana özgü değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile iş uyuşmazlıklarına ilişkin hem usul hukuku hem de maddi hukuk alanında önemli değişiklikler yapılmıştır. Önemli değişikliklerden birini de işe iade sürecindeki uyuşmazlıklarda dava şartı olarak arabuluculuk kurumunun getirilmesi oluşturur. İş sözleşmesi feshedilen ve işe iade talebiyle dava açmak isteyen işçiye; öncelikle arabuluculuk yoluna başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Böylece, dava şartı arabuluculuk yoluna başvuran işçi; arabuluculuk yolunda bir anlaşma sağlanamaması üzerine dava açabilir ve işe iade talep edebilir hâle gelmiştir. Arabuluculuğun Türk hukuk sisteminde kurumsal bir yapıya kavuşması nispeten yeni olup; zaman içerisinde sıkça düzenlemeler gündeme gelmektedir. Zaman içerisinde yapılan düzenlemeler ve bu düzenlemelerin uygulamaya yansıması birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. İşe iade sürecinde dava şartı olarak arabuluculuk kurumuna ilişkin düzenleme, uygulamada yaşanan sorun, eleştiri ve çözüm önerilerinin güncel olması konunun bilimsel çalışma kapsamında ele alınması gerekliliğini doğurmuştur.
  • Öğe
    Malezya'nın Eskiçağ Tarihi (Başlangıçtan Demir Çağı Sonuna Kadar)
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Amran, Ahmad Aslam; Koçak, Özdemir
    Çalışma alanımız olan Malezya, Güneydoğu Asya'da bulunmakta olup Malakka Boğazı'nın kıyısında yer alır. Malezya, binlerce yıl boyunca ticaret gemilerinin rotalarını da belirleyen stratejik bir konuma sahiptir. Bu coğrafik konum, hem önemli bir merkez olmasını sağlamış hem de deniz yoluyla Hindistan ve Çin bölgeleri arasında bir köprü görevi görmesine imkan tanımıştır. Eski Çağlardan itibaren birçok yerleşim yeri burada kurulmuş, Muda Nehri ise bu uygarlıkların hayatlarına devam edebilmeleri için kritik bir rol oynamıştır. Araştırmamız, Malezya bölgesini Prehistorik Çağlardan Demir Çağ sonuna kadar kapsayacak şekilde ele almaktadır. Bu çalışmada, arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarından elde edilen verilerin yanı sıra yazılı kaynaklar da kullanılmıştır. Malezya'da şimdiye dek tespit edilen en eski yerleşim izleri Paleolitik Çağ'a dayanmaktadır. M.Ö. bin yılından itibaren Malezya'da sırasıyla Kedah Tua, Srivijaya, Majapahit, Pahang Krallığı, Melaka ve Johor Devleti egemen olmuş ve bölge, önemini günümüze dek sürdürmüştür. Bu çalışmanın amacı, Malezya ve çevresi hakkında yapılan ve ilerleyen zamanlarda yapılacak olan araştırmalara katkıda bulunmaktır.
  • Öğe
    Dijitalleşmenin Türkiye'deki Haber Pratikleri Üzerindeki Etkileri: Ekonomi-Politik Bir Yaklaşım
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Yüce, Derya; Olkun, Emre Osman
    Son yıllarda İletişim teknolojilerindeki yaşanan gelişmeler haberlerin dağıtımı ve tüketiminin yanı sıra üretim sürecini de etkilemektedir. Dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar gibi teknolojik aletler, sıradan vatandaşları bile içerik üreticisi haline getirmiştir. Bu durum da bilginin üretimi ve dağıtımı kapsamında otoriter olarak görülen gazetecilerin, haber pratiklerinin değişmesine neden olmuştur. Yaygınlaşan dijitalleşme toplumun her alanında olduğu gibi geleneksel haber pratiklerinde de değişime ve dönüşüme neden olmuştur. Bu nedenle çalışmanın amacı; yaygınlaşan dijitalleşmenin, TV, radyo ve gazete olarak tanımladığımız geleneksel medyada hangi alanlarda değişime neden olduğunu ortaya koymaktır. Çalışma kapsamında geleneksel ve dijital medya güvenirlik, objektiflik, etik değerler ve ifade özgürlüğü başlıklarında karşılaştırılmaktadır. Çalışmada ayrıca dijital medyanın habercilik alanında olumlu ve olumsuz yönleri de ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Şüphesiz bu çalışma, ekonomi-politik yaklaşım perspektifinden yaygınlaşan dijitalleşmenin geleneksel haber pratikleri üzerindeki etkilerine ilişkin önemli çıkarımlarda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda araştırma kapsamında nitel araştırma tasarımı seçilmiş, geleneksel ve dijital medyada görev yapan haber üreticilerinin dijitalleşmenin yaygınlaşmasının haber üretim süreçlerini nasıl etkilediği araştırılmıştır. Araştırmada saha çalışması yöntemi kullanılmış ve veri toplama yöntemi olarak yarı yapılandırılmış mülakat tekniği tercih edilmiştir. Bu doğrultuda seçilen katılımcılar ile gerçekleştirilen mülakatların analiz edilmesi sonrasında; geleneksel medyanın yeni medyaya göre izleyici ve okuyucu nezdinde daha fazla güven oluşturduğu, dijital ortamın enformasyon kirliliğini artırdığı tespit edilmiştir. Çalışmada ayrıca dijital medyanın demokrasiyi beslediği, ifade özgürlüğünün yeni medyada daha yüksek olduğu sonucuna da ulaşılmıştır.