Radyo-Televizyon ve Sinema/Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Türk Mi?zah Basını Üzeri?ne Görsel Bi?r I?nceleme: Karagöz Gazetesi?(Selçuk Üniversitesi, 2022 Aralık) Arıkan, Abdulgani; Gülşen Yılmaz, YaseminAdını Türk gölge oyunundaki Karagöz tiplemesinden alan, Ali Fuat Bey’in sahibi olduğu Karagöz gazetesi “Pazartesi ve perşembe günleri çıkar siyasi, mizahi musavver halk gazetesi” sloganıyla 10 Ağustos 1908 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Haber alma, iletme, geçmiş olay ve görüntülere ilişkin imgeleri depolama, görsel ve güncel olan imgeyi algılayıp yorumlama açısından algı deneyimi, bir gazetenin dağıtımı gibidir. Bu benzerlikten yola çıkarak Karagöz gazetesinin, 13 Ağustos 1908 – 14 Eylül 1908 tarihleri arasında yayımlanmış sayılarından seçilmiş modernleşme süreci ile ilişkili karikatürlerin görsel algı kuramları açısından incelenmesi bu çalışmanın konusudur. Seçilen karikatürler modernlik bağlamında Gestalt, Marr’ın görsel algı, olasılıklı öğreti, doğrudan algılama, nörofizyolojik ve yapılandırmacı görsel algı kuramları açısından incelenmiştir.Öğe Modern Yaşamın Çelişkileri: Bohem Hayatı (Boheemielämää)(Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Lekesiz, Fazilet; Küçüksönmez, NerminBir yaşam şekli olarak 19. Yüzyıl?da ortaya çıkan bohem, modernleşme hareketleri ile yakından ilgilidir. Bohem, modern bireyciliğin çatışmalarını, çelişkilerini ortaya koyan ve orta sınıf yaşamı ile bağlantılı olan bir kavramdır. Yaygın görüşe göre, burjuva kavramı ile doğrudan ilişkili olan ve bir anlamda bu yaşam tarzına bir tepki olarak ortaya çıkan 19. Yüzyıl bohemleri kendilerini baskılayan, ötekileştiren orta sınıf değerlerine giyimleri, yaşam şekilleri, düşünceleri ve faaliyetleri ile meydan okumuştur. Dönemin sanatçıları tarafından sanatın başkenti olarak kabul edilen Paris?i merkezine alan bohemler entelektüel birikimi yüksek, ideolojik olarak muhalif bir ruh barındıran ressamlar, yazarlar, müzisyenler vb. sanatçılardan oluşmaktadır. Bu çalışmada Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismäki?nin bohem yazar Henri Murger?in „Scènes de la vie de bohème? eserinden uyarladığı Bohem Hayatı (Boheemielämää, 1992) filmi ele alınmıştır. Filmde, Paris?te yaşayan üç bohem sanatçının hayat mücadelesi anlatılmaktadır. Film, yönetmenin kendi bohem kişiliğini ortaya koymak amacıyla auteur eleştiri ve burjuvazi-bohemizm ilişkisinin ideolojik çatışması ya da birlikteliğini değerlendirebilmek amacıyla da ideolojik eleştiri yöntemleriyle ele alınmaktadır. Yönetmen Kaurismäki, filmindeki bohem karakterleri aracılığıyla kendi bohem kimliğini de ortaya koymaktadır. Bohem karakterlerin hayata bakışı, yaşam şekilleri ve ilişkileri film örnekleminde ele alınmıştır.Öğe Kamu ve Özel Televi?zyonlarda Haberci?li?k Anlayışı "Trt ve I?nter-Star Üzeri?ne Bi?r Çalışma"(Selçuk Üniversitesi, 2000) Kazaz, Mete; Can, Aytekin; Fidan, Mehmetİletişim araçlarından basın, radyo ve televizyon dışında kullanımımız içinde olan afiş, pul, broşür, müzik kaseti gibi yaygın olarak yaşamımızda yer alan iletişim araçlarının da bir boyutuyla "haber" kavramını içermektedir. İlk çağdan itibaren duvarlarına çizilen resimlerden başlayarak insanın bilgilenme gereksinimi hep var olmuştur. Olaya bilgilenme, dolayısıyla haber olgusu açısından baktığımızda, çağımızda iletişim araçlarının gelişimiyle haber kaynaklarının salt radyo, televizyon ve basınla sınırlanamayacağı; sokaktaki bir afişten, ilgilisi için bir pulla, yeni bir müzik kasetinden, broşsuz kadar "haber" öğesi içerdiğini görmekteyiz. Bu anlamla haber, salt bilgilenme yada enformasyon değil, aynı zamanda öğrenme süreci olarak da karşımıza çıkmaktadır.Öğe Bi?r Sosyal Etki?nli?k Olarak Eğlence ve Televi?zyon (Konya Örneği?)(Selçuk Üniversitesi, 2005) Çakır, VedatTeknolojik gelişmeyle birlikte hayatımıza giren en yaygın ve en etkili kitle iletişim aracı olan televizyon, her zaman diğer kitle iletişim araçlarından farklı bir konumda değerlendirilmiştir. Toplumsal ilişkilerin köklü değişimlere uğradığı modern toplum yapısı içinde televizyon, gerek birey, gerekse toplum için bir çok işlevi yerine getirmektedir. Söz konusu işlevler kabaca; enformasyon, eğitim ve eğlence olarak belirlenmişse de, yapılan araştırmalar eğlencenin artan önemine dikkat çekmektedir. Bir çok araştırmacı ve eleştirmen televizyonun varlık nedenini, insanları eğlendirmek ya da onlara hoş vakit geçirildiği duygusunu yaratmak, yani oyalamak olarak göstermektedir. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı geleneğinde yapılan bu çalışmada, televizyonun eğlendirici içeriklerine olan söz konusu bu yoğun talebin eğlence kültürü üzerindeki etkileri araştırılmaktadır. Bu amaçla, yapılan alan araştırmasında, televizyon izleme alışkanlıkları ve motivasyonları ile eğlence amaçlı yerel topluluk katılımı arasındaki etkileşimler ele alınmaktadır. Araştırma sonucunda, televizyon izleme ile eğlence amaçlı yerel topluluk katılımı arasında negatif yönlü bir etkileşimin olduğunu gösteren veriler elde edilmiştir.Öğe Kurum Ki?mli?ği? Süreci? ve I?şleyi?şi? Üzeri?ne Teori?k ve Uygulamalı Bi?r Çalışma(Selçuk Üniversitesi, 2005) Gülsünler, Makbule EvrimÖzellikle gelişmekte olan ülkelerde firmaların büyük bir çoğunluğu değişmekte zorlanmaktadır. Bilgiden teknolojiden yeterince yararlanamadıkları için köklü bir değişim, gelişim gerçekleştiremiyorlar. Kurum kimliğinin yeniden oluşturulması her büyüklük ve küçüklükteki firmaların sorunudur. Kurum kendi kimliği ile hem kendisinin hem de ürünlerinin sektördeki rakiplerinden farklı olduğunu göstermektedir. Kurum kimliğini bir bütün olarak inceleme konusu yapmak bu sebepten dolayı uygundur. Amaç bu araştırma ile kurum kimliği stratejisine bir bütün olarak bakmak ve kurum kimliği stratejisi oluşturmak için ne gibi çalışmalar yapılabileceğini göstermektir. İleride yapılacak kurumsal kimlik çalışmalarına katkı sağlaması hedeflenmektedir.Öğe Basında Haberi?n Anlatımında Fotoğrafın Rolü(Selçuk Üniversitesi, 2008) Kasım, Metinİçinde bulunduğumuz iletişim çağında insanoğlu hayatını düzenleyebilmek için, etrafında olan bitenden sürekli olarak haberdar olmak durumundadır. Bu nedenle en doğru haberleri en hızlı biçimde elde etmek istemektedir. Bunun en pratik yöntemi ise kitle iletişim araçlarından yararlanmaktır. Haberleri görsel olarak elde edebilmek ve hedef kitleye iletebilmek için de fotoğraflara gereksinim duyulmaktadır. Kelime anlamı işıkyazı olan fotoğraf; gerçeğin aynısını olmasa da görüntüsünün aynısını ayna gibi yansıtıp, kaydedebilen bir tekniktir. Haberde objektiflik kavramı da aslında fotoğraf makinesinin objektifinin ayna işlevi görmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle fotoğraf basında kullanıldığında, öne sürülen fikirlere kanıt niteliği oluşturmakta, haberin inanılırlığını arttırmaktadır. Aynı zamanda fotoğraf, yazıya göre daha fazla ilgi çektiği için haberlerin görülmesi ve okunmasını, daha uzun süre akılda kalmasını sağlamaktadır. Haber fotoğrafında en önemli unsur, foto muhabirinin bir olayı görüntülerken tarafsız olmaya özen göstermesidir. Aynı özeni bu fotoğrafları seçip yayınlayacak fotoğraf editörlerinin de göstermesi gerekmektedir. Bir diğer önemli husus da, gerek foto muhabirinin, gerekse editörün, alanlarında eğitimli, uzman kişiler olmaları ve basın etiğine göre hareket etmeleridir.Öğe Hukuka Uygunluk Sebebi? Olarak Haber Verme Hakkı(Selçuk Üniversitesi, 2008) Yıldız, SevilHaber verme hakkı basın özgürlüğünün bir parçasıdır. Bu hak kullanılırken kişilerin bilgileri, görüntüleri ve sesleri kamuoyuna sunulacağından hakların ihlal edilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Haber verme hakkını kullananların fiilleri bir hukuka uygunluk sebebine dayandırılmaktadır. Gazeteci, sahip olduğu bu hak nedeniyle habere konu olan kişilerin kişilik haklarını ihlal etse bile yayın, hukuka uygun olmaya devam edecektir. Bu çalışmamızda haber verme hakkını, sınırlarını açıklamaya çalıştık.Öğe Gerçeklik, İktidar ve Beden Kavramları Işığında Matrıx Filmi(Selçuk Üniversitesi, 2019) Öztat, FatmaGerçekliğin ne olduğu sorusu insanlık tarihinden bu yana düşünürleri meşgul etmiştir. Bu arayış, sanatın pek çok kolunda olduğu gibi sinemada da yansıma bulmuştur. Son yılların en çok tartışılan filmlerinden Matrix (1999), gerçekliği ele alış şekli ve bunu ilişkilendirdiği kavramlar açısından önemli bir örnek oluşturmuştur. Matrix, filmde de bahsi geçen Baudrillard’ın Simülakrlar ve Simülasyon eserinden izler taşımaktadır. Bir simülasyon olarak nitelendirilebilecek sistemde insanlar zihinsel bir hapishanede olduklarının farkında değillerdir. Matrix’i makineler kontrol etmektedir ve bu kontrol için “yanlış bir bilinç” oluşturmuşlardır. Film bu açıdan günümüz iktidar ve gerçeklik sorgulamalarına ışık tutabilecek bir örnek oluşturur. Makineler insan bedeninin ürettiği enerjiyi kullanmaktadır. İktidarın üretim üzerinden şekillendiği bu sistem; üretim, üretim araçları ve iktidar kavramları açısından daha derin okumalara açıktır. Matrix’te; doğa, üretim araçları ve denetim araçları olarak tasniflenebilecek simülakrların yansımalarını görebilmek mümkündür. Simülasyonun sonunu açıklarken, Baudrillard’ın kullandığı “gerçeğin çölü” ifadesi Matrix filminde de birebir geçmektedir. Matrix’in sonlanması demek, gerçek dünya üzerinde bir daha deneyimlenemeyecek doğal güzelliklerin de tamamen sona ermesi anlamına gelecektir. Gerçek dünya, “gerçeğin çölü” olarak tanımlanacak, Matrix’ten kurtulanlar, bu sevimsiz gerçeklikle tanışacaktır.Öğe İletişim Teknolojilerin Haberleşme Araçlarındaki Gelişimi ve Bu Araçlara Maddi Gelir Sağlayan Reklamlarda Kullanımı(Selçuk Üniversitesi, 2010) Şimşek, SedatBilginin en değerli varlık olduğu bugün, dünya global ve glokal kavramların içinde varlığını sürdürmeye çalışan bir küre olarak kendinden söz ettirmektedir. Mevcut konjonktürde teknolojik gelişmelerin hızlı bir şekilde ilerlediği ve yer değiştirdiği iletişim sürecinde, insanoğlu bu gelişmelerin içinde varlığını sağlamlaştırabilmek adına kendini geliştirmeye ve mevcut durumunu korumaya çalışmaktadır. Robotların insanların yerini aldığı, hatta robotların insanları yönettiği bilim kurgu filmlerinin varlığının gerçek olması, 21. yüzyılın başlarında artık imkânsız olmaktan hızla uzaklaşmaktadır. Dil, yazı, matbaa, bilgisayar, internet, intranet, cep telefonu, msn, 3G, 3D teknolojilerindeki gelişmelerin sonunun gelmeyeceği artık kesinlik kazanmış durumdadır. İnanılmaz teknolojik yenilikler ve gelişmeler entelektüel insan sirkülasyonunun sürekli bir hale gelmesini sağlamıştır. Çünkü günümüz dünyasında bireyler ister iletişim, ticaret, eğitim, reklam isterse de eğlence olsun her alanda iletişim sürecindeki gelişmeleri takip etmek zorundadırlar. Bunun yanı sıra teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek zorunda olan medya organları bu yatırımları gerçekleştirebilmek adına büyük paralar harcamaktadırlar. Medya organlarının bu masraflarını karşılamak için tek maddi gelirlerini ise yayınladıkları reklamlar oluşturmaktadır. Ancak günümüz insanı her şeyden çabuk sıkıldığı ve hep yenilik aradığı için reklamların hem yapımında hem de yayınında sürekli teknolojinin en son ürünlerinin kullanılması zorunlu hale gelmiştir. Bu çalışmada hızla gelişen teknolojik gelişmelerin tarihsel süreci ele alınacaktır. Bununla beraber bu gelişmelerin geldiği en son noktada iletişim, eğitim, ticaret ve reklamdaki uygulama alanlarına değinilecektir. Bu alanlarda yaşanabilecek gelecekteki yapılanmalarda dikkat edilmesi gereken durumlarla ilgili öngörülerde bulunulmaya çalışılacaktır.Öğe Suçta Araç Olarak I?nterneti?n Tekni?k ve Hukuki? Yönden I?ncelenmesi?(Selçuk Üniversitesi, 2007) Yıldız, SevilYirminci yüzyılın son çeyreğinde gelişmeye başlayan ve büyük bir ivmeyle dünya çapına yayılan iletişim araçlarından biri internettir. İnternet hayatın her alanında değişikliklere neden olmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri sadece ulusların milli düzenlerini değil, tüm uluslar arası toplum düzenini etkilemektedir. Bu değişim hukuk alanında da kendisini göstermektedir. İnternet kullanımında sorumluluk bilinci ile davranılmaması, hukuk normlarının ihlaline yol açmaktadır. Örneğin, çocuk pornografisi, hakaret, sahtecilik gibi konularda sorumluluğun belirlenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmamızda internet ile ilgili ceza hukuku sorunları, internet servis sağlayıcıların cezai sorumlulukları uluslar arası örgütlerin çalışmaları da göz önüne alınarak irdelenmiştir. İnternetin hukuksal boyutu ile ilgili sorunlara çözüm önerileri getirilmiştir.Öğe Bi?lgi?sayar ve I?nternet Destekli? Uzaktan Eği?ti?m Programlarının Tasarım, Geli?şti?rme ve Değerlendi?rme Aşamaları (Suzep Örneği?)(Selçuk Üniversitesi, 2008) Gülnar, BirolBu çalışma bilgisayar destekli uzaktan öğrenme programlarının hazırlanma süreçlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu süreçler uzaktan öğrenme programlarının tasarım, geliştirme ve değerlendirme aşamalarını içermektedir. Öncelikle, bu süreçlerle ilgili teorik çatı ortaya konmuştur. Daha sonra Selçuk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Programı bu teorik çatıya göre değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmenin sonuçlarına göre Selçuk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Programı öğretim tasarımı ve ekran tasarımı ilkelerine uygun değildir. Son aşamada ise Selçuk Üniversitesi öğrencileri arasında bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Bu araştırma Selçuk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Programıyla ilgili öğrencilerin değerlendirmelerini ve tutumlarını incelemiştir. Sonuçlar, deneklerin % 63,9’unun programı hiç ziyaret etmediklerini ortaya koymuştur. Ayrıca deneklerin % 27,8’i programın ilgi çekici olmadığı, % 25,1’i de programın faydalı olmadığı yanıtlarını vermişlerdir.Öğe Kısa Fi?lmde Ri?tm(Selçuk Üniversitesi, 2008) Esen, Halim; Can, AytekinUzun metrajlı filmde olduğu gibi ritm, kısa metrajlı filmde de filmin vazgeçilmez unsurudur. Filme gerçek anlamından başka yeni bir anlam daha katmaktadır. Kısa filmdeki ritmler göz önüne alındığında onu etkileyen faktörleri de düşünmek gerekir. Işık, ses, kamera hareketleri, müzik, kurgu, objektif ve geçişler bir ritm yaratmakta kullanılabilir. Ancak bunlar ayrı ayrı değil, bütün halinde ritmi etkilemektedir. Kısa film için tek başlarına hiçbir anlamları yoktur. Bu çalışmada kısa filmde ritmin önemi, ve ritmi etkileyen unsurlar ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir.Öğe Türk Sinemasında Köylü-Kentli Karşılaşması: ‘Hakkâri’de Bir Mevsim’ ve ‘Uzak’ Filmleri(Selçuk Üniversitesi, 2012) Ünlü, Şirin; Serarslan, MeralÜçüncü dünya ülkelerinin ortak bir özelliği olan köy-kent farklılığı Türkiye’de de belirgin olarak hissedilmektedir. Köy ile kent arasındaki farklılığın kaynağı ise nüfus, ekonomi, aile yapısı, coğrafi yapı, yerleşim düzeni, davranış örüntüleri, sosyo-kültürel hayat, kadın-erkek olgusu ve evlilik gibi konulardır. Köyle kent arasındaki bu farklar köylü ile kentliyi de birbirinden ayırmış, ortaya iki farklı dünya çıkmıştır. Türkiye’de köylü ile kentlinin karşılaşmaları en çok kentlerde meydana gelmektedir. Bunun en büyük sebebi de kentleşme olgusudur. Hızlı kentleşme sonucunda bir takım ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkmaktadır. Şehir hayatının gereklerini yerine getiremeyen kır insanı, şehirde bir kültürel bütünleşme sorunu yaşamaktadır. Bu da kültür boşluğu, kültür çatışması ve yabancılaşmayı beraberinde getirmektedir. Bulunduğu çevrenin sosyal ve siyasal değişimlerinden, ekonomik sıkıntılarından, kültürel değerlerinden etkilenen ve beslenen sinema, Türkiye’de de bu genel çerçeveye uygunluk göstermektedir. Arkasında ekonomik nedenleri barındıran ve Türkiye’nin en önemli toplumsal değişimlerinden birini oluşturan köyden kente göç, Türk sinemasına 1960’lı yıllarda dâhil olmaya başlamıştır. Türkiye’nin bir diğer sosyal ve siyasal gerçeği olan sürgün ve zorunlu hizmet nedeniyle kentten köye gidenlerin sayıları ise hiç de az değildir. Köyden kente ya da kentten köye göç sonucunda köylü ile kentlinin karşılaşması Türk sinemasının sıklıkla işlediği konulardan birini oluşturmaktadır. Özellikle köyden kente göç ile başlayan köylü-kentli karşılaşması, birçok yönetmenin dikkatini çekmiş ve Türk sinemasında çok sayıdaki filmin temasını oluşturmuştur. Bu çalışmada, köylü-kentli karşılaşmalarının Türk sinemasının temel konularından biri olduğu savunulmuştur. Köy-kent olgusu, köy-kent farklılığı, köyden kente göçün nedenleri ve etkileri, bu sürecin yarattığı durum eleştirel gözle değerlendirilmiş, Türk sinemasındaki köylü-kentli karşılaşmaları seçilen filmlerle birlikte incelemeye tabi tutulmuştur.Öğe AVRUPA BİRLİĞİ’NE UYUM SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE TELEVİZYON YAYINCILIĞINA YÖNELİK DÜZENLEMELER(Selçuk Üniversitesi, 2007) Çakır, Vedat; Gülnar, BirolAB, Lizbon Stratejisi ile belirlediği, 2010 yılına kadar dünyanın rekabet gücü en yüksek, dinamik bilgi ekonomisine ulaşma hedefi doğrultusunda yoğun bir teknik altyapı ve mevzuat geliştirme faaliyeti ile rakipleri olan ABD ve Japonya’nın önüne geçme çabası içerisindedir. Yayıncılığın Avrupa içerisinde sınır tanımadan serbestçe dolaşımını öngören ekonomi merkezli düzenlemeler ise hızla değişen ve yöndeşen medya endüstrisini yeterince düzenleyemediği, tekelleşme konusundaki önlemlerin yetersizliği ve çoğulculuğun güvence altına alınamaması gibi konularda eleştirilmektedir. AB’nin tam üyelik yolunda ilerleyen Türkiye’deki yayıncılık düzenlemelerine etkisini değerlendirmeyi amaçlayan bu çalışmada yayıncılık alanına ilişkin AB düzenlemeleri ve Türkiye’deki uygulamalar irdelenmektedir.Öğe Reklamlarda İşlenen Kültürel Kodlar Karşısında Türk ve Alman Halklarının Gösterdikleri Tepkinin Ölçülmesine Yönelik Uygulamalı Bir Çalışma: “Axe: Erkekler De Ağlar” Reklamı Örneklemi(Selçuk Üniversitesi, 2019) Şimşek, Sedat; Ayaydınlı, Tuana; Aday, Osman; Kurtyılmaz, DenizTalep yaratma sanatı olarak tanımlanan reklam, çağımızın en önemli ticari enstrümanlarından biridir. Özellikle uluslararası firmalar ürün satışlarını arttırabilmek için çeşitli pazarlama stratejileri geliştirmekte ve reklamlarında kültürel ögelere gönderme yapmaktadırlar. Bazen kültürel kodları olduğu gibi kullanan reklamlar, bazen de bu kodları sorgulatan temalar barındırmaktadırlar. Bu çalışma, toplumsal cinsiyet kalıplarını sorgulayan “Axe: Erkekler De Ağlar” reklam çalışmasını incelemektedir. Can Bonomo tarafından seslendirilen bir şarkı eşliğinde ağlayan erkekleri gördüğümüz reklamın farklı kültürler tarafından nasıl algılandığı çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmamızda, Türkiye’de ve Almanya’da üniversite eğitimi gören katılımcılardan oluşan gruplara üç soruluk bir anket çalışması uygulanmış ve toplumsal cinsiyetle ilgi farkındalıkları ölçülmüştür. Ardından her iki gruba da Axe reklamı izletilip on soruluk bir anket çalışması daha uygulanmıştır. Böylece reklamda farklı kültür mensuplarının reklamlarda kullanılan kültürel kodlara nasıl tepki verdiği ortaya konduğu gibi reklamın bu konuda ne derece etkili olduğu ortaya çıkarılmıştır. Çalışmamız, Türk ve Alman katılımcılar arasında toplumsal cinsiyet konusunda büyük bir anlayış farkının olmadığı sonucuna ulaşmıştır.Öğe Beden Dili Kodlarının Reklamlarda Kullanımı: 2016 Televizyon Reklamları Üzerine Uygulamalı Çalışma(Selçuk Üniversitesi, 2020) Topçu, Çiçek; Şimşek, SedatTeknolojik gelişmelerle yayılımı hız kazanan kitle iletişim araçları, günümüz koşullarında önlenemez şekilde hayatımıza yerleşmiş durumdadır. Bugün hemen hemen her evde bulanan ve en çok izlerkitleye sahip iletişim aracı konumunda olan televizyon, reklam sektörü açısından değerlendirildiğinde de etkili bir bilgi sağlama ortamı olarak karşımıza çıkmaktadır. Artan nüfusla paralel olarak ivmesini arttıran üretim faaliyetinin sürekliliğini sağlayabilmesi için, ürünlerin tüketiciyle buluşturulması gerekmektedir. Bu noktada, tüketici kesimin var olan ürün ve özellikleri hakkında bilgi sahibi olması zorunludur. Ürün ya da hizmetin varlığına dair bilgilendirme ise reklamlar aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu durumda reklamlar, üretici ile tüketici iletişimini sürekli kılan bir köprü görevini üstlenmektedir. İzleyiciyi ikna etmek, belli bir davranışa yöneltmek ve ürünü satın almaya sevk etmek gibi amaçlarla hazırlanan reklam, içerisinde birçok mesajı barındıran ikna edici bir iletişim etkinliği olarak da kabul edilebilir. Reklamın ilettiği mesajlar sözlü ya da sözsüz olarak sunulabilir. Televizyon, sunulan mesajları bazen sözlü bazen sözsüz bazen de her iki yöntemle ifade edebilecek teknik donanım ve imkâna sahip olması bakımından reklam ortamı olarak en çok başvurulan kitle iletişim aracı konumundadır. Çalışmanın amacı; sözsüz iletişimin bir parçasını temsil eden beden dili kodlarını açıklamak ve bu doğrultuda 2016’da televizyon reklamlarında belirgin olarak kullanılan beden dili kodlarını tespit etmektir. Beden dili kavramını ele almak ve özellikle de reklam sektörü açısından değerlendirildiğinde ne derece etkin bir iletişim unsuru olduğunu ifade etmek araştırmanın bir diğer amacını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, beden dili ve reklam kavramları ayrıntısıyla ele alınmış ve 2016’da televizyonda yayınlanıp YouTube’da arşivlenmiş 483 reklam ile bu reklamlarda yer alan beden dili kodları içeriksel çözümlemelerle analiz edilmiştir. Özellikle de, çekicilik unsurlarının reklamların ikna ediciliği bağlamında belirgin bir etkiye sahip olduğu varsayımından da hareketle, reklamlarda yer alan çekicilik unsurları beden dili kodları ile ilişkilendirilmiştir. Söz konusu reklamlar literatürde yer alan kavramlara dayanarak kategorize edilip istatistiksel analizlere başvurulduğunda; reklamlarda kullanılan beden dili kodlarının mesajın önemli bir unsurunu oluşturduğu bilgisine ulaşılmıştır Bu amaç doğrultusunda; araştırmanın kapsamlı bir literatür taraması gerektiren ilk iki bölümünde kuramsal araştırmalara, üçüncü bölümünde ise istatistiksel uygulamalara yer verilmiştir.Öğe 1990’lı Yılların Kültürel İkliminde Sinemaya Gitme ve Seyir Deneyimleri: Konya Örneği(Selçuk Üniversitesi, 2022) Özgür, ÖzlemBu çalışma Yeni Sinema Tarihi Yaklaşımı çerçevesinde 1990’lı yıllarda Konya’da sinemaya gitme ve seyir deneyimlerine odaklanan nitel bir izleyici araştırmasıdır. Yeni Sinema Tarihi Yaklaşımı filmlere ilişkin metinsel yorumlamalar yapılmasını, yönetmen veya aktörlerle ilgilenilmesini yeterli bulmamakta, sinemayı sadece film izlenen bir mekân olarak da görmemektedir. Yeni Sinema Tarihi Yaklaşımı’na göre seyir mekânları içinde birçok belirleyiciyi barındıran film tüketiminin sosyal alanlarıdır. Sinemaya gitmenin sadece perdedeki içeriğiyle değil, aynı zamanda gösterimlerin gerçekleştiği sonsuz çeşitlilikteki zaman ve mekânlarda nasıl şekillendiğinin ortaya koyulması gerektiği Yeni Sinema Tarihi yaklaşımının çıkış noktasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada 1990’lı yıllarda Konya’da yaşayan farklı sosyoekonomik statülerdeki bireylere olasılıklı olmayan örnekleme yöntemlerinden amaçlı ve kartopu örnekleme yöntemleri kullanılarak ulaşılmıştır. 5 kadın 7 erkekten oluşan 12 kişilik örneklem grubuna farklı araştırmaların bulguları göz önünde tutularak hazırlanmış sorular yöneltilerek yarı yapılandırılmış tek turlu görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerden elde edilen veriler tematik analiz yöntemi kullanılarak bulgulanmıştır. Analiz boyunca sürekli olarak ileri geri hareket edilmiş; kodlamalar ve kategoriler sürekli olarak kontrol edilmiştir. Böylece zengin ayrıntılar ve betimlemeler yapılarak 17 farklı temaya ulaşılmıştır.Öğe Luchino Visconti’nin (Yeni) Gerçekçi Tutku’su(Selçuk Üniversitesi, 2022) Ekici, AslıSinemasal anlatılarda çoğunlukla erkeklerin hikâyelerine yer verilmekte kadın karakterler ikinci planda kalmaktadır. Bu kadın karakterler de toplumsal cinsiyete dair kabul edilen öngörülerin sınırları içinde beyazperdede boy göstermektedir. Toplumsal cinsiyete dair temsillerde hassas davranan, az da olsa egemen söylemin çizdiği sınırların dışına çıkan/çıkabilen yönetmenlerin olması kuşkusuz umut vericidir. Bu çalışmada Luchino Visconti’nin Tutku (Ossessione, 1943) filminde kadına “görece daha özgür” bir alan açılıp açılmadığı anlatı ve sinematografi göz önünde bulundurularak metin çözümlemesi yöntemi ile değerlendirilmektedir. Kimilerine göre “yeni gerçekçi sinema” kimilerine göre ise “gerçekçi sinema” olarak değerlendirilen bu filmde erkek egemen söylemin inşa edilip edilmediği, kadınların nasıl temsil edildiği, bu temsillerin ne kadar gerçeğe yakın olduğu feminist sinema kuramı tartışmaları çerçevesinde ele alınmaktadır. Visconti’nin kullandığı sinema dili “kadın olmanın” anlamını nasıl inşa ediyor sorusu araştırmanın çıkış noktasıdır. Sadece İtalyan sinemasının değil dünya sinemasının da önemli yönetmenlerinden/auteurlerinden biri olan Luchino Visconti’nin ele alınan bu filminde kadın temsilinin “gerçekçi” olduğu ileri sürülmektedir. Filmin döneme/içinde bulunduğu çağa tanıklık etme “görevini üstlenmiş” anlatısında aynı duyarlılığı “kadınlığa/kadın olmaya dair” temsillerde de sergilediği; kadınları arzularıyla, çelişkileriyle seyirciye sunduğu düşünülmektedir.Öğe Kim Ki-Duk’un Bin Jip (Boş Ev)Filminin Göstergebilimsel Çözümlemesi(Selçuk Üniversitesi, 2021) Can, Aytekin; Çilingir, AyşegülKim Ki-duk, Güney Kore sinemasının önemli yönetmenlerinden biridir. Kim Ki-duk, filmlerinde genellikle erkek karakterler üzerinden kadına yönelik şiddeti ele alarak, sistemsel bir eleştiri sunmaktadır. Bu eleştiri erkeğe toplum tarafından verilen erk alanını tanımlarken bu öğeler göstergelerle ele almaktadır. Kim Ki-duk Bin Jip (Boş Ev) filmini 2004 yılında yönetmiştir. Kim Kiduk’un filmlerin genelinde bulunan şiddet öğesi bu filmde de intikamla birleştirilmektedir. Filmde, boş evlerde kendi evi gibi yaşayan evsiz bir adamın, bu evlerden birinde yaşayan mutsuz bir kadınla tanışması ve sessiz ama etkili bir aşk hikayesi anlatılmaktadır. Filmin genelinde Kim Ki-duk’un, Kore toplumundaki kadın- erkek ilişkilerine, aile kavramına özgü eleştiriler göze çarpmaktadır. Filmin genelinde evsiz adam hiç konuşmamaktadır. Bu durum topluma bir tepki olarak anlamlandırılabilir. Film içerisinde aidiyet kavramı da ana karakter üzerinden sorgulanmaktadır. Çalışmada göstergebilimsel çözümleme yöntemi kullanılmıştır. Göstergebilim, yapısalcı dil çalışmalarının temellendirdiği, göstergelerin anlamlandırılmasını amaçlayan sosyal bilimler alanında kullanılan bir yöntemdir. Sinema alanında yapılan çalışmalarda bu yöntemle, görüntülerde yer alan göstergelerin tanımlanması ve çözümlenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmada bu yöntemin seçilmesinin nedeni; Kim Ki-duk’un sinemasını şekillendirirken yoğun semboller kullanması ve göstergelerle düşüncelerini anlamlandırma yolunu seçmesidir. Bu şekilde bir anlatı yapısı yönetmen/ yazar kadar seyircinin de seyirlik eyleminden anlamlandırma aşamasına geçmesine olanak sağlamaktadır. Filmin İngilizce adı 3-Iron aslında bir golf sopasının numarasıdır. Ve bu golf sopası film boyunca bir intikam nesnesi olarak kullanılmaktadır.Öğe Dizi Anlatısında Yeni Üslup Arayışları: Fi’de Bireycilik Görünümleri(Selçuk Üniversitesi, 2021) Özkent, Yasemin; Can, AytekinToplumsal değişimi anlama söz konusu olduğunda, kültüre ait verileri barındırması ve toplumu yansıtması bakımından diziler önemli bir konumdadır. Televizyon dizilerinde modernlik, eski/yeni, geleneksel/modern gibi çatışmaları iç içe barındıran bakışla yansıtılırken, yeni medya platformlarının ortaya çıkışıyla dizi anlatılarında yeni üslup arayışlarına gidildiği göze çarpmaktadır. Bu yenilikten yola çıkan çalışmada, bireycilik olgusunun günümüzde nasıl görünümlerde sunulduğu araştırılacaktır. Türkiye’de yeni medya platformları için üretilen ilk içeriklerden olan Fi dizisi örneklem olarak seçilmiştir. Son dönemlerde dijital platformların kültürel anlamların dolaşımında önemli bir mecra olarak konumlanması, örneklemin seçilmesinde etkili olmuştur. Bu doğrultuda çalışmada bireyciliğin karakter betimlemelerine nasıl yansıtıldığı, bireycileşmiş kültürde yaşayan insanların duygusal durumları, bireyciliğin kutsanışı, ben-biz çatışması, bencillik, benliğin yeniden keşfi, gibi konular değerlendirilmiştir. Dizi, Geert Hofstede’nin kültürel boyutları aracılığıyla betimsel analize tabi tutulmuştur. Hofstede’nin kolektivizm-bireycilik sınıflandırması, çalışmanın savının güçlenmesinde etkili olmuştur. Sonuç olarak Fi’de neredeyse tüm karakterlerin bireycilik yaklaşımının altını çizen görünümlerde sunulduğu bulgulanmıştır.