Gazetecilik/Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 153
  • Öğe
    Türk Mi?zah Basını Üzeri?ne Görsel Bi?r I?nceleme: Karagöz Gazetesi?
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Arıkan, Abdulgani; Gülşen Yılmaz, Yasemin
    Adını Türk gölge oyunundaki Karagöz tiplemesinden alan, Ali Fuat Bey’in sahibi olduğu Karagöz gazetesi “Pazartesi ve perşembe günleri çıkar siyasi, mizahi musavver halk gazetesi” sloganıyla 10 Ağustos 1908 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Haber alma, iletme, geçmiş olay ve görüntülere ilişkin imgeleri depolama, görsel ve güncel olan imgeyi algılayıp yorumlama açısından algı deneyimi, bir gazetenin dağıtımı gibidir. Bu benzerlikten yola çıkarak Karagöz gazetesinin, 13 Ağustos 1908 – 14 Eylül 1908 tarihleri arasında yayımlanmış sayılarından seçilmiş modernleşme süreci ile ilişkili karikatürlerin görsel algı kuramları açısından incelenmesi bu çalışmanın konusudur. Seçilen karikatürler modernlik bağlamında Gestalt, Marr’ın görsel algı, olasılıklı öğreti, doğrudan algılama, nörofizyolojik ve yapılandırmacı görsel algı kuramları açısından incelenmiştir.
  • Öğe
    Kadın Köşe Yazarlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe Bakışlarının Analizi
    (Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Olkun, Emre Osman; Er, Eda
    Kadınlar üzerinden yapılan tartışmalar her dönemde vardır ve güncelliğini hep korumaktadır. Feminizm, kadınların eşitlik özgürlük ve ataerkil anlayışın değişmesi mücadelesi ile başlamıştır. Devam eden süreçte dalgalar oluşmuş ve her dalga bir öncekine katkılar sağlayarak gelişimini sürdürmüştür. Feminizmin her dalgası kendi içerisinde kadınların çeşitli özgürlük, hak ve eşitlik talebi doğrultusunda şekillenmiştir. Medyada reklamlarda, dizilerde, sinemada, haberlerde kadınların tanımlanma ve söylemleri hâkim görüş çerçevesinde belirli kalıplar içerisinde verilmektedir. Bu çalışma kapsamında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için ulusal gazetelerde köşe yazısı kaleme alan 20 kadın köşe yazarının yazıları, söylem analizi yöntemi ile incelenmiştir. Ulusal gazetelerde köşe yazan kadınların seçilmesi günün öneminin vurgulanması ve söylemlerinin kapsayıcı detaysal olması bakımından tercih edilmiştir. Çalışmada kadınların aktarılış tarzı, kadın-erkek karşıtlığı söylemi ve sosyal olarak aktarılan eleştiriler tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonucunda, kadınların her bakımdan biz ve birlik söylemi, erkeklerin karşıt ve mücadele edilen taraf oldukları aktarımı tespit edilmiştir. Kadınların geçmişte maruz kaldıkları sorun ve ötekileştirmelerin günümüze revize olduğu mücadelelerinin devam ettiği vurgusu yapılmıştır.
  • Öğe
    Edebiyat Araştırmalarında İnternet
    (Selçuk Üniversitesi, 2002) Büyükaslan, Ali
    Yaşadığımız çağın en belirgin özelliği, hemen her alanda, bilginin üretilmesi ve yaygınlaşmasıdır. "Bilgi Çağı” kavramının temelinde yatan teknolojik gelişmeler de, hiç şüphesiz bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere dayanmaktadır. Bilgisayarın, insanoğlunun günlük hayatındaki etkisini günümüzdeki kadar hissettirmediği dönemlerde araştırmacılar, özellikle yabancı kaynaklara ulaşmada büyük problemlerle karşılaşmaktaydılar.
  • Öğe
    Seçmen Tercihlerinin Belirlenmesine Yönelik Yapılan Kamuoyu Araştırmalarında Güvenilirlik ve Geçerlilik Problemleri: “28 Mart 2004 Yerel Seçimleri Örneği”
    (Selçuk Üniversitesi, 2004) Balcı, Şükrü; Ayhan, Bünyamin
    Siyasal nitelikli kamuoyu araştırmaları, çağdaş demokratik toplumlarda yönetimle halk arasında bilgi akışını sağlayan, partilere kampanya stratejilerini oluşturmak için gerekli verileri toplamasına yardımcı olan bir siyasal öğe olarak kabul edilmektedir. Kamuoyu araştırmalarının insanların çeşitli konular hakkındaki tutumlarını ve psikolojik durumlarını ortaya çıkarmaları ve özellikle de seçim dönemlerinde seçmen davranışı üzerinde büyük etkiye sahip olmaları sebebiyle araştırmanın her safhasının güvenilirlik ve geçerlilik kriterlerine uygun yürütülmesi çok önemlidir. Bu bağlamda 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri öncesinde yapılan kamuoyu araştırmaları ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Çünkü söz konusu seçimler, halkın önceki seçimlerde geniş ölçüde takdir toplayan anketlere olan ilgisini azaltmış ve onların güvenilirliğini tartışılır hale getirmiştir. İşte bu çalışmada, 28 Mart Yerel Seçimleri ile ilgili olarak seçim öncesinde yapılan ve çeşitli ulusal gazetelerde yayınlanan kamuoyu araştırmaları, güvenilirlik ve geçerlilik açısından incelenmiş; araştırma sonuçları, kesin sonuçlarla karşılaştırılarak farklar ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    1960’dan Günümüze Konya’da Yerel Gazeteci?li?k
    (Selçuk Üniversitesi, 2005) Ayhan, Bünyamin; Demirsoy, Adem
    Bu çalışma Türk basınının kırılma noktalarından biri olan 1960’dan bugüne Konya yerel basını hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Ulusal basının aksine yerel basın yapılanma ve içerik olarak oldukça zayıf ve geridir. Aynı zamanda yerel basın ülkenin içinde bulunduğu demokratik gelişmişlik düzeyi ile doğrudan ilintilidir. Diğer taraftan ulusal ve küresel basın araştırmalarının yanında yerel basın hakkında özellikle belirlenmiş ve tarihsel kökenleri geçmişe dayalı çalışmalar oldukça azdır. Özellikle basının 1960’lı yıllara kadar geçirdiği evreler üzerine yapılan çalışmalar genel bir yaklaşım içerinde ele alınarak mikro düzeyde incelemeler bulunmamakta, bundan sonraki süreçte ise yerel basının geçirdiği evreler üzerinde yeterince durulmamaktadır. Araştırmada, Konya örnekleminden yola çıkarak yerel basının içinde bulunduğu durum tarihsel bir bakış açısıyla ele alınmak istenmektedir. Konya yerel basını, aynı zamanda diğer yerel basınların bir örneği durumundadır.
  • Öğe
    II. Meşruti?yet Dönemi?nde Konya’da I?slamcı Muhalefeti?n Sesi?: Meşrık-ı I?rfan
    (Selçuk Üniversitesi, 2007) Aydın, Hakan
    II. Meşrutiyet dönemi Konya gazetelerinden biri olan Meşrık-ı İrfan, yayın hayatına Islah-ı Medâris-i İslâmiye bünyesinde başlar. II. Meşrutiyet sonrası kendini yenileyen medrese, bir de gazete yayınlama ihtiyacı duymuştur. Medresenin kurucu müderrislerinden Nakşibendîliğin Hâlidiye kolu şeyhi Zeynelabidin Efendi’nin siyasî çizgisi, Meşrık-ı İrfan’ın yayın politikasını da tayin eder. Gazete, medrese temelinde oluşan İttihat ve Terakki muhalefetinin önce Ahali Fırkası, sonra da Hürriyet ve İtilâf nezdinde sözcülüğünü üstlenmiştir. Bu süreç, Hürriyet ve İtilâf’la birlikte Meşrık-ı İrfan’ın, 1917’de de Islah-ı Medâris’in sonunu getirir.
  • Öğe
    Basın ve Si?yaset I?li?şki?si?ni?n Gündem Beli?rleme Modeli? Çerçevesi?nde Bi?r Anali?zi?
    (Selçuk Üniversitesi, 2007) Terkan, Banu
    Basın ve siyaset arasındaki ilişki çok boyutlu ve oldukça karmaşık bir ilişkidir. Bir çok çalışmada, basın ve siyaset arasındaki ilişki çeşitli açılardan ele alınmıştır. Bu çalışmada; basın ve siyaset arasındaki ilişki, gündem belirleme modeli çerçevesinde incelenecektir. Gündem belirleme modeli; basın ve siyaset arasındaki ilişkiyi, her iki gündemdeki konular açısından ele almakta ve gündemlerin birbirleri üzerindeki etkisinin, konuların gücüne bağlı olarak şekillendiğini varsaymaktadır. Bu çalışmada; belirtilen varsayımdan hareketle, gerek basın gündemi ve siyasal gündemde, gerekse basının gündemini belirlemek için ele alınan gazetelerde, hangi konuların ağırlıklı olarak ele alındığı ve hangi tür konu ve olaylarda, gündemler arasında bir paralellik olduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    Negati?f Si?yasal Reklamlarda I?kna Edi?ci? Mesaj Strateji?si? Olarak Korku Çeki?ci?li?ği? Kullanımı
    (Selçuk Üniversitesi, 2007) Balcı, Şükrü
    Korku çekiciliği insanlara, mesajlarda ileri sürülen tavsiyelere uymadıklarında başlarına gelecek olumsuz sonuçlara işaret ederek; onları korku yoluyla ikna etmeye çalışan bir tekniktir. Örneğin, uyuşturucudan korunma, sigarayı bırakma ya da doğrudan rakibi hedef alan bir negatif saldırı reklamında, insanlara öncelikle maruz kalacakları olumsuzluklar veya kötü sonuçlar gösterilmekte; daha sonra çözüm önerileri sıralanmakta ve sonuçta kişilerin uyuşturucudan sakınmaları, sigarayı bırakmaları ya da rakip parti veya adaya oy vermemeleri istenmektedir. Özellikle negatif siyasal reklamcılıkta sık kullanılan bir teknik olarak korku uyandırma, daha çok duygusal söylemlere dayanmaktadır. Negatif siyasal reklamlarda korkunun ağırlıklı kullanımı, korku söylemlerinin, seçmenlerin, negatif reklama ve reklamda tanıtılan adayı karşı olumlu tepkilerini artırmada etkili olabileceği düşüncesini ortaya çıkarmaktadır. İşte bir ikna edici mesaj stratejisi olarak korku çekiciliğinin konu edildiği bu çalışmada; 1995, 1999 ve 2002 Genel Seçimleri’nde siyasal partilerin negatif kampanyalarında korku çekiciliğini kullanma sıklıkları ve biçimleri, korku çekiciliğinde ön plana çıkarılan konuların neler olduğu, bu konuların gündemle ilişkisi, korku çekiciliğini en çok kullanan partilerin kimler olduğu tartışılmıştır. İçerik çözümlemesi bulgularına göre, korku çekiciliği mesaj stratejisi siyasi partilerin reklam kampanyalarında çok fazla tercih etmedikleri türlerden birini oluşturmaktadır. Öyle ki, üç seçim döneminde de incelenen reklamların büyük bir kısmı rasyonel nitelik taşımaktadır. Yine araştırmanın ortaya çıkardığı bir diğer sonuca göre, Türkiye’deki seçim kampanyalarında korku çekiciliği reklamları, daha çok kamuoyu araştırmalarının önde gösterdiği ve dolayısıyla birincilik şansı yüksek partilere karşı, diğer partiler tarafından kullanılan bir mesaj stratejisi olmuştur. Özellikle Milli Nizam ve Milli Selamet eksenli partilerin (RP, FP, SP ve AKP gibi) iktidara gelme durumu ortaya çıktığında, diğer partiler bunu engellemek için korku çekiciliği mesajlarına daha çok ağırlık vermişlerdir.
  • Öğe
    Üniversite Gençliğinin Medya Kullanma Alışkanlıkarı Üzerine Bir Analiz
    (Selçuk Üniversitesi, 2008) Toruk, İbrahim
    Türkiye yetmiş milyonu aşan nüfusu ve yakaladığı ekonomik büyüklükle dünyanın önemli ülkelerinden biri durumuna gelmiştir. Bir Avrupa ülkesi kadar refah seviyesine ulaşamayan ve gelir dağılımının oldukça bozuk olduğu ülkemizde, insanlar bilgiyi genellikle medya vasıtasıyla elde etmektedirler. Türkiye’de insanların gündelik yaşantısını doldurmada medya büyük bir rol üstlenmiştir. Genç nüfusun oldukça fazla olduğu ülkemizde, özellikle eğitim çağında bulunan üniversite öğrencilerinin genel olarak medya izleme alışkanlıkları bu çalışmanın konu eksenini oluşturmuştur. Öğrencilerin en çok kullandığı üç medya aracı olan: Gazete, televizyon ve interneti kullanma biçimleri “kullanımlar ve doyumlar yaklaşımının” perspektifinde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırmaya katılan 205 üniversite öğrencisine anket uygulanmış ve cevaplar SPSS 15.0 programında analiz edilmiştir. Araştırma, cinsiyet ve gelir farklılıklarının medya izleme alışkanlıkları üzerinde önemli tesirlerinin bulunduğunu göstermiştir.
  • Öğe
    Olağanüstü Durumlarda Toplumsal Dayanışma ve Bütünleşmeye Basının Katkısı: Milli Mücadele Dönemi Türk Basını
    (Selçuk Üniversitesi, 2008) Ayhan, Bünyamin
    Millî Mücadele dönemi toplumsal yapı olağanüstü bir durum görünümdedir. Olağanüstü durum toplumda eskinin bitmek ve yok olmaz üzere olduğu ve yerine yenisinin konamadığı durumlardan biridir. Uzun savaş dönemleri zorunlu olarak toplumda olağanüstü durumlara neden olmaktadır. Basının ulus devlet ve modernleşme olgularıyla ilişkisi vardır. Toplumsal değişim ve toplumun yeniden yapılanmasında basın önemli işlevlerde bulunmaktadır. Aynı zamanda basın, olağanüstü durumlarda toplumsal bütünleşme ve toplumsal dayanışma olgusunu sağlayan öğelerden biridir. Olağanüstü bir durum olan savaşlarda halk, gerekli bilgiyi cephe ve cephelerde harekâtları gazetelerden öğrenmek istemi, gazete tirajları artırmıştır. Savaş neticesini bekleyen halkta bilgi açlığını gidermek için gazeteler, normal baskılarına ilâveten el ilanı, ikinci baskı, akşam baskısı gibi baskılar yapmışlardır. Gazeteler toplumun üyeleri arasında ortak bir duygunun gelişmesine katkıda bulunmuş ve özellikle olağanüstü durumda, gazeteler ortak düşmana karşı sembol ve anlamları temsil ederek ve taşıyıcılığını yaparak toplumsal dayanışma ve bütünleşmenin yaratılmasında önemli bir rol oynamışlardır.
  • Öğe
    Haberde Objektiflik Tartışmaları: 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri Örneği
    (Selçuk Üniversitesi, 2021) Olkun, Emre Osman; Sarıtaş, Hamide
    Toplumların yaşamlarının bir parçası olan haber, yaşanan olaylara ilişkin bilgileri aktaran, bunları raporlayan niteliğe sahip içeriklerdir. Bu içeriklerin haber olarak nitelendirilmesi için sahip olması gereken bazı ilkeler bulunmaktadır. Bunlar; doğruluk, gerçeklik, objektiflik/nesnellik, anlamlılık, kesinlik, hızlılık, tutarlılık ve inanılırlık olarak bilinmektedir. Bu çalışmada, haberin barındırması gereken unsurlardan objektiflik ilkesi üzerinde durulmuştur. Evrenini Türkiye?de bulunan siyasi partiler ve Türk yazılı basınının oluşturduğu bu çalışmanın, örneklemini ise Hürriyet, Sabah ve Sözcü gazeteleri oluşturmaktadır. 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri öncesi yazılı basında objektiflik ilkesinin dikkate alınıp alınmadığı Sabah, Hürriyet ve Sözcü gazetelerinin seçime katılan partilere ve ittifaklara yönelik yayınladıkları haberlerin analizleri ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Analiz sonuçlarına bakıldığında, gazetelerin seçim haberlerinde partiye yaklaşımlarının daha çok nötr olsa da haberlerin anlatım tarzının ve üslubunun çoğunlukla eleştirel, suçlayıcı nitelikte olduğu ve haberlerde yorum yapıldığı görülmüştür. Bu durumda gazetelerin haber sunumlarında, objektif haberciliğin barındırması gereken denge, yorumsuz habercilik ve eşit alan/eşit zaman unsurlarının genel olarak göz ardı ettiği söylenebilir.
  • Öğe
    Savaşın Söylemi, Söylemin Savaşı: Sputnik Haber Ajansının RusyaUkrayna Çatışması Haberlerinin Söylemi
    (Selçuk Üniversitesi, 2022) Gölcü, Abdulkadir; Nurlanova, Altynai
    24 Şubat 2022’de Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in emriyle Ukrayna’ya karşı ‘Özel Askeri Operasyon’ adı altında bir askeri hareket başlatıldı. Putin operasyonun Donbass sakinlerini korumak için tasarlandığını, amacının Ukrayna'yı silahsızlandırılmak ve ülkede faaliyet gösteren neo-nazilerden arındırılmak olduğunu açıkladı. Halen devam etmekte olan bu savaşın, medya üzerinden de yürütüldüğünü bilmekte fayda var. Medyanın savaşı nasıl ele aldığı ve aktardığı kuşkusuz her iki taraf için hayati önem taşımaktadır. Medyanın temsil ettiği fikirler ve tutumlar kamuoyunun oluşumuna etki edebilmekte ve kitle hareketlere sebep olmaktadır. Bu çalışmada Rus medyasının Rusya-Ukrayna savaşını nasıl ele aldığı ve Rusya saldırganlığını nasıl meşrulaştırdığı konusu ele alınmıştır. Bu çerçevede Rusya'nın uluslararası propaganda aracı bilinen Sputnik Haber Ajansı tarafından olaya ilişkin servis edilen haberler analiz edilmiştir. Analiz için Teun van Dijk’in tasarladığı eleştirel söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada zaman aralığı 18 Şubat- 28 Mayıs olarak belirlenmiştir. Sputnik bu çatışmayı haberleştirirken Rus kamuoyunda ve uluslararası alanda savaş kararını meşrulaştırıcı söylemleri üretmiş ve dolaşıma sokmuştur. Haber metinlerindeki Ukrayna’nın ‘onlar haksız’ söylemi Rusların toplumsal bilincinde oluşan Ukrayna’ya karşı öfke ve olumsuz yargılarla ilişkilendirilmiştir. Araştırma sonucunda, Sputnik’in Ukrayna’yı düşman, haksız, acımasız, Nazizm kelimeleriyle ilişkilendirerek ayrıştırıcı, yargılayıcı söylemler üzerinden sunduğu da bulgulanmıştır.
  • Öğe
    Türkiye’de İletişim Kuramının Öncülerinden: Ünsal Oskay ve Eserleri
    (Selçuk Üniversitesi, 2022) Varol, F. Betül Aydın
    Ünsal Oskay, Türkiye’de iletişim alanında ilk doktora tezini yazan isimlerden birisidir. Kitle iletişim kuramlarının Türkiye’de öğrenilmesinde önemli rol oynayan Oskay’ın, kitle iletişimi ile ilgili ortaya koyduğu eserler onu iletişim alanında öncü kuramcılardan birisi haline getirmiştir. Ünsal Oskay, iletişimin yanı sıra eserlerinde çoğunlukla “toplumbilim” olarak ifade ettiği sosyoloji ile siyaset, hukuk gibi sosyal bilimlerin farkı alanlarından birçok eseri de Türkçeye kazandırmıştır. Yaklaşık kırk yılı bulan akademik hayatına on kitap, on beş çeviri kitap ile yüzlerce makale sığdıran Ünsal Oskay, binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Oskay, eleştirel sosyal teorinin benimsenmesindeki çabalarıyla, tüm sosyal bilim camiasında her zaman görüşleriyle göz önünde bulundurulması gereken bir isim olmuştur. Bir veri toplama tekniği olan doküman analizinin kullanıldığı bu çalışmada, Oskay’ın kitap, çevirileri ve makalelerinden oluşan tabir-i caizse külliyatının bir panoraması ortaya konmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak Oskay, 1960’larda (Ankara Üniversitesi’nde asistan iken) daha çok toplumbilim temalı eserleri Türkçe’ye kazandırırken, kendi kaleme aldığı makaleleri ise iletişim alanından uzaktır. En çok eseri doçent olduğu 1982 yılında veren Oskay’ın çalışmaları teorik olup, ampirik bir çalışması bulunmamaktadır.
  • Öğe
    Narsisistik Kişilik Özellikleri ile Sosyal Medya Kullanımı Arasında Bir Bağlantı Var Mı?
    (Selçuk Üniversitesi, 2020) Balcı, Şükrü; Gargalık, Esra
    Yaşamın modernleşmesi ve bilgi teknolojileri alanında yaşanan gelişmelerle birlikte, sosyal medya bireylerin günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Sosyal medyanın bireylerin özel ve kamusal alana derinlik biçimlerde nüfuz etmesi ve doğrudan bireyle ilişkilendirilmesinden dolayı, farklı değişkenler açısından incelenmesi önem taşımaktadır. Bu noktada narsisizm gibi kişilik özellikleri sosyal medya kullanımı açısından dikkati çekici değişken konumundadır. Sosyal medya kendini beğenme, ön plana çıkarma ve daha görünür kılma arzusundaki bireylere önemli fırsatlar sunmaktadır. İşte bu çalışma; narsisistik kişilik özellikleri ile sosyal medya kullanım örüntüleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymak üzere dizayn edilmiştir. Yöntem olarak saha araştırmasının kullanıldığı bu çalışmada veriler, 400 üniversite öğrencisinden yüz yüze anket tekniğiyle toplanmıştır. Araştırma sonuçları, katılımcıların günlük dört saate yakın bir zamanı sosyal medya karşısında geçirdiklerini göstermektedir. Akıllı cep telefonu gibi mobil teknolojilerin gelişmesi ve gündelik hayatın içinde daha fazla yer almaya başlaması; her zaman ve her yerden sosyal medyaya erişimi kolaylaştırmış; söz konusu imkânlar beraberinde insanların daha uzun süre sosyal medya kullanması sonucunu doğurmuştur. Kadın ve erkeklerin günlük sosyal medya kullanım süresi birbirine yakındır. WhatsApp, Instagram ve YouTube üniversite öğrencilerinin daha sık kullandığı sosyal medya araçları olurken; Swarm, LinkedIn ve Snapchat daha az tercih edilmektedir. Örneklemdeki öğrenciler; eğlenmek, vakit geçirmek, mesajlaşma ve olaylar/ kişiler hakkında bilgi sahibi olma amacıyla daha sık sosyal medya karşısına geçmektedirler. Üniversite öğrencileri narsisizm ölçeğindeki maddeler arasında; “çevremde saygı duyulan bir insan olduğumu düşünüyorum, herkes bana sürekli iyi birisi olduğumu anlatıyor ve ben her zaman ne yaptığımı bilirim” gibi ifadelere daha yüksek puan vermişlerdir. Erkeklerin narsisizm düzeyi kadınlara göre daha yüksektir. Çalışmada üniversite öğrencilerinin narsisizm düzeyleri ve sosyal medya kullanım biçimleri arasında anlamlı, zayıf düzeyde pozitif bir ilişki ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda; örneklemdeki kişilerin narsisizm düzeyinin günlük sosyal medya kullanım süresini pozitif yönde anlamlı biçimde yordadığı bulgulanmıştır. Üniversite öğrencilerinin narsisizm düzeyi arttıkça, günlük sosyal medya kullanım süresi de artmaktadır. Katılımcıların narsisizm düzeyindeki artış, kişisel sunum nedenli sosyal medya kullanımını pozitif yönde etkilenmektedir. Yine örneklemdeki kişilerin narsisizm düzeyi ile Instagram, Facebook, Twitter, WhatsApp, LinkledIn, Swarm ve Snapchat gibi sosyal medya araçları kullanım sıklığı arasında düşük düzey, pozitif anlamlı ilişki bulunmaktadır.
  • Öğe
    Medya ve Siyaset İlişkisinin Tarihsel Bağlamında Siyasal Söylem: 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri
    (Selçuk Üniversitesi, 2021) Gölcü, Abdulkadir; Dağ, Harun
    Medya, siyasal söylemin topluma aktarılmasındaki en önemli araçlardan biridir. Bu bağlamda özellikle seçim dönemlerinde, siyasal söylemlerin yoğun bir şekilde yer aldığı haberler gündemi meşgul etmektedir. Bu haberlerin kurgusu ise dönemin medya ve siyaset ilişkisi ekseninde yapılandırılmaktadır. Bu çalışmanın amacı 31 Mart Yerel Seçimleri ile ilgili haberlerde medya ve siyaset ilişkisi ve siyasal söylemin haberlere yansımasını ortaya çıkarmaktır. Eleştirel söylem analizi yönteminin kullanıldığı çalışmada, 30- 31 Mart ile 1 Nisan tarihlerinde örneklem olarak seçilen Sabah, Yeni Şafak, Hürriyet ve Birgün gazetelerinin resmi twitter hesapları üzerinden paylaştıkları haberler incelenmiştir. Çalışma neticesinde, haber metinlerinin anlamsal zenginlikten yoksun ve tek boyutlu bir bakış açısıyla inşa edildiği görülmüştür. Gazeteler, yerel siyasal söylemden ziyade genel siyasi söylemi ön plana çıkararak, siyasi bilgilenme sürecini manipüle eden bir yayın politikası benimsemiştir. Ayrıca analizlerde siyasilerin kutuplaştırıcı yaklaşımlarının, partizan bir şekilde haberlere de yansıdığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Rus Medyasının Sahiplik Yapısı
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Ayhan, Bünyamin; Temir, Erkam
    Haber ve iktidar ilişkisi tarihsel bir olgudur. İktidarlar bilginin üretiminden, dağıtımına ve istenmeyen bilgilerin kontrolüne kadar her alanda denetim ve gözetleme ile ilgilenirler. Bilgi üretimi, dağıtımı ve arzu edilmeyen bilgilerin engellemesi ile ilgili süreçler ise ancak medya ile mümkün olabilmektedir. Nitekim günümüzde toplumsal süreçlerin inşası başta olmak üzere, haber ve bilgi merkezli ilişkiler medya ile sağlanmaktadır. Bu nedenle ülkelerin iktidar örgütlenmesi ile medya yapılanması arasında paralel bir ilişki bulunmaktadır. Devletler medya yayıncılığının düzenlenmesi ve denetlenmesi ile doğrudan ilgilenmektedir. Oysa demokrasilerde siyasi meşruiyetin kaynağı vatandaşlara ve onların tercihlerine dayanır. Vatandaşların çoğu ise siyasi tercihlerini medyadan aldıkları bilgiler ile şekillendirirler. Medyanın kamuoyu etkileme özelliği, yönetimi, dönüştürme ve şekillendirme kapasitesine dönüşebilmektedir. Böylelikle medya sahipliği yapısı ve medya sahipliği araştırmaları hegemonya, devlet, demokrasi gibi kavramlar açısından önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Keza demokratik olmayan birçok ülkede medya sahipliğinin ve medya kontrolünün iktidarın elinde birleşmesi tesadüf değildir. Diğer taraftan iktidarın sürekliliğini sağlama ve kendini ifade etmesi açısından da medya bir zorunluluk oluşturmaktadır. Bu açıdan günümüzde medya ve iktidar simbiyotik bir ilişki içermektedir. Çalışmada Rusya’nın mevcut medya sahipliği yapısı ele alınmıştır. Öncelikle Rus medyasının sahiplik açısından tarihsel süreci irdelenmiş, sonrasında ise tiraj, reyting ve dinlenme oranına göre en büyük on gazete (İzvestiya, Kommersant,Vedomosti, Rossiyskaya Gazete, Novaya Gazeta, Komsomolskaya Pravda, Moskovskiy Komsomolets, Parlamentskaya Gazeta, Argumentı i Faktı ve Argumentı Nedeli), televizyon (Rossiya 1, Pervıy Kanal, NTV, Pyatıy Kanal, TNT, REN TV, STS, Domaşniy, TV Tsentr ve TV-3) ve radyo kanalı (Avtoradio, Evropa Plyus, Retro FM, Russkoye Radio, Vesti FM, Dorojnoye Radio, Eho Moskvı, Radio Şanson, Radio Energy ve Radio Daça) medya sahipliği açısından değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Medya sahipliği yapısının tek merkezli bir görünüm sergilediği sonucuna ulaşılmıştır. Rus medyası kronizm ve nepotizm karışımı bir yaklaşımla yönetilmektedir. Sancılı bir demokratikleşme sürecinin ve kronik bir katı otorite hevesinin izlerini taşıyan medya sistemi “Post-Sovyet Rusya Kuramı” olarak tanımlanmıştır.
  • Öğe
    Yabancı Uyruklu Üniversite Öğrencileri Arasında Kültürleşme ve Kültürleşme Stratejileri
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Balcı, Şükrü; Öğüt, Nesrin
    İnsanlar geçmişten günümüze farklı toplumlar ve bireylerle çeşitli nedenlerle temasta bulunmuşlardır. Bu tür temaslar özellikle, küreselleşmeyle birlikte büyük artış göstermiştir. İletişim, ulaşım ve ekonomi alanındaki hızlı gelişim ve değişimler, farklı toplumlar ve kültürler arasındaki etkileşimi artırmıştır. Bireyler kendi ülkesinden farklı bir ülkeye ekonomik ve eğitim amaçlı göç etmektedir. Ayrıca AB’nin son yıllarda “öğrenci değişim programları” kapsamında gerçekleştirdiği uygulamalar, ülkeler arası öğrenci değişimini önemli ölçüde artırmıştır. Yaşanan bu gelişmelere paralel olarak her yıl, giderek artan sayıda uluslararası öğrenci ülkemizdeki üniversitelere kaydolmaktadır. Uluslararası öğrenciler, özellikle de kendi bölgelerinden farklı bir kültüre aniden adapte olurlarsa, büyük psikolojik ve sosyokültürel değişimler yaşamakta ve çalışma baskısı, sosyal uyum ve yeni çevreye yabancı olma gibi çeşitli zorluklarla karşılaşabilmektedir. Yabancı öğrencilerin kültürleşme tutumlarının bilinmesi bu zorlukların aşılmasında önemli referans olacaktır. Ancak kültürleşme tutumlarına ilişkin yapılmış yeterli çalışma bulunmamaktadır. İşte bu çalışmada Barry (2001) tarafından geliştirilen Doğu Asya Kültürleşme Ölçeği (EAAM) kullanılarak, Selçuk, Necmettin Erbakan ve Konya Teknik Üniversitelerinde eğitim gören yabancı öğrencilerin kültürleşme tutumları mercek altına alınmıştır. Saha araştırması yönteminin esas alındığı çalışmada veriler; 232 katılımcıdan yüz yüze anket tekniğiyle toplanmıştır. Araştırma sonucunda katılımcıların en çok tercih ettiği kültürleşme stratejisinin bütünleşme olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, Asimilasyon, Bütünleşme ile pozitif yönde anlamlı ilişkilidir. Marjinalleşme ile Bütünleşme arasında negatif anlamlı korelasyon dikkat çekmektedir. Müslümanlar Bütünleşme, Hıristiyanlar ise Marjinalleşme stratejisine verdikleri önem bakımından daha yüksek ortalamalara sahiptirler. Türkiye’yi daha önce ziyaret edenlerin Asimilasyon, Ayrışma ve Bütünleşme yönelimli kültürleşme strateji değerleri, ziyaret etmeyenlere nazaran daha yüksektir. Bir başka anlatımla öğrenci olmadan önce Türkiye’yi ziyaret eden yabancı uyruklu üniversite öğrencileri, bir taraftan kendi kültürlerini devam ettirmeyip, ev sahibi toplumun kültürünü benimserken; aynı zamanda hem orijinal kültürlerini sürdürme hem de ev sahibi toplumla etkileşimde bulunma çabası taşımaktadırlar. Ayrıca Türkiye dışında farklı bir ülkeyi ziyaret edenlerin, etmeyenlere göre, kendi kültürünü devam ettirmeyip, gittiği ülkenin kültürünü benimsemekte ya da kendi özgün kültürlerini sürdürüp, yabancı ülke toplumuyla etkileşime girmeyi çok fazla istememektedir.
  • Öğe
    Sosyal medya kullanımının bir belirleyicisi olarak narsisizm: Konya’da yaşayan kullanıcılar üzerine bir inceleme
    (2019) Balcı, Şükrü; Sarıtaş, Hamide
    İletişim alanında yaşanan teknolojik gelişimin bir sonucu olarak hayatımıza giren sosyalmedya; insanlara eğlendirme, vakit geçirme, sevdikleriyle iletişim kurma ve bilgiyeulaşma imkânı vermektedir. Sosyal medya kullanımı, bireylerin isteklerini, arzularınıve sorunlarını ifade etmelerine; başarılarını potansiyel olarak geniş bir izleyici kitlesinegöstermelerine ve diğer sosyal medya kullanıcılarından beğenme ve olumlu yorumlaralmalarına ve son tahlilde yüksek oranda tanınma elde etmelerine olanak sağladığı içinanlamlı görünmektedir. Bu noktada narsisizm eğilimi olan insanlar; kendi kendilerinitanıtmaları üzerinde tam kontrol sahibi oldukları için, sığ ilişkilerden oluşan çevrimiçitoplulukları tercih ederler. İşte bu araştırma kullanıcıların narsisizm özelliklerinin sosyalmedya kullanımı üzerindeki etkinliğini konu edinmektedir. Araştırma için veriler 408katılımcıdan yüz yüze görüşme yoluyla elde edilmiştir. Araştırma sonucunda; narsisizmdüzeyinin, sosyal medya kullanım puanını anlamlı biçimde yordadığı tespit edilmiştir.Katılımcıların narsisizm düzeyleri arttıkça, sosyal medya kullanım amaç ve isteklerindede bir artış yaşanmaktadır. Yine çalışmada günlük sosyal medya kullanım süresi ilenarsisizm arasında anlamlı korelasyon ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    Lisanslı taraftar ürünlerinin kullanım motivasyonları: Üniversite öğrencileri üzerine bir araştırma
    (2017) Ayhan, Bünyamin; Aktaş, Hasret; Çelik, Fatih
    Spor endüstrisi dünyada büyük bir hızla büyümeye devam etmektedir. Bu endüstri içerisinde lisanslı ürünler önemli bir yer tutmaktadır. Tüketiciler bu lisanslı ürünleri kimi zaman kendi için kimi zaman da çevresindeki insanlara hediye etmek için satın alıp kullanmakta, bu sayede spor kulüpleri lisanslı ürün satışından milyarlarca dolarlık gelir elde etmektedir. Bu çalışma, kullanımlar ve doyumlar perspektifinden hareket ederek, Konya Selçuk Üniversitesi'nde eğitim-öğretimlerine devam eden üniversite öğrencilerinin destekledikleri takımın lisanslı ürünlerini kullanma motivasyon düzeylerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Üniversitenin Alâeddin Keykubat Kampüsü'nde yer alan bölümlerden (sosyal, fen ve sağlık) tesadüfi örneklem yoluyla seçilen 412 katılımcı üzerinde yapılan araştırmada, üniversite öğrencilerinin lisanslı ürün kullanımında etkili olan beş motivasyon tespit edilmiştir. Bu motivasyonlar önem sırasına göre; "takıma destek, takımla özdeşleşme, kullanım hazzı, sosyal cazibe ve alışveriş hazzı"dır
  • Öğe
    Haber söyleminde ‘öteki’yi aramak: suriyeli mülteciler örneği
    (2017) Gölcü, Abdulkadir; Dağlı, Ayşe Nur
    2011 yılının mart ayında Arap Baharı'nın bir uzantısı olarak Suriye'de başlayan toplumsal hareketler zamanla bir iç savaşa dönüşerek, ülkeyi etkisi altına almıştır. Türkiye de bu iç savaştan etkilenmiş ve sayıları yaklaşık 4 milyonu bulan Suriyeli mülteciyi kabul etmiştir. Medyanın bu kitlesel göçü ele alışı ve göç edenleri nasıl temsil ettiği de önem kazanmıştır. Çünkü medya üzerinden temsil edilme süreçlerindeki ayrıştırıcı fikirler ve tutumlar, toplumsal hayatta somut davranışlara dönüşebilmektedir. Suriyeli mültecilerin haber metinlerinde ve söylemlerinde öteki olarak temsili, toplumsal bilinçte oluşan Suriyeli mülteci figürü ile doğrudan ilgilidir. Bu çalışma kapsamında da Suriyeli mültecilerin Türk yazılı basınında öteki olarak nasıl temsil edildiği analiz edilmiştir. Özellikle haber medyasında üretilen söylemler dikkate alınarak haber metinlerindeki toplumsal eşitsizliği, ayrımcılığı Suriyeli mülteciler örneği üzerinden ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Haber metinlerinin analizi için yöntem olarak Teun van Dijk'ın çerçevesini oluşturduğu eleştirel söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışma kapsamında Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazeteleri örneklem olarak seçilmiştir. Bu gazeteler; kitle gazeteleri olmaları, yüksek satış oranlarına sahip olmaları ve ana akım gazeteler olarak tanımlanmış olmaları nedeniyle örneklem olarak seçilmişlerdir. Bu gazetelerde 2011-2017 yılları arasında Suriyeli mültecileri konu edinerek yayınlanan haberler analize tabi tutulmuştur. Yapılan analizler sonucunda Suriyeli mültecilerin; Türkiye'de kaldıkları süreyle de orantılı olarak, ekonomi, eğitim, dil, sağlık, yasal düzenlemeler, sosyal uyum gibi konularda sorunlu, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemleri üzerinden temsil edildikleri görülmüştür