Yazar "Ünal, Ekrem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cardiac Functions Evaluated with Tissue Doppler Imaging in Childhood Cancers Treated with Anthracyclines(Informa Healthcare, 2010) Baysal, Tamer; Köksal, Yavuz; Oran, Bülent; Şen, Metin; Ünal, Ekrem; Çimen, DeryaAim: The aim of this study was to assess the cardiac functions using conventional echocardiography and tissue Doppler imaging in childhood cancers treated with anthracyclines. Methods: The study group was selected from the patients admitted to the pediatric oncology department for a treatment protocol that included doxorubicin. Body surface area was calculated and complete 2-dimensional, M-mode, pulse wave Doppler and pulse wave tissue Doppler echocardiographic examinations were performed just before the first treatment and at least 6 months after the last treatment. Results: This study included 20 patients (12 males and 8 females). Mean cumulative antracycline dose was 189 +/- 102.90 mg/mÖğe Çocuklarda akut hepatit A enfeksiyonunda serum immunglobulin E yüksekliğinin önemi(2008) Energin, Meltem V.; Ünal, EkremAmaç: Çocukluk çağı akut hepatit A enfeksiyonundahastalık kliniği ile serum IgE düzeyleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı polikliniğine başvuran, akut hepatit A enfeksiyonu geçiren ve alerji ve parazit öyküsü olmayan çocuk hastalar çalışmaya dâhil edildi. Hastaların tanı anında viral serolojik incelemesi, dışkıda parazit incelemesi, serum transaminaz düzeyleri ile serum IgE düzeyleri araştırıldı. Hastalar serum SGPT, SGOT ve toplam bilirübin düzeylerine göre serum IgE düzeyleri karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya yaşları 5-14 yıl arasında değişen (ortanca, 8 yıl) 24 akut hepatit A’lı çocuk hasta dâhil edildi. Erkek/kız oranı 1/1 idi. Hastaların 10’unda serum IgE düzeyi yüksek bulundu. Hastaların serum IgE düzeyleri 17,7-1120 IU/L arasında değişiyordu (ortanca, 69 IU/L). Hastaların serum IgE düzeyleri ile serum SGOT, SGPT ve toplam bilirübin düzeyleri arasında istatistiksel bir ilişki saptanmadı. Sonuç: Literatürde çocuklarda akut hepatit A enfeksiyonunda serum IgE düzeyleri artmış olarak rapor edilmiştir. Bununla birlikte belki de çalışma grubumuzdaki az sayıdaki olgu nedeniyle karaciğer fonksiyonları ile bu yüksekliğin korelasyonunu gözlemedik. Akut hepatit A enfeksiyonunun klinik seyri ve serum IgE düzeyleri arasındaki ilişkiyi doğrulamak için daha ileri çalışmalar gereklidir.Öğe Çocuklarda Komanın Nadir Bir Nedeni: Beta-Ketotiyolaz (2-Metilasetoasetil-Koenzim A Tiyolaz) Eksikliği(2007) Ünal, Ekrem; Güzeş, Atılgan Eylem; Aydın, Kürşad; Kaya, Ülkühan; Energin, MeltemBeta-ketotiyolaz L-izolösin katabolizması ve keton cisimlerinin metabolizmasında yer alan bir enzimdir. 13 aylık kız hasta huzursuzluk, hızlı nefes alma şikayetlerinden 12 saat sonra hızla gelişen derin koma nedeniyle başvurdu. Ağır ketoasidoz ve hafif hiperamonyemi tespit edilen hastaya beta-ketotiyolaz eksikliği tanısı konuldu. Akut atak tedavisi yapılan olgu nadir görülmesi nedeniyle sunulmuştur.Öğe Çocukluk çağı akut lösemi ve hodgin-dışı lenfoma hastalarında sistatin-C'nin nefrotoksisiteyi değerlendirmedeki önemi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Ünal, Ekrem; Çalışkan, ÜmranAmaç: Kliniğimizde tanı alan ve tedavi gören akut lenfoblastik lösemi, akut miyeloid lösemi ve Hodgkin-dışı lenfoma hastalarında böbrek fonksiyonları tedavileri süresince nefrotoksisite sıklığını ve nefrotoksistenin erken dönemde sistatin-C artışı ile belirlenmesinin mümkün olup olmayacağının araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya Şubat 2006 - Mart 2007 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Pediatrik Hematoloji ve Pediatrik Onkoloji Bilim Dallarında tanı alan ve tedavi edilen 13 akut lenfoblastik lösemi, 8 akut myeloid lösemi ve 6 Hodgkin dışı lenfoma olmak üzere 27 (20 erkek, 7 kız) hastanın; hücum tedavisi başlangıcında, pekiştirme başlangıcında ve idame tedavisi başlangıcında boy, serum üre, kreatinin, kreatinin klerens ve sistatin-C değerleri kaydedildi. Bulgular: Tedavinin ilerleyen dönemlerindeki serum üre, sistatin-C ve kreatinin klerens değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı değişiklik saptanmazken serum kreatinin değerinde; idame öncesinde pekiştirme öncesine göre anlamlı azalma mevcuttu. Sonuç: Akut lenfoblastik, myeloid lösemi, Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan çoklu kanser ilaçları ile ciddi böbrek bozukluğu görülmedi. Sistatin-C glomerüler filtrasyon hızını göstermede yüksek duyarlılık ve özgüllük değerlerine sahiptir. Bundan dolayı özellikle idrar toplamasında sorun olan çocuk hastalarda glomerüler filtrasyon hızının iyi bir göstergesi olabilir. Kanserli hastalarda serum sistatin-C düzeyine etki edebilecek diğer faktörler için ileri araştırmalara ihtiyaç vardır.Öğe Çocukluk çağı akut lösemi ve Hodgkin-dışı lenfoma hastalarında sistatin-C’nin nefrotoksisiteyi değerlendirmedeki önemi(2009) Ünal, Ekrem; Çalışkan, Ümran; Köksal, YavuzKanserli çocuklarda böbrek işlevlerini doğru olarak yansıtacak ve basit bir şekilde uygulanabilecek yöntem arayışı sürmektedir. Kliniğimizde takip ve tedavi edilen akut lenfoblastik lösemi (AML), akut miyeloid lösemi (AML) ve Hodgkin-dışı lenfoma (HDL) hastalarında tedavileri süresince nefrotoksisite sıklığı ve sistatin-C ile nefrotoksisite arasındaki ilişki araştırıldı. Yaşları 1,5 ile 16 yaş arasında değişen (ortanca yaş, 10 yıl) toplam 27 hastanın tedavi sürelerince üç ayrı zamanda serum üre, kreatinin, sistatin-C değerleri ve boya göre hesaplanmış kreatinin klerensleri kaydedildi. Hastaların 20’si erkek (%74), 7’si kız (%26) idi. Çalışmaya kabul edilen hastaların 13’ü ALL (%48.1), 8’i AML (%29.6) ve 6’sı HDL (%22.3) idi. Sistatin C değerlerinin ortalaması sırasıyla 0.770.3 mg/l, 0.860.55 mg/l ve 0.810.3 mg/l olarak bulundu. Tedavini ilerleyen dönemlerindeki serum üre, sistatin-C ve kreatinin klerens değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı değişiklik saptanmadı. Çalışmaya kabul edilen hastalarda kullanılan ilaçlar ile ciddi böbrek bozukluğu görülmedi. Sistatin-C glomerüler filtrasyon hızını göstermede yüksek duyarlılık ve özgüllük değerlerine sahiptir. Bundan dolayı özellikle idrar toplamasında sorun olan çocuk hastalarda glomerüler filtrasyon hızının iyi bir göstergesi olarak kullanılabilinir.Öğe ILC3 deficiency and generalized ILC abnormalities in DOCK8-deficient patients(Blackwell Publishing Ltd, 2019) Eken, Ahmet; Cansever, Murat; Okuş, Fatma Zehra; Erdem, Şerife; Nain, Ercan; Azizoğlu, Zehra Betül; Haliloğlu, Yeşim; Karakukçu, Musa; Özcan, Alper; Devecioğlu, Ömer; Aksu, Güzide; Ayyıldız, Zeynep Arıkan; Topal, Erdem; Aydıner, Elif Karakoç; Kıykım, Ayça; Metin, Ayşe; Çipe, Funda; Kaya, Ayşenur; Artaç, Hasibe; Reisli, İsmail; Güner, Şükrü; Uygun, Vedat; Karasu, Gülsün Tezcan; Altuntaş, Hamiyet Dönmez; Canatan, Halit; Oukka, Mohamed; Özen, Ahmet; Chatila, Talal A.; Keleş, Sevgi; Barış, Sefa; Ünal, Ekrem; Patıroğlu, TürkanBackground: Dedicator of cytokinesis 8 (DOCK8) deficiency is the main cause of the autosomal recessive hyper-IgE syndrome (HIES). We previously reported the selective loss of group 3 innate lymphoid cell (ILC) number and function in a Dock8-deficient mouse model. In this study, we sought to test whether DOCK8 is required for the function and maintenance of ILC subsets in humans. Methods: Peripheral blood ILC1-3 subsets of 16 DOCK8-deficient patients recruited at the pretransplant stage, and seven patients with autosomal dominant (AD) HIES due to STAT3 mutations, were compared with those of healthy controls or post-transplant DOCK8-deficient patients (n = 12) by flow cytometry and real-time qPCR. Sorted total ILCs from DOCK8- or STAT3-mutant patients and healthy controls were assayed for survival, apoptosis, proliferation, and activation by IL-7, IL-23, and IL-12 by cell culture, flow cytometry, and phospho-flow assays. Results: DOCK8-deficient but not STAT3-mutant patients exhibited a profound depletion of ILC3s, and to a lesser extent ILC2s, in their peripheral blood. DOCK8-deficient ILC1-3 subsets had defective proliferation, expressed lower levels of IL-7R, responded less to IL-7, IL-12, or IL-23 cytokines, and were more prone to apoptosis compared with those of healthy controls. Conclusion: DOCK8 regulates human ILC3 expansion and survival, and more globally ILC cytokine signaling and proliferation. DOCK8 deficiency leads to loss of ILC3 from peripheral blood. ILC3 deficiency may contribute to the susceptibility of DOCK8-deficient patients to infections. © 2019 EAACI and John Wiley and Sons A/S. Published by John Wiley and Sons Ltd.Öğe Neuroblastoma Arising from an Unresected Sacrococcygeal Teratoma in a Child(LIPPINCOTT WILLIAMS & WILKINS, 2010) Ünal, Ekrem; Köksal, Yavuz; Toy, Hatice; Günel, Engin; Açıkgözoğlu, SaimMalignant transformation of a germ cell tumor, referring to the occurrence of somatic, nongerm cell malignancy within a germ cell tumor is a rare entity. The authors report a case of malignant transformation of an unreseceted sacrococcygeal teratoma to neuroblastoma in a 6-year-old girl and discuss this case in the light of relevant literature. This case shows that complete resection of germ cell tumor is necessary to prevent malignant transformation; In addition, when malignant transformation occurs, the treatment strategy must include surgery together with histology adapted systemic chemotherapy.Öğe Release of N-Terminal Pro-Brain Natriuretic Peptide in Children With Acute Rheumatic Carditis(Cambridge Univ Press, 2010) Çimen, Ömer; Oran, Bülent; Çimen, Derya; Baysal, Tamer; Karaaslan, Sevim; Ünal, Ekrem; Başarılı, Kemal; Büyükbaş, SadıkBackground: Acute rheumatic carditis is still an important cause of cardiac failure in developing countries. B-type natriuretic peptides, especially N-terminal segment of its prohormone are now recognised as essential parrs of cardiologic evaluation. Increased plasma concentrations of B-type natriuretic peptide and its prohormone are markers of cardiac failure and hypoxia in adults. Aim: To measure the prohormone levels in children with acute rheumatic carchtis and to determine whether its concentrations correlate with clinical and laboratory findings. Methods: A total of 24 children with acute rheumatic carchtis and 23 age and sex-matched healthy subjects were entered in the study. Transthoracic echocardiography was performed in all patients to assess the severity of the valve insufficiency and cardiac dysfunction. The prohormone plasma levels were tested for correlation with cardiac dysfunction and other biochemical markers, such as C-reactive protein, erythrocyte sedimentation rate, and anti-streptolysin-O titter. Results: The prohormone plasma concentrations were significantly higher in children with acute rheumatic carditis than in control subjects at the rime of diagnosis. A significant decrease of the plasma level was detected among patients after treatments (6-8 weeks). Conclusion: We found increased plasma prohormone levels in children with acute rheumatic carditis in the acute stage of illness compared with healthy subjects. Another result is increased plasma prohormone levels as acute rheumatic carditis are reversible.Öğe Thyroid medullary carcinoma in a teenager with Cowden syndrome(LIPPINCOTT WILLIAMS & WILKINS, 2007) Köksal, Yavuz; Şahin, Mustafa; Köksal, Hande; Orhan, Didehan; Ünal, Ekrem; Alagöz, EnginCowden syndrome is a multisystemic cancer predisposition disorder, in which the mucocutaneous lesions are the most constant features. We present a case of Cowden syndrome in a teenage boy with hyperkeratotic papules of the facial skin, especially on the eyelids, with episcleritis, proptosis, and papillomatous lesions on the tip of the tongue and lip mucosa. In addition, two nodules in the thyroid gland were detected. On laboratory examination, the carcinoembryonic antigen (CEA) was 34 ng/mL (normal limits: 0-3 ng/mL). Total thyroidectomy was performed. Histopathologic examination of the specimen revealed thyroid medullary carcinoma. After operation, levels of CEA decreased to normal limits.Öğe The utility of prenatal ultrasonography for the detection of congenital masses(2015) Köse, Doğan; Ünal, Ekrem; Acar, Ali; Örs, Rahmi; Köksal, YavuzAmaç: Konjenital kitleler artmış perinatal komplikasyon ve ölüm riski ile ilişkilidir. Bu nedenle doğum öncesi görüntüleme çalışmaları, optimum doğum sonrası müdahaleleri belirlemek için esastır. Biz bu yazıda; konjenital kitlelerin belirlenmesinde prenatal ultrasonografinin yararlılığını değerlendirdik. Yöntem : Kitlesi olan 19 yenidoğan bebek bu retrospektif çalışmaya alındı. Ultrasonografik tanı, tanı anındaki gebelik yaşı, hayatta kalma ve hastalığın histolojik doğrulama verileri incelendi. Bulgular: Kitlesi olan bu 19 yenidoğan bebeğin (8 erkek ve 11 kız), 13ünde (%68) tanı prenatal dönemde konuldu. Kitleler abdominal (n: 12), göğüs (n: 6) ve kranial (n: 1) yerleşimli idi. Abdominal ve torakal kitlelerin prenatal tanı oranları sırasıyla, 10/12 (%83), 3/6 (%50) idi. Intrakranial kitle ise prenatal dönemde tespit edilemedi. Pre natal saptanan kitlelerin kesin tanıları, 4 hastada; teratom, 2 hastada; over kistadenomu, 2 hastada; Wilms tümörü, 1 hastada; nöroblastom ve 1 hastada da; rabdomiyom idi. Kalan 3 hastada ise çeşitli (mezenter kisti, gastroenterik kist, lenfanjioma) kitlel er vardı. Sonuç : Bizim veriler abdominal ve kistik kitlelerin prenatal dönemde ultrasonografik inceleme ile daha kolay tespit edildiğini göstermektedir.