Yazar "Arslan, Uğur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 48
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1994-2000 Yılları Arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikoloji Laboratuvarında Dermatofitoz Ön Tanılı Olgulardan İzole Edilen Etkenler(2001) Fındık, Duygu; Mevlutoğlu, İnci; Kaya, Meral; Arslan, Uğur; Yüksel, AyşeAmaç: Konya bölgesinde dermatofit dağılımının araştırılması Yöntem: Bu çalışmada 1994-2000 yılları arasında dermatoloji kliniğinde dermatofıtoz ön tanısı almış olan 1143 hastanın mantar kültürlerine ait kayıtlan Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikoloji Laboratuvarı'nda retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Bu hastalardan alınan örneklerin 250'sinde (%21.9) kültürde üreme saptanmıştır. Üreyen mantarların yerleştikleri vücut bölgelerine göre dağılımları incelendiğinde en sık rastlanan tinea türü Tinea pedis (%38.4) olarak saptanmıştır. Bunu sırası ile T.unguium (%32.4), T.corporis (% 10.4), T.manum (%8), T.inguinalis (%7.2), T.capitis (%3.6) izlemiştir. Olgulardan izole edilen mantar türleri ise sıklık sırasına göre şöyledir; Trichophyton rubrum (%65.2), T.mentagrophytes (%18.8), Epidermophyton floccosum (%6.4), Microsporum canis (%3.6), T.tonsurans (%2.4), T.verrucosum (%2),M.audouini (%0.8), T.schoenleinii (%0.4), T.violaceum (%0.4). Sonuç: Konya bölgesinde en sık rastlanan tinea türü T.pedis, en sık izole edilen etken ise T.rubrum olarak saptanmıştır.Öğe 2002-2005 yılları arasında kan örneklerinden soyutlanan Candida türleri(2006) Arslan, Uğur; Uysal, Elif Bilge; Işık, Ferhat; Tuncer, İnci; Fındık, DuyguBu çalışmada, hastanemizde yatan hastaların kan kültürlerinden izole edilen Candida türlerinin dağılımlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Ocak 2002-Aralık 2005 tarihleri arasında laboratuvarımıza gönderilen 22.426 kan kültürü örneğinden toplam 241 (%1.07) adet kandidemi epizotu saptanmış olup çalışmaya 136'sı alınmıştır. Aynı hastanın birden fazla kan örneğinden elde edilen aynı tür izolatın yalnızca bir tanesi çalışmaya dahil edilmiştir. Toplam 136 Candida suşunun 70'i C. albicans (%51.5), 17'si C. sake (%12.5), 12'si C. inconspicua/norvegensis (%8.8), 9'u C. tropicalis (%6.6), 7'si C. parapsilosis (%5.1), 4'ü C. dubliniensis (%2.9) ve 17'si (%12.5) diğer Candida türleri olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada non-albicans Candida oranı %48.5 olarak bulunmuştur. En sık rastlanan etkenin C .albicans olduğu görülmesine karşılık, non-albicans Candida türlerindeki oranın yüksek olması dikkat çekicidir.Öğe Bilimsel Etik İhlali Olarak İntihal Kavramı ve İlmî ve Edebi Eserlerde İntihal Suçu(Selçuk Üniversitesi, 2021 Haziran) Arslan, UğurBir bilimsel eserin en önemli özelliklerinden birisi güvenilir olmasıdır. Güvenilirlik eserin güncel ve orijinal bir yapıda olması demektir. Oriji-nalliği sağlayacak olan eserin bilim dünyasına yeni bir şey katmış olması daha önce söylenmeyeni söylemiş olmasıdır. Eser sahibi çalışmasını yaparken elbette bazı kaynaklardan faydalanacaktır. Burada etik olan, yazarın yapmış olduğu iktibasları veya alıntıları usulünce göstermesi ve herhangi bir aşırmaya tenezzül etmemesidir. Günümüzde kaynaklara ulaşmak kolaylaşmış fakat “intihal” olarak isimlendirilen emek hırsızlıkları artmıştır. Özellikle akademideki rekabetçi yapı, unvan ve para kazanma hırsı ya da bilinçsizlik intihale neden olan başlıca etmenler arasında sayılmaktadır. Bu çalışmada ilim ve edebiyat eserlerindeki “intihal” kavramı ve FSEK’teki intihal suçları ele alınmıştır.Öğe Çeşitli klinik örneklerden izole edilen Escherichia coli ve Klebsiella pneumoniae suşlarında plazmid aracılı AmpC tipi beta-laktamaz varlığının fenotipik olarak araştırılması(2013) Alp, Feyza; Türk, Hatice Dağı; Tuncer, İnci; Fındık, Duygu; Arslan, UğurBeta-laktamaz enzimlerinin sentezi, Gram negatif bakterilerde görülen direnç mekanizmalarının en sık nedenlerindendir. AmpC tipi beta-laktamaz genlerinin plazmidler aracılığı ile diğer bakterilere aktarılması ve sıklığının artmasına bağlı olarak hastane epidemilerine yol açması klinik açıdan önemli bir sorundur. Bu çalışmanın amacı 2010-2011 yıllarında çeşitli klinik örneklerden izole edilen sefoksitin orta duyarlı veya dirençli Escherichia coli ve Klebsiella pneumoniae suşlarında plazmidik AmpC (pAmpC) tipi beta-laktamaz varlığının fenotipik yöntemlerle araştırılmasıdır. Çalışmada pAmpC tipi beta-laktamaz varlığını araştırmak için; Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemiyle CLSInın Enterobacteriaceae için önerdiği zon çapı değerleri doğrultusunda sefoksitin (30 ?g) direnci incelenmiştir. Sefoksitine dirençli ( 14 mm) ve orta duyarlı (15-17 mm) olan suşlarda pAmpC beta-laktamaz varlığının araştırılması için, kombine disk testi ve Modifiye Hodge Testi (MHT) yapılmıştır. Kombine disk testi veya MHT ile pozitif bulunan suşlara sefotetan kloksasilin stripleri ile E-test (AB Biodisk, İsveç) yapılmış ve sefotetan kloksasilin MİK değeri kloksasilinsiz tarafa göre 8 kat azalma görülen suşlarda pAmpC varlığı fenotipik olarak doğrulanmıştır. Çalışmaya dahil edilen sefoksitine dirençli 42 E.coli suşundan dokuzunda MHT ile, sekizinde kombine disk testi ile AmpC beta-laktamaz pozitif bulunmuştur. Kombine disk testi ile pozitif olan sekiz E.coli suşu E-test ile de pozitif olarak saptanmıştır. MHT ile pAmpC beta-laktamaz pozitif bulunan bir E.coli suşu kombine disk testi ve E-test ile negatif olarak saptanmıştır. K.pneumoniae suşlarında ise pAmpC pozitifliği saptanmamıştır. Sonuç olarak, beta-laktam antibiyotiklerin sık kullanıldığı ülkemizde, pAmpC tipi beta-laktamaz yaygınlığının saptanması, bu dirence sahip etkenlerle oluşan infeksiyon hastalıklarının tedavisinde uygun ampirik tedavinin başlanmasında ve epidemiyolojik veri oluşturulmasında önemlidir. pAmpC beta-laktamaz varlığının fenotipik olarak hızlı ve doğru olarak ortaya çıkarılması klinik açıdan doğru ve etkin tedavi rejimlerinin uygulanmasını sağlayacaktır.Öğe Çeşitli klinik örneklerden izole edilen Pseudomonas aeruginosa suşlarında antibiyotik direnci(2008) Kalem, Fatma; Gündem, N. Seval; Feyzioğlu, Bahadır; Arslan, Uğur; Tuncer, İnciÇeşitli klinik örneklerden izole edilen 150 Pseudomonas aeruginosa suşunun sefoperazon-sulbaktam, imipenem, meropenem, siprofloksasin, amikasin ve piperasilin-tazobaktama direnci Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile araştırılmıştır. Dirençli suşların oranı sefoperazon-sulbaktama % 63.3, imipeneme % 57.3, meropeneme % 50.6, siprofloksasine % 46.6, amikasine % 33.3, piperasilin-tazobaktama % 31.3 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak; hastanemizde P.aeruginosa’nın antibiyotiklere direnç oranı yüksektir. Dolayısıyla ampirik tedavi planlanırken direnç oranları göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Detection of methicillin resistance and various virulence factors in staphylococcus aureus strains isolated from nasal carriers(GALENOS YAYINCILIK, 2015) Dağı, Hatice Türk; Fındık, Duygu; Demirel, Gamze; Arslan, UğurBackground: Staphylococus aureus can be found as a commensal on skin and nasal flora or it may cause local and invasive infections. S. aureus has a large number of virulence factors. Aims: To investigate the methicillin resistance and frequency of various virulence factors in S. aureus nasal isolates. Study Design: Descriptive study. Methods: Nasal samples collected from university students were cultured in media. S. aureus was identified by conventional methods and the Staphyloslide latex test (Becton Dickinson, Sparks, USA). Antibiotic susceptibility tests were conducted, and the methicillin resistance was determined. The mecA, nuc, pvl and staphylococcal toxin genes were examined by polymerase chain reaction (PCR). Results: S. aureus was isolated in 104 of 600 (17.3%) nasal samples. In total, 101 (97.1%) S. aureus isolates were methicillin-sensitive and the remaining 3 (2.9%) were methicillin-resistant. Furthermore, all but five isolates carried at least one staphylococcal enterotoxin gene, with seg being predominant. The tst and eta genes were determined in 29 (27.9%), and 3 (2.9%) isolates, respectively. None of the S. aureus isolates harbored see, etb, and pvl genes. Conclusion: A moderate rate of S. aureus carriage and low frequency of MRSA were detected in healthy students. S. aureus isolates had a high prevalence of staphylococcal enterotoxin genes and the tst gene. In this study, a large number of virulence factors were examined in S. aureus nasal isolates, and the data obtained from this study can be used for monitoring the prevalence of virulence genes in S. aureus strains isolated from nasal carriers.Öğe Doğrulanmiş Hiv Pozitif Olgularda Hepatit Virüsler ve Torch Grubu Mikroorganizmaların Serolojik Profillerinin İncelenmesi(Selçuk Üniversitesi, 2020 Mart) Maçin, Salih; Arslan, Uğur; Fındık, DuyguAmaç: HIV virüsü, immün sistem yetmezliğine neden olarak, virüs, mantar ve protozoon kaynaklı enfeksiyonlara yakalanma riskini arttırmaktadır. Bu çalışmada; HIV pozitif hastalarda, Hepatitvirüsler (Hepatit A, Hepatit B ve Hepatit C) ve TORCH grubu (Toxoplasma gondii, Rubella, Sitomegalovirüs (CMV), Herpes Simplex Virüs (HSV)) mikroorganizmaların serolojik profillerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 2017-2018 yıllarında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran HIV şüpheli olgular (n:75) retrospektif olarak incelenmiştir. Anti-HIV testi istemi olan serumlardan Architect i1000sr (Abbott Diagnostics, Almanya) cihazıyla "HIV1/2Ag/Ab Combo" testi çalışılmıştır. Pozitif serum örnekleri doğrulama için Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Referans Laboratuvarı’na gönderilmiştir. Doğrulanmış pozitif serum örnekleri olan hastalar, laboratuvarımızda HIV-RNA testi ile takip edilmiştir. Bulgular: HIV pozitif hasta serumlarının 53’ünde Anti-HCV çalışılmış ve sadece birinde (%1.9) pozitif saptanmıştır. Anti-HAV IgG ise 26 örneğin 16’sında (%61.5) pozitif olarak saptanmıştır. Toxoplasma IgG (n:49), RubellaIgG (n:35), RubellaIgM (n:21), CMV IgG (n:40) ve HSV2 IgG (n:33)sırasıyla;%20.4, %97.1,%4.8,%92.5 ve%10 pozitif bulunmuştur. Sonuç: Çalışılan hasta grubunda akut enfeksiyon göstergelerinden sadece Rubella IgM (%4.8) pozitif bulunmuştur, zamanla farklı enfeksiyonların da gelişebileceği düşünülmektedir. Günümüzde artan HIV sıklığı göz önüne alındığında, hastaların bu konuda daha fazla bilgilendirilmesi ve HIV pozitif hastaların serolojik profillerinin araştırılması büyük önem taşımaktadırÖğe Evaluation of toxoplasma gondii seropositivity and the results of IgG avidity test of patients with suspected Toxoplasmosis(2018) Maçin, Salih; Fındık, Duygu; Demircan, Aslıhan; Arslan, Uğur; Dağı, Hatice TürkIntroduction: Toxoplasma gondii is an obligate intracellular protozoan belongs to the phylum Apicomplexa. T. gondiihas two parts in lifecycle. While the sexual part of the lifecycle occurs in domestic and wild cats, asexual part occurs inany mammal.Eating undercooked meat containing tissue cysts or drinking water contaminated with oocytes from feline feces causetoxoplasmosis infection. Clinically, infections can go unnoticed or could cause signs and symptoms vary depending onthe immune status of the patient and the clinical setting like ocular disease or congenital toxoplasmosis.Objective: The aim of this study was to investigate the seroprevalance of Toxoplasma gondii IgG and IgM in patientswith suspected toxoplasmosis.Method: In this study, seropositivity of antibodies against T.gondii in patients with suspected toxoplasmosis wasretrospectively evaluated in Medical Microbiology Laboratory of Selcuk University Medical Faculty between January2013 and December 2016. Anti-T. gondii immunoglobulin M (IgM), immunoglobulin G (IgG) antibodies and IgGavidity tests were studied in 7051 serum samples by using the VIDAS (BioMérieux, France) kits and the EnzymeLinked Fluorescence Assay technique.Results: In all 7051 patients, seropositivity rates of anti-T. gondii IgM and IgG antibodies were 2.44 and 29.53 %,respectively. High avidity rate was 78.36 % in 171 patients. Seropositivity rates of toxoplasma IgM antibodies in femaleand male patients were 2.80 and 1.14%, while IgG seropositivity rates were 34.17 and 22.91 %, respectively.Conclusions: The importance of searching the seropositivity of toxoplasmosis, which is still considered as an importanthealth problem in especially reproductive women, must be emphasized. In addition, measures should be taken to raiseawareness of hygiene in our region in terms of water, foods and sanitation.Öğe Flor salınımı yapan ortodontik kompozitlerin antibakteriyel etkileri: Pilot çalışma(2011) Öztürk, Fırat; Toy, Ebubekir; Arslan, Uğur; Hatunoğlu, ErdemAmaç: Bu çalışmanın amacı Direkt Kontakt Testi (DKT) kullanılarak; üç farklı tipte flor salınımı yapan ortodontik kompozitin antibakteriyel özelliklerinin değerlendirilmesidir. Gereçler ve Yöntem: Flor salınımı yapan ortodontik kompozitlerin antibakteriyel özellikleri DKT kullanılarak değerlendirildi. DKT için doksan altı kuyucuklu kültür kabının duvarları her grupta 8 örnek olacak şekilde test materyalleri ile [Transbond Plus (3M Lnitek, Monrovia, ABD) Light Bond (Reliance Ortho Prod. Inc. Itasca, İL, ABDi Kurasper F 'Kuraray Medical Inc., Okayama, laponya)] kaplandı. Pozitif kontrol materyali olarak Kalzinol (çinko oksit öjenol siman) Dentsply, Konstanz, Almanya) kullanıldı. Streptococus mutans süspansiyonu örneklerin yüzey alanına uygulanarak î7C'de bir saat bekletildi. Bakteri üremesi, ısı kontrollü spektrofotometre ile 16 saat boyunca gözlemlendi. Herbir kuyucuktaki üremenin kinetiği her 30 dakikada bir 650 nm düzeyinde sürekli olarak kaydedildi. Veriler tek yönlü ANOVA testinin yanı sıra TamHane'ın T2 çoklu karşılaştırma testi ile incelendi. İstatistiksel önem seviyesi P0.05 olarak belirlendi. Bulgular: DKT sonuçlarının değerlendirilmesi dört grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar olduğunu ortaya koymuştur. (F 156,951, P 0.000). Kontrol materyali olan Kalzinol bakteri üremesini tamamen engellemiştir (ortalama 0.01 0.05). Çoklu karşılaştırma testi, Kalzinol ve Transbond Plus {ortalama 0.120.17) arasında anlamlı bir fark olmadığını göstermiştir (P 0.509) Transbond Plus, Kalzinol ile hemen hemen benzer etkinlik sergilemiştir (Şekil I). Kurasjjer F (ortalama 0.730.06) ve Light Borxl (ortalama 0.850.02) ise KalzinoVle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermiştir (P 0.000) Sonuç: Transbond Plus belirgin antibakteriyel etkinlik göstermiştir. (Türk Ortodonti Dergisi 2011;24:3-12)Öğe Genotyping and Investigation of group B Streptococci by PCR and culture methods in vaginal culture samples requested from women admitted to clinic of gynecology and obstetrics by any reason(ELSEVIER SCI LTD, 2014) Alp, Feyza; Fındık, Duygu; Dağı, Hatice Türk; Arslan, Uğur[Abstract not Available]Öğe Hastane enfeksiyonu etkeni klebsiella pneumoniae izolatlarında çeşitli virülans faktörlerinin araştırılması(2017) Kuş, Halit; Arslan, Uğur; Dağı, Hatice Türk; Fındık, DuyguKlebsiella pneumoniae genellikle immünsupresif hastaları etkileyen ve hastane kaynaklı enfeksiyonlara neden olan fırsatçı bir patojendir. K.pneumoniae özellikle kapsül polisakkaridi, hipermukoviskozite (HV), fimbria, toksinler ve demir alım determinantları gibi pek çok virülans faktörüne sahiptir. Bu çalışmanın amacı, iki yıl içerisinde hastane kaynaklı enfeksiyonlardan izole edilen K.pneumoniae izolatlarında çeşitli virülans faktörlerini araştırmaktır. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarında 2011-2013 yılları arasında çeşitli kliniklerde hastane enfeksiyonu tanısı almış hastalara ait örneklerden izole edilen 53 adet K.pneumoniae izolatı çalışmaya alınmıştır. İzolatların tanımlama ve antimikrobiyal duyarlılık testleri VITEK 2 otomatik sistemi (bioMerieux, Almanya) ile yapılmıştır. Biyofilm oluşturma yetenekleri, alfa hemolizin üretimi, kapsül ve hipermukoviskozite özellikleri fenotipik yöntemlerle araştırılmıştır. Adezin kodlayan virülans genleri (fimH-1, mrkD, kpn, ycfM), siderofor genleri (entB: enterobactin, iutA: aerobactin, irp-1, irp-2, ybtS, fyuA: yersiniabactin, iroN: catechols receptor) protektin veya invazin (rmpA, magA, traT) ve toksin (hlyA, cnf-1) virülans genlerinin varlığı polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile araştırılmıştır. Toplam 53 K.pneumoniae izolatının 12 (%22.6)'si reanimasyon yoğun bakım ünitesi, 8 (%15.1)'i tıbbi onkoloji servisi, 7 (%13.2)'si yenidoğan yoğun bakım ünitesi ve 26 (%49)'sı diğer servislerde yatan hastalardan izole edilmiştir. Örneklere göre izolatların dağılımı şu şekildedir: 14 (%26.4)'ü idrar, 13 (%24.5)'ü kan, 10 (%18.9)'u drenaj sıvısı, 8 (%15.1)'i yara, 7 (%13.2)'si bronkoalveoler lavaj ve 1 (%19)'i beyin omurilik sıvısından üretilmiştir. İzolatların %5.7'si meropeneme dirençli, %71.7'si genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz üretimi pozitif olarak bulunmuştur. Kapsül, biyofilm formasyonu ve HV görülme sıklığı sırasıyla %100, %79.2 ve %1.9 olarak saptanmıştır. Alfa hemolizin varlığı tespit edilmemiştir. entB (%96.2), ycfM (%86.8) ve mrkD (%83.0) genleri en yüksek düzeyde saptanan genler olmuştur. Araştırılan diğer genler; fimH-1 (%64.2), fyuA (%54.7), kpn (%49.1), ybtS (%41.5), irp-1(%41.5), irp-2 (%37.7), traT (%11.3) ve iutA (%5.7%) farklı sıklıklarda saptanmıştır. İzolatlarda iroN, rmpA, magA, hlyA ve cnf-1 genleri tespit edilmemiştir. Enterobaktin geni sideroforlar arasında, ycfM ve mrkD genleri adezinler arasında en sık saptanan virülans genleri olmuştur. Kapsül ve biyofilm oluşumu izolatlarda sıklıkla belirlenmiştir. Hipermukoviskozite yalnızca bir izolatta belirlenmiş ancak ilişkili genler tespit edilmemiştir. Sonuç olarak; alfa hemolizin üretimi, hlyA ve cnf-1 genleri hiçbir izolatta gözlenmemiştir. Hastane enfeksiyonu etkeni K.pneumoniae izolatlarında kapsül, adezinler, enterobaktin ve biyofilm oluşturma bu izolatların patojenitelerinin temelini oluşturmuştur. K.pneumoniae'ya bağlı hastane enfeksiyonlarının kontrolünde antibiyotik direncinin yanı sıra toksin ve invazyon yeteneğinin sürekli takip edileceği yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Hastane İnfeksiyonu Etkeni Olan Gram-Negatif Bakterilerin Çeşitli Antibiyotiklere Duyarlılıkları(2001) Fındık, Duygu; Tuncer, İnci; Ural, Onur; Arslan, UğurBu çalışmada, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Reanimasyon Ünitesi'nde yatmakta olan hastalara ait çeşitli klinik örneklerden izole edilen 222 Gram-negatif bakterinin antibiyotik duyarlılıklarının araştırılması amaçlanmıştır. Bu bakterilerin %43'ü üriner sistemden, %25'i cerrahi yara, drenaj ve yumuşak doku örnek/erinden, %23'ü solunum sisteminden ve %21'i kandan izole edilmiştir. Klasik yöntemlerle Gram-negatif olduğu saptanan suşların tür saptaması API 20E (bio Merieux-Fransa) ile yapılmıştır. Antibiyotik duyarlılıkları Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile araştırılmıştır, izole edilen türler sırası ile; 68 (%30.6) Escherichia coli, 62 (%28) Pseudomonas spp., 34(%15.3) K. pneumoniae, 31 (%14) Enterobacter spp., 12 (%5.4) Acinetobacter baumannii, 15 (%6.7) Enterobacteriaceae ailesine ait diğer bakterilerdir. Klebsiella pneumoniae suşlarında %50, E. coli suşlarında %19 genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz aktivitesi saptanmıştır. Meropenem, arnikasın ve florokinolonlar Enterobactericeae ailesine ait bakterilere etkili bulunmuştur. Pseudomonas suşlarına %100 etkili bir antibiyotiğe rastlanmazken Acinetobacter suşlarında meropenem ve sefoperazon %100 etkili bulunmuştur.Öğe Hastane kaynaklı metisiline dirençli Staphylococcus aureus suşları arasında klonalitenin ve Panton-Valantin lökosidin toksininin araştırılması(2009) Kırdar, Sevin; Arslan, Uğur; Tuncer, İnci; Fındık, Duygu; Bozdoğan, BülentMetisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) suşları, hastanede yatan hastalarda morbidite ve mortalitenin en önemli nedenlerinden biridir. Bu çalışmada, hastane kaynaklı enfeksiyonlardan izole edilen MRSA suşları arasındaki genetik ilişkinin belirlenmesi ve bu suşlarda virülans faktörü olan Panton-Va-lentin lökosidin (PVL) toksin geninin varlığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, 2006-2007 yılları arasında hastanemizin çeşitli cerrahi, dahili ve yoğun bakım ünitelerinde yatmakta olan hastalardan alınan 31 'i cerrahi yara, ikisi abse ve dördü drenaj örneğinden İzole edilen toplam 37 MRSA susu dahil edilmiştir, izolatlar arası klonalite PFGE (Pulsed-Field Gel Electrophoresis) yöntemiyle, PVL gen varlığı ise luk-PV-1 ve luk-PV-2 primerleri kullanılarak polimeraz zincir reaksiyonu ile araştırılmıştır. Suşların %83.8'inin (31/37) A tipi pulsotip ve varyantlarına ait olduğu, diğer altı sustan üçünün B, üçünün ise C pulsotipi olduğu görülmüştür. Pulsotip A'nın, göğüs kalp damar cerrahisi başta olmak üzere diğer cerrahi ve yoğun bakım ünitelerinde, pulsotip B'nin ortopedi ve pulsotip C'nin nöroloji ve beyin cerrahisi bölümlerinde yatan hastalara ait örneklerden izole edildiği belirlenmiştir. Çalışılan izolatların hiçbirisinde PVL toksin geni bulunamamıştır. Sonuç olarak; hastanemizde izole edilen MRSA suşları arasında yaygın bir klonun (pulsotip A) varlığı belirlenmiş, ancak bazı cerrahi kliniklerde farklı pulsotiplerin egemen olabildiği de gösterilmiştir. Sürekli yapılacak sürveyans çalışmaları ile, hastanelerde yaygın olan klonların zaman içindeki değişiminin izlenmesi ve nozokomiyal MRSA suşlarında PVL varlığının araştırılması değerli klinik ve epide-miyolojik bilgiler sağlayacaktır.Öğe I?drar Örneklerinden Izole Edilen E. Coli Suşlarının Antimikrobiklere Duyarlılıklarının Değerlendirilmesi(2001) Baykan, Mahmut; Kaya, Meral; Arslan, Uğur; Baysal, BülentSelçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvar'ında üriner sistem infeksiyonu tanısı konan poliklinik hastalarının idrar örneklerinden izole edilen 100 Escherichia cali susunun ampisilin, kotrimaksazol, sefaletin, nitrofurantoin, ofloksasin, tobramisin, netilmisin, imipenem, amikasin, tetrasiklin, ampisilin-sulbaktam, aztreonam, siprofloksasin duyarlığı NCCLS'na uygun olarak Kirby Bauer disk difüzyon yöntemi ile araştırılmıştır. En fazla duyarlılık amikasin (%92), imipenem (%90) ve siprofloksasi n'e (%88), en çok dirençlilik ise ampisilin (%97) ve sefalotin'e(%96) karşı bulunmuştur.Öğe İdrar kültürlerinden izole edilen Escherichia coli suşlarının antibiyotik duyarlılığı ve genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz oranı(2013) Uğur, Ayşe Rüveyda; Türk, Hatice Dağı; Tuncer, İnci; Fındık, Duygu; Arslan, UğurBakteriyel infeksiyonların ilk sıralarında üriner sistem infeksiyonları yer almaktadır ve bu infeksiyonlardan en sık Escherichia coli izole edilmektedir. Antibiyotiklere karşı gelişen direncin artması ve yayılması bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük bir sorundur. Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) üretimi, E.coli’nin de içinde bulunduğu Enterobacteriaceae üyelerinin geliştirdiği en önemli direnç mekanizmalarından biridir. Bu çalışmanın amacı üriner sistem infeksiyonu ön tanılı hastaların laboratuvarımıza gönderilen idrar örneklerinden izole edilen E.coli suşlarında GSBL üretimini araştırmak ve GSBL üreten ve üretmeyen suşlar arasındaki antibiyotik direnç profilini karşılaştırmaktır. İdrar örneklerinden izole edilen E.coli suşlarının antibiyotik duyarlılık profili ve GSBL üretimi retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bakteri identifikasyonu konvansiyonel yöntemlerle yapılmış, suşların antibiyotik duyarlılıkları Clinical and Laboratory Standards Institute önerileri dikkate alınarak Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile saptanmıştır. GSBL üretimi, çift disk sinerji testi ile belirlenmiştir. Poliklinik hastalarından 276, yatan hastalardan 135 olmak üzere toplam 411 anlamlı E. coli üremesi belirlenmiştir. GSBL üretimi, yatan hastalarda % 44, poliklinik hastalarında % 26 ve toplam % 32 olarak saptanmıştır. En etkili antibiyotiklerin GSBL üreten suşlarda sırasıyla meropenem (% 95), nitrofurantoin (% 82), amikasin (% 77) ve netilmisin (% 72); GSBL üretmeyen suşlarda ise meropenem, sefepim, seftriakson, seftazidim, ve sefotaksim (% 100), amikasin (% 99), netilmisin (% 97) ve piperasilin-tazobaktam (% 96) olduğu belirlenmiştir. Tüm suşların en yüksek direnç gösterdiği antibiyotikler ise ampisilin, sefalotin ve sefuroksim olarak saptanmıştır. Duyarlılık sonuçları GSBL üretimi açısından karşılaştırıldığında, GSBL üreten E.coli suşlarında direnç oranlarının üretmeyen suşlara oranla daha yüksek olduğu görülmüştür (p0.05). Sonuç olarak artan direnç gelişiminin izlenmesi ve elde edilen sonuçlara göre ulusal düzeyde antibiyotik kullanım politikalarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.Öğe İdrar Örneklerinden İzole Edilen Escherichia Coli Suşlarında Antimikrobiyal Duyarlılığı(2008) Kalem, Fatma; Gündem, N. Seval; Arslan, Uğur; Tuncer, İnciEscherichia coli idrar yolu infeksiyonlarında en çok izole edilen patojendir. Çalışmamızda idrardan izole edilen 178 E.coli suşunun CLSI kriterleri temel alınarak Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile ampisilin, trimetoprim/sülfametoksazol, ampisilin/sulbaktam, sefuroksim, siprofloksasin, nitrofurantoin, amikasin, gentamisin ve imipeneme duyarlılıkları araştırılmıştır. İmipeneme 178 (% 100), amikasine 157 (% 88.2), nitrofurantoine 151 (% 84.8), gentamisine 129 (% 72.5), sefuroksime 124 (% 69.7), siprofloksasine 111 (% 62.4), ampisilin/sulbaktama 92 (% 51.7), trimetoprim/sülfametoksazole 79 (% 44.4) ve ampisiline 39 (% 21.9) suş duyarlı bulunmuştur.Öğe Investigation of antibiotic resistance and virulence factors of enterococcus faecium and enterococcus faecalis strains Isolated from clinical samples(Ankara Mıcrobıology Soc, 2020) Gök, Şerife Merve; Türk Dağı, Hatice; Kara, Fatih; Arslan, Uğur; Fındık, DuyguEnterococci, which are commonly found in the environment, cause serious infections despite the absence of well-defined virulence factors and toxins. Knowing the virulence properties of enterococci is important to understand the complex pathogenic structures. In this study, we aimed to investigate the virulence factors (asa1, hyl, cylA, efa, ebp, ace, esp, gelE, sprE, fsrA, fsrB, fsrC genes, gelatinase activity, hemolysin, hydrogen peroxide and biofilm production) and antibiotic resistance of Enterococcus faedum and Enterococcus faecalis strains isolated from clinical specimens. A total of 110 enterococcus isolates which were accepted as infectious agents were included in the study. The polymerase chain reaction method was used to identify the isolates and to detect virulence genes. Characteristics of hemolysis, biofilm formation, hydrogen peroxide production and gelatinase activity were investigated by phenotypic methods. The antibiotic susceptibility test was performed with VITEK 2 automated system. E.faecalis ATCC 29212 standard strain was used as a quality control in all tests. Of the 110 enterococci isolates included in the study, 61 were identified as E.faecium and 49 as Efaecalis. The efa gene was the most frequently detected virulence gene (92.7%), followed by ace (83.6%), esp (66.4%), ebp (60.0%), cylA (50.9%), hyl (46.4%), asal (45.5%), gelE, sprE, fsrC (33.6%), fsrA (12.7%) and fsrB (11.8%). All genes except hyl were higher in E.faecalis isolates and the difference was statistically significant (p< 0.05). Twenty-five (51%) Efaecalis and 1 (1.6%) E.faecium isolates had beta-hemolysis and the difference was statistically significant (p= 0.000). Seven (11.5%) E.faecium and 4 (8.2%) Efaecalis isolates formed biofilm, but the difference was not statistically significant (p> 0.05). Two (3.3%) E.faecium and 14 (28.6%) E.faecalis isolates exhibited gelatinase activity and the difference between the two species was statistically significant (p= 0.000). Hydrogen peroxide production was not detected in any of the isolates. The highest resistance rate was determined against ciprofloxacin (70.9%). The resistance to ampicillin was 69.1%, high level streptomycin 65.1%, high level gentamicin 39.4%, vancomycin and teicoplanin 4.5%, and linezolid 1.8%. In conclusion, our data indicated that virulence factors except hyl gene and biofilm production were higher in E.faecalis isolates but E.faecium isolates were more resistant to antibiotics. In order to prevent infection of such virulent or resistant isolates in the hospital setting, infection control measures must be followed. In vivo studies are needed for the better understanding of the virulence of enterococci.Öğe Kan kültürlerinden izole edilen acinetobacter baumannii suşlarında antibiyotik direnci(2011) Dağı, Türk Hatice; Arslan, Uğur; Tuncer, İnciAcinetobacter baumannii suşlarında sık kullanılan antibiyotiklere karşı oluşan yüksek direnç oranları tedavi seçeneklerini sınırlamaktadır. Bu çalışmanın amacı, hastanemizde yatan hastaların kan kültürlerinden izole edilen A.baumannii izolatlarının çeşitli antibiyotiklere direncinin belirlenmesidir. Çalışmada 2008-2009 yıllarında kan kültürlerinden izole edilen 224 A.baumannii suşunun antibiyotiklere direnci retrospektif olarak incelenmiştir. Bakteri identifikasyonu konvansiyonel yöntemler ve Phoenix 100 BD otomatize sistemi (Becton Dickinson Diagnostic Systems, Sparks) kullanılarak yapılmıştır. Bakterilerin antibiyotiklere duyarlılıkları, Clinical Laboratory Standards Institute (CLSI) önerileri dikkate alınarak Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile saptanmıştır. Suşlarda kolistine direnç saptanmamış, amikasine % 59, tetrasikline % 67, imipenem, sefoperazon-sulbaktam ve siprofloksasine % 75, gentamisine % 79, seftazidime % 80, piperasilin-tazobaktama % 81, sefepime % 86 ve sefotaksime % 96 oranında direnç saptanmıştır. Kolistin ve amikasinin diğer antibiyotiklere göre daha etkili olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, özellikle ampirik tedavi gerektiren durumlarda bu tür dirençli bakterilerin duyarlılık oranlarının bilinmesi gereklidir.Öğe Kan kültürlerinden izole edilen enterokok suşlarının daptomisine duyarlılığı(2012) Türk, Hatice Dağı; Arslan, Uğur; Uğur, Ayşe Rüveyda; Alp, Feyza; Fındık, Duygu; Tuncer, İnciSon yıllarda dirençli Gram-pozitif bakteriler tüm dünyada artmaya başlamıştır. Çoklu dirençli Gram pozitif patojenlerin tedavisindeki sorunlar, daha potent antibiyotiklere gerekliliği ortaya koymuştur. Daptomisin Gram pozitif bakterilere etkili olan, insanda kullanılan ilk lipopeptid antibiyotiktir. Bu çalışmanın amacı vankomisine duyarlı ve dirençli enterokoklarda daptomisin MİK değerlerinin araştırılmasıdır. Laboratuvarımızda kan kültürlerinden izole edilen toplam 100 enterokok suşu çalışmaya alınmıştır. Daptomisin ve vankomisin duyarlılığı E-test yöntemi ile çalışılmıştır. Sonuçlar Clinical and Laboratory Standards Institute önerilerine göre değerlendirilmiştir. Çalışılan tüm suşların MİK aralığı 0.25-4 ?g/ml, MİK 50 değeri 1.5 ?g/ml ve MİK 90 değeri 3 ?g/ml olarak belirlenmiştir. Enterococcus faecalis suşlarının MİK 50 ve MİK 90 değerleri, Enterococcus faecium suşlarından daha düşük olarak saptanmıştır. Vankomisine dirençli enterokokların MİK aralıkları, MİK 50 ve MİK 90 değerleri vankomisine duyarlı suşlardan daha yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak tüm suşların daptomisine duyarlı olduğu görülmüş ve bu antibiyotiğin enterokokların etken olduğu infeksiyonlarda güvenle kullanılabileceği düşünülmüştür.Öğe Kan kültürlerinden izole edilen Klebsiella pneumoniae suşlarında genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz varlığı ve antibiyotik duyarlılıkları(2008) Işık, Ferhat; Arslan, Uğur; Tuncer, İnciBu çalışmada, hastanede yatan hastaların kan kültürlerinden izole edilen Klebsiella pneumoniae suşlarında genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) sıklığının tespiti ve izolatların antimikrobiyal duyarlılıklarının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya çeşitli kliniklerde yatan hastalara ait kan kültürü örneklerinden izole edilen 102 K.pneumoniae suşu dahil edilmiş, izolatlarda GSBL varlığı ve antibiyotiklere [amikasin, gentamisin, imipenem, siprofloksasin, amoksisilin/klavulonat (AMX/CA), seftazidim, seftriakson, trimetoprim/sülfametoksazol (TMP-SMX), piperasilin/tazobaktam (PIP/TAZ), kloramfenikol] karşı direnç E-test (AB Biodisk, İsveç) yöntemi ile araştırılmıştır. Çalışmamızda suşların 65'inin (%63.7) GSBL ürettiği tespit edilmiş, tüm suşlar imipeneme duyarlı bulunmuştur. GSBL pozitif suşlarda amikasine %27.7, kloramfenikole %41.5, TMP-SMX'e %49.2, siprofloksasine %55.4 ve PIP/TAZ'a %60 oranında direnç saptanırken; GSBL negatif suşlar için bu oranlar sırasıyla %2.7, %5.4, %5.4, %2.7 ve %13.5 olarak belirlenmiştir. İmipenem dışındaki antimikrobiyal ajanlara karşı, GSBL üreten izolatların direnç oranları ve MİK değerleri (MİK50ve MİK90), GSBL üretmeyenlere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p0.05). Sonuç olarak çalışmamızda, diğer yurtiçi ve yurtdışı yayınlarda rapor edilen oranlara paralel olarak, GSBL üreten K.pneumoniae izolatlarının yüksek oranda bulunması ve bu suşların antimikrobiyal ajanlara karşı direnç oranlarının da yüksek olması, klinik mikrobiyoloji laboratuvarlarında GSBL saptama testlerinin yapılmasını ve her hastanenin kendi verilerini değerlendirerek antibiyotik protokollerini belirlemesini gerektirmektedir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »