Yazar "Şen, İsmail" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 36
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acute phase proteins, clinical, hematological and biochemical parameters in dairy cows naturally infected with anaplasma marginale(2012) Coşkun, Alpaslan; Güzelbekteş, Hasan; Derinbay, Özlem Ekici; Aydoğdu, Uğur; Şen, İsmailBu çalışmanın amacı Anaplasma marginale ile doğal enfekte sığırlarda haptoglobin ve serum amyloid-A konsantrasyonlarında meydana gelen değişimleri belirleyerek akut faz cevabı değerlendirmektir. Çalışmanın ikinci amacı ise anaplazmozisli ineklerde gözlenen klinik, hematolojik ve biyokimyasal değişimleri belirlemektir. Araştırmaya anaplasmosis tanısı konulmuş 40 sütçü inek ve sağlıklı 10 sütçü inek dahil edildi. Çalışmada akut faz proteinlerin ölçümü, hematolojik ve biyokimyasal parametrelerin analizleri yapıldı. Enfekte gruptaki ineklerin serum haptoglobin ve serum amyloid-A konsantrasyonları kontrol grubundaki sığırlardan önemli ölçüde yüksek bulundu. Anaplasma marginale ile enfekte olan gruptaki tüm hayvanlar da anaplazmozisin klinik semptomları tespit edildi. Enfekte ineklerdeki serum aspartat aminotransferaz, alkalen fosfataz, kreatinin ve bilirubin konsatrasyonları kontrol grubuna göre önemli oranda yüksek tespit edilirken eritrosit sayısı, hematokrit değeri ve hemoglobin konsantrasyonu ise önemli oranda düşük olarak belirlendi. Sonuç olarak, anaplasmosisli sığırlarda, hematojik ve biyokimyasal değişiklikler aneminin ve doku hasarının bir göstergesi olabilir. Anaplasma marginale ile enfekte sığırlarda gelişen akut faz cevabın değerlendirilmesinde serum haptoglobin ve serum amyloid-A konsantrasyonları kullanılabilir.Öğe Atlarda uzun süreli fiziksel egzersizin hematolojik ve bazı biyokimyasal parametreler üzerine etkisi(2006) Güzelbekteş, Hasan; Ok, Mahmut; Şen, İsmail; Coşkun, AlparslanBu araştırmada, yetişkin atlarda yoğun fiziksel egzersizin hematolojik (RBC, WBC, Hgb, Ht) ve bazı biyokimyasal parametreler (T.P, albumin, glikoz, BUN, ALT, ALP, AST, LDH, GGT, CK, kreatinin, Na{} ve T.Ca{} ) üzerindeki etkileri araştinldı. Bu amaçla yaşları 7-10 arasında değişen toplam 34 dişi yarımkan İngiliz atı kullanıldı. Atlar 10 gün boyunca, günlük 4 saat (sabah iki, akşam iki) kuru kum zeminde antrenmana/egzersize tabi tutuldu. Egzersiz öncesi ve sonrası değerler karşılaştırıldığında, egzersiz sonrası WBC (p0.05), Ht (p0.05), TP (p0.05), albumin (p0.05), glikoz (p0.05), BUN (p0.05), AST (p0.05), LDH (p0.05), CK(p0.005) ve Na(p0.05) düzeyleri başlangıç değerlerine göre önemli derecede arttı. Sonuç olarak uzun süreli egzersizin bazı hematolojik ve biyokimyasal parametrelerde ciddi değişimlere neden olabileceği kanısına varılmıştır.Öğe Bakırın kuzularda bazı biyokimyasal parametrelere etkisi(2003) Şen, İsmail; Keskin, Ercan; Ok, Mahmut; İpek, Hüdai; Çöl, RamazanBu çalışmada, Akkaraman kuzularda bakır yetersizliğinin ve rasyona bakır ilavesinin bazı biyokimyasal parametreler üzerine etkileri araştırılmıştır. Çalışmada materyal olarak sağlıklı, yaklaşık 3 aylık ve canlı ağırlıkları ortalama 16-18 kg olan 18 adet erkek Akkaraman kuzu kullanıldı. Hayvanların ortalama canlı ağırlıkları birbirine yakın olacak şekilde 3 eşit gruba ayrıldı. Gruplar; Grup 1 kontrol, grup 2 bakır ilaveli (Cu) ve grup 3 ise bakır yetersiz(Cu-) şeklinde sınıflandırıldı. Kan örnekleri deneme öncesi ve denemenin üçüncü ayında alındı. Üç ay süresince bakır eksikliği oluşturulan ve bakır ilavesi yapılan kuzularda klinik olarak yetersizlik veya toksikasyonla ilgili belirtilere rastlanılmadı. Bakır yetersizliği oluşturulan kuzular ile bakır ilavesi yapılan kuzuların biyokimyasal parametrelerin seviyeleri, kontrol kuzularla kıyas edildiğinde, deneme öncesi ve denemenin sonunda serum biyokimyasal değişimlerindeki bireysel farklılıklar oluşmasına rağmen, istatiksel açıdan önemli olmadığı belirlendi. Sonuç olarak, kuzularda deneysel olarak subklinik bakır yetersizliğinin ve yemlere 25 mg/kg bakır ilavesinin bazı biyokimyasal parametreler üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir.Öğe Bigadiç (Balıkesir) Yöresi makrofungusları(Selçuk Üniversitesi, Mantarcılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü, 2014) Şen, İsmail; Allı, Hakan; Işıloğlu, MustafaBigadiç (Balıkesir) yöresinde farklı lokalitelerden 2009-2010 yılları arasında 64makrofungus örneği toplanmıştır. Arazi ve laboratuar çalışmaları sonucunda, 2 bölüm ve 19 familya dadağılım gösteren 48 takson belirlenmiştir.Öğe Butyriboletus fuscoroseus; A New Boletoid Macrofungus Record for Turkish Mycota(Selçuk Üniversitesi, 2019) Allı, Hakan; Şen, İsmail; Adıbelli, Roni AranIn the present study, Butyriboletus fuscoroseus (Smotl.) Vizzini & Gelardi was reported as a new record for Turkish mycota from İstanbul. The photographs and description of the new record are given below. Also, the taxonomical position of the taxa was discussed.Öğe Buzağı I?shalleri?ni?n Sağıtımında Celi?ac'in Önemi?(Selçuk Üniversitesi, 1993) Aslan, Veysi; Şen, İsmailIn this investigation, it was studied on 20 neonatal calves suffered from diarrhea After clinical examination, blood sample was taken from jugular vein and WBC, PCV and blood pH were measured. The commerical drug Celiac which contains various elektrolites and vitamin and natural fibers was given orally to each calve suffered from diarrhea. Daily blood and clinical examinations were checked up until the end of study. At the end of study 17 calves out of 20 were observed to turn their health and diarrhea was disappeared. Three calves were died/euthenased during the study.Öğe Comparison of the Effects of Intravenous Administration of Isotonic and Hypertonic Sodium Bicarbonate Solutions on Venous Acid-Base Status in Dehydrated Calves with Strong Ion Acidosis(AMER VETERINARY MEDICAL ASSOC, 2010) Coşkun, Alparslan; Şen, İsmail; Güzelbekteş, Hasan; Ok, Mahmut; Turgut, Kürşat; Canikli, ŞebnemObjective-To compare the effects of IV administration of isotonic (1.3%) and hypertonic (8.4%) sodium bicarbonate (NaHCO3) solutions on acid-base status in dehydrated calves with strong ion (metabolic) acidosis. Design-Randomized controlled clinical trial. Animals-50 calves with diarrhea and severe dehydration. Procedures-Calves were randomly assigned to receive isotonic NaHCO3 solution (65 mL/kg [29.5 mL/Ib], IV) over 3 hours (n = 30) or hypertonic NaHCO3 solution (10 mL/kg [4.5 mL/Ib], IV) over 20 minutes (20). Blood samples were collected at 0 hours (immediately prior to solution administration) and at 0.5, 1, 2, and 4 hours after administration began. Samples were submitted for blood gas analysis, serum biochemical analysis, and determination of blood Na+, K+, and Cl- concentrations and percentage change in plasma volume. Results Calves that received isotonic NaHCO3 solution had an increase in venous blood pH, HCO3 concentration, and base excess; a small, transient increase in PO2; and no change in PCO2 within 4 hours after administration began. Calves that received hypertonic NaHCO3 solution had an immediate increase in venous blood pH, HCO3 concentration, and base excess; a small, transient increase PCO2; and no change in PO2 within 0.5 hours after treatment began. Plasma volume increased to a greater extent following administration of isotonic solution than after administration of hypertonic solution. Conclusions and Clinical Relevance-IV administration of 8.4% NaHCO3 solution in small volumes provided fast and effective improvement of severe acid-base abnormalities in calves with severe strong ion acidosis but did not improve hydration status as well as administration of a larger volume of isotonic NaHCO3 solution.Öğe Concentration of Insulin and Glucose in Dairy Cows With Abomasal Displacement(Indian Veterinary Journal, 2000) Ok, Mahmut; Şen, İsmail; Birdane, Fatih Mehmet; Sevinç, Mutlu; Aslan, Veysi; Alkan, Feyzanur[Abstract not Available]Öğe Deneysel endotoksemi oluşturulan buzağılarda sıvı tedavisinin hemodinamik parametreler üzerine etkisi(2016) Akyüz, Enes; Coşkun, Alparslan; Şen, İsmailAmaç: Endotoksin, gram negatif sepsisin önemli bir mediatörü olarak bilinmektedir. Endotoksemi neonatal buzağı- larda yüksek mortalite ile ilişkilidir. Bu nedenle buzağılarda endotoksemi ile ilişkili ölüm oranını azaltmak için güvenilir ve etkili tedavi gerekmektedir. Bu projenin temel amacı endotoksemili buzağılarda izotonik NaCl'ün klinik, hematolojik ve hemodinamik parametreler üzerine etkisini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın hayvan materyalini 5-15 günlük 12 adet holstein ırkı buzağı oluşturdu. Bu araştırmada buzağılar LPS ve kontrol olmak üzere randomize olarak iki gruba ayrıldı. 1. Grup (Deneme); LPS (1 ?g/kg, IV, 50 mL %0.9 NaCl/30 dk) uygulamasını takiben 1. saatte %0.9 NaCl verildi. 2. Grup (Kontrol); buzağılara sadece %0.9 NaCl (50 mL/30 dk, IV) verildi. Buzağılardan uygulama öncesi ve sonrası 1, 2, 4, 6, 8, 12, 18, 24, 36, 48, 72 ve 96. Saatlerde kan örnekleri alındı. Bulgular: Endotoksin uygulamasını takiben kan laktat seviyesinin ve kalp atım sayısının artması ve sistolik ile ortalama arterial kan basıncında azalmaların olması sistemik dolaşı- mın etkilendiğini gösterdi. İzotonik NaCl uygulamasını takiben ise 8. ve 12. saatlerinde bu parametrelerin normalleştiği görüldü. Öneri: Sonuç olarak neonatal buzağılarda izotonik NaCl solüsyonunun endotokseminin tedavisinde kullanılmasının faydalı olabileceği kanısına varıldı.Öğe Effect of Forestomach Flora and Motility Insufficiency on Plasma Thiamine Concentration in Calves(Indian Veterinary Journal, 2000) Irmak, Kemal; Şen, İsmail; Güzelbektaş, Hasan; Turgut, KürşatBu çalışmada, buzağılarda ön midelerde mikroflora ve motilite yetersizliğinin, plazma tiamin HC konsantrasyonuna etkisi araştırıldı. Bu amaç için değişik ırk ve cinste, 45-60 günlük, ön midelerde mikroflora ve motilite yetersizliği olan 12 buzağı (Deney grubu) ve 6 benzer yaşlarda sağlıklı buzağı (Kontrol grubu) kullanıldı. Kontrol grubuna göre, deney grubunda rumen sıvısı bakteri sayısı (p<0.01) ve rumen sıvısı pH'sı yüksek (p<0.05). plazma tiamin HCI konsantrasyonu ise düşük (p<0.05) bulundu. Kontrol grubunda, rumen sıvısının mikroskobik muayenesinde her sahada 1-10 adet hareketli ortalama protozoa sayısı 34.333/ml ve metilen mavisi indirgenme test süresi < 5 dakika olarak tesbit edilirken, deney grubunda rumen sıvısında hiç protozoon yoktu ve metilen mavisi indirgenme test süresi 15 dakikadan daha uzundu. Sonuç olarak, buzağılarda ön midelerde mikroflora ve motilite yetersizliğinin, plazma tiamin HCl konsantrasyonu üze rine olumsuz etkisi olduğu ve bu hastalığın tedavisinde tiamin takviyesinin göz önünde bulundurulması gerektiği görüşüne varıldı.Öğe The effect of furosemide and acetazolamide induced ion trapping phenomena on renal excretion of chemicals(1998) Traş, Bünyamin; Ok, Mahmut; Elmas, Muammer; Şen, İsmail; Baş, Ahmet Levent; Tanyıldızı, SadettinBu deneysel çalışma, zorunlu diürezis ile vücuttan atılımı artırmak için kimyasalların pKa değerine göre diüretik ilaç seçiminin önemini ortaya koymak üzere gerçekleştirildi. Denemede, ağırlıkları 15-20 kg arasında değişen 15 adet köpek kullanıldı. Köpekler Grup I, II ve III olmak üzere üç gruba ayrıldı ve her gruptaki köpeklere 1 ml'sinde 200 mg sülfadoksin ve 40 mg trimetoprim içeren Animar (Roche)'dan İM yolla yüksek dozda injekte edildi. Grup Il'deki hayvanlara Animar enjeksiyonundan 2 saat sonra İM yolla 5 mg/kg dozunda furosemid uygulandı. Üçüncü gruptaki hayvanlara ise Animar uygulamasını takibeden 1. ve 8. saatlerde toplam 200 mg dozunda asetazolamid ikiye bölünerek oral yolla verildi. Toplanan kan ve idrar numunelerindeki sülfadoksin ve trimetoprim konsantrasyonları HPLC yardımı ile belirlendi. Asetazolamidin sülfadoksinin, furosemidin ise trimetoprimin böbrekten atılımı üzerinde daha etkili olduğu gözlendi. Asetazolamid idrar pH'sını önemli, oranda artırırken, furosemid çok az derecede bir düşüşe neden oldu. Bu çalışmanın sonuçları, kimyasalların böbrekten atılımı üzerine, diüretiklerin potansiyel etkilerinden daha çok diğer faktörlerin etkili olabileceğini ortaya koydu.Öğe Effect of Simple Indigestion and Pneumonia on Plasma Thiamine Concentration in Cattle(Indian Veterinary Journal, 1998) Irmak, Kemal; Şen, İsmail; Ok, Mahmut; Turgut, KürşatThis study was carried out to determine alteration of plasma thiamine concentration in ten adult cattle with pneumonia (Experimental group 1) and ten adult cattle with simple indigestion (Experimental group II). Ten healthy cattle were used as a control (Control group). The experimental group I cattle showed anorexia, depression, increased respiration rate, muco-purulent nasal discharges, coughing, increased bronchio alveoler sounds, impaired ruminal motility. The most pro- nounced clinical findings in experimental group II cattle were anorexia, depression, no rumination and eruction and de- creased reticulo-ruminal movements. The counts of bacteria and protozoa of ruminal fluid in both experimental group I and 11 significantly decreased (p<0.001). Plasma thiamine HCI concentrations were also found to be significantly reduced in both experimental groups of cattle. The mean plasma thiamine HCI concentrations in healthy cattle was 1.70µg/ml, while the plazma thiamine HCI concentrations in experimental groups I and II were found to be 1.00 µg6ml and 0.50 µg/ dl, respectively. The result of the study showed that thiamine supplementation is to be consider as part of the treatment of simple indigestion and pneumonia.Öğe Effect of Suckling Isotonic or Hypertonic Solutions of Sodium Bicarbonate or Glucose on Abomasal Emptying Rate in Calves(Amer Veterinary Medical Assoc, 2006) Şen, İsmail; Constable, Peter D.; Marshall, Tessa S.Objective-To determine and compare the abomasal emptying rates in calves suckling milk replacer or an isotonic or hypertonic solution of NaHCO3 or glucose. Animals-5 male Holstein-Friesian calves that were < 30 days of age. Procedures-Calves were fed 2 L of milk replacer or isotonic (300 mOsm/L) or hypertonic (600 mOsm/L) solutions of NaHCO3 or glucose containing acetaminophen (50 mg/kg). Venous blood samples and transabdominal ultrasonographic abomasal dimensions were obtained periodically after feeding, and abomasal luminal pH was continuously monitored by placement of a luminal pH electrode through an abomasal cannula. Abomasal emptying rate was assessed by the time to maximal plasma acetaminophen concentration, ultrasonographic determination of the half-time of abomasal emptying, and the time for luminal pH to return to within 1 pH unit of the preprandial value. Results-Hypertonic NaHCO3 solution was emptied slower than an isotonic NaHCO3 solution, isotonic glucose solution was emptied slower than an isotonic NaHCO3 solution, and hypertonic glucose solution emptied slower than an isotonic glucose solution. Conclusions and Clinical Relevance-An electrolyte solution for oral administration with a high osmolarity and glucose concentration may lead to a slower resuscitation of dehydrated diarrheic calves because such solutions decrease the abomasal emptying rate and therefore the rate of solution delivery to the small intestine. Whether slowing of the abomasal emptying rate in dehydrated diarrheic calves suckling an oral electrolyte solution is clinically important remains to be determined.Öğe Enzyme Histochemistry and Agnor Numbers in the Peripheral Blood Leukocytes of 6 Month-old Kangal Bred Anatolian Shepherd Dogs(Ecole Nationale Veterinaire Toulouse, 2003) Sur, Emrah; Çelik, İlhami; Öznurlu, Y.; Aydın, Mehmet Faruk; Şen, İsmail; Özparlak, H.The determination of peripheral blood lymphocyte (PBL) counts and the, enzyme profile of PBL as reference values would be the first step to identify markers of lymphocyte differentiation and / or lymphoproliferation. In healthy, 6 month-old Kangal Shepherd dogs, PBL percentages, enzyme activities (cc-naphtyl acetate esterase (ANAE), acid phosphatase (ACP-ase), P-glucuronidase (BG-ase) and N acetyl beta-glucosaminidase (NABG-ase)) and some characteristics of silver stained nucleolus organizing regions (AgNOR parameters) were evaluated by histochemical methods. PBL percentage in females was significantly lower when compared to males (p < 0.05). Mean ANAE-positivity of PBL in males was 63.13 % whereas the positivity was slightly lower in females (60.75 %). The percentages of ACP-ase, BG-ase and NABG-ase positive lymphocytes of both genders were close similar. Values were respectively 39.37 %, 55.11 % and 52.45 % in males, and 39.12 %, 52.73 % and 51.37 % in females. There was no significant difference (p > 0.05) in mean AgNOR number nor in AgNOR diameters in PBL between males and females. Nucleus diameters and AgNOR diameter / nucleus diameter ratios of both genders were also quite similar. It was concluded that tabulated data as reference sources should be established for enzymatic positivity profiles and for AgNOR parameters in different age groups of Kangal breed and in other popular dog breeds. These data might be useful in early diagnosis of lymphoproliferative disturbances and in viral diseases caused by lymphotroph viruses and in the planning of therapeutic protocols, by using relatively cheaper techniques.Öğe Evaluation of acute phase proteins, some cytokines and hemostatic parameters in dogs with sepsis(2015) Ok, Mahmut; Er, Cenk; Yıldız, Ramazan; Çöl, Ramazan; Aydoğdu, Uğur; Şen, İsmail; Güzelbekteş, HasanBu çalışmanın amacı; sepsisli köpeklerde akut faz proteinler, bazı sitokinler ve hemostatik sistem parametrelerin değişimlerini değerlendirerek, hastalığın tanısında bu parametrelerin önemini ortaya koymaktır. Bu çalışmanın materyalini 30 sepsisli ve 9 sağlıklı köpek oluşturdu. Sepsisli köpeklerde iştahsızlık, durgunluk, depresyon, vücut ısısında artış, mukoz membranlarda konjesyon, kapiller dolum zamanında uzama, taşikardi, takipnea, lökositozis veya lökopeni belirlendi. Bütün köpeklerin interlökin-1ß (IL-1ß), tümör nekroz faktör ? (TNF ?), interferon ? (INF- ?), C-reaktif protein (CRP), serum amiloid A (SAA) ve protrombin zamanı (PT), aktive edilmiş parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT), antitrombin III (AT III), fibrinojen, protein C ve D-dimer seviyeleri ölçüldü. Sepsisli köpeklerde serum IL-1ß, TNF-?, INF-?, CRP ve SAA düzeylerinde önemli artış belirlendi. Sepsisli köpeklerde plazma PT ve APTT sürelerinde önemli uzama, fibrinojen, D-dimer ve protein C düzeylerinde önemli artış, AT-III düzeyinde ise önemli azalma tespit edildi. Sonuç olarak sepsisli köpeklerde SAA, IL-1ß ve TNF? paramterelerinin yangısel olaylarda önemli rol aldığı belirlendi. Sepsisli köpeklerde tespit edilen hemostatik anormallikler dissemine intravaskuler koagulasyon (DİK) gelişimi ile ilgili olabilir.Öğe Evaluation of Ultrasonographic and Morphologic Liver Changes in Dogs With Steroid Hepatopathy(Indian Veterinary Journal, 2001) Şen, İsmail; Turgut, K.; Hatipoğlu, Fatih; Ok, M.; Civelek, T.[Abstract not Available]Öğe General overview to treatment of strong ion (metabolic) acidosis in neonatal calves with diarrhea(2013) Şen, İsmail; Constable, Peter D.Neonatal buzağı ishallerine bir veya birden daha fazla etken neden olabilir. İshalli buzağılarda strong ion (metabolic) asidozis yaygın olarak gözükür. Strong ion asidozisle ilişkili klinik semptomlar spesifik olmayıp belirsizdir. Fakat strong ion asidozisin şiddetinin tahmininde buzağının yaşı göz önünde bulundurulabilir. Çünkü aynı klinik bulgulara sahip buzağılardan yaşamının ilk haftasındaki buzağılar, bir haftalıktan büyük buzağılara kıyasla daha az asidemiktir. Ayrıca emme refleksi ile baz açığı değeri arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Buzağılarda ishalle ilişkili ölümün azaltılmasında en önemli faktörlerden biri uygun oral veya intravenöz sıvıların kullanılmasıdır. Sistemik metabolik asidozisisi düzeltmek için uygun alkalize ajanların kullanılması gerekmektedir. Bikarbonat kandaki H iyonu ile direk reaksiyona girdiğinden dolayı, bikarbonat içeren intravenöz sıvılar şiddetli asideminin düzeltilmesinde oldukça etkilidir. Laktatlı ringer veya asetatlı ringer solüsyonlar ise hafiforta derecede metabolik asidozisi düzeltmede tercih edilir.Öğe Hipofosfatemili sığırlarda bazı biyokimyasal ve hematolojik bulgular ve fosforun tedavideki etkisi(2008) Ok, Mahmut; Güzelbekteş, Hasan; Şen, İsmail; Coşkun, Alparslan; Öztürk, Aliye Sağkan; Canikli, ŞebnemBu çalışmanın amacı hipofosfatemili sığırlarda hematolojik ve bazı biyokimyasal parametrelerdeki oluşan değişikleri belirlemek ve hastalığın tedavisinde fosforun etkisini ortaya koymaktır. Bu araştırmada materyal olarak hipofosfatemili 19 inek kullanıldı. Hayvanlara fosfor tedavisi yapıldı. İneklerde serum fosfor düzeyi (2.61 mg/dl) çok düşük iken, tedavi sonrası normal değerlere (5.74 mg/dl) ulaştı. Total protein (P0.05), ALT (P0.005), Fe (P0.05), RBC(P0.005), PCV(P0.005) ve Hb (P0.05)düzeylerinde tedavi öncesi ve sonrası farklılık belirlendi, ancak bu değerler normal sınırlar içerisindeydi. Sonuç olarak ineklerde kan fosfor düzeyi 1.5 mg/dl altına düştüğünde hemoglobinuri ve anemi, kan fosfor düzeyi 2.5 mg/dl’nin altında olan hayvanlarda iştahsızlık, süt veriminde azalma ve hafif halsizlik gözlenebilir. Hastalığın tedavisinde fosforun uygulamasının etkili olduğu ortaya kondu.Öğe The Importance of Lymphocyte Enzyme Profile, Inclusion Bodies in Circulating Leucocytes and Conjunctival Smear Samples in the Diagnosis on Canine Distemper Virus Infection(Indian Veterinary Journal, 2002) Şen, İsmail ; Turgut, K.; Çelik, İlhami; Kıran, M. M.[Abstract not Available]Öğe Köpek gençlik hastalığının teşhisinde klinik ve laboratuvar bulguların diagnostik önemi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1998-05-26) Şen, İsmail; Turgut, KürşatBu çalışma, köpeklerin distemper hastalığının teşhisinde kullanılan direk immünofloresans yöntemiyle konjunktival sürme preparatl arında CDV antijenini, serumda indirekt immünofloresans tekniğiyle CDV-spesifık IgG antikorların titresini, periferal kan sürme preparatlarında CDV inklüzyon cisimciklerini ve periferal kan lenfositlerinin enzimatik pozitivitelerini değerlendirmek bu testlerin hastalığın değişik dönemlerindeki diagnostik önemlerini ve klinik bulgularla ilgilerini ortaya koymak amacıyla yapıldı. Bu çalışmada araştırma materyali olarak 6-8 haftalık, serum CDV'a spesifik IgG titresi ^1/10 olan, 2 dişi ve 6 erkek olmak üzere toplam 8 adet sağlıklı melez köpek kullanıldı. Kanin distemper enfeksiyonu beyin dokusundan elde edilmiş 1045 virus partikülü ihtiva eden virulent liyofılize Snyder Hill virusu herbir köpeğe 2 mi serum fizyolojik içinde, IV yolla uygulanarak oluşturuldu Deneme öncesi iki defa ve deneme boyunca 2.,5.,7.,9.,14.,20. ve 35. günlerinde alman kan örneklerinde kan Ht, Hb, total eritrosit, MCV, MCHC, total lökosit, absulut lenfosit, absulut nötrofil, total trombosit, çeşitli periferal kan hücrelerinde CDV'a spesifik inklüzyon cisimcikleri, lenfosit enzim pozitiviteleri ve serum CDV-spesifik IgG titreleri belirlendi. Konjunktival smear örnekleri denemenin 5.,7.,9.,14.,20. ve 35. günlerinde alındı. Kanin distemper virus inokulasyonundan sonra denemenin 2. ve 6. günleri arasında tüm hayvanların beden ısılarında artış kaydedildi. Tüm köpeklerde denemenin 2.-7. günlerinde; durgunluk, iştah kaybı,öksürük,seröz göz ve burun aklıntısı gibi kataral semptomlar gözlenirken, denemenin 8-20. günlerinde ise aralıklı kusma ve öksürük, purulent göz ve burun akıntısı, halsizlik, depresyon, konjunktival hiperemi, geçici sulu 75 ishal, dehidrasyon ve kilo kaybı gibi semptomlar gözlendi. Üç köpekte denemenin 15. gününde oftalmoskopik muayene sonucu lens kristalineda bulanıklık ve retinal bölgede hiperemi tespit edildi. Bir köpekte denemenin 15. gününde burun bölgesinde fokal lezyon belirlendi. Ayrıca iki köpekte ise sırasıyla denemenin 20. ve 29. günlerinde nörolojik semptomlar gözlendi. Hematolojik muayene sonuçlarına göre, denemenin 7. gününde lökopeni (p<0.05), 7- 9.günlerinde trombositopeni (p<0.05), denemenin 7., 9. ve 14. günlerinde lenfositopeni (p<0.05) gözlendi. Inklüzyon cisimcikleri, denemenin 5. gününden itibaren tüm köpeklerin periferal kan sürme preparatlarının muayenesinde özellikle nötrofıllerinde % 72 oranında gözlendi. Tüm köpeklerde denemenin ikinci gününden itibaren lenfosit AcP'az ve ANAE enzim pozitivitelerinde önemli azalma kaydedildi (p<0.01, p<0.001). Konjunktival smear preparatları denemenin 7., 9. ve 14. gününde yaşayan tüm köpeklerde ve denemenin 20. gününde ise bir köpek hariç diğer köpeklerde pozitif idi. Serum CDV-spesifık IgG titresindeki artış tüm köpeklerde denemenin 5., 7. ve 9. günlerde önemli (p<0.05) olmasına rağmen, sadece bir köpekte denemenin 20. ve 35. günlerinde CDV-spesifık IgG titresi >1: 100 idi. Otopside, makroskopik olarak kataral enteritis, pnömonik odaklar ve kalpte lezyonlar gözlenirken, mikroskobik olarak köpeklerin akciğer, barsak, mide, idrar kesesi ve böbrek gibi çeşitli organların epitellerinde intrastoplazmik inklüzyon cisimcikleri gözlendi. Sonuç olarak;. (1) köpek deneysel distemper virus enfeksiyonlarının köpeklerde kataral, respiratuvar, gastrointestinal, oftalmik, dermatolojik ve nörolojik bozukluklara yol açarak nonspesifık klinik semptomlara neden olduğu, (2) hemogramda en önemli bulguların hastalığın 7. ve 9. günlerinde gelişen trombositopeni ve 7., 9. ve 14. günlerde oluşan lenfositopeni olduğu ve bu bulguların hastalığın teşhisine yardımcı olabileceği ve absulut lenfosit sayılarının hastalıkta prognostik öneminin olabileceği, (3) çalışmada tüm köpeklerde 5. günden itibaren nötrofil, lenfosit ve eözinofillerde belirlenen inklüzyon cisimciklerinin hastalığın teşhisinde önemli olduğu, (4) çalışmada özellikle lenfosit AcP'az ve ANAE enzim pozitivitesinde inokulasyondan sonra 2. günden başlayarak çalışma süresince devam eden önemli derecede azalmanın, hastalığın erken teşhisinde önemli olabileceği ancak hastalıktaki spesifitesinin belirlenmesinin gerektiği, (5) serum CDV- spesifık IgG titresinin hastalığın geç teşhisinde ve prognostik yönden önemli olabileceği, (6) hastalığın 7. gününden itibaren tüm köpeklerde konjunktival smear örneklerinin FA 76 testi sonucunun pozitif olması nedeniyle, konjunktival smear örneklerinde CDV antijeninin direk olarak FA testi ile tespitinin, sistemik hastalık semptomları olan köpeklerde diagnostik önemi olduğu; CDV-spesifık IgG titresi >1/100 olan köpeklerde bu testin negatif sonuç vermesi ve bu köpeklerdeki akut sistemik semptomların kaybolmaları nedeniyle bu testin prognostik önemi olduğu sonucuna varılmıştır.