Yazar "Durgun, Recep" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ahmed Nedim Kasimi’nin öykülerinde I. ve II. Dünya Savaşı’nın Hint yarımadası’na etkilerinin yansımaları(2014) Durgun, RecepAhmed Nedim Kasimi XX. Yüzyıl Urdu edebiyatının en üretken edebiyatçılarından biridir. Toplumcu gerçekçi bir yazar olan Ahmed Nedim Kasimi öykülerinde İlerici Yazarlar Akımı'nın ana temalarından biri olan savaş ve barış temalarını çokça işlemiştir. Hindistan, I. ve II. Dünya savaşının aktif katılımcılarından olmamakla birlikte İngiltere sömürgesi olması sebebiyle savaşa dâhil olmuş, bu iki savaştan aktif olan ülkeler kadar etkilenmiştir. Toplumsal gerçekleri göz ardı etmeyen, sorumlu bir edebiyatçı bilinciyle hareket eden Kasimi hayatın içinden seçtiği karakterler vasıtasıyla bu iki büyük savaşın ülkesinde meydana getirdiği maddi ve manevi tahribatı büyük bir ustalıkla öykülerinde ele almıştır. Ahmed Nedim Kasimi, doğduğu dönemde patlak veren Birinci Dünya Savaşı'nın uzun vadeli etkilerini gençlik yıllarında gözlemlemeyi başarmış ve eserlerinde trajik bir biçimde yansıtmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı dönem, Hint Yarımadası'nda özgürlük taleplerinin arttığı, sosyalist devrimin ayak seslerinin duyulduğu bir dönemdi. İngiltere savaşın aktif ülkelerinden biri olduğu için savaşta gerek duyduğu asker ihtiyacını karşılamak amacıyla kendi kolonileri arasında bulunan Hindistan'ı bir oldubitti ile savaşa soktu. Bu iki savaş da Hint Alt Kıtası'nı derinden etkiledi. Ülke gerçeklerini göz ardı etmeyen edebiyatçılar da savaşın yol açtığı toplumsal acıları açıkça eserlerinde dile getirdiler. Kasimi de insanlık tarihini derinden etkileyen, emperyal güçlerin baskıları sonucu savaşa sürüklenen Hindistan'ın, dul kalan annelerin, yetim kalan çocukların ve sağ salim geri dönmeyi başarabilen psikolojik bunalıma girmiş askerlerin duygularına tercüman olmuşturÖğe Ahmet Rıza Han Barelvi’nin Hadâik-İ Bahşiş Adlı Eserinde Hz. Peygamber İle İlgili Benzetmeler(Selçuk Üniversitesi, 2017) Durgun, RecepNa’t Urdu edebiyatının doğuşundan itibaren rağbet görmüş ve XIX. yüzyılın sonlarına kadar geleneksel anlamda icra edilmiştir. XX. yüzyılla birlikte edebi bağlamda nitelikli ve müstakil eserler kaleme alınmıştır. Geleneksel dönemde na’t şairleri daha ziyade Peygamber Efendimizin suretini öven na’tlar kaleme alırken, modern dönemde Müslümanların Hint Alt Kıtası’ndaki durumunu da göz önünde bulunduran şairler efendimizin sireti ve hayatın her alandaki örnek şahsiyetine vurgu yapmaya başlamışlardır. Urdu na’tı başlangıçta Fars edebiyatındaki biçim ve konuları taklit etmiş olsa da daha sonraki şairler yerel unsurları da katarak özgünlük meydana getirmede başarılı olmuşlardır. Muhammed İkbal ve Mevlana Zafer Ali Han ile başlayan na’tlarda toplumu ıslah amacı güdülmesi tarzı, Mevlana Ahmed Rıza Han Barelvi tarafından da benimsenmiştir. Mevlana Ahmed Rıza Han Barelvi iyi bir din eğitimi almış, müfessir, fakih ve muhaddis bir şahsiyettir. Barelvi Hindistan genelinde na’tlarıyla meşhur olmuştur. Özellikle Hadaik-i Bahşiş en makbul na’t kitabıdır. Barelvi’nin bu eserinin halk tarafından kabul görmesinin yanı sıra hemen hemen bütün Urdu edebiyatı eleştirmenleri tarafından övgüyle bahsedilmektedir. Bu kitaptan sonra Barelvi’ye Hassan-ı Hindi, na’t şairlerinin imamı gibi lakaplar takılmıştır. Eserde her biçimde na’tlar bulmak mümkündür. Bu çalışmamızda kısaca Urdu naat geleneğinden, Ahmed Rıza Han Barelvi’nin bu gelenekteki yerinden ve Hadaik-i Bahşiş (Mağfiret Bahçeleri) adlı eserde Peygamber Efendimize yapılan teşbihleri tetkik etmeye çalışacağız.Öğe Hint edebiyatında feminizm ve Amrita Pritam’ın Muskrahit Ka Phançi adlı öyküsünün incelenmesi(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2014) Durgun, RecepBatıda siyasi bir hareket olarak ortaya çıkan feminizm, zamanla edebiyatı da etkisi altına alır. Hak arama arayısında olan kadınlar kendilerini en iyi ifade edebilecekleri alan olarak edebiyatı görürler. 1920’lerde Virginia Wolf ile baslayan edebiyatta feminist elestiri, 1960’lı yıllarda tüm dünyayı saran siyasi hareketlerle zirve noktasına ulasır. Batıdaki gelismelere paralel olarak edebiyatta feminist elestiri Hindistan edebiyatını da derinden etkiler. Ataerkil bir toplum olan Hindistanlı kadınların problemleri batıdaki hemcinslerinin problemlerine oranla daha fazla çesitlilik arz eder. Hintli kadınların Sosyal hayatta haklarını elde etme mücadelesinden öncelikle basa çıkmaları gereken bir kast sistemi ve katı gelenekler vardır. Yirminci yüzyılın baslarında egitim görmeye baslayan Hindistanlı kadınlar, erkek egemen toplumlarındaki hak arayısı çabalarını artırırlar. Sosyal hayatta kadın hakları konusunda yapılan düzenleme ve reformlar, kısa süre içinde meyvesini vermis, kadınlar edebiyat dünyasında da kendilerini göstermeye baslar. Her ne kadar Hint ve Urdu edebiyatında kadın haklarını savunan erkek yazarlar olsa, bu sorunların kadın gözüyle okuyucuya aktarılmasının daha etkili olacagı asikârdır. Batı edebiyatlarında oldugu gibi Urdu ve Hint edebiyatında da baslangıçta takma ya da erkek ismiyle yazın hayatına atılan kadınlar, zamanla kendilerine has bir yazın gelenegi olusturmayı basarırlar. Elestirmenler tarafından edebiyatta feminist elestiri ‘yazar olarak kadına yönelik’ ve ‘okur olarak kadına yönelik’ olmak üzere iki bölüme ayrılır. Biz bu çalısmamızda Hint edebiyatında feminist edebiyat elestirisinin öncü yazarlarından biri olan Amrita Pritam’ın Muskrahit ka Phançi adlı öyküsünü ‘yazar olarak kadına yönelik’ feminist edebiyat elestirisi kuramı baglamında incelemeye çalısacagız.Öğe Modern Urdu hikayesinin doğuşu ve gelişimi(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2013) Durgun, RecepUrdu edebiyatında 19. yüzyıl sonlarında kullanılmaya başlayan nesir 20. yüzyıl başlarında yaygın bir hale gelmiştir. Hikâye, Urdu edebiyatına batı edebiyatlarından geçmiştir. Zamanla hikâye ve romanın en az şiir kadar kabul görüp beğenilmesiyle, edebiyatçılar kendi toplumlarına özgü hikâyeler yazmışlardır. Nitekim 20. yüzyıl ortalarına doğru nesir, nazımdan daha popüler olmuştur.Öğe Pakistanlı ve Hindistanlı Seyyahların Seyahatnamelerinde Konya Kültürü(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Durgun, RecepUrdu edebiyatında seyahatname türü her ne kadar yeni bir tür olsa da son asırda hatırı sayılır bir birikime sahiptir. Seyahatnameler seyahat edilen bölge ilgili önemli bir bilgi kaynağıdır. Bu eserler kültürler arası etkileşimde de önemli bir rol oynamaktadır. Pakistanlı ve Hindistanlı seyyahların XX. yüzyılda Türkiye’ye olan ilgileri artmıştır. Pakistan ve Hindistan’dan gelen seyyahların çoğu İstanbul’dan sonra en çok Konya’yı ziyaret etmişlerdir. Bunun en önemli sebebi Mevlana Celaleddin Rumi’ye olan sevgi ve bağlılıklarıdır. Bu seyyahların Konya’yı ziyaretinin temel amacı Rumi’nin türbesinin ziyaret ederek sevap kazanmaktır. Dolayısıyla Pakistanlı ve Hindistanlı seyyahların Türkiye seyahatnamelerinin Konya bölümleri Konya’nın coğrafi konumu, ekonomik, siyasi ve kültürel yapısı hakkında bilgi aktarmalarının yanında Mevlana ve Mevlevilik ile ilgili bilgileri içermesi açısından da önemli kaynaklardır. Teknolojik gelişim, seyahat araçlarının çeşitliliği sonucu seyahatlerin kolaylaşması, ticari faaliyetlerdeki çeşitlilik, düzenlenen ilmi kongrelerin yaygınlaşması ülkeler arasındaki insani hareketliliği artırmıştır. Buna paralel olarak Hindistan ve Pakistan’dan da Türkiye’ye gelen kişi sayısı artmıştır. Bunun doğal sonucu olarak seyahatnameler de artmıştır.Öğe THE TRADITION OF DICTIONARY COMPILING IN THE URDU LANGUAGE(SELCUK UNIV, FAC LETTERS, 2016) Durgun, RecepUrdu lexicography is as old as the language itself. The long journey that began with Emir Husrev Dehlevi's rhymed dictionary, continues with monolingual dictionaries being compiled today reflecting the changes and developments in the language. Rhymed dictionaries are in the form of textbooks intended to ensure memorization of vocabulary. One cannot see any standards of lexicography in the dictionaries prepared during the period of rhymed dictionaries. In the second period of Urdu lexicography, which we divided into three periods in our study, bilingual dictionaries began to be compiled by Westerners to meet their own needs and interests. Of these dictionaries, especially those prepared by Platts and Forbes are important in that they served as examples for the dictionaries after them. Monolingual dictionaries in the Urdu language, which began with Imam Bahsh Sohbai and reached a culmination with Varis Serhindi's Ilmi Urdu Lugat in the 19th century in the third period, still continue their journey today. The fundamental reason of why monolingual dictionaries, which mirror the changes that a language has undergone, began at a later period than rhymed and bilingual dictionaries is related to the political and social conditions. The topic of Urdu lexicography covers a very extensive area and in this study we have dealt with works that have a significant place in Urdu lexicography. The purpose of this study is to provide brief and concise information about lexicography in the Urdu language, which is a Turkic heritage in the Indian sub-continent.Öğe TRAVELOGUES ON TURKEY WRITTEN IN URDU LANGUAGE(SELCUK UNIV, INST TURKISH STUDIES, 2017) Durgun, RecepTravelogues are not only travel writings, but they are also significant sources for many disciplines. While writing their observations about the places they visit, the travelers also give political, social, and cultural information about the society. For that reason, these works offer an excellent opportunity to the readers to know the community rather than reading a memoir. Since Prophet Adam, it has always been a temptation for human beings to see new places around the world. The travelers of the Indian subcontinent, where Urdu language is spoken, made many trips to Turkey, especially during the XX and XXI centuries, and immortalized their trips by writing their experiences. The main objective of our work was to introduce the impressions and attitudes of these travelers on Turkey to Turkish readers. Azhar Ali has written an article about this subject in Urdu language. However, since it was written in Urdu Language, Turkish readers could not benefit from this article. To fill this gap, in our study, more travelogues were reached and it was aimed to give detailed information about these travelogues to the Turkish reader, who is the main target of this article. While giving information about the contents of these travelogues written about Turkey in Urdu language, the paper attempted to analyze the style of the author, technical aspects, and weaknesses of the work at times.Öğe Urdu dilinde sözlük hazırlama geleneği(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2016) Durgun, RecepUrdu sözlükçülüğü bu dilin kendisi kadar eskidir. Emir Hüsrev Dehlevi’nin uyaklı sözlüğü ile başlayan uzun yolculuk günümüzde hazırlanan ve dildeki değişim ve gelişimin aynası olarak kabul edilen tek dilli sözlüklerle devam etmektedir. Uyaklı sözlükler genellikle kelime ezberletme amaçlı ders kitabı niteliğindedir. Uyaklı sözlükler döneminde hazırlanan sözlüklerde her hangi bir sözlükçülük standardından bahsedilemez. Çalışmada üç döneme ayırdığımız Urdu sözlükçülüğünün ikinci döneminde batılıların kendi ihtiyaçlarını karşılama amaçlı bu dile ilgisiyle iki dilli sözlükler hazırlanmaya başlar. Bu sözlüklerden özellikle Platts ve Forbes’in hazırladıkları sözlükler kendisinden sonra hazırlanan sözlüklere örnek teşkil etmesi açısından çok önemlidir. Üçüncü dönem yani XIX. Yüzyılda İmam Bahş Sohbai ile başlayan ve Varis Serhindi’nin İlmi Urdu Lugat’ıyla zirveye ulaşan Urdu dilindeki tek dilli sözlükler günümüzde yolculuğuna devam etmektedir. Bir dilin geçirdiği değişimlerin aynası konumundaki tek dilli sözlüklerin uyaklı ve çift dilli sözlüklere göre geç bir dönemde başlamasının temel sebepleri siyasi ve sosyal durumdur. Urdu sözlükçülüğü konusu çok kapsamlı bir alandır, bu çalışmada Urdu sözlükçülüğünde önemli yer teşkil eden eserlere değinilmiştir. Bu çalışmanın amacı Hint Alt Kıtası’na bir Türk mirası olan Urdu dilindeki sözlükçülük alanında kısa ve öz bir bilgi vermektir.Öğe Urdu dilinde yazılmış Türkiye seyahatnameleri(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2017) Durgun, RecepSeyahatnameler sadece bir gezi yazısı olmakla kalmayıp pek çok bilim dalına kaynaklık eden eserlerdir. Seyyahlar, seyahatnamelerinde gezip gördükleri yerleri anlatırken gözlemledikleri toplum hakkında siyasi, sosyal ve kültürel bilgiler vermekten de geri durmazlar. Bu yüzden okuyucu için bu eserler bir hatırat olmaktan öte bir toplumu tanımak için güzel bir fırsat sunarlar. İnsanoğlunun Hz. Âdem ile başlayan dünya serüveninde yeni yerler gezip görmek her zaman cezbedici bir unsur olmuştur. Urdu dilinin konuşulduğu Hint Alt Kıtası seyyahları da özellikle XX. ve XXI. yüzyıllarda Türkiye’ye pek çok seyahat düzenlemişler ve bu esnada edindikleri tecrübeleri kitap haline getirerek ölümsüzleştirmişlerdir. Çalışmamızın esas gayesi Urdu dilini kullanan seyyahların seyahatnamelerinde Türkiye hakkındaki izlenimlerini, ülkemize bakış açılarını Türk okuyucusuna tanıtmaktır. Bu konuda Azhar Ali’nin Urdu dilinde yazılmış olan bir makalesi bulunmaktadır. Bizim çalışmamızda, bu çalışmada incelenenden daha çok seyahatnameye ulaşılmış asıl hedef olan Türk okuyucusuna bu konu hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Türkiye ile ilgili Urdu Dili’nde yazılmış seyahatnamelerin içerikleri hakkında bilgiler verilirken zaman zaman eser sahibinin üslubu, eserin teknik olarak öne çıkan veya zayıf yönlerine de değinilmeye gayret edilmiştir.Öğe Urdu Şiirinde Öne Çıkan Gayrimuslim Naat Şairleri(Selçuk Üniversitesi, 2020) Durgun, RecepHint Yarımadası’nda Hz. Peygamber’e naat yazan Müslüman şairler olduğu gibi pek çok gayrimüslim şair de bu türe kayıtsız kalamamışlardır. Bu şairlerin yazdıkları şiirler itikadî yönden her ne kadar tartışmalı olsa da edebi tür olarak baktığımızda gayrimüslim şairlerin kaleme aldıkları naat birikimi azımsanamayacak kadar fazla olup edebiyat çevresi tarafından kabul görmüşlerdir. Bazı ulemalar işin yalnızca itikadi boyutundan bakarak gayrimüslim şairlerin şiirlerinin naat olarak kabul edilemeyeceği yönünde kesin, katı bir hüküm verirken, yine aynı görüşte olup naatın İslam edebiyatının bir parçası olmasının yanında bir sanat eseri olarak görülmesi gerektiği düşüncesinde olan bazı yazarlar da bu eserlerin keskin bir dille reddedilmemesi gerektiğini belirtir. Bunun yerine Hz. Peygamber’in güzel vasıflarını hatırlatan ve O’na yaklaştıran her şiirin naat olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu iki grup arasında tartışma uzun süre devam etmiştir. Bu çalışmada bu tartışmadan uzak durulmuş ve ikinci görüş benimsenerek naatların sadece sanatsal yönü üzerinde durulmaya gayret edilmiştir. Bu konu diğer coğrafyalarda naat yazan gayrimüslim naat şairleri olmaması y a da çok az olması ve Hint Alt Kıtası’nda çok yaygın olması sebebiyle tarafımızca ilginç bulunmuştur. Hindistan’da asırlarca birlikte yaşayan Müslüman ve gayrimüslimlerin sık sık din konusunda hilafa düştükleri görülse de, hoşgörünün hâkim olduğu dönemlerde bu komşuların birbirlerinden etkilenmemesi imkânsızdır. Bazen komşuları bazen de tebliğci tasavvuf ehli tarafından İslam’a davet edilen gayrimüslimlerin İslam dinine geçenlerin sayısı az değildir. İslam’ı seçenlerin naat yazması kadar doğal bir şey yoktur ancak ilginç olan İslam’ı din olarak kabul etmemelerine rağmen Hz. Peygamber’e övgü dolu naatlar kaleme almalarıdır. Hindistan’da gayrimüslim şairlerin naat kaleme almalarının başlıca sebebi Hz. Peygamber’in üstün ahlakı ve örnek kişiliğidir. Ayrıca edebiyatla ilgilenen özellikle şair ruhlu insanların diğer inançlara karşı hoşgörülü olmaları beklenmelidir. Gayrimüslim Urdu naatı tıpkı Müslüman şairlerinin kaleminde olduğu gibi Hindistan yolculuğuna güneyden başlamış kuzeye doğru hızla yol almıştır. Hindistan gayrimüslim şairler arasında naatın bu kadar kabul gören bir sınıf olmasının ardında siyasi, toplumsal ve kültürel sebepler yatmaktadır. İslam tasavvuf ehlinin Hint yarımadasında İslam’ı tebliğ ederken Hz. Peygamber’in üstün ahlakını öne çıkarmaları en önemli sebeptir.