Dergi Yayın Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 662
  • Öğe
    Dünya Ti?careti?nde Tari?fe Dışı Engeller: 2008 Kri?zi? Sonrası Yaşanan Geli?şmeler
    (Selçuk Üniversitesi, 2015 Ekim) Alagöz, Mehmet; Ceylan, Onur
    2008 küresel krizinin ortaya çıkmasıyla birlikte serbest ticaret ve korumacılık üzerindeki tartışmalar yeniden ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler krizin kendi ekonomileri üzerinde oluşturduğu negatif etkilerden kurtulmak amacıyla ithalatı kısıtlamaya ya da kendi yerel sektörlerini daha güçlü yapabilmek için çeşitli politikaları uygulamaya başladılar. 2008 krizi sonrası korumacılık uygulamalarının farkı ise tarifeler yerine tarife dışı araçların daha yoğun biçimde kullanılmasıdır. Gelişmiş ekonomiler finansal yeterlilikleri nedeniyle daha çok teşvik ve sübvansiyon uygulamalarına ağırlık verirken, bu tarz destekleri finanse edemeyecek durumda olan gelişmekte olan ekonomiler ise teknik engeller, kotalar ya da tarifeler gibi ithalatı azaltan politikaları uygulamaya başladılar. 2008 Eylül-2014 Kasım aralığında toplam 3314 ticareti engelleyici etkisi net olan uygulamalar ülkeler tarafından devreye sokulmuştur. Bu durum 1929 krizi sonrasında olduğu gibi misilleme ihtimallerini güçlendirmekte; Dünya Ticaret Örgütü’nün ticareti serbestleştirme çalışmalarını zorlaştırmakta ve etkinliğinin tartışılmasına neden olmaktadır. Ticarette teknik engellerin ya da diğer bir ifadeyle görünmez engellerin gerek tespiti, gerekse bu engellere ilişkin verilerin toplanmasındaki güçlükler nedeniyle ülkeler bu uygulamalardan serbestçe yararlanmaktadırlar. Diğer taraftan Dünya Ticaret Örgütü bünyesindeki birtakım anlaşmaların yapısı da yeni korumacılık uygulamalarının yaygınlaşmasına zemin hazırlar niteliktedir.
  • Öğe
    Adil Savai ve Irak Savaşı: Anakronik Bir Öğretiyi 21. Yüzyılda Yeniden Okumak
    (Selçuk Üniversitesi, 2015 Ekim) Özlük, Erdem
    Tarihi Ve Felsefi Açıdan Derin Köklere Sahip Adil Savaş Öğretisi, Soğuk Savaş?ın Sona Ermesiyle Birlikte Felsefeciler, Hukukçular Ve Siyaset Bilimciler Tarafından Yeniden Tartışılmaya Bağlamıştır. Özellikle De 11 Eylül Saldırılarından Sonra ABD Dış Politikasının Refleksleri, Konunun Tartışıldığı Platformun Genişlemesine Yol Açmıştır. ABD'nin “önleyici Savaş” İlkesini Dış Politikasının Bir Ayağı Haline Getirmesi, Afganistan Ve Irak Müdahaleleri, İnsani Müdahale Konusundaki Gelişmeler Pratikte Adil Savaş Konusunun Ne Kadar Tartışmalı Olduğunu Ortaya Koymuştur. Bu Çalışmanın Temel Amaçlarından Biri Bu Konudaki Tartışmalara Atıfta Bulunmaktır. Ayrıca Tarihsel Olarak Nasıl Evrim Geçirdiği Ve Temel İlkeleri 21. Yüzyılın Dünyasına Nasıl Uyarlanmaya Çalışıldığı Tartışılmıştır. Adil Savaşın Tanımından, İlkelerine, Teorilerine Ve Tabiri Kullanan Aktörlerin Niyetlerine Dair Tartışmalı Unsurların Daha Ayrıntılı Analiz Edilmesi Adına Irak Savaşı (2003) Birçok Açıdan Oldukça İyi Bir Kılavuz Konumundadır. Bu Nedenle Çalışma Bu Savaş Üzerinden Adil Savaş Konusundaki Tartışmaları Da Ele Almaktadır. Adil Savaş Doktrini, Daha Çok Spesifik Durumlar İçin Kullanılabilecek Bir Meşruiyet Aracıdır. Bir Devletin Dış Politikasının Temeli Ya Da Sürekli Bir Unsuru Olamaz. Ancak Özellikle 20. Yüzyılın Sonundan Itibaren, Adil Savaş Hem Bir Dış Politika Stratejisi Hem De Uluslararası Hukukun Bir Öğesi Olarak Gösterilmeye Çalışılmaktadır. Kavramın Özünün, Tarihsel Geçmişinin Ve Gerçek Anlamının Suiistimali, Bir Bakıma Yeni Bir Uluslararası Hukuk Anlayışı İhdas Etmenin Bilinçaltındaki Dürtüsüdür.
  • Öğe
    The Perceived Proactivity Level of Industrial Organizations Against Potential Crises: A Practical Study
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Demirsel, M. Tahir; Öğüt, Adem
    Günümüzde işletmelerin faaliyette bulundukları küresel rekabet ortamındaki pek çok unsur, onları beklenmedik tehdit ve fırsatlarla karşı karşıya bırakmaktadır. İşletmelerin varlıklarını devam ettirebilmeleri de söz konusu tehditlerden korunmalarına bağlıdır. İşletmelerin karşılaşabildiği ve varlıklarını tehdit eden beklenmedik gelişmeler (krizler), onları değişime zorlamakta, değişime uyum sağlayamayanlar ise yok olma tehlikesiyle yüzleşmektedirler. Gerek teknolojik gelişmeler ve pazarda oluşan belirsizlikler, gerekse küreselleşmeyle gelen yoğun rekabet, işletmelerin krizle karşılaşma ihtimalini her geçen gün artırmaktadır. Dolayısıyla proaktif davranarak krizi öngörmek, kriz sinyallerini algılamak ve buna bağlı olarak gerekli önlemleri alarak krize hazırlıklı olmak, işletmeler için büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda bu araştırmada, işletmelerin pratik yaşamda kriz sinyallerini ne düzeyde algıladıkları ve olası krizlere karşı gerçekte ne düzeyde hazırlıklı olduklarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Araştırma, ülkemizin büyük organize sanayi bölgelerinden biri olan Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde (KOS) faaliyet gösteren 222 firmanın yöneticileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bulgular tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerle analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, işletmelerin kriz sinyallerini yeterince algılayamadıklarını ve potansiyel krizlere karşı hazırlıklı olmadıklarını göstermektedir. Bu bir ön çalışmadır. Konuyla ilgili araştırma ve analizler geliştirilecektir.
  • Öğe
    Feldstein-horioka Hipotezinin Görünürde İlişkisiz Regresyon Yöntemiyle Analizi: Gelişen Ekonomiler (E7) Üzerine Bir İnceleme
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Tunçsiper, Bedriye; Biçen, Ömer Faruk
    Bu çalışmanın amacı, gelişen yedi ekonomi (E7) için Feldstein-Horioka Hipotezinin geçerliliğini incelemektir. 1990-2014 dönemini kapsayan yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada, hipotezin geçerliliği Zellner tarafından geliştirilen Görünürde İlişkisiz Regresyon yaklaşımıyla incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre; Brezilya, Meksika, Rusya ve Türkiye’de Feldstein-Horioka Hipotezi geçerli değildir. Bunun yanında Çin, Hindistan ve Endonezya’da ise Feldstein-Horioka Hipotezinin geçerli olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    İşletmelerde Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi Sürecinde Performans Değerlendirme Ve Kariyer Yönetimi Uygulamaları
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Nisan) Soysal, Abdullah; Kılınç, Erhan
    Günümüz iş dünyasında insan kaynakları yönetiminde performans ölçütlerinin ve kariyer hedeflerinin daha rasyonel belirlenmesi için stratejik bir yaklaşım ortaya konulması zorunlu hale gelmiştir. Bu çalışma, yöneticilerin stratejik İKY, performans değerlendirmesi ve kariyer yönetimi hakkında görüşlerini, işgörenleri değerlendirdikleri öncelikli kriterlerini ve işyerlerinde uyguladıkları performans değerlendirme yöntemleri belirlemek ve bu yöntemlerin sonuçlarını hangi alanlarda kullandıklarını saptamak için yapılmıştır. Bu amaçla, Gaziantep ilinde faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı oteller, özel hastaneler ve büyük ölçekli üretim işletmeleri araştırma kapsamına alınmıştır. Bu işletmelerde genel müdür/müdür yardımcısı, İK departman müdürü/şefi görevlerinde bulunan kişilere anket uygulanmıştır. Araştırmaya katılan yöneticilerin stratejik insan kaynakları uygulamaları, performans değerlendirme ve kariyer yönetimi unsurlarına büyük oranda (%88,5) katıldıkları saptanmıştır. Yöneticilerin konumları ile işgörenlerini değerlendirdikleri kriterler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık söz konusu iken, yöneticilerin konumları ve yöneticilerin eğitim düzeyleri ile performans değerlendirme sonuçlarını işyerinde kullanma alanları arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. İKY performans değerlendirme ve kariyer yönetimi adil, ölçülebilir, nesnel ve uzun vadeli bir yaklaşımla yürütmek işletmenin geleceği oluşturmada en önemli adımlardan biri olacaktır. Bunun için de işletmenin stratejik planlarını ve bu planlara uyumlu insan kaynakları planlarını yapması gerekir.
  • Öğe
    Fi?nansal Varlıkları Fi?yatlama Modeli? ve Beta Katsayısının Düzenlemeye Tabi? Pi?yasalarda Kullanımı
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Nisan) Kulalı, İhsan
    Finansal Varlıkları Fiyatlama Modeli (FVFM), herhangi bir menkul kıymetin beklenen getirisi ve risk derecesi arasındaki ilişkiyi göstermektedir. FVFM, firmaların sermaye maliyetinin hesaplanmasında sıklıkla kullanılan yöntemlerden birisidir. Sermaye maliyetinin borç ve öz sermaye şeklinde iki temel unsuru bulunmaktadır. Öz sermayenin maliyeti FVFM benzeri modeller kullanılarak hesaplanmaktadır. Sermaye maliyeti, aynı zamanda, düzenleyici işlemler için de temel girdi konumundadır. Bu çerçevede FVFM ve beta yalnızca yatırımcı ya da firmalar için değil, düzenleyiciler bakımından da merkezi bir öneme sahiptir. Bu nedenle, FVFM, bazı farklılıklar olmakla birlikte, düzenlemeye tabii fiyatın bulunmasında sıklıkla kullanılmaktadır.
  • Öğe
    Bağımsızlık Sonrası Türk Cumhuriyetlerinde Yabancı Sermayenin Temel Belirleyicileri ve Ekonomik Büyüme İlişkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Özel, Bilal
    Orta Asya; 1917 yılında dönemin Çarlık Rusya?sının Bolşevik ihtilali ile Sovyetler Birliği olarak tarih sahnesine gelmesi ile birlikte Demir Perde adı verilen blok oluşmuştur. Türk Cumhuriyetleride bu perdenin en kapalı kısımlarından birini oluşturmaya başlamıştır. Asya stepleri bu karanlık dönem bitene kadar ekonomik olarak incelenme fırsatını hiç yakalayamamıştır. 1990?lardan sonra bağımsızlıklarına kavuşmayı başaran ve daha sonraları literatürde Bağımsız Devler Topluluğu olarak adlandırılacak olan bu ülkeler; planlı bir ekonomik sistem ile büyüyen yeni yöneticilerinin Serbest Piyasa ekonomisi ?ne adapte olmak için geliştirdikleri politika denemelerine şahit olmuştur. Yeni baştan düzenlenen ekonomik yapıları ve yetersiz yatırım kabiliyetleri bu ülkeleri yabancı sermayeyi temin etmeye itmiş ve dünyada gelişmiş ülkeler tarafından paylaşılan pastadan pay alabilmek için türlü reformları hayata geçirmişlerdir. Çalışmanın amacı ekonomik büyümeyi temel alan yeni kurulun bu Türk Devletlerinin bağımsızlıklarının ardından bu hedefe ulaşmada Yabancı Sermayenin temel belirleyicilerini tespit etmek ve gelen bu yabancı yatırımların diğer geçiş ekonomilerinden ziyade Türk Cumhuriyetleri olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ekonomilerine etkilerini analitik olarak incelmektir. Granger nedensellik testi kullanılarak 1990 ile 2010 yıllarını kapsayarak yapılan analiz sonucunda doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki durumları incelenen Türk Cumhuriyetlerinde Azerbaycan dışında herhangi bir nedenselliğe rastlanmamıştır.
  • Öğe
    Türkiye’nin Finansal Risk Haritası
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Nisan) Altan, Mikail; Şekeroğlu, Gamze; Karahan, Nebi Salih
    Finansal risk parayla ilgili her türlü riski kapsar. Ülke düzeyinde oldukça önemli olan finansal riskin unsurları ise; düşük GSMH, döviz kurlarındaki dalgalanma, yüksek borç oranı, yüksek işsizlik oranı, yüksek enflasyon oranı ve sorunlu kredi oranlarındaki yüksekliktir. Çalışmada bu unsurlar esas alınarak Türkiye’nin finansal risk haritası çıkarılmak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda 2008-2014 yılları arasında kesintisiz olarak yayımlanan işsizlik oranları, enflasyon oranları ve sorunlu krediler analize dahil edilmiştir. Analizde kullanılan veriler ?BBS-2 (İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması) düzeyindeki 26 bölge için ayrı ayrı toplanmıştır. Verilere göre her bir bölge; hem tüm yıllar için ayrı ayrı, hem de 7 yılın ortalamasındaki en yüksek, en düşük, ortalama ve standart sapma değerlerine göre yüksek, orta ve düşdük riskli olarak gruplandırılmıştır. Sonuçta tüm veriler göz önünde bulundurularak, Türkiye’nin yüksek, orta ve düşük riskli bölgelerinin belirlendiği bir finansal risk haritası oluşturulmuştur.
  • Öğe
    Alternati?f Para Poli?ti?kası Strateji?si? Olarak Nomi?nal İsyi?h Hedeflemesi?: Karşılaştırmalı Bi?r Anali?z
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Nisan) Mangır, Fatih; Ertem, Cemil
    2008 kriz sonrası ortaya çıkan ekonomik konjonktür, enflasyon hedeflemesi rejiminin başarısının sorgulanmasına ve alternatif para politikalarının tartışılmasına neden olmuştur. Bu tartışmalar içinde yer alan Jeffery A. Frankel?in de içinde olduğu birçok iktisatçının önerisi, Nominal GSYİH hedeflemesidir. Finansal istikrarsızlık, yüksek işsizlik, durgunluk vb. sorunların çözümünde enflasyon hedeflemesi politikası etkisiz kalmış ve enflasyonun yanında başka ekonomik hedeflerinde kontrol edilebildiği para politikası rejimlerine ihtiyaç artmıştır. Bu nedenden dolayı bu çalışmada, enflasyon hedeflemesi rejimine kadar para politikasının tarihsel gelişimi incelenecektir. Son olarak, enflasyon hedeflemesi rejiminin avantajları ve dezavantajları tartışılacak, Nominal GSYİH hedeflemesiyle karşılaştırmalı analizi yapılacaktır.
  • Öğe
    İthalat, İhracat ve Büyüme Arasındaki Nedensellik İlişkisi: Türkiye Uygulaması
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Nisan) Acet, Hakan; Erdoğan, Savaş; Köksal, Melike
    Bu Çalışmada Türkiye'de Toplam İthalat, Toplam İhracat Ve Büyüme Arasındaki Nedensellik İlişkileri 1998-2013 Yılları İçin Üçer Aylık Veriler Kullanılarak İncelenmektedir. Çalışmada Araştırılan Konu Reel Gayri Safi Yurtiçi Hasılada Gerçekleşen Büyümenin Kaynağında Baskın Olan Etkinin İthalat Mı Yoksa İhracat Mı Olduğudur. Bu Soruya Cevap Verebilmek İçin İthalat, İhracat Ve Reel İsyih Arasındaki Nedensellik Test Sonuçlarına Bakılması Gerekmektedir. Test Sonuçlarına Göre, Toplam İhracat, Toplam İthalat Ve Reel İsyih Arasında Nedensellik İlişkileri Söz Konusudur. İncelenen Dönemde İthalatın Büyüme Üzerinde Belirleyici Unsur Konumunda Olması Nedeniyle Büyümenin İthalata Dayalı Olduğu Söylenebilir.
  • Öğe
    Ham Petrol Spot ve Future Piyasalarının Etkinliğinin Test Edilmesi
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Zeren, Feyyaz
    Ham petrol fiyatlarındaki değişimlerin doğru bir şekilde analiz edilmesi, dünya ekonomisinin makroekonomik dinamiklerini anlamak adına önem arz etmektedir. Bu bağlamda ham petrol sektöründe piyasa etkinliğinin ölçümü oldukça önemli bir husustur. Batı Teksas(WTI) ve BRENT petrollerine ait1991-2012 yılları arasındaki günlük verilerin kullanıldığı bu çalışmada piyasaların zayıf formda etkinliği, finansal zaman serilerindeki oynaklığı hesaba katan Kesikli Dalgacık (Wavelet) birim kök testi ile incelenmiş ve her iki piyasanın zayıf formda etkin olduğuna karar verilmiştir. Doğrusal olmayan KSS eşbütünleşme testinin kullanıldığı ikinci aşamada ise bu piyasalardaki spot ve future fiyatların eşbütünleşik bir yapıya sahip olmadığı ve bu bağlamda her iki piyasanın dayarı güçlü formda etkin olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgulara göre ham petrol piyasalarında ortalamanın üzerinde kar elde etmek hemteknik hem de temel analiz yöntemleriyle mümkün olmayacaktır.
  • Öğe
    Çalışanların Karar Alma Sürecine Katılımının Yenilikçilik Kapasitesi ve Örgütsel Öğrenme Üzerindeki Etkisi
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Aksay, Kadir; Erbil, Cihat; Öğüt, Adem
    Bu çalışma, seçenekler arasından tercih yapmak üzere işletilen karar alma sürecine çalışanların katılımının sağlanmasının, tercih sırasında gereksinen bilgilerin diğerleri ile paylaşılmasını, yorumlanmasını ve aktarılmasını kolaylaştıracağı varsayımıyla, ilgili sürecin, –özünde öğrenme ve bilgi paylaşımını barındıran–örgütün yenilikçilik kapasitesi ve örgütsel öğrenme üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere tasarımlanmıştır. Bilgi yoğun bir örgütte, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesi‘nde görev yapmakta olan akademisyenlerden, geliştirilmiş ölçeklerden yararlanılarak hazırlanan anketle toplanan veriler Pearsonkorelasyon analizi ve doğrusal regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. Çalışanların karar alma sürecine katılımı ile örgütün yenilikçilik kapasitesi ve örgütsel öğrenme arasında orta kuvvetli, pozitif yönlü ve anlamlı ilişkinin olduğu, ilgili sürecin – konu ilgili daha önce gerçekleştirilen çalışmaların sonuçlarına paralel olarak– yenilikçilik kapasitesi ve örgütsel öğrenmeyi olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Efqm Mükemmelli?k Modeli? ve Mobi?lya Sektörüne Yöneli?k Bi?r Uygulama
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Oralhan, Burcu; Sümerli Sarıgül, Sevgi
    İşletmelerin, günden güne değişen ve gelişen dünya ekonomisine ayak uydurabilmeleri güçleşmektedir. Bu sebeple işletmeler performans iyileştirme ve verimlilik arttırma çalışmalarına yoğunlaşmıştır. İyileştirme çalışmalarında süreklilik sağlanmadığı takdirde başarısızlığın kaçınılmaz olduğu bilinmektedir. Sürekliliğin sağlanabilmesi için ise işletmelerin öz değerlendirmelerini yapmaları gerekmektedir. Öz değerlendirme modellerinden biri olan EFQM mükemmellik modeli toplam kalite yönetiminin yaklaşımları olan “sıfır hata” ve “mükemmellik” kavramlarının birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu model, işletmelerin mevcut yapısının ve faaliyetlerinin sonuçlarının sistematik bir Şekilde incelenmesinin sağlanmasında, güçlü ve zayıf yanlarını tespit edilebilmesinde yardımcı olan bir öz değerlendirme aracıdır. Bu model liderlik, çalışanlar, politika ve strateji, işbirlikleri ve kaynaklar, süreçler olmak üzere beş girdi, çalışanlarla ilgili sonuçlar, müşterilerle ilgili sonuçlar ve toplumla ilgili sonuçlar ve temel iş çıktıları olmak üzere dört sonuç kriterinden oluşarak sistemi bir bütün halinde değerlendirir. Ortaya konan çalışmaların, hedefleri ne kadar iyileştirdiği izlenirken PUKÖ döngüsünden faydalanılır. Bu döngü planlama, uygulama, kontrol etme ve gerektiğinde önlem alarak yeniden planlama aşamasına dönerek sürekli iyileştirmenin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Dünyada birçok farklı ülkede ve farklı sektörlerde uygulanan öz değerlendirme aracı olan EFQM modeli bu çalışmada Kayseri?de faaliyet gösteren bir mobilya işletmesinde uygulanmıştır. Yönetim kurulu, yöneticiler ve beyaz yaka çalışanları kapsayan bir anket çalışması yapılmıştır. Dinamik bir değerlendirme sistemi olan analizin RADAR yaklaşımı ile puanlama yöntemi sonucunda işletmenin 396 puan aldığı ve temel performans göstergeleri, süreçler ve müşterilerle ilgili sonuçlarda yüksek puan alındığı görülmüştür. SWOT analizi yapılan işletmede zayıf yönler, iyileştirmeye açık alanlara göre iyileştirme ve geliştirme projeleri önerilmiştir. Belirlenen projeler ile firmanın EFQM seviyesinin artırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla 2015-2017 yılları arasında etki ve yapılabilirlik durumuna önerilen sistemlerin kurulması hedeflenmiştir. Bu iyileştirmeler yapıldığı takdirde 2017 yılsonunda yeniden EFQM hesaplaması yapılarak firmada yapılan iyileşmenin EFQM skoruna yansıması izlenecektir. Böylece hedefler doğrultusunda ne kadar ilerleme olduğu ve uygulama sonucu elde edilen yararlara ilişkin değerlendirmelere yapılabilecektir. Yapılan bu çalışmanın öncelikle mobilya olmak üzere tüm sektörde EFQM mükemmellik modelinin bir uygulama örneği olması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Davranışsal Muhasebe Bağlamında Muhasebe Meslek Mensuplarında Duygusal Zeka
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Öz, Mesut; Çivi, Gülbahar; Aslantaş Ateş, Burcu
    Davranışsal muhasebe ve duygusal zeka son yıllarda literatürde sıklıkla karşılaşılan iki kavramdır. Muhasebe sürecinde rakamlarla uğraşan muhasebecilerin davranışsal ve duygusal durumlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğinden yola çıkılan bu çalışmada her iki kavramdan bahsedilmiş, sonrasında Isparta ilinde faaliyet gösteren muhasebe meslek mensupları ile gerçekleştirilen alan araştırması sonuçlarına yer verilmiştir. Boyutlarına ayrılmış ve güvenirliği kanıtlanmış bir duygusal zeka ölçeği kullanılan çalışmada öncelikle faktör analizi yapılmıştır. Boyutlar orijinal ölçekle birebir aynı çıkmıştır. Sonrasında bazı demografik özellikler ve duygusal zeka ölçeği boyutları arasında anlamlı farklar olup olmadığı ölçülmüştür. Aynı zamanda araştırmaya katılan muhasebe meslek mensuplarının duygusal zeka düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Örgütsel Adalet Algısının Örgütsel Performans Üzeri?ne Etki?si?: Emni?yet Teşki?latı Örneklemi?
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Tekiner, Mehmet Ali; Çetin, Sefa
    Bu çalışmanın ilk bölümünde örgütsel adalet algısı açıklanmaktadır. Örgütsel adalet çalışmalarının Adams’ın 1965’li yıllarda yapmış olduğu çalışmaya kadar gittiği görülmektedir. Örgüt içinde sosyal ve ekonomik olarak gerçekleşen karşılıklı iletişimin sonucunda algılanan adalet, çalışanların amirleriyle, çalışma arkadaşlarıyla ve sosyal sistem olan örgütle ilişkilerini içeren bir kavram olarak açıklanmıştır. Örgütsel adalet algısı göreceli bir kavramdır. Örgütsel adalet algısının göreceli olmasının nedenleri; bireysel yargıların farklılıkları ve ideal olan adalete ulaşma çabalarıdır. Örgütsel adalet algılarının boyutları; dağıtımsal, işlemsel ve etkileşimsel olarak üç alt başlıkta incelenmiştir. Ayrıca örgütsel adalet algısının öncülleri olan, liderlik, güven ve kontrol başlıkları da açıklanmaktadır. İkinci bölümde örgütsel performans kavramı açıklanmıştır. Bir kurum ya da işletmenin performansı, belirlenen bir zaman diliminin sonucunda oluşan çıktı ya da çalışmanın sonucuna göre işletmenin amacının veya görevinin yerine getirilmesidir. Örgütsel performansın temel unsurları; kurumsal performans, takım performansı ve bireysel performans olarak belirtilirken, performansın en yaygın unsurları ise, verimlilik, etkinlik, etkililik, ekonomiklik, karlılık ve kalite olarak sayılmaktadır. Örgütsel adalet algısının, örgütsel performans üzerine etkisi araştırıldığında; örgütsel adaletin yüksek olduğu örgütlerde performansın da arttığı gözlemlenmektedir. Son bölümde ise polislerin örgütsel adalet algısının, örgütsel performans üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Demografik değişkenler ve dağıtımsal, işlemsel ve etkileşimsel adalet algısının üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Yapılan anket çalışması Adana ilinde görev yapan 105 emniyet görevlisini kapsamaktadır yapılmıştır. Anket yönetimi olarak 5 li Likert Anket çalışması uygulanmıştır.
  • Öğe
    Özelleştirmelerin Finans Piyasaları Üzerine Etkisi: Türkiye Örneği
    (Selçuk Üniversitesi, 2016) Ketenci, S. Taha; Çoban, Orhan
    Bu çalışmada 24 Ocak 1980 kararları sonrasında serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecine başlayan Türkiye’de yapılan özelleştirme uygulamalarının finansal sistem üzerindeki etkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. 1986-2013 dönemine ait yıllık verilerin kullanıldığı analizlerde VAR (Vektör Otoregresif Metodu) ve SVAR (Yapısal Vektör Otoregresif Metodu) metotlarından yararlanılmıştır. Ayrıca etki-tepki ve varyans ayrıştırma analizleri yapılarak, değişkenler arasındaki karşılıklı ilişkileri belirlemede Granger temelli Toda-Yamamoto nedensellik analizlerine başvurulmuştur. Yapılan analizler sonucunda özelleştirmenin finansal sistem ve dolayısı ile ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar genel anlamda literatür sonuçlarıyla örtüşmektedir. Diğer taraftan VAR ve SVAR yöntemlerinden hareketle elde edilen etki–tepki fonksiyonları incelendiğinde, özelleştirme gelirlerinde yaşanan pozitif bir şokun, hem borsada yapılan işlem hacmini hem de bankacılık kesimi tarafından dağıtılan kredi tutarı üzerinde pozitif yönde etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan nedensellik analizi sonuçları, değişkenler arasında bir nedensellik ilişkisinin olmadığına işaret etmektedir.
  • Öğe
    Kazakistan Bankacılık Sektöründe Teknik Etkinliğin Veri Zarflama Analizi ile Ölçülmesi: 2008-2013
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Aralık) Çelik, Tuncay; Kaplan, Muhittin
    En basit şekilde teknik etkinlik, belli bir çıktı düzeyinin en az girdi kullanımıyla gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan anlaşıldığı üzere teknik olarak etkin firmalar, diğerlerine göre maliyetleri daha düşük olan firmalardır. Bir ekonomide maliyet avantajına sahip firmaların çokluğu o ekonomide fiyat düşüşleri yaratarak toplam refahın artmasına önemli katkılar sağlayacaktır. İşte bu çalışmada, Kazakistan bankacılık sektörü teknik etkinlik skorları 2008-2013 dönemi bilanço verileri dikkate alınarak veri zarflama analizi yöntemiyle tahmin edilmiştir. Bankacılık sektörü yıllık ortalama etkinlik düzeyi 2010 yılı hariç dönem boyunca sürekli bir artış göstermiş olsa da elde edilen bulgular, dönem boyunca Kazakistan bankacılık sektöründeki etkinlik düzeyinin optimal değerlerin oldukça altında seyrettiğini göstermektedir.
  • Öğe
    Petrol Fi̇yatları ve Fi̇nansal Sıkıtı Arasındaki̇ İli̇şki̇: Türki̇ye İçi̇n Bi̇r Ardl Yaklaşımı
    (Selçuk Üniversitesi, 2017 Nisan) Kaya, Emine; Açdoyuran, Bengü
    Gelişmekte olan piyasalarda likidite, bankacılık ve borç krizlerinin kaynakları ile ilgili birçok araştırma bulunmaktadır. Ancak, finansal krizlerle ile ilgili çalışmalar daha çok likidite, borç ve bankacılık krizleri üzerinde yoğunlaşmış, hisse senedi piyasası ihmal edilmiştir. Nitekim, finansal sistemi değerlendirmek için hisse senedi piyasasının ve bankacılık sektönün eş zamanlı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye için finansal sıkıntı endeksi oluşturmak ve finansal sıkıntı ile petrol fiyatları arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. Bu bağlamda ilk olarak Türkiye için finansal sıkıntı endeksi hesaplanmış, ardından finansal sıkıntı ve petrol fiyatları arasındaki ilişki ARDL yaklaşımı ile incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre, finansal sıkıntı endeksi finansal krizleri öngörmede başarılı olmuş ve petrol fiyatları ile finansal sıkıntı arasında negatif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğrencilerinin Kaygı ve Stres Düzeylerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Alan Aratırması
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Aralık) Alpertonga, Hüsniye; Ünsar, Agâh Sinan; Koldere Akın, Yasemin
    Stres, kişilerin “bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit” edilmesidir. Sınırların zorlanmasıyla meydana gelen durumdur. Kaygı ise sonunda ne olacağını bilmeden duyulan belli belirsiz korkudur. Kaygı; üzüntüyü, sıkıntıyı, korkuyu, başarısız hissetmeyi, acizliği, yargılanmayı içerebilir. Araştırmamızın evrenini Türkiye?deki tüm üniversitelerde “Beden Eğitimi ve Spor” Yüksekokulu?ndaki öğrenciler, örneklemini ise “Trakya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor” Yüksekokulu?ndaki öğrenciler oluşturmuştur. Çalışmada anket tekniğinden yararlanılmıştır. Öğretmenlik, antrenörlük ve spor yöneticiliği bölümlerinde öğrenim gören 400 öğrenciye anket formu uygulanmıştır. Çalışmamızda araştırma türü, araştırmanın esas olanların anlaşılmasıdır. Beden eğitimi ve spor yüksekokulu öğrencilerinin kaygı ve stres düzeylerinin belirlenmesine yönelik keşfedici yöntemi belirlenmiştir. Elde edilen veriler, SPSS programında öğrencilerin demografik dağılımı, stres ölçeği ve durumluluk kaygı ölçeklerinin yorumlamaları, faktör ve regresyon analizleri ile oluşturulmuştur. Öte yandan, araştırmadaki verileri belli hipotezler üzerinde birleştirip değişkenler ile arasındaki ilişkilerini meydana çıkarmak amacıyla ise tanımlayıcı (betimsel) araştırma yöntemi yürütülmüştür. Araştırmada öğrencilerin bazı demografik değişkenleriyle kaygı ve stres düzeyleri arasında anlamlı etkileşimler olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Bölgesel Rekabette Diş Ticaretin Önemi: Konya Örneği
    (Selçuk Üniversitesi, 2016 Aralık) Çoban, Ayşe; Çoban, Orhan; Baysal Kurt, Duygu; Uslu, M. Aykut
    Bu çalışmada 2002-2013 dönemi dikkate alınarak bölgesel rekabet açısından önemli bir gelişme potansiyeline sahip olan Konya’nın dış ticareti analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, Konya ili 104 farklı ürün ve 130 ülkeye yaptığı ihracatla İstanbul, İzmir ve Ankara’nın arkasında yer almaktadır. Konya sanayisinde 2002 yılında 517 olan ihracat yapan firma sayısı 2013 yılında 1427’ye yükselmiştir. Benzer şekilde 2002 yılında 431 olan ithalatçı firma sayısı 2013 yılında 1106’ya yükselmiştir. Bu kapsamda 2013 yılında toplam ihracat 1,368 milyar dolar, toplam ithalat ise 1,226 milyar dolar olmuştur. Taşıt araçları yan sanayisi ve makine teçhizat sektörü Konya imalat sanayisinin en önemli sektörlerinden birisidir. Söz konusu sektör 2013 yılı itibariyle 167 ülkeye çeşitli mamuller ihraç etmekte olup, 2013 yılı ihracatı 204 milyon 461 bin dolar düzeylerinde gerçekleşmiştir. Bu sektörü 187 milyon 477 bin dolarlık ihracatla Makine ve Aksamları izlemektedir. Benzer şekilde ithalatta da birinci sırada imalat sanayi gelmektedir. 2013 yılında Konya’nın gerçekleştirdiği ithalatın % 75’i İmalat sanayi tarafından gerçekleştirilmektedir. Tarım ve hayvancılık sektörünün toplam ithalattaki payı ise % 21 dolaylarındadır. Konya ekonomisinin dış ticaret dengesi incelendiğinde ise 2008, 2009, 2010, 2012 ve 2013 yıllarında ekonominin rekabet gücünün yüksek olduğu görülmüştür.